4 Şubat 2020 Salı

Tahrif Sürecinde İki Unsur: Roma Putperestliği ve Yahudi Kültürü

Roma Putperestliği Romalılar baştan beri İsa peygamberin hareketini siyasi bir isyan olarak algılamışlardır. Yahudi baş kahinler için ise İsa peygamberin başarısı kendilerinin toplumdaki saygınlıklarını ve statülerini etkileyecek bir sonuç doğuracağını hesap ediyorlardı. Çünkü İsa peygamber Din Adamlarının kutsal metinler üzerinde yaptıkları tahrifleri ve haksızca kazanılmış imtiyazlarını tenkit ediyordu. Sonuçta Roma putperestleri ile işbirliği yapan Yahudi Din Adamları İsa    peygamberin fiziksel varlığını ortadan kaldırmak için işbirliği yaptılar. Tıpkı Hendek Savaşı’nda, müslümanlara karşı Mekke müşrikleri ile kurdukları kutsal ittifakta olduğu gibi.

İsa peygamber kendisinin Mesih -yani kral- olduğunu söyleyerek ahlaki mücadele ile siyasi mücadelenin ayrılmazlığını vurguluyordu. İsa a’ı Romalılara şikayet ederken Yahudiler onun “Sezar’a vergi ödenmesine engel olduğunu” söylüyorlardı. Vergi simgesi siyasi bir temsil gücüne sahipti ve Mesihlik iddiasının en somut göstergesi idi. Luka İncili onun bu yönünün Roma yönetimi ile Yahudi Din Adamları arasında nasıl bir dayanışmaya yol açtığını şöyle aktarmıştır: “Bu adam Sezar’a vergi ödenmesine engel oluyor, kendisinin de Mesih, yani bir kral olduğunu söylüyor.” (Luka, 23/2.)

Hz. İsa’nın hicretinden sonra Nasraniler ismiyle anılan cemaatin başına Yakup geçti. Yakup İsa a’ın kardeşi idi ve Roma onun Mesihliği miras aldığını düşünüyor bütün siyasi isyanlardan onu sorumlu tutuyordu. MS. 48-49’lu yıllarda Roma valisi çok sayıda Nasrani’yi çarmıha gerdirdi. MS. 62-65 yılları Naraniler için kabus gibiydi. O yıllarda Roma ve Yahudilerin işbirliği sonucunda açıkça imanını izhar eden her Nasrani zulüm işkence altında şehadet mertebesine nail oluyordu. İsa peygamberin kardeşi Yakup da bu yıllarda çarmıhta idam edilenler arasında şehitler kervanına katılmıştı.

Ms. 66 yılında Yahudiler tarafından başlatılan büyük isyandan sonra Romalılar Kudüs’ü yerle bir ettiler. Çok sayıda Yahudi bu olaydan sonra Kudüs’ten atıldı. Romalıların gözünde Nasraniler de Yahudi idiler ve bu nedenle onlar da bu sürülenler arasındaydılar. Yoğun olarak Suriye ve Mısır taraflarına hicret eden Nasraniler için tehlike sona ermemişti. Çünkü Roma’nın gözünde onlar bir Yahudi idiler ve Mesih’e iman etmekle siyasi taleplere sahiptiler.

Siyasi çalkantıların ayyuka çıktığı,Yahudilerle Roma yönetimi arasında baş gösteren çatışmaların had safhada olduğu bu yıllarda yazılan resmi İncillerde dönemin güncel sorunları kutsal metinlerin oluşumu üzerinde olumsuz bir etki meydana getirmiştir. Resmi İncillerin muhatapları Roma hakimiyeti altında bulunan insanlardır ve tedvin döneminde bir peygamber de bulunmadığından ilahi denetimden söz etmek mümkün değildir.

Hz. İsa’yı Yahudilerin kralı olduğunu iddia eden Mesih olarak tanıyan Romalılar bu tedvin döneminde İncil yazarları üzerinde psikolojik ve siyasi baskılar kurmuşlardır. Bu da İncil yazarlarının Roma yönetimine şirin gözükecek bir kutsal kitap yorumu tercih etmelerine yol açmıştır. Mesela, Roma’nın atadığı Kudüs valisi Platus iyi kalpli bir yönetici olarak tanıtılmıştır. Oysa tarihi vesikalar onun şiddet ve barbarlıkta ünlü bir yönetici olduğunu kaydetmiştir.

İncillerde yer alan pasifist-delicesine barış yanlısı İsa tasvirleri de Mesih’in sadece ahlaki tutumlarla ilgilenen edilgen, mistik bir kişilik tablosu ile bizi karşı karşıya bırakmaktadır. Oysa Allah’ın kulu ve elçisi olan bir peygamberin dengeli olması gerekir. Kur’an’ın bize tanıttığı öncü mümin modelinde “Kafirlere ve münafıklara karşı sert ve caydırıcı, müminlere-mazlumlara karşı sevgi ve hoşgörü” ilkesi egemendir. (Tevbe,73,111, Fetih,48/29. vd.) Gerçekte İsa peygamberin de Kur’an’ın tanımladığı bir liderlik örneği sergilemesi gerekirdi. Aslında öyle de olmuştur. Fakat Roma yöneticilerinin katı ve baskıcı tutumu, İncil yazarlarının mistik indirgemecilikle İsa peygamberin barışçı yönünü abartmalarına yol açmıştır.

Yine İnciller’deki ve sevgi ve hoşgörünün abartılı ifadelerine rağmen İsa peygamberin gerçek kişiliğini ele veren cihad boyutu da tamamen yok edilememiştir. Mesela Matta’nın aktardığı şu ifade onun gerektiği zaman iflah olmaz zalimlere karşı şiddetin kullanılabileceğine ilişkin bir cihad çağrısı gibidir: “Yeryüzüne barış getirmeye geldiğimi sanmayın, ben barış değil kılıç getirdim” (Matta,10/34.)

Luka’nın aktardığına göre, Son Yemek sahnesinde İsa peygamber havarilerine silahlanmalarını söylemiştir: “Kılıcı olmayan abasını satıp bir kılıç satın alsın” (Luka,22/36.)
Matta’nın anlattığı bir olayda da İsa peygamberin fiziksel baskıyı gerektiği zaman devreye koyduğunu göstermektedir. O Kudüs’teki mabedin avlusunu işgal eden tefecilere, haydutlara, şiddete eğilimli kişilere karşı sert davranmıştır: “İsa tapınağın avlusuna girerek oradaki bütün satıcı ve alıcıları dışarı kovdu. Para bozanların masalarını güvercin satanların sehpalarını devirdi. Onlara şöyle dedi: ‘benim evime dua evi denilecek’ diye yazılmıştır. Ama siz burayı haydut inine çevirdiniz.” (Matta,21/12.)

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Baccarat | Evolution - Fake money casinos and baccarat
With Baccarat being the only game to have its rules 바카라 explained in real time, it is possible 제왕카지노 to play Baccarat in 카지노 all levels of the casino

Siz, siz olun Yehova Şahitlerini evinizden, ailenizden ve hatta tanıdıklarınızdan ırak tutun.

Türk insanı üzerine bilinen ya da bilinmeyen birçok oyunlar oynanıyor.  Dünyanın neresinde olursa olsun Müslüman  Türk insani yoğun bir kı...