4 Şubat 2020 Salı

SİYONİST İDEOLOJİ...


Siyasi Siyonizm, aşırı milliyetçilik akımlarının hızla yayıldığı 19. yüzyıl Avrupası'nda, Theodore Herzl'in önderliğinde ortaya çıktı. Hareketin önderliğini yapan Yahudilerin hiçbiri dindar değildi; hatta aralarında pek çok ateist de vardı. Siyonizm büyük devletlerin yönetici kadrolarında kendisine önemli destekler buldu. Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılışının ardından Siyonist hareket, ana hedefi olan Yahudileri Filistin'e yerleştirme projesini hızla hayata geçirdi. II. Dünya Savaşı sırasında Nazilerin soykırımına maruz kalan Yahudilerin de Siyonistler tarafından büyük kafileler halinde Filistin'e götürülmesi ile birlikte, Siyonistler hedeflerine bir adım daha yaklaşmış oldular. Ancak Siyonistlerin hedeflerini gerçekleştirmeleri çok kanlı ve acımasız oldu. Söz konusu saldırganlık ve acımasızlık günümüzde de halen devam etmektedir. Bunun temelinde de Siyonizmin ırkçı, saldırgan ve işgalci bir ideoloji olması yatmaktadır.


Siyonist ideoloji Yahudileri bir vatanda toplamayı ve bağımsız bir Yahudi devleti kurmayı hedeflerken, dini değerlerden ziyade ulusal değerleri ön plana çıkarmaktaydı. Siyonistlere göre, Yahudiler yalnızca ayrı bir dini topluluk değil, ayrı bir ulus, ayrı bir ırktı ve bu ırka mensup tüm insanların tek bir çatı altında toplanması gerekiyordu. Bu çatının neresi olacağı sorusuna da Siyonistler dini değil, din dışı bir cevap aramışlar ve önce Uganda'yı düşünmüşlerdi. Tarihe "Uganda Planı" olarak geçen proje işlemedi ve Siyonist hareket hedef olarak Filistin'de karar kıldı. Ancak Filistin'e önem vermelerinin nedeni, bu bölgenin dini anlamı değil, "Yahudi ulusunun tarihsel vatanı" oluşuydu. Bu plan ortaya atılırken, Filistin topraklarında yaşamakta olan toplumlara ne yapılacağı, onların nasıl bir sonla karşılaşacağı ise tartışılmıyordu bile. Çünkü Filistin'de yaşayan halk Siyonistler tarafından yok sayılmaktaydı.

Bu yoksayış, Siyonist ideoloji tarafından 19. yüzyılın hakim ideolojisi olan Sosyal Darwinist bir mantıkla açıklanıyordu. Buna göre, sözde "Avrupalı ileri uluslar" arasında yer alan Yahudiler Filistinlilerden üstündü ve Filistinliler, Yahudilerin dilediği gibi hareket etmeye mecburdu. Darwinizm'in yoğun etkisi ile, Siyonistler Filistinlileri sözde henüz gelişimini tamamlayamamış bir tür hayvan olarak adlandırıyor, dolayısıyla bu tür "aşağı" ırkların sonunun ne olacağı ile ilgilenmiyorlardı. Bu Sosyal Darwinist ideoloji, Siyonist ideolojiye damgasını vurdu. Öyleki neredeyse bir asır sonra bile, İsrail Başbakanı İzak Şamir, BM'in Siyonizmi ırkçılık olarak kabul eden kararı onaylamasının ardından yaptığı açıklamada şöyle diyordu:

Ağaçlardan inen insanlardan meydana gelen ulusların dünyanın liderliğini üstlenmeleri kabul edilebilecek bir şey değildir. İlkeller nasıl kendilerine ait fikirlere sahip olabilirler? Birleşmiş Milletler'in kararı bir kez daha bize göstermiştir ki, biz diğer uluslar gibi değiliz.

Burada bir noktayı belirtmek ve Siyonizmi ne anlamda eleştirdiğimizi açıklamak gerekir. Kuşkusuz yaşadıkları ülkelerde zulme maruz kalan Yahudilerin dünyanın istedikleri yerine göç etmeleri ve orada kendilerine yeni bir yurt kurmaya çalışmaları son derece insani ve haklı bir taleptir. Yerleşmeyi istedikleri ülkenin Filistin olmasında da hiçbir sakınca yoktur. Siyonizm, eğer sadece bunu amaçlasaydı, meşru bir hareket olurdu. Ancak sorun, Siyonizmin sömürgeci ve işgalci bir projeye dönüşmesiyle başlamıştır. Haksız olan, asırlardan beridir söz konusu topraklarda yaşamakta olan insanların zorla ve baskıyla evlerinden, topraklarından çıkarılmaları, yurtlarını terk etmek istemeyenlerin ise acımasızca katledilmesidir. İşte Siyonizmi haksız kılan budur.



SİYONİZM DİN DIŞI BİR İDEOLOJİDİR...

Hıristiyan dünyasında Siyonizme sempati duyan çevrelerin en büyük yanılgıları Siyonizmin dini temele dayanan bir ideoloji olduğunu sanmalarıdır. Oysa Siyonizm gerek kurucularının zihniyeti gerekse savunduğu görüşler ile tamamen din dışı bir ideolojidir. İdeoloji, Talmud'daki ırkçılığı ve Kabala'daki "tarihi değiştirme" projesini kısmen devralmış, ama bunları yine de din dışı bir anlayışla yorumlamış ve kullanmıştır.

Hareketin kurucularının kimliği bu konuda oldukça aydınlatıcıdır. Öncelikle, bilindiği gibi siyasi Siyonizmin kurucusu olan Theodore Herzl dini bilince sahip olmayan birisiydi. Herzl'in ardından hareketin lideri olan Max Nordau da ateist olduğunu açıkça ilan etmekteydi. İdeolojinin hem kurucuları hem de sonradan gelen takipçileri için asıl olan Yahudi 'ırkı'nın saflığının korunabilemesi idi. Max Nordau, Siyonizm'e yönelik, "Siyonizm dini değil, ırkçı bir ideolojidir" eleştirisine cevap olarak, bu konuda kendisini eleştirenlerle kesinlikle "hemfikir" olduklarını söylüyordu.


Gerçekte Herzl ve Nordau gibi Siyonizm kurucularını ve onları izleyen kuşakları etkileyen fikirler, 19. yüzyıl Avrupası'nın din dışı ideolojileriydi. Bunun en belirgin örneklerinden biri "sağ kanat Siyonizmin kurucusu" olarak bilinen Zeev Jabotinsky'di. Hitler ve Mussolini hayranı olan Jabotinsky, bu faşist diktatörlerin ırkçı ideolojisinin Yahudi versiyonunu oluşturmak istemişti. Siyonizm tarihi konusunda uzman araştırmacılardan biri olan Lenni Brenner, Jabotinsky'den söz ederken şöyle yazar:

Jabotinsky'nin ırkçılığının kökenlerini görmek kolaydır. 20. yüzyılın yüzyıl başlarındaki zengin Batı dünyası, ırklar arasındaki biyolojik çatışmaya dair Sosyal Darwinist fikirlerle istila edilmiştir ve bu fikirler de çok geç kalmadan erken Siyonistler arasında kök salmıştır.

Jabotinsky'nin görüşleri, İsrail'in kurulmasıyla birlikte Herut Partisi'nin temelini oluşturmuştur. Herut zamanla diğer bazı küçük partilerle birleşerek Likud'a dönüşmüştür. Menahem Begin, İzak Şamir, Benjamin Netanyahu veya Ariel Şaron gibi İsrail'in radikal, sertlik yanlısı politikacıları Likud'un liderleridir. Bir başka deyişle, 2000'li yılların başında İsrail'in başbakanlık koltuğuna oturan ve uzlaşmaz politikalarıyla şiddeti körükleyen Ariel Şaron'un fikri kökleri, Jabotinsky'nin Sosyal Darwinizm'ine uzanmaktadır. Bu "Sosyal Darwinist Siyonizm", İsrail'in bugüne kadar işlediği insanlık suçlarının çıkış noktasıdır.

Konunun en önemli yanı ise, söz konusu Siyonizm anlayışının, tamamen seküler ve hatta din-karşıtı bir ideoloji olan Sosyal Darwinizm'den kaynak bulmasına rağmen, dini bir söylem kullanmasıdır. Likud ve ondan da radikal olan İsrailli partiler; tüm Filistin topraklarını ilhak etme, Filistinlileri katliamdan geçirme veya sürgün etme ve hatta diğer Arap ülkelerinin topraklarını işgal etme gibi acımasız hedeflerini, Yahudi dininin kavramlarını kullanarak, Muharref Tevrat pasajlarından alıntılar yaparak meşrulaştırmaya çalışmaktadırlar.



Oysa bu büyük bir yanılgıdır. Yahudilik, aynen İslamiyet ve Hıristiyanlık gibi, İlahi bir dindir ve haksız şiddet kullanımına hiçbir şekilde izin vermez. Yahudi dini, Allah'ın Hz. Musa aracılığıyla İsrailoğulları'na indirdiği kutsal hükümlere dayalıdır ve bu hükümler -tarih içinde bazı dejenerasyonlara uğramış da olsalar- genel olarak adalet, barış ve merhameti emreder. Sosyal Darwinist bir ideoloji olan radikal Siyonizmin, kendisine Muharref Tevrat'tan destek bulmaya çalışması, bir zamanlar Mussolini ve Franco gibi faşistlerin Katolik Kilisesi'ni kendi ideolojilerini desteklemek için kullanmaya çalışmalarına benzer bir ikiyüzlülüktür.

Bu gerçek, ilk baştan beridir Siyonizmin dindar Yahudiler tarafından şiddetle eleştirilmesine yol açmıştır.

Bunlardan biri olan Lubavich hahamı Sholem Dov Ber Schneersohn, henüz İsrail'in kurulmadığı yıllarda, Siyonizmin Yahudilik açısından bir sapma olduğunu şöyle açıklamıştı:

Siyonistlerin tüm yazılarından görülmektedir ki, ana amaçları ve faaliyetleri, Yahudi halkı arasında, Tevrat'ın ve Tevrat emirlerinin tek hedefinin ulusal duyguları güçlendirmek olduğu izlenimini oluşturmaktadır. Bu teori, kendilerini Siyonist ideali gerçekleştirmeye adamış olan araçlar gibi gören gençlik arasında kolayca görülebilir. Kendilerini Tevrat'tan ve hükümlerinden tamamen bağımsız görmektedirler. Onlara göre ulusçuluk dinin yerini almıştır...

Siyonistler, kardeşlerimizi bağımsız bir ulus ve devlet amacına yönelik olan Siyonist tutku uğrunda etkilemek için, kaçınılmaz olarak insanları Tevrat'tan ve onun emirlerinden uzaklaştırmaya çalışacak, veya onların Tevrat'a bağlılıklarını olabildiğince zayıflatmaya çabalayacaklardır ki, Tevrat'ın yerini ulusçuluk alsın. Çünkü bilinmektedir ki, Tevrat'a bağlı olanlar, değişerek bir başka inancı benimsemeye kapalıdırlar. Şu açık bir gerçektir ki, Siyonistler sadece Yahudilikten uzaklaşmakla kalmamakta, aynı zamanda, insanların kalbinden Tevrat'a ve hükümlerine yönelik manevi duygularını kasten silerek Yahudi ruhlarını tümüyle tahrip etmektedirler.

Haham Schneersohn, Siyonizmin kurucusu olan Theodore Herzl'in Yahudilikten ne kadar uzak bir insan olduğunu da, dini hükümlere kayıtsızlığını vurgulayarak belirtiyordu:

Herzl Kutsal Topraklara gittiğinde, Allah'tan tümüyle uzaktı. Kutsal Şehre (Yahudilikte iş yapmanın yasak olduğu) Cumartesi günü girerek, Tevrat'ın kutsallığına karşı çıktı... Tevrat'ı açıkça çiğnedi, hem de kutsal şehirde ve kutsal Tapınak mekanında ve Allah'ın gözünde kötü olanı yaptı.


Haham Schneersohn'un Siyonizme yönelik eleştirileri doğru çıktı. Siyonistler, Yahudi dininin kavramlarını kullanmalarına karşın tümüyle din dışı bir proje ortaya koydular. Bugün de Siyonizm, dini kavramları ulusal amaçlar için kullanmaya devam etmektedir. Bu gerçek yine pek çok dindar Yahudi tarafından da belirtilmekte ve şiddetle eleştirilmektedir. Bu dindar Yahudileri çatısı altında toplayan örgütlerden biri olan Neturei Karta, Siyonizme karşı oldukça ciddi eleştiriler getirmektedir. Neturei Karta'nın çeşitli medya organlarında ve internette yayınlanan bir bildirisinde şöyle denmektedir:

Neturei Karta gerçek Yahudiliğe bağlı, Siyonist harekete, onun somut örneği olan İsrail hükümetine ve onların kutsal topraklar üzerinde devam eden işgal ve saldırısına karşı olan, dünyadaki yüz binlerce Ortodoks Yahudiyi temsil eden bir cemaattir. Şu bilinen bir gerçektir ki, (tanınmış bir ateist tarafından oluşturulan) Siyonist hareketin, Yahudileri manevi olarak dinlerine bağlı insanlardan, ulusçu insanlara dönüştürme programına dindar Yahudilerin büyük çoğunluğu karşı çıkmışlar ve ünlü hahamlar ve bilginler de ısrarla Siyonistleri kınamışlardır. Bunun temel nedenleri şunlardır:

1) Onların (Siyonistlerin), Yahudiliğin Peygamberleri ve Bilgeleri tarafından vaat edilen "Kurtarıcı Mesih"i inkar etmeleri ve bunu maddesel ulusçu bir kavrama dönüştürmeleri (Bir ülke ve ordu kurulması gibi vs.)

2) Bu hareketin (Siyonizmin) kaçınılmaz olarak doğuracağı çatışmaları ve bunun sonucunda oluşacak olan vahşet ve yıkıcı sonuçları önceden görmeleri -özellikle de Arap halklarına karşı.

3) Siyonist hareketin, Tevrat'ta ve peygamberlerin yazılarında bize bildirilen "Kutsal Toprakların, günahları nedeniyle İlahi emirle Yahudilerin elinden alınması" şeklindeki İlahi hükmü üzeri örtülü bir  biçimde inkar etmesi. Bu durumu düzeltmek için Siyonist ideolojinin iddia ettiği gibi insan/ordu kullanarak atılan her adımın, Tevrat'a aykırı olduğu ve eninde sonunda başarısızlıkla sonuçlanacağı açıktır.


Görüldüğü gibi Ordotoks Yahudilerin, Siyonist ideoloji veya onun insan yapımı "kurtuluş" projesi ile bir ilgileri yoktur, ancak sabırla Peygamberler tarafından bildirilen "Kurtarıcı Mesih"i beklemektedirler. Bize bildirildiği gibi, tüm insanların "Tek Yaratıcının" egemenliğini gördükleri zaman, İşaya peygamberin sözleri yerine gelmiş olacaktır: "İnsanlar kılıçlarını çekiçle dövüp saban demiri, mızraklarını bağcı bıçağı yapacaklar." (İşaya, 2:4) "

Neturei Karta'nın üstteki açıklamasından aktarılan ve dindar Yahudilerin Mesih'in gelişiyle bekledikleri barış ortamını anlatan Muharref Tevrat pasajı ise şöyledir:

RAB uluslar arasında yargıçlık edecek,

Birçok halkın arasındaki anlaşmazlıkları çözecek.

İnsanlar kılıçlarını çekiçle dövüp saban demiri,

Mızraklarını bağcı bıçağı yapacaklar.

Ulus ulusa kılıç kaldırmayacak,

Savaş eğitimi yapmayacaklar artık. (İşaya, 2:2-4)

Görüldüğü gibi, Yahudilere Muharref Tevrat'ta vaat edilen Mesih dönemi, barış ve kardeşlik kavramlarına dayalıdır. Oysa bir tür "sahte Mesih" haraketi olan Siyonizm, hem Yahudilere hem de diğer Ortadoğu halklarına savaş ve düşmanlık getirmiştir. Neturei Karta'nın Siyonizm hakkındaki açıklamasının devamında, bu konuda şu yorum yapılmaktadır:

İsrail hükümeti ve Siyonist liderlik, terör, aldatmaca ve hilekarlık yoluyla, bilgili olmayan pek çok kardeşimizi aldatmayı başarmış olmasına rağmen, halen kutsal topraklarda ve dışarıda yaşayan yüz binlerce Yahudi, Yahudiliğin gerçek bakış açısını korumakta, bunu Siyonist ulusçu ideoloji ile değiştirmeyerek ona sahip çıkmakta ve "İsrail"i tanımayı reddetmektedir. Bu Yahudiler milletler arasındaki çatışmalara karşı çıkmakta ve Araplarla ve dünyadaki tüm diğer milletlerle barış içerisinde yaşamak istemektedirler. Yeremya Peygamberin bize binlerce yıl önce söylediği "Sizi sürmüş olduğum kentin esenliği için uğraşın" hükmünde belirtildiği gibi. (Yeremya, 29:7)

Ayrıca, bizler Yahudi dini kurallarının ve ahlakının "İsrail" yönetimi tarafından kökünden kazınmasına karşı olmaya devam ediyoruz. Bu yönetimin üyelerinin çoğunluğu gerçekte din dışıdır ve hatta Yahudiliğin en temel emirlerini (örneğin Sabat gününe riayeti veya haram yiyeceklerle ilgili hükümleri) uygulamamaktadır; dahası yönetimleri Yahudiliğin ahlaki kurullarını hiçe saymaktadır.

Her ne kadar Neturei Karta gibi çevrelerin savunduğu "İsrail'in yıkılması" şeklindeki radikal hedefe katılmasak ve İsrail'in (1967 öncesi sınırları içinde) var olma hakkını kabul etsek de, bu çevrelerin İsrail'e getirdiği eleştirilerin haklılık payını kabul ediyoruz. Gerçekten de Neturei Karta'nın belirttiği gibi Siyonizmin en aldatıcı yönü, Yahudi dininin kavramlarını çarpıtarak kullanması ve böylece sahte  dindar bir kimlikle ortaya çıkmasıdır. Bunun en açık örneğini, Siyonizmin "seçilmişlik" kavramını çarpıtmasında görebiliriz.

Hiç yorum yok:

Siz, siz olun Yehova Şahitlerini evinizden, ailenizden ve hatta tanıdıklarınızdan ırak tutun.

Türk insanı üzerine bilinen ya da bilinmeyen birçok oyunlar oynanıyor.  Dünyanın neresinde olursa olsun Müslüman  Türk insani yoğun bir kı...