22 Mayıs 2016 Pazar

PAVLUS ve MITHRAS GİZEM KÜLTÜ

BİRİNCİ AŞAMA: Önce, Pavlus'un Korintliler’e ikinci mektubunun 12. bölümündeki ayetleri anımsayalım: 2. Korintliler 12. bölüm 1 Yararlı olmasa da övünmek gereklidir. Şimdi görümlere ve Rab'bin vahiylerine geleyim. 2 On dört yıl önce alınıp üçüncü göğe götürülmüş bir Mesih izleyicisi tanıyorum. Bu, bedensel olarak mı, yoksa beden dışında mı oldu, bilmiyorum, Tanrı bilir. 3-4 Evet, bu adamın cennete götürüldüğünü biliyorum; bu, bedensel olarak mı, yoksa bedenden ayrı mı oldu, bilmiyorum, Tanrı bilir. Orada, dille anlatılamaz, insanın söylemesi yasak olan sözler işitti. 5 Böyle biriyle övüneceğim. Ama kendimle ilgili olarak, güçsüzlüklerimden başka bir şeyle övünmeyeceğim. 6 Övünmek istesem bile akılsız olmayacağım. Çünkü gerçeği söylemiş olacağım. Ama kimse beni gördüğünden ya da işittiğinden daha üstün görmesin diye övünmekten kaçınıyorum. 7 Aldığım vahiylerin üstünlüğüyle gururlanmayayım diye bana bedende bir diken, beni yumruklamak için Şeytan'ın bir meleği verildi, gururlanmayayım diye. 8 Bundan kurtulmak için Rab'be üç kez yalvardım. 9 Ama O bana, «Lütfum sana yeter. Çünkü gücüm, güçsüzlükte tamamlanır» dedi. İşte, Mesih'in gücü içimde bulunsun diye güçsüzlüklerimle sevinerek daha çok övüneceğim. 10 Bu nedenle Mesih uğruna güçsüzlükleri, hakaretleri, zorlukları, zulümleri ve darlıkları sevinçle karşılıyorum. Çünkü ne zaman güçsüzsem, o zaman güçlüyüm. 11 Akılsız biri gibi davrandım, ama beni buna siz zorladınız. Aslında beni siz tavsiye etmeliydiniz. Çünkü bir hiç isem de, sözüm ona üstün elçilerden hiç de aşağı değilim. 12 Elçiliğimin kanıtları aranızda büyük bir sabırla, belirtiler, harikalar ve mucizelerle gösterildi. 13 Size yük olmayışımdan başka öbür kiliselerden ne eksiğiniz var ki? Bu haksızlığımı bağışlayın! İKİNCİ AŞAMA: Şimdi de, Mithras Gizem Kültü (dini) ile ilgili şu bilgileri gözden geçirelim Kaynak: Roma’nın Gizem Dinleri, Çiğdem Dürüşken, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 2000, syf. 156-7 Mithras gizemlerine girecek olan kişi on iki eziyeti çekmek durumundaydı: Aday ilkönce, uzun bir oruç dönemine girerdi. Düzenli su içmekten ve et yemekten kaçınırdı. Bunu başaran kişi, Mithras'ın askeri olmaya hak kazanırdı. Ruh, dinin gizemlerine katılmadan önce bu maddi dünyayı terk ederdi. Gökyüzünün zorlu geçitlerinden geçmek zorunda olan ruh, ilk başta Boğa ve Aslanın burç kuşağındaki derecelerinden geçer, sonra da esir tabakasına ulaşırdı. Ruh, sonradan saf ateşin bulunduğu alana geçmeye hak kazanırdı. Perses ve Güneş derecelerinden geçerek buna ulaşırdı. Sonuçta, tanrısal doğayla birliğe ererdi. Bu eylemler, Babaların babası (Pater) oluncaya kadar devam ederdi. Origenes’e göre, yedi göğün öğrenilmesi, her birinin basamaklarla çıkılması, gökyüzünün farklı durumlarının öğrenilmesine işaret etmektedir.(1) Mithrasçılığın temel içeriklerinden en önemlisi, dünyada iyi ve kötü arasında süregelen savaşımdı. Kosmos’un ve yeryüzü güçlerinin bu ikircil (düalist) işleyişi ve karışımı, insan cinslerinde de vardı. Her insan oruç tutarak ve kendisinden istenmeyen şeylere gözünü kapatarak kendisini iyiye yöneltecek güce sahip olabilirdi. Mithras tanrı, insanlığa hizmet etmek görevi doğrultusunda, iyinin zafer kazanması için boğa öldürme sahnesini (tauroktoni) her zaman gerçekleştirmeye hazırdı. O insanlığın kurtuluşu için, cennetten sürülmüş bir Mesih’ti. İnsanların günahını taşıyan ve onların yargıcı olarak dönüşü beklenen güçtü. Mithras mağaraları en fazla yüz kişi alabilen yer altı mağaralarıydı.(2) Mağaralarda hep bir kuyu bulunurdu. Bu mağaralara bir dizi yer altı geçidiyle ulaşılır ve bu geçitler külte kabul törenlerinde kullanılırdı. Yalnızca erkeklerin girmesine izin verilen bu törenlere katılanlar, aldıkları derecelere göre, yedi aşamada sınırlanırdı: 1- Kuzgun (Corvus) 2- Gelin (Nymphus) 3- Asker (Miles) 4- Aslan (Leo) 5- Pers (Persa) 6- Güneşin Ulağı / Koruyucusu (Heliodromus) 7- Baba (Pater) Her aşama yedi gezegen tanrısından birine aittir. Mithrasçılar’ın bu aşamadan geçerek yükselmeleri, ruhun gökteki yükselişiyle eş değerde sayılır. Bu dereceler, adayın yedi göksel cisim aracılığıyla ilerlemesine izin verir: İlk aşama, Mercurius’un hakimiyetindeki Corvus (Kuzgun)’dur ve adayın ölümünü betimler. Adayın ilk aşamada ölmesi, günahlarından suyla arınarak, yeniden dirilmesi için ona verilen bir fırsat olarak değerlendirilmelidir. Venus’un hakimiyetindeki Nymphus (Gelin) aşaması, gizemlere kabulün ikinci aşamasıdır. Mithras’ın gelini olarak düşünülen adaya bir duvak takılır ve eline bir lamba verilir. Mithras heykeline bir kap su sunmak görevidir. Kap onun kalbi, su ise aşkını simgeler. Bu aşamada, aday hakikat ışığını henüz görmekten yoksundur. Mars hakimiyetindeki Miles (Asker) aşaması olan üçüncü aşamada, eski yaşamından sıyrılmak üzeredir. Kördüğüm atılmış bir ipi elleriyle çözer. Kendisine bir taç verilir. Bunun anlamı, maddi dünyanın bağlarından kurtulmadır. Tacı başında çevirir, omzuna koyar. Onun tacının Mithras tanrının kendisi olduğunu kabul eder. Bunun anlamı, adayın kendi zihnini başından uzaklaştırması ve kendine önder olarak Mithras’ı seçmesidir. Bu aşama, adayın kendi benine gerçek bir savaş açtığı aşamadır. YORUM Mithras kültü, Stoa (felsefe) okulunun merkezi durumundaki Tarsus’ta ortaya çıkmıştır. Pavlus ise Tarsuslu’dur. Gençlik yıllarında Stoa okulundan etkilenen Pavlus, Stoacılar’ın önemli rol oynadıkları Mithras Gizem Kültü’ne merak sarmıştır. Hatta bu külte girebilmek için, çeşitli aşamalarda rüşvet dahi vermiştir. Bunu 1.Korintliler mektubundaki şu sözlerinden çıkarabiliriz: “Kim kendi parasıyla askerlik yapar?” (1Ko.9:7). Bu külte girmeden önce, gerekli olan koşulları yerine getirir Pavlus: “Üç gün boyunca gözleri görmeyen Saul hiçbir şey yiyip içmedi.” diye yazar doktoru ve en yakın arkadaşı Luka, Elçilerin İşleri kitabında (Elç.İş.9:9). Böylelikle giriş için gereken “uzun bir oruç dönemi” aşaması yerine getirilmiş olur. O artık Mithras’ın bir askeridir, ve gizemleri öğrenmeye başlamıştır. Bunun için maddi dünyayı terk etmesi gerekiyordu. Bunu da yine, Timoteos’a yazdığı ikinci mektubunda kendi satırlarıyla açıklar: “Askerlik yapan kişi günlük yaşamın işlerine karışmaz; kendisini askerliğe çağıranı hoşnut etmeye çalışır.” (2Ti 2:4). Pavlus, ilk iki aşama olan Kuzgun (Corvus) ve Gelin (Nymphus) aşamalarını detaylandırmamış olsa da, bunu tahmin etmek çok da zor değildir. Külte katılmadan önce, Corvus aşamasını, vaftizle, yani günahlarını suyla arıtarak, yeniden dirilmesi aşamasını, Titus’a yazdığı mektupta, biraz da süsleyerek şöyle açıklar: “Ama Kurtarıcımız Tanrı, iyiliğini ve insana olan sevgisini açıkça göstererek bizi kurtardı. Bunu, doğrulukla yaptığımız işlerden dolayı değil, kendi merhametiyle, yeniden doğuş yıkamasıyla ve Kurtarıcımız İsa Mesih aracılığıyla üzerimize bol bol döktüğü Kutsal Ruh'un yenilemesiyle yaptı.” (Tit 3:4-6). Sıradaki aşama olan Nymphus, diyesi, gelin aşaması ile ilgili, Korintliler’e yazdığı ikinci mektubunda şu betimlemeleri kullanır: “Üstün gücün bizden değil, Tanrı'dan kaynaklandığı bilinsin diye biz bu hazineye toprak kaplar içinde sahibiz.” (2Ko 4:7). Toprak kaplar içindeki hazine, Pavlus’un Tanrı aşkıdır, diyesi, yüreğidir. Şimdi, Pavlus’un Korintliler’e ikinci mektubunun 12. bölümündeki “üçüncü göğe götürülme” sahnesine gelelim. Kanımca, Pavlus, Mithras Gizem Kültü’ndeki yaşadığı son deneyim olan bu aşamadan sonra, kültten kovulmuştur. Hatırlanacağı gibi, bu aşamanın adı Miles, diyesi, Asker aşamasıdır. Artık o bir asker olmuş ve kültün gizemlerine vakıf olmaya başlamıştır: 2 On dört yıl önce alınıp üçüncü göğe götürülmüş bir Mesih izleyicisi tanıyorum. Bu, bedensel olarak mı, yoksa beden dışında mı oldu, bilmiyorum, Tanrı bilir. 3-4 Evet, bu adamın cennete götürüldüğünü biliyorum; bu, bedensel olarak mı, yoksa bedenden ayrı mı oldu, bilmiyorum, Tanrı bilir. Orada, dille anlatılamaz, insanın söylemesi yasak olan sözler işitti. On dört yıl önce... Pavlus bu satırları, yaklaşık olarak İ.S. 56-57 yıllarında yazar. Şimdi on dört yıl öncesine dönelim. İ.S. 32-33, diyesi, İsa’nın çarmıha gerilişinin yaşandığı savlanan tarih. Pavlus burada açıkça yalan konuşmaktadır. O tarihlerde Mesih izleyicisi tanıyor olması olanaklı değildir. Çünkü Mesih izleyicileri, kendilerini, hele ki Pavlus gibi bir kişiden büyük bir dikkatle saklarlardı. Kaldı ki, Mesih izleyicisi diye bir kavram da henüz yoktu. Bu tarih, diyesi, 32-33 yılları, Pavlus’un Mithras Gizem Kültü’nde, üçüncü aşama olan, Miles (Asker) aşamasını deneyimlediği yıllar olsa gerek. Üçüncü göğe götürülme olarak betimlediği olay da, rituel sahnesi olsa gerek. Büyük olasılıkla Pavlus, bu aşamanın verdiği vecd (kendinden geçme durumu) ile, “bedensel mi, beden dışında mı” olduğunu anlayamıyor. Tanrı bilir, demekle yetiniyor. Ancak, yaşamış olduğu vecdin etkisiyle, cennete gitmiş olduğundan neredeyse emin. Orada dille anlatılamaz, diyesi, diğer insanlara, kültün gizemi ve susma yasası gereğince, açıklanması yasak olan bilgiler alıyor. Mithras Gizem Kültü’nün bir gizemini daha öğrenmiş oluyor. Bundan dolayı da kendisiyle ne kadar övünse yeridir, diye düşünüyor (2.Ko 12:5). Bu aşamadaki konumunu, yani Asker olma durumunu da, Timoteos’a şu sözleriyle açıklıyor: “Mesih İsa'nın iyi bir askeri olarak benimle birlikte sıkıntıya göğüs ger.” (2Ti 2:3 ). O artık Asker aşamasının armağanını da almıştır. Kendisine bir taç verilmiştir: 1Ko 9:25 Yarışa katılanların hepsi kendilerini her yönden denetlerler. Böyleleri bunu çürüyecek bir defne tacı kazanmak için yaparlar, biz ise hiç çürümeyecek bir taç için yaparız. 1Se 2:19 Ümidimiz, sevincimiz kimdir? Rabbimiz İsa geldiği zaman O'nun önünde övüneceğimiz taç nedir? Mithras kültündeki genel anlayış olan Mesih inancını da kolaylıkla benimser Pavlus. Sonra... Sonra, Mithras Gizem Kültü ile ilişkisi olduğunu öğrenen Gamaliel, kızının Pavlus ile evlenmesine izin vermez. Daha sonra... Bu duruma çok üzülen ve kızan Pavlus da, intikamını, Yahudi dinini, Mithras gizem kültünden edinmiş olduğu bilgilerle, dostu ve doktoru Luka’nın adına Hıristiyanlık diyeceği, bu karma dini kurarak alır. Pavlus, tek başına Hıristiyanlığın mimarıdır. Elç 11:26 Öğrencilere ilk kez Antakya'da Mesihçiler (Hıristiyanlar) adı verildi.

21 Mayıs 2016 Cumartesi

BATI VE BATI TAKLİTÇİLERİNİN SONU. BİZDEKİ BATICI PEZEVENK VE FAHİŞELERE DUYURULUR :

BATI VE BATI TAKLİTÇİLERİNİN SONU :::... BİZDEKİ BATICI PEZEVENK VE FAHİŞELERE DUYURULUR : ABD ,sex bataklığına sürüklenebilecek gençleri evlilik öncesi ilişkiden korumak için yılda 117.000.000 $ harcıyor , önümüzdeki yıl bu para 135.000.000$2a yükseltilecek ( Vatan Gazetesi : 09.09.2003) : DSP-MHP-ANAP KOALİSYONUNDA SAĞLIK BAKANI OSMAN DURMUŞ'A GELEN HEMŞİRELER BİRLİĞİ BAŞKANI KADIN " EVLİLİK ÖNCESİ KIZLARIN CİNSEL DENEYİM KAZANMALARI (!) GEREKTİĞİNİ İLERİ SÜRMÜŞTÜ ...! ÜRPETEN SAPIKLIK : Almanya'da çocuk pornosuna karşı tarihin en büyük operasyonu yapıldı. 1.500 polis aynı anda 500 ayrı eve baskın yaptı. 26 bin sapık içinde öğretmenlerin de bulunması bomba etkisi yarattı.Alman polisi internet tarihinin en büyük çocuk pornosu şebekesini çökertti.Toplam 1.500 polisin katıldığı "Avcı" kod adlı operasyonla 500 ayrı eve baskın yapan Alman güvenlik güçleri, akıllara durgunluk veren bir yeraltı organizasyonunu açığa çıkardı. Yapılan açıklamada, Amerika'dan Avustralya'ya kadar 166 ülkede faaliyet gösteren 26 bin 500 sapığın kimlik bilgilerinin ele geçirildiği belirtildi.Rahipler-polisler bile sapık :Alman emniyetinden yapılan açıklamada, aralarında rahipler, öğretmenler, hatta polislerin bile bulunduğu şebekenin, internet üzerinde 38 ayrı "çocuk pornosu grubu" oluşturdukları ve resim ile videoları bu gruplar üzerinden yaydıkları vurgulandı. Operasyonun en üzücü tarafı ise çocuk pornosundan para kazananlar arasında çocuklarla ilgili işlerde gönüllü olarak çalışanların da bulunmasıydı. Sapıklardan birinin bilgisayarında 4 aylık bir bebeğin bile pornografik amaçlı resmi bulundu.Sadece ABD'de de son 2 ay içinde çocuk pornosundan bin kişinin gözaltına alındığı açıklandı.( Vatan gazetesi : 28.09.2003) ÇAĞDAŞ ÜNİVERSİTE'DEN BİR ALINTI :" ...Boğaziçi Üniversitesinde okuyanlar bilir.Öğrenci işleri müdürümüz vardı, Metin B....Güzel kızlara düşkündü . Bizlerde krediye ihtiyacımız olunca,ders bırakmak-ilave etmek istersek " File çorap çeker , hafif dekolte yapar , ayakkabıları da geçirdiğimiz gibi alırdık soluğu Metin Hoca'da.Biraz da flörtöz konuştunuz mu işiniz halloldu demekti..." (Sabah : 04.10.2003 ) NAMUS KELİMESİNİN KANUNLARDAN ÇIKARILMASINI İSTEYEN ÇAĞDAŞ (...) KADINLARA DUYURULUR : Batman'da fakir bir ailenin 12 ve 13 yaşındaki iki kız çocuğunun 3 yıldır binlerce erkeğe satması...( 04.10.2003 tarihli gazeteler ) Mardin'de 64'ü rütbeli 341'i er toplam 405 asker için tecavüz davası açıldı... ( Hürriyet : 04.10.2003)Ahlak ve Namus olmadan toplum ancak hayvanlaşır ! Çocuk Vakfı, 20 Kasım 2001 tarihinde bütün dünyada kutlanacak olan Dünya Çocuk Hakları Günü nedeni ile RİSK ALTINDAKİ DÜNYA ÇOCUKLARI RAPORU hazırladı : ... Afrika'da çocuklara yönelik seks turizminde artış var. Seks turizmi açısından Senegal en önemli merkez. Onu Gambiya, Togo, Benin izliyor. Çocuk pornografisinde de artış gözleniyor. Diğer merkezlerin aksine Gambiya'ya gelenler Avrupalı kadınlar ve onlar da erkek çocuklarla ilişki kurmak için burayı tercih ediyorlar. Güney Afrika'da Angola, Mozambik, Kenya gibi ülkelerden getirilen 38 bin çocuk seks pazarında kullanılıyor.Afrika'da çocuğun kaçırılarak ticarî cinsel istismara maruz bırakılmasını önlemeye yönelik hukukî engellemeler ise yeterli değil. Belirtildiğine göre Asya-Pasifik ülkelerinden Nepal'den Hindistan'a her yıl 150 bin kadın ve kız çocuğu kaçırılıyor. Kamboçya seks turizminin merkezlerinden biri. Sadece Çin'de çeyrek milyon kadın ve kız kaçırılıyor. Yeni Zelanda'da 11 yaşında seks pazarında kız çocuklarına rastlanıyor. Polis raporlarına göre yakalananların %44'ü 14 yaşının altında. Avustralya'da da çocuk pornografisi artış göstermiş. Çin ve Tayland'da bu işi meslek haline getirmiş mafyaların varlığından sözediliyor. Hindistan ve Pakistan insan kaçıranlar için hem bir merkez hem de Bangladeş, Sri Lanka, Nepal ve Afganistan gibi ülkelerden kaçırılanlar için kullanılan transit bir yol olarak ifade ediliyor. Taylandlı Rin daha 9 yaşındayken annesi tarafından seks pazarına alıştırılmış. Bu bölgeden kaçırılan çocukların bir kısmı seks pazarının bir parçası oluyorlar. Pek çok çocuk organ nakli için kaçırılırken bazı çocuklar ucuz işçi olarak da kullanılıyorlar. Zayıf sınır güvenliği ve hukukî düzenlemelerdeki eksikler bu sorunla mücadeleyi güçleştiriyor. Latin Amerika'da bazı çocuklar aileleri tarafından seks pazarına zorlanırken bazıları da daha iyi yaşam şartlarına kavuşmak ümidiyle gittiği büyük şehirlerde ya aç kaldığı için ya da refah seviyesi yüksek bir yaşamı sürdürmek için fahişelik yapıyor.Guatemala'da çocuklardaki AIDS oranında artış var. El Salvador Limanı, çeşitli ülkelerden buraya gelenlerin çocukların seks pazarına sürüldüğü bir merkez. Bu ülkede erkek çocukların da pazarlandığı söyleniyor. Nikaragua ve Honduras'tan kaçırılan çocuklar genellikle Guatemala'ya getiriliyorlar. Diğer ülkelerin aksine Meksika'da çocuklara yönelik cinsel sömürünün faillerinin devletin kendi vatandaşları olduğu söyleniyor. İddialar bu ülkede 16 bin çocuğun cinsel istismara maruz kaldığı yönünde. Bu ülkede çocukların gece kulüplerinde de çalıştırıldığı belirtiliyor.Kosta Rika'da seks turizminin müşterilerinin genellikle Amerikalı, Kanadalı, Japon ve İtalyan olduğu iddia ediliyor. Yakalananların çoğu gelişmiş ülke vatandaşları. Çocuk kurultayında sunulan bir rapor ülkemizde ‘fahişeliğin’ yaşının 15’e kadar düştüğünü gösterdi. Sadece İstanbul’da 500 çocuk ‘seks işçisi’ olduğu açıklandı ... Dünyada 3 milyonun üzerinde çocuk fahişe olduğu tahmin ediliyor. Bu alanda Asya ülkeleri başı çekerken onu Latin Amerika ve Afrika izliyor. Yine bir başka gerçek de her yıl Avrupa ülkelerine Uzak Asya’dan çocuk fahişelerin gönderildiği iddiaları... Raporda çocukların ‘seks işçisi’ olarak pazarlandığı yerler de sayılıyor. Barlar, masaj salonları, özel evler ve bazı otel, motel gibi konaklama yerleri başlıca cinsel sömürü mekanları. Rapora göre, çocuk fahişeliğin artmasında parçalanmış aileler büyük bir rol oynuyor NOT:ABD 'de günde 1900 kadına tecavüz ediliyor (Amerikan tecavüz merkezi), her 23 dakikada bir cinayet , her 49 saniyede bir saldırı gerçekleşiyor. ABD'de kadın nüfusunun %50' si kocasından veya bir erkekten dayak yiyor. (5.8.90 :milliyet) BATIDA SOSYAL DEPREM : .AVRUPA’DA EVLİLİK DIŞI ÇOCUK SAYISI:DANİMARKA % 48,İNGİLTERE 5 30 , ALMANYA % 18 , FRANSA % 14’TÜR… . İSPANYA’DA İLKOKUL 4 VE 5. SINIF ÇAĞINDA 80 BİN KIZ ÇOCUĞU HAMİLE BIRAKILMIŞTIR . BOŞANMA ORANI RUSYA’DA % 33, İNGİLTERE2DE % 32 ,FRANSA’DA % 19’DUR .ANNE BABASI İLE BERABER YAŞAYAN AİLE SAYISI DEVLETİN SAĞLADIĞI EKONOMİK TEŞVİKLERE, VERDİĞİ ÖZEL İZİNLERE RAĞMEN AVRUPA’DA % 8 ‘DİR. .ZAMANIN BAŞKANI CLİNKTON’UN 15 DANIŞMANI EŞCİNSELDİR.ABD’DE 20 MİLYON EŞCİNSEL VARDIR. BU DA NÜFUSUN % 10’UDURBU ORAN YUNANİSTANDA % 17 ‘DİR YANİ ALTIDA BİRDİR. AİLESİ İLE İLGİLENMEYEN AVRUPA HALKI ŞU AN KEDİ KÖPEK BESLEMEYE ADETAQ MAHKUM OLMUŞLARDIR ! LOLİTA İHTİLALİ Dünkü Milliyet'in 3. sayfasında bir haber: "12 yaşındaki kız internette tanıştığı adama kaçtı." Sayfayı çevirin: Edirne'de sevişirken görüntülenen liseli kızın fotoğrafları... Ve günlerdir Mardin'den Sivas'a kadar Türkiye'nin dört bir yanından 12 - 13 yaşında küçük kızlara tecavüz haberleri... Madalyonun bir yüzünde ağzı salyalı sübyancılar var. Peki diğer yüzünde?.. Alttan alta inanılmaz bir "ergen ihtilali" yaşadığımızın farkında mısınız? * * * Son zamanlarda bir lise mezuniyet balosunda bulundunuz mu hiç? Gitseniz, gördüğünüz ağır makyajlı, cesur dekolteli, yüksek topuklu, cep telefonlu kızların 16 - 17 yaşında olduğuna inanabilir miydiniz acaba? Levent'te bir estetik kliniğinde görevli bir uzmanla görüştüm. Dinlediklerime inanamadım: "14 - 15 yaşında kızlar, ana babalarından habersiz gelip kaşlarını kaldırmak, fazla yağlarını aldırmak, selülit tedavisi yaptırmak istiyor"muş. Geçenlerde bir kız elinde Angelina Jolie'nin fotoğrafıyla gelmiş ve "Bununki gibi dudak istiyorum" demiş. 18'lik bir lolita da göğüslerini büyütmesi için yalvarmış. "En büyük istekleri" neymiş biliyor musunuz? Zara'nın ya da Diesel'in 34 bedenine sığmak... Bunun için yarışıyorlarmış: "Çünkü televizyonda gördükleri mankenler 34 beden giyiyor. Onu giyebilmek için 44 kilo kalmaları lazım. Bunun için resmen aç geziyorlar. Gün boyu yedikleri, bir kase yoğurt, iki tas salata, sigara, kahve ve kola... 500 kaloriyle yaşamaya çalışıyorlar. O yüzden vücutlarında demir, sodyum eksikliği var. Yanlış beslendikleri için vücutları hızla deforme oluyor, müdahale için de bize geliyorlar." Uzman, bunun son 3 yılda gözlenen bir "patlama" olduğunu söylüyor: "Ben de anneyim, 18'lik 'lipolu' (yağ aldırmış) kızları görünce dehşete kapılıyorum. Biriktirdiği 300 - 500 milyonla gelip 'Dudağımızı şişir' diyenleri 'Bırakın dudağınızı da gidin kafanızı şişirin' diye geri yolluyorum." * * * Genelde üst gelir grubundan hastaları bulunan bir jinekoloğun gözlemleri daha da çarpıcı: "Genç nüfusta müthiş bir uyanma var" diyor. 17 - 18 yaşlarında lise öğrencilerinin kürtaj için başvurduğunu söylüyor ve bazı gözlemlerini aktarıyor: Batı'da ergenlik yaşı 16 - 17'den 11 - 12'ye geriledi. Amerika'da 10 yaşa kadar düştü. Genç kızlar annelerinden çok daha erken adet görüyor artık... Bunun, iklimden beslenmeye kadar pek çok nedeni olabilir ama en önemli nedenlerinden biri "psiko - seksüel uyarımın artması"... Yani, okulda, çevrede ve özellikle de medyada cinsel teşhirin yaygınlaşması... Baştan çıkarıcı klipler, uyarıcı filmler, cinsellik yüklü diziler, çıplaklığa çağıran reklamlar, beyinde ergenliği erken uyandırıyor, cinselliğin keşfini hızlandırıyor. Özellikle varlıklı kesimden gençler, lise çağında, özentiyle büyük ve seksi görünme derdine düşüyor. Karşı cinsi de sadece bir seks nesnesi olarak görüyor. Anneleri mi? Onlar da kızlarının ponponlu çorapları ve lastik ayakkabılarıyla genç görünme çabasında... Küçükler büyük, büyükler küçük görünmek için yarışıyor adeta... * * * Kimseyi suçlamayalım; bu tablo bizim eserimiz: İyi bir kalça sahibi olmanın, iyi bir kafa sahibi olmaktan daha fazla prim yaptığı bir ülkeden ne bekliyordunuz ki? Kafasını çalıştıranların kafasını koparırken, kalçasını çalıştıranları baş tacı eden bir toplumda nasıl çocuklara "Göğsünü değil, kütüphaneni büyüt" öğüdü verebiliriz ki? Yasak çare değil... Beyin faaliyetine itibar kazandırmaya ve öncelikler konusunda topyekün bir hesaplaşmaya ihtiyacımız var. ( MİLLİYET : Can Dündar ) SANAT (!) DÜNYASINA KÜÇÜK BİR BAKIŞ : Medyada yer bulmayana ekstra işlerde ekmek yok. Adına kısaca ekstra denilen; düğün, bayi toplantısı, açılış-kapanış ve festival konserlerine çağrılabilmek için medyada ortalarda olmak gerekiyor. Ekstranın güzelliği de dolarla verilmesi ve sıfır vergi verilmesi. Düğünde tuvalette elinize sokuşturulan bir tomar dolardan maliyenin haberi nereden olacak ki... Veren zaten ben verdim demiyor ki.Alan razı veren razı... 5 bin dolardan başlıyor (en kıytırığı bu kadar para almadan şehir dışına çıkmaz), 50 bin dolara kadar çıkıyor. En fazla alanlar ise Tarkan, Sezen Aksu ve Hülya Avşar... Önemli olan şu sıralar en çok ekstra işe giden yani dolarları çuvalla toplayan Gülben'i zayıflatıp yok etmek... Ve yerine Petek Dinçöz'ü getirmek....Gülben şimdi hem acemi hem de sahipsiz. Bir süre böyle kurda kuşa yem olarak atılacak. Tabii iki yıla kalmadan da anasının evine gönderilecek. Yerine de başka bir hatun getirilecek. Sakın acımayın. Bu doğanın kanunu. Gülben de arkasına iş adamı Erol Evcim'i aldığı zaman İbrahim Tatlıses ve Kadir İnanır'ı kullanmış, Hülya'ya rakip gösterilmişti. Bu sayede 'star' olmuş, kaç daha yetenekli akranı şarkıcıyı sollamıştı. Ekstra kraliçelerini! incelemeye devam edelim. Petek Dinçöz galiba bu şansını yitirdi. En büyük hamisi Star'ın patronu Hakan Uzan, bu kadar işinin arasında onunla uğraşamaz. Aşkın Nur Yengi de kendi kendini bitirdi.... Son aylarda müthiş bir atak yapan Ebru Gündeş çok popüler. Ebru'nun sahnesi de iyi. Ama konuşup, gülünce sanki... Birden çocuk oluyor. Oysa ekstra işinde seksi olmak çok önemli. Özellikle de sadece erkeklerin katıldığı bayiler toplantılarında... Ebru'yu sadece zevkle dinliyorlar ama o sahnede iken hayal kuramıyorlar. Ayrıca yanına gelip fotoğraf çektirmek de var değil mi? Sonra amca gidip karısına hava atacak. Öyle veya böyle sahnede seksi. Estetikli göğüsleri işe yarıyor. ( Aykut Işıklar : TERCÜMAN :04.09.2003 ) Bu habere para karşılığı satılan mankenleri (...!...)...vs ekleyebilirsiniz...! ÇAĞDAŞ HAYAT ( !) VE KADIN : Çağdaş olduğu iddia edilen hayat tarzında kadınlar ,kendilerinin dış görünüşleri ile değer kazanacakları konusunda ikna edilmiş durumda bulunmaktadırlar.Bilgi,görgü,zeka'dan önce uzay çağının ,21. yüzyılının kadınının (!) değeri sarı (bazen kızıl...! ) saçlar ,ikide bir değişen vücut ölçüleri daralıp bollaşan, bazen yırtık, bazen sökük ...ama daima modacılarla kumaş tröstlerinin anlaşması ile çoğu da cinsel tercihini tuhaf şekilde yapan kreasyoncularca hazırlanmış moda elbiselerini giyen ,kendince karar vermesine izin verilmeyen makyaj, giyim, ...hatta hayat tarzına, yaşam tarzına ( yani dinine) başkalarının karar verdiği evlendiği kocasının yanında yüzünde salatalık maskesi , saçlarında bigudi ...vs ile dolaşan ve kocası ile yatağa bu halde iken girerken sabah evden çıkarken , kocasından ayrılırken makyaj yapmaya çalışan süslenen, kokular sürünen kadın ne kadar hayatında hür ve doğru karar verme hakkına sahip olabilmektedirler acaba...?Örneğimize devam edelim ;her çağdaş kadın aynı şeyi yapsa, eşinin yanında savaş boyalarını sürünmüş gibi dolaşırken dışarıya çıkarken süslense eşleri ,hayat arkadaşları hanımından uzaklaşıp gözü dışarıya kaymaz mı ?Öyle ya eşine değilde dışarıdaki insanlar için süslenen kadın eşini ne kadar kendine bağlayabilir...? Kocasıda tıpkı kendi eşi gibi ,eşi için süslenmeyen ,başkaları için farkında olmadan süslenen diğer kadınlara ilgi duysa ,aynı şeyi başka erkek kendi eşine karşı hissetse toplumda aile ,ahlak ne hale gelir ,öyle değil mi!Flörtle başlayıp ,aşkla alevlenen ,evlilikle sonuçlanan çağdaş evlilikler ;ihanet,kısa süren evlilikler , boşanmalar asrı olan asrımızın temel kaynağı bu ters mantık olmasın sakın...! Hatalı olan ne kadın ne de kocadır, hata iki cinsede modern hayat diye bu tuhaf ve ters mantığı kabul ettirenlerdir! İslam'da ise kadın dışarıda örtünür , süsünü ,çekiciliğini evde eşine saklar.Tabiiki aynı durum erkek içinde söz konusudur! Yine acaba neden hostes bacılar onlarca erkeğe hizmet ederken , yemek ikram edip ,yastık kabartıp , kemer bağlarken... medeni olurlar da evlenip işini terkedip sadece eşine hizmet etmeye karar verince tenkide uğramaktadır."Hayatını güvence altına almak,ekonomik özgürlük..." sözlerinin arkasında doğru ve güvenilebilen bir eş ,hayat arkadaşı bulunamaması gibi bir mantık yatıyor olmasın sakın? Sokakta kızımızın beline bir erkek kolunu dolasa ona kızarız da adı " dans " olunca bu harekete neden tepki göstermeyiz acaba !!?? Adı "Moda " olunca yırtık,çıplak,tuhaf elbiseleri neden doğal karşılarız ! Kızımız veya oğlumuz " don " ile dışarıda dolaşsa buna karşı çıkarız da adı " mayo veya şort " olunca neden buna karşı çıkmayız ! SUNUCU -MANKEN İPEK TENOLCAY . " MİNİ ETEK GİYİP , İNCE ÇORAPLA GEZİYORSAN BAŞKALARIYLA FLÖRT EDİYORSUNDUR.İLTİFATLAR , BAKIŞMALAR ALDATMA DEĞİL Mİ ?" ( MİLLİYET :11.01.2003) ÇAĞDAŞ OKUL - HAYAT VE GETİRİLERİ Eğitimli kadınlar cinsel şiddet mağduru... (Milliyet:12.06.2003) İstanbul Üniversitesi (İÜ) Adli Tıp Enstitüsü'nce, üniversite öğrencisi ve mezunu kadınlarla yapılan bir araştırma, katılımcıların büyük bir bölümünün cinsel şiddet türlerinden en az birisine maruz kaldığını ortaya koydu. İÜ Adli Tıp Enstitüsü'nden Prof. Dr. Mustafa Fatih Yavuz ile yüksek hemşire Zehra Kayı, 591'i üniversite öğrencisi olan 700 kadınla, ''Kadın üniversite gençliği ve mezunlarına yönelik cinsel saldırı'' konulu araştırma yaptı. Araştırma sonucunda, katılımcıların yüzde 84'ünün laf atma, açık-saçık konuşma, röntgencilik, teşhircilik, sarkıntılık, ırza geçme gibi ''sözel, görsel, dokunsal'' cinsel şiddet türlerinden en az birisine maruz kaldığı belirlendi. Bunlardan yüzde 44.8'inin, basit cinsel içerikli dokunuştan zorla cinsel ilişkiye kadar uzanan ''dokunsal şiddet'' türlerinden birini yaşadığı tespit edildi. Cinsel şiddet türleri arasında ilk sırayı yüzde 81.3 ile sözel ve dokunsal olanlar aldı. Araştırmaya katılan yaklaşık her 5 kadından birinin teşhircilik eylemiyle karşı karşıya kaldığı ortaya çıktı. Cinsel saldırı boyutundaki eylemlerin yaklaşık yarısında fiziksel şiddet kullanıldı. Yine eylemler sırasında korkutma-tehdit ile kandırma da ilk sıralarda yer aldı. İLK SIRADA SEVGİLİLER VAR Araştırma, sanılanın aksine, cinsel şiddet eylemlerinin yabancılar değil, çoğunlukla tanıdık kişiler tarafından gerçekleştirildiğini ortaya koydu. Buna göre, saldırganların yüzde 95'inden fazlası tanıdık. Çalışmaya göre, ilk sırada sevgili düzeyindeki erkek arkadaş, ikincisi sırada nişanlılık ve sözlülük ilişkisi geliyor. Üçüncü sırada ise ensest ilişki türleri var. Araştırmada, sevgili düzeyindeki erkek arkadaşların daha çok görsel ve dokunsal cinsel şiddet türü uyguladığı dikkat çekti. Saldırganların çok büyük çoğunluğunu ise ortalama 25 yaşındaki erkekler oluşturdu. Eylemin gerçekleştirildiği yerler arasında ilk sırayı saldırganın evi aldı. Çalışma, eylemler nedeniyle adli makamlara başvuru oranının ise hemen hemen yok denecek kadar az olduğunu da ortaya koydu. Buna göre, adli makamlara iletilen cinsel şiddet türleri teşhircilik, cinsel içerikli dokunma ve cinsel birleşmeye teşebbüs eylemi ile sınırlı kaldı ve oranı yüzde 2-3'ü geçmedi. Bu tür eylemleri yaşayanların, çaresizlik ve suçluluk hissiyle utanma duygusunu yaşadığı da belirlendi. TAHMİN EDİLENİN DAHA ÖTESİNDE... Araştırma sonuçlarını değerlendiren Prof. Dr. Yavuz, cinsel şiddetin toplumdaki tüm bireyler için bir sorun ve tehlike olduğuna işaret etti. Prof. Dr. Yavuz, ''Bu çalışma, toplumumuzda cinsel şiddet boyutlarının tahmin edilenlerin de daha ötesinde olduğunu ortaya koyuyor'' dedi. Mağdurların adli makamlara başvurmama nedenleri arasında ilk sırayı toplumun olumsuz yaklaşımının aldığına işaret eden Prof. Dr. Yavuz, bunu; ispatlayama ve saldırganın misilleme yapma korkusunun takip ettiğini ifade etti. Prof. Dr. M. Fatih Yavuz, ''Cinsel şiddet eylemlerine maruz kalma oranının yüksekliği, karşı karşıya olduğumuz sorunun büyüklüğünü de gösteriyor. Adli makamlara yansıma oranlarının çok düşük olması da, bu soruna hukuksal, sosyolojik ve medikal açıdan ciddiyetle ve yoğun bir şekilde önem verilmesi gerektiğini ortaya koyuyor'' diye konuştu. NOT : NOT : AŞAĞIDAKİ YAZI BİR İSLAM ALİMİNİN YAZISI DEĞİL,AKSİNE BİR YABANCI YAZARIN EVLİLİĞİN HAYAT BOYU MUTLU ŞEKİLDE SÜRMESİ İÇİN YAZDIĞI EŞLERE TAVSİYELERDEN OLUŞAN BİR KİTAPTAN ALINMIŞTIR !( Z. ZİGLAR : HAYAT BOYU FLÖRT ) KARŞI CİNSTEN İNSANLARLA ARKADAŞLIK … Karşı cinsten insanların uzun süreli çalışma ilişkilerinde olaylar genellikle sinsice gelişir.Kişi ”Karşı cinsten filanca kişiyle sadece arkadaşız” dediklerinde kesinlikle kendilerini aldatmaktadırlar.Bazen doğru gelebilir yada ilişkinin başında doğru gelebilir. Oysa pek çok durumda karşı cinsle kurulan arkadaşlık bir süre sonra, diğerinin zekası yada mesleki yeteneğine duyulan saygıya bağlı olarak arkadaşlıktan öte bir şey haline gelmeye başlar.İlişki adım adım daha açık ve güvenilir bir nitelik kazanır.Küçük şeyler paylaşıldıkça bir takım tesadüfler ve ortaklıklar sonucunda daha yakınlaştığınızı fark edersiniz. Eğer evliyseniz eşinizle aranızdaki farklılıklar yavaş yavaş su yüzüne çıkmaya başlar. Bir bakmışsınız ki yeni arkadaşınızla her şeyde uyuşurken ,eşinizle hiçbir konuda uyuşmaz hale gelmişsiniz.Tabii sonunda diğer insanla (arkadaşınızla) uyum faktörü yada fiziksel çekicilik nedeniyle hormonlar faaliyete geçer ve kaçınılmaz olay nihayet gerçekleşir.Olmasını asla tasarlamadığınız şeyler olur. Konunun trajik yanı Çoğu cazip şeyin zamanla felaket getireceğinin başta inkar edilmesidir. Karşı cinsten biriyle gözlerin SANİYENİN ONDA BİRİ KADAR BİR ZAMANDA uzunca birleşmesi , koridorda yanından geçerken özel bir itina göstermek,herhangi bir yerde tesadüfen çarpışmak,TOKALAŞIRKEN veya bir şey alıp verirken ellerin bir iki saniye daha uzun tutulması,… bunlar ve bunun benzeri ipuçlarını görmemezlikten gelmek … bu gibi şeyler kırmızı bayraklardır böyle durumlarda kendinize “zararsız flört “ olamayacağını hatırlatın. Eğer evli iseniz olan şeyi dürüstçe kabul edin – mazeret aramayın – ve eşinize bağlılığınızı hatırlayın. İş yerinizdeki arkadaşınızla veya sekreterinizle bir kere yemeğe çıksam ne olur , demeyin : Boşanmaların yüzde yetmişi aynı iş yerinde veya yakın iş birliği halinde çalışan şahısların yakınlaşması sonucu oluşuyor.yüzde ellisi de eşlerden birinin bir alış veriş merkezinde veya otoparkta karşı cinsten biri ile tanışması ve o kişiye karşı ilgi duyması ile gerçekleşiyor. Kısacası sekreterinizle veya işbirliği içinde olduğunuz karşı cinsle iş yemeğine veya bir yerde buluşmanızın size hiçbir kazancı olmaz , ama kaybedeceğiniz çok şey olur! İşin gerçeği bu konuda duyarlı öğütler vardır :” evlilikten önce iffet , evli iken sadakat gerekir.” Karşı cinsten biri ile çalışmanız gereken durumlar olacaktır. Bu durumu önleyemeyebilirsiniz ama kendi düşünce ve konuşmalarınızı pekala denetleyebilirsiniz. Temel sorun , dostluk ile flört arasındaki çizgiyi aştığınız zaman sonuçta bir şeylerin yaşanabilecek olmasıdır.yaşananlarda kötü sonuçlar doğurur. REKLAMLAR VE KADIN HAKLARI : - BIR PARTIDESINIZ ,SIZI NASIL FARKETMELERINI SAGLARSINIZ ? ...GÜLÜMSEMENIZE GÜVENEREK ( DISLERINIZLE ! ) - FARKEDECEKLER (SAÇLARINIZI ...) - BAKALIM ILK KIM BIRISININ DIKKATINI ÇEKECEK ? ... ( TABII KI EN DEKOLTE GIYINIP, SAÇLARINI AHENKLE DANSETTIRENLER...) KRAVAT RAKLAMINDA BUZ PATENI YAPAN MINI ETEKLI , KRAVATLI ( ! ) BAYAN, MAYO ILE GÖZLÜK REKLEMI YAPAN MANKEN ( ! ) LER , ...; GÖZLER BAYRAM ETTI , ÜRÜN DEGIL , MANKEN ILGI TOPLADI HABERLERI ... Sömürülmek isteyen "çağdaş(!) yaşamı savunmaya devam etsin ...taki GERÇEK yüzünmüze çarpana kadar. HA SAHI ! ! , HIÇ KADIN SÖMÜRÜSÜ YAPAN SAHIBI ASIRI DINCI BIRI OLAN MAMÜL REKLAMI GÖRDÜNÜZ MÜ ?... Ne ilginçtir , " sevgilinizin çıplak resmini gönderim , yayınlayalım" diyen genel yayın yönetmeni , kendi eşinin çıplak resminin yayınlamayı reddediyordu bir özel kanaldaki sohbette...!!! 15 YAŞINDA ÇAĞDAŞ HAYATIN KURBANI OLDU ! MERSİN'de evlenme vaadi ile kandırılan liseli 15 yaşındaki N.Ö., sevdiği gencin kendisini terk etmesinin ardından fuhuş batağına düştü. N.Ö.'yü ïpara karşılığı pazarlamak, zorla cinsel ilişkiye girmek, oral ve grup toplu seks yapmağı iddialarından aralarında sendikacı, öğretmen, işadamı, muhasebeci, muhtar ve eski bir bürokrat eşinin de bulunduğu 11 kişi yakalandı. 2 kişi ise aranıyor. Olay, Yeni Mahalle'de oturan 46 yaşındaki anne Hamide Ö.'nün Cumhuriyet Savcılığı'na verdiği şikayet dilekçesi ile ortaya çıktı. Dilekçenin Emniyet Müdürlüğü'ne havale edilmesi üzerine Ahlak Masası operasyon başlattı. İfadesini gözyaşları içinde veren N.Ö., başından geçen olaylar zincirini tüm ayrıntısına kadar anlattı. `EVLENECEKTİK' Genç kız geçen aralık ayında komşuları olan Gökhan Nayman'la tanışıp arkadaşlık yapamaya başladığını belirterek, ``Gökhan ile arkadaşlığımızda evine gittik. Burada bir süre oturduktan sonra bana evleneceğimizi, mutlu bir yuvamızın olacağını söyleyerek benimle sevişmeye başladı. Ben de evleneceğimiz için sesimi çıkarmadım. Daha sonra benimle evlenmeyeceğini söyleyerek ayrıldı. Ben de korktuğum için kimseye bir şey söylemedim. Daha sonra beni terk edip ortada bıraktı. Bu olaydan sonra barda tanıştığım Garip Öztürk benimle evleneceğini söyledi. O da bir süre benimle olduktan sonra kayıplara karıştı'' dedi. Yaşamı kararan genç kız ifadesinde öz teyzesi N.'nin evinde de eski İl Daimi Encümen Üyesi, Selüloz-İş Sendikası Silifke Şube Başkanı ve MHP milletvekili aday adaylarından İ.Y. ile tanıştığını ifade ederek, ``Bir gün Silifke'ye gittiğimde İ. ile karşılaştım. Beni bürosuna çıkarttı. Orada ilişkiye girdikten sonra bana 30 milyon lira para verdi'' diye konuştu. ....... İşçi Nejat Ö. ile evli olan anne Hamide Ö.'nün şikayeti üzerine başlatılan soruşturma kapsamında N.Ö.'nün verdiği ifadelerden sonra polis, genç kızla ilişkiye giren sendikacı, öğretmen, işadamı, emlakçı, muhasebeci, muhtar ve aracı kadınları yakalayarak gözaltına aldı. Garip Öztürk ile İ.Y., T.K., M.A., B.K., G.T., H.K., M.T., O.T., R.Y., M.A. gözaltına alınırken; polis N.Ö.'yü evlenme vaadiyle kandırıp birlikte olan Gökhan N. ile ilişki kurduğu B.A.'yı ise arıyor. Milliyet :20 Eylül 2003 Cumartesi BİZLER GAZETELERDEKİ BU TÜR İĞRENÇ OLAYLARA , HABER NİTELİKLİ YAZILAR GÖZÜYLE BAKMAYIZ,BAKAMAYIZ !AKSİNE AYNI OLAYLAR BAŞKA GENÇ KIZLARIN- SİSTEMİN KURBANLARININ - BAŞINI GELMESİN DİYE HAREMLİK-SELAMLIK'I TAVSİYE ETMEKTE, SAVUNMAKTAYIZ!!! AYRICA YUKARIDAKİ MAĞDUR AİLE DE BİR GÜN BAŞLARINA BÖYLE BİR ŞEY GELECEK DİYE BEKLEMİYORLARDI. AYNI OLAYIN BAŞINA GELMESİNİ İSTEMEYEN TÜM TOPLUMA HAREMLİK-SELAMLIK'I SAVUNMALARINI TAVSİYE EDİYORUZ...SENDİKACI,ÖĞRETMEN,MUHTAR,İŞADAMI,ASKER,POLİS...HEPSİ OKUMUŞ İNSANLAR AMA EĞİTİM ,NEFSE UYMAYA-ZİNA ETMEYE HATTA ZALİMLİĞE-SAPIKLIĞA-SÜBYANCILIĞA ENGEL DEĞİL...! KISACA "HANGİ ÇAĞDAYIZ , 21.YY , ...VS LAFLARININ İÇİ BOŞ , HEDEFİ KADIN-KIZLARI ERKEKLERİN SOFRASINA YEM YAPMAKTAN BAŞKA BİR İŞE YARAMIYOR !

26 Kasım 2015 Perşembe

Tarikatlar sizi şirke batırır Tarikatlar ,Şirk , Hurafe ve Gericilik yuvalarıdır. Peygamberin savaşı bu müşriklerle idi.

Sirk nedir Şirk ; Allaha ortak koşmak demektir . Onların çoğu ancak ortak koşarak Allah'a inanırlar. ( Yusuf 106 ) Nasıl olur ? Allahın adına yapılması gereken şeyleri , başkalarına da yaparsanız şirke batmış olursunuz.Ve şirk bağışlanmayan bir günahtır! Muhakkak ki Allah, O'na şirk koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışındaki şeyleri dilediği kimse için bağışlar. Ve kim Allah'a şirk koşarsa, o taktirde büyük bir günah işleyerek iftira etmiştir. ( Nisa 48.ayet ) En iyi Şirke batma yolları ! 1- Allahla birlikte başkasından da medet / yardım beklemek Peygamberlere , Evliyalara (! ) , Gavs ( ! ) , imam , molla , şeyh vs hiçbir kimseye dua edilmez. Herhangi bir yardım beklentisine girmek şirktir. Allah harici hiç kimse insanlara yardım edemez. Her namazda , dahi her rekatta okunan Fatiha suresine bakalım ; (Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. ( Fatiha 5.ayet ) Görüldüğü gibi yalnızca Allahtan yardım beklenir. İnsanlar bunu günde 100 kez söyleseler de , gidip başkalarından medet umabiliyorlar. Yardımı ancak Allahtan bekleyip dua edin. Allah kullarına çok yakın ve duacının duasını kabul edendir. Şayet kullarım Beni senden sorarlarsa gerçekten Ben çok yakınım. Bana dua edince duacının duasını kabul ederim; O halde onlar da Benim davetime koşsunlar ve Bana layıkiyle iman etsinler ki, doğru yola gidebilsinler. ( Bakara 186 ) Allahı peşi sıra yalvaranlara Allah ne diyor ? Muhakkak ki; Allah'tan başka dua ettikleriniz sizler gibi kullardır. Öyleyse onları çağırın. Eğer doğru sözlü iseniz böylece size (sizin duanıza) icabet etsinler (duanızı yerine getirsinler). ( Araf suresi 194.ayet ) Allah'ı bırakıp da, kendisine kıyamet gününe kadar cevap veremeyecek şeylere yalvarandan daha sapık kim olabilir? Oysa onlar, bunların yalvarışlarından habersizdirler. ( Ahkaf 5 ) Yardım istenmeyecek kimseler arasında peygamberler de vardır! Peygamber tek başına karar verip , yardımcı sıfatı olsaydı , yüzyıllarca süregelen Ortadoğudaki akan kanı durdururdu. De ki: “Ben sadece Rabbime dua ederim ve hiç kimseyi O'na ortak etmem.” ( Cin suresi 20.ayet ) Müşrikler tehlikeye düştüklerinde fıtratı gereği ( doğal yapısı gereği ) yalnızca Allaha dua ederler . Düşen bir uçaktaki Allah , Allah bağrışmaları bu yüzdendir. Gemiye bindikleri zaman dini Allah’a has kılarak O’na dua ederler. Onları kurtarıp karaya çıkardığı zaman ise bir de bakarsın ki, Allah’a ortak koşuyorlar. ( Anketbut 65 ) Tehlike geçtiğinde ise , yetiş ya falan dedim yetişti kurtardı diye anlatmaya başlar. De ki: “Sizler, açıktan ve gizlice O’na ‘Eğer bizi bundan kurtarırsa, elbette şükredenlerden olacağız’ diye dua ederken, sizi karanın ve denizin karanlıklarından (tehlikelerinden) kim kurtarır?”( Enam 63 .ayet ) De ki: “Onlardan ve her türlü sıkıntıdan sizi Allah kurtarır. Ama siz yine de O’na ortak koşuyorsunuz.” ( Enam 64 ) Allah, geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de gecenin içine sokar. Güneşi ve Ay’ı da koyduğu kanunlara boyun eğdirmiştir. Her biri belirli bir vakte kadar akıp gitmektedir. İşte bu, Allah’tır, Rabbinizdir. Mülk yalnızca O’nundur. Allah’ı bırakıp da ibadet ettikleriniz, bir çekirdek zarına bile hükmedemezler. ( Fatır 13 ) Eğer onları çağırsanız, çağrınızı duymazlar. Duysalar bile çağrınıza karşılık veremezler. Kıyamet günü de sizin ortak koştuğunuzu inkâr ederler. Bunları sana hiç kimse, hakkıyla haberdar olan (Allah) gibi haber veremez. ( Fatır 14 ) "Yok efendim onların bize karşılık veremeyeceğini biliyoruz , Allah onları sever , onların sevgisine bizim isteğimizi yerine getirir belki " diye bir düşünce var . Kardeşim aracılık şirktir ! bunu anla . Allaha dininizi öğretmeyin. Yapmayın. De ki: “Dîninizi Allah'a mı öğretiyorsunuz? Ve Allah, göklerde ve yerde olanı bilir. Ve Allah, herşeyi en iyi bilendir.” ( Hucurat 16 ) * Darda kalanın yardımına ancak Allah yetişir / sıkıntıları ancak Allah giderir * Bolluğu / rahmeti ancak Allah verir Eğer Allah sana bir zarar dokundurursa, onu yine O’ndan başka giderecek yoktur. Eğer sana bir hayır dilerse, O’nun keremini geri çevirecek de yoktur. O, hayrını kullarından dilediğine eriştirir. Ve O bağışlayandır, esirgeyendir. 2) Türbe ziyaretleri şirktir. Sınavımı geçeyim , eş bulayım , zengin olayım , şifa bulayım , affedileyim vs .. nedenlerle ülkemizde ziyaret edilirler ve ruhlarına fatiha , Allaha dua edilir , şu yatan zatın yüzü suyu hürmetine diye . Allah'ı bırakıp da, kendisine kıyamet gününe kadar bile cevap veremeyecek şeylere yalvarandan daha sapık kim olabilir? Oysa onlar, bunların yalvarışlarından habersizdirler. ( Ahkaf 5 ) Bu kişiler size ahirette bile karşılık veremeyecekler. Sen ölülere işittiremezsin! Şüphesiz sen ölülere duyuramazsın. Arkalarına dönüp kaçarlarken sağırlara da çağrıyı duyuramazsın. ,( Neml 80 ) Diriler ile ölüler de bir olmaz. Allah, dilediğine işittirir. Sen, kabirde bulunanlara işittirecek değilsin. ( Fatır 22 ) Allah, gizlediğinizi de açığa vurduğunuzu da bilir. ( Nahl 19 ) Hep cansızdırlar. Diri değildirler. Ne zaman diriltileceklerini de bilmezler. ( Nahl 21 ) 3- Allaha yaklaşmak için aracı / Vesile koymak "Allahım benim günahlarımı şu zatın yüzü suyu hürmetine bağışla " şirktir . Allah size şah damarınızdan daha yakınken , neden araya birilerini koyma ihtiyacı hissedersiniz ki? Andolsun, insanı biz yarattık. Nefsinin, kendisine fısıldadıklarını, kötülüğe teşvik telkinlerini biliriz. Biz ona şah damarından daha yakınız. ( Kaf suresi 16. ayet ) 4- Allahtan başkası adına yada başkasını düşünerek namaz kılmak. Hz. Muhammedin şefaatini kazanma amaçlı kılınan sünnet namazları şirktir. Namaz Allahın rızasını kazanmak için , Allah emrettiği için kılınır . Farz namazları haricinde insanlar namaz kılabilir ( nafile ) bunda Allah rızası aranır. Ve muhakkak ki mescidler, Allah içindir. Artık Allah ile beraber başka birine dua etmeyin. ( Cin 18 ) 5- Allahın yasalarından ayrı bir yasa koymak . Örneğin ; Haramı helal , helali haram yapan kimse kendisini Allah katında görmektedir . Sadece Allah haramı haram , helali helal yapabilir. Allah'a ortak koşanlar: 'Allah dileseydi biz de babalarımız da ortak koşmaz ve bir şeyi haram kılmazdık' diyecekler. Onlardan öncekiler de böyle yalanladılar da sonunda şiddetli azabımızı tattılar. De ki: 'Yanınızda bize karşı çıkarabileceğiniz bir bilgi var mı? Siz sadece zanna uyuyorsunuz ve tutarsız tahminlerde bulunuyorsunuz.' ( En am 148 ) 6- Herhangi bir nesnenin sizi kötülüklerden koruduğuna inanmak şirktir. Boğazınıza taktıgınız çevşen , kolye , nazar boncuğu (süs amaçlı değilde koruduğuna inanılarak takılıyorsa ) vs her türlü nesneler ..Bizi sadece Allah korur! . * Nazar boncugu konusunda şu açıkmalayı yapalım , "korumak" bilimsel olarak düşünülüpte , örneğin nazar boncuğu dikkat çektiği için insanda var olan enerjinin , bir yere odaklanıp sizi rahatsız etmesini engelleyebilir , Bu nedenle takıldığında bir sakınca yoktur ancak Nazar boncuğunun kerametli olduğuna , sanki bir sihir gibi bişey olduğuna inanmak şirke götürür. 7- Allahtan başkasından şefaat beklemek Şefaat hakkındaki şu yazıyı okumanızı tavsiye ederiz Yoksa Allah’tan başka şefaatçiler mi edindiler? De ki: “Hiçbir şeye güçleri yetmese ve düşünemiyor olsalar da mı?” ( Zümer 43 ) De ki: “Şefaat tümüyle Allah’a aittir. Göklerin ve yerin hükümranlığı O’nundur. Sonra yalnız O’na döndürüleceksiniz.” ( Zümer 44 ) Onlar, bakalım sonu nereye varacak diye ancak onun tehditlerinin gerçekleşmesini bekliyorlar. Onun tehditlerinin geleceği gün önceden onu unutmuş olanlar: «Muhakkak ki, Rabbimizin peygamberleri bize gerçeği getirmişlermiş. Bak şimdi bizim şefaatçılardan hiçbiri var mı ki, bize şefaat etsinler? Veya geri döndürülsek de yaptığımız işlerden başkasını yapsak?» diyecekler. Doğrusu onlar, kendilerine yazık ettiler ve uydurup güvendikleri şeyler yanlarından kaybolup gitmiş olacaktır. ( Araf 53 ) “O’nu bırakıp da başka ilâhlar mı edineyim? Eğer Rahmân bana bir zarar vermek istese, onların şefaati bana hiçbir fayda sağlamaz ve beni kurtaramazlar.” ( Yasin 23 ) Ey iman edenler! Hiçbir alışverişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin olmadığı kıyamet günü gelmeden önce, size rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayın. İnkâr edenler ise zalimlerin ta kendileridir. ( Bakara 254 ) Andolsun, sizi ilk defa yarattığımız gibi teker teker bize geldiniz. Size verdiğimiz dünyalık nimetleri de arkanızda bıraktınız. Hani hakkınızda Allah’ın ortakları olduğunu zannettiğiniz şefaatçilerinizi de yanınızda görmüyoruz? Artık aranızdaki bağlar tamamen kopmuş ve (Allah’ın ortağı olduklarını) iddia ettikleriniz, sizi yüzüstü bırakıp kaybolmuşlardır. ( enam 94 ) Allah’ı bırakıp, kendilerine ne zarar, ne de fayda verebilecek şeylere tapıyorlar ve “İşte bunlar Allah katında bizim şefaatçılarımızdır” diyorlar. De ki: “Siz, Allah’a göklerde ve yerde O’nun bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz!? O, onların ortak koştukları şeylerden uzaktır, yücedir.”. ( ( Yunus 18 ) Allahın lanetlediğini peygamber kurtaramaz! Şefaatle ilgili şu videoya bakınız. Çaarpıtılan ayet necm 26 yada burada cevap verilmektedir. Şefaat , bir kişiyi cehennemden cennete koyma işi değildir! Allaha ortak koşanlara müşrik denir . İyi bilin ki, halis din yalnız Allah’ındır. O’nu bırakıp da başka dostlar edinenler, “Biz onlara sadece, bizi Allah’a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz” diyorlar. Şüphesiz Allah, ayrılığa düştükleri şeyler konusunda aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı ve nankör olanları doğru yola iletmez. ( Zümer 3 ) Ayette görüldüğü gibi müşrikler , Allahı inkar edenler değil , Bizi Allaha yaklaştırsın diye ibadet eden / dua eden , ondan yardım bekleyen , Allahın sıfatlarını kullarda görenlerdir. Onlara, «gökleri ve yeri kim yaratmıştır; Güneş'i ve Ay'ı belli ölçü ve düzende tutup buyruk altına kim almıştır?» diye sorsan, «Allah...» diyecekler. O halde (Hak'tan) nasıl çevriliyorlar?! ( Ankebut 61 ) Andolsun ki onlara, kim yağdırır gökten yağmuru da onunla, ölümünden sonra diriltir yeryüzünü diye sorsan Allah derler mutlaka; de ki: Hamd Allah'a, fakat çoğu akıl etmez. ( Ankebut 63 ) Genelde şöyle bir kanı vardır , müşrikler putlara tapanlardır. hayır!! , tapılan şeyler insan da olabilir! Hemen şunu diyorlar ; iyi de biz bu insanlara tapmıyoruz . illa ki şekli olarak o kişinin önünde secdeye gitmeniz gerekmiyor . Dua edilecek , yardım beklenecek tek bir merci var o da Allah. Ahirette müşrikler kendilerine tapıldığını inkar edecekler ; De ki: şimdi baksanız a şu sizin Allahın berîsinden yalvarıb durduklarınıza, gösterin bana onlar Arzdan hangi cüz'ü yaratmışlar, yoksa onların Göklerde mi bir ortaklıkları var? Haydin bana bundan evvel bir kitab yâhud ılimden bir eser getirin eğer sadıksanız(doğru sözlülerseniz ) ( Ahkaf 4.ayet ) Allah'ı bırakıp da kıyâmet günü, kendisine cevap vermeyecek olan ve kendisine tapanlardan haberleri bile bulunmayan şeylere tapandan daha sapık kimdir ki? ( Ahkaf 5 ) Ve insanların toplandığı zaman onlar, düşman kesilirler ve kendilerine tapanların kulluklarını da inkâr ederler. ( Ahkaf suresi 6.ayet ) İbrahim, onlara dedi ki: “Sırf aranızda dünya hayatına mahsus bir sevgi (ve çıkar) uğruna Allah’ı bırakıp birtakım putlar edindiniz. Sonra kıyamet gününde kiminiz kiminizi inkâr edip tanımayacak; kiminiz kiminize lânet edecektir. Barınağınız cehennem olacaktır. Yardımcılarınız da olmayacaktır.” ( Ankebut 25 ) Görüldüğü gibi insandırlar. Muhakkak ki; Allah'tan başka dua ettikleriniz sizler gibi kullardır. Öyleyse onları çağırın. Eğer doğru sözlü iseniz böylece size (sizin duanıza) icabet etsinler (duanızı yerine getirsinler). ( Araf suresi 194.ayet ) Burada daha açık görülüyor. Müşrikler bütün yetkinin Allahta olduğunu kabul eder De ki: "Göklerden ve yerden sizlere rızık veren kimdir? Kulaklara ve gözlere malik olan kimdir? Diriyi ölüden çıkaran ve ölüyü diriden çıkaran kimdir? Ve işleri evirip çeviren kimdir? Onlar: "Allah" diyeceklerdir. Öyleyse de ki: "Peki siz yine de korkup sakınmayacak mısınız? ( Yunus 31 ) İşte bu işleri yapan Allah’dır; gerçek Rabbinizdir. Hakdan sonra da sapıklıktan başka ne vardır? O halde (Bu açık delillerden sonra imandan) nasıl çevrilirsiniz? ( Yunus 32 ) Haktan başkası sapıklıktır! Müşrik Allaha ibadet eder Hz. ibrahimden bu yana Hac ve Umre yapılmıştır . Müşrikler de hicretin 9. yılına kadar hac ve umre yapmışlardır. Onlar mekkelilerin Arafata çıkmaması gibi ibadette bazı eksiltmeler yapabilirlerdi. Ey iman edenler! Allah'a ortak koşanlar ancak bir pislikten ibarettir. Artık bu yıllarından sonra, Mescid-i Haram’a yaklaşmasınlar. Eğer yoksulluktan korkarsanız, Allah dilerse lütfuyla sizi zengin kılar. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. ( Tevbe 28) Haccı ve umreyi de Allah için tamamlayın. ( Bakara 196 ) Müşrikler , hacılara su vermek ve mescidi haramı ibadete açık tutmakla övünürlerdi. Allah onların bu övünmeleri hak etmediklerini şu ayetlerle bize bildirmişlerdir. Allah’a ortak koşanların, inkârlarına bizzat kendileri şahitlik edip dururken, Allah’ın mescitlerini imar etmeleri düşünülemez. Onların bütün amelleri boşa gitmiştir. Onlar ateşte ebedî kalacaklardır. ( Tevbe 17 ) Allah’ın mescitlerini, ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte onların doğru yolu bulanlardan olmaları umulur. ( Tevbe 18 ) Hacılara su verme ve Mescid-i Harâm'ı îmâr etme işiyle uğraşanların derecesini Allah'a ve âhiret gününe inanıp Allah yolunda savaşan kimsenin derecesiyle bir mi tutarsınız? Ve Allah, zulmeden topluluğu doğru yola sevketmez. ( Tevbe 19 ) Müşrikler , müşrikliği red eder. Müşriklerina asıl hedefi , Allaha yaklaşmaktır. Kimisi gerçekten iyi niyetle bağlanır. Bu sebeble onlar birşeyi /kişiyi Allaha tam olarak ortak koşmadıklarını düşünürler . Ve o gün hepsini de toplar da sonra Tanrıya şirk koşanlara deriz ki: Nerede size yardım edecek sanıp şirk koştuklarınız? ( Enam 22) Sonunda onların manevraları, “Rabbimiz Allah’a andolsun ki biz (O’na) ortak koşanlar değildik” demelerinden başka bir şey olmayacaktır. ( Enam 23 Bak, kendilerine karşı nasıl yalan söylediler ve düzmekte oldukları da kendilerinden kaybolup uzaklaştı. (Enam 24 ) " Biz ortak koşanlardan değildik" Kimisi de müşrik olduğunun farkına varmaz çünkü anlayarak! kuran okumuyordur. Ve kim Rahmân'ın zikrinden yüz çevirirse, şeytanı ona musallat ederiz. Böylece o (şeytan), onun yakın arkadaşı olur. ( Zuhruf 36 ) Şüphesiz bu şeytanlar onları doğru yoldan saptırırlar. Onlar ise doğru yolda olduklarını sanırlar. ( (Zuhruf 37 ) Ve insanların toplandığı zaman onlar, düşman kesilirler ve kendilerine tapanların kulluklarını da inkâr ederler. (Ahkaf 6 ) O zamanın gerçekleştiği süreçte, suçlular (şirk ehli) ümitlerini kesip susarlar. ( Rum 12 ) Onların, Allah’a koştukları ortaklardan kendileri için şefaatçılar da olmayacaktır. Artık onlar ortak koştukları şeyleri de inkâr ederler. ( Rum 13 ) O gün tanrı edinilen aracılar müşrikleri kabul etmez! Onların hepsini bir araya toplayacağımız, sonra da Allah’a ortak koşanlara, “Siz de, ortaklarınız da yerinizde bekleyin” diyeceğimiz günü düşün. Artık onların (ortak koştuklarıyla) aralarını tamamen ayırırız ve ortak koştukları derler ki: “Siz bize ibadet etmiyordunuz.” ( Yunus 28 ) “Şimdi ise sizin bize tapınmanızdan habersiz olduğumuza dair sizinle bizim aramızda şâhit olarak Allah yeter.” ( Yunus 29 ) Kendileri için destek sağlasınlar diye Allah'tan başka ilâhlar edindiler. ( Meryem 81 ) Hayır, hayır. Tapındıkları ilâhlar onların kulluğunu tanımayacak, onlara hasım, düşman, olacaklar.( Meryem 82 ) Şirke batmaması konusunda peygamberimiz bile uyarılmıştır! Andolsun, sana ve senden önceki peygamberlere şöyle vahyedildi: “Eğer Allah’a ortak koşarsan elbette amelin boşa çıkar ve elbette ziyana uğrayanlardan olursun.” ( Zümer 65 ) Hayır, yalnız Allah’a ibadet et ve şükredenlerden ol. ( Zümer 66 ) Allahı bırakıp , şeytanları dost edinmeyin! Allah bir kısmına hidayet verdi ve bir kısmına da sapıklık inip yerleşti. Çünkü, Allah’ı bırakıp şeytanları dostlar edindiler. Bir de zannederler ki, kendileri hidayettedirler. ( Araf 30 ) Uyarıya dikkat edin , bir de kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar. ALLAH bize yeter! Fakat döner, yüz çevirirlerse hemen de ki: Allah yeter bana, yoktur ondan başka tapacak, ona dayandım ve odur büyük arşın sâhibi. ( Tevbe 129 . ayet ) Ve eğer gerçekten onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorarsan, mutlaka: "Allah" derler. De ki: "Allah'tan başka taptıklarınızı gördünüz mü? Eğer Allah bana bir zarar dileseydi, O'nun zararını onlar giderebilir mi? Veya bana bir rahmet dileseydi, onun rahmetini tutabilirler mi (engelleyebilirler mi)?” De ki: “Allah bana yeter!” Tevekkül edenler (yalnız) ona tevekkül ederler (onu vekil ederler)." ( Zümer 38 ) Biz, işte böyle, her peygamber için suçlulardan bir düşman yarattık. Yol gösterici ve yardım edici olarak Rabbin yeter. ( Furkan 31 . ayet ) Ve Allah'ındır ne varsa göklerde ve ne varsa yeryüzünde ve koruyucu olarak Allah yeter. ( Nisa 132.ayet ) 'Şüphesiz benim (gerçek) kullarımın üzerinde senin bir gücün olamaz.' Vekil olarak Rabbin yeter. (isra 65 ) Nûh’tan sonra da nice nesilleri helâk ettik. Kullarının günahlarını hakkıyla bilici ve görücü olarak Rabbin yeter. (isra 17. ayet ) Bize dost yardımcı olarak kim yeter? Allah, sizin düşmanlarınızı çok daha iyi bilir. Allah, dost olarak yeter. Allah, yardımcı olarak da yeter. ( Nisa 45 . ayet ) Ey Peygamber! Sana ve sana tabi olan mü’minlere Allah yeter. (Enfal Suresi 64 ) Ve onu ummadığı yerden rızıklandırır. Kim Allah'a güvenirse O, ona yeter. Şüphesiz Allah emrini yerine getirendir. Allah her şey için bir ölçü koymuştur. ( Talak suresi 3.ayet ) Darda kalana kim yardım eder? Yahut kendisine dua ettiği zaman zorda kalmışa cevap veren ve başa gelen kötülüğü kaldıran, sizi yeryüzünün halifeleri kılan mı? Allah ile birlikte başka ilâh mı var!? Ne kadar az düşünüyorsunuz! ( Neml suresi 62.ayet ) Tövbeleri kim kabul eder? Günahları kim bağışlar? Yine onlar, çirkin bir iş yaptıkları, yahut nefislerine zulmettikleri zaman Allah’ı hatırlayıp hemen günahlarının bağışlanmasını isteyenler -ki Allah’tan başka günahları kim bağışlar- ve bile bile işledikleri (günah) üzerinde ısrar etmeyenlerdir. ( Ali imran 135 ) Allah katında (makbul) tövbe, ancak bilmeyerek günah işleyip sonra çok geçmeden tövbe edenlerin tövbesidir. İşte Allah, bunların tövbelerini kabul buyurur. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. ( Nisa 17 . ayet ) Velimiz kimdir ? Allah, iman edenlerin velisi (dostu ve destekçisi)dir. Onları karanlıklardan nura çıkarır; inkâr edenlerin velileri ise tağut'tur. Onları nurdan karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar, ateşin halkıdırlar, onda süresiz kalacaklardır. ( Bakara 257 ) Gaybı kim bilir ? De ki: “Göktekiler ve yeridekiler gaybı bilemezler, ancak Allah bilir. Onlar öldükten sonra ne zaman diriltileceklerinin de farkında değildirler.” ( Neml suresi 65 . ayet ) Bizi rızıklandıran kim ? O, yeri sizin için döşek, göğü de bina yapan, gökten su indirip onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkarandır. Öyleyse siz de bile bile Allah’a ortaklar koşmayın. ( Bakara 22.ayet ) 2 yorum: Adsız dedi ki... Şu ayetleri birde diyanetin mealli kuranını indirip (sadece meali bile yeter)mealini okuyup sonrada tefsırını okursanız bu siteyi hazırlayanların zihniyetini anlarsınız (heralde yayımlamayacakları yorum budur) 23 Ekim 2014 14:22 Adsız dedi ki... Ey mu'minler, ey muvahhidler, ey haniler... Tarikatçılarla, muşriklerle başa çıkmanız çok zordur. Bütün peygamberler bunlar uğraşmış ve bunların işkencelerine maruz kalmıştır. Allah Teala'ya şirk koşmayan siz vicdanları temiz insanlar, önce bir araya gelerek güçbirliği sağlayınız; sonra istişarelerle ve yardımlaşarak şirke karşı etkin mücadele yöntemlerini keşfetmek ve geliştirmek için stratejiler geliştiriniz. Unutmayınız ki her şeyiniz bugün müşriklerin elindedir. Onların hegemonyası altında yaşamaktasınız. Hatta bazı gafil mu'minler bu necis ve murdar insanlarla haşır neşir olmakta ve olmak zorunda kalmaktadır. Eğer cahiliye ölümüyle ölmek istemiyorsanız, en kısa zamanda birleşiniz ve hiç olmasa başınızın çaresine bakınız. Ehl-i tevhide selam olsun. . 

1 Ekim 2015 Perşembe

Geleneksel Hıristıyanlıktan Modern Hıristıyanlığa Mitraizmin Etkisi

Sevmek bir yerdeki sabah galiba. Beni bir türlü oraya götürmediler' Her sevginin başlangıcı, insan yaşamında güneşin doğduğu andır elbette. Oysa, çaba harcamadan, birilerinin kendisini sevmesini bekleyenler başarılı olamazlar hiçbir zaman... Ne sazı konuştururlar, ne neyi üflerler, ne de şiire varır dilleri... İnsanin bir ömür boyu peşinden koştuğu sevmek nedir peki? Yüreğin bir başkası için çarpması mı? Suyun yüzünde, yapraklarını ağır ağır açan bir nilüfer mi yoksa? Göç mevsimi, yaralı eşini kanatlarıyla örterek ölümü bekleyen yaban kazlarının vefası mı? Ya da kayayı delen tomurcuğun direnci mi sevmek? Kan ve gözyaşından oluşmuş bir dünyanın ortasında bile, insanı insanla kucaklaştıran duygu mu? Ya sevilmek? Bir başkasının bakışlarından biricik olduğunu anlamak mı sevilmek? Yürürken başı biraz daha dik, dudak kıvrımlarını uçarı, adımları hafif kılan, sevilmek mi yoksa? Sesin, sıcacık bir hoşgörüye bürünmesi, bütün Canlılara yönelik sevecenlik, artan coşku, sevilmekten mi hep? Ya nedir sevmemek? Küçük hesaplarla ölçüp biçmek midir karşıdakini? Hoyrat bir rüzgarın, özenle dizilmiş saksıları devirmesi mi? Dalganın saldırması mı, adı özlem olan bir kayığa? Koparıp bir çiçeği yakaya takmak mı yoksa? Kekliği kafese kapatmak mı, siyah örtüler altında ürkek doğasız bırakıp, avlarda tuzak olarak kullanmak mı sevmemek? Canlıyı soyuna nankör kılmak, sonra insanlık dersi vermek mi yoksa? Bir yudum Su uzatmaktan üşenmek mi sevmemek? Gülümsemekten kaçınmak, okşamanın ince kıyılarına inmemek mi asla? Sevilmemek nasıl bir duygu peki? Yavru kedileri boğmak mı oyun diye? Kalın topuklu çizmelerle ezmek mi başakları ya da çocukları? Nedir hiç sevilmemek? Bir çölün ortasında durmadan susamak mı? Kapıları dinlemek mi binbir korkuyla? Para biriktirmek mi aç karnına? Ökseler, pusatlar yapmak dalları ok gibi sivriltmek mi? Yaz Günleri ateşler yakmak mı kocaman bir şehrin ortasında? Ölümü izlemek mi keyifle? Nedir sevilmemek? Ne kadar yabancılaştırır insanı insana? Havada uçuşan bir sözcük müdür sevgi? Sezilir mi, tutulur mu, görülür mü? Nasıl bilinir varlığı? Yalnızca yokluğunda mı anlaşılır tadı? Önce kendini tanımakla başlar sevgi. Kendini onarmakla başlar... İnsanın, insan olma bilincini, aklıyla, yüreğiyle duymasıyla başlar... Doğanın ve yaşamın bir parçası olduğunu anlamasıyla... Yaşam benim için var. Su benim temizliğim. Ben Suyu en uzak dallara taşımalıyım... Sonra insan var... Doğanın en güzel ürünü... Üç bin yılda ayağa kalkmayı öğrenen ve beni bugüne hazırlayan insan... İlmek ilmek örülen kültürümün ilk halkası... Bir insana duyulan sevgiyle başlayan yaşam... Peki nedir sevgi? Birlikte bir gülüşü uzatmak, acıyı paylaşıp azaltmak belki de. Aynı duaya el kaldırmak. Dokunmak biraz. Kanın, damarlardan akışını hızlandırarak duymak insanın sıcaklığını... Aynı anda görebilmek bir şimşek çakımını... Ocağı birlikte üflemek ısınmak için... İnsan olmanın o eksikliğini güzelliğini sezebilmek karşılıklı. Tamamlayabilmek birbirini... Bir türlü önleyemediğimiz o ses: 'benim onurlanacağım kadar önemli ama benden bir adım geri...' diyorsa eğer, o sesi susturabilmek... Koltuklara, halılara, kristallere, markalara gösterdiğin özenin çok fazlasını gösterebilmek bir insana... Duygularını, düşüncelerini anlamaya çalışmak. Özlemlerini aramak birlikte... Benim ol ama benden bağımsız bireyliğini de koru. Olduğun gibi kal ama çoğalsın, zenginleşsin içinin erdemi... Seni ilk sevdiğim Gün gibi sürdür kişiliğini ama durmadan gelişelim birlikte... Birlikteliktir sevgi... Kimsenin kimseyi kullanmadığı... Kimsenin kimseye hükmetmediği... Kimsenin kimseyi mülkiyetine geçirmediği... Önce beni bekle duraklarda, sonra bekleyeni olmayan bütün yolcuları... Önce benim için bir şarkı söyle, sonra bütün sağırlar duysun sesini... Beni sev! Öyle sev ki, bütün insanlığı kucaklasın sevgin...

14 Kasım 2014 Cuma

TANRIYI KİMLER GÖRMÜŞTÜR?

Yas.34: 10 O günden bu yana İsrail'de Musa gibi RAB'bin yüz yüze görüştüğü bir peygamber çıkmadı.

1. Krallar Bölüm 11: 9-10 İsrail'in Tanrısı RAB, kendisine iki kez görünüp, 'Başka ilahlara tapma!' demesine karşın, Süleyman RAB'bin yolundan saptı...
Hoş.12: 3 Yakup ana rahminde kardeşinin topuğunu tuttu, Büyüyünce Tanrı'yla güreşti.
Yar.32: 28 Adam, "Artık sana Yakup değil, İsrail* denecek" dedi, "Çünkü Tanrı'yla, insanlarla güreşip yendin." D Not 32:28 "İsrail": "Tanrı'yla güreşir" anlamına gelir.
Yar.3: 21 RAB Tanrı Adem'le karısı için deriden giysiler yaptı, onları giydirdi.
Şimdi bu metinlere baktığımız da, Musa peygamberin Tanrınızla yüz yüze görüştüğü yazılı, Tanrınızın Süleyman peygambere iki defa göründüğü açıkça yazılı, Yakub peygamberin Tanrınızla güreşip onu yenerken gözlerini kapadığını düşünmüyorsunuzdur, Adem peygamber ve Havva validemizin baheçe de görmedikleri birinden saklandıklarını ve onları giydirirken gözlerini yumduklarını düşünmüyorsunuzdur. Ayrıca çok uzun olduğu için buraya yazmadığım ama Yaratılış Kitabınızın 18 bölümünde İbrahim peygamberin Tanrınızla yüz yüze görüştüğünü umarım unutmamışsınızdır.
Tanrının görülmesiyle ilgili sizin inandığınız Kutsal Kitabınızın üç değişik kabulü vardır. Bunlar şöyledir:
1- Eski Antlaşmaya ve Yahudilere göre Tanrı bir çok kişiye kendisini göstermiştir... Bununla ilgili ayetler yukarıda var.
2- Yeni Antlaşmanızın Yuhanna Kitabına göre, Meryemoğlu İsa Mesih'e (as) kadar Tanrıyı hiç kimse görmemiştir, Tanrınız, Meryemoğlu İsa Mesih'in (as) bedeniyle görülmüş ve onunla tanınmıştır. Bununla ilgili ayetleri siz yazmışsınız.
3- Pavlusa göre ise; Bırakın Meryemoğlu İsa Mesih'le (as) Tanrının görülmesini, Tanrı Hiç bir zaman görülmez ve ölmez. Bununla ilgili ayet:
1.Timoteus 1:17 Onur ve yücelik sonsuzlara dek tüm çağların Kralı olan ölümsüz, görünmez tek Tanrı'nın olsun. Amin.
İşte görüldüğü gibi 3 farklı yaklaşım, Ama Eski Antlaşmayı incelediğimiz de, Dua edildiğin de, gelen görünen bir tanrıdan söz edemeyiz. Meryemoğlu İsa Mesih'in (as) yaşamında da bu durum böyledir.
Size sorduğum ikinci soruya ki aşağıya yazıyorum:
Meryemoğlu İsa Mesih kendi yaşamında dua edip tapınırken, ona kim geliyordu?
Bu soruya Meryemoğlu İsa Mesih'in (as) zaten kendisi Tanrıydı demek istemişsiniz. Ama size de kaç defa sordum, Meryemoğlu İsa Mesih'in (as) Kendisi nerede "BEN SİZİN TANRINIZIM" dediyse buyurun buraya yazın. Aksine şimdi size bir ayet yazacağım:
Luk.6: 12 O günlerde İsa, dua etmek için dağa çıktı ve bütün geceyi Tanrı'ya dua ederek geçirdi.
Bakınız, akıl var mantık var, sizin Tanrınızın bu ayete göre, dua ettiği bir Tanrısı var. Sizin Tanrınız, kendi Tanrısı için Kutsal Kitabınız'da şöyle diyor:
Yu.14: 28 ... Çünkü Baba benden üstündür.
Siz tüm bunlara rağmen, kendisinin söylemediği bir şeyi Meryemoğlu İsa Mesih'e (as) yakıştırarak onu Tanrılaştırmaya çalışıyorsunuz. Gelin bu inadınızdan vazgeçin. İblisin sizleri ayartmasına fırsat vermeyin.
Eğer sizler gerçekten Meryemoğlu İsa Mesih'e (as) bağlıysanız, gerçekten onu seviyorsanız, öyleyse onun Rabbine, onun Allah'ına dua edin. O Allah'a kul olun.
Çık.24: 9 Sonra Musa, Harun, Nadav, Avihu ve İsrail ileri gelenlerinden yetmiş kişi dağa çıkarak
Çık.24: 10 İsrail'in Tanrısı'nı gördüler. Tanrı'nın ayakları altında laciverttaşını andıran bir döşeme vardı. Gök gibi duruydu.
Çık.24: 11 Tanrı İsrail soylularına zarar vermedi. Tanrı'yı gördüler, sonra yiyip içtiler.
Sevgili kardeşlerim bakınız, yalnız Hz. Musa (as) değil, onunla beraber olan 70 kişi Tanrılarını görmüşler ve gördükleri Tanrının ayakları altında lacivert taşını andıran bir döşeme varmış... Şimdi İsrail Halkı bu insanlara Tanrının şeklini şemailini sordu veya sormadı, buda tamamen farklı bir konu. Ama ana konu, Meryemoğlu İsa Mesih'ten (as) önce Tanrının görünüp görünmediğidir.
Sizin Kutsal Kitabınıza baktığımızda göründüğü çok açık. Ama Yeni Antlaşmanıza bakacak olursak, görünmemiştir. Aslada görünmez... Burada eğer bir problem varsa, bu Yeni Antlaşmanın sorunudur. Eski Antlaşma yoruma gerek kalmayacak bir şekil de açıkça görüldüğünü söylemektedir. İbrahim (as) peygamberin kıssasına iyice bakın orada zaten insan olarak göründüğü yazılı. Bu konuyla ilgili son olarak şu ayetleri de yazalım ve konuyu kapatayım.
Çık.24: 16 RAB'bin görkemi Sina Dağı'nın üzerine indi. Bulut dağı altı gün örttü. Yedinci gün RAB bulutun içinden Musa'ya seslendi.
Çık.24: 17 RAB'bin görkemi İsrailliler'e dağın doruğunda yakıcı bir ateş gibi görünüyordu.
Ayetlerde gördüğünüz gibi, Tanrı bütün İsraile başka bir şekilde zaten kendisini ifade etmiştir. Ama bazı seçtiği kişilere bizzat görünmüştür. Bu durumda Yuhanna, yazarının kim olduğu belli olmayan Yuhanna İncili, Eski Antlaşmayla ve Pavlusla taban tabana zıt düşmüştür. Bu gayet açıktır.

22 Eylül 2013 Pazar

İncil, Hıristiyanlık, papa



“Siz kendi ellerinizle yonttuğunuz bu putlara mı tapıyorsunuz? 
Oysa sizi de yaptığınız şeyleri de yaratan Allah’tır”Saffat Suresi 95-96: 
”O halde Allah’ı bırakıp da size hiçbir fayda ve zarar vermeyecek nesnelere mi tapıyorsunuz?”  Enbiya Suresi 66. ayet:
     İsa ve kayıp tanrıça ( Ayna yayınları: Sayfa 17) : ” Yıllar süren titiz araştırmalardan sonra, Hıristiyanlığın geleneksel  tarihinin en iyi ihtimalle ümitsiz bir şekilde yanlış olduğu ve en kötü ihtimalle bir sürü yalan olduğu sonucuna varmıştık. Kanıtlar, bizim, düşünülemez olanı düşündüğümüzü gösteriyordu. Hıristiyanlık birinci yüzyıldaki bir Mesih kültü değil, antik Pagan Gizem dininin Yahudi bir uyarlamasıydı. Tarihsel bir İsa’nın var olmuş olduğuna dair herhangi bir kanıt bulamadık.”
    Hıristiyan olan Arthur Weigall, Hıristiyanlığımızdaki putperestlik isimli kitabında: Hıristiyanlıkla; Antik Mısır, Roma, İran, Yunan ve Hint pagan- putperest inançlarındaki üzeri örtülmesi mümkün olmayan ortak özellikleri tüm açıklığı ile itiraf etmektedir.

                                                                 Şaka niyetine
     Amerika Savunma Bakanlığı’nın (Pentagon) savunma istihbaratına müsteşar yardımcısı olarak atanan Korgeneral William Boykin.NBC televizyonu Boykin’in kilisilerde ibadet sırasında askeri üniformayla yaptığı bazı konuşmaların video görüntülerini yayınladı. İşte üst düzey bir Amerikalı yetkilinin İslamiyet üzerine yaptığı açıklamalar.  (Somalili eski bir komutan’ın sözleri üzerine) “Amerika beni asla ele geçiremez çünkü Allah beni korur diyorsun. Sen de biliyorsun ki benim Tanrım seninkinden büyük. Benim Tanrım gerçek senin ki ise put.” (Sabah,18.10.2003 )
                                                Herkes önce kendine baksın!
                                    Bir Hıristiyan soruyor, Hıristiyanlar cevaplıyor
                                           Hıristiyanlık’ta azizler, ikonlar, heykeller




     Katolik kilisesi açık bir şekilde Mesih‘in, Meryem‘in ve azizlerin tasvir ve heykellerine tapınıp onları şereflendirmek gerektiğini öğretir (Catéchisme de l‘Eglise Catholique, Ssyfa 308-309,536-537)

     Katolik kilisesi öncülerinden biri olan Akinalı Tomas açık bir şekilde ‘Mesih‘e tapındığımız gibi O‘nun haçına da aynı şekilde tapınırız‘ der ve ‘haça da dua yöneltilme‘ sinden söz eder (Somme Théologique, cilt III, sayfa 253-270)
     Hatta bazı kiliselerde direkt olarak haça yöneltilmiş dualar vardır. ‘Ey Mesih‘in kanlı haçı’.


             Resme çiçekler
     - Nedense bu sahne bana Budizmi hatırlatır!-
Yanlış anlaşılmasın, kimsenin dini inancını rencide etme, aşağılama gibi bir niyetimiz yok. Ama kendilerine bakmadan dinime saldırana da cevap hakkım vardır herhalde!
 

Soruyu mezhepsel bazda sormuyorum, sadece resim olarak: Hangi İsa?



                                                         İkon, heykellere devam
                                             

    Hıristiyanlık ve Meryem Ana konusu “Oryantalistlerin sorularına cevaplar’ bölümünde.
                                                            Tahrif edilmiş kitaplar
  “Vay olsun o kimselere ki kendi elleriyle kitabı yazıp daha sonra dediler ki bu Allah’ın indirdiğidir” (Bakara, 79)
   Prof. Dr. Richard Friedman’a göre, Tevrat‘ı peygamber Yermiah ve havarisi Baruh ben-neriya yazmıştır. ( Yahudi yayın organı Şalom Gazetesi: 13 Mayıs 1987) Ayrıca, Tevrat’ı yazdığı söylenen Hz. Musa’nın, yine Tevrat’ta öldüğü ve gömüldüğü yerlerden bahsedilmesi ( Tesniye: 34/6 : “Rabbin sözüne göre; Rabbin kulu Musa orada, Moab diyarında öldü  ve Moab diyarında Beyt-peor karşısındaki derede onu gömdü” ) Tevrat’ın daha sonra yazıldığının kanıtıdır.”İncil’i Allah indirmemiş, hatta onu değişik peygamberlere tek tek yazdırılmamıştır.” ( Kuran ve kutsal kitap, John Gılchrıst) Hz. İsa’nın tebliğ ettiği İncil, günümüzde, elimizde bulunan İncil değildir. Bunun en büyük delili yine İncil’de bulunmaktadır: “İsa. Tanrının İncil’ini tebliğ ederek Galile’ye gelir. ” (Markos : 1/14) , H.z İsa hangi İncil’i tebliğ ediyor, anlatıyordu? Matta’yı mı, Luka’yı mı vb  yoksa 300 sene sonra yasaklanacak İznik konsülünün reddettiği İncil’leri mi?  Günümüzdeki İncil şu an Hz. İsa’nın hayat öyküsünü içerir, peki Hz. İsa insanlara neyi anlatıyordu, kendi hayat hikayesini mi, doğumunu mu? Asıl soru ise şu: Matta’ya göre İncil varda, İsa’ya göre İncil neden yok? Ayrca ifade edelim ki eldeki en eski İncil Yunancadır. Hz. İsa ise İbranice konuşurdu.
   Tüm bunlar elimizdeki Tevrat ve İncil’in bozulduğunu gösteren delillerdir.
  Tevrat 39, İncil 27 bölümden oluşur. Hıristiyanlar, K.Mukaddesin tamamına (yani sadece İncil’e değil, Tevrat, İncil, Zebur üçünü birden) inanırlar. Yahudiler ise sadece eski Ahit’e – Tevrat’a inanır.
    Thomas Paine’nin(1737-1809) “The Age of Reason” (Aydınlanma Dönemi): “Ahd-i Atik’in (Tevrat’ın) müstehcen hikâye’lerle, şehevîliklerle, gaddarlıklarla, intikamcılıklarla dolu sayfalarını okuduğumuzda bu kitabın Tanrı sözleri olmaktan ziyade şeytan sözleri olduğunu söylemenin daha uygun olduğunu anlarız, … Bu kitab(ları) Tanrı kitabı olarak benimsemeyi Yaratan’a (Tanrı’ya) karşı saygısızlık sayarım” derken Lloyd M. Graham’in, “Deceptions and Myths of the Bible” (İncil’in Aldatıcı ve Efsanevî yönleri) adle eserinde: “… ‘Kutsal Kitap’ gerçekten kutsal mıdır? Gerçekten Tanrının sözleri midir? (Hayır) İncil’de kutsal olan bir şey olmadığı gibi bu kitap Tanrı sözleri de değildir. Bu kitap Tanrı’dan esinlenmis azizler tarafından değil fakat iktidara susamış (muhteris) papazlar tarafından yazılmıştır. İncil Tanrı sözleri değil fakat putperestlik dönemine ait kaynaklardan aşırılmış (şeylerle dolu bir kitap’tır).” Der.
       Daniel  Wickwire: Kitap olarak İncil’i de İsa yazmadı. Onu kaleme alan kişiler, İsa’nın bunun için tayin ettiği elçilerdir. Elçiler, Kutsal Ruh’un denetimi altında yazarak tanık oldukları olayları ve kendi anlayışlarını ifade tarzlarını birleştirerek Tanrı’nın istediği sözleri yazdılar. Esin Tanrı’nın nefesidir. Kutsal Ruh yanlışlık olmadan, her kelimeyi denetleyerek yazdırıyordu.
    Yeni Yaşam Yayınları’nın yayınladığı İncil’den: “İncil’e göre, İsa Mesih’in kendisi ne bir kitap yazdı, ne de gökten kendisine bir kitap indirildi. Buna karşılık İncil’de İsa’nın, Tanrıyı bize açıklamak için dünyaya gelmiş olan “Tanrı Sözü” olduğu belirtilir (Yuhanna 1:1-18)”
   Hz. İsa teslise göre Tanrı’nın üç kimliğinden biri ve Tanrı’ya eşit ise kendinden üstün bir otoriteden direktif alan bir emir kulu gibi, “O beni gönderdi, Tanrı sözünü duyurayım Tıpkı bana öğrettiği gibi konuşuyorum” demezdi.  Sözlerini insanlara duyurmak için gönderen bir Tanrı varsa ve kendiliğinden konuşmuyorsa, duyurduğu bu Tanrı Söz’leri de apaçık vahiy (Tanrı’dan alınan sözler) olur. Hz. İsa, kendisini gönderen Tanrı’nın Buyruklarını-Müjdesini insanlara duyurmuştur. Önemli olan bunların ne olduğudur.
                                 
                                          K. Mukaddes’te tanrı tasviri
  Yorulan : “… Ve tanrı yaptığı işi yedinci günde bitirdi ve yaptığı bütün işten yedinci günde istirahat etti, dinlendi…” (Tekvin; 2/2-3, Çıkış; 31/17) Kim dinlenir, tabi ki yorulan tanrılar.
  Pişman olan, acı duyan: ” Ve Rab yeryüzünde insanı yarattığına pişman oldu ve yüreğinde acı duydu ” (Tekvin; 6/6).
  Güreşte yenilen: ” Ve Yakup, seher sökünceye kadar bir adamla güreşti… (adamı yenince) adam Yakup’a dedi: Adın nedir ? Yakup. Yine adam ona, “artık sana Yakup değil, ancak İsraildenecek çünkü insanlarla ve Allah ile uğraşıp onları yendin. ” (Tekvin; 33/24-29) ( Ayrıca bakınız aynı sayfa, dipnot)
  Korkak : ” Ve rab derede oturanlar, kovamadı, çünkü demirden savaş arabaları vardı.” (Hakimler; 1/19)
  Kinci bir tanrı: ” Rab diyor, seninle milletleri, atı ve binicisini, cenk arabasını ve binicisini, erkeği ve kadını, kocamış adamı ve genci, genç adamı ve ere varmamış kızı, çobanı ve sürüsünü, çiftçiyi ve çiftini, valileri ve kaymakamları kıracağım.” (Yaremya; 51/20-26)
  Sarhoş: “Şaraptan bağıran yiğit gibi uyandı tanrı ” ( Mezmurlar; 79/65)
  Öfkeli: ” Burnundan duman yükseldi, ağzından ateş yiyip bitirdi.” ( Samuel; 22/9 )
  Uyuyan: ” Kalk, uyan niçin uyuyorsun ya rab ” ( Mezmurlar; 44/23 )
  Tanrı Uykuda: Katoliklerin ruhani lideri Papa 16. Benediktus, Aziz Petrus Meydanı’nda son kez halkın önüne çıktı. Kiliseyi bu kadar canlı gördüğü için duygulandığını da ifade eden Papa, göreve geldiği 2005 yılından beri omuzlarına ağır bir yük bindiğini söyleyerek, “Bu dönemde Tanrı bana her daim yol gösterdi” diyerek sözlerine şöyle devam etti: “Son dönemde Kilise’nin zor dönemleri de güzel dönemleri de oldu. Sular dalgalıydı, rüzgar ters esiyordu ve Tanrı sanki uykuda gibiydi, ama ben her zaman Tanrı’nın bu teknede olduğunu biliyordum. Bu tekne Kilise’nin, benim değil.” ( 28 Şubat 2013)
  İslâm’ın ilahı, Allah (C.C) Kuran da nasıl anlatılır : ” O (Allah) görüleni de görülmeyeni de bilen, kendisinden başka tanrı olmayan Allah’tır. O, acıyıcı olandır, acıyandır. O, kendinden başka tanrı olmayan, hükümran, çok kutsal, esenlik veren, güvenlik veren, görüp gözeten, güçlü, buyruğunu her şeye geçiren, ulu olan Allah’tır. Allah müşriklerin ( putperest, Yahudi ve Hıristiyanların) ileri sürdüğü sıfatlardan ( yorulan, yenilen…) münezzehtir. O, var eden, güzel yaratan, yarattıklarına şekil veren, en güzel isimler kendisinin olan Allah’tır. Göklerde ve yerde olanlar O’nu tespih ederler. O güçlüdür, her şeye hakimdir” (Haşr; 22-24) ” Andolsun bize hiç bir zaman yorgunluk çökmedi.” ( Kaf, 38)
                          
     
                                         K. Mukaddes’te peygamberler

    Hz. Lut’a (as) iftira : Lut (A.S)’a iki kızı, şarap içirip sıra ile yanlarına girip, onunla yatıp, babalarından hamile kalırlar.(Tekvin : 33-36)
    Yahuda peygambere iftira : Gelini ile yatıp , hamile kalınca onun yakılmasını emreden bir kayınpeder. (Tekvin : 38/15-25)
    Davud’a (as) iftira : Bir komutanın karısı ile yatıp hamile kalınca, kocasını savaşa gönderip ölmesi için tezgah hazırlayıp, sonra da dul eşi ile evlenir. (I. Samuel : 2-27). Oğlu Amnon kız kardeşi Tamar ile zorla yatıp onu “alçaltır” ( I. Samuel : 13/1-39)
   Hz. Nuh’a (as) iftira: Nuh’a oğlu tecavüz eder Ve Nuh, çiftçi olmağa başladı ve bir bağ dikti, ve şaraptan içip sarhoş oldu ve çadırının içinde çıplak oldu…Ve Nuh, şarabından ayıldı ve küçük oğlunun kendisine yaptığını(…) anladı ve dedi: Kenan lanetli olsun; kardeşlerine kullar kulu olacaktır.” ( Tekvin: 9/20-25 )

                                              K. Mukaddes nasıl bir kitaptır?
   “Ben size diyorum ki kimde varsa ona daha çok verilecektir. Ama kimde yoksa kendisinde olunan da alınacaktır. Üzerinde kral olmamı istemeyen düşmanlarıma gelince, onları buraya getirin ve gözümün önünde öldürün” ( Lula: 19: 26-27)
   “Yeryüzüne barış getirmeye geldiğimi sanmayın! Ben barış değil, kılıç getirmeye geldim. Çünkü ben oğula babasının, kızla anasının, gelinle kaynanasının arasına ayrılık sokmaya geldim. İnsanın düşmanları, kendi av halkı olacaktır.”  ( Matta:10-34-36 )
   Kalça, karın, göbek yuvarlağı, göğüs, boyun, göz, saç, dudaktan vs bahseden bölümleri ( Neşideler neşidesi 7:1-13) dışında, Yahudi olmayanların yabani hayvan kabul edildiği ( Tesniye : 8/ 21-22), Fırat ırmağı civarının tanrı tarafından Yahudilere verildiği ( Tesniye : 12/24), insanların kasaplık koyun gibi ölüm gününe hazırlanmayı emreden (Yaremya : 13/3), insanları delik deşik edip çocukların yere çalınıp, karılarının kirletilmesini emreden ( İşaya: 13/15-16) vb ayetleri bulunmaktadır.
           K. Mukaddes insan mahsulü olduğu için, içinde birbiri ile çelişen pek çok ayet bulunmaktadır.
  • Şela kimin oğlu? : Arpakşad’ın ( Tekvin: 11-12) – Kainan’ın (Lukas: 3-36)
  • Harun (A.S) nerede öldü? : Hor dağında ( sayılar . 20-28) – Mosereya’da ( Tesniye :10-6)
  • Davud ( A.S)’u kim tahrik etti? : Tanrı (II.Samuel: 21/1) – Şeytan (Tarihler : 21-8)
  • Yehoyakin kaç yaşında kral oldu? : 18 yaşında (II.Krallar : 24-8) – Sekiz (II.Tarihler : 36-9)
  • Nuh (A.S) her canlıdan kaçar tane aldı? : İkişer ( Tekvin : 6-19) – Yedişer (Tekvin : 7-2)
  • Ahazya kaç yaşında kral oldu? : Yirmi iki ( II.Krallar : 8-26 ) – Kırkiki ( II.Tarihler: 22-7)
  • Saulun kızı Mikal çocuk doğurdu mu? : Çocuğu olmadı (I. Samuel : 6-23) – Beş çocuğu oldu ( I. Sauel : 21-8)
  • İnsan kaç yıl yaşayabilir? : En çok 120 yıl: ( Tekvin 6-3) – 403 yıl ( Tekvin : 11-13)
  • Tanrı yorulur mu? : Rab yorulmaz : ( İşaya : 40-28) – İstirahat eder.( Tekvin : 2-3)
  • Hz. İsa, Hz.Davud’un oğlu mu? : Evet Davud’un oğlu (Luka : 18-38) – Hayır, tanrının oğlu (Matta : 22-45)
  • Yusuf (A.S) ‘ın babası kim? : Yakup ( Matta: 1-16) – Heli (Luka : 3-23)
  • İbrahim’den Davud’a kaç nesil vardır? : 14 (Matta : 1-17) – 15 (Luka: 3-31-34)
  • Eriha’dan çıkarken İsa’dan kaç kör yardım istedi? : İki : (Matta: 20-30) – Bir (Markos : 10-46)
  • Hz. İsa ‘ nın şehadeti doğru mudur? : Evet (Yuhanna: 5-31) – Hayır ( Yuhanna: 8-14)
  • Haçı kim taşıdı? : Simon (Luka : 23-26) – İsa (Yuhanna : 19-17)
  • Yahuda İsa’yı öptümü? : Öptü (Matta : 26-49) – Öpmedi ( Luka: 22-49)
  • Kabirden çııkan cinlenmişler kaç kişi idi? : İki (Matta : 8-28) – Bir (Markos:5-7)
  • Hz. İsa’yı kim kabre koydu?: Yusuf ve Nikodimus (Markos: 15-46) – Sadece Yusuf: ( Yuhanna:19-42)
  • Mezarda kaç melek göründü? : Bir (Matta: 28-2) – İki (Yuhanna : 20-12)
      Yaratılış merdiveninde farklı basamaklar olduğunu herkes doğal olarak kabul eder; önce inorganik nesneler, bitiler ve hayvanlar âlem, sonra konuşan, yaratıklar ve hepsinin üstünde Yahudiler.” ( Siyonizm ve ırkçılık, Ankara Üniversitesi Siy. Bilg. Fak. Yay., Sources de la pense’e juive contemporaine, Sf: 49):  “Ve Allah’ın Rab ( Yehova) o milletleri senin önünden azar, azar kovacak, onları çabukça bitiremezsin yoksa senin üzerine kır hayvanları (Goyim)  çoğalır ve Yahova onların krallarını senin eline verecek.” ( Tesniye, Bab: 22/24) İsrailli haham Rabbi Shim’on: ” Yahudi olmayanların en iyisi  mi; öldür. Yılanın en iyisi mi; beynini parçala.” ( İsael Shahak, Jewish History, S:78)
   Hıristiyan teslise (Baba- Oğul- Ruhul Kudüs) inanırlar. Baba doğmamış, oğul ve ruh doğmuştur. Üçü her zaman bir arada idiler: “Ben ve Baba biriz.” (Yuhanna, 10/25-30 )
  Morkos : ( 13-32) :” Ne melekler, ne de oğul, babadan başka kimse bir şey bilmez.”
   Markos : ( 10-18): ” İsa dedi: Birden başka kimse iyi değildir o da Allah’tır “
      İsa, baba ile bir olsa onun gibi her şeyi bilmesi gerekmez mi?


                        K. Mukaddes’in  Bozulmamış yerlerinden
                                              İsa vahiy almıştır!
   “Müjdeyi iletmek için beni gönderdi.” (Luka-4),  “Oralarda da tanrı sözünü duyurayım. Bunun için çıkıp geldim.” (Markos-1) , ” Bunun için ne söylüyorsam, Baba’nın bana söylediği gibi söylüyorum.” (Yuhanna-12) , ” Bu öğretinin Tanrı’dan mı olduğunu, yoksa kendiliğimden mi konuştuğumu bilecektir.” (Yuhanna-7), ” Ben O’ndan işittiklerimi dünyaya bildiriyorum.” (Yuhanna-8), “İşittiğiniz söz benim değil, beni gönderen Baba’nındır.” (Yuhanna-14)
                                            O  (as) Peygamberdir!
  Matta, (10:40-41) İsa Havarilere hitaben: “Sizi kabul eden. Beni kabul etmiş olur. Beni kabul eden, beni peygamber olarak göndereni kabul etmiş olur. Bir peygamberi peygamber olduğu için kabul eden, peygambere yaraşan bir ödül alacaktır.”
  Matta (1:1): “İbrahim oğlu, Davut oğlu İsa Mesih’in soy kaydı şöyledir.” diye başlar.
  O (as) insan olmasa idi atalarından nasıl bahsedilebilirdi ki?
  Matta (19:16-17): Bir gün bir kimse İsa’ya “Ey iyi ve hayırlı öğretici!” diye hitap ettiğinde İsa (as) ona “Bana niçin iyi diyorsun? İyi ancak Allah’tır.”
  Kendi tanrı olsa idi kendisini de iyi sıfatı ile vasıflandırması gerekirdi.
  Yuhanna (17:1-3) : Mesih, gözlerini semaya kaldırıp yegane yaratıcı olan Allah’a dua ile,  “ İnsanlara senin biricik yaratıcı olduğunu ve beni peygamber olarak gönderdiğini bilmek vaciptir”
  Matta (4: 10): Şeytan, Mesih’in kendisine secde etmesi için davette bulundu; Ona dünyanın memleketlerim ve güzelliklerini gösterip: “Bana secde et, bunların hepsini sana vereyim”, dediğinde, Mesih ona: “Her insana Rab  Allah’tan başkasına ibadet ve secde etmemek yazılmıştır” diye cevap verdi.

     Baba, oğul mecazi anlamda kullanılmış olabilir mi? Bu mecaz, zamanla asıl anlam gibi algılanmış olabilir mi?
   Yuhanna (20:17): İsa, Havarilere: “Ben babama ve babanıza, Allah’ıma ve Allah’ınıza giderim”
  Matta (5-9) : ” Ne mutlu sulh edicilere, çünkü onlar Allah oğulları çağrılacaklar”
   Matta (6-14): ” İnsanların suçlarını bağışlarsanız, semavi babanız da size bağışlar.”
   I. Yuhanna (5-19) : “Biliriz ki biz Allah’tanız.”
    Tanrı tüm insanların babası (Rabbi)’dir. Hıristiyanlar İsa (as) söz konusu olunca baba, oğul kelimelerini hakiki manalarında, diğer insanlar söz konusu olunca mecazi manalarda anlamaktadırlar. Bu ayırımın sebebi nedir?  K. Mukaddes’te tevhid- Allah’ın bir olması:
Tesniye (4-39) : “Yukarıda göklerde ve aşağıda yerde Rab, o Allah’tır başka yoktur”
Tesniye (6-4) : ” Dinle ey İsrail: Allah’ınız Rab, bir olan Rabtir.”
Tesniye (32-39) :” Şimdi görün ki, ben O’yum, katımda ilah yoktur”
I. Samuel (2-2) :” … Senden başka ilah yoktur.”
I. Krallar (8-60) : “… Rab, Allah olan odur, ondan başka yoktur.”
İsaya (45-5,6) : ” Rab benim ve başkası yoktur, benden başka Allah yoktur”
İsa (A.S) Allah’ın kulu ve Resulüdür:
Matta (12-18) : ” İşte benim seçtiğim kulum”
Luka (24-19) : “… Kudretli bir peygamber olan Nasıralı İsa.”
       Kuran Hıristiyanlara şöyle seslenmektedir:  “Ey kitap ehli. Dininizde aşırı gitmeyin. Allah hakkında yalnız gerçeği söyleyin. Meryem oğlu İsa Mesih Sadece Allah’ın peygamberleridir.(Allah) üçtür demeyin, bundan vazgeçin. ” (Nisa Suresi, 171)
      

                İnciller tanrı esinlemesi mi konsillerin seçmesi mi?
    Daniel Wickwire’in ‘Kutsal Kitabın Değişmezliği’ kitabından: ”Roma Katoliklerinin ağırlığını ortaya koymasıyla Trent Konsili’nde  Latince Vulgata’nın  tek otantik nüsha olarak kabul edilmesi üzerine, Katoliklerle Doğu Ortodoksları arasında ayrılık meydana gelmiştir. Doğu Ortodoksları, otantik nüsha olarak Septuagint’i kabul etmiş, reform yanlısı Protestanlar ise, Eski Ahid kısmı olarak, Yahudi versionunu esas almışlardır.” 
    Tabii yazar burada her 3 Hıristiyan mezhebinin de farklı farklı bölümlerden oluşan 3 ayrı incil’e - Sadece Tevrat üzerindeki faklılıkları açıklayacak olursak: Tevrat’ın son 6 kitabı konusunda Ortodokslar, Katolikler’den farklı olarak 4 bölüm daha ilave etmektedirler (MS. 1612 Kudüs konsilinde ) Bu 6 kitap Katoliklerde 13 bölümden, Ortodokslarda ise 17 bölümden oluşur. Bunun sebebi, Ortodoksların Tevrat olarak, kendi dillerinde Yunanca ilk tercüme olan, yine 45 bölümden oluşan Septuagint’i esas almalarıdır. Bu durumda Katolikler, kendi dilleri Latince’ye tercüme edilen ve Yahudilerin Tevratı ile uyuşmadığı için çıkarılan (Ortodoksların kabul ettikleri) 4 bölüm hariç, 45 kitaptan oluşan ve Vulgate ismini alarak, yeniden düzenlenmiş olan, Kutsal Kitaptaki Septuagint’i esas almış oldular. Bu durumda Katolikler ve Ortodoksların Tevrat Kanonu, Protestanlardan 6 kitap daha fazladır. Protestanlar ise bu 6 kitabı bütün bölümleriyle reddettiler. Sonuçta Protestanların kutsal kitabı 66 bölüm (Tevrat 39, İncil 27 bölüm), Katolik ve Ortodoksların ise 72 bölümdür (Tevrat 45, İncil 27 bölüm).Ayrıca Katolikler ve Ortodoksların, Protestanlarla olduğu gibi kendi aralarında da farklılıklar (6 kitap arasındaki 4 bölüm) bulunmaktadır. Ayrıca Daniel Wickwire, Apokrifa Kitapları Nedir? adlı çalışmasında: “İncil’de, İsa ve elçileri tam 2.559 kez Tevrat, Zebur ve peygamberler’den alınma vardır. Bunlardan hiçbiri Apokrifik bir kısımdan alınmış değildir. Mesih ve elçileri Apokrifa hakkında bilgi sahibiydiler, fakat İsa ve elçiler Apokrifa yazılarından bir kez bile alıntı ya da aktarma yapmamışlardır. Bu yazılarla ilişkisi olan bir peygamber bile yoktur, ve bu kitaplar Tanrı esini olarak asla kabul edilemez. ..Erken dönem kilisesindeki misyonerler, Grekçe konuşan dünyada misyonerlik yaparken, Grekçe yazılmış olan Septuagint’ten alıntılar ve daha sonra Yahudiler tarafından kanon dışı olarak tanımlanan kitaplardan da alıntılar yapmaktan ve bunlara referans vermekten çekinmediler.   Örneğin, kanonik İncil’deki Yahuda 14-16, apokrif Enok kitabından (Enok 1:19) alıntı yapmaktadır. Yakup 1:19, Sirak Kitabı 5:11 ve İbraniler 11:37’de, Apokrif The Martyrdom of Isaiah’ta (işaya’nın şahadeti) bulunmaktadır. Yuhanna’ya göre İncil’deki 7:38 ile Yakup 4:5’in kaynakları bilinmemektedir. (The New Catholic Bible) Bu sözler’in hiçbir Eski Ahid kitabında olmadığını belirtmektedir.” demektedir. Yine ayrıca ” Tomas İncili dünya üzerinde bulunan kitaplar arasında Hz. İsa’nın sözlerini en doğru ve en eski yazılmış tek kitaptır.” görüşü resmi katolik görüşü iken diğer incillerin esinti kayağı ne yapıyordu diye sormamız gerekmez mi? Yine İncil’de farklı İncil nüshalarına karşı mücadele – savaşın izleri vardır : 10. Bölüm, Pavlus’un Korintlilere ikinci mektubu :11. Bölüm, 4.ayet: Çünkü size gelen ve bizim tanıttığımızdan değişik bir İsa’yı tanıtanları pekâlâ hoş görüyorsunuz. Ayrıca, aldığınız ruhtan farklı bir ruhu ve kabul ettiğinizden farklı bir müjdeyi kabul ederek bunları hoş görüyorsunuz.”  -  inandığını da eklersek aşağıdaki ayeti nasıl yorumlayacaklar acaba?:  
   “Bu kitaptaki peygamberlik sözlerini duyan herkesi uyarıyorum! Her kim bu sözlere bir şey katarsa, Tanrı da bu kitapta yazılı belaları ona katacaktır. Her kim bu peygamberlik kitabının sözlerinden bir şey çıkarırsa, Tanrı da bu kitapta yazılı yaşam ağacından ve kutsal kentten ona düşen payı çıkaracaktır. ” (Vahiy – 22: 18-19)

                                                       Misyonerlik
    II. Vatikan Konsil’inde (1962–65) “Bedenlenmiş oğlunda tam olarak milletine görünen Tanrı, her devrin kültür tiplerine göre konuşmuştur.”( Prof Dr Mehmet Aydın, Hıristiyan Genel Konsilleri ve II. Vatikan Konsili, Konya-1991, s. 88 ) kararı alınır.
   Fransa Katolik Enstitüsü profesörlerinden J. Danielou misyonerlere şu tavsiyede bulunur: “Müslümanlara sevgi ile yaklaşınız. Hz. Muhammed (s.a.s.)’i yalanlamayınız. Hz. İsa için Allah’ın oğludur demeyiniz. Çünkü Müslümanlar bunu kabul etmezler. Daha çok onların kendi milletiyle ve dinî değerleriyle alâkâlarını kesmeye ya da zayıflatmaya çalışınız.” (Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Türkiye’de Misyonerlik Faaliyetleri, Ank. 1996, s. 37)
   Misyoner Rahip Samuel Zwemer: “Müslümanları vaftiz etmek için boş yere çabalayıp durmayalım.. Başka yollar deneyelim. İslam ülkelerinde girişeceğimiz faaliyetlerde onlara, Hıristiyan adetlerini, Hıristiyan bayramlarını, Hıristiyan kültürünü, Hıristiyan ahlakını aşılayalım.”( Prof. A. Küçük, Misyonerlik ve Türkiye, Türkiye’de Misyonerlik Faaliyetleri, s. 42 vd )
                  
                                                          Katliamlar
   1994′te Ruanda’da Hutu’lilere destek veren Katolik kilisesi  3 ayda 1.000.0000 Tutsi’nin katliama uğramasına neden olur, katliam devam ederken Kilise’ye bağlı George Ruggi Georgesruggio adlı radyo yayıncısı : “Tutsi topluluğu yaratıcıya karşıdır. İsa/ Yaratıcı onları ebediyen mahkum etti. Onları İsa adına cezalandırın. İsa’nın ve halkın şimşeklerini onların kafalarına yağdırın.” diye yayın yapar.
  ” Bir ana doğurmuş; yıllarca emek verilerek büyütülmüş. Suçu yok, ama elleri arkadan bağlı. Ne yapacağınızı beklerken nefes alıp verdikçe omuzları kalkıp iniyor. Elinizdeki tüfeğin namlusu ensesine dayalı. “Hadi” denince tetiği çekebilir misiniz? Çektiler. Sekiz binden fazla delikanlının nefesi öyle kesildi. Emir kulu askerler arasında duraksayanlar oldu. Onların tereddütlerini kimler giderdi, biliyor musunuz? Papazlar. Vaazlarında dinlerinin “Düşmanını bile sev” mesajını pazarlayan kara cüppeliler Sırp Ortodoks Kilisesi’nin talimatıyla dağ yamaçlarında askerlere bağırdılar: “Çekinmeyin, vurun! Günahınızı peşin peşin bağışlıyoruz!” Ratko’nun kızının niçin intihar ettiği de biliniyor. Babasının sicili öyle iğrenç ki, onun hakkındaki savcılık iddianamesini okuyunca bu dünyanın yaşanacak yer olmadığına karar vermiş.”  ( Refik Erduran,Sabah:30 Mayıs 2011)
   Haçlı seferlerinde 1096 – 1291 yılları arasında yazar Hans Wollschäger´e göre 22 milyon insan hayatını kaybetmiştir. 1099 yılında Kudüs´ün feth edilmesiyle 70 bin Müslüman ve Yahudi katledilmiştir.  İnnozenz 4. haçlı seferini başlatmış, 1202´de Zara´yı ve 1204´de Konstantinopel´i (İstanbul) yağmalatmış ve kendi mezhebleri arasındaki ayrılıkları körüklemiştir. İspanyollar 1391 yılında 50 bin Yahudiyi öldürmüştür ve 1492 yılında ise 50 bin Yahudinin zorla dinleri değiştirilmiş geriye kalan 100 bin ile 200 bin arasında Yahudi göçe zorlanmıştır.Ve yine 1615 yılında İspanyollar zulüm ve baskılarına rağmen dinlerinde kalan sayıları 300 bin ile 3 milyon arasında tahmin edilen Müslümanları göçe zorlayarak köklerini İspanya´dan kazımıştır. Amerika´nin keşfinin ilk 50 yılında katolik ispanyollar 1 milyon yerlinin katliam, kölelik ve enfeksiyonel hastalıklardan dolayı ölümüne sebeb olmuştur. Ve daha sonra ki 150 yıl içinde 100 milyon insan yani yerli halkın 90% haritadan silinmiştir. Yerlilerin ellerini ve burunlarını kesip köpeklere yem etmişler: Kurbanlarını 13 lü guruplar halinde asmalarının sebebi: 12 Havari + 1 Hz. Isa (a.s.)
  Paris 1572: “Bartholomäus-Gecesi” 3000-5000 kişi öldürülmüştü: Fransa´nın ulusu Martin von Tours´un 20 bin kölesi olduğu bildirilmekte. Amerika´nın keşfinden 19. yüzyıla kadar 13 milyon afrikalı köleleştirilip Amerika´ya götürülmüştür. Olayların başlamasına 1488 yılında papalığın onayıyla yazılan “Der Hexenhammer” isimli kitab sebeb olmuştur. 18. Yüzyılın sonuna kadar çoğunluğu kadın ve içinde çocukların da bulunduğu 40 bin ile 100 bin arasında insan yakılarak ve çeşitli metotlarla katledilmiştir. 1941-1943 yılları arasında katolik Hırvatistan´da 750 bin Sırp katledilmiştir.
     Papa XII. Pius, Hitler’i ve Mussolini’yi destekledi. Papa, milyonlarca insanın Nazi ölüm kamplarında yok edilmesi karşısında sessiz kalmış ve, resmi olarak Vatikan’ın İkinci Dünya Savaşında tarafsız kaldığı varsayılsa da, gerçekte Nazi yanlılığı açıkça belgelenmiştir. G. Lewy şöyle yazıyor:“Hitler egemenliğinin başından sonuna kadar, piskoposlar, inananlara, Hitler hükümetini itaat edilmesi gereken meşru bir otorite olarak kabul etmeyi öğütlemekten asla bıkmadılar 8 Kasım 1939’da, Münih’te Hitler’e düzenlenen başarısız suikasttan sonra, Kardinal Bertram Alman piskoposluğu adına ve Kardinal Faulhaber Bavyera piskoposları adına Hitler’e kutlama telgrafları göndermişlerdi. Almanya’daki tüm Katolik basın, Reichspresskammer’den gelen talimat doğrultusunda, bunun Führer’i koruyan mucizevi bir ilahi takdir olduğundan bahsediyordu.” (G. Lewy, The Catholic Church and Nazi Germany, NY, 1965, s.310-11)
    “Alman dokümanları iki önemli noktada birbirini etkileyici bir şekilde tutmaktadır”, diyor Saul Freidhandler ve ekliyor, “Birincisi, görünüşe göre Bağımsız Papalık, Nazi rejiminin niteliği nedeniyle azalmış görünmeyen ve 1944’e kadar da yalanlanmamış bir biçimde Almanya’dan yana bir tercih yaptı; ikincisi, XII. Pius hiçbir şeyden korkmadığı kadar Avrupa’nın Bolşevikleşmesinden korkuyordu ve göründüğü kadarıyla, sonunda Batılı Müttefiklerle uzlaşsaydı Hitler Almanya’sının Sovyetler Birliği’nin Batıya doğru ilerlemesinin önünde başlıca duvar olacağını umuyordu.” (Saul Friedhandler, Pius XII and the Third Reich, A Documentation, NY, 1958, s.236, vurgu benim, AW.)

 
                                                                            Menfaat
1517 yılında, Papa X. Leo, kişinin ruhunu makul bir para karşılığında kurtarabilmesi için Taxa Camerae’yi başlattı. Bu basit tedbirle, ne kadar kötü olursa olsun bağışlanamayacak suç yoktu. 35 madde arasından şunları okuyoruz:
“1. İster rahibelerle, ister kendi kuzenleriyle, yeğenleriyle ya da kızlarıyla (aynen böyle!), yani bir şekilde herhangi bir kadınla cinsel günah işleyen bir rahip,67 pound12 şilin ödemesi karşılığında bağışlanacaktır.
2. Eğer rahip, zina günahıyla birlikte doğaya ya da hayvanlara karşı işlenmiş günahlarının da bağışlanmasını istiyorsa,219 pound15 şilin ödemek zorundadır. Fakat kadınlarla değil de sadece oğlanlarla ve hayvanlarla doğal olmayan günahlar işlemişse,131 pound15 şilin ödemelidir.
3. Bir bakirenin kızlığını bozan rahip,2 pound8 şilin ödemelidir
4. İster kaldığı manastırda ister dışarıda, aynı anda veya art arda bir ya da birden çok erkeğe kendini veren rahibe, baş rahibenin saygısını kazanmak istiyorsa131 pound15 şilin ödemelidir.
7. Tüm davalardan azade tutulmak ve yasak ilişkilerini sürdürmek için geniş bir muafiyet elde etmek isteyen zinacı bir kadın, Papaya87 pound3 şilin ödeyecektir. Aynı şekilde, koca da aynı miktarı ödeyecektir, eğer koca kendi çocuklarıyla ensest ilişkiye girmişse, ek olarak 6 poundluk bir vicdani ödeme yapacaktır.
8. Tecavüz, soygun veya kundakçılık suçları için eziyet yapılmaması ve bağışlanması, suçluya131 pound7 şiline mal olur.
9. Ruhban kesime ait olmayan birinin şahsında gerçekleşen adi cinayetin bağışlanma bedeli15 pound3 penstir.
10. Eğer katil aynı gün iki veya daha fazla kişinin ölmesine neden olmuşsa, bir kişiyi öldürmüş gibi ödeme yapar.
11. Karısına kötü davranan koca, kilise kasasına3 pound4 şilin öder; eğer karısını öldürmüşse17 pound15 şilin, eğer karısını başka biri ile evlenmek için öldürmüşse ekstra olarak32 pound9 şilin öder. Kocaya suç işlerken yardım edenler adam başı 2 poundla bağışlanır.
12. Çocuğunu boğarak öldüren baba 17 pound15 şilin ödemelidir (yani bir yabancıyı öldürmekten pound daha fazla) baba bunu annenin izni ile yapmışsa bağışlanması için27 pound1 şilin ödemelidir.
Kürtaj da kolayca bağışlanabilmekteydi:
13. Kendi çocuğunu rahminden çıkararak yok eden annenin ve suça katkıda bulunan kocanın, her ikisi birden17 pound15 şilin ödemelidir. Kendisinin olmayan bir çocuğun kürtajını kolaylaştıranlar1 poundeksik öderler.
14. Kardeş, kız kardeş, anne ya da babasını öldüren17 pound5 şilin ödemelidir.
Bununla birlikte, hiyerarşinin yüksek kademelerindeki piskopos veya baş keşiş öldürülürse, ödenecek miktar çok ağır biçimde artıyordu; ilk saldırı için131 pound14 şilin, geri kalanlar için yarı miktarı. Üstelik katil “çeşitli zamanlarda birçok rahibi öldürürse, ilk cinayet için137 pound6 şilin ve geri kalanlar için de bunun yarısını ödemek zorundaydı.”
Fakat cinayet, tecavüz veya çocuk öldürmekten çok daha ağırı, menfur dinsel sapkınlık suçuydu; yani resmi Kilisenin fikirlerinden farklı fikirlere sahip olmak. Kadın ya da erkek bir sapkın, fikirlerinden dönmüş olsa bile toplam269 poundödemek zorundayken, “yakılmış, asılmış ya da herhangi bir şekilde idam edilmiş bir sapkının oğlunun itibarı218 pound16 şilin 9 penslik ödeme yapmadığı sürece iade edilemez”di.
Liste, sahtekârlık, kaçakçılık, borçların ödenmemesi, kutsal günlerde et yeme, papazlık rütbesi almak isteyen rahiplerin gayri meşru çocukları ve hatta rahip olmak isteyen hadımlarla (33. maddeye göre en az310 pound16 şilin ödemeliydiler) devam ediyor.
Bu çıkarcı rezillik listesine rağmen, Papa X. Leo, Katolik tarihçiler tarafından “Kilise tarihinde papalık makamının en parlak ve belki de en tehlikeli döneminin” baş kişisi olarak tanımlanır. (Bakınız: P. Rodríguez, (1997). Mentiras fundamentales de la Iglesia católica. Barcelona: Ediciones B., Anexo, s.397-400.)
                                    Günah çıkarmak için 2′yi tuşlayınız
  ‘Fransa’da Katolik bir grup ‘günah çıkarılması  için’ telefon hattı kurdu
   Fransa’nın başkenti Paris’te AABAS adlı telefon şirketi için çalışan Katolik bir grup, kurduğu telefon hattıyla ortalığı karıştırdı.Bir erkek sesinin arayanları “Tanrının hattına hoş geldiniz” diye karşıladığı hat paralı.Ses kaydı şöyle devam ediyor: “Günah çıkarma ile ilgili tavsiyeler için 1’i, günah çıkarmak için 2’yi, bazı günah çıkarmaları dinlemek için 3’ü tuşlayınız. Ciddi ya da affedilmez günahlar durumunda bir rahibe başvurmak zorunludur.” Bildiride “Bu hatta bir rahip günahların bağışlanması için yol göstermiyor” denildi. Adını sadece Camille olarak açıklayan hattın kurucusu ise şöyle dedi: “Bu hat, büyük günahlar için değil, küçük günahlar için düşünülmüş bir sistem. İlk haftada 300 arama geldi.”  (04 Mart 2010)
                                                                   Güncellenmiş hali

Telefon, Papazmatik, Pos makinesi, Twit ( En ucuzu )

    

   Vatikan’ın doğrudan ya da dolaylı olarak sahibi olduğu veya yönlendirdiği günlük, haftalık ve aylık 200’den fazla gazete ve dergi, 154 radyo istasyonu veya emisyonu, 49 TV kanalı veya kablolu yayını bulunmaktadır. Vatikan’ın gelirleri başta her ülkedeki Katolikler’den kesilen Kilise Vergisi; Aidatlar; Bağışlar; Şirket Gelirleri; Hisse Senedi-Tahvil-Bono gelirleri; Bankacılık ve Faiz gelirleri; hediyelik eşya satışlarıyla elde edilen gelirlerden oluşmaktadır. Basın yayından elde edilen reklam gelirleri de epeyce tutmaktadır. Vatikan’ın diğer bir gelir kaynağı da Hıristiyanlığı temsil eden kişileri, örneğin İsa’yı, Meryem’i, azizleri veya sembolleri (Haç gibi) pazarlayarak kazandığı kazançlardır. Vatikan, dünyanın önde gelen birçok şirketinde hissedardır. Çeşitli ülkelerde sayısız gayrimenkulü vardır. Birçok bankanın ortağıdır. Özellikle giyim ve turizm sektörlerinde çok kâr getiren yatırımları vardır. Avrupa Birliği içinde Vatikan’a bağlı olarak çalışan “Katolik Tekstil Sanayicileri Birliği” onun çıkarlarının yöneticisi durumundadır. Benzer şekilde ayakkabı, yiyecek ve enerji ile inşaat sektörlerinde de kârlı yatırımları ve ortaklıkları vardır.

                                                      Kadınlar
“Kadın alçak bir yaratıktır.” Augustinus (354-430)
“Bir kadın gördüğün zaman o şeytandır, bir çeşit cehennemdir” Papa II. Pius (1405-1464)
“Kadınların en büyük şerefleri erkekleri doğurmalarıdır” Martin Luther
                                   Hrıstıyanforumcom’dan alıntı 
  • Tanrı’nın kilisesinde hem kadın hem erkek eşittir ve birbirlerine bağımlıdır, ancak görev, yaratılış, yaratış bakımından farklılıkları vardır.
  • Bu farklılıklar eşitlik için ölçüt değildir, eşitlik Tanrı’nın Sevgisindedir.
  • Eşitlik ve farklılıklar ayrı kategorilerdeki şeylerdir, birisi mavi, birisi 5’tir. Birisi renk, birisi rakamdır.
  • Pavlus “herkesin” dua ve peygamberlikte bulunmasını istiyor, teşvik ediyor. Aynı zamanda arka arkaya yazdığı 117 (veya 14) cümlede kadınların “toplantılarda sessiz kalmalarını” istiyordu. Bu sessiz kalma isteği dua ve peygamberliği kapsamıyordu.
  • Kadınlar kilisede önder olamazlar, öğretiş veremezler.Önemli olan günümüze uymak veya toplam fayda hesabı değil, Kutsal Kitap’a uygunluktur.
        Sitemizde “Hıristiyanlık ve yahudilikte kadın” konusuna da ayrıca bakılabilir.


                                                          Papa
     Biz Müslüman’lar İsa peygambere, Musa peygambere inanmasak ‘İslam’dan’ çıkarız. Ama Musa, İsa’ya inandığını iddia edenler peygamberimize inanırlarsa ‘Dinlerinden’ çıkarlar. Kapsayıcı, kuşatıcı din İslam’dır.
    Papa 16. Benedikt: “Muhammed’in getirdiği hiçbir yenilik yok. Sadece kötü ve insanlık dışı şeyler getirdi” sözlerine yer verdi.”İslam’da Tanrı ile akıl arasında ayrılmaz bir bağ yok. İslami cihad akla ve Tanrı’ya karşı” diyen Papa, İtalya’da da büyük yankı yarattı. “Papa, Muhammed’in kılıcını aforoz etti” diye yazanLa Repubblicagazetesi, konuşmanın Türklerin çok olduğu Almanya’da yapılmasına dikkat çekti. “Hıristiyanlık ile akıl arasında sıkı bir bağ var” diyen Papa, İslam’da ise Tanrı kavramının çok soyut olduğunu ve bu nedenle böyle bir bağın olmadığını söyledi.”
   Diyanet işleri başkanı prof. Ali Bardakoğlu: “Batıda İslam ile Hz Peygamberimiz’le ilgili değerlendirme ve kanaatler önyargılı, taraflı, objektiflikten uzak oldu. Kilise, İslam’ı rakip gördüğü için, hasmane, düşmanca tavır izledi. İslam önce haçlı seferleri ile önlemek istendi. Binlerce insan öldü. Sadece Müslümanlar değil, Ortodokslar, Yahudiler de öldü. 60 yıl İstanbul’u işgal ettiler. ‘Kardinal külahı yerine Şeyhülislam kavuğu görmek isterim’ sözü bu dönemin dehşetini çok iyi anlatır. Bu kutsal savaş ve haçlı savaş anlayışı Hıristiyan din adamlarının genlerine işlemiştir. Papa’nın saldırgan, küstahlık dolu açıklaması da hem içindeki İslam’a karşı kinini, hem de o kutsal savaş ve haçlı zihniyetini yansıtıyor. Papa’nın”İslam’da tanrı ile akıl arasında ayrılmaz bir bağ yok” sözlerine de şu yanıtı verdi: “Bu sözde akıl yok ki ben Hıristiyanlıkta akıl olduğunu anlayayım. Aslında kilise, aklı devre dışı bıraktığı için batı aydınlanma süreci yaşadı, reform süreci yaşadı. Hıristiyan kilise, insanların dindarlıklarına tahakküm ettiği için, yaratan ile fert arasına girip kutsalı adeta tekelinde tutup sömürdüğü için, insanların beyinlerine tahakküm ettiği için, kutsalı sömürdüğü için, batı reform süreci yaşadı. Batıdaki din karşıtlığının en büyük sorumlusu kilisedir. Aklı devre dışı bırakarak kendi hiyerarşik yapılarını ve çıkarlarını öne aldılar. Üç tanrı inancını kilise icat etti. İsa’nın Allah’ın oğlu olduğunu uydurdu.” Evrensel ahlakın, “ötekinin kutsalına saygılı olmayı” gerektirdiğini vurgulayan Bardakoğlu, “Bir din adamı, diğer dinin uygulanmasında yanlışlık varsa eleştirebilir. Teröre bulaşan Müslüman’ı eleştirsin. Ama bir dinin kitabına, peygamberine saygısızlık ahlak sınırının ötesindedir. Bu eleştiri değil, küstahsızlıktır” dedi. Batı insanının din konularına “teknolojik gelişmişliğin, askeri, ekonomik gücün yarattığı kendini beğenmişlik, ukalalık ve ötekini adam etmeci tavır içerisinde yaklaştığını” belirten Diyanet İşleri Başkanı, “Gerçek medeniyet uzun menzilli silahlar üretmek, daha çok para kazanmak değil, insani değerlerde yol alabilmektir.”  dedi.
   

                                              Papa: İslam’da Tanrı ile akıl arasında bağ yok
    Vatikan Adalet Bakanı Kardinal Julian Herranz ise La Rebubblica Gazetesi’ne açıklamada bulunarak, “Papa her zaman kutsal ruhlar tarafından yönlendirilir. Papa direkt Tanrı adına konuşur. O basitçe iyiye yönelmek isteyen insanları diyaloğa ve karşılıklı saygıya davet etti” dedi. (Hürriyet:17.09.06)

                                                   Papa’dan cennet promosyonu
   Vatikan, İslam’la “rekabet” için 1000 yıllık vaftiz inanışını değiştirdi. Papa’nın kararıyla artık Hıristiyan bebekler günahsız doğacak, bebekken ölmeleri durumunda direkt cennete gidecek. Papa 16’ıncı Benedict’in aldığı bu kararla bir anda yüzbinlerce çocuğun cennete gideceğini söylemesi, akıllara 11’nci yüzyılda Haçlı Seferleri için adam toplayan Papa Urban’un, sefere katılanların direkt cennete gideceğini açıklamasını getirdi.( Vatan :05.10.2006 )

                                              Türkiye’ye ‘laiklik’ övgüsü
     Papa 16. Benedictus, Vatikan’ın Ankara Büyükelçiliği’nde yabancı misyon şeflerini kabulünde yaptığı konuşmada, Türkiye’nin laik rejim seçimiyle, büyük ve modern bir devlet olma yolunda önemli adımlar attığını söyledi. (29 Kasım 2006 )
                                                Papa laikliğe savaş ilan etti
   ABD’ye 6 günlük tarihi ziyaret için adım atan ikinci Papa olan 16’ncı Benedict, Amerikalı 9 kardinal ve 350 rahibe hitaben yaptığı konuşmada laiklik tartışması başlattı.” Avrupa’da sanki Tanrı yokmuş gibi hayatımızın her alanından dini çıkarmak için adımlar atılıyor. Bunun adına da laiklik deniyor. Bu çok tehlikeli ve din karşıtı bir laiklik anlayışıdır. Buna karşı var gücümüzle savaş vermek zorundayız.” (18 Nisan 2008)

                                           Papa: Laiklik Saldırganlaştı
16. Benedict, laikliğe ve ateizme açık bir şekilde savaş ilan etti. Toplumsal uzlaşmanın sadece politikalarla sağlanamayacağını kaydeden Papa, dinin özel alana hapsedilemeyeceğine vurgu yaptı. (19.09.2010 )
  
                                        Kim  yanıldı, eskisi mi yenisi mi ?
                                                                 1
     1996:  Papa John Paul II, Evrim Teorisi ile Hristiyanlığın uzlaştırılabileceğini açıklamıştır, ama bunun Katolik öğretiler ile çelişmeden yapılması gerektiğini söylemiştir (John Paul II, The Pope’s Message On Evolution, (‘Quarterly Review of Biology72’ Journal, içinde),   s. 377-383. ) Papa II. Jean Paul, 1996 yılında Papalık Bilimler Akademisi’ndeki mesajı: “Yeni bilgiler bizi evrim teorisinin bir varsayımdan öte olduğuna inanmaya itti. Bu teorinin, çeşitli bilim dallarındaki bir dizi buluştan sonra, araştırmacılar tarafından giderekkabul edilmesi gerçekten hayranlık uyandırıcı. Birbirinden bağımsız çalışmaların önceden kararlaştırılmamış, uydurulmamış, sonuçlarının aynı noktada birleşmesi, teorinin lehinde bir kanıt olarak yeterli.”
      2005 : Yeni Papa XVI. Benedict ise bu konuda daha da somut bir açıklama yaparak, Akıllı Tasarım teorisine çok paralel bir görüşte olduğunu ifade etti. İtalyan basınının duyurduğu, The Washington Post gazetesinin de verdiği habere göre, Papa, evreni “akıllı bir proje” (intelligent project) olarak tanımladı ve evrenin tarihini rastlantısal ve amaçsız bir süreç olarak gösteren sözde bilimsel görüşlere karşı olduğunu vurguladı. ( 10.11. 2005 )
                                                                    2
    Papa’nın bu açıklamaları, Katolikliğin dünyanın en büyük teist mezhebi olması yanında, Katolikliğin teolojik kabulüne göre Papa’nın yanılmaz bir otorite olarak kabul edilmesi (Osman Cilacı, Günümüzün Dünya Dinleri, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara (1995), s. 84.) açısından da özel bir öneme ve anlama sahiptir.
    
  
     Papanın yanılmazlığı ile ilgili dogma, 1. Vatikan Sinodu’nun 18 Haziran 1870 tarihli 4. oturumunda kaydedilmiştir. Papa’nın yanılmazlığı gerek Müslüman gerek başta Protestan ve sonra Ortodoks Hıristiyanlarınca eleştiri konusu yapılınca yorumda yumuşatma emareleri gösterilmeye başlanır.
   
                 Yukarıdaki örnekler dışında bir iki de tarihten ‘çok nadir’ olan örneklere misal getirelim:

  Önce bir iki soru: Papa gerçekten yanılmaz olsaydı, bu kadar çok sayıda Konsüle niçin ihtiyaç duyulmuştur? Neden son derece kolay bir yöntemle o sırada görevde olan Papanın Tanrı tarafından esinlenmiş fikri alınmamıştır? Gelelim “Kötü papalardan” bir kaçına:

  Papa Liberius (M.S. 352-366): Bu Papa görevden alındı; çünkü İmparator II. Konstantin’in baskısıyla “Oğul’un Baba ile aynı değil benzer özde” olduğunu söyleyen yarı-Ariusçu iman ikrarını ve Aziz Athanasius’un mahkumiyetini onaylamaya rıza göstermişti (Aziz Athanasius, Arius Yanlılarının Tarihi E41, Sozomenou Ecclesiastic History D 8-11)

  Papa I. Onorius (M.S. 625-638): Bu Papa yanılmaz olmamakla kalmadı, “Monotheletism” (Mesih’te insanî ve Tanrısal olmak üzere iki ayrı irade yerine tek bir irade olduğu inancı) denen öğretiyi benimsedi, sonra lanetlendi ve İmparator huzurunda bizzat Roma’daki yeni Papa Agathon tarafından suçlandı (Sergios, Theodoros, Cyrus, Petrus, Pyrrhus and Paulus, Kanun 13, 16 18) Bu papa daha sonra Papa II. Leo tarafından da lanetlenmiştir. (Charles J. Hefele, “A History of the Councils of the Church”, Edinburgh: Clark, 1896, Cilt V, s. 181-187)
 Papa IV. Innocentius (M.S. 1243-1254): Bu Papa, sapkın öğreti taraftarlarına Engizisyon mahkemesi tarafından işkence edilmesini dinsel bir uygulama haline getirdi ve ondan sonra gelen Papalar da resmi mühürleriyle sapkınların yakılmasını onayladılar.

  Ortodoks Papa III. Leo (796-816) “ve oğuldan” ibaresine inatla karşı çıktı. Papa IV. Sergios (1009-1012) ise, “ve oğuldan” sözcüklerini keyfî bir şekilde İznik İman Kanununa ekledi.

  Papa VI. Pavlus, Azize Barbara gibi pek çok azizin isimlerini Azizlerin Latin Kitabından çıkardı. Böyle yaparak sadece Kilisenin kutsal geleneğini değil, kendinden önce görev yapmış tüm Papaları da hiçe saydı.
   İki sene beş ay dört gün boyunca Papalık tahtında oturan Papa 8. Joan’ın, 855 yılında Aziz Petrus Kilisesi’nin dışında kortej halinde yapılan dini tören sırasında doğum sancıları başlayınca çocuğunu doğurur, kadın olduğu ortaya çıktığı içinde orada hemen çocuğu ile öldürülür. Joan’ın ismi daha sonra papalar listesinden de silindi. 17 yıl sonra başka bir papa Joan adını alınca, ona dokuzuncu değil, sekizinci Joan adı verilir ve sıralamanın namusu kurtarılır.
    Peki tarihteki engizisyon mahkemeleri, II. Dünya savaşı sırasında naziler ile olan ilişkileri, çocuk tacizlerini gizleme, tacizci sapık piskopos, papazları korumaları… Sadece 33 gün Papalık yapabilen l. John Paul’ün ani ölümü ( Vatikan uzmanı araştırmacı David Yallop’un belgeleriyle açıkladığına göre bu Papa, Vatikan’ın içindeki bir “Konspirasyon=Fesat Örgütü” ile “P2Mason Locası”nın ortak girişimiyle öldürülmüştür) , OPUS DEI’den (Tanrının İşleri) Malta Şövalyelerine ve en son kara para aklama ile ilgili suçlamalar hatta son zamanlardaki suçlamaları kabul etmeler… Bunların hepsine nadir denebilir mi?


                                                   Eski papalar arınmama yolunu mu seçmişti yani?


                                                        Ya bu haber ne ?

  1990′da Komünizm çöktü, 2013′te de Katolik mezhebinin sonu mu geliyor ?
  İlginç bir durum: Papa 16. Benediktus görevinden istifa etti! (15 Şubat 2013) Ama şöyle bir ilginç detay var ki O, “Tanrının yeryüzündeki temsilcisi” idi ve ölüm şartı ile seçilmişti, ölmeden görevinden ayrılamazdı! O sıradan bir devlet memuru değil, bir insan nasıl tanrı ile irtibatlı olduğu görevinden istifa edebilir ki? Yoksa aşağıdaki haber fiiliyata mı geçiriliyor, ya peki 1000 küsür yıllık geçmiş ve iddialar, inançlar?!

                                   Bin yıllık iddiadan dönüş

     Vatikan İsa’nın yeryüzündeki temsilcisi olma iddiasından vazgeçiyor. (19.11.2007 tarihli haberler.)

                                                Papa put!
   Kayıhan Yayınları Etkin Kitaplar’dan çıkan kitapta, Papa 16′ncı Benedict’in, kardinal olduğu dönemde rahiplerin çocuk tacizlerini örtbas etme emri verdiğine ilişkin iddialar yer alıyor. “Seks, Suç ve Vatikan” adıyla İngiliz televizyon kanalı BBC’de geçtiğimiz Ekim ayında yayınlanan belgeselde, Kardinal Thomas Ratzinger olarak bilinen bugünkü Papa’nın, 2001 yılında yayınladığı bir genelgeyle çocuklara cinsel tacizden mahkemelik olan rahiplerle ilgili aldığı bir karar eleştiriliyor. Ratzinger’in, bir genelge yayınlayarak, “rahiplerin taciz ettiği çocukların susturulması” emri verdiği iddia ediliyor. Vatikan, programın yayınlanması üzerine sert tepki gösterirken, BBC yöneticileri ise yaptıkları karşı açıklamada, “Haberimizin arkasındayız. Vatikan’ın eleştiri mektubu elimize ulaşınca ayrıntılı bir açıklamaya yapacağız’” ifadelerini kullanıyorlar. Ural’ın kitabında ayrıca, papa 16. Benedikt’in yine cinsel suçlarla ilgili bir itirafına da yer veriliyor. Buna göre Papa Benedikt, kardinalliği dönemindeki yaptığı resmi bir açıklamada, 1950-2002 yılları arasında, Vatikan mensubu 4 bin 450 rahibin çocuklara cinsel tacizden mahkum olduğunu belirtiyor. “Papa Bir Puttur” kitabında bu bilgilerin yanı sıra; kız kaçıran papazlardan, eşcinselliğin serbest bırakılması için dua eden rahibe; porno skandalı yaşandığı için kapatılan papaz okulundan hakkında soruşturma açılınca “Eşcinsel kardinalleri açıklarım” diyerek Vatikan’ı tehdit eden İspanyol gay rahibin hikayesine kadar bir dizi ilginç başka konular da yer alıyor.“Vatikan’dan ‘sapkınlar’ için emir: ‘Öldürün! Tanrı, nasılsa masum olanı bilir’. Kilisenin ‘cadı’ avı. Papa III. Jules: ‘Ben iğrenç bir papaz değil miydim?’. ‘Homoseksüellik ruhsatı’ veren papa. Ensest düşkünü papalar. ‘Hamile kalan papa’. Hz. İsa’yı bile engizisyona yolladılar. Türk korkusuyla 1955’e kadar çalınan ‘Türk Çanı’. Çocukların Haçlı Seferi. Vatikan’dan ‘Risale-i Nur Raporu’. Yassıada’ya papa müdahalesi. Ayasofya’da ‘işte cennet burası’ diye bağıran papa.”

    Not: Amacımızın Hıristiyanları rahatsız etmek, onları karalamak olmadığı, aksine İslam’a yalan-iftira ile saldıranlar bazı kesimlerin önce kendilerini aynada bir görmelerini amaçladığımız için325 İznik konsilinden Hıristiyan mezhepleri arasındaki savaşlara, Haçlı seferlerinden engizisyona, Mafyadan Opus Dei, kadın papa’dan   tacizci  papazlara ve homoseksüel- lezbiyen veya ateist rahip rahibelere, “ uzanan skandallar zincirini detayları- delilleri ile buraya almıyoruz. Ama “Yok öyle bir şey” diyen çıkarsa her birinden onlarca örneği burada belgeleri ile sıralayabiliriz.
 

Siz, siz olun Yehova Şahitlerini evinizden, ailenizden ve hatta tanıdıklarınızdan ırak tutun.

Türk insanı üzerine bilinen ya da bilinmeyen birçok oyunlar oynanıyor.  Dünyanın neresinde olursa olsun Müslüman  Türk insani yoğun bir kı...