30 Temmuz 2012 Pazartesi

İNCİL’İ KİM YAZDI ?


Bu yazı, batılı hristiyan ilahiyatçılar, yazarlar ve kilisenin kabul ettiği tefsir kitaplarına dayanılarak yazılmıştır.

Bu yazıda kaynak olarak kullanılan hristiyan tefsir kitapları şunlardır:


1.      The New American Bible :

Papalığın emri ve izni üzerine 25 yıllık bir çalışma sonucu yazılan bu tefsir kitabı, hem katolik hem de diğer hristiyan cemaatler için hazırlanmış, papa II. Jean Paul tarafından resmi mühürle onaylanarak doğru bir kaynak olduğu tescil edilmiştir.

Bu kitap resmi kilise görüşleri olarak kabul edilebilir.

2.      The One Volume Bible Commentary :

J.R. Dummelow gözetiminde 44 hrisitiyan ilim adamı tarafından protestan cemaat için hazırlanmış tefsir kitabıdır.


3.      Wycliffe Bible Commentary :

Çoğu hristiyan ilahiyatçıdan oluşan 56 kişilik bir ilim adamı tarafından protestan cemaat için yazılan tefsir kitabıdır.


4.      Halley’s Bible Handbook :

ABD’li protestan papaz, yazar ve saygın bir otorite Dr. Henry H. Halley tarafından yazılmış, 1968’de bu tefsir kitabından dolayı Dr. Halley’e “Gutenberg” ödülü verilmiştir. 1990 senesi itibariyle 16 dile çevrilmiş, 64. Baskıya ulaşmış, 5 milyon adet satılmıştır.


5.      The Interpreter Biblical Commentary :

Birçok araştırmacı, hristiyan ilahiyatçı, yazar ve öğrenciden oluşan bir kurul tarafından yazılan bir tefsir kitabıdır.


İncil Nedir ?
Bu soruya kilise şu cevabı vermektedir :

“İncil, milattan sonra ilkyüzyılda yazıldı. İsa Mesih’in elçilerinden (havarilerinden) Matta, Yuhanna ve elçilerin yakın arkadaşları Markos ve Luka, ilk dört kitapçıkta İsa Mesih’in yaşamını ve öğretisini dikkatli ve ayrıntılı bir biçimde anlatırlar”.

“….Kutsal Ruh’un esiniyle değişik zamanlarda yazılmış bu kitapçıklar İS (İsa’dan Sonra) ilk yüzyıllarda derlenip bir araya getirilmiştir.” (Bu yazı Türkiye’de dağıtılan İncil’in önsözünden aynen alınmıştır, Yeniyaşam Yayınları, Ekim 1999, İncil önsözü)

Kilise şunu savunur :

1.       Havari Matta ve Yuhanna ile havarilerin yakın arkadaşları Markos ve Luka 4 İncil’in yazarlarıdır.
2.       Bu 4 İncili yazdığı iddia edilen Matta, Markos, Luka ve Yuhanna’nın İsa Mesih’in yaşamını ve öğretisini dikkatli ve ayrıntılı bir biçimde yazmışlardır.
Bu iddia tamamen gerçek dışıdır ve ileriki sayfalarda bizzat batılı kaynaklarca ispatlanacaktır. Bilimsel kanıtlara göre İsa peygamberin hayatını gerçek bir şekilde anlatan bir İncil yoktur. Yani bugünkü İnciller kesinlikle Hz. İsa ve mesajını doğru bir şekilde nakletmemektedir.


Papa’nın Resmi Mühür ve Onayıyla ABD’de Yeni Bir Katolik İncil Yazıldı :

Amerika’da Matta, Markos, Luka ve Yuhanna İncillerinin doğru olmaması sebebiyle, papa tarafından onaylı ve mühürlü “The New Amerikan Bible” adlı yeni bir katolik İncil yazılmıştır.

Bu İncil, tüm dünyadaki, katolik papazlarca bilindiği, eğitimde kullanıldığı gibi, İstanbul’da Saint Antuan Kilisesi’nde de kullanılmaktadır.


Hz. İsa İnsanlara İncil Tebliğ Etmiştir :

İsa’nın görevi tanrının İncilini duyurmaktır.

“Rabbin Ruhu benim üzerimdedir. Çünkü O beni, İncili yoksullara iletmek için meshetti” (Luka 4, 18-19)

Luka İncilindeki bu iki ayet, Hz. İsa’nın görevinin insanlara İncili tebliğ etmek olduğunu gösteriyor.

“O günlerin birinde, İsa tapınakta (havrada) halka ders verip İncili duyururken…”(Luka 20:1)

“Yahya’nın tutuklanmasından sonra İsa, Tanrının İncilini duyura duyura Celile’ye gitti. Zaman doldu diyordu…Tövbe edin, İncile inanın” (Markos 1:14-15)

“İsa, tüm kent ve köyleri dolaştı…Göksel egemenliğin İncilini duyuruyordu” (Matta 9,35)

Görüldüğü gibi, Hz. İsa tıpkı Hz. Muhammed gibi insanları tövbeye çağırıyor, tanrının melekutunun (ahiret) yaklaştığını söylüyordu. Hz. Yahya ve Hz.İsa, sadece İsrailoğullarına tebliğde bulunmuş, başka insanlara yönelmemiştir. İsa’nın temel mesajı, bugün kilisenin iddia ettiği gibi haç, kan dogması ve kendi şahsiyeti olmayıp Tanrı ve Tanrının melekutu (ahiret) merkezliydi.

Alman Katolik Hristiyan İlahiyatçı Prof. Hans Küng şöyle demektedir:

“O (İsa), mesajının merkezine ne kendi şahsını, ne rolünü veya ne de değerini koymadı. Fakat Tanrı’yı, Tanrı’nın iradesini ki, Isa’nın diğer erkek ve kadın hemcinslerine hizmet etmesiyle yerine getirilir” (Christianity and The World Religions, s116)



Hz. Yahya Da Bir İncil Tebliğ Etmiştir :

“Yahya, daha birçok konuda çağrıda bulunuyor, müjdeyi duyuruyordu” (Luka 3:18)

“Yahya, Yahudiye çölünde şu çağrıda bulunuyordu: Tövbe edin, göklerin egemenliği yaklaşmıştır.” (Matta 3:1)

“İnsanları, günahlarının bağışlanması için tövbe edip vaftiz olmaya çağırıyordu” (Markos 1:4)

“Yahya…kendisine akın eden kalabalıklara şöyle seslendi: “Bundan böyle tövbeye yaraşır meyve verin” (Luka 3:7-8)

Görüldüğü gibi Hz. Yahya da bir İncil tebliğ etmiştir. Onun İncili de Hz. İsa’nın İncili gibi tanrı ve tanrının melekutu (ahiret) üzerindeydi.




Hz. Yahya da Kutsal Ruh ile desteklenmiştir:
“Hiç şarap ve içki içmeyecek; daha annesinin karnındayken Kutsal Ruhla dolacak” (Luka 1:15) 

“Hiç şarap ve içki içmeyecek; daha annesinin karnındayken Kutsal Ruhla dolacak” (Luka 1:15)  İsa ve Yahya peygamberler “tek Allah” inancını İncillerinde sunmuşlar, salih amel ve tevbeye çağırmışlardır.


Kilisenin Tezi: İsa ve Yahya Peygamberler İncil Diye Bir Kitap Sunmamıştır  Yukarıda Hz. İsa ve aynı yıllarda yaşayan ve teyzesinin oğlu olan Hz. Yahya’nın birer İncil tebliğ ettiğini, İncillerden ayetlerle göstermiştik.
Vatikanda görevli katolik papaz Prof. Thomas Michel, Hz. İsa’nın İncil adlı bir kitap getirmediğini savunur:

“Önce şu hususun altını çizmek gerek: Hristiyanlar, İsa’nın bir kitap, bir İncil getirdiğini kesinlikle savunmazlar” (Prof T. Michel, Hristiyan tanrıbilimine Giriş, s39, Orhan Basımevi)


Niçin kilise Hz. İsa’nın İsrailoğullarına (çünkü İsa sadece yahudilere tebliğde bulunmuştur) bir İncil getirdiğini inkar etmektedir?

İleriki sayfalarda geniş ve detaylı bir şekilde görüleceği gibi bilimsel araştırmalar, bugünkü İncillerin İsa’nın havarileri ile anlaşmazlığa düşen ve İsa’nın getirdiği mesajdan bambaşka bir içerikte yazıldığını, kiliseyi Hz. İsa’nın değil putperestlikten dönme hristiyanların kurduğunu kesin olarak ortaya koymuştur.

İncilin mesajını değiştiren Pavlos isimli  bir gurbet yahudisi olup, Yeni Ahit’in itikadi açıdan yazarıdır. (Fikir babasıdır, tümünü bizzat kendi yazmasa da onun fikirlerine göre yazılmıştır)

Pavlos, Hz. İsa’nın tek tanrıya tapma, tevbe, ahirete inanma, salih amel işleme ile özetlenebilecek İncil mesajını tahrif etmiş (değiştirmiş) İsa’nın tanrı, kozmik kurtarıcı mesih olduğunu, haçta ölmesiyle tüm insanları Adem ve Havva’nın işlediği günahtan kurtardığını ileri sürmüştür.

İşte, Hz. İsa’ya indirilen İncil bizzat onun yaşadığı zamanda yazıya geçirilemediği, İsa’nın ve havarilerin inancına tamamen ters bir şekilde Pavlos’un fikirleri etrafında kimliği belirsiz kimselerce yazıldığı, kısacası bugün elimizde Hz. İsa’ya ait gerçek bir İncil bulunmadığı ve bilimsel araştırmalar, İncildeki fikirlerin Pavlos’a ait olduğunu ortaya çıkardığı için, kilise, İsa’nın asla bir İncil, bir kitap getirmediğini savunmaktadır.


Gerçek İncil; İsa’nın İncili Yazılamadı :

İsa’nın İncili onun yaşadığı dönemde yazıya geçirilemedi. O’nun İncili yazılı bir metin olarak elimizde mevcut değildir.

Alman katolik Prof. Hans Küng:

“Şaşırtıcı bir şekilde İsa’nın bizzat kendisi yazılı bir söz bırakmadı ve kendi sözlerinin yeniden doğru bir şekilde üretilmesini güvene almak için hiçbir şey yapmadı” (On Being Christian, s151) 

İncil Yazarları İncili Nasıl Yazdı ?

İsa’nın İncili, onun sağlığında yazıya geçirilemediği (İsa, MS 30-33 yıllarında İncili tebliğ etmiştir) ve ölümünden 37 yıl sonra bugün elimizdeki İncillerin yazılmaya başlandığına (Markos İncili, MS 70de yazıldı) göre, İncil yazarları İncili nasıl yazmışlardır?

Kilisenin tezi: “Kutsal Ruhun ilhamı, tanrının esini ve gözetimi ile tanrının istediği şeyleri tamamen doğru bir şekilde İncilleri yazmışlardır”.

Katolik Saint Antuan Kilisesi şunları söyler:

“Kitab-ı Mukaddesin metni, Tanrı’nın esiniyle yazılmıştır. Temel yazarı tanrıdır. Kitabı Mukaddes’in yazarları, yalnız Tanrı’nın yazılmasını istediği şeyleri yazmışlardır…Bunun için konuşan ve mesaj veren tanrıdır. Kutsal yazarlar ise bu mesajı dile getirenlerdir.” (II. Vatikan Konsili, Dei Verbum n.11,a)

Kilise :
1.       Kitabı Mukaddesin (İnciller) gerçek-doğru bir şekilde tarihi olayları naklettiğini
2.       Bu kitapların, Tanrı tarafından esinlenmiş yazarlar tarafından yazıldığına göre, aslında yazarının Tanrı olduğunu savunur. (Saint Antuan Kilisesi, Kitabı Mukaddes’in ABC’si, s38-40)
Vatikan yetkilisi ABD’li katolik papaz Prof. Thomas Michel : “Hristiyan inancına göre Kutsal Kitap (İnciller) tanrı tarafından insanoğlu bir alet gibi kullanılarak yazılmıştır. Yani, kutsal kitabın bir tanrısal, bir de insani yönü vardır. Diğer bir deyişle Hristiyan inancından Kutsal Kitab’ın yazarı Kutsal Ruh’tan gelen ilham ile Tanrı’nın kendisidir. Tanrı, insan yazarları yazmaya teşvik eden, ifşa etmek (açıklamak) istediğini ve yalnızca bunu yazacak şekilde onlara yardımcı olur.” (Hristiyan Tanrıbilimine Giriş, s15-16)


Montgomery Watt :

“Hristiyanlar, tüm İncil parçalarını bizzat Tanrının vahyinden bir parça olarak telakki ederler. Ancak kitapların peygamber dışındaki yazarlarından “vahiy aldıklarını” değil de “ilham edildiklerini” yani yazılarında Tanrının Ruhu Ruhul Kudüs tarafından yönlendirilmiş olduklarını söyleme eğilimi gösterirler” (Günümüzde İslam ve Hristiyanlık, İz Yayıncılık, s94-95)

Prof.Thomas Michel, hristiyanların kutsal kitabı, Tanrı’nın insan yazarlara satır satır yazdırdığını savunmadıklarını ama Tanrı tarafından ilham edildiğini savunduklarını söyler. (Hristiyan Tanrı Bilimine Giriş, s15-17)

Yukarıdaki Kilise Tezini özetlersek ;

1.       Yeni Ahit (İnciller) hem tanrı, hem de insan (yazarları) tarafından, birlikte ilham ile yazılmıştır.
2.       Tanrı, İncil yazarlarını seçmiş, onlara neyi yazacağını ilham etmiş ama yazarlar kendi kelimelerine ve uslüplarına göre yazmışlardır.
3.       Yeni Ahit kesinlikle Tanrı’nın izni ve ilhamı ile “doğru” olarak kaleme alınmıştır. İnsanlar yazsa da, aslında gerçek yazarı Tanrı’dır.
Oysa kilisenin iddia ettiğinin aksine (Kilise : Yeni Ahit, Tanrı tarafından insan yazarlara kesinlikle doğru olarak ilhamla yazdırmıştır der) hristiyanlar yeni Ahit’e göre 2 gruba bölünmüştür.

Bu iki grubu İngiliz Yeni Ahit Profesörü Howard Marshall, özetle şunları şöyle anlatır: Hristiyanların bir bölümü, kitabı mukaddesin yanılmaz yani hatasız olduğunu savunur.

İkinci grup hristiyanlar ise, kitabı mukaddesin tanrı sözünü de ihtiva etse bile hatalar ve çelişkiler de içerdiğine inanır. (Biblical İnspiration, s49-51)

Amerikalı hristiyan Prof. Robert C. Danten ise şunları söyler: “Kitabı mukaddeste öylesine çok şey vardır ki, bu görüşe (Kilise’nin İncillerin Tanrı tarafından ilhamla hatasız yazdırıldığı görüşü) tutunmayı zorlaştırmaktadır. Kitabı Mukaddes’te çelişkiler, gerçekler hakkında hatalar ve açık bir şekilde insan kaynaklı fikirler vardır.” (The Holy Scriptures, s10-11)

Kilisenin “Ahdi Atik (İnciller) tanrı tarafından ilhamla doğru bir şekilde yazarlarına yazdırılmıştır” tezinin çürüklüğüne bir örnek verelim:

Luka İnciline göre Hz. İsa, kendisini haçta idam edenler için Tanrıdan af dilemiştir:

“İsa, baba onları bağışla dedi” (Luka 23:34)

a.       The New American Catholic Bible, Luka İncilindeki 34. Ayetteki bu pasajın en eski diğer nüshalarda olmadığını söyler. Yani tefsir kitabı bu ayet düzmece olabilir diyor.

b.       İngiliz kilise papazı Dr. Leslie D. Weatherhead, Luka 23:34. Ayetin Hz. İsa tarafından söylenmiş olmasının imkansız olduğunu savunur.


Delili ise şudur ; Çünkü Matta 25:41-43. Ayetlerde İsa, dünya hayatında kendisine ekmek vermeyenlere lanet etmiş ve kızmıştır.

“Ey lanetliler, çekilin önümden ! İblis ile onun melekleri için hazırlanmış sönmez ateşe yollanın. Çünkü acıkmıştım, bana yemek vermediniz” (Matta 25:41-43)

Dr. Leslie D. Weatherhead :

“Bu her iki cümle birden aynı dudaktan (İsa’nın ağzından) çıkmış olamaz. Bunu (Luka 23:24 ayeti) hiçbir ihtimalle söylemiş olamaz. Ve ilim adamları da bizi haklı çıkarmaktadır. Ya o cümle yanlış rapor edilmiştir veya yanlış anlaşılmıştır veya rapor eden (yazan) kendi peşin hükmüyle veya kompleksi ile onun fikirlerini tahrif etmiştir” (The Christian Agnostic, s96-97) (s35, “ac” dipnotu)

Prof. Howard Marshall, Yeni Ahit’teki ayetlerin birçok kelimesinin orjinal mi tahrif edilmiş mi olduğunun kesin olarak belirlenmediğini belirtir ve : “Tanrı bize kusursuz biçimde, net şekilde anlaşılan bir Kitabı Mukaddes vermemiştir” der. (The Holy Scriptures, s67)

Prof. Howard Marshall, yukarıdaki kitabında bir de örnek verir : Yuhanna 1:18 ayette Hz. İsa için, eski Yuhanna İncili nüshalarında (metinlerinde) iki farklı ifade geçmektedir.

a.       Kimi eski metinlerde : “Monogenes theos” : “Biricik oğul tanrı” şeklinde

b.       Diğer eski metinlerde : “Mono gene huiou” : “Biricik oğul” şeklinde yazılıdır. (The Holy Scriptures, s67)

“Bu çok önemli bir fark değildir” denilemez. Çünkü bir ifade onu ‘tanrı’, diğer bir ifade ‘oğul’ olarak niteliyor.

Ayrıca Eski Ahid’ın (Tevrat) İbranicesinde “Oğul” sıfatı, “tanrının sevgili, yakın kulu” anlamında mecazen diğer peygamberler için de kullanılmaktadır.

Kanon :

Kilise tarafından, Kitabı Mukaddes’e : “Tanrı tarafından ilham edilmiş, otantik, gerçek, kutsal” anlmında kanon adı verilmiştir.

Ancak, Katolik, Protestan ve Ortodoks kiliselerin, kutsal kitaplardan oluşan Kanon’u farklıdır. Her bir kilise, diğer kiliselerin kanon ilan ettiği kitaplardan bazılarını apokrif (uydurma, sahte) saymaktadır.

Kanon (Kutsal Kitap Listesi) Hangi Kitapları Kapsamaktadır ?

Trento Konsili 8 Nisan 1546’da Kitab-ı Mukaddesteki tüm kitapların ilham edildiğini yani kanon olduğunu ilan etmiştir.

Trento konsili, Kitabı Mukaddes’in 66 kitabı tartışmaksızın kabul ederken, 6 kitabın doğru olup olmadığını tartıştıktan sonra 72 kitabı birden kanon ilan etti. (Buradaki kutsal ilan edilen kitap, Kitabı Mukaddesin içindeki kitapçıklardır)

Protestanlar ise bu tartışılan 6 kitabı sahte ilan etti. (Bu kitaplara Deuterokanonik; ikinci kanon, sonradan kanon ilan edilmiş denir) (Kitabı Mukaddes’in ABC’si s35)

Zaten Türkiye’de yayınlanan, Kitabı Mukaddes şirketine ait bir Kitabı Mukaddes’i alıp kitap listesindeki kitapları sayarsanız içinde 66 kitabın olduğunu görürsünüz. (Eski Ahit (39 kitap) + Yeni Ahit (27 kitap) : 66 kitap

Peki, Trento konsilince 72 kitap kanon (kutsal, doğru) ilan edilmişken, bugünkü Kitabı Mukaddeslere alınmayan 6 kitap nerede ?

Bu 6 kitabı, 12 bölüm şeklinde, Kitabı Mukaddes şirketi, “Kitabı Mukaddes’in Deuterokanonik (Apokrif) kitapları” adlı tek bir kitap halinde satmaktadır.

Yani bu Kitabı Mukaddes şirketi de bu 6 kitabın hem sonradan kanon (doğru) hem de uydurma (apokrif) olduğunu kabul etmektedir.

Protestanlarca apokrif kabul edilen 6 kitap, bu kitapta 12 bölüm halindedir ve isimleri şunlardır.

Katoliklerin kanon (doğru), protestanların apokrif (uydurma) kabul ettiği kitaplar:
1. Tobi              
2.Yudit                          
3. Ester                          
4. Süleyman Bilgeliği                  
5. Sirak
6. Baruh          
7. Yeramya’nın Mektubu         
8. Üç Genç Adamın şarkısı      
9. Suzan
10. Bel ve Ejderha       
11. I. Makkabeler        
12. II. Makkabeler








İncildeki Tahrifatlar





Halkımızın “İncil” diye bildiği Yeni Ahit, 27 kitapçıktan oluşan kitaplar toplamıdır.

Hz. İsa dünyada iken ne 4 İncili ne de diğer 23 kitabı ne yazmış ne de yazdırmıştır. Fakat o dünyadan ayrıldıktan sonra (MS 33) bu kitaplar muhtelif zamanlarda kim oldukları bilinmeyen yazarlarca yazılmışlardır. Birçok defa düzeltilip yeniden yazılmışlar ve son şeklini almışlardır. Daha sonra kilise babaları, yüzlerce kitap arasından bu 27’sini seçip kanon (kutsal, resmi, doğru) ilan etmişlerdir.

Kilisenin Incil Yazarları Hakkındaki İddiası Nedir?
1.       Matta İncili : Hz.İsa’nın 12 Havarisinden biri olan Matta yazdı.
2.       Yuhanna İncili : Hz.İsa 12 Havarisinden biri olan Yuhanna yazdı.
3.       Markos İncili : Havari Petrus’un asistanı Markos yazdı.
4.       Luka İncili : 13. Havari Pavlos’un “sevgili doktor” dediği Havarilerin arkadaşı Luka yazmıştır. (s15-17)
Elçilerin İşleri : Luka yazmıştır.
Romalılara Mektuptan Filimon’a Mektuba kadar 13. Havari Pavlos yazmıştır.
İbaranilere Mektup : Kilise 17. Asra kadar Pavlos derken şu an “Yazarı belli değil” diyor.
Yakub’un mektubu : Havari Yakup yazmıştır.
Petrus’un 1. ve 2. Mektubu : Havari Petrus yazmıştır.
Yuhanna’nın 1., 2., ve 3. Mektubu : Havari Yuhanna yazmıştır.
Yahuda’nın Mektubu : Yazarı belli değildir.
Vahiy kitabı : Havari Yuhanna yazmıştır.
Oysa ilmi bulgulara göre bu kitaplar yukarıdaki havarilerce (Matta, Yuhanna, Petrus) ya da isnat edilen diğer yazarlarca yazılmamıştır.

Örneğin 1. ve 2. Petrus mektupları’nın Havari Petrus tarafından değil, takma ad altında yazılmış düzme yazılan (Pseudonymous works) olduğu kanıtlanmıştır.


Pseudonymous Works (Sahte İsim Altında Yazılmış Yazılar) Nedir ?

Bu deyim sahte isim adı altından yazı yazmak demektir. Yani, kimliği bilinmeyen bir kişi bu yazıları yazmakta ve örneğin “Havari Petrus” yazdı gibi göstermektedir. Yeni Ahit’te (İncil) uydurma mektuplar çoktur.

İncil’de (Yeni Ahit) Uydurma Mektuplar :

·         İbranilere Mektup :

17. Asra kadar kilise, bu mektubu Havari Pavlos’un yazdığını söylerken, 17. Asırdan sonra bu mektubun Havari Pavlos adı altında uydurulduğu ortaya çıkmıştır.

“Uzun zamandır, Pavlos’un yazmış olduğu düşünülen İbraniler Mektubu şimdi sonraki bir öğrencinin çalışması olarak tanınmaktadır.” (The New American Catholic Bible, s25 )

·         Petrus’un 1. ve 2. Mektubu :

Takma ad altında yazılmış düzme yazılardır.

Havari Yuhanna’nın yazdığı iddia edilen şu kitaplar da bugün düzme yazılar (pseudonymous work) olarak kabul edilmektedir.

·         Yuhanna İncili
1.Yuhanna Mektubu
2. Yuhanna Mektubu
3. Yuhanna Mektubu
             Esinlenme (vahiy) kitabı (Biblical theology s 281, Prof. Breuard S. Childs; The New Anerican Catholic Bible)

Bu kitapları kimin, ne zaman yazdığı bilinmiyor.

·         1. ve 2. Timoteos Mektupları ve Titus’a Mektup

Bu mektuplar da Pavlos adına uydurulmuştur.

“19.yy da bu mektupları Pavlos’a isnat edilmesi sorgulanmaktadır. Biilginlerin çoğu bu mektuplardaki kelimelerin ve uslübun, kilise organizasyonu kavramının ve teolojik ifadelerin Pavlos’a ait olmadığına ikna olmuşlardır”. (The New American Catholic Bible; s1359)

Bu mektupların Pavlos adına uydurulduğu konusunda ayrıca şu kaynaklara bakınız : The Origins of Christiany sf 13, The Encyclopedia of Religion, Paul the apostle maddesi.

Prof. Bruce D. Rahtjen :

“Yeni Ahid, ilim adamları arasındaki genel konsensüse göre Pavlos, Romalılar’I, 1. ve 2. Korintlileri, Galatyalıları, Filipilileri, 1. Selaniklileri ve Filemon’a Mektubu yazmıştır.”

2. Selaniklileri, Kolosilileri ve Efeslileri kimin yazdığı hakkında bir hayli anlaşmazlık vardır.

İlim adamlarının çoğunluğuna göre 1. ve 2. Timoti, Titus ve İbranilere Mektup, Pavlos’un ölümünden çok sonra yazılmıştır” (Biblical Truth and Modern Man, s41)

Papaz vaiz Halley, tefsir kitabında bu uydurma mektuplara tepki göstermektedir:

“Eğer ki onlar Pavlos’un gerçek yazılarıysa, vicdan sahibi bir insan nasıl olur da, onlara tanrı sözünün bir parçası olarak itibar edebilir.” (Halleys Bible Commentary, s631)

Vaiz Halley’in dediği gibi yazarı belli olmayan bu kitaplar nasıl tanrı sözü olabilir?

Kilisenin resmen onayladığı The New American Catholic Bible adlı tefsir kitabı, bu uydurma mektuplar hakkında şunları söyler :

“Modern fikir birliği, mektubun Pavlos tarafından yazılmadığı yolundadır. Yazarın kim olduğu konusunda ise yaygın bir uzlaşma yoktur.”

·         Yuhanna’nın ikinci mektubu :

“Her ne kadar geleneksel olarak havari Yuhanna’ya isnat edilmiş olsalar da bu mektuplar, muhtemelen bir öğrenci veya bir elçinin katibi tarafından yazılmışlardır.”

·         Yahuda’nın Mektubu :

“Bugün pek çok yorumcu, Yahuda’yı 1. Yüzyılın sonunda ve hatta daha ileri bir tarihe ait bir takma ad altında yazılmış, sahte belge olarak kabul etmektedir.”

·         Esinlenme (vahiy) kitabı :

“Gerçekten de kelime haznesi, gramer ve üslup, kitabın şu anki haliyle, dördüncü İncili (Yuhanna İncili) üreten aynı şahısa ait olabileceği kuşku kılmaktadır”.

·         1.Petrus Mektubu :

“Yazar, Petrus’un Roma’da hristiyanlığın Filistin kökleriyle onun gentile dünyada gelişmesi arasında bir köprü olarak hizmet eden bir öğrencisi olabilir”

·         2.Petrus Mektubu :

“Modern bilim adamları arasında, 2. Petrus’un takma adı altında yazılmış bir çalışma olduğuna dair yaygın bir uzlaşma vardır”

Parosia (İsa’nın 2. Defa Dünyaya Dönüşü) Nedir?
2.Petrus Mektubu’nun yazılış amacı ilginçtir. Hz. İsa dönemindeki ilk nesil hristiyanlar, Hz. İsa’nın kendi çağları içinde tekrar dünyaya geleceğine inanmışlardı.

Yuhanna İncili, Hz. İsa’nın sevdiği bir öğrencisinin vefat etmesinden önce İsa’nın geleceğini vadetmişti.

Petrus da dönüp İsa’nın sevdiği şakirdi ardınca gelmekte gördü, o şakirt ki, akşam yemeğinde İsa’nın göğsüne dayanıp da: “Ya Rab, seni ele verecek kimdir?” demişti. Petrus bunu görüp İsa’ya dedi: “Eğer ben gelinciye kadar onun durmasını istersem bundan sana ne? Sen benim ardımca gel. Böylece O şakirt ölmeyecektir”, sözü kardeşler arasında çıktı. Fakat İsa ona “ölmeyecektir” dememişti. Ancak “Eğer ben gelinceye kadar onun durmasını istersem bundan sana ne” demiştir. Bu şeylere şehadet eden ve bu şeyleri yazan şakirt budur ve biliriz ki onun şehadeti doğrudur. (Yuhanna 21: 20-24)

Oysa o öğrenci ölmüş ama Hz. İsa gelmemiştir. Demek ki Yuhanna İncilindeki iddia uydurmaydı.

Matta İnciline göre, havariler tüm İsrail köylerini dolaşmadan önce Hz. İsa 2. defa dünyaya gelecekti. 

Fakat size bu şehirde eza ettikleri zaman ötekine kaçın; çünkü doğrusu size derim: İnsanoğlu gelinceye kadar, siz İsrail’in şehirlerini dolaşmayı bitirmeyeceksiniz. (Matta 10:23)

Oysa İsa 2. kez hiç dönmedi.

İsa dönmeyince İsa hakkında bu iki söz yalan çıkmasın diye kim olduğu bilinmeyen bir yazar  2. Petrus mektubunu yazdı ve İsanın gelmeyişini izah etti.

Evvela şunu bilirsiniz ki son günlerde alaycılar kendi arzularına göre yürüyerek ve Onun zuhurunun vaadi nerededir? çünkü babaların uydukları günden beri herşey hilkatin başlangıcından olduğu gibi kalıyor diyerek alay ederek geleceklerdir. (2.Petrus mektubu : 3; 3-4 )

Fakat ey sevgililer şu bir şeyi unutmayın ki Rabbin indinde bir gün bin yıl ve bin yıl bir gün gibidir. Bazılarının gecikmek zannettikleri gibi Rab vaadi hakkında gecikmez, fakat bazılarının helak olmalarını istemeyerek ancak bütün insanlar tövbeye dönsünler diye sizin hakkınızda tahammül ediyor. (2.Petrus mektubu : 3; 8-9 )

Yine İncillerde İsa’nın 2. kez geleceği günün belli olmadığına dair ayetler vardır ve bunlar öbür ayetlerle (Matta 10:23, Yuhanna 21:20-24) çelişmektedir.

Fakat o gün ve saat hakkında ne göklerin melekleri ne de Oğul, yalnız Babadan başka kimse bir şey bilmez (Matta 24 :36)

Fakat o gün yahut o saat hakkında ne gökteki melekler ne de Oğul, Babadan başka kimse birşey bilmez. (Markos 13:32)


Dört İnciller :

Kilise, 4 İncilin Kutsal Ruhun ilhamı ile, 2 havari (Matta, Yuhanna) ve Havarilerin 2 arkadaşı (Markos, Luka) tarafından doğru olarak yazıldığını savunur.

Yeni Ahit profesörü Amerikalı Prof. Rev. Keith F. Nickle şunları söylüyor :

“Bilginlerimiz şimdi 4 İncili anonim (yazarı bilinmeyen) ürünler olarak kabul etmektedir. Biz yazarların geleneksel kimliklerinin doğruluğundan kuşkulanılması için (İncil metninde) gittikçe fazlalaşan oranda önemli dahili sebepler bulmaktayız" (The Synoptic Gospels, s184)

MS 70 veya 80’li yıllarda kimliğini bilmediğimiz birçok gentile hristiyan mektup yazdı. MS 100 yıllarında, kilise babaları (Pantaenus, Klement, Origen, Evsebus) bu yazarı belirsiz mektupların havari Petrus’a, havari Pavlos’a ait olduğunu kabul ettiler. Daha sonra da bu mektuplar doğru kabul edilip Kanon’a dahil edildi.

İsa’nın Yaşadığı Dönem :

İsa’nın yaşadığı dönemde Suriye, Mısır, İran ve Mezopotamya’da geniş bir yahudi nüfusu yaşıyordu. Yahudiler, Hz.Musa gibi kendilerini toparlayıp muzaffer kılacak bir mesih (peygamber) bekliyorlardı.

Hz.İsa tebliğe başladığında, hahamlar museviliği halkın uygulayamayacağı kadar teferruata boğmuşlardı. (Süryani Tarihi, s39)

Örneğin “Cumartesi günü tavuğun yumurtladığı yumurta helal midir, haram mıdır?” gibi konuları tartışıyorlardı. (Mevcut Kaynaklara göre Hristiyanlık, Prof.Suat Yıldırım, s76)

Hz.İsa bir İbrani (Yahudi) olarak doğdu ve bir İbrani olarak yaşadı. (Mevcut Kaynaklara göre Hristiyanlık, s241)

Filistindeki Yahudilere tebliğ yaptı. Tanrının melekutunun (ahiretin) yakın olduğunu söyledi ve tebliğ ettiği İnciline inanılmasını istedi.



İsa Niye 12 Havari Edindi?
İsrailoğulları 12 kabile olduğundan İsrailoğullarına tebliğ etmeleri için her bir kabilesini temsilen 12 havari seçti.


Hz. İsa ve Havariler Tevrata Uymuştur :

En eski İncil kaynaklarına göre İsa ve havarileri Tevrata uydular ve onu uyguladılar, sünnet oldular, yahudi ibadethanesi olan Havra’da (Sinagog) ibadet ettiler, domuz eti yemediler.

Her gün birlikte mabede devam edip evde ekmek kırarak sevinçle ve yürek sadeliğiyle yemek yiyorlardı. (Resullerin İşleri, 2:46)

Petrus ile Yuhanna dua vakti olan dokuzuncu saatte mabede çıkıyorlardı. (Resullerin İşleri, 3:1)

Tevratı yok etmeye değil, ona uymaya geldiğini ilan etmiştir.

Sanmayın ki ben şeriati yahut peygamberleri yıkmaya geldim, ben yıkmaya değil, fakat tamam etmeye geldim. (Matta 5:17)

Söz gelimi Tevratta emredilen adak hükümlerini uygulamış ve çevresindekilere emretmiştir.

Ve İsa ona dedi: Sakın kimseye söyleme, ancak git, kendini kahine göster ve onlara şehadet için Musa’nın emrettiği takdimeyi arzet. (Matta 8:4)

Oysa bugünkü Hristiyanlar Tevrata uymamaktadır. Sünnet olmazlar, domuz yerler, faiz alırlar, kilisede ve evlerde ‘idol’, ‘ikon’ adı verilen İsa heykellerine, resimlerine dua edip tapınırlar. (Oysa bu tapınma Tevratta şirktir)











ELİMİZDEKİ “Kitabına uydurulmuş” İNCİLİN YAZARLARI KİM?




Bülent Şahin

Bu soruyu sormak elbette her inanlının hakkı. Peki isterseniz bu soruya İncilin Çevirmenlerinin verdikleri cevaplara gözatalım.Aşağıdaki açıklamalar KAYA BASIM YAYIN DAĞITIM’ın bastığı İncilin Çağdaş Türkçe Çevirisinden alınmıştır. Haydi okuyalım;

MARKOS ÖNSÖZÜNDEN

“Eldeki kanıtlar, Markos'un bu kitabı İtalya'da yazdığını gösteriyor. O sırada Pavlus ve Petrus Müjde'yi Roma'da yaymakla meşguller. Bu da İ.S. 50'li yılların sonlarına ya da 60'lı yıllara rastlıyor. Markos'un Yahudi geleneklerini açıklama ihtiyacını duyması da (7:3-4; 15:42-3) kitabın İtalya'da yazıldığı varsayımına uygun düşüyor.” SF.76

LUKA ÖNSÖZÜNDEN

Kitabın amacı: Luka, daha kitabın başında amacının, İsa'nın yaşamını doğru ve ayrıntılı bir biçimde anlatmak olduğunu açık seçik ortaya koyuyor (bölüm 1:1-4). Luka, Elçilerin İşleri kitabında da Müjde'nin o çağda bilinen dünyanın merkezi durumundaki Roma'ya kadar nasıl yayıldığını anlatır. O devirde yazarların, yapıtlarını ileri gelen kişilere adamaları bir gelenek haline gelmişti. Nitekim Luka da her iki kitabı, adı Teofilos - yani `Tanrı'yı seven' anlamında - olan bir kişiye hitaben kaleme almıştır. Kuşkusuz Luka bu adamın kişiliğinde geniş bir kitleye seslenmeyi amaçlamıştır.sf.124

YUHANNA

Kitabın özelliği: Bu kitabın yazarı, «İsa'nın sevdiği öğrenci»dir (21:20-24). İreneyus gibi elçilerden sonra gelen ilk inanlı yazarlar, bu kitabı Elçi Yuhanna'nın yazdığını belirtirler.SF.199

ELÇİLERİN İŞLERİ

bu kitabın yazarı da kendini doğrudan bize tanıtmıyor.Sf.254 YAZARI BİLİNMİYOR.

ROMALILARA MEKTUB

Elçi Pavlus bu mektubu Kudüs'e yaptığı bir yolculuk sırasında yazmıştır. Sf.325 YAZARI PAVLUS

1.KORİNTLİLERE MEKTUP

Bu mektubu, Makedonya'ya2 gitmek üzere Efes'ten ayrılmadan önce, İ.S. 55 yılları dolayında yazdı. Korint'i bir kez daha ziyaret etmeyi tasarlıyordu (16:2-7). Bu mektuptan önce Korintlilerle yazışmıştı (5:9). Onlar da ona bazı sorular sormuşlardı (7:1). Pavlus, bu mektubu kaleme almadan önce Korint'ten gelen ziyaretçiler ona üzücü haberler getirmişti (1:11; 16:17-18).SF.353 YAZARI PAVLUS



2.KORİNTLİLERE

  Genel bakış: Pavlus'un Korintlilere yazdığı birinci mektuptan sonra neler olup bittiğini       ayrıntılarıyla bilmiyoruz. Yalnızca ikinci mektuba bakarak durumu anlamaya çalışıyoruz.SF.382 YAZARI PAVLUS

GALATYALILARA

Genel bakış: Pavlus bu mektubu Galatya'da (bugünkü İç Anadolu) kuruluşuna ön ayak olduğu inanlı topluluklarına yazdı.SF.399 YAZARI PAVLUS

EFESLİLERE

Genel bakış: Efeslilere Mektup, Pavlus'un hapishaneden yazdığı birkaç mektuptan biridir (4:1; 6:20).SF.410 YAZARI PAVLUS

FİLİPİLİLERE

Pavlus, ikinci yolculuğu sırasında burada bir inanlılar topluluğu oluşturmuştu (Elç.16:12-40). Bu mektubu hapishaneden yazıyor, büyük olasılıkla Roma'da tutukluyken (1:13, 4:22). Bu varsayımla yola çıkarsak mektubun yazılış tarihi İ.S. 61 yıllarına rastlar.SF.424 YAZARI PAVLUS

KOLESİLELİLERE

Pavlus, bundan sonra Tihikus ve Onesimus'u bu mektupla birlikte Kolose'ye gönderir (bkz. Filimun'a Giriş). Tihikus'un görevi, Pavlus'la ilgili haberleri iletmek ve Kolose'deki inanlıları yüreklendirmektir (4:7-9).SF.433 YAZARI PAVLUS

1.SELANİKLİLERE

Genel bakış: Pavlus Müjde'yi yaymak için yaptığı ikinci yolculukta Avrupa'ya da geçti; bu arada Selanik kentine uğradı (Elç.17:1-9).  Tuna Nehri'nden başlayıp güneye uzanan ana kara yolunun Roma'dan doğuya uzanan ana yolla kesiştiği noktada bulunan bu işlek liman kenti, Roma İmparatorluğu sınırları içinde kalan Makedonya eyaletinin de başkentiydi. Pavlus'un Selanik ziyareti oldukça kısa sürdü.SF.440 YAZARI PAVLUS

2. SELANİKLİLERE

Anlaşılan Pavlus, Selanikli inanlıların aklını hâlâ kurcalayan iki konuya ilişkin haberler almış bulunuyor. Konuların ilki, çalışmak; ikincisiyse, gelecekteki olaylardır. Rab'bin gününün geldiğini ileri süren birilerinin, sözde Pavlus'tan gelen sahte bir mektubu da buna kanıt olarak gösterip Selaniklilerin aklını çeldiği anlaşılıyor (2:1-3).SF.449 YAZARI PAVLUS

1.       VE 2. TİMOTEUSA MEKTUPLAR

Pavlus ve Timoteyus: 1. ve 2. Timoteyus mektuplarının başında ifade edildiği gibi, her iki mektup da elçi Pavlus tarafından, genç çömezi Timoteyus'a yazılmıştır.SF.453 YAZARI PAVLUS

TİTUS'A MEKTUP

Genel bakış: Grek asıllı olan Titus, uzun süre Pavlus'la çok yakın bir işbirliği yapmıştır (1:4, 2Ko.8:23).SF.471 YAZARI PAVLUS

FİLİMUN'A MEKTUP

  Pavlus bu mektubu Filimun, Afiya, Arkipus ve Filimun'un evinde toplanan imanlılara yazmakla birlikte, seslenmek istediği esas kişi, büyük olasılıkla Kolose'deki topluluğun önderlerinden biri olan Filimun'dur. Pavlus ondan övgüyle söz ediyor (4-7), onu «sevgili emektaşımız» diye adlandırıyor ve hapisten salıverildikten sonra onun yanına gitmeyi umuyor (22).SF.471 YAZARI PAVLUS

İBRANİLERE MEKTUP

Genel Bakış: Yazar, ne kendi kimliğini, ne de mektubu kime yazdığını açıklıyor. Böylece işimiz, metinde verilen ipuçlarından bazı sonuçlar çıkarmaya kalıyor. Yazarın kendisi, İsa'nın on iki elçisi arasında yer almaz; ama İsa'nın öğretilerini ilk izleyicilerinden duymuştur (2:2-3).SF.477 YAZARI BELLİ DEĞİL!

YAKUP'UN MEKTUBU

Genel bakış: Pavlus'un mektuplarına oranla bu mektup bize ne zaman, niçin ve kimin tarafından yazıldığına dair daha az bilgi veriyor. Yazar kendisini kısaca, «Tanrı'nın ve Rab İsa Mesih'in kulu ben Yakup» diye tanıtıyor (1:1).SF.477 YAZARI BELLİ DEĞİL!

PETRUS'UN BİRİNCİ VE İKİNCİ MEKTUBUNA GİRİŞ

Genel bakış: Elçi Petrus bu mektubu Anadolu'ya dağılmış inanlılara yazdı.SF.510 YAZARI PETRUS

YUHANNA'NIN BİRİNCİ VE İKİNCİ MEKTUBUNA GİRİŞ

Genel bakış: Mektup, yazarının kimliğini açıklamıyor... Mektubun ne zaman ve kime yazıldığını tam bilmiyoruz.SF.527 YAZARI BELLİ DEĞİL!

YUHANNA'NIN ÜÇÜNCÜ MEKTUBUNA Giriş 

Genel bakış  : Mektubun Elçi Yuhanna tarafından yazıldığını kabul edebiliriz.SF.538 YAZARI BELLİ DEĞİL!

YAHUDA'NIN MEKTUBUNA GİRİŞ

Genel bakış: Bu mektup, «Yakup'un kardeşi Yahuda» (1) tarafından yazılmıştır. Elçi Yakup'un erken gelen ölümünden sonra (Elç.12:12) bu şekilde tanımlanacak kadar iyi tanınan tek bir Yakup vardı; o da «Rab İsa'nın kardeşi» (Gal.1:19) ve Kudüs'teki inanlılar topluluğunun önde gelenlerinden (bkz. Elç.15) biri olup «Yakup» mektubunu yazan kişidir. İşte bu mektubun yazarı, İsa'nın üvey kardeşi Yahuda'dır (Mat.13:55; Mar.6:3; Elç.1:14).SF.540

ESİNLEME'YE GİRİŞ

Kitabın özelliği: Esinleme, Yuhanna'nın görümlerinden oluşuyor. Yuhanna kendini «sıkıntıda, Tanrısal egemenlikte ve sabırda ortağınız ve kardeşiniz» (1:9) diye tanıtır. Bu Yuhanna ile Elçi Yuhanna'nın aynı kişi olduğu kabul edilir.SF.543 YAZARI BELLİ DEĞİL!

                                      
SONUÇ:

Tarihsel olarak sadece rivayetlerin ölçü alınmasıyla oluşturulmuş olan İncil, bir kutsal metin den çok Hz. İsa’nın biyografisi ve İsa sonrası oluşturulan bir dizi faaliyetlerin dökümü durumundadır. İslam  Tıpkı Muhammed’in biyografistleri Buhari ya da Müslim gibi. Hatta Tanrı sözü olduğu iddia edilen bu metinlerin bazılarının yazarları nerede ve ne zaman yazıldıkları bile belli değildir. Kesinlik yerine zan taşıyan bilgilere dayanır

    yasin_bestfriend@hotmail.com

İNCİL-İ ŞERİF VE HAVARİLER'İN ÖYKÜSÜ


Hz. Musa (a.s)'dan uzun asırlar[2] sonra bile, İsrailoğulları'nın sapmalarla dolu inişli-çıkışlı serüveni boyunca bir dizi peygamber aralıksız bir şekilde "kavm"i istikamet üzere tutmaya çalışmış, birçoğu bu uğurda canını vermiştir.

En son Hz. Zekeriyya ve oğlu Hz. Yahya (ikisine de selam olsun) İsrailoğulları'nın önüne geçerek "Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak" diye haykıracak, ancak bilahare Mesih (a.s)'a yönelecek olan öfke, şiddet, gayz ve sapkınlık daha önce onları yutacaktır.[3]

İsrailoğulları'na peygamber olarak gönderilen[4], 1 veya 3 yıllık[5] tebliğ sürecinin ardından Yahudiler'in Romalı yöneticilerle işbirliği yaparak canına kasdetmeleri üzerine göğe kaldırılan[6] Hz. İsa (a.s)'dan sonra ne oldu? O'na indirildiğini Kur'an'dan öğrendiğimiz İncil'in ve O'na iman ettiklerini yine Yüce Kitabımız'ın haber verdiği Havariler'in başına neler geldi?

Tarih boyunca Müslümanlar'ın ilgisi Hz. İsa (a.s)'ın dünyaya gelişindeki ve dünyadan ayrılışındaki sıra dışılığa –ifade yerinde ise– kilitlenmiş, Hristiyanlar'la girilen teolojik tartışmalarda ise, eldeki İnciller'den hareketle "İncil'in tahrifi" meselesi ilk sırayı almıştır.

Bu sebeple Müslümanlar tarafından tarihte Hristiyanlık üzerine yazılanların genellikle "reddiye" edebiyatı kapsamında çalışmalar olduğunu söyleyebiliriz.[7] Gerek bunların, gerekse "Milel-Nıhel" tarzı kitapların, bir önceki paragraftaki sorunun cevabını araştıranlar için sadra şifa malzeme ihtiva etmemesini bu bakımdan yadırgamamak gerekir. Buna mukabil günümüzde genel olarak Dinler Tarihi, özel olarak da Hristiyanlık Tarihi üzerine yapılan çalışmaların geçmiştekilere oranla konumuz açısından biraz daha aydınlatıcı olduğunu görüyoruz.

Teslis Havzasında Tevhid'in İzini Sürmek

1945 yılında Mısır'ın Uksur şehrine yaklaşık 100 kilometre mesafedeki Nec'u Hammâdî (veya Nec'u'l-Hammâdî)[8] bölgesinde bulunan Koptça (Kıptî dili) yazmalar ile 1947'de –bugün İsrail sınırları içinde bulunan– Lut Gölü (Ölü Deniz) civarındaki Kumran harabelerinin yakınında bulunan İbranice, Aramice ve Grekçe dillerinde yazılmış tomarlar, özellikle Müslümanlar bakımından Hristiyanlık Tarihi'nin adeta yeniden yazılmasını mümkün kılmıştır.[9] Ne ki, bu iki büyük keşif üzerinde gerçekleştirilen bilimsel faaliyetlerin herhangi bir aşamasında Müslüman bilim adamlarının yer al-a-mamış olması son derece düşündürücü ve esef verici bir durumdur.

Koptça kaynaklar, Kanonik İnciller'den birinin adına izafe edildiği Markos'un, ilk yüzyılın ortalarında Mısır'a geldiğini ve burada vefat ettiğini[10] söylemektedir.[11] Bilahare Roma Hristiyanlığı'nın başını ağrıtacak olan ve Hristiyanlık tarihindeki "Tevhidçi çizgi"nin bir tezahürü olarak dikkat çeken "Arius/çuluk" hareketinin kökenini burada aramak yanlış mıdır?[12]

Keza Yahudi-Hristiyan havzasındaki Muvahhit çizginin tarihsel kökeninin, tarih sahnesine milat öncesi zamanlarda çıkan ve Hz. Yahya ve Hz. İsa'nın (ikisine de selam olsun) davetine hemen icabet eden Essenîler/İsiyîm ve/veya Zelot/Zealotlar'a dayanması –bu gruplar hakkındaki bilgilerin bütün spekülatif ağırlığına rağmen– bir ihtimal olarak bile bir Müslüman araştırmacı için yeterince heyecan verici değil midir![13]

Kısacası Muvahhid İsevîlik Hristiyanlığa dönüşmeden önce ya da "erken Hristiyanlık" döneminde neler olup bittiğinin ortaya çıkarılmasında Nec'u Hammâdî ve Ölü Deniz yazmalarının son derece büyük önemi bulunmaktadır.

Ancak dinî/tarihî tecrübelerimiz, bu yazmaların gerek tarihlenmesi, gerekse muhtevaları konusunda Yahudi-Hristiyan bilim adamlarınca yapılmış çalışmaların ilan edilen sonuçları hakkında bize hep ihtiyat telkin etmektedir. Terk-i dünya etmesinin üzerinden bir nesil bile geçmeden Hz. İsa (a.s) ve İncil etrafında oluşturulan efsane yumakları, "apokrif" ilan edilip insanlıktan gizlenen İncil versiyonları ve diğer metinler, "Hakk'ı batılla karıştıran" bir kitle karşısında bulunduğumuzu ihtar edip durmaktadır.

Dolayısıyla Havariler'in ve İncil'in akıbetini "tam anlamıyla" ve doğru bir şekilde gün yüzüne çıkarmak üzere yola çıkanları hâlâ büyük engeller beklemektedir. Zira bunun için ilk akla gelen en verimli tarihsel kaynaklar, Havariler'in de İncil'in de tamamen karşısında konumlanmış bulunanların patentini taşımaktadır.

"İNCİL-İ ŞERİF" VE "MÜJDELER"

İncil, Kur'an'ın haber verdiği gibi bir "kitap" mıdır, yoksa Hristiyanlar'ın kabul edip kullandığı anlamda sadece bir "müjde" midir? Hz. İsa (a.s)'a "inzal edilmiş" İncil diye bir "kitab"ın mevcudiyetini kabul etmek resmî Hristiyanlık bakımından mümkün değildir. Onlar bakımından "İsa'nın İncili" ifadesi ancak "İsa'nın müjdesi" anlamında kullanılabilir. Zira eğer bir vahiy varsa o bizzat İsa Mesih'tir; vahyin, ontolojik olarak O'nun dışında bir varlığından söz edilemez.[14] Dolayısıyla Kilise'nin (Hristiyanlığın) İnciller'den değil, İnciller'in Kilise'den (Hristiyanlık'tan) zuhur ettiği tesbiti, gerçeğin ifadesi olarak telakki edilmelidir.[15]

Hristiyanlar böyle düşünse de, –yukarıda da vurgulandığı gibi– Kur'an Hz. İsa (a.s)'a "indirilmiş", ahkâm ihtiva eden bir İncil'den söz ettiğine göre[16] biz Müslümanlar bakımından burada önemli bir problem bulunmaktadır: Hz. İsa (a.s)'a "indirilen" bu İncil'e ne oldu?

Kanonik Dört İncil'in, İsa Mesih'in hayat öyküsü olduğu, dolayısıyla resmî Hristiyanlığın "yazılı İncil" anlayışının bundan başka bir şey olmadığı bilinen bir husus. Ancak yukarıda sözü edilen "Tomas İncili"[17] ile onun gibi Nec'u Hammâdî kitaplığı arasında bulunan "Filip İncili"[18] –kısmen– Hz. İsa (a.s)'ın ağzından çıkan sözleri ihtiva etme iddiası dolayısıyla bunlardan oldukça farklı bir tarza sahiptir. Bu durum "İncil" adıyla yazılanların tamamının aynı kalıpta değerlendirilemeyeceğini göstermektedir.

Hz. İsa (a.s) sonrasında kaleme alınan İncil metinlerinin her biri[19], içinde yazıldığı ortamın, yazarının ve hitap ettiği kitlenin durumun göre farklılıklar arz eder.[20] Bununla birlikte, Kilise'nin gerek "kanonik" saydığı, gerekse "apokrif" ilan ettiği İncil metinleri, muhtevaları itibariyle birbirine tamamen yabancı değildir; parça parça da olsa hepsinin yer verdiği ortak tema ve anlatımlar vardır. İbraniler İncili, Ebionitler İncili, Barnabas, Tomas, Yakub ve Filip'in adına izafe edilenler gibi çok sayıda "apokrif" İncil ile Kanonik İnciller arasındaki paralellikler ortak kaynaklara işaret ettiği gibi, farklılıklar, hatta zıddiyet de yukarıda ifade edilen "mücadele süreci"ni resmetmektedir.

Öte yandan Hz. İsa (a.s) sonrası ilk dönemlerde Muvahhid İsevîlik[21] ile Pavlus Hristiyanlığı arasında vuku bulan –aşağıda Havariler'i anlatırken bir miktar detayı verilecek olan– mücadele süreci Pavlus Hristiyanlığının galibiyetiyle sonlanınca doğal olarak Hristiyanlık kendi "resmî" akidesini oluşturup tarihini yazacak, buna uymayan metinleri de "gizlenmesi gereken" (apokrif) olarak ilan edecektir.

Pavlus din değiştirmeden önce İsevî Muvahhidler'in Yahudiler'den gördüğü baskılar "Resullerin İşleri"nde (8/3; 9/1-2) ve Pavlus'un mektuplarında (Galatyalılara, 1/13-23; Filipililere, 3/6) açıkça anlatılmaktadır. Bütün bu anlatılar, İsevî Muvahhidler'in sadece Yahudiler'den gördüğü baskının göstergesi olarak ele alınmalıdır.[22] Hz. İsa (a.s)'a yönelen Yahudi-Romalı öfkesi, doğal olarak Havariler'e ve ilk İsevî cemaate de yönelecek, hatta bir süre sonra buna Pavlus Hristiyanlığının sosyal baskısı da eklenecektir.[23]

Böyle bir ortam içinde Hz. İsa (a.s)'a indirilen İncil'in eksiksiz biçimde yazılı hale getirilmesi, getirilebilse bile muhafazası ve aktarımı elbette son derece güçtür. Mevcut dört Kanonik İncil'in kaynaklarının tesbiti konusunda yapılan çalışmalar, bu İnciller'in muhtevasını oluşturan unsurların hayli uzun, çok yönlü ve girift bir etkileşim süreci sonunda bugünkü şeklini aldığını göstermektedir.

İnciller'in kaynaklarını tesbit maksadıyla yapılan çalışmalar meyanında muhtelif nazariyeler ortaya atılmıştır. Detayları ilgili çalışmalarda görülebilecek olan "İlk İncil", "Kısa Parçalar", "Şifahi Rivayet" ve "İki Kaynak" gibi faraziyelerin ortak yanı, hepsinin de mevcut İnciller'den önce şifahi veya yazılı bir kaynağın/kaynakların mevcudiyetini varsayıyor olmasıdır. Yine ilgili araştırmalar, bu kaynağın/kaynakların İncil yazarlarına gelene kadar karmaşık bir oluşum süreci yaşadığını kabul etmektedir.[24] Bu süreci oluşturan unsurlar –özellikle "şifahi" unsurlar– arasında, "İncil-i Şerif"in şifahi rivayetlerinden muhafaza edilebilen kısımların da bulunduğundan şüphe duymak için herhangi bir sebep yoktur.

Bu bilgiler ışığında şunu söylemek mümkün görünüyor: Hz. İsa (a.s), kendisine inzal buyurulan İncil-i Şerif'i başta Havariler olmak üzere ilk inananlara tebliğ etmiş, fakat yazdırmamıştı. Zira hem kısa, hem de oldukça sıkıntılı geçen tebliğ süreci içinde buna fırsat bulamamıştı. O'nun göğe çekilişinden sonra Havariler de –aşağıda da anlatılacağı üzere– sürekli biçimde baskı ve kovuşturma altında, dolayısıyla İncil'i üçüncü şahıslara bir bütün olarak yazdırma imkânından mahrum yaşadılar. Yapabildikleri, uygun zeminlerde İncil'den ve Hz. İsa (a.s)'ın öğretilerinden aktarabildiklerini aktarmaktan ibaret olmuştur.[25]

Bu menkulat uzun yıllar içinde ağızdan ağza, yöreden yöreye ve ortamdan ortama aktarıldıkça Hz. İsa (a.s)'ın ve Havariler'in hayat hikâyelerinden kimi unsurların girmesine mukabil, İncil pasajlarının önemli bir kısmının çıkması tarzında bir muhteva değişikliğine de maruz kalarak İncil yazarlarının kaynaklarına kadar ulaştı.

Kur'an'ın, "Biz Hristiyanız" diyenlerden de kesin sözlerini almıştık. Onlar, kendilerine belletilenin bir kısmını unuttular."[26] ayetiyle ifade ettiği noktaya gelişin hikâyesi kısaca böyle olmalıdır. Zira eğer Roma Hristiyanlığının resmîleştirdiği Hristiyanlık Tarihi esas alınacak olursa, bu tarih içinde bir yanıp bir sönen, ama hiçbir zaman tamamen ortadan kaybolmayan Muvahhid çıkışların ikna edici izahını yapmak asla mümkün olmayacaktır…

HAVARİLER

Her ne kadar İbn Hazm, resmî Hristiyanlığın kabul ettiği Havariler'in gerçek anlamda Hz. İsa (a.s)'ın Havarileri olduğunu kabul etmemiş ve "Kur'an'ın haber verdiği Havariler, Hristiyanların isimlerini saydığı kimseler değildir" demiş ise de[27], Hz. İsa (a.s) adına ortaya atılmış tezvirata ibtina eden resmî Hristiyanlığın, Havariler hakkında da "müzevver" bir hikâyeye sahip olması yadırgatıcı değildir.[28]

Hz. İsa (a.s)'ın "sahabesi" hakkında detaylı bilgi bulunmaması –tıpkı İncil-i Şerif'in akıbeti meselesinde olduğu gibi– ancak "iz sürerek" ve "satır arası okuyarak" ortaya konabilen bölük-pörçük bilgi kırıntıları ile yetinilmesi sonucunu doğurmuştur. İsimleri konusunda bile tam bir ittifaka rastlanamayan Havariler hakkında İslam kaynaklarında da çok fazla bilgiye tesadüf edilmez. Mevcut bilgiler de büyük ölçüde Hristiyan kaynaklarından veya mühtedi Hristiyan alimlerin anlattıklarından elde edilmiş görünüyor…

Hz. İsa (a.s) sonrası Muvahhid İseviler'in ilk büyük imtihanı, Stefanos isimli cemaat üyesinin Kudüs'te Yahudilerce taşlanarak şehid edilmesi olayıyla yaşanmıştır. Bu olaydan sonra Muvahhid İseviler cemaati Kudüs'ü terk ederek Yahudiye, Samiriye, Kıbrıs, Fenike, Antakya… gibi yerlere dağılmış, Kudüs'te sadece Havariler kalmıştı.[29] Aşağıda değinileceği gibi Kudüs'te kalmakla aslında "zor"u seçmiş olan Havariler, bilhassa Yahudiler'in tazyikine maruz kalacaktır…

Hz. İsa (a.s)'ın Kur'an'da birkaç yerde[30] zikri geçen havarilerinin sayısı, gerek İslam gerekse Hristiyan kaynaklarında 12 olarak verilir. Liste Matta (10/2-4) ve Markos'ta (3/16-9) şöyledir:

1. Simon Petrus (Kifas), 2. Petrus'un kardeşi Andreas, 3. Zebedi'nin oğlu (büyük) Yakub, 4. Zebedi'nin oğlu Yuhanna (Hanna), 5. Filipus, 6. Bortolomeus, 7. Didimus Yahuda Tomas, 8. Matta, 9. Alfeus'un oğlu (küçük) Yakub, 10. Taddeus, 11. Gayyur Simon, 12. Yahuda İskariyot.

Bu listede 8. sırada zikredilen Matta, Markos (2/14) ve Luka (5/27) incillerinde Alfeus'un oğlu Levi olarak, 10. sırada zikredilen Taddeus'un adı Luka İncili'nde (6/16) Yakub'un oğlu Yahuda, Matta İncili'nde (10/3) ise Lebbeus olarak verilmektedir. 12. sırada zikredilen Yahuda İskariyot ise Ahd-i Cedid'e göre Hz. İsa (a.s)'ı ele veren kişidir. Bu ihaneti dolayısıyla diğer havariler tarafından listeye onun yerine Mattias alınmıştır.

Burada Yusuf (Joseph) Barnabas'ın (meşhur İncil'in yazarı), Hz. İsa (a.s) ile birlikteliği sabit olduğu halde neden Havariler listesinde yer almadığı sorusu akla gelebilir. Hemen belirtelim ki, birçok otorite onu Havariler arasında saymıştır.[31] İhanetinden sonra Havariler arasından tard edilen Yahuda İskariyot'un yerine, yaşadığı sürece Hz. İsa (a.s) ile yoldaşlık etmiş kimseler arasından, "soyadı/lakabı Justus/Yustus olup Barsaba/Barnaba denilen Joseph/Yusuf ve Mattias tesbit edilip aralarında kur'a çekilmiş, kur'a Mattias'a çıkınca o havari sayılmıştır.[32] Bununla birlikte Yahudi kökenli Muvahhit İsevîler Barnabas'ı havari olarak kabul eder.[33]

Hz. Yahya (a.s) döneminden itibaren Hz. İsa (a.s) ile yoldaşlık etmiş olması, Barnabas'ın Hz. İsa (a.s)'ın kadim ashabı arasında yer aldığını ve Havariler nezdinde de önemli bir mevkie sahip olduğunu gösteren tek gerçek değildir. Hz. İsa (a.s) sonrası Havariler cemaatinin faaliyetleri arasında adının hep ön planlarda geçiyor oluşu da onu önemli kılan hususlardan biridir.

Yahudiler ve Havariler

Hz. İsa (a.s) sonrasında Kudüs'te toplanmış bulunan Havariler, bir yandan Yahudiliğin, diğer yandan Roma yönetiminin baskısı altında Muvahhid İsevîliği yaşamanın ve yaymanın mücadelesini vermişlerdir. Petrus ve Yuhanna Hz. İsa (a.s)'ın öğretilerini tebliğ ederken Yahudiler tarafından tutuklanmış, bir süre sonra serbest bırakılmışlardı.[34] Babil Talmudu'nda Hz. İsa (as)'ın Mattay (Matta), Nakay (?), Nezer (?), Buni (?) ve Tadah (Taddeus?) isimli şakirtlerinin Yahudi mahkemesinde yargılanmalarından bahsedilmektedir.[35] Bu yargılanmanın sonucu Havariler'in idam edilmesini, Pavlus'un hocalığını yaptığı belirtilen ünlü Yahudi alimi Gamaliel'in engellediği söylenmiştir.[36] Bu, Resullerin İşleri'nde[37] anlatılan hadise olmalıdır. Nihayet muhtemelen 43 yılında Havariler'in reisi ve Hz. İsa (a.s)'ın kardeşi Yakub tutuklanmış ve boynu vurularak şehid edilmiştir.[38]

Bütün bunlar sadece Havariler üzerindeki Yahudi baskısını açık biçimde göstermekle kalmaz, aynı zamanda İncil-i Şerif'in nasıl kısa süre içinde ortadan kaybolduğunun izahını da verir.

Pavlus Hristiyanlığı ve Havariler

Müzevver "Şam vizyonu"ndan yaklaşık 3 yıl sonra Pavlus Kudüs'e gitmiş ve Havariler'in liderleri durumundaki Yakub ve Petrus ile tanışmıştır. Ancak 15 gün süren bu seyahatten ne Havariler'in ne de Pavlus'un memnun kaldığını söyleyebiliriz.[39] Her ne kadar bazı yazarlar, kısa bir tereddüt safhasından sonra Havariler'in, Muvahhid İsevîliği Hristiyanlığa dönüştüren Pavlus'un etrafında toplandığını söylese de[40] Resullerin İşleri ve bizzat Pavlus'un muhtelif mektupları durumun pek öyle olmadığını söylemektedir.

Bu ilk temastan sonra Pavlus ile Kudüs'teki Muvahhid Havariler'in arası hiçbir zaman düzelmeyecektir.[41] Muhtelif yerlere yazdığı mektuplar[42], Kudüs cemaati ile aralarındaki rekabetin en canlı şahididir. Çıktığı üç büyük "misyon gezisi"nin hemen tamamının akabinde Kudüs'e giden veya çağrılan Pavlus'un, yaydığı "aykırı" inançlar dolayısıyla burada kendisini savunmak ve "hesap vermek" zorunda bulunması, Havariler'in etkinliğinin en bariz ifadesidir. Resmî Hristiyanlığın görüşleri doğrultusunda Havariler'den bazılarının Pavlus ile birlikte hareket ettiği, dolayısıyla onun öğretisini benimsediği yolundaki anlatımlar bu sebeple her zaman ihtiyatla karşılanmalıdır.

Havariler'den Petrus, Zebedi'nin oğlu Yakub, kardeşi Yuhanna ve Alfeus'un oğlu Yakub'un öldürüldüğü görüşü ağırlıktadır.[43] Ayrıca Kilis'te –halk arasında "Kütküt Baba" diye bilinen– "Şem'un Nebi türbesi"nde yatan zatın Gayur Simon (Şem'un) olması muhtemeldir.[44]

* * *

Hristiyanlık tarihi içinde, uzak yıldızlar gibi bir parlayıp bir sönen, ancak varlığını muhafaza eden bir "muvahhit çizgi" hep var olagelmiştir. Resmî Hristiyanlık tarafından köşe bucak saklanmaya çalışılsa da Hz. İsa (a.s)'ın gerçek öğretisinin yansımalarını taşıyan metinler gibi Muvahhit İsevîlik de tarihsel bir realite olarak önümüzdedir. Kur'an ve Sünnet'in rehberliğiyle Hz. İsa (a.s)'ın gerçek mesajının farkında olan Müslümanlar, "doğru başlangıc"ı yapma avantajına sahip oldukları için, resmî Hristiyanlığın da, onun karşısında konumlanmış bulunan modern bilimsel çalışmaların da atladığı gerçeği insanlığın muhakemesine sunma şansına her zaman sahiptir: Hz. İsa (a.s) şüphesiz ki görevini yaptı ve Tevhid'i tebliğ etti. Bu nasıl tarihsel bir realite ise, O'na indirilmiş bir Kitab'ın (İncil) ve O'na inanan ve nezd-i Bârî'de "hakikatin şahitleri" ile birlikte kaydedilmeyi uman muvahhit Havariler'in mevcudiyeti de aynı şekilde tarihsel birer realitedir. Buna sadece resmî Hristiyanlığın "apokrif" (halktan saklanması gereken) dediği metinler değil, "resmî" (kanonik) metinlerin "satır arkaları" da şahitlik etmektedir. Şüphesiz ki Hristiyanlık tarihinin "heretik" (sapkın" olarak kaydettiği muvahhit hareketlerin her birinde, Havariler'in gayretinin, soluğunun ve adanmışlığının izi vardır.

Dinler Tarihi konusunda çalışanların, Hristiyanlık Tarihi'ni, Hristiyanlığın resmî metin ve söylemlerine inhisar ettirme alışkanlığından sıyrılıp, bu izi sürmeye yoğunlaşmaları gerekir…



------------------------------------------------------------------

[*] İncil-i Şerif ve Havariler'le ilgili bu yazıda konunun ancak ana hatlarını işleyebildim. Hazırlıkları devam eden –Hristiyanlık, Diyalog ve Misyonerlik'le ilgili– kitapta bu konu daha geniş bir şekilde yer alacaktır.

[2] Hz. İsa'nın tebligatının Hz. Musa'dan (ikisine de selam olsun) ne kadar zaman sonra vaki olduğu konusunda görüş ayrılıkları vardır. Çağdaş araştırmacılar bu zaman aralığını genellikle 1200 küsür yıl olarak verirken, daha eski kaynaklar rakamı 1700, hatta 1900 küsür yıla kadar çıkarmaktadır. Bkz. M. Eliade, Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi, I, 223; G. Tümer-A. Küçük, Dinler Tarihi, 211; Y. Kutluay, İslâm ve Yahudi Mezhepleri, 166, 11. dpnt.; es-Süyûtî, el-Hâvî, II, 251; Ahmet Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiya, I, 43.

[3] İbn Kesîr, Hz. Zekeriyya (a.s)'ın normal bir ölümle mi öldüğü, yoksa şehid mi edildiği konusunda ihtilaf bulunduğunu söylerse de (bkz. Kasasu'l-Enbiyâ, II, 342; krş. et-Taberî, I, 591), kaynakların ağırlıklı olarak tercih ettiği, onun şehid edildiğini anlatan rivayettir. Bkz. İbnu'l-Cevzî, el-Muntazam, I, 302; es-Sa'lebî, Arâisu'l-Mecâlis, 380-1; İbn Hacer, Fethu'l-Bârî, VI, 468-9…

[4] 3/Âl-i İmrân, 49; 43/ez-Zuhruf, 59; 61/es-Saff, 6. Krş. Luka, 24/21.

[5] Yuhanna İncili'nde Hz. İsa (a.s)'ın hayatı 3 Fısıh (Pesah) bayramına dağılmış sahnelerle anlatılırken (2/13, 6/4, 12/1), diğer İnciller tek bir Fısıh bayramından söz eder. Bu durum, Hz. İsa (a.s)'ın tebliğinin ne kadar devam ettiği sorusuna 1 veya 3 yıl şeklinde farklı cevaplar verilmesine yol açmıştır. Sinoptik (Matta, Markos ve Luka'ya izafe edilen) İnciller ile Yuhanna İncili arasındaki çelişkiler meyanında bu nokta da dikkat çekmektedir. Resmî Hristiyanlığın kabulleri doğrultusunda kısa bir "Hz. İsa (a.s) kronolojisi" için bkz. DİA, XXII, 468; Şinasi Gündüz, Pavlus Hıristiyanlığın Mimarı 153-4.

[6] 3/Â-i İmrân, 55; 4/en-Nisâ, 157-8.

[7] Bu konuda tesbit edilmiş bir bibliyografya için bkz. Ramazan Biçer, İslam Kelamcılarına Göre İncil, 17 vd.

[8] نجع الحمادي veya نجع حمادي . Burada bulunan son derece kıymetli yazmalar hakkındaki malumatı olduğu gibi, yörenin ismini de ("Nag Hammadi" olarak) Batılılar'ın ağzıyla telaffuz ediyor oluşumuz gerçekten hüzün vericidir.

[9] Her iki koleksiyon hakkında geniş bilgi için bkz. Ahmed Osman, Mahtûtâtu'l-Bahri'l-Meyyit, 127 vd.

[10] Bkz. Özemre, 13 (26 nolu dpnt.)

[11] Roma Hristiyanlığı bu bilgiyi "tartışmalı" bulur. Bkz. Hıristiyanlık Tarihi, 66.

[12] Bkz. Maurice Bucaille, Tevrat İnciller ve Kur'an, 98.

[13] Essenîler'le ilk muvahhid İsevîler arasındaki ilişki için bkz. Eliade, II, 400.

[14] Yuhanna, 10/7; Korintoslulara-I, 1/24; Sarıkçıoğlu, 302, 305.

[15] Suat Yıldırım, Mevcut Kaynaklara Göre Hıristiyanlık, 133.

[16] 5/el-Mâide, 46-7; 7/el-A'râf, 157...

[17] Tomas İncili'nin, MS 30-60 yılları arasında (muhtemelen 50'li yıllarda) Hz. İsa (a.s)'ın manevi kardeşi ve Muvahhid İsevîler'in (Kudüs cemaati) lideri Yakub'un gözetiminde derlendiği, dolayısıyla bu metnin diğer İncil metinlerinden daha kadim bir döneme ait olduğu bilinmektedir. (Bkz. Gündüz, 149.)

Bu İncil'in, biri Ekrem Sarıkçıoğlu'na (OMÜ İlahiyat Fak. Der. IV, 14 vd.), diğeri Ahmed Yüksel Özemre'ye (Hz. İsa'nın 114 Hadisi adıyla, İst. 2004) ait olmak üzere yayımlanmış iki ayrıt Türkçe çevirisi bulunmaktadır. Özemre'nin çalışması, aynı zamanda Tomas İncili'nin ihtiva ettiği metinlerin yorumunu da yapmaktadır.



[19] Bkz. Luka, 1/1-4.

[20] Bucaille, 96; Gündüz, 151.

[21] İlgili çalışmalarda müntesiplerine genellikle "Yahudi Hristiyanlar" veya "Kudüs Hristiyanları" denmiş olsa da onların Muvahhid İsevî olarak anılmasının daha uygun olduğu düşüncesindeyim.

[22] Eliade, II, 392.

[23] Muhammed Atâurrahîm, Bir İslâm Peygamberi Hz. İsa, 67.

[24] Yıldırım, 139 vd.; Şaban Kuzgun, Dört İncil Farklılıkları Çelişkileri, 116-7; DİA, XXII, 273.

[25] Mahmut Aydın, "Yahudi Bir Peygamberden Gentile Tanrıya: İsa'nın Tanrısallaştırılması Süreci", İslâmiyât dergisi, III/4, 50. Ayrıca bkz. Kuzgun, 126.

[26] 5/el-Mâide, 14.

[27] İbn Hazm, el-Fısal, II, 89-91.

[28] Havariler'in ağzından Hz. İsa (a.s)'a uluhiyet izafesi uydurması için bkz. Matta, 16/16; Yuhanna, 1/14.

[29] Bkz. Resullerin İşleri, 6, 7, 8. bablar; ayrıca 11/19-24.

[30] 3/Âl-i İmrân, 52; 5/el-Mâide, 111-3; 61/es-Saff, 14.

[31] Bkz. DİA, V, 77.

[32] Resullerin İşleri, 1/21-6.

[33] Atâurrahîm, 60.

[34] Resullerin İşleri, 3 ve 4. bablar.

[35] Baki Adam, "Yahudiliğin Hıristiyanlığa ve İslam'a Bakışı", Dinler Tarihi Araştırmaları (Sempozyum metinleri), I, 162.

[36] Yıldırım, 56.

[37] 5/17-41.

[38] Resullerin İşleri, 12/1 vd.; Eliade, II, 392.

[39] Galatyalılara Mektup, 1/18-9; Resullerin İşleri, 9/26-8.

[40] Yıldırım, 51.

[41] Bkz Galatyalılara Mektup, 2/1-21; Gündüz, 59 vd.

[42] Galatyalılara, 3 vd. bablar; I. Korintoslulara, 1/10 vd.; 4/18 vd.; Romalılara, 2, vd. bablar.

[43] Yıldırım, 54.

[44] Özemre, 6 (5. nolu dpnt.)


Makale Orjinaline ait bilgiler:
Site: İNKİŞAF DERGİSİ
URL: http://www.inkisaf.net/modules/articles/article.php?id=64

baba tanrıyı gören var mı!!!!!!!

baba tanrıyı gören var mı!!!!!!!


  Jhn 5:37 Beni gönderen Baba da benim için tanıklık etmiştir.

Siz hiçbir zaman O'nun ne sesini işittiniz, ne de şeklini gördünüz.

1Yuhanna:4-12 Hiç kimse hiçbir zaman Tanrı'yı görmüş değildir....
Yuhanna:1-18 Tanrı'yı hiçbir zaman hiç kimse görmemiştir. O'nu, Baba'nın bağrında bulunan ve Tanrı olan biricik Oğul tanıttı.

Yuhanna:6-46 Bu, bir kimsenin Baba'yı gördüğü anlamına gelmez. Baba'yı sadece Tanrı'dan gelen görmüştür.




Jhn 5:37'de geçen bu savunmaya göre '' Baba '' olarak bahsedilen Tanrıyı hiç bir kimsenin ne duyduğu nede gördüğü belirtilmektedir. Bize göre kutsal kitabın bir çelişkisi olan bu inanışı yine kutsal kitaba göre eski antlaşmadan başlayarak araştırmaya çalışalım.

Öncelikle Yuhanna:1-18 ...O'nu, Baba'nın bağrında bulunan ve Tanrı olan biricik Oğul tanıttı. burada geçen '' Tanrı olan Oğul '' tabiri ile İsa'ya Tanrılık verilmesi rezaleti bu cümlenin orjinalinde yoktur. Genelde Greekçe '' Kurios '' kelimesine İsa için Rab anlamı eklemenin dışında burada olmadığı vaziyette Tanrı kelimesi eklenmiştir. Buda çevirileri yapan kardeşlerimin anlatıldığı gibi Hıristiyan olmamasından kaynaklanmaktadır sanırım. '' Kurios '' kelimeside İsa'dan önce Rab'bin dışında efendi, mal sahibi gibi anlamlarla kullanılırken, İsa'dan sonra Rab'liğe terfi etmiştir.
Luk 19:33'de '' hayvanın sahipleri '' olarak çevrildiğide olmuştur. '' Kurios '' kelimesinin kullanışıyla ilgili olan makalemize bakabilirsiniz.

En basitinden ingilizce anlayanlar İngilizce örneğine bakabilirler. İnternet kullanıcıları için site dışından referans veriyoruz, Hıristiyan sitedir bakabilirsiniz.



KJV Jhn 1:18 No man hath seen God at any time; the only begotten Son, which is in the bosom of the Father, he hath declared [him].

Jhn 1:18
Tanrı'yı hiçbir zaman hiç kimse görmemiştir.
O'nu,
Baba'nın bağrında bulunan ve Tanrı olan biricik Oğul tanıttı.



Konumuza dönersek,
cik:33-11
RAB Musa'yla iki arkadaş gibi yüz yüze konuşurdu...
Burada Musa'nın Tanrıyla arkadaş gibi yüz yüze konuştuğunu okumaktayız. Cümlede geçen '' yüz yüze '' kelimesinin ibranice kökeni ''Paniym'' dir.

Paniym çevirilere ' yüz, yüzler, huzurunda, kişi, hayvanların yüzü, önce ve arkasında, ileri, yeryüzü,..' gibi anlamlar ile çevirilmiştir.

Bakınız:Gen 1:2, Gen 1:20, Gen 1:29, Gen 2:6, Gen 3:8, Gen 4:14, Gen 4:16, Gen 6:1, Gen 6:7, Gen 6:11, Gen 6:13, Gen 7:1, Gen 7:2-3, Gen 7:4, Gen 7:7, Gen 7:18, Gen 7:23, Gen 8:8, Gen 8:9, Gen 8:13, Gen 9:23, Gen 11:4...



Gen 4:5
...Kayin çok öfkelendi, suratını astı.
Gen 4:6 ..."Niçin surat astın?
Bu cümlelerdeki yüzünü astın anlamına gelen '' surat asma '' nın kökenide ''Paniym '' dir.

cik:33-11 RAB Musa'yla iki arkadaş gibi yüz yüze konuşurdu...
de geçen yüz yüze cümlesinin içinde '' Paniym '' kelimesi iki kere kullanılmıştır.
Kullanıldığı yerler:
Gen 32:30 ...yüzyüze..
Num 14:14 ...yüz yüze...
Deu 5:4 ...yüz yüze ...
Deu 34:10 ...yüz yüze ...
Eze 20:35 ... yüz yüze ...
Eze 20:35 ...yüz yüze ...
bunların haricinde,
Pro 27:19
Su görüntümüzü nasıl yansıtıyorsa, Yürek de insanın içini yansıtır.
kullanılmış olduğu burda değişik bir anlam ile tercüme edilmiştir.



Ayrıca,
Jdg 6:22
..."Eyvah, Rab Yahve! Meleğinin yüzünü gördüm" dedi.
burada da iki kere kullanıldığı halde böylesi bi tercüme ile kutsalkitaba katılmıştır. '' Paniym '' kelimesi kullanıldığı yere göre anlamı değişirken,
cik:33-11
RAB Musa'yla iki arkadaş gibi yüz yüze konuşurdu...
olan kendi tercümelerine göre meseleyi anlamaya çalışalım.
Araştırmalarımızı yaparken unutmamamız gereken iki alıntı,
1Yuhanna:4-12
Hiç kimse hiçbir zaman Tanrı'yı görmüş değildir....
Mısırdan Çıkış-33:20
Ancak, yüzümü görmene izin veremem.
Çünkü yüzümü gören yaşayamaz.»
Tanrıyı kimsenin göremeyeceğinin haricinden görenin yaşayamayacağıdır. Tanrının Musa ile konuşmasına bakarsak

Mısırdan Çıkış-33:18
Musa, «Lütfen görkemini bana göster» dedi.

Mısırdan Çıkış-33:19
RAB,
«Bütün iyiliğimi önünden geçireceğim» diye karşılık verdi,
«Adımı,
RAB adını senin önünde duyuracağım.
Merhamet ettiğime merhamet edeceğim, acıdığıma acıyacağım.



Exo. 33:19'da tercümeye katılan, '' ..Adımı, RAB adını senin önünde duyuracağım. '' Rab'ın kökenide '' YHWH '' dir. Musa'nın Tanrıyı görmek istemesi üzerine verdiği cevap ise Mısırdan Çıkış-33:20 Ancak, yüzümü görmene izin veremem. Çünkü yüzümü gören yaşayamaz.» olmuştur. Aklımıza gelen Tanrının nurunu normal insanların görmeyeceğidir. Fakat Tanrı sınırsız gücüyle muhakkak bunada çare bulabilir, yeterki istesin. '' Çünkü yüzümü gören yaşayamaz. '' uyarısının peşine Tanrının Musa'ya bazı kolaylıklar gösterdiğini görmekteyiz.

Exo. 33:22
Görkemim oradan geçerken seni kayanın kovuğuna sokup geçinceye kadar elimle örteceğim.

Exo. 33:23
Elimi kaldırdığımda, sırtımı göreceksin. Ama yüzüm görülmeyecek."
Tanrının burada Musa için bulduğu çözüm ise ona sırtını göstermesi olmuştur. Bu noktada Musa'nın Tanrının sırtını bile görmesini 1Yuhanna:4-12 Hiç kimse hiçbir zaman Tanrı'yı görmüş değildir.... olan belirtiye karşı gelen bir durum olarak kabul etmekteyiz. Çünkü 1Yuhanna:4-12' ye göre Tanrıyı kimse görmemiştir, fakat Exo. 33:23 'e göre ise Tanrı Musa'ya sırtını göstererek gözükmüştür. Musa'nın Tanrıyı sırtını görerek konuşmasını Musa Tanrıyı görmedi olarak yorumlayamayız, sırtını görerekde olsa Musa'nın konuştuğu ve gördüğü Tanrı yani '' YHWH '' dir.
Fakat Tanrı Musa ile sırtını göstererek konuştuğunun haricinde,
cik:33-11
RAB Musa'yla iki arkadaş gibi yüz yüze konuşurdu...
iddiasıda vardır. Bu iddiayı yapan biz değil Hıristiyan kardeşlerimin ellerinde olan eski antlaşmadır.
Jhn 5:37
...Siz hiçbir zaman O'nun ne sesini işittiniz, ne de şeklini gördünüz.
Hıristiyan kardeşlerimde bu alıntıya ters gelecek vaziyetde kabul ettikleri gerçeklerden biri Tanrının Musa ile konuştuğudur. Yine Tevrat'a bakarak öğrendiğimiz Tanrının Musa ile olan bu konuşmalarının yanlızca meşhur on emiri aldığı dağın tepesinde geçmediğinide görmekteyiz. Tanrının arasıra Musa'yı çadırında da ziyarete gittiğinide okuyabilmekteyiz,

Exo. 33:9
Musa çadıra girince, bulut sütunu aşağı iner,
RAB Musa'yla konuştuğu sürece girişi kapardı.
Bu çadırda olan konuşmalarda ise bir bulutun çadırın girişini kapadığıda belirtilmekte. Bu aşamada ortadaki gerçek Tanrının Musa ile olan konuşmasının rededilemeyeceğidir.
Bunun haricinde Tanrıyı görenlerin Musa ile sınırlı kalmadığını görmekteyiz.

Mısırdan Çıkış-24:9
Sonra Musa,
Harun,
Nadav,
Avihu ve İsrail ileri gelenlerinden yetmiş kişi dağa çıkarak.
Mısırdan Çıkış-24:10
İsrail'in Tanrısı'nı gördüler.
Tanrı'nın ayakları altında lacivert taşını andıran bir döşeme vardı.
Gök gibi duruydu.



Burada yetmiş kişinin '' Çıkış-24:10 İsrail'in Tanrısı'nı gördüler. '' olan iddiasını görmekteyiz. Cümledeki '' gördüler. '' kelimesinin kökeni olan Ra'ah anlam olarak genelde görmek olarak tercüme edilmiştir. Bizim yapılan tercüme üzerine bir şikayetimiz yoktur, fakat Hıristiyan kardeşlerim,
1Yuhanna:4-12 Hiç kimse hiçbir zaman Tanrı'yı görmüş değildir....
burada geçen anlama göre ortada olan bu kesin ifadeleri kenara koyup, kendi kitaplarına ters vaziyette Tanrıyı kimsenin görmediğini isabatının telaşına düşmüşlerdir. Şayet savundukları gibi Tanrıyı kimse görmemiş ise cümledeki Ra'ah 'ya neden gördüler anlamı vermişlerdir. Şayet bu kelimeye başka anlam yüklemeyi amaçlıyorlar ise, bu kelimenin geçtiği diğer yüzlerce verebileceğimiz örneklerede başka anlamlar aramak zorundadırlar.
Fakat nasıl olur Tanrıyı gören yaşayamaz gibi bir savunmayada geçmeden önce, Tanrının gücü sınırsız ise onada bir çare bulduğuna inanmaları gerekmektedir. Kısaca insanlar Tanrıyı görmüştür ve Tanrıyı gördüklerinden dolayı bir zarar görmemişlerdir.
Mısırdan Çıkış-24:11
Tanrı İsrail soylularına zarar vermedi.
Tanrı'yı gördüler,
sonra yiyip içtiler.



Tanrının israiloğullarınla yüz yüze konuşması anlaşılan sadece bizim tarafımızdan duyulmamıştır. Hıristiyan kardeşlerimin ellerindeki yazmalara baktığımızda Tanrının nerede ise israiloğullarıyla beraber yaşadığının anlamını çıkarabileceğimiz anlamlar görmekteyiz.

Num 14:14
Kenan topraklarında yaşayan halka bunu anlatacaklar.
Ya RAB,
bu halkın arasında olduğunu,
onlarla yüz yüze görüştüğünü,
bulutunun onların üzerinde durduğunu,
gündüz bulut sütunu,
gece ateş sütunu içinde onlara yol gösterdiğini duymuşlar.



Bu alıntıda Tanrının insanların arasında olduğu ve onlarla yüz yüze görüştüğünü okumaktayız. Fakat Num 14:14 'de karşımıza halkla yüz yüze görüştüğü belirtilen Tanrının bu cümlede,
Gen 32:30 ...yüzyüze..
Num 14:14 ...yüz yüze...
Deu 5:4 ...yüz yüze ...
Deu 34:10 ...yüz yüze ...
Eze 20:35 ... yüz yüze ..
Eze 20:35 ...yüz yüze ... geçen yüz yüze kelimesinin bu alıntılarda olduğu gibi Paniym kelimesinin iki kere kullanımından anlam verilen yüz yüze olmadığını, Num 14:14 'de kullanılan kelimenin Ayin olduğunu görmekteyiz.



''Ayin'' kelimesinin tercümelerinde verilen anlamına baktığımızda karşımıza daha ilginç bir anlam çıkmaktadır.

Kaynak: http://www.blueletterbible.org/ Ayin kelimesi ingilizce KJV çeviriye göre 887 kere kullanılmış ve kullanıldığı yerlerde genel olarak aldığı anlamlar şunlardır.

Authorized Version (KJV) Translation Count — Total: 887
eye 495, sight 216, seem 19, colour 12, fountain 11, well 11, face 10, pleased + 03190 10, presence 8, displeased + 03415 8, before 8, pleased + 03474 4, conceit 4, think 4, misc 66; 887

göz 495, görüş, görme yetisi 216, görünmek, gözükmek 19, renk, boya 12, fiskiye, çeşme 11, kuyu 11, yüz, surat, çehre ,sima 10, memnun + 03190 10, huzur, hazır bulunma, varlık, var olma 8, hoşnutsuz + 03415 8, önce, evvel 8, memnun + 03474 4, kendini beğenme, kibir ,gurur 4, düşünmek 4, diğer 66; 887



Kullanıldığı ve Türkçeye çevrildiği örneklerine bakarsak,



Num 11:7
Man kişniş tohumuna benzerdi, görünüşü de reçine gibiydi.
Pro 23:31
Şarabın kızıl rengine, Kadehte ışımasına,Boğazdan aşağı süzülüvermesine bakma.
Lev 13:55
Küflü eşya yıkandıktan sonra yeniden kâhine gösterilmeli. Küf yayılmasa bile rengi değişmemişse, kirli sayılacak. Yakılmalıdır. Gerek iç yüzünü, gerekse dış yüzünü küf kemirmiştir.
Gen 29:20
Yakup Rahel için yedi yıl çalıştı. Rahel'i sevdiği için, yedi yıl ona birkaç gün gibi geldi.
Gen 21:11
Bu İbrahim'i çok üzdü, çünkü İsmail de kendi oğluydu.
Gen 27:12
"Ya babam bana dokunursa? O zaman kendisini aldattığımı anlar. Kutsama yerine üzerime lanet getirmiş olurum."
Gen 19:14
Lut dışarı çıktı ve kızlarıyla evlenecek olan adamlara, "Hemen buradan uzaklaşın!" dedi, "Çünkü RAB bu kenti yok etmek üzere." Ne var ki damat adayları onun şaka yaptığını sandılar.



Bu örneklerin hepsinin içinde Ayin kelimesi kullanılmıştır. Örneklerimizi konuya yakın göstermeye çalışırsak kısaca şunları verebiliriz.



Gen 3:5
"Çünkü Tanrı biliyor ki, o ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız."
Gen 3:6
Kadın ağacın güzel, meyvesinin yemek için uygun ve bilgelik kazanmak için çekici olduğunu gördü. Meyveyi koparıp yedi. Yanındaki kocasına verdi. Kocası da yedi.
Gen 3:7
İkisinin de gözleri açıldı. Çıplak olduklarını anladılar. Bu yüzden incir yaprakları dikip kendilerine önlük yaptılar.
Gen 18:3
"Ey efendim, eğer gözünde lütuf bulduysam, lütfen kulunun yanından ayrılma" dedi,
Bu örneklerdeki,
Gen 3:5 ...gözleriniz ...
Gen 3:6 ...çekici ...
Gen 3:7 ...gözleri ...
Gen 18:3 ...gözünde ...
olan bu çevirilerin hepsinin kökeni Ayin kelimesidir. Bu kelimenin anlamını bu kadar araştırmışken yukarda söylenen cümleyi tekrar okuyalım.
Num 14:14
Kenan topraklarında yaşayan halka bunu anlatacaklar.
Ya RAB,
bu halkın arasında olduğunu,
onlarla yüz yüze görüştüğünü,...
Halkın arasında yüz yüze görüştüğüne göz göze görüştüğü anlamıda verilebilecek bu cümleden sonra nasıl olurda Hıristiyan kardeşlerim,
1Yuhanna:4-12
Hiç kimse hiçbir zaman Tanrı'yı görmüş değildir....
cümlesine inanabilirler. Bu anlamlardan birine inanmak diğerini inkar etmek değilmidir.
Tanrının insanlar tarafından göründüğü savunmasını yapan biz değil Hıristiyan kardeşlerimin ellerindeki yazmalardır. Yine bu yazmalara göre,

Deu 5:4
RAB dağda ateşin içinden sizinle ( Paniym) yüz ( Paniym) yüze konuştu.
Bunun yanı sıra,
Gen 32:30
Yakup, "Tanrı'yla yüzyüze görüştüm, ama canım bağışlandı" diyerek oraya Peniel adını verdi.



Hıristiyan kardeşlerime ayrıca şöyle bir örnek vermiş olsak.
Eze 20:35
Sizi ulusların çölüne getirecek,
orada yüz yüze yargılayacağım.
Bu cümleden neler anlamaktadırlar acaba, burada açıkca insanların birbirleriyle yüzleştirilip yargılanacağından bahsedildiğini okumaktayız. Yüzleştirilme derken bizim anladığımız insanlar birbirlerinin yüzünü görerek yargılanacaktır. İşin garibi Eze 20:35 'de geçen yüz yüze kelimesinin kökeniyle,
cik:33-11
RAB Musa'yla iki arkadaş gibi yüz yüze konuşurdu...
bu cümlede geçen yüz yüze kelimesinin kökeni harfi harfine aynı kelime olan '' ( Paniym) yüz ( Paniym) yüze'' 'dir. Ortada yanlış çeviri problemi yoktur, cümle doğru çevrilmiştir fakat anlam olarak kabul edilmek istenmemektedir.



Ayrıca Hıristiyan kardeşlerimin ellerindeki bu yazmalara göre,
Deu 34:10
O günden bu yana İsrail'de Musa gibi RAB'bin () yüz () yüze görüştüğü bir peygamber çıkmadı.
dendiğinide yine elimizdeki yazmaların belirttiğini unutmayalım. Anlaşılan Musa'nın Tanrıyı gördümü, görmedimi tartışması Musa'nın içine doğmuş ki şu şikayette bulunmaktadır.



Mısırdan Çıkış-4:1
Musa, «Ya bana inanmazlarsa?» dedi,
«Sözümü dinlemez, `RAB sana görünmedi' derlerse, ne olacak?»
Şimdi neden Musa'ya inanmayıp Tanrının Musa'ya görünmediğini iddia etmekteyiz. Musa'nın yaptığı bu şikayetde geçen '' görünmedi '' kelimesinin İbranice kökeni Ra'ah dır. Bu kelimenin kullanıldığı yerlere örnek olarak,

Gen 1:4 Tanrı ışığın iyi olduğunu gördü...
Gen 1:9 Tanrı, "...kuru toprak görünsün" diye buyurdu...
Gen 1:10 ...Tanrı bunun iyi olduğunu gördü.
Gen 1:12 ...Tanrı bunun iyi olduğunu gördü.
Gen 1:18 ...Tanrı bunun iyi olduğunu gördü.
Gen 1:25 ...Bunun iyi olduğunu gördü.
Gen 1:31 Tanrı yarattıklarına baktı ve her şeyin çok iyi olduğunu gördü....

bu alıntıları verebiliriz. Bu alıntılarda geçen '' gördü '' kelimeside noktası virgülüne aynı olan Ra'ah dır. Burada Tanrının bu olayları gördüğü bu kelime ile belirtilirken Musa'nın Tanrıyı gördüğünü belirtmesinin kabul edilmemesindeki mantığı izah edebilirmisiniz.



Tanrıyla ayrıca Eyup'ünde konuştuğunu ve gördüğünü okumaktayız.
job 42:7
RAB Eyüp'le konuştuktan sonra,
Temanlı Elifaz'a:
"Sana ve iki dostuna karşı öfkem alevlendi" dedi,
"Çünkü kulum Eyüp gibi hakkımda doğruyu konuşmadınız.

eyu:42-1
O zaman Eyüp RAB'bi şöyle yanıtladı:
eyu:42-5
Kulaktan duymaydı bildiklerim senin hakkında,
Şimdiyse gözlerimle gördüm seni.



Eyup'ün bu iddiasıda tartışma kabul etmeyecek kelimeler ile doludur.
eyu:42-1'de Rab diye tercüme edilen '' YHWH '' dir, bu cümlede Eyup bir meleğe veya başka bir Tanrıya konuşuyordu diyede bi tartışma kabul etmeyecek vaziyettedir. Devamında eyu:42-5
...Şimdiyse gözlerimle gördüm seni.
cümlesinde kullandığı kelimeler ise Ayin ve Ra'ah dır.

Ayin 'e verilen anlamın göz,
Ra'ah' a verilen anlamında görmek olduğunu hatırlayalım. Yapılan tercüme doğrudur ve bu tercümeye görede Eyüp '' YHWH '' yi yani gerçek Tanrıyı gördüğünü söylemektedir.



Yine Rab'bin '' YHWH '' nin Avram'ada görüdüğünü okumaktayız.
Gen 17:1
Avram doksan dokuz yaşındayken RAB ona görünerek,
"Ben Her Şeye Gücü Yeten Tanrı'yım" dedi,
"Benim yolumda yürü, kusursuz ol.

Kullanılan kelimelerin yine Ra'ah ve '' YHWH '' olduğunu görmekteyiz.
Ayrıca '' YHWH '' kendi ağzından olan şu cümleyide not düşmekte fayda var sanırım. Mısırdan Çıkış-6:2
Tanrı ayrıca Musa'ya,
«Ben RAB'bim» dedi,
Mısırdan Çıkış-6:3
«İbrahim'e,
İshak'a ve Yakup'a Her Şeye Gücü Yeten Tanrı olarak göründüm,
ama onlara kendimi RAB adıyla tanıtmadım.
Tanrının '' YHWH '' burada Musa ile olan konuşmasında ismini saydığı bu insanlarada göründüğünü fakat ismini onlara bildirmediğini okumaktayız. Burada,
Mısırdan Çıkış-6:3
...kendimi RAB adıyla tanıtmadım.
Rab olarak geçen isim ise Tanrının kendine seçtiği isim olan '' YHWH '' olduğunu belirtelim tercümeye ise Rab olarak girmiştir. Ellerindeki yazmalara göre inandıkları Tanrı ben bu insanlara gözüktüm hemde Tanrı olarak diyebiliyorsa buna kimin itirazı olabilir, tabi Hıristiyan kardeşlerimden başka, nedense Hıristiyan kardeşlerime ellerindeki kutsal saydıkları bu delilleri göstermemizde yeterli olmamaktadır onlar, ellerindeki bu yazmalara ters olarak yine ellerindeki şu çelişkiye göre,
1Yuhanna:4-12
Hiç kimse hiçbir zaman Tanrı'yı görmüş değildir....
olan inançlarını korumaya çalışmaktadırlar.




'' yeni antlaşma denilen yazmalara göre '' İsa'ya yüce bir konum verilmeye çalışılmasının ortaya çıkardığı problemlerdir bunlar. Bu verilmeye çalışılan bu konumu şu bir kaç cümlede rahatlıkla görebilmekteyiz.
Yuhanna:1-18
Tanrı'yı hiçbir zaman hiç kimse görmemiştir.
O'nu,
Baba'nın bağrında bulunan ve Tanrı olan biricik Oğul tanıttı.
Yuhanna:6-46
Bu,
bir kimsenin Baba'yı gördüğü anlamına gelmez.
Baba'yı sadece Tanrı'dan gelen görmüştür.



Matta'nın 3. Bapına baktığımızda İsa'nın vaftiz olup sudan çıkmasıyla,
Mat. 3:16
İsa vaftiz olur olmaz sudan çıktı.
O anda gökler açıldı ve İsa,
Tanrı'nın Ruhunun güvercin gibi inip üzerine konduğunu gördü.
Mat. 3:17
Göklerden gelen bir ses de şöyle dedi:
«Sevgili Oğlum budur, O'ndan hoşnudum.»
Tanrının Ruhunu güvercin gibi ortaya çıktığını ve göklerden bir ses geldiğini okumaktayız. Bu güvercin ve sesin diğer insanlar tarafından görüldüğü veya bu sesin duyulduğu belirtilmeden İsa'nın iblis'in denemelerinden geçmek üzere Ruh tarafından çöle götürüldüğünü görmekteyiz.

Luka'ya göre gelişen bu olayda ise,
Luk. 3:21>22
Bütün halk vaftiz olduktan sonra İsa da vaftiz oldu.
İsa dua ederken gök açıldı ve Kutsal Ruh,
bedensel bir görünüm alarak güvercin biçiminde O'nun üzerine indi.
Gökten gelen bir ses de,
«Sen benim sevgili Oğlumsun, senden hoşnudum» dedi.
böylesine geliştiği aktarılmaktadır. Bu cümlenin hemen devamında ise Luka İsa'nın soy kütüğünü eklemeyi uygun görmüştür.
Aslında bu problemin, yeni antlaşmada denilen İncil bölümüne baktığımızda çelişkiler deryasına girmiş hissine kapılmamak elde değil. Bu çelişkiler deryasıda Hıristiyan kardeşlerimin yüzlerce hatta binlerce tahrikata bölünmesine sebebiyet vermiştir.




Jhn.14:7
Beni tanısaydınız,
Babamı da tanırdınız.
Artık O'nu tanıyorsunuz, O'nu gördünüz.»

Jhn.14:8
Filipus,
«Rab, bize Baba'yı göster, bu bize yeter» dedi.

Jhn.14:9
İsa,
«Filipus» dedi,
«bunca zamandır sizinle birlikteyim.
Beni daha tanımadın mı?
Beni görmüş olan,
Baba'yı görmüştür.
Sen nasıl, `Bize Baba'yı göster' diyorsun?

Jhn.14:10
Benim Baba'da,
Baba'nın da bende olduğuna inanmıyor musun?
Size söylediğim sözleri kendiliğimden söylemiyorum,
ama bende yaşayan Baba kendi işlerini yapıyor.

Jhn.14:11
Bana iman edin; ben Baba'dayım,
Baba da bendedir.
Hiç değilse bu işlerden dolayı iman edin.



Bu alıntılar yazmalardan ve mektuplardan oluşturulan ve adına İncil denilen kitaptan alınmıştır. Bazı hıristiyan kardeşlerim bu cümlelerdeki anlamlardan İsa'nın Rab'bin yani Tanrının kendisi olduğu anlamı çıkarabilmişlerdir. Elimizdeki bu yazmalara göre bu cümleler İsa'ya aittir, bu cümlelerde İsa'nın söylediyse ne söylemek istediği ise meselenin inanç boyutuna girecektir. Fakat şayet İsa bu kelimelerde kendisinin Rab olduğunu iddia etmekteyse yine İsa'ya ait olduğu savunulan şu cümleye ne demeli.

Jhn 5:37
Beni gönderen Baba da benim için tanıklık etmiştir.
Siz hiçbir zaman O'nun ne sesini işittiniz,
ne de şeklini gördünüz.

İsa bunları insanlara söylemekte ve bu insanlarda İsa'yı görmekte ve duymaktadır. Şayet İsa Tanrının kendisi ise bu cümlede bunun mümkün olamayacağını görmekteyiz. Bazı Hıristiyan kardeşlerim cümlenin yanlış tercüme edildiğini savunmaktadırlar. Tercüme eden biz değiliz, madem yanlış tercüme vardır neden düzeltmeye gitmezler, işin garibi baktığımız ingilizce örneklerin tümünde de yapılan çeviri aynı anlamda yapılmıştır.

Hıristiyan kardeşlerimin savunması ise cümleye '' henüz ''ün katılması gerektiğidir. Savunmalarına göre tercüme '' Henüz Siz hiçbir zaman O'nun ne sesini işittiniz, ne de şeklini gördünüz. '' gibi birşey olması gerekmektedir. Aslında bu eklemede meseleye çözüm getirememektedir. Şayet İsa Tanrının kendisi ise bunun henüzü falan olamaz. Eğer İsa insanların karşısına Tanrı olarak geçmiş ise,

Jhn 5:37
Beni gönderen Baba da benim için tanıklık etmiştir.
Siz hiçbir zaman O'nun ne sesini işittiniz,
ne de şeklini gördünüz.
bu cümleyi kurması saçmalıktır. Bu cümle İsa'nın Tanrı olmadığını açıkca söylemesinden başka bir şey değildir. Fakat iddia edildiği gibi,
Jhn.14:9
İsa, ...Beni görmüş olan, Baba'yı görmüştür.
Sen nasıl, `Bize Baba'yı göster' diyorsun?
cümlesinden İsa'nın Tanrı olduğunu çıkarmamız gerekiyorsa bu Jhn 5:37'de geçen anlama aykırıdır. Kısaca bu anlamların biri İsa tarafından söylenmiş olamaz.




Sonuç:
Jhn 5:37
Beni gönderen Baba da benim için tanıklık etmiştir.
Siz hiçbir zaman O'nun ne sesini işittiniz, ne de şeklini gördünüz.
veya
1Yuhanna:4-12
Hiç kimse hiçbir zaman Tanrı'yı görmüş değildir....
cümlelerindeki anlam eski antlaşmaya göre imkansızdır. Eski antlaşmaya göre Tanrıyı tonlarca insan görmüş hatta konuşmuştur.
Şayet İsa'nın kendiside Tanrı ise yine binlerce insan tarafından görülmüş ve duyulmuş demektir. Özellikler İsa'nın şu cümlesi,
Jhn 5:37
Beni gönderen Baba da benim için tanıklık etmiştir.
Siz hiçbir zaman O'nun ne sesini işittiniz,
ne de şeklini gördünüz.
kendisinin Tanrı olmadığının isbatının yanısıra eski antlaşmaya göre gerçeğide yansıtmamaktadır. Elimizdeki yazmalardan mantıki olarak çıkaracağımız sonuç eski antlaşmaya göre Tanrıyı görenler olmuştur ve yeni antlaşmaya görede İsa kendisinin Tanrı olmadığını belirtmiştir.


Ayrıca gözlerden kaçan bir kişi daha vardır Tanrıyı gören onu yemeğe davet eden ve onunla karşılıklı sohbet eden, bu yazmalara görede bu kişi İbrahim'dir,
Gen.18:1
İbrahim günün sıcak saatlerinde Mamre meşeliğindeki çadırının önünde otururken,
RAB kendisine göründü.

KJV Gen 18:1 And the LORD appeared unto him...
Burada İngilizceye LORD,Türkçemize RAB olarak çevrilen bu şahıs bu yazmalara göre '' YHWH ''nin kendisidir. Bu ismin İsrail'lerin tek ve eşi benzeri olmayan Tanrının ismi olduğunu hatırlayalım. Münakaşasız burada İbrahim'e gözüken gerçek Tanrı '' YHWH '' dir. İbraniler için kutsal olan bu isim, gereksiz yere anıp gönaha girmesinler diye olan Tanrıdır. Gereksiz yere anıp günaha girmemek için İbranilerin buna bulduğu çözüm ise, '' '' YHWH '' ismindeki anlamları ifade eden ve gerçek Tanrıyı tanımlamak için kullandıkları '' Adonay '' isim olmuştur. İbrahim'in Tanrıyla olan sohbetinde bu tanımlamayıda kullandığını görmekteyiz.

KJV Gen 18:3
And said, My Lord,...
Gen 18:3
"Ey efendim,
eğer gözünde lütuf bulduysam,
lütfen kulunun yanından ayrılma" dedi,



KJV Gen 18:13
And the LORD said unto Abraham,...
Gen 18:13
RAB İbrahim'e sordu:
"Sara niçin,
'Bu yaştan sonra gerçekten çocuk sahibi mi olacağım!' diyerek güldü?

Devam eden konuşmalarda Tanrıdan '' YHWH '' diye bahsedilmeye devam edilmesi ortada tanınma hatası olmadığını göstermektedir. Türkçemize yine RAB olarak tercüme edilen hatta bu tercümede bu RAB yazısını tamamiyle büyük harflerle yazan tercüman kardeşlerimizinde burada İbrahim'in konuştuğu kişinin gerçek Tanrı olduğunu anladıklarını görmekteyiz.



KJV Gen 18:33
And the LORD...

Gen 18:33
RAB İbrahim'le konuşmasını bitirince oradan ayrıldı,
İbrahim de çadırına döndü.



İbrahim ile Tanrı arasında geçen bu konuşmadan sonra RAB'bin kendi yoluna devam ettiğini görmekteyiz. Konuyu toparlarsak,

Gen.18:1
İbrahim günün sıcak saatlerinde Mamre meşeliğindeki çadırının önünde otururken,
RAB kendisine göründü.
İbrahim çadırının önünde otururken RAB'bin kendisine göründüğünü okumaktayız. İbrahim'in Tanrıyı görmesi ve onunla konuşması bu yazmalarda bulunan şu sözlere ne kadar aykırıdır değilmi,

1Yuhanna:4-12
Hiç kimse hiçbir zaman Tanrı'yı görmüş değildir....
Jhn 5:37
Beni gönderen Baba da benim için tanıklık etmiştir.
Siz hiçbir zaman O'nun ne sesini işittiniz, ne de şeklini gördünüz.
Bu yazmalar kendine muhalefet ile devam etmektedir değilmi, sıcak bir yaz günü çadırının önünde otururken RAB'bi gören İbrahim,
Gen.18:2
İbrahim karşısında üç adamın durduğunu gördü.
Onları görür görmez karşılamaya koştu.
Yere kapanarak birine,
Gen.18:3
"Ey efendim,
eğer gözünde lütuf bulduysam,
lütfen kulunun yanından ayrılma" dedi,

Gen.18:4
"Biraz su getirteyim,
ayaklarınızı yıkayın.
Şu ağacın altında dinlenin.

Gen.18:5
Madem kulunuza konuk geldiniz,
bırakın size yiyecek bir şeyler getireyim.
Biraz dinlendikten sonra yolunuza devam edersiniz." Adamlar, "Peki, dediğin gibi olsun" dediler.

Yanında melekleriyle gördüğünün RAB '' YHWH '' olduğunu anlayan İbrahim hemen yere kapanır ve onlara birşeyler sunmaya çalışır. İbrahim'in bu teklifini geri çevirmeyen RAB '' YHWH '' birazdan İbrahim ile konuşmaya başlar ve ona bir müjde verir.

Gen.18:10
RAB, "Gelecek yıl bu zaman kesinlikle yanına döneceğim" dedi,
"O zaman karın Sara'nın bir oğlu olacak."
Sara RAB'bin arkasında,
çadırın girişinde durmuş, dinliyordu.

Gen.18:13
RAB İbrahim'e sordu:
"Sara niçin,
'Bu yaştan sonra gerçekten çocuk sahibi mi olacağım!' diyerek güldü?

Gen.18:14
RAB için olanaksız bir şey var mı?
Belirlenen vakitte,
gelecek yıl bu zaman yanına döndüğümde Sara'nın bir oğlu olacak."

Gen.18:15
Sara korktu,
"Gülmedim" diyerek yalan söyledi.
RAB, "Hayır, güldün" dedi.

Böylesi ufak bir münakaşadan sonra RAB '' YHWH '' dünyaya geliş nedenini İbrahim'e söyler ve bu neden üzerinde konuşmaya başlarlar. İbrahim ile RAB '' YHWH '' arasında geçen bu sohbetin devamınıda bakabilirsiniz, tüm bunlar kutsal kabul edilen bu yazmaların başka bir sayfasında geçen şu söze ne kadar aykırıdır değilmi.
Jhn 5:37
...Siz hiçbir zaman O'nun ne sesini işittiniz, ne de şeklini gördünüz.

RAB '' YHWH '' nin burada İbrahim'e gözüktüğünü ve onunla karşılıklı konuştuğunu yine Hıristiyan kardeşlerimin kutsal kabul ettiği bu yazmalardan okumaktayız.
Ortaya böylesi çelişkiler çıktığında bu yazmalara nasıl kutsal muamelesi yapabiliriz. Kendi yaptığı tesbitleri çürüten bir kitap nasıl kutsal olabilir, meselenin bu boyutunuda anlamış değiliz.
Gen.18:17
RAB,
"Yapacağım şeyi İbrahim'den mi gizleyeceğim?" dedi,

Gen.18:18
"Kuşkusuz, İbrahim'den büyük ve güçlü bir ulus türeyecek, yeryüzündeki bütün uluslar onun aracılığıyla kutsanacak.

Gen.18:19
İbrahim'i, doğru ve adil olanı yaparak yolumda yürümeyi oğullarına ve soyuna buyursun diye seçtim. Öyle ki, ona verdiğim sözü yerine getireyim."

Gen.18:20
Sonra İbrahim'e, "Sodom'la Gomora büyük suçlama altında" dedi, "Günahları çok ağır.

Gen.18:21
Onun için inip bakacağım. Duyduğum suçlamalar doğru mu, değil mi göreceğim. Yapıp yapmadıklarını anlayacağım."

Gen.18:22
Adamlar oradan ayrılıp Sodom'a doğru gittiler. Ama İbrahim RAB'bin huzurunda kaldı.

Gen.18:23
RAB'be yaklaşarak, "Haklıyı da haksızla birlikte mi yok edeceksin? diye sordu,

Gen.18:24
"Kentte elli doğru kişi var diyelim. Orayı gerçekten yok edecek misin? İçindeki elli doğru kişinin hatırı için kenti bağışlamayacak mısın?

Gen.18:25
Senden uzak olsun bu. Haklıyı, haksızı aynı kefeye koyarak haksızın yanında haklıyı da öldürmek senden uzak olsun. Bütün dünyayı yargılayan adil olmalı."

Gen.18:26
RAB, "Eğer Sodom'da elli doğru kişi bulursam, onların hatırına bütün kenti bağışlayacağım" diye karşılık verdi.

Gen.18:27
İbrahim, "Ben toz ve külüm, bir hiçim" dedi, "Ama seninle konuşma yürekliliğini göstereceğim.

Gen.18:28
Kırk beş doğru kişi var diyelim, beş kişi için bütün kenti yok mu edeceksin?" RAB, "Eğer kentte kırk beş doğru kişi bulursam, orayı yok etmeyeceğim" dedi.

Gen.18:29
İbrahim yine sordu: "Ya kırk kişi bulursan?" RAB, "O kırk kişinin hatırı için hiçbir şey yapmayacağım" diye yanıt verdi.

Gen.18:30
İbrahim, "Ya Rab, öfkelenme ama, otuz kişi var diyelim?" dedi. RAB, "Otuz kişi bulursam, kente dokunmayacağım" diye yanıt verdi.

Gen.18:31
İbrahim, "Ya Rab, lütfen konuşma yürekliliğimi bağışla" dedi, "Eğer yirmi kişi bulursan?" RAB, "Yirmi kişinin hatırı için kenti yok etmeyeceğim" diye yanıt verdi.

Gen.18:32
İbrahim, "Ya Rab, öfkelenme ama, bir kez daha konuşacağım" dedi, "Eğer on kişi bulursan?" RAB, "On kişinin hatırı için kenti yok etmeyeceğim" diye yanıt verdi.

29 Temmuz 2012 Pazar

Kuran-ı Kerim, Hz. İsa'yı nasıl anlatıyor?

Kuran-ı Kerim, Hz. İsa'yı nasıl anlatıyor?
"Kitaplı" dört büyük peygamberden biri olan Hz. İsa hakkında Kuran'da başlı başına iki sure bulunuyor. Babasız doğması, mucizeleri, Hz. Muhammed'in geleceğini haber vermesiyle ilgili tüm bilgileri Kuran'da bulmak mümkün. Ancak, göğe yükseltildiği ve kıyamet kopmadan önce ineceği gibi iki önemli konu var ki, Kuran yorumcuları, anlaşmaya varmış değil. Kuran ayrıca, hıristiyanların "teslis" inancına ve Hz. İsa'nın çarmıha gerilip gerilmediğine de açıklık getiriyor.
İslam inanışının temellerinden biri de "peygamberlere iman"dır ve Hz. İsa "Kitaplı" dört büyük peygamberden biridir. Bütün peygamberler gibi Hz. İsa da, aynı iman esaslarını, yani Allah'ın varlığına, birliğine, meleklerine, peygamberlerine, kitaplarına, ahiret gününe inanmayı telkin etti. Yahudiliği doğru yolu çekmeye çalışan ve mucizeler gösteren Hz. İsa'ya, rivayete göre, havariler adı verilen sadece 12 kişi iman etti. Hıristiyanlık dininin peygamberi olan Hz. İsa'nın mukaddes kitabı, kendisine vahiyle gönderilen İncil'di. Ancak kendisinden sonra, havarileri İncil'i değiştirdi.
Hz. İsa'nın peygamberliğe 30 yaşında eriştiği biliniyor. Ancak Hz. Muhammed'den hadis rivayet eden bazı İslam alimlerine göre, 40 yaşındayken peygamberliğe nail oluyor; 122 yaşındayken de semaya çekiliyor. Hz. İsa, annesi Meryem'le birlikte bir süre Ürdün'ün Nasire kasabasına yerleştiği için kendisine tabi olanlara Nasara, dinlerine de Nasraniyet deniliyor.
Hz. İsa'yı Kuran'dan öğrenmek istediğimizde, bu peygamberin babasız doğmasıyla, mucizeleriyle, İncil'in aksine Allah'ın oğlu olmadığıyla ilgili ayetlerle karşılaşıyoruz. Kuran'da iki sure var ki, İsa peygamberle ilgili bütün bilgileri içeriyor. Bunlardan biri, üçüncü sure olan Al-i İmran; diğeri ise Kuran'ın 19. suresi olan ve Hz. İsa'nın annesinin adını taşıyan Meryem suresi. Al-i İmran suresi, adını Hz. Meryem'in babası İmran'dan alıyor. Bu surenin konularını, İmran ailesinin temsil ettiği nübüvvet (peygamberlik), Hz. İsa ve Hıristiyanlık oluşturuyor. Bu surenin 45. ayetine göre, Allah kendisine İsa Mesih adını veriyor ve bir "kelime" olarak müjdeliyor (Hz. İsa'nın lakabı olan "mesih", İbranice'de "mübarek" anlamına geliyor.):
"Gün geldi melekler ona: "Meryem! Allah kendisi tarafından bir kelime vereceğini sana müjdeliyor. Adı İsa, lakabı Mesih, sıfatı Meryem oğludur. Dünyada da ahirette de itibarlı, Allah'a en yakın kullardan olacaktır."
Hz. İsa'nın babasız yaratılması mucizesi
Al-i İmran suresinin devam eden 46. ayeti Hz. İsa'nın beşikteyken konuşarak mucize göstermesinden; 47. ile 59. ayetleri de Hz. İsa'nın, Allah'ın "kün" (ol) emriyle yaratılmış olmasından bahsediyor:
Al-i İmran suresi 47. ayet: "Meryem: 'Ya Rabbi, bana hiçbir erkek eli değmediği halde nasıl olur da çocuğum olabilir?' deyince, Allah şöyle buyurdu: 'Öyle de olsa, Allah dilediğini yaratır; zira O bir şeyin varolmasına hüküm verince sadece ol der, o da derhal oluverir."
Al-i İmran suresi 59. ayet: "Allah yanında İsa'nın durumu, aynen Adem'in durumu gibidir. Allah Adem'i topraktan yaratıp 'ol' dedi, o da derhal oluverdi."
Yine aynı surenin 48. ayeti ise, Allah'ın, Hz. İsa'ya kitabı (yazmayı), hikmeti, Tevrat ve İncil'i öğreteceğinden sözediyor. İncil'in, Hz. İsa'ya indirilmiş olduğunu da Hadid suresinin 27. ayetinden öğreniyoruz. Meryem suresi ise, Hz. Meryem'in bakire olarak Hz. İsa'yı dünyaya getirmesini ayrıntılı olarak anlatıyor. Hz. İsa'nın mucize olarak babasız yaratıldığı, bu surenin özellikle 16-34. ayetlerinde geçiyor.
Hz. İsa'nın Allah'ın oğlu olmadığı
Kuran'nın Nisa suresinin 171.-172. ayetleri; Maide suresinin 17, 72, 73, 75 ve 116. ayetleri; Tevbe suresinin 30.-31. ayetleri ile Zuhruf suresi 59. ayeti, Hz. İsa'nın peygamber olduğu, Hıristiyanların dediği gibi Allah'ın oğlu olmadığıyla ilgili bilgileri içeriyor. Hz. İsa'dan Mesih olarak bahseden bu ayetler Hıristiyanlık'taki "teslis"in yani Baba-Oğul-Kutsal Ruh inanışının günah olduğunu belirtiyor. Bu ayetlerden bazıları şöyle:
Nisa suresi 171. ayet: "Ey Ehl-i Kitap! Dininizde haddi aşmayın, taşkınlık yapmayın ve Allah hakkında gerçek olmayan şeyleri iddia etmeyin. Meryemin oğlu Mesih İsa sadece Allah'ın resulü, Meryeme ulaştırdığı kelimesidir. Allah tarafından gelen bir ruhtur. Gelin Allah'a ve elçilerine iman getirin, 'Tanrı üçtür' demeyin. Kendi iyiliğiniz için bundan vazgeçin. Allah ancak tek bir İlahdır. O, çocuğu olmaktan münezzehtir. Göklerde ne var, yerde ne varsa Onundur. Koruyan ve yöneten olarak Allah yeter."
Maide suresi 72. ayet: " 'Allah Meryemin oğlu İsa'dır' diyenler hiç şüphesiz kafir olmuşlardır. Halbuki İsa vaktiyle şöyle demişti: 'Ey İsrailoğulları! Benim de sizin de Rabbiniz olan tek Allah'a ibadet ediniz. Kim Allah'a eş ortak koşarsa, şu kesindir ki, Allah ona cenneti haram kılmıştır ve onun varacağı yer ateştir. Zalimlere yardımcı olan da çıkmaz."
Maide suresi 73. ayet: " 'Allah üçten biridir' diyenler de kafir olurlar. Halbuki bir tek İlahtan başka ilah yoktur. Eğer bu batıl iddialarından vazgeçmezlerse içlerinden kafir kalanlara mutlaka can yakıcı bir azap dokunacaktır."
Tevbe suresi 30. ayet: "Yahudiler: 'Üzeyr Allah'ın oğludur' dediler. Hıristiyanlar da 'Mesih, Allah'ın oğludur' dediler. Bu onların ağızlarında geveledikleri sözlerden ibarettir. Onlar, sözlerini daha önce geçmiş kafirlerin sözlerine benzetiyorlar. Hay Allah kahredesiler! Nasıl da haktan batıla döndürülüyorlar?"
Tevbe suresi 31. ayet: "Yahudiler hahamlarını, hıristiyanlar rahiplerini ve Meryemin oğlu Mesihi Allah'tan başka Rab edindiler. Halbuki onlara bir tek ilaha ibadet etmeleri emrolunmuştu. Ondan başka ilah yoktur. O, onların ortak koştukları şirkten münezzehtir."
Hz. İsa'nın mucizeleri
Mucizeler, peygamberlerin önemli özelliklerindendir. Hz. İsa da mucize gösteren peygamberlerdendir. Kuran, daha ikinci suresinde Hz. İsa'ya verilen mucizelerden sözediyor: (Bakara suresi 87. ayet: ".....Meryemin oğlu İsa'ya da mucizeler, açık deliller verdik ve onu Ruhu'l-Kudüs ile destekledik...")
Hz. İsa'nın çeşitli mucizelerinden ayrıntılı olarak bahseden sureler ise Maide, Al-i İmran ve Meryem sureleri. Maide suresinin 110. ayeti, Hz. İsa'nın, beşikteyken konuştuğunu, Allah'ın izniyle çamurdan kuş yaptığını, ölüleri dirilttiğini, anadan doğma körleri ve alaca hastalığına yakalanmış kimseleri iyileştirdiğini anlatıyor:
"Allah o gün buyuracak ki: "İsa! Hem senin, hem annenin üzerindeki nimetimi iyi düşün! Düşün ki: Ben seni Ruhul Kudüsle desteklemiştim. Sen beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşmuştun. Ben sana Kitabı, hikmeti, Tevrat ve İncili öğretmiştim. Sen benim iznimle çamurdan kuş şeklinde bir şey yapıyor, ona üflüyordun; o da benim iznimle kuş oluveriyordu. Düşün ki: Sen benim iznimle anadan doğma amanın gözünü açıyor, abraşı da iyileştiriyordun. Düşün ki: Sen benim iznimle ölüleri kabirden diri olarak çıkarıyordun..."
Hz. İsa'nın çamurdan kuş yapması, abraşı iyileştirip ölüleri diriltmesi Al-i İmran suresi 49. ayette de geçiyor. Ayrıca bu ayette, insanların evlerinde ne yediklerini bildiği de anlatılıyor: ".... Evlerinizde ne yediğinizi ve biriktirip sakladıklarınızı da bilirim...."
Hz. İsa'nın beşikteyken konuştuğunu bildiren diğer sureler; Meryem suresinin 29.-34. ayetleri ile Al-i İmran suresinin 46. ayetidir. ("Beşiğinde de yetişkinliğinde de insanlara hitap edip onlarla konuşacak, salih insanlardan olacaktır.")
Ayrıca yine Meryem suresinin 31. ayetinde Hz. İsa, beşikte konuşarak, Allah'ın kendisine namazı farz kıldığını söylüyor: ("Nerede olursam olayım beni kutlu, mübarek kıldı, yaşadığım sürece bana namazı ve zekatı farz kıldı.")
Hz. İsa'nın Kuran'da geçen bir başka mucizesi de, havarilerin isteği üzerine gökten bir sofra indirmesi. Maide suresinin 112.-113. ayetlerinde havarilerin bu istekleri, 114. ayette de Hz. İsa'nın, havarilerin bu isteğini Allah'tan dilemesi anlatılıyor:
(Maide suresi 114. ayet: "Meryemin oğlu İsa: 'Ey büyük Rabbimiz! Ey yüce Allah! Bize gökten bir sofra indir ki bizim hem evvelimiz hem ahirimiz için o gün bir bayram olsun ve Senden bir mucize olsun, bizi rızıklandır, zira rızık verenlerin en hayırlısı Sensin' dedi." Maide suresi 115. ayet: "Allah buyurdu ki: 'Ben onu yukarıdan size indiririm, fakat bundan sonra her kim nankörlük edip kafir olursa, onu dünyada hiç kimseye yapmayacağım derecede, cezalandırırım.' ")
Hz. İsa çarmıha gerildi mi?
Hz. İsa'nın ölümü meselesinde, Kuran yorumcuları farklı görüşlere sahip. Kuran, Hz. İsa'nın çarmıha gerilerek öldürüldüğünü kabul etmiyor. İ.Ü. İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk'e göre, Kuran, Hz. İsa'nın nasıl öldüğü ya da öldürüldüğü sorusuna cevap vermiyor. "Kuran'daki İslam" adlı kitabında Hz. İsa'nın ölümü ve göğe yükseltilmesi meselesini ele alan Prof. Dr. Öztürk, Nisa suresi 156-158. ayetlerine göre, Hz. İsa'yı çarmıha gerdiğini söyleyen yahudilerin, kesin bir bilgiye değil, bir sanıya dayandıklarını, yani çarmıha gerdikleri kişinin İsa olduğundan emin olmadıklarının belirtiyor.
(Nisa suresi 156-158. ayetler: "....... Oysa onlar İsa'yı öldüremediler, asamadılar da; öldürülen başkası idi, lakin kendilerine ona benzer gösterildi. İsa hakkında ihtilafa düşenler de bu hususta şüphe içindedirler. Bu konuda kesin bilgileri yoktur, zanna tabi olmaktan başka bir şeye dayanmazlar. Onu kesinlikle öldüremediler. Doğrusu Allah onu kendi katına yükseltti. Allah Aziz ve Hakimdir; mutlak galibdir, tam hüküm ve hikmet sahibidir.")
Hz. İsa göğe yükseltildi mi?
Hz. İsa'nın sadece öldüğünü belirten ayetlerden biri de Al-i İmran suresi 55. ayet. Bu ayette ayrıca Hz. İsa'nın Allah tarafından göğe yükseltileceği belirtiliyor. ("O zaman Allah şöyle buyurdu: 'İsa! Seni öldürecek olan, onlar değil Benim. Seni kendi nezdime yükseltecek, seni inkarcıların içinden kurtarıp temize çıkaracak ve sana tabi olanları ta kıyamete kadar kafirlere üstün kılacak olan da Benim....")
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk'e göre, bu ayette geçen "canını alacağım" anlamına gelen "müteveffike" kelimesi, hıristiyan geleneklerinin etkisiyle başka anlamlara çekilmiş ve Hz. İsa'nın öldürülmeden önce bedeniyle göklere yükseltildiğine inanılmış. Kuran'a göre Hz. İsa'nın eceliyle öldüğünü söyleyen Öztürk, Allah'ın Hz. İsa'yı kendisine yükseltmesinin, ruhunu yükseltmesi anlamına geldiğini belirtiyor ve şöyle devam ediyor:
"Bedenle göğe yükselmesi efsanesi, beraberinde bir yığın batıl inanışı getirmiştir. Hz. İsa tekrar yeryüzüne inecek, mehdi sıfatıyla dünyayı düzene koyacak vb. Bunların hiçbirinin Kuran'dan onay alması mümkün değildir. Bu konuda öne sürülen ve bir kısmı hadis diye sunulan sözlerin hiçbirine İslam vahiyleri açısından doğru gözüyle bakılamaz. Bunların tümü Hıristiyanlığın tekfir (bir kişinin insanlığın günahlarına keffaret olsun diye ölmesi veya öldürülmesi) ve mehdilik (mesih) inancının İslam literatürüne sızmasıyla vücut bulmuş beyanlardır."
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk, kitabında Hüseyin Atay'ın görüşlerine de yer vererek, bu tür inanışların ardında, radikal hıristiyanların olduğunu ve bunların, Hz. Muhammed'i son peygamber olmadığını gösterme gayreti içinde bulunduklarını yazıyor:
"Hz. İsa'nın ölmediği, göğe çıkarıldığı ve kıyamet kopmadan önce geri dönüp Şam'daki bir minareden yere ineceği şeklindeki inanışın, Hz. Peygamber'in ölümünden sonra hıristiyan kültüründen İslam literatürüne geçtiği biliniyor. Bu hıristiyan mitolojisinin İslamlaştırılarak müslümanların inançları arasına sokulmasına günümüz İslam bilginleri karşı çıkmaktadır. Çünkü böyle bir inanışın ardından, radikal ya da fanatik hıristiyanlar, Hz. Muhammed'in bütün görevinin gelecek ahir zaman mesihinin hizmetinde bir hazırlayıcı olduğunu ve bunu İslam inancının da kabul ettiğini ve Hz. Muhammed'in son peygamber olmadığını ileri süreceklerdir."
Bütün bunların yanı sıra Meryem suresinin 33. ayetinde, Hz. İsa'nın daha beşikteyken mucize olarak şöyle konuştuğu yer alır: " 'Doğduğum gün, öleceğim gün de, kabirden kalkıp dirileceğim gün de selam üzerime olsun.' " Günümüzde bazı İslam araştırmacılarına göre, bu ayette, diğer insanlar gibi Hz. İsa'nın da üç önemli günü vardır: Doğum, ölüm ve diriliş; "göğe yükseliş" ve "gökten iniş" günleri yoktur!
İsa peygamberin Allah tarafından bedeniyle göğe çekilmesine itiraz edenlerden biri de, günümüz Kuran yorumcularından Prof. Dr. Süleyman Ateş. "İslam'a İtirazlar ve Kur'an-ı Kerim'den Cevaplar" adlı kitabında Ateş, bu ayetin yanlış anlaşılmasına, Hz. Muhammed'den rivayet edilen "İsa ölmedi. O kıyamet gününden önce size dönecektir" hadisinin neden olduğunu belirtiyor. Ateş'e göre, bu hadise dayanarak Al-i İmran suresi 55. ayette geçen "seni öldüreceğim" ifadesinden bazı Kuran yorumcuları, "seni hem öldüreceğim, hem de bana yükselteceğim" anlamını; bazısı da, ölüm kelimesi ile uyku anlatılmak istendiği için Hz. İsa göğe yükseltilirken uyuduğu anlamlarını çıkarmışlar.
Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kuran'da iki yerde Hz. İsa'nın vefatının anlatıldığını, bu ayetin ise (Al-i İmran suresi 55. ayet) kesin delil olduğunu söylüyor ve şöyle devam ediyor:
"İsa Aleyhisselam tam eceli müddetince yaşamış, Allah onu düşmanlarından gizlemiş, eceli yetince vefat ettirip semaya değil kendine yükseltmiştir. Şüphesiz bütün peygamberlerin ruhu da Allah'a çıkar ve dinleri baki kaldıkça manen hükümran olurlar."
Hadisin yorumunu da yapan Ateş, hadisin, hıristiyanların bir gün müslüman olacağına işaret ettiğini belirtiyor: "Hadisten şu mana anlaşılmaktadır; İsa'nın ruhu yani ümmeti mahvolmadı, daha yaşayacaktır. Fakat kıyametten önce o ruh (İsa Ümmeti), İslamiyet'e dönecektir. Bu hadis de hıristiyanların bir gün müslüman olacaklarına dair bir işaret olsa gerektir."
Prof. Dr. Süleyman Ateş, kitabında ayrıca Hamdi Yazır'ın "Hak Dini Kuran Dili" kitabındaki görüşlerine de yer veriyor. Yazır da, Allah'tan bir kelime olan İsa'nın ruhunun ölmediğini söylüyor ve "Kelime daha Allah'a dönmemiştir" diyor. İsa'nın göğe kalkmasıyla Kuran'da Allah'a yükselmesini birbirine karıştırmamak gerektiğini söyleyen Yazır, şöyle devam ediyor:
"Çünkü sema Allah'ın isimlerinden değildir. O halde 'Seni bana yükselteceğim' ayetini 'Seni göğe yükselteceğim' diye farklı anlam vermek doğru değildir. Zira İsa'nın Allah'a yükseltilen cismi, göğe yükseltilen de henüz ölmemiş olan ruhudur, diyebiliriz. Ve bu sema madi sema değil, ruhani dördüncü semadır ki Hz. Muhammed Miraç gecesinde İsa'yı dördüncü semada, Harun'u beşinci, Musa'yı altıncı, İbrahim'i yedinci semada görmüştü."
Hz. İsa kıyamet günü için işaret mi?
Yine bazı Kuran yorumcularına göre, İsa peygamber, kıyamet günü için bir işaret. Bu iddialarını da Zuhruf suresi 61. ayete dayandırıyorlar: "Gerçekten o, kıyamet için bir beyandır. Artık siz, o saatin geleceğinden hiç şüphe etmeyin de Bana tabi olun. Doğru yol budur." Bu ayette geçen "o" zamirinden Kuran'ın mı, yoksa Hz. İsa'nın mı anlaşılması gerektiği konusu Kuran tercümelerinde farklı yorumlanıyor. Bazı tercümelerde o'nun yanına parantezler açılarak "İsa" ya da "Kuran" şeklinde ilaveler yapılıyor.
Gerçekten de, gerek bu ayet, gerekse Hz. Muhammed'den rivayet edilen "İsa ölmedi. O kıyamet gününden önce size dönecektir" hadisi, Kuran yorumcularını farklı açıklamalara yöneltmiş. Bazıları, Peygamberimizin bu hadisle, gelecekten örtülü olarak haber verdiğini söylüyor ve "Muhammed ümmeti asırlardır Hz. İsa'nın ikinci kez dünyaya gelmesini bekliyor" ifadesini kullanıyorlar. İslâm'ın temel kaynaklarından kabul edilen ve Kütüb-ü Sitte adıyla bilinen altı hadis kitabında Hz. İsa, "mehdi" olarak anılıyor. İmam Buharî'nin Sahih'inde ve Buharî'den sonra ikinci sağlam hadis kitabı kabul edilen Sahih-i Müslim'de "kıyamete yakın Hz. İsa (a.s.)'in inmesi anında müslümanlara imamlık yapan bir zat ile Hz. İsa'nın buluşmasından ve Hz. İsa'nın onun arkasında namaz kılması"ndan bahsediliyor.
Kuran yorumcularının, Hz. İsa'nın tekrar dünyaya geleceğini dair bir başka dayanakları ise, Maide suresi 110. ve Al-i İmran suresi 46. ayette geçen ve "yetişkin" olarak çevrilen "kehlen" kelimesi. Yukarıda da verdiğimiz gibi ayetlerde Hz. İsa'nın beşikteyken de yetişken de konuşacağı belirtiliyor. Yorumcular, bu kelimenin sadece bu iki ayette geçtiğini ve sadece Hz. İsa için kullanıldığını söylüyorlar.
Hz. İsa'nın yetişkin halini ifade etmek için kullanılan "kehlen" kelimesinin anlamı "30-50 yaşları arasında, gençlik devresini bitirip ihtiyarlığa ayak basan, yaşı kemale ermiş kimse" olduğu için bu kelime, İslam alimleri arasında "35 yaş sonrası döneme işaret ediyor" şeklinde yorumlanıyor.
Hz. İsa'nın 30 yaşının başlarında göğe yükseldiğini, yeryüzüne indikten sonra 40 yıl kalacağını ifade eden ve İbn Abbas'tan rivayet edilen hadise dayanan İslam alimleri, Hz. İsa'nın yaşlılık döneminin, tekrar dünyaya gelişinden sonra olacağını, dolayısıyla bu ayetin, Hz. İsa'nın yeniden yeryüzüne gelişine dair bir delil olduğunu söylüyorlar. (Faslu'l-Makal fi Ref'I İsa Hayyen ve Nüzulihi ve Katlihi'd-Deccal)
Hz. İsa'nın Hz. Muhammed'in geleceğini haber vermesi
Hz. İsa'nın Kuran'da belirtilen önemli bir özelliği de, kendisinden sonra Hz. Muhammed'in peygamber olarak geleceğini haber vermesidir. Aslında nübüvvet (peygamberlik) kurumunun özelliklerinden biri olarak her peygamber kendisinden önce gelecek peygamberi mutlaka bildirmiş. İşte Hz. İsa da Saf suresi 6. ayette Hz. Muhammed'i müjdeliyor:
"Vakti geldi, Meryemin oğlu İsa da: 'Ey İsrailoğulları, dedi, Ben size Allah'ın resulüyüm. Benden önceki Tevrat'ı tasdik etmek, benden sonra gelip ismi Ahmed olacak bir resulü müjdelemek üzere gönderildim.' Ne zaman ki o Resul, açık açık delillerle kendilerine geldi: 'Bu, kesin bir büyüden ibarettir' dediler."

Siz, siz olun Yehova Şahitlerini evinizden, ailenizden ve hatta tanıdıklarınızdan ırak tutun.

Türk insanı üzerine bilinen ya da bilinmeyen birçok oyunlar oynanıyor.  Dünyanın neresinde olursa olsun Müslüman  Türk insani yoğun bir kı...