31 Ocak 2012 Salı

Peygamberlere Düşmanlık

17 Ağustos 2011 Çarşamba, 15:40 tarihinde {Gel, ne olursan ol yine gel} tarafından eklendi
Peygamberlere Düşmanlık
Yahudiler, Allah tarafından seçilmiş ve Kuran'daki ifadeyle bir zamanlar "alemlere üstün kılınmış" bir kavimdir. (Bakara Suresi, 47) Ancak Yahudilerin çoğu kendilerine verilen bu nimete karşılık şükredici olmamış, Allah'ın emirlerine ısrarla isyan etmişlerdir. Bazıları ise, kendilerine gönderilecek peygamberleri öldürmeye kalkışacak kadar ileri gitmişlerdir. Önce kendi soylarından olan bazı peygambeleri nefislerinin hoşuna gitmeyen emirlerle geldikleri için öldürmüşler, Peygamberimiz Hz. Muhammed'i ise kendi soylarından olmadığı için katletmek istemişlerdir. Bunun sebebi bir kaynakta şöyle açıklanır:
Eskiden oldugu gibi günümüzde de Yahudiler bir peygamberin ancak Israilogullari soyundan gelecegine, o ulusun disinda peygamberlik etmeye deger bir insanin bulunmadigina inanirlar. Bu nedenle Hristiyan ve Islam peygamberlerini, kesinlikle peygamber olarak görmezler.
(Hz.) MUSA ve YAHUDILIK - Hayrullah Örs - Yükselen Matbaasi 1996 - Istanbul

Hayrullah Örs, "Türkiye Hür ve kabul Edilmis masonlari Büyük Locasi"nin eski üstad-i azamidir. 33 derecelidir.
Mimar Sinan Dergisi Yil :1, Sayi : 1, Sayfa : 4
HZ. ZEKERİYA (A.S.) EFENDİMİZİ ŞEHİD ETMELERİ
Yahudiler Hz. İsa (A.S.) efendimize düsmanlikta pek ileri gitmislerdi. Onun babasiz dogdugunu reddetmisler, "Hz. İsa (A.S.) Hz. Yusuf (A.S.)'dan olma bile demislerdi. Fakat Hz. İsa (A.S.) efendimizin besikte konusmasi üzerine, Yahudilerin Hz. Meryem (R.A.) hakkinda yaptiklari iftiralar çürümüstü.
Bir süre sonra dönemin inkarcı Yahudileri, tekrar ayni itham ve iftiralarina basladilar. bu sefer "Bu ise olsa olsa Hz. Zekeriya (A.S.) yapmistir" diyerek Hz. Zekeriya (A.S.) efendimiz gibi yüce bir peygamberi ithama kalkistilar. Bu fikir Yahudi halki arasinda islene islene nihayet Hz. Zekeriya (A.S.) efendimizi öldürmeye tesebbüs edecek dereceye geldi. Dini çıkarları için kullanan dönemin bazı ikiyüzlyü hahamları tarafindan galeyana getirilen bazı Yahudiler, Hz. Zekeriya (A.S.) efendimizi (halktan korunmak amaciyla) içinde saklandigi agaçla beraber keserek öldürdüler.
HZ. YAHYA (A.S.) EFENDİMİZİ ŞEHİD ETMELERİ
Israil ogullarinin reislerinden Kral Herod Hz. Musa (A.S.)'in seriatina göre caiz oldugu halde, Hz. İsa (A.S.)'in seriatinda haram edilmis olan bir kizi nikahlamak istemis; nikahi kiymak için de Hz. Yahya (A.S.)'a müracaat etmisti. Hz. Yahya (A.S.), bu nikahi kiymaktan sakindi. Zira kendisi, Hz. İsa (A.S.)'in nübüvvetinden sonra, O'nun seriatiyla amel etmeye baslamisti.
Bu yeni seriata içerleyen bazı Yahudi önde gelenleri Kral herod'a baski yaparak, Hz. Yahya (A.S.)'in öldürülmesi için israr ettiler. Bu israrlar üzerine reis de Hz. Yahya (A.S.)'in basini kestirerek, O'nu sehid etmisti.
HZ. İSA (A.S.) EFENDİMİZE PLANLANAN SUİKAST
Hz. Musa (A.S.)'in seriati yerine yeni bir seriat getiren Hz. İsa (A.S.)'in tebligata devam etmesi, dönemin bazı iki yüzlü yahudi din adamlarının gayz ve haset damarlarini gittikçe daha fazla tahrik ediyordu. Nihayet bir hileyle Hz. İsa 'yi öldürmeye karar verdiler. Içlerinden birini iman etmis gibi gösterip, havarilerin niçine sokacaklar; toplandiklari yeri ve zamani ögrenip baskin yaparak Hz. İsa 'nin vücudunu ortadan kaldiracaklardi. Yuda Isharyot adli sahis havariler arasina karisti. Fakat ilahi tuzak ile bir başkası Hz. İsa (A.S.) sanilarak çarmiha gerildi, Hz. İsa ise diri olarak Allah'in (C.C.) katina alindi.
Yahudilerin Hz. Zekeriya (A.S.) ve Hz. Yahya (A.S.) efendilerimizden baska, daha birçok peygamber ve teblig yapan alimleri öldürdügü rivayet edilmektedir. Hz. Ebu Ubeyde (R.A.)'dan rivayet edeilen bir hadiste Resulullah (S.A.V.) efendimiz "Yahudilerin bir kusluk vaktinde kirk üç nebiyi katlettiklerini ve o nebilerin tabi olanlarindan, emr-i bil ma'ruf etmek üzere kiyameden, yüz on iki kimseyi ikindi vakti katlettiklerini" söylemistir. (Mehmet Vehbi Tefsiri, 2. Cilt - 567)
Yahudilerin kendilerinde olmayan peygamberlere karsi bu kindarane tutumu, Resulullah (S.A.V.) efendimiz zamaninda da devam etmistir. "Yahudiler ahirzamanda gelecek olan son peygamberin bütün özelliklerini Resulullah (S.A.V.) efendimiz de bulduklari halde sirf gurur ve kibirleri yüzünden ona tabi olmamislar, bu yetmezmis gibi hem fiilen hem desözleriyle onu taciz etmislerdir. Bu eziyet o dereceye varmistir ki selam verirken dahi, kötülük etmekten geri durmazlardi. Müslümanlarin kendi aralarinda kullandiklari "Es- selamu Aleyküm" (Allah'in selameti üzerinize olsun) selamlasmalarini; Yahudiler Resulullah (S.A.V.) efendimizle karsilastiklarinda laf karisikligina getirerek, agizda yuvarlayarak "Es-samu aleyke" (Ölüm sana olsun!) derlerdi.
HZ. MUHAMMED (S.A.V.) EFENDIMIZE YAPILANLAR
Resulullah (S.A.V.) efendimiz Bedir'de müsriklerle çarpistiktan sonra, bir Yahudi karisi ile karsilasti. Kadin basinda bir çanak içinde kizarmis oglak kebabi ve kolunda da sekerlilerden tatli bir sey vardi. Yahudi karisi efendimize;
- Ya Muhammed! hamd olsun Allah'a seni sag salim getirdi. Eger Medine'ye sag salim dönersen, su oglagi kesip, yemen için sana getireyim diye Allah'a adak adamistim" dedi.
Resulullah (S.A.V.) efendimiz de bir lokma tatmisti.
Taki bu zehir etkisini, Resulullah (S.A.V.) efendimizin son zamanlarinda gösterdi. Hatta;
- "Yahudilerin hani o zehiri yok mu? beni bitiriyor, içimde her damarimin yirtildigini hissediyorum." derdi.
Resulullah (S.A.V.) efendimize düzenlenen bir baska zehirleme hadisesi de söyle olmustu.
Ka'b b. Esref; Resulullah (S.A.V.) efendimize sürekli tuzak, tertipler düsünen Yahudilerdendi. Bir gün Yahudilerden bir cemaatle anlasarak yemek hazirlamis, efendimizi öldürmek için, dügün ziyafetine davet ettirmisti.
Resulullah (S.A.V.) efendimiz, sahabilerinin bazilariyla birlikte bu davete gitmisse de Hz. Cebrail gelip bu tuzagi haber vermis, efendimiz de onlarin yanlarindan ayrilmisti.
Yahudiler Resulullah (S.A.V.) efendimizi öldüremeyip, Islami gelismeyi engelleyemeyince bu sefer müslümanlarin arasinda fitne çikarmaya, birbirlerine karsi düsmanlik yaymaya basladilar.
Abdullah Ibni Sebe, her peygambere Allah tarafindan vasi verildigi ve Hz. Muhammed (S.A.V.) efendimizin vasisinin Hz. Ali (R.A.) oldugu hakkinda propagandaya giristi. Dolayisiyla her mümünin bizat söz ve fiil ile Hz. Ali (R.A.) hukukunu müdafaa etmekle sorumlu oldugunu ileri sürdü. Nisan 658'de Misir'dan Medine'ye gelenler arasinda bulunmus ve halife Hz. Ali (R.A.)'ye refakat etmistir. Kendisinin bizzat Hz. Ali (R.A.)'ye secde edip tapinmasi, çevreden çok siddetli bir tepki gördü. Hz. Ali (R.A.) efendimiz bunun üzerine onu derhal Medine'ye sürdü. (Islam Ansiklopedisi) Fakat bundan sonra müslümanlar kesin olarak ikiye bölünmüs oldular.
Görüldügü gibi müslümanlarin sünni-sii (veya alevi) diye ikiye bölünmesi, İslam'a düşmanlık besleyen bir kısım yahudilerin kışkırtmalarının etkisiyle olmustur. Ve Siyonist yahudiler bu parçalama hareketlerini degisik sekillerde bugün dahi sürdürmeye çalismaktadirlar.
Tüm bunlara karşılık Allah peygamberimize Yahudiler hakkında "Yine de onları affet, aldırış etme. Şüphesiz Allah, iyilik yapanları sever" (Maide Suresi, 13) buyurmuştur. Dolayısıyla bugün de Müslümanlar, bir kısım Yahudiler kendilerine karşı hasmane duygular beslese de, onlara karşı adil, barışçıl ve affedici bir tutum takınmalıdırlar.
Yahudilerle İlgili Kur'an-ı Kerim Ayetleri
Bugün tarihçilerin ortak kabul ettiği bir gerçek vardır: İslam dünyasında hiç bir zaman antisemitizm görülmemiş, Yahudiler (ve Hıristiyanlar) kendi inanç, adet ve hatta hukuklarına göre herhangi bir baskı ve zulüm görmeden asırlarca yaşamışlardır. Bu hoşgörü ve güven ortamının başlıca nedeni, Kuran ahlakıdır. Kuran'da Yahudiler ve Hıristiyanlar "Kitap Ehli" olarak ifade edilir ve Müslümanlar ile Kitap Ehli arasında dostça bir yaşam tavsiye edilir. Kuran'a göre Kitap Ehli'nin yemeğini yemek ve Kitap Ehli'nden hanımlarla evlenmek Müslümanlara serbest kılınmıştır (Maide Suresi, 5). Bu hükümler, Müslümanlar ile ehli kitap arasında nikah sonucu akrabalık bağlarının kurulabileceğini, iki tarafın birbirlerinin yemek davetlerine icabet edebileceklerini gösterir ki, bunlar sıcak insani ilişkiler ve huzurlu bir ortak yaşam kurulmasını sağlayacak esaslardır.
Allah Kuran'da, Müslümanlara, müşrik insanlara (yani Allah'tan gelen bir vahye uymayan putperestlere) bile güvenlik sağlamalarını emreder: "Eğer müşriklerden biri, senden 'eman (güvenlik) isterse', ona eman ver; öyle ki Allah'ın sözünü dinlemiş olsun, sonra onu 'güvenlik içinde olacağı yere ulaştır." (Tevbe Suresi, 6) Müşriklere göre Müslümanlara çok daha yakın bir inanç ve ahlaka sahip olan Kitap Ehli'ne ise, daha da fazla bir saygı, hoşgörü ve yardımseverlik göstermek gerekmektedir.
Bir başka ayette, Kitap Ehli dahil tüm gayrı Müslimlere, Müslümanlara düşmanca davranmamaları şartıyla, iyilikle davranmak şöyle emredilir:
Allah, sizinle din konusunda savaşmayan, sizi yurtlarınızdan sürüp- çıkarmayanlara iyilik yapmanızdan ve onlara adaletli davranmanızdan sizi sakındırmaz. Çünkü Allah, adalet yapanları sever... (Mümtehine Suresi, 8)
Dolayısıyla, Müslümanlar, kendileriyle aynı toplumda yaşayan tüm Yahudi ve Hıristiyanlar ile son derece sıcak bir komşuluk ilişkisi kurmakla yükümlüdürler. Müslümanların çoğunlukta olduğu bir ülkede ise, Kitap Ehli, Müslümanlar üzerine bir emanettir.
Kuran'da Ehl-i Kitaba Karşı Hoşgörü
De ki: "Ey Kitap Ehli, bizimle sizin aranızda müşterek (olan) bir kelimeye (tevhide) gelin. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiç bir şeyi ortak koşmayalım ve Allah'ı bırakıp bir kısmımız (diğer) bir kısmımızı Rabler edinmeyelim." Eğer yine yüz çevirirlerse, deyin ki: "Şahid olun, biz gerçekten müslümanlarız." (Al-i İmran Suresi, 64)
Bugün size temiz olan şeyler helal kılındı. (Kendilerine) Kitap verilenlerin yemeği size helal, sizin de yemeğiniz onlara helaldir. Mü'minlerden özgür ve iffetli kadınlar ile sizden önce (kendilerine) kitap verilenlerden özgür ve iffetli kadınlar da, namuslu, fuhuşta bulunmayan ve gizlice dostlar edinmemişler olarak -onlara ücretlerini (mehirlerini) ödediğiniz takdirde- size (helal kılındı.) Kim imanı tanımayıp küfre saparsa, elbette onun yaptığı boşa çıkmıştır. O ahirette hüsrana uğrayanlardandır. (Maide Suresi, 5)
Şüphesiz, Kitap Ehlinden, Allah'a; size indirilene ve kendilerine indirilene -Allah'a derin saygı gösterenler olarak- inananlar vardır. Onlar Allah'ın ayetlerine karşılık olarak az bir değeri satın almazlar. İşte bunların Rableri katında ecirleri vardır. Şüphesiz Allah, hesabı çok çabuk görendir. (Al-i İmran Suresi, 199)
Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel bir biçimde mücadele et. Şüphesiz senin Rabbin yolundan sapanı bilendir ve hidayete ereni de bilendir. (Nahl Suresi, 125)
...Onlardan, iman edenlere sevgi bakımından en yakın olarak da: "hıristiyanlarız" diyenleri bulursun. Bu, onlardan (birtakım) papaz ve rahiplerin olması ve onların gerçekte büyüklük taslamamaları nedeniyledir. (Maide Suresi, 82)
İçlerinde zulmedenleri hariç olmak üzere, Kitap Ehliyle en güzel olan bir tarzın dışında mücadele etmeyin. Ve deyin ki: "Bize ve size indirilene iman ettik; bizim ilahımız da, sizin ilahınız da birdir ve biz O'na teslim olmuşuz." (Ankebut Suresi, 46)
...Kitap Ehli'nden bir topluluk vardır ki, gece vaktinde ayakta durup Allah'ın ayetlerini okuyarak secdeye kapanırlar. Bunlar, Allah'a ve ahiret gününe iman eder, maruf olanı emreder, münker olandan sakındırır ve hayırlarda yarışırlar. İşte bunlar salih olanlardandır. Onlar hayırdan her ne yaparlarsa, elbette ondan yoksun bırakılmazlar. Allah, muttakileri bilendir. (Al-i İmran Suresi, 113-115)
Şüphesiz, iman edenler(le) yahudiler, hıristiyanlar ve sabiiler(den kim) Allah'a ve ahiret gününe iman eder ve salih amellerde bulunursa, artık onların Allah katında ecirleri vardır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır. (Bakara Suresi, 62)
Gerçek şu ki, iman edenlerle yahudiler, sabiîler ve hıristiyanlardan Allah'a, ahiret gününe inanan ve salih amellerde bulunanlar; onlar için korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır. (Maide Suresi, 69)
Allah, sizinle din konusunda savaşmayan, sizi yurtlarınızdan sürüp- çıkarmayanlara iyilik yapmanızdan ve onlara adaletli davranmanızdan sizi sakındırmaz. Çünkü Allah, adalet yapanları sever. (Mümtehine Suresi, 8)

Bu ayetlerin yanısıra, Allah bazı ayetlerde de Yahudilerin günahlarını ve hatalarınI da haber vermiştir:
Yahudilerin Tevrat'i Tahrif Etmesine Dair Ayet-i Kerimeler
Kendilerine Tevrat verildikten sonra onu kabul etmeyenler, kitap yüklü merkep gibidirler. Allah'in ayetlerini yalanlayan böyle bir kavmin durumu ne kötüdür. Allah, zalim bir kavmi hidayete erdirmez. (Cuma Suresi, 5)
Kitabi elleriyle yazip sonra onu az bie degerle degistirmek için : "Bu, Allah katindandir" diyenlerin vay haline! Ellerinin yazdigindan dolayi vay hallerine! Kazandiklari günahdan dolayi vay hallerine! (Bakara Suresi, 79)
Yahudiler: "Üzeyr Allah'in ogludur" dediler. Hristiyanlar da "Isa Mesih Allah'in ogludur" dediler. Bu, onlarin agizlarinda geveledikleri sözlerdir. Onlar bu sözlerini kendilerinden önceki kafirlerin sözlerine benzetirler. Allah, bunlari kahretsin! Nasil da uyduruyorlar? (Tevbe Suresi, 30)
Onlardan bir cemaat, kitaptan olmadigi halde tahrif ettiklerini, kitaptan sanasiniz diye kitabi dilleriyle egip bükerek: "Bu Allah katindandir" derler. Halbuki o, Allah katindan degildir. Böylece bile bile Allah'a karsi yalan söylerler. (Al-i İmran Suresi, 78)
Ey peygamberler! kalpleri inanmadigi halde agizlariyla: "Iman ettik" diyenlerden ve yahudilerden inkara kosanlar seni üzmesin. Onlar çokça yalan dinlerler. Sana gelmeyen baska bir kavme çokça kulak verirler. Bunlar, kitabin kelimelerini asil yerlerinden degistirirler. Kendilerine uyanlara: "Bu degisik sekliyle size verilirse alin, verilmezse kaçinin" derler. (Maide Suresi, 41)
Onlarin, size inanacaklarini mi umuyorsunuz? Oysa onlardan bir cemaat, Allah'in kelamini dinleyip iyice anladiktan sonra onu bile bile tahrif ediyorlar. (Bakara Suresi, 75)
Israilogulllarina sor. Kendilerine ne kadar apaçik ayetler gönderdik. Kim Allah'in nimeti kendisine geldikten sonra onu degistirirse, süphesiz ki Allah, azabi çok siddetli olandir. (Bakara Suresi, 211)

Yahudilerin Peygamberleri Öldürmelerine Dair Ayet-i Kerimeler
Ey Yahudiler! Her peygamber size, nefislerinizin istemedigi seyleri getirdigi zaman, büyüklük taslayip, bir kismini yalanliyor, bir kismini da öldürüyor musunuz? (Bakara Suresi, 87)
Onlara : "Allah'in indirdiklerine iman edin" denildiginde: "Biz, sadece bize indirilene iman ederiz" derler. Ondan sonra geleni inkar ederler. Halbuki o, ellerindeki Tevrat'i tasdik eden hak bir kitaptir. Ey Muhammed! De ki: "Eger müminseniz daha önce Allah'in peygamberlerini niçin öldürüyordunuz? (Bakara Suresi, 91)
Ahitlerini bozduklari ve Allah'in ayetlerini inkar ettikleri, haksiz yere peygamberleri öldürdükleri ve : "Kalbimiz kapalidir" dedikleri için onlara lanet ettik. Dogrusu Allah, inkar etmeleri sebebiyle onlarin kalblerine mühür vurmustur. Onlarin pek azi iman eder. (Nisa Suresi, 155)

Yahudilerin İnsanlari Saptirmalarina Dair Ayet-i Kerimeler
Yahudiler: "Allah'in eli sikidir" dediler. Dediklerinden ötürü elleri baglansin ve kendilerine lanet olsun! Aksine Allah'in nimet veren elleri açiktir. Diledigi gibi sarfeder. Süphesiz ki, Rabbinden sana indirilenler onlarin çogunun azginligini ve inkarini artiracaktir. Biz onlarin arasina, kiyamete kadar düsmaligi ve kini saldik. Ne zaman harp için bir ates tutustursalar, Allah onu söndürür. Onlar yeryüzünde bozgunculuga kosarlar. Süphesiz ki Allah, bozgunculari sevmez. (Maide Suresi, 64)
Ey Muhammed! Süphesiz insanlardan iman edenlere en siddetli düsman olarak yahudileri ve Allah'a ortak kosanlari bulursun. (Maide Suresi, 82)
Kitap ehlinden bir cemaat, sizi dogru yoldan saptirmak isterler. Halbuki onlar, ancak kendilerini saptirirlar da farkina varmazlar. (Al-i İmran Suresi, 69)
Kendilerine kitaptan bir pay verilenleni görmüyor musun? onlar sapikligi satin aliyor ve sizin de dogru yoldan sapmanizi istiyorlar. (Nisa Suresi, 44)
Ey iman edenler! Hahamlar ve papazlardan pek çogu haksiz yere insanlarin mallarini yerler. Onlari Allah'in yolundan alikoyarlar. (Tevbe Suresi, 34)
Allah'in lanet ettigi kimseler, iste bunlardir. Allah kime lanet ederse artik siz ona bir yardimci bulamazsiniz. (Nisa Suresi, 52)
Israilogullarindan inkar edenler, Davud'un ve Meryemoglu İsa 'nin lisaniyla lanetlendiler. Bu onlarin isyan etmeleri ve asiri gitmelerindendi. (Maide Suresi, 78)
Sonuçta, Kuran'da işledikleri pek çok önemli hatalar ve günahlar haber verilmekte, Yahudiler bunlardan vazgeçmeye davet edilmekte, ancak her halükarda Müslümanların Yahudilere karşı hoşgörülü ve affedici davranmaları emredilmektedir.
Kaldı ki, Yahudilerin tüm bir millet olarak belirli bir hatadan dolayı suçlanmaları son derece yanlıştır. Allah Kuran'da "onların hepsi bir değildir" buyurarak, Yahudiler içinde de samimi olarak Allah'a iman eden ve O'nun emirlerini tutan insanlar bulunduğunu bildirmektedir:
Onların hepsi bir değildir. Kitap Ehli'nden bir topluluk vardır ki, gece vaktinde ayakta durup Allah'ın ayetlerini okuyarak secdeye kapanırlar.
Bunlar, Allah'a ve ahiret gününe iman eder, maruf olanı emreder, münker olandan sakındırır ve hayırlarda yarışırlar. İşte bunlar salih olanlardandır.
Onlar hayırdan her ne yaparlarsa, elbette ondan yoksun bırakılmazlar. Allah, muttakileri bilendir. (Ali İmran Suresi, 113-114)
Eğer bir kısım Yahudiler Siyonist hedefler peşinde koşarak Müslümanlara ve veya suçsuz insanlara zulmetmeye kalkarlarsa, elbette her Müslüman bu tehdide karşı fikren tavır alacaktır. Ancak bu gibi saldırgan ve çatışmacı fikirlerden uzak duran, Allah'a samimi olarak inanan Yahudiler, Müslümanlar için birer emanettir. Onları huzur ve güzen içinde yaşatmak, her türlü tehlike ve tedirginlikten korumak Müslümanlar için dini bir görevdir. Yahudilerin tarihte çok defalar olduğu gibi, sırf inançları veya soyları nedeniyle hedef alınmaları, medeni haklardan yoksun tutulmaları, isimlerini açıklamaktan bile endişe edecekleri bir baskı ve korku içinde yaşamak zorunda bırakılmaları, gettolara, korkunç toplama kamplarına hapsedilmeleri büyük bir zulümdür. Bir Müslüman bu gibi zulümleri asla tasvip etmediği gibi, bunları engellemek için de vargücüyle çalışmalıdır.
Allah "Kitap Ehli"nin var olduğunu bize Kuran'da bildirmiş, hangi konularda yanılgılar içinde olduklarını açıklamış, ama bununla birlikte onlara karşı iyilik ve adaletle davranmamızı emretmiştir. Bir ayette, Kitap Ehli'ne karşı şöyle dememizi emreder:
"Bize ve size indirilene iman ettik; bizim ilahımız da, sizin ilahınız da birdir ve biz O'na teslim olmuşuz." (Ankebut Suresi, 46)

İsa, Tanrı olduğunu hiç iddia etmişmidir?

20 Ağustos 2011 Cumartesi, 00:31 tarihinde Doğru sanılan yanlışlar tarafından eklendi
İsa, Tanrı olduğunu hiç iddia etmişmidir?


"Ekleme ve düzeltme sözkonusudur. Tercih vardır, çoğaltma ve şahit de.
İnciller, yazarların arkasında bulunan Kilise`nin aklının ürünüdür.
Tecrübeyi ve tarihi temsil ederler. (Kennet Cragg, Kudüs Rahibi, `The Call of the Minaret`,
(Ezan), s. 277)
İsa Tanrı`nın oğlu olduğunu, ya da Tanrı olduğunu hiç bir zaman iddia etmemiştir. İncil`de bu gerçeği destekleyen bir çok ayet vardır. İsa`nın doğrudan konuştuğu ayetlerin hiçbirinde üçlemeyi ya da İsa`nın Tanrısal konumunu desteklemediği açıktır. Tabii havari Pavlus ve öğrencilerinin yorumlarının dışında.
Bu ayetleri ilerki sorularla birlikte sunacağız.
Bugün de kabul edildiği üzere, günümüzdeki hristiyanlık İznik Konferansı`nın (M. S. 325) ürünüdür. Konferansın sonunda, rahipler kurulu üçlemeyi tesis etmiş ve kendi fikirlerine ters düşen bir çok İncil kitapçıklarını yasaklamıştır. Bugünkü İncil`de İsa`nın kutsallığı konusunda, üzerinde oynanmış bir çok ayet vardır. Bunlar Eski Ahit`e (Tevrat) ve İnciller`in çoğunluğuna ters düşmektedir.
Bazı ileri Hristiyan alimleri İsa`nın kutsiyetinin tamamen uydurma olduğu sonucuna varmışlardır. hristiyanlık üzerine yapılan bu araştırmalara verilebilecek örnekler olarak iki eserin adını veriyorum: "The Myth of God Inarnate", (John Hick, ed. , The Westminster, Philadelphia, 1977), ve "Jesus: Myth & Message", (Lisa Spray, Universal Unity, Fremont, California, 1992).
Modern Hristiyanlığın doktrini, Yüce Tanrı`nın birden fazla kişiliği olduğudur. O`nun kişiliklerinden birini insanoğlu kurtulsun diye kurban etmiş olabilmesinin İsa ile hiçbir ilgisi yoktur. Bunu sonraki sorularda tartışacağız.
İki tercüme, iki anlam
Matta 7: 21`in iki ayrı tercümesi. Bir tanesi bir Kral (Tanrı değil) tarafından yetki verilen, bir diğeri de "Amerikan Katolik İncil derneği" üyeleri tarafından yapılan tercüme, "Yeni Amerikan İncil`i". Ayetin ilk beş kelimesindeki tercüme çelişkisine dikkat ediniz.
Kral James Tercümesi: "Bana: Ya Rab, ya Rab, diyen her adam göklerin melekutuna girecek değildir, ancak göklerde olan Babamın iradesini yapan girer. "
Yeni Amerikan İncil`i (1970): "Beni Tanrı, Tanrı diye çağıranlardan hiçbiri Tanrı`nın Kraliyetine giremeyecektir, ancak cennetteki Baba`mın isteklerini yapanlar hariç. "
Sonraki ayetlerin ışığında (Matta 7: 22, 23), o ayetler ki, İsa`nın ona "Tanrı, Tanrı" diyenlere kızgınlığını ve hoşnutsuzluğunu ifade eder, iki tercümanın da Matta 7: 21`i iki farklı şekilde değiştirmiş olduğu açıktır. İkisini de yan yana koyup karşılaştırdığımızda gerçek ortaya çıkmaktadır: "Beni `Tanrı, Tanrı,... ` diye çağıranlardan hiçbiri. "
Hristiyan alimlerine Matta 7: 21 hakkındaki sorumuzun iki bölümü vardır. Sorunun basit kısmı şudur:
Hangisi Doğru:
"Hepsi değil... " ya da "Hiç biri... ?"
Ve zor kısmı ise: NEDEN?

Misyonerlerin İkiyüzlülüğü

20 Ağustos 2011 Cumartesi, 00:37 tarihinde Doğru sanılan yanlışlar tarafından eklendi

Misyonerlerin İkiyüzlülüğü
Nereden başlasam emin değilim ama başlayacağız bir yerden artık.
Hristiyan kutsal metinlerin bir göz attığımız da iki Hz. İsa şekli, anlayışı görüyoruz. Birçok Hz. İsa araştırıcısınında vurguladığı gibi; birincisi "tarihsel İsa", diğeri ise MS 1. YY. başlarında yaşayan bir musevi öğretmen/peygamberdir.
Tarihsel İsa: Bu Hz. İsa insanları Hz. Musa öğretisine çağırır, Tanrıya imana çağırır, yaklaşan hesap gününe hazırlamayı, helal haramları düzenleyen Tanrısal yasaya harfiyen uyan, din istismarcılığından uzak durmayı ve ahlaki kurallara bağlı kalınması gerektiğini vurgulayan bir kişidir. Hz. İsa nın halka tebliğ mesaj başlıca üç hususda yoğunlaşır. Tanrının egemenliğine halkı davet etmesi. Tanrı`nın egemenliği ise, bir taraftan insanların Tanrı`ya iman ve O`un emirlerine bağlanmakla hayatlarında O`nun emrettiği yola girmelerini, diğer taraftan ise, yaklaşan hesap gününe inanmalarını ve ona hazırlık yapmalarını ifade etmekteydi(aynı İslam da olduğu gibi). Hz. İsa nın diğer temel mesajları ise, toplumda ki ahlaksızlıkların ve din istismarının tenkit edilmesiyle toplumdaki seçkinler grubuyla din adamlarından kaynaklanan sosyal bozuklukların ve halkın üzerinde estirilen şiddet, sömürü ve terör düzeninin reddedilmesiydi. etrafındakiler onu bir peygamber, bazıları beklenen Mesih olduğunu düşünmüş; ancak O, İncillerde yer aldığı gibi, sıklıkla kendisini yalnızca "insanoğlu" şeklinde tanımlamış, bazı ifadelerde ise bir peygamber olduğuna işaret etmiştir. (Bknz örnek: Luka 13: 32-35; Markus 6: 1-4; Matta 13: 57 / Tomas İncili 31; Resullerin İşleri 3: 22-23; 7: 37; Luke 24: 19)
İlahi Oğul İsa: Tarihsel isa ya karşılık bu İsa, Hristiyan geleneğinde, en geç derlenmiş(kanonik inciller) Yuhanna incilinde vardır. Helenistik cemaatin yorumladığı, insanların günah-ölüm kısır döngüsünden kurtuluşları için, ilahi kurtuluş planı çerçevesinde yeryüzünde bedenleşen tanrısal oğul İsa`yı tanımlamaktadır. Bu inanışa göre İsa Mesih, her daim var olan KELAMIN ete kemiğe bürünmüş(Baba-Oğl-Kutsal ruh: Teslis İnancı) halidir; insanların kurtuluşu için bedenleşmiş tanrısal oğul İsa, yeryüzünden bir insan gibi doğmuş, büyümüş yaşamış ve acı çekmiş en sonun da Babanın insanları af etmesi için çarmaha gerilerek kendini feda etmiş(teslis inancı kafa karıştıran, mantık dışı bir inanıştır ki bu burada da ortaya çıkmaktadır. Baba-oğul-kutsal ruh, aslen 1 kişidir. Yani İsa hem baba hem oğul hem de kutsal ruhdur ama buna rağmen hem kendisine yalvararakd dua etmiş hem "baba beni neden terk ettin" diye sitem etmiş ama bir yandan da baba olarak kendini çarmaha germe emri vermiş bir Tanrıdır. Yani son derece karışık, mantık dışı ve izahı mümkün olmayan birşeydir. Bu yüzdendir ki misyonerler Teslis inancı konusunda olabildiğince konuşmamaya özen gösterirler, geri planda tutarlar. Cecaplamak gerektiğinde ise sürüyle cümle kalabalığı yapıldığını ve aslen yine bir cevap verilemediğini görmek mümkündür. Bu olaya kendileri de mantıklı ve açıklayıcı bir izah getiremezler "iman etmeliyiz" derler. ), ölmüş sonra tekrar dirilerek (ki bu da çok çelişkilidir. İncillerde Hz. İsa nın diriliş pasajları karşılaştırıllırsa ne demek istediğim görülecektir) ilahi alemlere yükselmiştir. İsa Mesih kurtuluş planı gereğince 2. kez tekrar yeryüzüne gelecek(aslında 3. kez ama incillerde 2. kez der. 1. si ilk kez bedenleşmiş olduğu zaman, 2. si çarmıhtan sonraki dirilişi ve dünya ya geleceği zaman 3. kez olacaktır. Hali ile bir çelişki ortaya çıkıyor. Misyonerler bunu 1 ve 2. yi tek, 3. yde 2 olarak anlatmaktadır. yani 1. doğum ve 2. doğum 1. kez gelişidir. ); insanları ölümden dirilterek yargılayacak, kötülüğe son verecek ve yeryüzünde bir altın çağ başlayacaktır.
Genel de pavlus mektuplarında ve Yuhanna incillerinde işlenen bu 2. İsa profili, yer yer Matta, Markus ve Luke incillerinin yazarları tarafından da işlenmektedir. Günümüz Hristiyan inanışı temellerini oluşturan bu İsa anlayışı, Hz. İsa sonrası dönemde Antakya merkezli Helenistik cemaat tarafından kurulan ve pavlus tarafından geliştirilip sistematize edilen bir anlayıştır. hristiyanlık, İsa ile ilgili inancına, Yeni Ahit metinlerinde "tarihsel İsa" ve "İlahi Oğul İsa Mesih" şelindeki bu iki farklı İsa anlayışından ikincisini(2. ) temel olarak seçmiştir. pavlus da mektuplarında "Biz Mesih`i bedenlenen tanısak bile, artık onu böyle tanımıyoruz"(2 korontiler 5: 16) diyerek, tarihsel İsa`ya aften bedenen yaşayan İsa`yı artık böyle tanımadıklarını vurgular. Buraya dikkat!; ayrıca pavlus, yaşadığı dönemde muhtemelen tarihsel İsa`nın yaşantısını ve öğretilerini temel alanları kastederek, kim kendilerinden farklı bir öğreti ortaya koyarsa, -bu gökten inen bir melek bile olsa- ona lanet eder. (Galatyalılara 1: 8-9. Ayrıca Korontiler 11: 4)
Bir din olarak hristiyanlık, işte bu İlahi Oğıl İsa Mesih anlayışına daaı olarak ilk kez (yukarıda da değindiğimiz gibi9 Antalya ya Helenistik bir cemaat arasında şekillenmiştir. Nitekim Luka`nın da, Resullerin işlerininde de vurgulandığı gibi(Resullerin işleri 11: 26) hristiyanlık terimi de ilk kez Hz. İsa nın ilahi kurtarıcılığı fikrine inanan cemaat için muhtemelen 50 yılı civarında "Mesihçiler" anlamına kullanılmıştır. Bu durumda Hz. İsa`nın, tarihsel açıdan Hristiyan ve hristiyanlık terimleriyle bir ilişkisi olmadığı son derece açıktır. Zaten Hz. İsa nın yaşadığı dönemde muhalifleri onu ve yandaşlarını Hristiyan olarak değil, Nasuralardan olmakla itham etmişlerdir. Yeni Ahit metinlerinde, gerekse Filip İncili, Mısırlılar İncili gibi apokratif(Hristiyanlarca sahih sayılmayan) metinlerde İsa ile ilgiki olarak bu terim kullanılmaktadır. Kısacası görüldüğü gibi, her ne kadar inanç ve öğretileri için Hz. İsa yı referans gösterseler de, gerçekte Hristiyanlığın tarihsel isa ile bir ilgili yoktur. Yani, hristiyanlık Hz. İsa tarafından kurulan bir din değildir ve Hz. İsa bir Hristiyan değildir.

Hz. İsa, en basit tabir ile, bir Musevi(Yani Hz. Musa nın mesajını izleyen, onu tebliğ eden ve savunan bir kişi) dir. ( Hz. Davut, Hz. Süleyman ve Hz. Zekirya gibi. Elbet İslam inancına göre tüm peygamberler islama mensup müslümanlardır) Gerek Sinoptik İnciller, gerekse Tomas İncili gibi metinlerde Hz. İsa` nın sözleri üzerinde yapılan araştırmalar, bunu ortaya koymaktadırNitekim Kur`an`da da hz. İsa nın bu özelliklerine vurgu yapmaktadır(Al-i İmras surei, 48-51).
Buraya kadar yazdığıklarımızda görünür de pek iki yüzlülük göremeyebilirsiniz ama ileri de yazacaklarımız da bunu açıkca göreceksiniz. Gelelim pavlus efendiye. pavlusun misyonerlik faaliyetlerini yürütürken uygulama şeklini ve sözlerini incelediğimizde son derece iki yüzlülük ve kandırmaca olarak tabir edeceğimiz şeyler görüyoruz. Unutmayalım ki misyonerler bu işlerinde en çok pavlusu örnek alırlar. o en büyük ve ilk misyonerdir. Temelleri atan o dur.
pavlus neler anlatmışsa artık, karşı çıkılmasından ve çıkanlardan korkmuş ve bıkmış olacak ki, bir (haşa) Tanrı edası(bana göre) ile şöyle bir söz etmiştir Galatyalılara mektuplarında(1: 8); "Gökten bir melek bile, size bildirdiğim öğretiden başka bir öğreyi bildirirse, ona lanet olsun" Son derece cüretkar bir söz. Meleklerin Tanrı tarafından yaratıldığını, O`nun iradesi dışında kafasına göre hareket edip, söz söyleyemeyeceğini belli ki pavlus bilmiyormuş. Biliyor ise neden bu sözleri söylemiştir? Bir de misyonerlerin davranış temelini oluşturan asıl iki yüzlülük! Yine pavlus dan. 1. Korinitiler 9: 19-23
19 Ben özgürüm, kimsenin kölesi değilim. Ama daha çok kişi kazanayım diye herkesin kölesi oldum.
20 Yahudiler`i kazanmak için Yahudiler`e Yahudi gibi davrandım. Kendim Kutsal Yasa`nın denetimi altında olmadığım halde, Yasa altında olanları kazanmak için onlara Yasa altındaymışım gibi davrandım.
21 Tanrı`nın Yasası`na sahip olmayan biri değilim, Mesih`in Yasası altındayım. Buna karşın, Yasa`ya sahip olmayanları kazanmak için Yasa`ya sahip değilmişim gibi davrandım.
22 Güçsüzleri kazanmak için onlarla güçsüz oldum. Ne yapıp yapıp bazılarını kurtarmak için herkesle her şey oldum.
23 Bunların hepsini Müjde`de payım olsun diye, Müjde uğruna yapıyorum.

Burada açıkca görülüyorki "ne olursa olsun kazanmak "adına her türlü iki yüzlülüğü yapacaksın. Yani bu müslüman olanları kazanmak için müslümanmış gibi davranmak(münafıklık) anlamına da geliyor bu, ona göre dikkat edin. Etraf münafıklıklar ile çevrilmiş durumdai dikkat! Espirili uyarımızı geçelim kafaya takılan bir olaya gelelim. pavlus burada "Yasa Altında" olmadığını söylüyor. Peki İncil, eski ahiti kabul etmiyor mu? Birçok yerde kabul ettiğini bildirirken, kabul etmediğini de bildiriyor. Bu son derece çelişkili bir durum. İncil yazarları hata yapmadılar ise bu da bir iki yüzlülüktür yok hata yaptılar ise Vahiy kelamı olmadığını söylememe gerek yok. Zaten her iki durumda da Vahiy kelamı olamaz çünkü Tanrı ne hata yapar ne de (haşa) iki yüzlülük. Yalnız 21. pasajda açıkca belli ediyor ki pavlus Tanrının yasasını tınlamıyor, sadece Mesihin yasasını kabul ediyor(yalnız yeni ahitde Hz. İsa nın hayatını çıkartırsak geriye ne kalıyor? Eski ahitten alıntılar değil mi geriye kalan? hangi yasa? )
Galatyalılar 3. bölüm de neler yazıyor?
1 Ey akılsız Galatyalılar! Sizi kim büyüledi? İsa Mesih çarmıha gerilmiş olarak gözlerinizin önünde tasvir edilmedi mi?
2 Sizden yalnız şunu öğrenmek istiyorum: Kutsal Ruh`u, Yasa`nın gereklerini yaparak mı, yoksa duyduklarınıza iman ederek mi aldınız?
3 Bu kadar akılsız mısınız? Ruh`la başladıktan sonra şimdi insan çabasıyla mı bitirmeye çalışıyorsunuz?
4 Boş yere mi bu kadar acı çektiniz? Gerçekten boşuna mıydı?
5 Size Kutsal Ruh`u veren ve aranızda mucizeler yaratan Tanrı, bunu Yasa`nın gereklerini yaptığınız için mi, yoksa duyduklarınıza iman ettiğiniz için mi yapıyor?
6 Örneğin, "İbrahim Tanrı`ya iman etti, böylece aklanmış sayıldı. "
7 Öyleyse şunu bilin ki, İbrahim`in gerçek oğulları iman edenlerdir.
8 Kutsal Yazı, Tanrı`nın öteki ulusları imanlarına göre aklayacağını önceden görerek İbrahim`e, "Bütün uluslar senin aracılığınla kutsanacak" müjdesini önceden verdi.
9 Böylece iman edenler, iman etmiş olan İbrahim`le birlikte kutsanırlar.
10 Yasa`nın gereklerini yapmış olmaya güvenenlerin hepsi lanet altındadır. Çünkü şöyle yazılmıştır: "Yasa Kitabı`nda yazılı olan her şeyi sürekli yerine getirmeyen herkes lanetlidir. "
11 Tanrı katında hiç kimsenin Yasa`yla aklanmadığı açıktır. Çünkü "İmanla aklanan yaşayacaktır. "
12 Yasa imana dayalı değildir. Tersine, "Yasa`nın gereklerini yapan, onlar sayesinde yaşayacaktır. "
13 İbrahim`e sağlanan kutsama Mesih İsa aracılığıyla uluslara sağlansın ve bizler vaat edilen Ruh`u imanla alalım diye, Mesih bizim için lanetlenerek bizi Yasa`nın lanetinden kurtardı. Çünkü, "Ağaç üzerine asılan herkes lanetlidir" diye yazılmıştır.
Anlamadığım birşey oluştu şimdi kafam da. Yasanın laneti! Tanrı lanetli bir yasa mı oluşturmuş? Neden? Yoksa bu eski ahitin tahrifine bir vurgu mu? Ya da uydurulmuş sözler olabilir mi?
14 Kurallarıyla bize karşı ve aleyhimizde olan yazılı antlaşmayı sildi, onu çarmıha çakarak ortadan kaldırdı. (Koloseliler 2)
Acaba bu yazılı anlaşmayı Tanrı mı yoksa başkası mı silmiştir ne dersiniz? Sizce Tanrının adını kullanarak pavlus silmiş ve geçersiz saymış olabilir mi? Hayır olamaz! denir se söylermisiniz nasıl oluyor da Tanrı, Hz. İsa`ya iman edenlerin aleyhine ve onlara karşı olan bir yasa çıkarır? 3. seçenek olarak yine acaba burada vurgulanan Yasanın TAHRİF edilmiş olması mı? Bu üç seçeneği de kabul etmek çok zor gelicek birilerine. Dahası bir yandan kabul eden pasajlar, diğer yandan red eden pasajlar da bir iki yüzlülük değil mi?
Gelelim misyonerlerin yaptığı iki yüzlülüklerden birine daha. Misyoner metodlarından biri de "Kültüre Uyarlamadır". Bu metod çerçevesinde çeşitli iki yüzlülükler vardır. Örneğin; Müslüman toplumlara yönelik misyonerlik aktivitelerinde misyonerler, Hristiyan doktrinin anlatılmasında Müslümanlara özgü din dilini ve terminolojiyi kullanmaya azami ölçüde gayret ederler. Allah, resul, ayet, vahiy, mescit, İncil, hazret(hz. ) şerif, maşallah, inşallah, papaz, rahip yerine öğretmen, pastör(en sık bu), hoca, abi gibi terimler Hristiyan metinlerine alınırlar ve hristiyan geleneğinin temsil ve takdiminde bunlar kullanılmaya çalışılır.
ÖRNEK: Yeni Ahit, bir bütün olarak İncil ya da incil-i Şerif şeklinde adlandırılır. Bilhassa "İncil-i Şerif" olarak adlandırılması benim için hep ilginçtir. Hristiyan kutsal kitabındaki teslisin birinci unsurunu ifade eden baba terimi "Allah" şeklinde değiştirilir; kutsal kitabın ifadelerinden bahsederken ayet teriminin kullanımı tercih edilir. Bunun dışında İsevi, Mescid-i İsa gibi terimlerde kullanılır. Şahsi olarak da karşılaştığım ve sizlerinde karşılaşması her daim pek mümkün olan bir durum var.
"ALLAH" Türkiyede ki misyonerlerin kurduğu siteler de her daim Allah adının Hristiyanlarca kabul edilmediği, Allah`ın kendilerinin inandığı Tanrı olmadığı vurgulanır. Tamam bunda birşey yok ama aynı siteler de yazılan makaleler de sürekli olarak Allah adının kullanılması(misal pasajlarda Tanrı yerine Allah denmesi ya da "Allah bizden bunu ister" gibi cümlelerde... ) dikkat çekicidir. Yiine bu siteler de ilk baktığınızda terimler de Allah yazarken, üzerine tıklayınca Yehovaya çevrilmesi de ilginçtir. Bu da misyonerlerin iki yüzlülüğüne bir delildir! Misyonerler Tanrı adını Yehova olarak anarlar, kişisel yazışma ve konuşmalarında "Tanrı" ya da "Yehova" derler ama makaleler ve incilerin çevirilerinde Allah adını kullanırlar ama bir yandan da bu adı red ederler. Aynı zaman da Kuranı red ederken(tümüyle), Kurandan Hristiyan teolojisinin bazı kesimlerini destekleyen ayetleri kullanırlar. Bu son derece iki yüzlülüktür!
Yine bu kültüre uyarlama adı altında yapılan uygulamalardan biri de şudur; Çeşitli konularda takınılan tutumlar her halkı özelliğine göre ayarlanmaktadır.. Afrika da çok eşliliğin yaygın olduğu bölgelerde misyonerler poligamiye karşı çıkmamışlardır. Oysa hristiyanlıkta bu yasaktır ama Hristiyan olmaz ya da terk eder korkusu ile buna karşı çıkmamışlardır aynı vakti zamanında köle ticaretine karşı çıkmadıkları ve onlardan maddi destek aldıkları gibi. Bunun gibi birçok iki yüzllükleri oldukları aşikardır. Bu iki yüzlülük kelimesini ağır görebilirsiniz ama bu doğru olduğu gerçeğini değiştirmemektedir. Bir dini anlatırken, öğretilirken iki yüzlülüğe başvurulursa, nerede güven? Dikkat edin ve oyuna gelmeyin! Bunlar sadece küçük bir bölümü bunu da unutmayınız.

Yahudiler En Zalim İnsanlardır

7 Eylül 2011 Çarşamba, 16:37 tarihinde {Gel, ne olursan ol yine gel} tarafından eklendi
Yahudiler En Zalim İnsanlardır
 Siyonizm:
İsrail Siyonizm adını,Lübnan ve Lübnan karşısındaki ‘’Sahyon-Siyon’’Dağın’dan Alıyor..
İşte Uydurma Tevrat:

  "Evet, bütün krallar Yahudi'ye secde kılsınlar. Bütün milletler ona kulluk etsinler." (Tesniye: 72/2)

 "Mısırlıları Mısırlılar aleyhine teşvik edeceğim. Herkes kardeşiyle, komşusuyla, şehir diğer şehir ile, memleket diğer memleketle muharebe edecektir." (İşaya: 19/2)

 "Size Rabb'ın kahinleri denecek, size Allah'ınızın hizmetçileri diyecekler. Milletlerin servetlerini yiyeceksiniz ve onların servetine malik olacaksınız." (İşaya:61/5-6)

Yahova İsrail'e vazife veriyor:"Sen benim harb topuzum ve harb aletimsin. Seninle, milletler kıracağım ve seninle hükümetler harap edeceğim." (Yeremya: 51/19, 23)

"Yalnız Yahudi olanlara insan gözü ile bakılır. Yahudilerden gayrısı sadece bir hayvan ve hatta birer domuzdur." (Telmut)

"Bir şey çalmayınız. Hırsızlık etmeyiniz hakkındaki emir sadece Yahudilere karşıdır.Diğer milletlerin mal ve canları helaldır.’’(Telmut)

"Yahudi olmayan bir kadınla gayr-i meşru münasebetYahudi için günah değildir." (Telmut)

"İsrail'in kızı olmayan her kadın hayvandır." (Telmut)

‘’Siz Rabbin oğullarısınız.Cenaze için vücudunuzda yara açmayıp kaşlarınızın arasını almayınız.Zira sen Rabb’a mukaddes bir kavimsin.Ve Rabb yeryüzünde bulunan kavimlerin cümlesinden üstün kendine has kavim olmak üzere seni seçti.’’ (Tesniye:41/1).


Yahudi ve Hıristiyanlar Allah Tarafından Lanetlenmişlerdir.

"Onlar ne zaman savaş amacıyla bir ateş alevlendirdilerse Allah onu söndürmüştür. Yeryüzünde bozgunculuğa çalışırlar. Allah ise bozguncuları sevmez." (Maide süresi 64 )
Ariel Şaron Mısırlı,Firavndan daha Firavn Oldu.Ve Öylede Geberecektir,Firavn gİbi Aleme İbret Olacaktır.



Zalimi Herkes Hatırlar







Yukarıdaki resme hiç benzemiyor değilmi?
Ariel Şaron ve İbretlik Son(İbrahim Karagül)

Onu hatırlayan var mı? Yaşarken hiç unutulmayacak kötülüklere imza atmıştı. Dünya tarihinin en karanlık sayfalarında kendine yer edinmişti. Hayatı boyunca insanlık suçu adına ne varsa hepsine ilgi duymuş, pervasızlığı, küstahlığı, acımasızlığı ilke edinmişti.

Onu hatırladınız mı? 4 Ocak 2006′da felç olmuş, beyin kanaması geçirmişti. O günden bu yana bir hastanede yoğun bakımda, aslında “ölü” halde bekletiliyor. Hayatı boyunca kendisine göre unutulmaz işler yapmıştı. Altında imzası olan icraatları, dünya görüşü, insanlığa bakışı, merhametsizliği, ırkçılığı, yeryüzünü kirletircesine sürdürdüğü katliamları ile unutulmazdı.

HİTLERİN KATLETTİĞİ TÜRKLER SAYESİNDE KURULAN İSRAİL;

21 Eylül 2011 Çarşamba, 19:13 tarihinde {Gel, ne olursan ol yine gel} tarafından eklendi
"Yahudiler bana mücadelemde önemli katkılarda bulundular.Hareketimizde çok sayıda Yahudi beni mali olarak destekledi."
(Hitler'in en yakın adamlarından Nasyonel Sosyalist Şefi Hermann Rauschning'in kitabı, "Hitler m'a dit 1939")
(Hitler m'a dit: Hitler bana dedi ki)

PEKİ BU DURUM HANGİ AMACA HİZMET EDİYORDU??

Elbetteki Filistin'de bir Yahudi devletinin kurulmasına...
.
Kurulmak istenen Yahudi devletinin, kurulması için Filistin'de bulunan Yahudilerin sayısı yetersizdi.Yahudiler Almanya,Fransa,Amerika gibi ülkelerdeki yüksek yaşam düzeyini bırakıp yapılan çağrılara rağmen Filistin'e gitmek istemediler.
Küçük bir Yahudi grubu, büyük grubun İsrail'e göç etmesini sağlayacaktı.Tabii ki bu küçük grup -yük olmaması adına da- daha çok proleter kesim olacaktı.İşte bu küçük grup Hazar Türklerinden oluşuyordu.
Katliamları bizzat gerçekleştiren Gestapo Şefi Heydrich, Alman Askeri Gizli Servisi ABWEHR'in başı Wilhelm Canaris'in tuttuğu dosyada Yahudi olduğu belirtiliyordu.
SS'leri başı olan Pleffer Von Salomon da bir Yahudiydi.
Gördüğümüz gibi Gestapo ve SS gibi en önemli Nazi Örgütlerinin başındakiler birer Yahudi.

Burjuvaya dokunulmayan ancak proleteri ortadan kaldıran bu soykırım (!) bir taşla dört kuş vurdu.

-Binlerce Yahudi gelecek endişesi ve ölüm korkusuyla İsrail'e gelin çağrısına kulak asmış ve Filistin'e göç etmeye mecbur kalmıştır.
-İleride İsrail'in ve Yahudilerin başına bela olacak,vasıfsız Musevi bir kitle ortadan kaldırıldı.
-Daha sonra Yahudilerin mazlum ve haklı oldukları yolunda yıllar boyunca kullanacakları bir duygu sömürü malzemesi elde edilmiş oldu.
-Yahudiler'in diğer ülkelerde varlıklarını devam ettiremeyecekleri izlenimi verilerek Birleşmiş Milletler'de İsrail Devletinin kurulması için sözde haklı bir gerekçe edilmiş oldu.

Ancak bu seferde Avrupa'dan kaçan Yahudiler,Amerika'ya göç ettiler.Bunun üzerine ABD Yüksek Komiseri'nin Yahudi İşleri danışmanları Simon Rifkind ve Louis Levinthal ile Siyonist önderi Haham Philiph Bernestein'in desteğiyle Haham Klausner, 2 Mayıs 1948'de Amerikan Yahudi Konferansına sunduğu rapora bir göz atalım;

"Halkın Filistin'e gitmeye zorlanması gerektiği kanısındayım...
'Zor' sözünden bir programı kastediyorum.Bu yeni bir program değil, daha önce ve yakın geçmişte de kullanılmıştı... Bu programı gerçekleştirmek için Yahudi toplumunun politikasını değiştirmesi ve yersiz kalan insanları rahat ettirmek yerine mümkün olduğu kadar rahatsız etmesi gerekmektedir... Amerikan Ortak Dağıtım Komitesi yardımları kesilmelidir... Daha sonra,Yahudileri tedirgin edecek Haganah türünde bir örgüt
(Haganah; İsrail'in kurulmasından önce Filistin'deki Arap halkını sindirmek için çeşitli katliam,cinayet gibi tedhiş yöntemleri kullanan bir terör örgütü.),(Haganah = PKK) kurmak gerekebilir.Sağlanan kolaylıklar kurcalanarak azaltılmalı ve şimdi Yahudi İşleri Danışmanı yurtsuzların vaizleri ve Ajans personelince sağlanan himayeden vazgeçilmelidir... İsrail dışındaki Yahudiler, ne yapacakları kendilerinden sorulacak değil, kendilerine söylenecek hasta insanlardır... Program kabul edilmediği taktirde Amerikan Yahudi Toplumu politikasını gözden geçirmek ve burada önerilmiş olan değişiklikleri yapmak zorunda bırakacak bir kaza meydana gelebilir,o zaman çok daha fazla acı çekilmiş olur."


Bu durum sadece Amerika'da ve Avrupa'da değil Türkiye ve Ortadoğu'da da böyledir.
Türkiye'de 6 Eylül 1986'da Neve Şalom sinagogunun bombalanma olayı da siyonist emeller uğruna gerçekleştirilmiştir.

HİTLER VE YAHUDİ SOYKIRIM YALAN....GERÇEKTE OLAN SADECE SİYONİZM EMELLERİNE KURBAN EDİLEN BİR KESİM MASUM YAHUDİYE OLDU..

21 Eylül 2011 Çarşamba, 20:15 tarihinde {Gel, ne olursan ol yine gel} tarafından eklendi
İsrail'in asırlardır süregelen devlet terörü tarihinin bu günkü bölümünün sahneye konulduğu şu günlerde, en anlamsız şeyin Yahudilerin tabi tutulduğu bir soykırımdan bahsetmek olduğu düşünülebilir. Fakat Yahudilerin bir efsane haline getirdikleri bu mevzuyu tam da bugünlerde sorgulamak, kanaatimce çok fazla fayda verecektir. Filistin ve Lübnan halkına bir mezalim uygulayan İsrailliler başları sıkıştıkça "Tarihin en büyük soykırımı bize uygulandı." deyip sürekli mazlumluk yarışında en ön sırayı kapmaya çalışıyorlar. Dünyanın neresinde olursa olsun, hangi millete uygulanmış olursa olsun, bir soykırımdan bahsedecek olduğumuzda hemen "Tarihin en büyük soykırımına Yahudiler tabi tutulmadı mı?" deyiveriyorlar. Peki, gerçekten de Tarihin en büyük soykırımı Yahudilere mi uygulandı? Yoksa bir mit haline getirilen bu Holokost yalnızca kendi zulümlerini meşrulaştırma çabasından mı ibaret?
Bu dosyaya başlarken özellikle belirtmemiz gereken birkaç husus var. Evvela bizim bu dosyayı hazırlamaktaki amacımız; ne Hitler'i haklı çıkarma, ne de Yahudileri tahkir etme davası güder. Yalnızca o günleri sorgulamak� Tarihi sorgulayıcı, revizyonist bir bilim dalı olarak görüp gereklerini yapmazsak, tarih dediğimiz mefhum elimizde tahrif edilmiş bir propaganda aleti olarak kalır. İkinci olarak, dosyamız boyunca adı geçecek olan Siyonistlerle Yahudilerin birbirlerine karıştırılmamasıdır�

A) Bir sapkınlığın tarihi

Roger Garaudy, bu dosya boyunca çok fazla alıntı yapacağımız "İsrail Mitler ve Terör" adlı kitabına: "Bu kitap bir sapkınlığın tarihidir" diye başlar. Siyonistler: "Mısır ırmağından büyük ırmağa, Fırat nehrine kadar bu diyarı senin zürriyetine verdim." emrinin gereğini yapabilmek için asırlardır çalışıyor. Nitekim kendilerine bir soykırımın uygulandığını iddia ettikleri İkinci Cihan Harbinde bile Siyonistlerin asıl gayesi Yahudilerin hayatlarını kurtarmak değil, Filistin'de bir Yahudi Devleti kurmaktı. İsrail'in ilk yöneticisi olan Ben Gurion, 7 Aralık 1938' de "Labour" Siyonistlerinin önünde açık ve net olarak şöyle der: "Eğer bilsem ki hepsini İngiltere'ye götürerek bütün Almanya (Yahudi) çocuklarının tamamını kurtaracağım ve İsrail toprağına götürerek de ancak yarısını kurtaracağım, ben ikinci çözümü tercih ederim. Zira bizler yalnızca bu çocukların hayatını değil, İsrail halkının tarihini de düşünmek zorundayız."
Yani Almanya'daki, Avrupa'daki Yahudilerin ölüp ölmemesi benim için çok da önemli değil, ben inancımın gereği olan Büyük İsrail'i kurmaya bakarım ve İsrail'i de Avrupa'dan kaçacak sefil ırkdaşlarımla, dindaşlarımla değil; kuvvetli ve genç olanlarıyla kuracağım diyor. Nitekim dosyamızın ileriki bölümlerinde İsrail'e göç etmek isteyen birçok Yahudi'nin göç bürolarında kuyruğa girip oradan çıkamadıklarını, genç ve kuvvetli olanlar hariç, ayrıntılarıyla ele alacağız.

Zulmü meşrulaştırma çabası

Hitler'in Yahudi düşmanı olduğu açıktır. Elbette bu kabul edilemez bir durum. Nitekim bizler "Kavmiyet davası güden bizden değildir" düsturuna inanmışız ve bugün İsrail'de, İsrail'in yaptıklarını tasvip etmeyip, mitingler yapan Yahudilerin olduğunu da biliyoruz. Fakat bu İkinci Cihan Harbinde neler oldu?
Auschwitz kurbanları adına dikilmiş anıtın levhasında 1994 yılına kadar on dokuz dilde dört milyon kurban ifadesi yazılıydı. Bu gün ise levhada "yaklaşık bir buçuk milyon" ifadesi yer alıyor. Altı milyon Yahudi'nin katledildiği efsanesi ortaya atılarak, insanlığın bu konuda "tarihin en büyük soykırımına" tanık olduğu kabul ettirilmek isteniyordu fakat bu bir türlü ispat edilemiyor. Siyonistler ise bu iddianın peşini bırakmıyorlar. Çünkü yaptıkları her zulmün arkasından bazen lisan-ı halleriyle bazen de aşikâre: "Ne olacak yani? Biz de tarihin en büyük soykırımına tabi tutulmuştuk." Diyorlar ve bunu da yaptıkları zulmü meşrulaştırmak için yeterli bir sebep olarak görüyorlar.
Ve büyük yalan. Bu yalan 6 milyon Yahudi'nin öldürülüşü efsanesidir. Bir dogma haline getirilen ve (Holokost kelimesinin anlam olarak da içerdiği şekilde) kutsallaştırılan bu efsane, İsrail'in Filistin'de, bütün Ortadoğu'da ABD'de ve ABD aracılığıyla bütün dünya siyasetinde yaptığı haksızlıkları ve milletlerarası her türlü hukukun üstüne yerleştirerek işledikleri bütün zulümleri mazur göstermek için istismar edilmektedir.
Nürnberg Mahkemesi bu 6 milyon rakamını resmileştirmiş ve o zamandan beri bu rakam yazılı ve sözlü basında, edebiyatta, sanatta ve hatta okul kitaplarında dahi kamuoylarını yanıltıp yönlendirmede kullanılagelmiştir. Yahudilerin ateş püskürdüğü ve kendisi de bir Yahudi Profesör olan Norman Finkelstein'ın, 'başına bela kesildiği' iki isim var. Bu isimlerden ilki, soykırımı anlatan en başarılı edebi metinlerden sayılan 'Gece' adlı romanın yazarı, Nobel ödüllü Yahudi yazar Elie Wiesel. Finkelstein, Wiesel'in para uğruna soykırımı kutsallaştıran bir üçkâğıtçı olduğunu savunuyor. Wiesel'in bu sayede kazandığı paralarla limuzinlerden inmediğini öne süren Finkelstein, ünlü yazarın toplama kamplarından kurtuluş hikâyesine dair de çelişkiler bulunduğunu söylüyor.
Finkelstein'dan çeken ikinci isim ise, Uluslararası Soykırım Komisyonu'nun başkanı Lawrence Eagleburger. Finkelstein, Eagleburger'in yıllık gelirinin 300 bin dolardan fazla olduğunu ve bunun Nazi kurbanlarına verilen paralardan ödendiğini öne sürüyor. Finkelstein'a göre Dünya Yahudi Konferansı da, tüm bu tazminatlardan ve yapılan çeşitli yardımlardan aktarılan paralarla 7 milyar dolar gibi servete sahip olmuş

Bunlar, Mezar Soyguncusu

"Holokost Endüstrisi, bir diğer deyişle Yahudi Soykırımı Sanayisi, tarihi ters çevirme taktiği, tarihi çarpıtma taktiğidir. Bunların yaptığı mezar soygunculuğudur. Göz göre göre tarihî bir sahtekârlık işlenmektedir. Holokost Endüstrisi, insanlık tarihinin en büyük hırsızlık olayıdır!" diyor Finkelstein.
Yazar, 150 sayfalık "Holokost Endüstrisi" kitabında, Roger Garaudy'nin "İsrail, Mitler ve Terör" kitabında vurguladığı hemen hemen bütün gerçekleri aynen savunuyor. Daha da ileri giderek, bu Holokost sanayisinin Avrupa ülkelerinin paralarını çalıp çırpma şeklinde yürütüldüğünü de söylüyor. Soykırımdan sağ kalanların sayılarının habire şişirilerek sürekli tazminat ödettirildiğini hatırlatıyor ve Almanya başta olmak üzere, Avrupa ülkelerinden, İsviçre bankalarından uydurma soy kütükleri, yalan akrabalıklar, olmayan anne ve babalar adına sürekli para sızdırıldığını da vurguluyor.
Yazar, "Amerika'da bir Holokost (Yahudi Soykırımı) Endüstrisi var. Bu endüstrinin ana gayesi, İsrail'in Filistinlilere karşı cani politikasını haklı göstermek ve soykırıma uğramış aileler adına Avrupa'dan para sızdırmaktır" diyor ve değişmez kanaatinin bu yönde olduğunu da vurguluyor..
"Sizler, Holokost, Yahudi katliamı, Yahudi soykırımı diye diye, günümüzde inim inim inleyen diğer bütün insanların acı ve ıstıraplarını örtbas ediyorsunuz! Filistinlilerin gördükleri zulmü önemsiz gösteriyorsunuz! Ambargo yüzünden ölen 1 milyon Iraklı çocuğu görmezden geliyorsunuz! Nazilerin öldürdükleri Yahudi sayısı kadar, bugün Irak'ta da Iraklı çocuk ambargo sebebiyle ölmüştür ve ölmeye de devam etmektedir! Siz bu apaçık hakikati bile gizliyorsunuz!" diye de haykırıyor.

Hitlerin Yahudi düşmanlığı

Hitler'in Yahudileri yakıp yakmadığını sorgulamaya başlamadan önce onun Yahudiler hakkında neler düşündüğüne bakmakta da yarar görüyoruz. Hitler'in ve ileri gelen Nazi yöneticilerinin komünistler ve Yahudilere sık sık küfr ettikleri malum. Bu hususta özellikle, Hitler'in geçmişi hatırlattığı Kavgam'ın ikinci cildinin 15.bölümü zikredilir. Birinci Cihan Harbi esnasında İngilizler tarafından başlatılan zehirli gaz savaşından bahseden bu bölüm şu başlığı taşıyor: "Meşru Müdafaa Hakkı." "Savaşın başında ve savaş boyunca, halkı ifsad eden bu İbranilerden 12 veya 15 bini bir tek sefer zehirli gaza tabi tutulsaydı ve her menşe ve her meslekten en iyi Alman işçilerimizin yüz binlercesi cephede sebat etmesini bilseydi, milyonlarca insanımızın fedakârlığı boşuna olmazdı. Buna karşılık, bu 12 bin kadar alçak, zamanında bertaraf edilmiş olsaydı, gelecek dolu bir milyon iyi ve yiğit Alman'ın hayatı belki kurtarılabilirdi." 30 Ocak 1939 tarihli bir nutkunda ise şöyle der: "Avrupa'nın içinde ve dışındaki Yahudi finans çevreleri, milletleri bir kere daha dünya savaşına sürüklemeyi başaracak olursa, sonuç yeryüzünün Bolşevikleşmesi ve onunla birlikte de Yahudilik'in zaferi olmayacak aksine Avrupa'da Yahudi ırkının yok olmasını doğuracaktır Yahudiler bazı devletlerde basın, sinema, radyo ile propaganda; tiyatro, edebiyat ve daha neler ve neler üzerinde kurdukları tekel sayesinde kendilerini koruyarak, hırpalama kampanyalarını rahatça sürdürebilirler. Bununla beraber eğer bu halk bir kere daha milyonlarca insanı, Yahudi menfaatleri için çok olmasına karşılık, kendileri için tamamen anlamsız olan bir çatışmaya sevk etmeye muvaffak olacak olursa, işte o zaman sadece Almanya'da birkaç sene içinde Yahudilik'i tamamıyla çökertme imkânı vermiş olan bir izah çalışmasının önemi ortaya çıkacaktır.

B) 6 milyon Yahudi Yalanı

Milletler Arası Mahkemesi öyle kararlar almıştır, öyle hükümler vermiştir ki bunları açıklayabilmek hiç de kolay değildir. Nitekim şu meşhur 6 milyon efsanesi de işte bu güvenilmez, Nürnberg Mahkemesi tarafından resmileştirilmiştir. Halbuki bu rakam yalnızca iki şahidin söylediklerine dayanmaktadır. Bu şahitlerden biri Hoettl ve diğeri Wisliceny'dir. İşte birincisi olan Hoettl'in söyledikleri: "Nisan 1944'te 1938'ten beri tanıdığım S.S. Obersturmbann führer Adolf Eichmann, benim Budapeşte'deki dairemde benimle görüştü. Kendisinin müttefik milletler tarafından savaş suçlusu olarak görüldüğünün biliyordu, çünkü binlerce Yahudi'nin hayatı yüreğinde yaraydı. Kendisine bunların sayısının ne kadar olduğunu sordum. Sayının büyük bir sır olduğunu fakat yine de bana cevap vereceğini söyledi. Elindeki bilgilerle şu sonuca varmıştı: Değişik imha kamplarında o sıralar 4 milyon Yahudi öldürülmüştü ve iki milyonu da bir başka tarzda ölüme gitmişti.( )
Ve ikincisinin ifadesi: "O (Eichmann) mezarın üstünde gülerek sıçrayacağını söylüyordu, çünkü kalbinde beş milyon kişinin bıraktığı iz, ona olağan üstü bir memnunluk veriyordu." Bu iki şahitlikten yola çıkarak bu kadar eksik bir şekilde desteklenen rakamlara itibar edilmesi gülünç değil mi? Hatta yalnızca abartılı bir rakama ulaşabilmek için gösterilmiş bir çaba değil mi?

Mahkemenin Anormallikleri

Yukarıda zikredilen bu iki ifadenin mezkûr mahkemede nasıl alındığı ve malum kararların nasıl verilip, bu efsanevi miti oluşturan rakama nasıl ulaşıldığı ile mahkemenin normalde haiz olması gerekip de haiz olmadığı özellikler ile bunu tam tersi olan durumları Garaudy'nin kitabından aktaralım: "Nürnberg Mahkemesinin hukuki anormallikleri hakkında, ABD Anayasa Mahkemesinin büyük hukukçuları ile diğer pek çok hukukçunun itirazlarını teyiden, biz örnek olarak her iki davanın işleyişindeki değişmez kuralların nasıl ihlal edildiğini sergileyeceğiz.
1. Ortaya konan metinlerin sahihliğinin tespit ve tahkiki, 2. Tanıklıkların değerinin tahlili ve hangi şartlar altında elde edildikleri, 3. İşleyişini ve etkilerini belirlemek için suç aletinin bilimsel olarak incelenmesi."

Yahudilerin İmhası Emri Verilmedi

Hitler'in Yahudiler için düşündüğü bir nihai çözümü vardı. Savaşın kazanılması şartıyla Hitler bütün Yahudileri Avrupa dışına sürmeyi istiyordu. Bunu da nihai çözüm olarak adlandırıyordu. Bazıları bu "nihai çözümün" bir şifre olduğunu ve aslında bir tehcir olmayıp kıtal emri olduğunu söylerler lakin bu iddianın tutar bir yanı yoktur. Çünkü diğer suçlarla ilgili emirler açıktan verilmiş, şifrelenme ihtiyacı hissedilmemiştir. Açıktan verilen bu emirler arasında; İngiliz komandoların öldürülmesi, Amerikalı pilotların linç edilmesi, işgal edildiği takdirde Stalingrad'ın erkeklerinin imhası emirlerini sayabiliriz. Bütün bu suçlar için, emirler- belgeler mevcutken yalnızca bu vakada hiçbir şey yok; emir, belge(Ne orjinalleri, ne de sahteleri.)
Nihai çözümün ne olduğunun belirlemek için temel, kesin metinler her şeyden önce en yüksek sorumlulara; yani Hitler, Goering, Heydrich ve Himmler'e atfedilen imha emirleri ve bu emirlerin yerine getirilmesi için verilmiş olan direktiflerdir. Önce Hitler'in imha talimatı üzerinde duralım. Soykırım ve Holokost nazariyecilerinin gayretlerine rağmen, böyle bir emrin hiçbir izine, hiçbir zaman rastlanılmamıştır. Nitekim Revizyonistlerin eleştirel çalışmalarını irdelemek üzere Şubat 1982'de Paris Sorbonne Üniversitesi'ndeki toplantıdan sonra basına yapılan açıklamada Raymond Aron ve François Furet şu demeci vermek zorunda kaldılar: " En ilmi araştırmalara rağmen, Hitler'in Yahudiler'in imha edilmesiyle ilgili bir emrini asla bulamadık."
1981'de Laqueur şu itirafta bulunmuştur: "Bugüne kadar Hitler'in Avrupa Yahudi cemaatinin yok edilmesiyle ilgili yazılı bir emri bulunamamıştır ve büyük ihtimalle de bu emir hiçbir zaman verilmemiştir." Hitler'in bir Yahudi düşmanı olması, onları Avrupa'da, daha doğru bir ifadeyle kendi toprakları üzerinde istemediği malumumuz. Zaten bunu kendisi de her yer ve fırsatta söylemiş, Fakat bu Hitler'in Yahudileri katletmek, soykırıma tabi tutmak istediğini de göstermez. Eğer elimizde bir kanıt olmuş olsa idi, yazılı bir emir ya da söz; o zaman Hitler Yahudileri soykırıma tabi tutmak istemiş diyebilirdik. Lakin böyle bir emir mevcut değil.

HİTLERİN YAHUDİ FİNANSÖRLERİ..

21 Eylül 2011 Çarşamba, 20:17 tarihinde {Gel, ne olursan ol yine gel} tarafından eklendi
HİTLERİN YAHUDİ FİNANSÖRLERİ..
Bir savaş ve bu savaşta hitlerin yahudi soykırımı yaptığı idda ediliyor ...ama işin İLGİNÇ yanı aynı savaşta hitlere finansör olanlar yine YAHUDİ ..anlayan beri gelsin.....

Batılı ülkelerdeki büyük Siyonist sermayedarlar da Hitler'e önemli finansal destekler verdiler. WZO'nun aracılığıyla gerçekleşen bu finansal destekler, Nazi Almanyası'nın güçlenmesinde çok büyük pay sahibiydi. Amerikalı araştırmacı Eustace Mullins, The World Order: Our Secret Rulers adlı kitabında Hitler'in Yahudi finansörlerle savaş öncesinde ve savaş sırasında kurduğu bağlantılarla ilgili son derece önemli bilgiler veriyor. "Hitler'i savaşa sokmak için ona top güllesi ve petrol konularında garanti vermek gerekiyordu.
İsveç Enskilda Bankası'ndan Yahudi Jacob Wallenberg, 'SKF' top güllesi üretim fabrikasını kontrol ediyordu ve Nazilere savaş boyunca gülle top mermisi sağladı" diyen Mullins ayrıca Amerikalı Yahudi finans hanedanı Rockefeller'ın sahibi olduğu Standard Oil petrol şirketinin, Nazi gemilerine ve denizaltılarına İspanya ve Latin Amerika'daki istasyonlarıyla petrol sağladığını bildiriyor.
Ayrıca, 2.Dünya Savaşı başlamadan önce, Ethyl-Standard şirketi, 500 tonluk etil kurşununu Yahudi Warburg hanedanının perde arkasında sahip olduğu I. G. Farben aracılığıyla Reich Hava Kuvvetleri Bakanlığı'na gönderiyor. Ödeme 21 Eylül 1938 tarihli bir teminatla Brown Bros Harriman tarafından gerçekleşiyor.47 Mullins, kitabında Hitler'in bilinmeyen bağlantılarından söz etmeye devam ediyor. Hitler'in finansmanında önemli bir rol oynayan isimlerden birisi; Amerika'nın önde gelen zenginlerinden Clarence Dillon (1882-1979). Samuel ve Bertha Lapowski (ya da Lapowitz) adlı iki Amerikalı Yahudinin çocuğu olarak dünyaya gelen Dillon,
1. Dünya Savaşı sırasında ünlü Yahudi finansör Bernard Baruch'un "sağ kolu" olarak çalışıyor.
Hitler'le ilişkiler ise 2. Dünya Savaşı öncesi yıllarda kuruluyor. Dillon, Reich'ın savaşa hazırlanmasına büyük katkılarda bulunuyor.48 Mullins'in kitabında verilen en ilginç bilgilerden biri de Führer ile Dulles kardeşler arasında yapılan gizli toplantı. Buna göre, 4 Ocak 1933 günü Allen Dulles (mason, CFR üyesi, sonradan CIA şefi oldu) ve John Foster Dulles (CFR üyesi, sonradan Dışişleri Bakanı oldu) Baron Kurt von Schroder'in Cologne'deki evinde Hitler'le gizli bir görüşme yapıyorlar. Dulles kardeşler, toplantıda Amerika'nın dev Yahudi şirketlerinden Kuhn, Loeb Co.'nin temsilcisi sıfatını taşıyorlar ve Hitler'le Almanya'ya verilen kısa vadeli kredilerin vadesinin uzatılması konusunu görüşüyorlar.
Toplantı, olumlu sonuçlanıyor.49 Mullins Hitler'in destekçileri arasında Yahudi Samuel hanedanı tarafından kurulan ünlü petrol şirketi Royal Dutch Shell'i de sayıyor. Şirketin yöneticisi Sir Henry Deterding ile Naziler'in ünlü isimlerinden Alfred Rosenberg arasında Mayıs 1933'te Deterding'in İngiltere'deki Windsor Kalesi'nin 1 mil yakınındaki büyük evinde gizli bir görüşme gerçekleşiyor. Daha sonra da süren ilişkiler sonucunda Yahudi Samuel ailesi, Deterding aracılığıyla Hitler'e toplam 30 milyon pound aktarıyor.
50 Tüm bu bilgiler, bizlere Nazi hareketi ile Yahudiler, daha doğrusu Siyonizmi benimsemiş Yahudi sermayedarlar arasında çok yakın bir ilişki olduğunu, Alman "Führer"inin bu sermayedarlar tarafından finanse edildiğini göstermektedir. İlginçtir, Hitler de bu gerçeği kabul etmiş ve Yahudiler tarafından finanse edildiğini itiraf etmiştir. 2. Dünya Savaşı öncesi dönemde Hitler'in yakın dostları arasında yer alan Herman Rauschning, Hitler M'a Dit (Hitler Bana Dedi ki) adlı kitabında Nazi liderinden şu cümleyi aktarır: "Yahudiler bana mücadelemde önemli katkılarda bulundular.
Hareketimizde çok sayıda Yahudi beni mali olarak destekledi." 51 Hitler M'a Dit 1939 yılında savaşın patlak vermesinden kısa bir süre önce basılmıştır.
Herhangi bir maksatla veya siyasi-ideolojik bir endişeyle kaleme alınamayacak kadar erken bir zaman olan bu baskı tarihi, eserin önyargısız ve sağlıklı bir kaynak olduğunu ortaya koymakta.
Nitekim, Ultra isimli dergi de, Şubat 1992 tarihli sayısında, Hitler M'a Dit kitabından "son derece güvenilir bir kaynak" olarak bahsetmişti.
Hitler M'a Dit kitabını, belge kılan ayrı bir nokta da yazarının, Hitler'in kendisine en yakın, sayılı dava arkadaşlarından birisi olmasıdır. Kitabın yazarı Herman Rauschning, Nazi Almanyası'nın çekirdek-kadro mimarlarından ve Danzing Hükümeti'nin eski Nasyonal Sosyalist lideridir. İngiliz Faşistler Birliği lideri Oswald Mosley.
Kısacası Hitler, Siyonist sermayedarlardan önemli finansal destekler almıştır ve bu da WZO ve onun Almanya kolu olan ZVfD ile kurduğu işbirliğinin bir hediyesidir.
En büyük Yahudi düşmanı olarak tanıtılan Hitler ile Yahudiler arasında kurulmuş olan bu ilişkiler, anti-Nazi boykotun aşılmasında ve Nazi Almanyası'nın bir endüstri devi olarak savaşa girmesinde önemli rol sahibidir.
İngiliz hükümeti asimilasyonist Yahudilerin teşvikiyle anti-Nazi boykotu destekleme kararı aldığında, ülkedeki en büyük Hitler sempatizanı olan İngiliz Faşistler Birliği (British Union of Fascist BUF) lideri Sir Oswald Mosley, yayın organı Blackshirt'te şöyle yazmıştı: "Şimdi biz zavallı Yahudileri korumak için Almanya ile olan ticaretimizi kesiyoruz öyle mi?...
Ama Yahudiler kendileri Almanlar'la birlikte çok karlı işler yapıyorlar. Almanya ile olan dostça ilişkilerimizi kesmek isteyenler için bundan iyi bir cevap olamaz herhalde."52 Siyonistlerin Nazi Almanyası ile birlikte yaptıkları "karlı iş"lerin en önemlisi ise az önce de belirttiğimiz gibi Alman Yahudilerini Filistin'e transfer etmek için imzalanan göç anlaşmasıdır. Bu anlaşma, Naziler ile Siyonistler arasındaki ittifakın en önemli sonuçlarından biri sayılabilir

Siz, siz olun Yehova Şahitlerini evinizden, ailenizden ve hatta tanıdıklarınızdan ırak tutun.

Türk insanı üzerine bilinen ya da bilinmeyen birçok oyunlar oynanıyor.  Dünyanın neresinde olursa olsun Müslüman  Türk insani yoğun bir kı...