31 Ocak 2012 Salı

HİTLER VE YAHUDİ SOYKIRIM YALAN....GERÇEKTE OLAN SADECE SİYONİZM EMELLERİNE KURBAN EDİLEN BİR KESİM MASUM YAHUDİYE OLDU..

21 Eylül 2011 Çarşamba, 20:15 tarihinde {Gel, ne olursan ol yine gel} tarafından eklendi
İsrail'in asırlardır süregelen devlet terörü tarihinin bu günkü bölümünün sahneye konulduğu şu günlerde, en anlamsız şeyin Yahudilerin tabi tutulduğu bir soykırımdan bahsetmek olduğu düşünülebilir. Fakat Yahudilerin bir efsane haline getirdikleri bu mevzuyu tam da bugünlerde sorgulamak, kanaatimce çok fazla fayda verecektir. Filistin ve Lübnan halkına bir mezalim uygulayan İsrailliler başları sıkıştıkça "Tarihin en büyük soykırımı bize uygulandı." deyip sürekli mazlumluk yarışında en ön sırayı kapmaya çalışıyorlar. Dünyanın neresinde olursa olsun, hangi millete uygulanmış olursa olsun, bir soykırımdan bahsedecek olduğumuzda hemen "Tarihin en büyük soykırımına Yahudiler tabi tutulmadı mı?" deyiveriyorlar. Peki, gerçekten de Tarihin en büyük soykırımı Yahudilere mi uygulandı? Yoksa bir mit haline getirilen bu Holokost yalnızca kendi zulümlerini meşrulaştırma çabasından mı ibaret?
Bu dosyaya başlarken özellikle belirtmemiz gereken birkaç husus var. Evvela bizim bu dosyayı hazırlamaktaki amacımız; ne Hitler'i haklı çıkarma, ne de Yahudileri tahkir etme davası güder. Yalnızca o günleri sorgulamak� Tarihi sorgulayıcı, revizyonist bir bilim dalı olarak görüp gereklerini yapmazsak, tarih dediğimiz mefhum elimizde tahrif edilmiş bir propaganda aleti olarak kalır. İkinci olarak, dosyamız boyunca adı geçecek olan Siyonistlerle Yahudilerin birbirlerine karıştırılmamasıdır�

A) Bir sapkınlığın tarihi

Roger Garaudy, bu dosya boyunca çok fazla alıntı yapacağımız "İsrail Mitler ve Terör" adlı kitabına: "Bu kitap bir sapkınlığın tarihidir" diye başlar. Siyonistler: "Mısır ırmağından büyük ırmağa, Fırat nehrine kadar bu diyarı senin zürriyetine verdim." emrinin gereğini yapabilmek için asırlardır çalışıyor. Nitekim kendilerine bir soykırımın uygulandığını iddia ettikleri İkinci Cihan Harbinde bile Siyonistlerin asıl gayesi Yahudilerin hayatlarını kurtarmak değil, Filistin'de bir Yahudi Devleti kurmaktı. İsrail'in ilk yöneticisi olan Ben Gurion, 7 Aralık 1938' de "Labour" Siyonistlerinin önünde açık ve net olarak şöyle der: "Eğer bilsem ki hepsini İngiltere'ye götürerek bütün Almanya (Yahudi) çocuklarının tamamını kurtaracağım ve İsrail toprağına götürerek de ancak yarısını kurtaracağım, ben ikinci çözümü tercih ederim. Zira bizler yalnızca bu çocukların hayatını değil, İsrail halkının tarihini de düşünmek zorundayız."
Yani Almanya'daki, Avrupa'daki Yahudilerin ölüp ölmemesi benim için çok da önemli değil, ben inancımın gereği olan Büyük İsrail'i kurmaya bakarım ve İsrail'i de Avrupa'dan kaçacak sefil ırkdaşlarımla, dindaşlarımla değil; kuvvetli ve genç olanlarıyla kuracağım diyor. Nitekim dosyamızın ileriki bölümlerinde İsrail'e göç etmek isteyen birçok Yahudi'nin göç bürolarında kuyruğa girip oradan çıkamadıklarını, genç ve kuvvetli olanlar hariç, ayrıntılarıyla ele alacağız.

Zulmü meşrulaştırma çabası

Hitler'in Yahudi düşmanı olduğu açıktır. Elbette bu kabul edilemez bir durum. Nitekim bizler "Kavmiyet davası güden bizden değildir" düsturuna inanmışız ve bugün İsrail'de, İsrail'in yaptıklarını tasvip etmeyip, mitingler yapan Yahudilerin olduğunu da biliyoruz. Fakat bu İkinci Cihan Harbinde neler oldu?
Auschwitz kurbanları adına dikilmiş anıtın levhasında 1994 yılına kadar on dokuz dilde dört milyon kurban ifadesi yazılıydı. Bu gün ise levhada "yaklaşık bir buçuk milyon" ifadesi yer alıyor. Altı milyon Yahudi'nin katledildiği efsanesi ortaya atılarak, insanlığın bu konuda "tarihin en büyük soykırımına" tanık olduğu kabul ettirilmek isteniyordu fakat bu bir türlü ispat edilemiyor. Siyonistler ise bu iddianın peşini bırakmıyorlar. Çünkü yaptıkları her zulmün arkasından bazen lisan-ı halleriyle bazen de aşikâre: "Ne olacak yani? Biz de tarihin en büyük soykırımına tabi tutulmuştuk." Diyorlar ve bunu da yaptıkları zulmü meşrulaştırmak için yeterli bir sebep olarak görüyorlar.
Ve büyük yalan. Bu yalan 6 milyon Yahudi'nin öldürülüşü efsanesidir. Bir dogma haline getirilen ve (Holokost kelimesinin anlam olarak da içerdiği şekilde) kutsallaştırılan bu efsane, İsrail'in Filistin'de, bütün Ortadoğu'da ABD'de ve ABD aracılığıyla bütün dünya siyasetinde yaptığı haksızlıkları ve milletlerarası her türlü hukukun üstüne yerleştirerek işledikleri bütün zulümleri mazur göstermek için istismar edilmektedir.
Nürnberg Mahkemesi bu 6 milyon rakamını resmileştirmiş ve o zamandan beri bu rakam yazılı ve sözlü basında, edebiyatta, sanatta ve hatta okul kitaplarında dahi kamuoylarını yanıltıp yönlendirmede kullanılagelmiştir. Yahudilerin ateş püskürdüğü ve kendisi de bir Yahudi Profesör olan Norman Finkelstein'ın, 'başına bela kesildiği' iki isim var. Bu isimlerden ilki, soykırımı anlatan en başarılı edebi metinlerden sayılan 'Gece' adlı romanın yazarı, Nobel ödüllü Yahudi yazar Elie Wiesel. Finkelstein, Wiesel'in para uğruna soykırımı kutsallaştıran bir üçkâğıtçı olduğunu savunuyor. Wiesel'in bu sayede kazandığı paralarla limuzinlerden inmediğini öne süren Finkelstein, ünlü yazarın toplama kamplarından kurtuluş hikâyesine dair de çelişkiler bulunduğunu söylüyor.
Finkelstein'dan çeken ikinci isim ise, Uluslararası Soykırım Komisyonu'nun başkanı Lawrence Eagleburger. Finkelstein, Eagleburger'in yıllık gelirinin 300 bin dolardan fazla olduğunu ve bunun Nazi kurbanlarına verilen paralardan ödendiğini öne sürüyor. Finkelstein'a göre Dünya Yahudi Konferansı da, tüm bu tazminatlardan ve yapılan çeşitli yardımlardan aktarılan paralarla 7 milyar dolar gibi servete sahip olmuş

Bunlar, Mezar Soyguncusu

"Holokost Endüstrisi, bir diğer deyişle Yahudi Soykırımı Sanayisi, tarihi ters çevirme taktiği, tarihi çarpıtma taktiğidir. Bunların yaptığı mezar soygunculuğudur. Göz göre göre tarihî bir sahtekârlık işlenmektedir. Holokost Endüstrisi, insanlık tarihinin en büyük hırsızlık olayıdır!" diyor Finkelstein.
Yazar, 150 sayfalık "Holokost Endüstrisi" kitabında, Roger Garaudy'nin "İsrail, Mitler ve Terör" kitabında vurguladığı hemen hemen bütün gerçekleri aynen savunuyor. Daha da ileri giderek, bu Holokost sanayisinin Avrupa ülkelerinin paralarını çalıp çırpma şeklinde yürütüldüğünü de söylüyor. Soykırımdan sağ kalanların sayılarının habire şişirilerek sürekli tazminat ödettirildiğini hatırlatıyor ve Almanya başta olmak üzere, Avrupa ülkelerinden, İsviçre bankalarından uydurma soy kütükleri, yalan akrabalıklar, olmayan anne ve babalar adına sürekli para sızdırıldığını da vurguluyor.
Yazar, "Amerika'da bir Holokost (Yahudi Soykırımı) Endüstrisi var. Bu endüstrinin ana gayesi, İsrail'in Filistinlilere karşı cani politikasını haklı göstermek ve soykırıma uğramış aileler adına Avrupa'dan para sızdırmaktır" diyor ve değişmez kanaatinin bu yönde olduğunu da vurguluyor..
"Sizler, Holokost, Yahudi katliamı, Yahudi soykırımı diye diye, günümüzde inim inim inleyen diğer bütün insanların acı ve ıstıraplarını örtbas ediyorsunuz! Filistinlilerin gördükleri zulmü önemsiz gösteriyorsunuz! Ambargo yüzünden ölen 1 milyon Iraklı çocuğu görmezden geliyorsunuz! Nazilerin öldürdükleri Yahudi sayısı kadar, bugün Irak'ta da Iraklı çocuk ambargo sebebiyle ölmüştür ve ölmeye de devam etmektedir! Siz bu apaçık hakikati bile gizliyorsunuz!" diye de haykırıyor.

Hitlerin Yahudi düşmanlığı

Hitler'in Yahudileri yakıp yakmadığını sorgulamaya başlamadan önce onun Yahudiler hakkında neler düşündüğüne bakmakta da yarar görüyoruz. Hitler'in ve ileri gelen Nazi yöneticilerinin komünistler ve Yahudilere sık sık küfr ettikleri malum. Bu hususta özellikle, Hitler'in geçmişi hatırlattığı Kavgam'ın ikinci cildinin 15.bölümü zikredilir. Birinci Cihan Harbi esnasında İngilizler tarafından başlatılan zehirli gaz savaşından bahseden bu bölüm şu başlığı taşıyor: "Meşru Müdafaa Hakkı." "Savaşın başında ve savaş boyunca, halkı ifsad eden bu İbranilerden 12 veya 15 bini bir tek sefer zehirli gaza tabi tutulsaydı ve her menşe ve her meslekten en iyi Alman işçilerimizin yüz binlercesi cephede sebat etmesini bilseydi, milyonlarca insanımızın fedakârlığı boşuna olmazdı. Buna karşılık, bu 12 bin kadar alçak, zamanında bertaraf edilmiş olsaydı, gelecek dolu bir milyon iyi ve yiğit Alman'ın hayatı belki kurtarılabilirdi." 30 Ocak 1939 tarihli bir nutkunda ise şöyle der: "Avrupa'nın içinde ve dışındaki Yahudi finans çevreleri, milletleri bir kere daha dünya savaşına sürüklemeyi başaracak olursa, sonuç yeryüzünün Bolşevikleşmesi ve onunla birlikte de Yahudilik'in zaferi olmayacak aksine Avrupa'da Yahudi ırkının yok olmasını doğuracaktır Yahudiler bazı devletlerde basın, sinema, radyo ile propaganda; tiyatro, edebiyat ve daha neler ve neler üzerinde kurdukları tekel sayesinde kendilerini koruyarak, hırpalama kampanyalarını rahatça sürdürebilirler. Bununla beraber eğer bu halk bir kere daha milyonlarca insanı, Yahudi menfaatleri için çok olmasına karşılık, kendileri için tamamen anlamsız olan bir çatışmaya sevk etmeye muvaffak olacak olursa, işte o zaman sadece Almanya'da birkaç sene içinde Yahudilik'i tamamıyla çökertme imkânı vermiş olan bir izah çalışmasının önemi ortaya çıkacaktır.

B) 6 milyon Yahudi Yalanı

Milletler Arası Mahkemesi öyle kararlar almıştır, öyle hükümler vermiştir ki bunları açıklayabilmek hiç de kolay değildir. Nitekim şu meşhur 6 milyon efsanesi de işte bu güvenilmez, Nürnberg Mahkemesi tarafından resmileştirilmiştir. Halbuki bu rakam yalnızca iki şahidin söylediklerine dayanmaktadır. Bu şahitlerden biri Hoettl ve diğeri Wisliceny'dir. İşte birincisi olan Hoettl'in söyledikleri: "Nisan 1944'te 1938'ten beri tanıdığım S.S. Obersturmbann führer Adolf Eichmann, benim Budapeşte'deki dairemde benimle görüştü. Kendisinin müttefik milletler tarafından savaş suçlusu olarak görüldüğünün biliyordu, çünkü binlerce Yahudi'nin hayatı yüreğinde yaraydı. Kendisine bunların sayısının ne kadar olduğunu sordum. Sayının büyük bir sır olduğunu fakat yine de bana cevap vereceğini söyledi. Elindeki bilgilerle şu sonuca varmıştı: Değişik imha kamplarında o sıralar 4 milyon Yahudi öldürülmüştü ve iki milyonu da bir başka tarzda ölüme gitmişti.( )
Ve ikincisinin ifadesi: "O (Eichmann) mezarın üstünde gülerek sıçrayacağını söylüyordu, çünkü kalbinde beş milyon kişinin bıraktığı iz, ona olağan üstü bir memnunluk veriyordu." Bu iki şahitlikten yola çıkarak bu kadar eksik bir şekilde desteklenen rakamlara itibar edilmesi gülünç değil mi? Hatta yalnızca abartılı bir rakama ulaşabilmek için gösterilmiş bir çaba değil mi?

Mahkemenin Anormallikleri

Yukarıda zikredilen bu iki ifadenin mezkûr mahkemede nasıl alındığı ve malum kararların nasıl verilip, bu efsanevi miti oluşturan rakama nasıl ulaşıldığı ile mahkemenin normalde haiz olması gerekip de haiz olmadığı özellikler ile bunu tam tersi olan durumları Garaudy'nin kitabından aktaralım: "Nürnberg Mahkemesinin hukuki anormallikleri hakkında, ABD Anayasa Mahkemesinin büyük hukukçuları ile diğer pek çok hukukçunun itirazlarını teyiden, biz örnek olarak her iki davanın işleyişindeki değişmez kuralların nasıl ihlal edildiğini sergileyeceğiz.
1. Ortaya konan metinlerin sahihliğinin tespit ve tahkiki, 2. Tanıklıkların değerinin tahlili ve hangi şartlar altında elde edildikleri, 3. İşleyişini ve etkilerini belirlemek için suç aletinin bilimsel olarak incelenmesi."

Yahudilerin İmhası Emri Verilmedi

Hitler'in Yahudiler için düşündüğü bir nihai çözümü vardı. Savaşın kazanılması şartıyla Hitler bütün Yahudileri Avrupa dışına sürmeyi istiyordu. Bunu da nihai çözüm olarak adlandırıyordu. Bazıları bu "nihai çözümün" bir şifre olduğunu ve aslında bir tehcir olmayıp kıtal emri olduğunu söylerler lakin bu iddianın tutar bir yanı yoktur. Çünkü diğer suçlarla ilgili emirler açıktan verilmiş, şifrelenme ihtiyacı hissedilmemiştir. Açıktan verilen bu emirler arasında; İngiliz komandoların öldürülmesi, Amerikalı pilotların linç edilmesi, işgal edildiği takdirde Stalingrad'ın erkeklerinin imhası emirlerini sayabiliriz. Bütün bu suçlar için, emirler- belgeler mevcutken yalnızca bu vakada hiçbir şey yok; emir, belge(Ne orjinalleri, ne de sahteleri.)
Nihai çözümün ne olduğunun belirlemek için temel, kesin metinler her şeyden önce en yüksek sorumlulara; yani Hitler, Goering, Heydrich ve Himmler'e atfedilen imha emirleri ve bu emirlerin yerine getirilmesi için verilmiş olan direktiflerdir. Önce Hitler'in imha talimatı üzerinde duralım. Soykırım ve Holokost nazariyecilerinin gayretlerine rağmen, böyle bir emrin hiçbir izine, hiçbir zaman rastlanılmamıştır. Nitekim Revizyonistlerin eleştirel çalışmalarını irdelemek üzere Şubat 1982'de Paris Sorbonne Üniversitesi'ndeki toplantıdan sonra basına yapılan açıklamada Raymond Aron ve François Furet şu demeci vermek zorunda kaldılar: " En ilmi araştırmalara rağmen, Hitler'in Yahudiler'in imha edilmesiyle ilgili bir emrini asla bulamadık."
1981'de Laqueur şu itirafta bulunmuştur: "Bugüne kadar Hitler'in Avrupa Yahudi cemaatinin yok edilmesiyle ilgili yazılı bir emri bulunamamıştır ve büyük ihtimalle de bu emir hiçbir zaman verilmemiştir." Hitler'in bir Yahudi düşmanı olması, onları Avrupa'da, daha doğru bir ifadeyle kendi toprakları üzerinde istemediği malumumuz. Zaten bunu kendisi de her yer ve fırsatta söylemiş, Fakat bu Hitler'in Yahudileri katletmek, soykırıma tabi tutmak istediğini de göstermez. Eğer elimizde bir kanıt olmuş olsa idi, yazılı bir emir ya da söz; o zaman Hitler Yahudileri soykırıma tabi tutmak istemiş diyebilirdik. Lakin böyle bir emir mevcut değil.

Hiç yorum yok:

Siz, siz olun Yehova Şahitlerini evinizden, ailenizden ve hatta tanıdıklarınızdan ırak tutun.

Türk insanı üzerine bilinen ya da bilinmeyen birçok oyunlar oynanıyor.  Dünyanın neresinde olursa olsun Müslüman  Türk insani yoğun bir kı...