12 Mayıs 2011 Perşembe

TEVRAT'TAN ESKİ AHİT'TEN İŞARETLER



Kendilerine kitap verdiklerimiz, O'nu, çocuklarını tanıdıkları gibi tanırlar. Buna rağmen içlerinden bir bölümü bilmelerine rağmen gerçeği gizlerler.
2 Bakara Suresi 146
Kitabımızın bu bölümünde   Eski Ahit'te muhtemelen Peygamberimiz'in çıktığı bölgeye ve getirdiği mesaja işaret ettiği kanaatinde olduğumuz bölümleri inceleyeceğiz. Eski Ahit, Hz. Musa ve Harun'a verilen Tevrat'la beraber, Hz. Davud'a verilen Zebur'u ve diğer bazı Peygamberlere verilen sayfaları da içermektedir.
Kitabımızın en uzun kısmını doğa bilimleri (fizik, kimya, jeoloji, biyoloji gibi) ile ilgili Kuran mucizelerinin oluşturduğunu biliyorsunuz. Bu mucizelerin ardından dört bölümde incelediğimiz felsefi konuların ayrı bir kategori, arkeolojik araştırmalara dayanan sonraki dört bölümün ise apayrı bir kategori olduğunu belirttik. Aynı şekilde kitabımızın Eski Ahit'ten işaretleri içeren bu bölümü ve bundan sonraki İncil'den işaretleri içeren bölümü ise değişik bir kategori olarak düşünülebilir. Bir kategoride deneye, gözleme dayanan doğa bilimlerinin açıklamaları, bir kategoride akılcı spekülasyonlar, bir kategoride incelenmesi kılı kırk yarmayı gerektiren kısıtlı tarihsel veriler, bu iki bölümde ise dikkatlice değerlendirilmesi gereken Tevrat ve İncil'in işaretleri söz konusudur. Kuran, Yahudilerin, kelimelerin yerlerini ve anlamlarını saptırmak suretiyle dinlerinde tahrifat yaptığını söylemektedir. Bu yüzden Peygamberimizle ilgili işaretler, Yahudiler tarafından başka anlamlara çekilmek ve değiştirmek istenmiştir. Kelimelerin anlamını çarpıtarak var olan anlamı bozan ehli kitap; böylece Peygamberimize, dinimize işaret eden izahların anlaşılmasını zorlaştırmışlardır. Konuya işaret eden Kuran ayetleri şöyledir:
Yahudilerin bir kısmı kelimeleri yerlerinden kaydırırlar ve dillerini eğip, bükerek...
4 Nisa Suresi 46
Onlar yerlerine konulmuş kelimeleri saptırırlar ve "Size bu verilirse alın, verilmezse sakının" diyorlar...
5 Maide Suresi 41
Dinimizi inkâr etmeye çalışan Yahudi din adamlarının, Eski Ahit'te dinimizle ilgili var olan işaretleri yanlış anlamlandırmaya çalışmaları, Peygamberimiz'in döneminden beri süregelen bir olgudur. Bu bölümün başında alıntıladığımız ayette kitap verilenlerin (Yahudi ve Hıristiyanların) bir kısmının, Peygamberimiz'in Peygamberliğini anlamalarına rağmen gerçeği gizledikleri söylenmektedir. Yine Kuran'da, Tevrat ve İncil'in Peygamberimize işaret ettiği söylenmektedir. Bize düşen Tevrat'ı ve İncil'i incelememiz sonucunda var olan işaretleri bulmaya çalışmaktır. Bu iki bölümde Tevrat'ın ve İncil'in en eski nüshalarının dilini bilen araştırmacıların araştırmalarını değerlendirmemiz ve kendi incelememizi eklememiz sonucunda Peygamberimize işaret ettiğini tahmin ettiğimiz Eski Ahit ve İncil açıklamalarını size sunacağız.
BÜTÜN PEYGAMBERLER İSLAM'I ANLATMIŞTIR
Kuran, Hz. Adem'den beri gelen bütün Peygamberleri müslüman (müslüman İslam olan demektir. Arapçada başa gelen "mü" takısıyla "İslam" kelimesinden türemiştir) olarak tanıtır. Müslüman kelimesi Allah'a teslim olmayı ifade eder. Ayrıca bu kelime barışta, emniyette olmayı da ifade eder. Sami dil alimlerinin vardığı kanaate göre İbranice "Şalom" kelimesi, Arapça "İslam" (Selam da aynı kökten gelir) kelimelerinin hepsi Samice'deki tek ve aynı kökten, yani "Şlama" kelimesinden türerler ve aynı anlama sahiptirler. Türkçe'de biz yanlış olarak Müslüman, İslam ifadelerini sadece Peygamberimize uyanlar için kullanıyoruz. Bu kelimeler Türkçe'ye anlamları daralarak girmişlerdir. Oysa bu kelimeler bütün Allah'ın gönderdiği dinlere uyanları ifade eder. Kuran'ın kullandığı bu kavramlara Eski Ahit'te şöyle rastlıyoruz.
Selametle (İslam'la) gelen Peygamberin söylediği eğer çıkarsa onun gerçekten Efendinin gönderdiği Peygamber olduğu anlaşılır. Eski AhitYeremya 28, 9
Tercümede "Selametle" diye çevrilen bu kelimenin Eski Ahit'in orijinal dilinde "İslamla" aynı anlama geldiğini gördük. Tarihsel olarak Hz. Musa'dan sonra gelip de 1 Allah'ın varlığını, 2 Allah'tan başkasına tapmamayı, 3 Bütün Peygamberlerin onaylanmasını, 4 Ahiret gününe inanmayı, 5 Güzel ahlâkı savunmayı; öldürmeye, çalmaya karşı durmayı ve zayıfların, yetimlerin gözetilmesini söyleyen ve bunu dünya çapında yerleştiren iki Peygamberden biri Hz. İsa, diğeri Peygamberimiz Hz. Muhammed'dir. Eski Ahit'te geçen ifade, bir Peygamberin söylediklerinin çıkmasının ve Peygamberin İslam'la gelmesinin; O Peygamberin doğruluğunu göstereceğini söylüyor. Peygamberimiz'in söyledikleri sonucu milyarlarca insan, Allah'ı sevmiş, Allah'ın kudretinin sonsuzluğuna inanmış; Allah'ın, Peygamberimize verdiği kitapta tüm söylenenlerin doğruluğu ise tarihin ilerlemesi ve bilimin gelişmesiyle anlaşılmıştır. Eski Ahit'in hiçbir yerinde ise Hz. Musa'dan sonra Peygamber gelmeyeceğine dair bir açıklama yoktur. Hz. Muhammed'in Peygamberliğinin doğruluğunu Eski Ahit'e inanan bir kişi, sırf bu ifadeden bile anlayabilir. üstelik Eski Ahit, bir Peygamberin selametle (İslam'la) gelmesini şart koşarken, İslam ismi en çok Hz. Muhammed ile  bütünleşmiştir.
MUHAMMED İSMİNE İŞARET
6 Her şeye Egemen Efendiniz diyor ki; "Bir kere daha, vakit azdır ve Ben göklerle yeri, denizle karayı sarsacağım.
7 Ve bütün milletleri sarsacağım ve bütün milletlerin Himada'sı gelecek ve bu mabedi şanla, şerefle dolduracağım der.
8 "Gümüş de, altın da benimdir" diyor her şeye Egemen Efendiniz.
9 Benim bu son evimin şöhreti ilkinden daha büyük olacak der kalabalıkların Efendisi. Ve bu yerde Selam (Şalom) vereceğim der kalabalıkların Efendisi
Eski Ahit Haggay2, 6-9.
Haggay 7'de orijinal metinde geçen “Himada” kelimesi, Arapça'da geçen Muhammed ismiyle aynı köklerden "HMD" gelmektedir ve genel olarak aynı anlamları taşımaktadır. Böylece Hz. Muhammed'in ismi veya isminin anlamını veren kelime gelecekte oluşacak görkemli bir olay ile beraber anılmaktadır. Eski Ahit'ten sonra gelen ve Allah'ın varlığını milyarlara yayan Muhammed Peygamberin gelişinden daha görkemli ne olabilir! üstelik Haggay 9'da geçen "Şalom" kelimesinin İslam ile aynı anlama geldiğini, aynı köke sahip olduklarını gördük. "Himada" kelimesinin Türkçe'ye "değerli eşyalar" anlamında çevrilmesi yüzünden Eski Ahit'i İbranicesinden takip etmeyenler bu inceliği görememektedirler.
MUSA GİBİ PEYGAMBER
18 Onlar için kardeşleri arasından senin gibi bir Peygamber çıkartacağım. Ve sözlerimi onun ağzına koyacağım. Ve kendisine emrettiklerimin tümünü onlara bildirecek.
19 Ve vaki olacak ki; benim ismimle söyleyeceği sözlerimi dinlemeyecek olan kişiyi Ben cezalandıracağım.
Eski AhitTesniye18, 18-19
Tevrat'ın Tesniye bölümünde ileride gelecek bir Peygambere işaret edilmektedir. Hıristiyanlar bu ifadenin Hz. İsa'yı işaret ettiğini söylemektedirler. Fakat birçok açıdan Hz. Musa'ya Hz. İsa'dan daha çok benzeyen Peygamberimiz'in de bu ifadeyle kastedilmiş olması mümkündür. Belki de hem Hz. İsa'ya, hem Hz. Muhammed'in ikisine birden işaret vardır. Doğrusunu Allah bilir.
Hz. İsa'nın israiloğullarından olması sebebiyle ayete daha uygun olduğu düşünülebilir. Fakat israiloğullarının ve Arapların ortak atadan geldiği, yani kardeş toplumlar oldukları bilimsel incelemelerin de sonucudur. Tucson Arizona üniversitesi'nden Michael Hammer ve İsrail üniversitesinden birkaç meslektaşı 1371 kişinin Y kromozomlarındaki 18 bölümü incelediler. 29 farklı topluluktan gelen bu insanlar içinde, yedi Yahudi (Avrupa); Latin, Kuzey Afrikalı, Kürt, Iraklı, İranlı, Yemenli ve Etyopyalı, beş Arap; Filistinli, Lübnanlı, Suriyeli, İsrail Drüz, Suudi ve 16 Sami olmayan grup vardı. çalışma, farklı bölgeden gelen Yahudilerin ve Arapların birbirleriyle yakın akraba olduklarını gösterdi. Bu çalışma Hz. İbrahim'in hem israiloğullarının hem Araplar'ın ortak atası olduğuna dair inançla uyum içindeki bilimsel bir veridir.
Tevrat'ın Tesniye bölümündeki ifadeye dönersek, Hz. Muhammed'in Hz. Musa'ya, Hz. İsa'dan daha çok benzeyen birçok yönünü gösterebiliriz. Hz. Musa'nın da Peygamberimiz'in de kendi yaşamları içinde kendi toplumlarında bir hakimiyet kurdukları, bir yapı oluşturdukları bilinmektedir. Hz. İsa'nın vefatından sonra Hıristiyanlar böyle bir yapı oluşturabildiler.
Peygamberlerin ortak mesajı taşıyan insanlar olduklarını bilen bizler için, Hz. İsa ile Hz. Muhammed'den hangisinin daha çok bu ayete uyduğunu söylemek zordur. Fakat Hz. İsa'yı teslis (üçleme) inancıyla ilahlaştıran kiliselerin, Tesniye bölümündeki bu ifadenin Hz. İsa'ya Peygamberimizden çok uyduğunu söylemeleri büyük bir çelişkidir. çünkü kiliseler Hz. İsa'yı tanrılaştırarak, tüm insanların günahları için öldüğünü söyleyerek, Hz. İsa'yı tüm diğer Peygamberlerden farklı bir konuma sokarlar. Bu tavrı benimseyen bir Hıristiyanın, Hz. Musa'ya Hz. İsa'nın Hz. Muhammed'den daha çok benzediğini söylemesine imkan yoktur.
Ayrıca Tesniye 18'deki ve 19'daki bir ifadeye özellikle dikkat çekmek istiyoruz: “Bu gelecek Peygamberin Tanrı'nın ismiyle sözler söyleyeceği” vurgulanmaktadır. Peygamberimize gelen Kuran'ın en ilginç ve diğer kitaplarda görünmeyen özelliklerinden biri her surenin (114 surenin 113'ü) Besmele ile yani "Bismillahirrahmanirrahim" (Merhametli, Şefkatli Allah'ın ismiyle) diye başlamasıdır. Peygamberimize verilen Kuran'ın bu özelliği, gelecek Peygambere Allah'ın sözlerinin verileceğini ve O Peygamberin "Allah'ın ismiyle" bu sözleri söyleyeceğini belirten ifadelerle büyük bir uyum oluşturmaktadır.
PEYGAMBERİMİZİN ÇIKTIĞI YERE İŞARET
1 Ve Allah adamı Musa'nın ölümünden önce İsrailoğullarına okuduğu hayır dua şudur.
2 Ve dedi: Efendiniz Sina'dan geldi. Ve onlara Seir'den doğdu. Paran dağından parladı. Ve mukaddeslerin on binlercesinin içinden geldi. Onlar için sağ elinde alev alev yanan ateş vardı.
Eski AhitTesniye 33, 12
Vefatından önce Hz. Musa'nın duası gerçekten de ilginçtir. Bu ifadede geçen 1. yer olan Sina Dağı, Hz. Musa'nın çıktığı bölgedir. 2. yer Seir olup, Hz. İsa'nın çıktığı bölgedir. 3. yer ise Peygamberimiz Hz. Muhammed'in çıktığı bölgeyi ifade eden Paran Dağlarıdır. Böylelikle Hz. Musa'nın duasında söyledikleriyle; insanların tek Allah inancına inanmasını sağlayan, insanlığın geleceğinde yaygın şekilde kabul görecek, Allah'ın gönderdiği 3 din bir arada anılmaktadır. Bu ifade aynı zamanda Tevrat'ın kendisinden sonra gelen Hz. İsa'yı ve Hz. Muhammed'i onayladığının bir delilidir. Kuran nasıl sonda diğer Peygamberleri; Hz. Musa'yı ve Hz. İsa'yı onayladıysa, Tevrat da bunu başta gerçekleştirmiştir. Tesniye 332'de Peygamberimiz'in onbinlerin içinde geleceğinin söylenmesi, daha yaşarken Peygamberimize onbinlerce insanın uyması bakımından, oluşmuş olan gerçeklikle tamamen uyumludur.
PUTLARI KIRACAK, KEDAR HALKINDAN OLAN SEÇKİN KUL
Eski Ahit İşaya bölümü 42'de geçen gelecek ile ilgili anlatımlar Peygamberimizle büyük bir uyum göstermektedir. Hz. Muhammed gerçekten de hem putları yok etmesiyle (8), hem daha sağken yeryüzüne hakim olup adaleti sağlamasıyla (3 ve 4) hem Ruh'tan (Cebrail) vahiy almasıyla (1) hem üstün ahlâkıyla (2 ve 3) hem insanlara ışık olup, körelmiş gönülleri iyileştirmesiyle (6 ve 7) hem Kuran gibi yeni bir vahyi insanlara duyurmasıyla (10) ve hem Hz. İbrahim'in oğlu, İsmail'in oğlu Kedar'ın soyundan olan bir toplumun üyesi olmasıyla (11) bu alıntılayacağımız Eski Ahit'ten bölümlere tam bir uygunluk göstermektedir.
1 İşte kendisine destek olduğum, gönlümün kendisinden razı olduğu seçtiğim kulum. Ru humu (Cebrail'i) onun üzerine koydum. Milletler için adaleti meydana çıkaracaktır.
2 Bağırıp çağırmayacak. Sokakta sesini yükseltmeyecek
3 Ezilmiş kamışı kırmayacak ve tüten fitili söndürmeyecek. Adaleti sadakatle ulaştıracak
4 Yeryüzünde adaleti sağlayana dek cesaretini yitirmeyecek ve kıyı halkları O'nun ka nunlarını bekler.
5 Gökleri yaratıp, onları yayan, yeryüzünü ve ürününü seren, Dünya'daki insanlara soluk, orada yaşayanlara ruh veren Efendiniz Allah diyor ki:
6 "Ben Efendin. Seni doğrulukla çağırdım. Elinden tutacak, seni koruyacağım, seni hal ka antlaşma ve uluslara ışık yapacağım.
7 öyle ki kör gözleri açasın, zindandaki tutsakları ve cezaevi karanlığında yaşayanları özgür kılasın
8 Ben Efendinim. Adım budur. Onurumu bir başkasına, övgülerimi putlara bırakmayacağım.
9 Bakın önceden bildirdiklerim gerçekleşti. Şimdi de yenilerini bildiriyorum, bunlar ortaya çıkmadan önce size duyuruyorum.
10 Ey denizlere açılanlar ve denizlerdeki her şey. Kıyılar ve kıyı halkları. Efendinize yeni bir ilahi söyleyin. Dünya'nın dört bucağından onu ezgilerle övün.
11 çöl ve onun şehirleri, Kedar'ın oturduğu köyler seslerini yükseltsinler. Selada oturanlar terennüm etsinler, dağların doruklarından bağırsınlar.
Eski Ahit İşaya 42, 1-11
İşaya'daki bu bölümleri okuyanlar, Hz. Muhammed'le, bu anlatımların uyumunu anlayacaklardır. Bu olayların ileride olacağının söylenmesi (9) de önemlidir. Demek ki bu müjde Hz. Musa zamanında ve daha önce açığa çıkmamıştır. İşaya 42. bölümün devamında 17'de, putperestlerin utandırılmasından bahsedilmesi de ilginçtir.
Dikkatli bir incelemeyle Eski Ahit'te daha birçok işaretler bulunabilir. Kuran'ın söylediklerini embriyolojiden astronomiye, jeolojiden arkeolojiye birçok bilim dalı onayladığı gibi, Eski Ahit'in işaretleri de desteklemektedir.
70 Ey Kutsal Kitabın bağlıları! Tanık olduğunuz halde, neden Allah'ın delillerini inkâr ediyorsunuz?
71 Ey Kutsal Kitabın bağlıları! Neden gerçeği yalanla örtüyor ve bile bile gerçeği gizliyorsunuz?
3 Ali İmran Suresi 70-71

İncil'in İç Tutarsızlıkları

İncil ve gerçekler

Hemen bütün Evanjelik Hıristiyanlar İncil’in kutsal bir şekilde esinlenildiğine ve Tanrı’nın insanlığa olan ana mesajını gösterdiğine inanırlar. Aynı zamanda, İncil’in kutsal esininin kanıtlarını oluşturan özel nitelikleri içerdiğine inanırlar. Bu özel nitelikler de İncil’in, kitabın özelliklerinin (açık fikirli) skeptiklerce bile kanıtlanabilir farz edilmesinden dolayı, Tanrı’nın varlığının açıklamalı teolojiden çok doğal teoloji içinde kanıtlanması şeklinde bir kullanılışı daha olacağı anlamına gelecekti. Dahası, kutsal esinli bir eser doğru olmak zorunda olduğuna göre, bu nitelikler aynı zamanda İncil’in doğruluğunun da kanıtlarıdır ve böylece Hıristiyanlığın tek gerçek din olduğunu desteklemek üzere kullanılabilir. Bu şekilde belirtildiğinde, bu usa vurma hem Tanrı’nın varlığı, hem de İncil’in sözde özel niteliklerinin ortaya koyduğu kutsal mesajların gerçekliğinin argümanı olarak yorumlanabilir. Bu argümana “İncil Argümanı” diyebiliriz. Bunu bir sınıra kadar hemen bütün Evanjeliklerin kabul etmesine rağmen, bu argüman profesyonel din filozofların büyük kısmı tarafından görmezden gelinir. Bu kayıtsızlığın bir nedeni de, argümanın kolayca çürütülebilir olmasıdır. Bu makalede, birçoklarının korkuluğa saldırdığımızı sanmasına rağmen, böyle bir çürütmenin nasıl düzenlenebileceğini göstermeye çalışacağız. (İnanıyorum ki dışarıda böyle milyonlarca korkuluk var!)
  • 1- Argümanın Düzenlenmesi
İncil Argümanı genelde bir çeşit ‘birikimli durum’ argümanı olarak görülür. Şöyle düzenlenebilir:
  1. İncil gelecekteki birçok gerçekleşmiş olayın olağanüstü bir şekilde yerine geldiği gelecekle ilgili kehanet içerir.
  2. İncil gerçekleşmemiş herhangi kehanet içermez.
  3. Yukarıdaki gerçekleri açıklayabilmek için geçerli tek mantıklı açıklama Tanrı’nın öngörüsünü kehanetler için kullandığı ve İncil yazarlarına onları kaydetmesi için esin verdiğidir.
  4. İncil, Nasıra’lı İsa’nın dirilişinin ve sonraki ortaya çıkışlarının doyurucu görgü tanığı açıklamaları içerir.
  5. Yukarıdaki gerçeğin tek mantıklı açıklaması ise, İsa kutsal bir varlıktı ve halen de öyledir, ki bu İncil’in gerçek ve asıl mesajının doğruluğunu gösterir.
  6. İncil çelişkiler içermez.
  7. İncil dünya gezegeni hakkında çağdaş bilimle uyumlu bilgiler – ki bunlar eski çağlarda bilinmiyordu - içerir. Ayrıca İncil, çağdaş bilimle çelişki veya fiili yapıda hata içermez.
  8. İncil mükemmel bir ahlak içerir, etik kusurlar içermez.
  9. Yukarıdaki 6-8. maddelerdeki gerçekler için tek mantıklı açıklama, İncil’in esas yazarının Tanrı’nın kendisi olmasıdır.
  10. 3,5,9 nolu sonuçları birleştirirsek, diyebiliriz ki; İncil, sadece insan ürünü olmayan bir eser değil, Hıristiyanlığın doğruluğunu tespit eden ve onun asıl mesajını anlatan kutsal bir esindir. Henry M. Morris
Bazen bu argümanın düzenlenmesinde başka önermelere de başvurulmuştur. Mesela, Henry M.Morris (İncil’den esinlenip Büyük Sel teorisini ortaya atan yaratılışçı) İncil’in benzersizliği üzerine çok vurgu yapmıştır. Ayrıca, içindeki çarpıcı sayısal tasarımlardan bahsetmektedir. Fakat bizim amaçlarımız için yukarıdaki düzenleme yeterli olmalı, çünkü İncil Argümanında ana etken addedilenleri içermektedir.

3, 5, ve 9. varsayımları verilen dataya alternatif açıklamalar öne sürerek itiraz edebiliriz. Örneğin 3 nolu madde için; ESP(extra sensory perception - altıncı his, veya özel telepatik yetenek) veya bazı insanlardaki öntanı olasılığı, 5 nolu madde için bazı insanların spontane geri dönme ve yeniden diriliş fenomeni, 9. madde için; İncil yazarlarının aşırı yüksek zekaya sahip oldukları iddia edilebilir. Fakat buradaki amaçlarımız açısından bu karşılıkları göz ardı edeceğiz ve sadece argümanın temel önermelerine odaklanacağız, ki bunlar 1,2,4,6,8. maddelerdir. Eğer bu adımlar hatalı ve gerçeği ifade etmiyorsa, o zaman 3, 5 ve 9. önermeler gerçek olarak adlandırdıkları halde gerçek değil de yanlışlardır ve bu bazda aleyhlerinde konuşulabilir. Şimdi ortaya koyduğum sadece bir taslaktır. Taslağı dolduracak detaylar başka yerde verilmiştir. (Örneğin; C. Dennis McKinsey, The Encyclopedia of Biblical Errancy (Amherst, NY: Prometheus, 1995) ve A. J. Mattill, Jr. The Seven Mighty Blows to Traditional Beliefs, Second Edition (Gordo, AL: The Flatwoods Free Press, 1995).
  • 2. Gerçekleştiği iddia edilen kehanetler
Çoğunluğu Eski Ahit’te olmak üzere İncil’de olağanüstü bir şekilde güya gerçekleştiği ve bu yüzden de yazılardaki kutsal esini gösterdiği sanılan yüzlerce sözde kehanet vardır. Bunlardan birkaçına burada bakmak istiyoruz.
(I) Beytüllahim

Önce Mesih’in Beytüllahim’de doğacağına güya kehanet eden Mika (5:2) ‘yi inceleyelim. Yeni Ahit’e göre İsa, Beytüllahim’de doğmuştur (Mt2:1) ve bu Mika kehanetinin doğrulamasıdır (Mt 2:5-6, Yu 7:42). Yalnız bununla ilgili çok problem bulunmakta:
(1) Mika’daki ayet bir kasabadan değil de bir klandan bahsediyor olabilir. Davud eski zamanlardan beri Beytüllahim’den Efratlı’nın oğlu olarak tanımlanır. (1sa 17:12) Mika ise der ki ‘Sizden (Beytüllahim Efratlı klanından) benim adıma İsrail’in yöneticisi olacak kişi gelecek.” Mika’nın bütün demek istediği Mesih’in Davud’un soyundan olacağını anlamak olabilir.
(2) İsa’nın maddeten veya kan bağıyla Davud’un soyundan olduğu iddia edilmiştir (Ro: 1:3), ama bu nasıl olabilir belirsizdir. Hem Luka’ya, hem de Matta’ya göre, Meryem’in kocası Yusuf, Davud’un soyundandır (her ne kadar ikisi de aşağıda tartışıldığı gibi tam soy da anlaşamasa da). Ancak her ikisi de Yusuf’un İsa’nın babası olduğunu yadsırlar, öyleyse Yusuf’un soy tetkiki, İsa’nın soy tetkiki olarak itibar edilmemelidir. Bunu açıklamakla Matta yanılmıştır (Mt 1:1)
(3) Kehanet, bundan da öte İsa’ya uygulanmaz görünüyor, çünkü “Mesih’in İsrail’in yöneticisi olacağını söylüyor. İsa, İsrail’in yöneticisi değildi. Aslında, kendisinin bu dünyanın krallığını yadsıdığı sanılıyor (Yu 18:36). Ayrıca, yönetici İsrail’i güvenli bir yer yapar (Mika 5:4), bu elbette olmadı. Bu nedenle, Yahudilerin Mika’yı okuduktan sonra hala Mesih'lerinin gelmediğine inanmaları anlaşılabilir.
(4) Hatta kehanetin Beytüllahim kasabasını işaret ettiğini kabul edilse bile, İsa’nın gerçekten orada doğduğunda da şüpheye yer var. Matta ve Luka’daki doğum anlatıları birçok açıdan birbiriyle tutarsız. Dahası, iki öyküde de şüpheli unsurlar bulunuyor. Matta’nın bir yıldızı izleyen maguslar[1] öyküsü dayanaksız görünüyor. (2:1- 10). Ayrıca Luka 2:1-5 te Meryem ve Yusuf’un Nasıra’dan Beytüllahim’e Romalıların nüfus sayımına katılmak için yaptığı yolculuk hikayesi zoraki geliyor. Tarihçilere göre, Romalılar Luka’nın tarif ettiği gibi insanların atalarının doğduğu yere gitmesini zorunlu kılan bir nüfus sayımı hiçbir zaman yapmamıştır, ne de böyle bir gereksinimin anlamı olurdu.

Bu nedenlerle, Mika kehanetinin İsa tarafından sözde yerine getirilmiş olması çok şüphelidir. Bu kehanet, kesinlikle İncil’in kutsal esininin kanıtı olarak algılanamaz.
1 - Maguslar: Hıristiyan geleneğinde 3 Kral veya 3 Bilge adam veya Doğudan gelen krallar. Bazen de Zoroaster rahipleri sanılmıştır. Matta’ya göre sonradan Beytüllahim Yıldızı diye bilinen bir yıldızı izleyerek İsa’yı bulmaya Kudüs’e gelmişler. Kelime karşılığı; büyücü, sihirbaz veya Eski İran papazı anlamındadır. (Ç)
(II) Bakireden Doğum

Matta1:22 ve 23 ‘te İsa tarafından yerine getirilen başka bir sözde kehanet ise, İşaya 7:14'e dayandırılan bakireden doğum öngörüsü. Fakat bununla ilgili çok problem bulunmakta:
(1) İşaya ayetinde geçen İbranice “almah” kelimesi “bakire” değil, “genç kadın” anlamına gelmektedir. Tanah, Revize İngiliz İncili, Revize Standard İncil ve Yeni Kudüs İncil’inde doğru çevrilmiş, yalnız, Kral James sürümü, ve Yeni Amerikan İncil’inde yanlış
Hristiyanlığa göre, Meryem figürü.
çevrilmiştir. Matta da muhtemelen Septuagint’in yanlış çevirisine dayandığı için bu kelimeyi yanlış çevirmiştir. İbranice’de tam anlamıyla “bakire” demek olan başka bir kelime “bethulah”dır. Bakireden doğum öyle olağanüstü bir olay ki, İşaya eğer gerçekten kadının bakire olduğunu vurgulamak isteseydi herhalde bu diğer kelimeyi kullanırdı.
(2) İşaya’da bahsedilen işaret, belirsiz bir hamile kalacak olan bir kadından çok, hem konuşmacı hem de dinleyici tarafından bilinen (çoğu tarihçi tarafından İşaya’nın karısı olduğunu inanılmaktadır), zaten hamile olan bir kadına aittir. Doğru tercüme(Tanah’tan) “Bak, genç kadın çocuklu ve bir oğlan doğurmak üzere..” Bu milattan önce 8. yüzyılda gerçekleşen ve o zamana göre yakın gelecekteki bazı olaylarla ilgigli olarak Yahuda Kralı Ahaz’a verilen bir işaretti. Mesih’le ve uzak gelecekteki olaylarla bir ilgisi yoktu.
(3) Kral Ahaz’a verilen alametin bir kısmında çocuğun adının “Immanuel” olacağı belirtilir. Bu ad “Tanrı bizimle” demek olduğundan, Ahaz’a Tanrının onun yanında olduğunu gösterdiği sanılıyor. Ama Matta’nın İsa’nın ‘Immanuel’ diye adlandırıldığını anlattığı mantıksız iddiasına (Mt 1:23) rağmen biliyoruz ki Matta’nın da sonra belirttiği gibi kendisi “İsa” olarak adlandırılmıştır.(Mt 1:25)
(4) Kavramın İsraillilere tamamen yabancı olmasından dolayı İşaya’nın bir bakireden doğuma atıfta bulunmak istemesi olası görünmüyor. Yahudi teolojisinde veya Yahudi kavramsal yapısında hiçbir yerde bu görünmez. Eğer Işaya böyle bir fikri ortaya çıkarmaya niyetlenseydi, bu İsrail halkının tüm tarihinde ilk olacaktı. Büyük olasılıkla böyle bir durumda ‘almah’ kelimesi yerine daha belirgin olan ‘bethullah’ ı kullanacaktı; dahası, böyle dikkate değer bir olaydan çok daha fazla bahsedecekti. Bakireden doğum daha çok Romalılar ve Yunanlılar da dahil olmak üzere bazı başka antik gruplarda çok rastlanan bir kavramdır. Çoğu ünlü insan ve mistik kahramanın bir grup veya başkasınca, bakire bir anneden doğmuş olduğu anlatılır. Jül Sezar, Avgustus, Büyük İskender, Platon, Cyrus, Yaşlı Scipio, bazı Mısırlı firavunlar, Buda, Hermes, Mitra, Herkül, Kibele, Demeter, ve Volkan bunların arasındadır. Bu nedenle Matta’nın ve Septuagint’in Yunan çevirmenlerinin bakireden doğum kavramını İşaya’da fark etmelerinden çok, bunu metne geçirmeleri daha olasıdır. 20. yüzyılın başında, daha sonra “köktendinciler” olarak adlandırılacaklar tarafından bunun Hıristiyan inancının 5 esasından biri yapılması tamamen cehalettir.
(III) Eşek

Zekeriya 9:9’a göre Mesih Yeruşalim’e bir eşeğin sırtında geleceği varsayılmıştı ve İsa’nın bu kehaneti yerine getirdiği iddia edilmiştir. (Mt 21:1-7, John 12:14-15). Yeruşalim’e yapılan bu yolculuk ‘Zafer girişi’ olarak adlandırılır. Burada ufak bir problem var.
Diğer 3 İncil tek bir eşekten bahsederken, Matta iki eşekten bahseder. (Matta Zekeriya 9:9’u yanlış anlamış olabilir. Ayrıca, Matta “İsa onların üzerinde oturuyordu” derken, İsa’nın iki hayvanı da aynı anda sirk usülü sürdüğünü mü kastediyordu belli değil.) Fakat, sayılarla ilgili çelişkilere gömülmeyelim. Aşağıdaki izleneceği gibi, sözde kehanette daha ciddi sıkıntılar var:
(1) Zekeriya eşeği sürecek kişiyi “Siyon”un kızının ve Yeruşalim’in kızının kralı” olarak tanımlıyor. (Tanah’daki Siyon ve Yeruşalim’in kralı). İsa, Yahudilerin çoğunluğu tarafından reddedildiği ve kendisinin de onların kralı olmak gibi hiç bir iddiası olmadığı için, böyle bir ünvanın ona yakıştırılmasını anlamak zor.
(2) Sonraki ayet, Zec 9:10’da (Tanah’ta), eşeği süren kişinin Efrayim’den savaş arabaları, Yeruşalim’den atları ve savaşçı yaylarını uzaklaştıracağı, halkları teslim olmaya çağıracak ve egemenliği bir denizden diğerine, okyanustan yeryüzünün ucuna yayılacaktır. Bunlardan herhangi birisinin Nasıra’lı İsa’ya nasıl kapsayabildiğini fark etmek zor.
Bazıları, İsa’nın getireceği büyük huzur ve yöneteceği krallığın geleceğe ait bir şey olduğunu söylüyorlar, ama bu şu anki bağlamdan – ki zaten gerçekleştirilmiş kehanetlerin meselesidir – farklı bir konudur. Açıkça görülüyor ki, İncil yazarlarının İsa’yı Yeruşalim’e eşek üzerinde giren kral olarak yansıtma çabaları en azından Eski Ahit kehanetinin yerine gelmesiyle ilgili olarak, tümüyle sunidir ve başarısızlığa uğramıştır. Bu da İncil Argümanın birinci önermesine herhangi destek vermez.
(IV) İhanet

Birçoklarına göre, Eski Ahit’te Mesih’in 30 parça gümüş karşılığında – ki bu para daha Tanrı’nın evine atılacak ve bir çömlekçi tarlası1 satın almakta kullanılacaktır.- sadakatsiz bir arkadaşının ihanetine uğrayacağı kehanetinde bulunulmuştur. (Mezmur 41:9, Zekeriya 11:12 -13) ve bu da tam olarak İsa’nın başına gelmiştir. Söylenildiğine göre Yahuda, İsa’ya 30 gümüş için ihanet etmiş, daha sonra pişmanlık duyarak parayı mabede fırlatarak iade etmiş, ve o para bir kimsesiz mezarı satın alınmasında kullanılmıştır (Mt 26:15, 27:3-10) Fakat, aşağıda görüleceği gibi bununla ilgili bir çok problem bulunmaktadır;
(1) Eski Ahit’teki konuyla alakalı olan hiçbir pasaj Mesih’le alakalı değildir. Zekeriya’daki pasajda, tamamıyla Yahuda’nın durumunda olanın aksine 30 gümüş iyi kişilerce iyi iş karşılığı olarak yazarın kendisine verilmiştir. Ne de Mezmur‘daki ayette Mesih’in kendisine herhangi bir atıf bulunmaktadır. Aslında, daha önceki bir ayette (Mezmur 41:4) ihanet edilen kişinin (yani yazarın – Davud’un) kendisinin de bir günahkar olduğu belli edilmiştir, dolayısıyla bu hiç de İsa’ya uygulanamaz.
(2) Matta 27:9 -10‘da çömlekçi tarlası satın alınmasının Yeremya tarafından kehanet edildiğini iddia eder. Fakat, Yeremya kitabında kesinlikle bu konu hakkında hiçbir şey yoktur, ve bunun yerine Zekeriya’daki pasajın başvurulmasının sebebi budur. Belki de Matta’nın kalemi sürçmüştür.

(3) Tanah’daki Zekeriya 11:13 deki kısmın ilgili kısmının çevirisinde ise şöyle denilmektedir: “30 gümüş alıp onu Tanrı’nın evindeki hazineye yatırdım.” Oraya paranın atılmasına veya bir çömlekçiye veya çömlekçinin tarlasına dair hiçbir atıf yoktur. Dolayısıyla Matta’daki sözde kehanete Zekeriya’da da rastlanmaz. Matta’nın imgeleminin bir uydurmasına benziyor.
1 – Çömlekçi Tarlası: Kimsesiz ve yoksul kişilerin gömüldüğü yer, kimsesiz mezarı. Terim, Yahudi papazlarının pişman olmuş Yahuda’dan aldıkları 30 gümüşle yabancılar için gömme yeri olarak “çömlekçi’nin tarlasını” satın almalarından gelir. Bunun geleneksel konumu Hinnom vadisidir. Burada toprak zengin kil içerir ve önceleri çömlekçiler tarafından kullanılırdı. Daha sonra 19. yüzyılın ilk çeyreğine kadar Yahudi olmayanlar için mezar yeri olarak kullanılmıştır. (Ç)
(V) Vaftizci Yahya

Bazı başka Eski Ahit ayetlerinin sözde mesihe ait kehanetlerle ilintili olduğu sanılıyor. Mt 3:3, 11:10 ve 17:10-13 (ve diğer İncillerdeki paralel ayetler) aynı sıraya göre Isa 40:3, Mal 3:1 ve Mal 4:5’i Vaftizci Yahya’nın kehanetleri olarak alırlar. Ama, bununla ilgili
sorunlar vardır:
İsa nın Yahya tarafından vaftiz edilişini gösteren figür.
(1) Isa 40:3’ü, büyük olayları (dağların düzleştirilmesi ve Tanrının ününün tüm insanlıkça görülmesi) anlatan ayetler izler, ve bunlar elbette Vaftizci Yahya zamanında olmamıştır.
(2) Mal 3:1’de Tanrının konuştuğu ve önünde ona yolu açan bir habercinin gönderileceğini söylediği farz edilmektedir. Ama Mt 11:10 ayeti, Tanrıyı başka birinden önce haberciyi göndereceği şeklinde söyletmeye çabalayarak, yanlış belirtmiştir. Dolayısıyla ayet gerçekte Matta’nın savladığını söylemez. Özgün ayetin bir mantıklı yorumu, Malaki’nin İbranice’de “habercim” demek olmasından ötürü, Malaki’nin kendisine işaret ediyor olmasındadır.
(3) Mal 4:5 “Size Peygamber İlyas’ı göndereceğim” derken Mt 17:12-13 bunu Vaftizci Yahya’ya atfetmek için alır. Bununla beraber, Vaftizci Yahya İlyas olmayı reddeder (Yu 1:21). Ayrıca, bir sonraki ayet (Mal 4:6) İlyas’ın gelişini takiben babalar ve çocukların uzlaşacaklarını, aksi takdirde Tanrı’nın “gelip bir lanetle ülkeyi darp edeceği”ni belirtir. Ama Vaftizci Yahya’yı takiben iki olay da olmamış, sözde kehanetin bir kısmı da yerine gelmemiştir. İsa kendisi Mal 4:6 aksine, aile üyelerini birbirlerine karşı kurmuştur (Mt. 10:21, 35-36, Lu 14:26).
Bu geçerli nedenlerden, Eski Ahit’in herhangi bir ayetinin Vaftizci Yahya’ya herhangi bir şekilde atfettiği görünmüyor. Bir kere daha, Nasıra’lı İsa zamanında gerçekleşmiş herhangi İncil kehanetinin kanıtı burada yoktur. *
(VI) Istırap çeken kul

Sözde Mesih kehanetleri arasında Yeşaya 53’deki “Istırap çeken kul”un tarifinde kapsananlar vardır. O kısımda kapsanan ve İsa tarafından yerine getirildiği savlanan bazı sözde kehanetler [Yeşaya 53’ün ayet numaraları işaretli olarak] aşağıdadır:
(1) Mesih’in mesajına inanılmayacaktı, sözde İsa tarafından Yu 12:37-38’de yerine getirildi.
(3) Mesih hor görülecek ve reddedilecekti, Yu 1:11 ve 7:5’e göre kendi halkı da ana inanmadığı için İsa tarafından güya yerine getirildi.
(5) Mesih yaralanacaktı, Mt 27:26’da İsa’nın kamçılanması ile sözde gerçekleşti.
(7) Mesih kendisini suçlayanlar karşısında sessiz kalacaktı, Mt 27:12 (ve Elçilerin İşleri 8: 32-35)’de sözde gerçekleşti.
(9) Mesih’in zengin bir adam tarafından sağlanan bir mezarı olacaktı, sözde İsa için Aramatya’lı Yusuf tarafından yerine getirildi (Mt 27: 57-60).
(12) Mesih bir suçlu olarak tutuklanacaktı (belki de İsa’nın Lu 22:37’deki kendi yorumu) veya suçlularla beraber çarmıha gerilecekti, güya Mt 27:38, Mk 15:27 (Mk 15:28daha sonra eklenmiştir) ve Lu 23:32’ye göre İsa tarafından yerine getirildi.
(12) Mesih işkencecileri için yalvaracaktı, Lu 23:34’te güya bu yerine gelmiştir.
Ama Yeşaya 53’ü bu şekilde ele almanın aşağıdaki gibi pek çok zorluğu vardır:

(1) Tanah’ta Yeşaya 53:3’e göre ıstırap çeken kul “insanlar tarafından hor görülmüş ve kaçınılmıştır”. Bunun İsa tarafından yerine getirilmiş olması, kendi insanlarının onu kabul etmemesi olgusu dolayısıyla kuşkuludur, çünkü görünen o ki, başka yerde sıradan
Temsili bir İsa resmi
insanlar onu geniş çapta kabul etmişlerdir. Lu 4:15’e göre sinagoglarda hitap etmiş ve herkes onu övmüştür. Sonra , büyük kalabalıklargüya onu izlemiş ve Yeruşalim’e sanki “Zafer Girişi” yapar gibi tanımlanmıştır. (Mt 21:8-11, Yu 12:12-13, 17-19)
(2) Tanah’daki üçüncü ayet ıstıraptaki kulun “hastalığa tanıdık” olduğunu ve dördüncü ayet ise onun “Tanrı tarafından felakete uğramış (stricken)” olduğunu söyler. İbranice’de (stricken) “felakete uğramış” kelimesi İbrani kutsal kitaplarında geçer ve sadece cüzam karşılığıdır (2 Krallar 15:5, *Levililer 13:3, 9, 20). Ama İsa’nın cüzam veya herhangi başka hastalıktan muzdarip olduğu bilinmiyor. Dolayısıyla bu ayetler ona uygulanamaz. Hatta bazı Hıristiyan doktrinlerinin bir kısmında İsa’nın “kurbanlık kuzu” rolünü yeterli bir şekilde oynaması için (kuzunun yasaya göre kusursuz olması gereklidir) tam sağlıklı olmasına gerekli olabilir. Belli ki Yeşaya 53’ün ıstırap çeken kulu böyle bir rolü hakkıyla yapamazdı.
(3) Suçlayıcılarının karşısında İsa’nın sessiz olmasına (dolayısıyla 7. ayeti sağlamasına) gelince, bu da çalışmıyor. 7. Ayet *(2 kere) “Ağzını açmadı” diyor. Ama Yuhanna 18:33-37 19:11’e göre Pontius Pilatus’a çok şey söylemiştir. Dört İncil’in her birinde İsa suçlayıcıları karşısında ağzını açarak bir şeyler söylemiştir. Böylece İsa aslında kehanetin bu kısmını yerine getirmemiştir.
(4) 9. Ayette ıstırap çeken kul için ”mezarı kötüler arasına hazırlandı, ölümünde ise zenginler arasında” denir. İsa’nın cesedi mezarına yerleştirildiğinde yanında başka ceset olmadığı için bunun İsa’ya nasıl uygulanır belirsizdir. Ayet kesinlikle kulun zengin birisi tarafından sağlanan bir mezarı olacağını söylemiyor. Dolayısıyla sözde kehanetin bu kısmı tümüyle uydurmadır.
(5) 10. Ayete göre “Tanrı onu hastalıkla ezmeyi seçti, kendisini suçlu olarak sunarsa dölünü görebilir ve daha uzun yaşayabilir …” Bu da tamamen İsa’ya atfedilemez. Çünkü İsa bir illet tarafından ezilmedi, herhangi çocuğunu görmedi ve uzun yaşamadı. *
(6) Yeşaya 53 aslında Mesih’ten bahsetmiyor. Gerçekten, konuya yakından baktığımızda, ne (Yahudi) Mesih’i, ne de İsa hakkında herhangi bir şey bulmak zordur. Ayet 1 aslında kulun mesajına inanılmayacağını söylemez, ama sadece “İşittiğimize kim inanabilir?” diye sorar. *Burada hiçbir kehanet gözükmüyor. Ne de kulun suçlu olarak tutuklanacağı veya kırbaçlanacağı veya suçlularla birlikte çarmıha gerileceği veya suçlayıcıları için af isteyeceği hakkında bir ip ucu var. Bunun hiçbirisi orada yok. 6. Ayet “Tanrı hepimizin günahlarını ona yükledi” der ama bunun Hıristiyan dışı yorumları da var.
(7) Yeşaya 53’ün mantıklı görünen bir Yahudi yorumu da var. Istırap çeken kul, Kral Uzziya - ki cüzamdan ölmüş ve Yeşaya zamanında kral olmuştur - *tarafından temsil edilen İsrail halkıdır. Shmuel Golding’e göre, Yeşaya’nın mesajı “İşte, siz kötü yola sapmış İsrail kulları için Tanrı nezdinde adınıza ıstırap çeken cüzamlı kralınız” olabilirdi (ki 6.ayeti açıklıyor). Uzziya kraliyet sarayından cüzam kapışı dolayısıyla alınır ve geri kalan ömrünü tecritte geçirir, ki bu da 8. ayete uyar. Golding şu açıklamayı yapar:
“İsrail, cüzama tutulmuş olan seçilmiş liderinden dolayı ıstırap çeken kul olarak betimlenmektedir. İsrail, cüzamlı gibi, Tanrının acı çeken kuludur. Her ikisi de dostları eliyle küçük düşürüldüler; cüzamlı çirkin görünüşüyle; İsrail, Babillilere yenilmesiyle. Mesajın özü, İsrailin cüzamlı gibi acı çekmiştir, ama bununla beraber kimliğini sürgündeki Yahudi formunda muhafaza edecek ve bir gün bu formla gelişecektir.”
Yukarıdaki (1)-(6) arası dezavantajlardan zarar görmediği için Yeşaya 53’ün bu yorumu, Hıristiyan yorumuna göre yeğlenebilir. Ayrıca bu bölümdeki pek çok kip (zaman) değişikliklerini de daha iyi açıklar. Ve İsrail gerçekten “Tanrının kulu” olarak belirlenir (Yeşaya 49:3). Bununla beraber Yeşaya zamanında İsrail’in durumunun açıklanması ile verilen yorum, bölümü kehanet haline getirmiyor. En azından Yeşaya 53’ün İncil’de gerçekleştirilmiş kehanetlerden (veya kehanet takımı) olması açısından iyi bir örnek değildir. Dolayısıyla önerme (1) İncil argümanı için iyi bir destek değil.
(VII) Sur

İsa ile ilgili sözde kehanetler alanını bırakarak, tarihle ilgili olan bir kaçına bakabiliriz. Bunlar kehanetlerin yerine gelmesi açısından daha umut verici. Kitabın 5. bölümünde söylediğim gibi, eğer Tanrı İncil’e etkileyici kehanetler koymak isteseydi, misyonerlerce kutsal mesajı vazedildiği kişilerin de hakkında bildiği seküler tarihin parçası olmuş gerçekleşmeleri kullanırdı.

Tarihsel tipte kehanetlerden bahseden yazarlardan biri Josh McDowel’dır. Yıkılacağı kehanetinde bulunulan 12 şehri tartışır. Bunlardan ilki Sur şehridir, yıkılacağı Ezekiel 26:3-21’de kehanet edilmiştir. Babil kralı Nebukadnezzar tarafından yıkıldıktan sonra Sur tekrar inşa edilmeyecek ve bulunmayacaktı. (Ezekiyel 26:14, 21, 27:36, 28:19). MCDowel’a göre, Sur’la ve diğer şehirlerle ilgili bütün kehanetler tarihte yerine gelmiştir. Şunu da söylemeyi sürdürür:
“Dolayısıyla bir sonuç çıkarabiliriz, bu kehanetlerin yazılmasını Tanrı esinlemiştir… Gelecekte olacak yığınla olayı öngörmüştür. Bazılarının gerçekleşmesi için binlerce yıl geçmişse de tam olarak öngörüldüğü şekilde yerine gelmiştir. Tanrı bizim doğaüstü Tanrımız olduğunu bütün bilgeliği ile kanıtlamıştır. İnanmaktan başka seçeneğimiz yoktur.”
Burada Sur şehri dışında McDowel’ın bahsettiği bütün kehanetlerle uğraşmayacağım. Ama benzer düşüncelerin hepsiyle ilgili olarak ortaya konabileceğini düşünüyorum. Sur’la ilgili kehanetin bazı sorunlarına göz atalım:
(1) Sur’un iki tarafı vardı, ada ve kara. Nebukadnezzar sadece kara tarafını yıkmayı başardı. Tarihçilere göre, 13 yıllık (M.Ö. 585 – 572) kuşatmaya rağmen ada şehrini almayı başaramamıştır. Ezekiyel 29:18’de belirtildiği gibi bu yüzden Nebukadnezzar askerlerine ödeme yapamamıştır. [Bu kendi içinde kehanetin çürütülmesidir. Ezekiyel aslında başarısızlığını kabul etmektedir. Kitabını bitirmeden önce o kısmı çıkarıp atmalıydı.] Sur’un ada tarafının da yok edilmesi ancak 200 seneden fazla bir zaman sonra Büyük İskender’in saldırısı ile olmuştur. Ama Ezekiyel, İskender’den değil de sadece Nebukadnezzar’dan bahsettiğinden bu sonraki saldırının kehaneti ne derece yerine getirdiğini görmek zordur.
(2) Tarihçilere göre Sur, İskender’in saldırısından sonra çabucak kendine gelmiştir. M.Ö. 64’te Roma İmparatorluğunun dahil olmuş ve gelişmiştir. Yeni ahit’te ondan bahsedilirken şimdiki zaman kullanılmaktadır. Hıristiyan binaları orada M.S. 4. yüzyılda ve Haçlı Seferleri sırasında yapılmış, ama daha sonra Müslümanlar onları yıkmışlardır.
(3) Sur, bugün hala mevcuttur. Lübnan sahilinde, Lübnan’ı gösteren herhangi bir haritada bulunabilecek bir sahil şehridir. Son sıralarda Lübnan’da İsrail kuvvetlerinin Hizbullah’a karşı yaptığı misilleme baskınlarda adı geçmektedir.
Ezekiyel’in kehanetlerinin böylelikle gerçekleştiği görülmüyor. Sur’un “bir daha olmayacağını” söylemişti ama bu olmadı. McDowel ve diğerlerinin gerçekleştiğini iddia ettiği diğer şehirler hakkındaki kehanetler için de benzeri karşılıklar ortaya çıkarılabilir.
(VIII) İsrail Halkı


McDowel’ın bahsetmemesine rağmen Henry Morris İsrail halkının 20. yüzyıldaki yeniden yerleşmesini Eski Ahit kehanetinin yerine gelmesi olarak yorumluyor. Ezekiyel 37:21’de Tanrının söylediklerini anımsatıyor:
İsrail halkını, gittikleri ulusların arasından alacağım ve her yerde bir araya toplayarak kendi topraklarına getireceğim. (Tanah)
Bariz itiraz Ezekiyel’in burada 20. yüzyıldan değil de Yahudilerin (M.Ö. 8 ve 7. yüzyıllarda) Asur’lular ve (M.Ö. 7 ve 6. yüzyıllarda) Babil’liler tarafından esaret, sürgün ve dağıtılmalarından geriye dönüşünü kehanet etmesidir. Bu geriye dönüş M.Ö. 537’de, Ezekiyel Kitabının yazılmasından kısa süre sonra olmuştur. Bu, kendi içinde gerçekleşmiş bir kehanettir, ama özellikle dikkate değer değil. Kitap sürgündeyken yazılmıştır ve sürgünün yakında sona ereceğine dair Ezekiyel’e görünen iyi kanıtlar olabilir. Geriye dönen Yahudilerin Tanrının yasalarına sadakatle uyacakları ve sonsuza değin iade edilmiş vatanlarında yaşayacakları (Ezekiyel 37:24-28) gibi kehanetin diğer kısımları yerine gelmemiştir. Misyonerler tarafından bugünlerde bahsi geçmekle beraber, McDowel’in bu sözde kehanetin dışında kalması anlaşılıyor. Yeterli bir şekilde savunulabilseydi, 2500 yıllık bir olayı önceden görmek cidden etkileyici olurdu.

Morris yılmadan Yeşaya 11:11-12’den aktarıyor:
O günde, Tanrım tekrar elini uzatarak, halkının geri kalanlarını Asur, Mısır, Patros, Elam, Şinar ve Hama ve deniz kıyılarından ’dan kurtaracak. Uluslara bir bayrak kaldıracak ve sürülmüş İsraillileri bir araya getirecek, dağılmış Yahudalıları dünyanın dört bir tarafından toplayacak. (Tanah)
Moris Yeşaya’daki “tekrar” sözcüğünün yirminci yüzyıla işaret ettiğini “birinci kezin” Babil esaretinden geriye dönüş olduğunu savlamaktadır. Ama daha mantıklı bir yorum var: “tekrar”, o sırada (Yeşaya’nın yazıldığı zaman) gelecekte olan Asur ve Babil sürgünleridir ve “birinci kez” ise Eksodüs'tür (Mısır'dan yüzyıllarca önceki çıkış).

Tüm sözde olağanüstü gerçekleşmiş kehanetlere bakmadım ama vardığım sonuç hiç birinin savunucularının söylediği gibi olmadığıdır. Çoğu hiç de kehanet değildir. Kehanet olanların hemen hepsi yerine gelmemiştir. Birkaç gerçekleşenin ise olağanüstü bir tarafı yoktur. Dolayısıyla İncil Argümanının 1. önermesi yeterli desteğe sahip değildir ve mantıklı olarak kuşkulanılabilir.
  • 3 – Gerçekleşmemiş Kehanetler
“İncil Argümanı”nın 2. önermesine göre İncil’de gerçekleşmemiş kehanet yoktur. Ama bu iddiaya karşıt örnekleri zaten gördük. Daha çok İncil’in çelişkilerine ilişkin bir tiple başlayarak başka birkaç tanesine daha göz atalım:
(1) Yaratılış 2:17’ye göre Adem meyveyi yediği günde ilecekti, ama bu olmamıştır, çünkü yaratılış 5:5’e göre Adem 930 yaşına kadar yaşamıştır. [Aynı İbrani’ce “ölmek” kelimesi, Eski Ahit’te başka yerde de fiziksel ölüm anlamında kullanılmıştır]
(2) Yaratılış 4:12, 14’e göre Kayin kaçak ve aylak olacak ve sürekli öldürülmeyle karşı karşıya olacaktı, ama bu olmadı, çünkü Yaratılış 4:16-17’ye göre Kayin’in bir karısı ve ailesi vardı ve bütün yaşamı boyunca aynı yerde yaşadı ve bir şehir kurdu.
(3) Yeşu 17:17-18’e göre Manaşşa ve Efrayim, Kenanlılar’ı kovacaklardrı, ama Hakimler 1:27-29’a göre kovmadılar.
(4) Yeremya 34:5’te Sidkiya’nın barış içinde öleceği kehanet edilmiştir, fakat Yeremya 52:10 ve 2 Krallar 25:7’ye göre bu olmadı. Bunun yerine gözünün önünde oğulları çldürüldü, gözleri kör edildi, zincire vuruldu ve sonunda hapishanede öldü.
(5) Amos 7:17 Amatsya’nın oğullarının kılıçla öldürüleceği kehanetinde bulunmuştu, ama 2 Tarihler 26:1 ve 21’e göre Amatsya’nın oğlu Uzziya cüzamdan ölmüştür.
(6) Yunus 3:4’e göre Ninova 40 günde yıkılacaktı, ama sonra Tanrı Ninova’nın yıkılması hakkındaki fikrini değiştirdi
(7) Matta 12:40’a göre İsa 3 gece gömülü kalacaktı, ama bir Cuma günü öldü ve Pazar günü mezarı boştu. Cuma ile Pazar arasında 3 değil 2 gece vardır.
(8) Luka 22:30 ve Matta 19:28’e göre 12 havarinin hepsi yargıç olarak 12 tahtta oturacaklardı. Ama aslında 12 havarinin tümü hüküm süremedi, içlerinden biri olan Yahuda dışlanmıştı.
(9) Matta 26:34 ve Luka 22:34’te Petrus’un İsa^yı horoz ötmeden önce 3 kere inkar edeceği kehaneti vardır. Ama Markos 14:66-68’e göre Petrus horoz ötmeden önce sadece bir kez İsa’yı inkar etmiştir.
(10) Luka 23:43’e göre hırsız o gün İsa ile cennette olacaktı. Ama İsa’nın cesedi o gün gömüldü ve Elçilerin İşleri 2:27-31’e göre onun ruhu da cennete değil cehenneme gitti.
İncil çelişkileri için aşağıda D4 ve D5 bölümlerinde daha fazla bahsedilecektir. Bazı başka, daha fazla gerçekleşmemiş kehanet gibileri aşağıdadır:
(11) Yaratılış 15:18, 17:3,8 ve Yasanın Tekrarı 1:7-8’e göre İbrahim’den gelenlerNil ve Fırat nehirleri arasındaki bütün toprağın sahibi olacaklardı. Ama bu hiç olmadı. Asla bütün toprağa sahip olmadılar. Elçilerin İşleri 7:5 ve İbraniler 11:13’de itiraf edildiği gibi Tanrı sözünü tutmadı.
(12) Yaratılış 49:13’e göre Zevulun kabilesi deniz kıyısında yaşayacaktı. Ama bunun yerine, sonraki pek çok ayetten olduğu kadar İncil dışı kaynaklara göre de, içerde karada yaşadılar
(13) Yeşu 8:28’e göre Ay şehri sonsuza değin yok olacaktır. Gerçekte Ay’ın sdonradan da sakinleri olmuştur.
(14) Mısırdan Çıkış 3:8’e göre İsrailliler süt ve bal akan geniş bir toprakta yaşayacaklar ve 2 Samuel 7:10’a göre bir daha rahatsız edilmeyecekler. Ama, İsrail ve çevresinin tarihi durumu itibariyle göreceli olarak küçük ve çıplak bir toprak olduğu ve her taraftan taciz edilmektedir.
(15) Pek çok ayet Davut’un tahtının sonsuzluğa değin süreceğini ve bu tahtta birisinin olmadığı bir süre asla olmayacağı kehaneti yapılmıştır. Ama tarihsel gerçekler bakımından Davut soyundan sonuncu kral Sidkiya olmuştur. 450 Yıl sonra Maccabean’ların kısa bir hükümranlığı olmuştur. Ama 200 yıldır Davut soyundan kral olmamıştır.
(16) Babil Yeşaya 14:23’e göre su içinde kalacak, Yeremya 51:36’ya göre de tamamen kuruyacaktı. Bunlar olmamıştır. Başka ayetlere göre Babil’de insanlar asla ikamet etmeyeceklerdi. Ama gerçekte sürekli olarak ikamet edilmiştir (Bk. 1 Petrus 5:13), şimdi de Irak sınırları içindedir.
(17) Yeşaya 17:1’e göre Şam yıkılacaktır. Ama gerçekte hiç yıkılmamış birkaç antik kentten birisidir. Pek çoğunun yıkılmış olması antik kentlerin gelecekteki yıkımlarının kehanetini artık sıradan yapmaktadır.
(18) Yeşaya 19:5, Hezekiel 30:12 ve Zekeriya 10:11’e göre Nil nehri kuruyacaktır, ve Hezekiel 29:9-12’ye göre de Mısır, Mısır’lılar dağıtılmış olarak, hiçbir insan ve hayvanın geçmeyeceği şekilde 40 yıl süreyle ıssız kalacak. Ancak Nil nehri asla kurumadığı gibi bütün Mısır tarihinde de böyle felaketli olaylar olmamıştır.
(19) Yeşaya 19:18’e göre beş Mısır kenti Kenan dili konuşacaktır, ama dilbilimci ve arkeologlar Mısırlıların hiçbir zaman Kenan dili konuşmadığını söylüyorlar.
(20) Yeşaya 29:17’ye göre Lübnan meyvelik bir alan olacaktır, ama bu Lübnan’da hiç olmadı.
(21) Yeşaya 34:9-10’a göre Edom, Ölü Deniz ile Akabe Körfezi arası, yanan zift haline gelecek, bir daha kimse oradan geçmeyecektir. Ama bu Edom’da hiç olmamıştır, binlerce senedir insanlar oradan geçmektedir.
(22) Yeşaya 52:1’e göre sünnetsizler ve murdarlar asla yeruşalim’e girmeyecekler, ama böyle insanlar binlerce senedir sürekli Kudüs’e giriyor.
(23) Yeremya 42:17’ye göre Mısır’da yaşamayı seçen Yahudilerin hepsi ölecek ve kalan olmayacak. Ama tarih Yahudilerin orada asırlardır yaşadığını, sonra da İskenderiye’de Kültür Merkezi kurduklarını gösteriyor.
(24) Sefanya 3:13’e göre İsraillilerden geride kalanlar günah işlemeyecek, yalan söylemeyecekler ve onları korkutan olmayacak, ama gerçekte hiç öyle ahlaklı ve korkusuz olmadılar.
(25) Pek çok ayet İsa’nın ikinci gelişinin yakın olduğunu kehanet ederler. *Bazıları özellikle bunun *kız kardeşlerinin yaşam süresinde, yani o nesil (İsa ile aynı zamanda) yok olmadan olacağını söyler. Ama gerçekte o zamandan beri 19 yüzyıl geçti ama bu olmadı.Bütün gerçekleşmemiş kehanetler içinde en fazla bu beni en açık ve güçlü oluşuyla etkiliyor.

Bütün bu gerçekleşmemiş kehanetler, İncil Argümanının 2. önermesinin hatalı olduğunu açıkça gösteriyor. Bazı gerçekleşmiş kehanet olsaydı bile, gerçekleşmemiş kehanetlerle bunlar birbirini götürürdü. Olasılık yasaları, çoğu doğru çıkmadığı takdirde bazı kehanetlerin rastlantı sonucu doğru çıkmasını hesaba katar. Böylece, İncil Argümanının savunucusu için 2. önermeyi eklemek önemlidir. Bu sözde çarpıcı gerçekleşmiş kehanetlerin hiç birisi öyle çıkmadığına göre, yukarda geçen gerçekleşmemiş kehanetler bir fazlalıktır ve aksi yönde götürmede kullanılabilirdi, ama buna hiç gerek kalmamıştır.
  • 4. Diriliş
İncil Argümanı’nın 4. önermesine göre, İncil Nasıra’lı İsa’nın dirilişinin ve sonraki ortaya çıkışlarının doyurucu görgü tanığı açıklamaları içerir. Kutsal kitaplar İsa’nın infazını ve arkasından gömülüşünü tarif ederler ve sonra mezarının boş bulunduğunu ve İsa’nın müritlerine bedensel şekli ile göründüğünü savlarlar. Görgü tanığı adlandırmasındaki ana neden Luka 1:2’ye göre “bunlar bize başlangıçtan beri görgü tanığı olanlar tarafından iletildi”. Ancak birkaç sorun var.
Önce, genellikle sözde dirilişin meydana gelmesinden otuz yıldan daha fazlasına kadar diriliş açıklamalarının yazılmadığı ve aslında bunların yazılmaları öncesinde bölgede yayılmış öykü ve dedikoduların olduğu itiraf edilmektedir. Bu şekildeki şayiaların zamanla süslenip bezeneceği bellidir. İletenler ne denli hassas aktarmaya çalışsalar da, sözlü iletiler değişikliklere yatkın olur. Dolayısıyla, her ne kadar diriliş açıklamaları için görgü tanıklığı beyanları temel alınmış olsa da kuşku duyulacak çok nokta vardır. Bunun geçmişteki bir benzetmesi 1937’de Lakehurst NJ üzerinde Hindenburg Zeplininin patlayıp yanması gibi bir haber olabilirdi. Eğer bu olayın en erken yazılı belirtisi, örneğin 1967’de yayınlanmış olsaydı, tarihçiler sözde görgü tanığı beyanlarına rağmen gene de gerçekten olup olmadığı hususunda oldukça kuşkulu olurlardı. Sonra, eldeki olay karakter olarak doğa üstü veya mucizevi idi. Bu kendi içinde de olayı birkaç sözde görgü tanığının beyanından fazla desteği gerektirir. Benzetme olarak, eğer Hindenburg Zeplininin patlayıp yanmasından sonra, sözün gelişi, ertesi gün mucizevi bir şekilde gözden kayboluşu izleseydi, o zaman tarihçiler böyle bir olayı (beyan edilmiş değil de gerçek bir olay olarak) tarih kitaplarına sokmadan önce, sadece bazı sözde görgü tanıklarının beyanlarından fazlasına gereksinim duyarlardı. Hatta sözde görgü tanıkları tüm içtenliklerini yalan makinesine girerek gösterseler dahi, tarihçileri bu da etkilemezdi. Olay hala bir çeşit kütlesel bir sanrı veya telkin gücünün sonucu (Portekiz’de 1917’de Fatima astronomik mucizesinde telkin edildiği gibi) olabilirdi.
Üçüncü olarak, İsa’nın diriliş mucizesini yazanlar ne tarihçi ne de beyanda bulunanlardı. Onlar sadece yeni dinlerine dönenleri kazanmak için – o zamanlarda Yahudilikten kalma bir kült - motive edilmişlerdi. Hatta “ben her şeyi başından beri araştırdım” diyen Luka bile yansız araştırıcı bir haberci değil de Hıristiyanlığa döndürücüdür. Bu da yazıların tarafsızlığı ve hassasiyeti üzerinde kuşku toplayan başka bir olgudur.
Dördüncüsü, sözde diriliş görüntüleri sadece İsa’nın müritlerine olmuştur, karşıtlarına değil. Eğer dirilişin tüm amacı Mt 12:38-40’da belirtildiği gibi Tanrının kutsal mesajın doğruluğunu dünyaya iletmek olsaydı, veya aziz Paul tarafından 1 Korintliler 15:12-19 de belirtildiği gibi en azından ahret gibi bir durum olduğu bilgisi olmuş olsaydı, o zaman olay çok kötü bir şekilde sahneye konmuş olurdu. Daha fazla insanın çarmıha gerilişe tanıklık etmiş ve İsa’nın gerçekten öldüğünü belirtmiş olması gerekirdi. Ve kuşkusuz birkaç müridinden çok daha fazlası ölümden geri dönüşün tanıklığını yapmış olmalıydı.
Beşinci olarak, İncil’deki diriliş açıklamaları uyumlu değildir ve bu da onların üzerine kuşku toplanmasına yol açıyor. Aşağıdaki konularda birbirleri ile çelişirler: İsa’nın mezarına kaç kadının gittiği; dışarısının hala karanlık olup olmadığı; Mecdelli Meryem’in mezar hakkında insanlarla konuşup konuşmadığı ve onlarla geriye dönüp dönmediği; bir mi yoksa iki mi melek olduğu; meleklerin mezarın içinde mi yoksa dışında mı olduğu, oraya kadınlardan ve havarilerden önce mi geldikleri, neye benzedikleri; mezarda muhafızların olup olmadığı; Petrus’un oraya yalnız gidip gitmediği; İsa’nın önce ona görünüp görünmediği (1 Korintliler 15:3-5), Mecdelli Meryem’e görünüp görünmediği, ona mezarda mı göründüğü ve Mecdelli Meryem’in yalnız olup olmadığı ve onu hemen tanıyıp tanımadığı, havarilere konuşulduktan sonra mıydı; Petrus mezara diğerleri ile konuşulduktan önce mi sonra mı gitmişti ve yalnız mıydı; İsa özellikle iki havarisine mi gözükmüştü, onlar İsa’yı hemen tanımışlar mıydı, bu ikisi konuşurken mi yoksa daha sonra mı diğerlerine gözükmüştü, havarilere bir kere mi yoksa üç kere mi gözükmüştü, ilk görünüşü Cilie’de miydi, onu hepsi hemen tanımışlar mıydı, hemen sonra mı göğe yükselmişti, Yeruşalem’den mi (Markos) Beytanya’dan mı (Luka) yoksa Zeytin Dağı’ndan mı (Elçilerin İşleri) göğe yükselmişti ve 12 havariye mi, 500’den fazlasına mı sonra da özel olarak Yakup’a mı (1 Korintliler 15:5-7) görünüp görünmediği…

Barnaba İncili i gerçeği

Barnaba İncili i gerçeği Barnabas İncili son peygamberin geleceğini ve allahın bir olduğunu bildirmekte ve teslisi yalanlamaktadır. bugünkü İncillerde ve ahd-i atikte de, bütün tahriflere rağmen, İsadan sonra bir peygamber geleceği yazılıdır.yuhanna İncilinin bu yazısı, 1886da İstanbulda boyacıyan agob matbaasında basılan kitab-ı mukaddesin türkçe tercümesinin s.885de, (o, gelince dünyayı günah, salah ve hüküm hususlarında ilzam edecektir) deniyor. buradaki "o" nun latince aslında, (paraclet) yazılıdır.
bu kelime, "teselli edici" demektir. papazlar her şeye rağmen, (benden sonra bir teselli edici gelecektir) ibaresini İncilden kaldıramadı. pavlosun yazdığı ve hıristiyanların kitab-ı mukaddesten kabul ettikleri mektublardan "korintoslulara 1.mektub"un, 13. babının 8. ayetinde, (peygamberler sona erecek, diller de kaybolacak [latince gibi], ilim iptal olacak [ortaçağ ilmi gibi], fakat, o kâmil gelince, yarım kalan ve kusurlu olan bilgiler ortadan kalkacaktır.) deniliyor.
Hıristiyan dünyasının taassub bulutlarıyla gölgelendiği kara günlerde, her gücün üstünde kabul edilen ruhban sınıfı, mukaddes kitap İncil’i tahrif etmek için adeta büyük bir yarış halindedirler.

Her önüne gelen yeni bir İncil yazmakta ve mukaddes kitap, şahsî fikirlere göre değişmektedir. Sayısı yüzleri bulan birbirinden farklı olan İndilere, her geçen gün bir yenisi katılır.

Fakat, yazarının adı ile zikredilen bu İndilerin sayısı o kadar çoğalır ki, tedbir almak kaçınılmaz hale gelir. Ve İznik’te toplanan bir heyetin uzun süren bir çalışması
sonucunda, o ana kadar yazılmış bulunan İncillerden dört tanesi hariç diğerleri yasaklanır.

Ancak bu yasaklanan İncillerden bir tanesi üzerinde özellikle durulur ve bunu okuyanların şiddetle cezalandırılacağı ilan edilir.

Papa 1. Celasyüs tarafından yasaklanan bu İncil Havarilerin en eski talebelerinden biri olan Barnaba’ya aittir ve diğer İncillerde bulunmayan bir özelliği sahip olduğu için yasaklar listesine alınmıştır.

Yasaklanan İnciller, büyük bir hızla toplatılır. Bir kısmı ise çok ağır cezalardan korkan halk tarafından imha edilir.

Ancak bu arada dindar bir papaz, herşeyi göze alarak Barnaba İncillerinden bir tanesini kaçırmaya muvaffak olur. Bu İncil daha sonra Viyana’daki imparatorluk kütüphanesine
ulaştırılarak İngilizceye çevrilir.

Fakat kilise, Barnaba İncilinin izini tekrar bulmuştur. Bir hafta içinde bu İncilin bütün nüshaları, imha edilmek üzere toplanır. Ancak kilisenin bütün gayretleri boşa gidecektir.
Çünkü İnciller imha edilirken 2 tanesi tekrar kaçırılır. Bunlardan biri Britanya Müzesi’ne,diğeri Amerikan Kongresi kütüphanesine götürülür.

İnciller gönderildikleri yerlerde her nedense askerî sır gibi büyük bir titizlikle saklanarak halka kapalı tutulur.

Bu sırrın ortaya çıkarılması ise, bir Müslüman generale nasip olacaktır. Amerika Birleşik Devletleri’nde askerî ateşe olarak görev yapan Pakistanlı general Abdurrahim, bu İncil’in mikrofilmlerini gizlice çekerek, Pakistan’a kaçırmaya muvaffak olur.

Mikrofilmler daha sonra Pakistan’daki Begüm Aisha Bawany Vakfı (173) tarafından kitap haline getirilerek İslâm dünyasına kazandırılır.
Mikrofilmler banyo edilince, Barnaba İncili’nin geçirmiş olduğu bu büyük maceranın hikmeti anlaşılır.
Çünkü bu İncil, Peygamber (a.s.m) Efendimizin geleceğini çok öncesinden müjdelemekte ve kainatın onun için yaratıldığını mübarek ismiyle ilan etmektedir.

Batı dünyasının Asr-ı Saadet münafıklarına has olan bir inat ve gayretle bu İncil’i yok etmeye çalışması, gerçekten de son derece ibret vericidir.

Barnaba İncil’i tahrip edilmiş olmasına rağmen, hakikatlerin bir kısmını muhafaza etmektedir.

Yazımızın bundan sonraki bölümlerini, Barnaba İncilinden aynen alınan paragraflarla sürdürüyor ve Peygamber (a.s) Efendimizin hakkaniyetini, bir de bu eserden dinliyoruz.
Eserin 44. sayfasında Hz. İsa (a.s) kendisinden sonra gelecek olan peygamberi, havarilerine şöyle tarif etmektedir:
“Size söylüyorum, Allah’ın Resulü bütün mahlukata rahmettir. O, anlayışlı ve tesellici,hikmetli ve kudretli, Allah aşkı ve korkusuyla dolu dakik ve yumuşak ruhludur.Rahmet ve yardımseverlik ruhu ile, adalet ve acıma hissi ile,nezaket ve sabır ruhu ile hareket eder.
Cenab-ı Hak, bütün yaratıklarına verdiğinin üç katını ona vermiştir. O, bu dünyada geldiğinde saadet devridir. Buna inanınız. Bütün peygamberlerin, Allah’ın onlara verdiği
nübüvvet gözü ile gördüğü gibi, ben de onu gördüm. Onu görünce ruhum teselli ile doldu.

“Ey Muhammed, Allah seninle beraber olsun ve beni senin ayakkabının bağı olmak şerefi,ile şereflendirsin. Eğer ben bu muradıma erersem, Allah’ın mübarek bir kulu ve büyük bir peygamberi olacağım. Ve Hz. İsa (a.s) bunu söyledikten sonra Allah’a şükretti.”

Hz. Peygamber çok önceleri ona “Ey Muhammed” diye hitap ederek peygamberliğini tasdik
ile haber veren Hz. İsa (a.s) ve Barnaba İncil’i O’nu en büyük peygamber olduğunun inkar
edilmez bir delilidir.

Yine aynı eserde Hz. İsa (a.s) bir kadının “Beklenen mesih sen değil misin?” sorusuna şu cevabı vermektedir. ”Ben yalnız İsrail oğullarına gönderilmiş bir kurtarıcı bir
peygamberim. Lakin benden sonra Allah tarafından bütün aleme Muhammed âdında bir resul gönderilecektir. Allah, bu kainatı, onun için yaratmıştır” (274) demiştir.

Yine Barnaba İncil’inde Hz. İsa (a.s): “Ben bütün yeryüzündeki kabilelerin beklediği mesih değilim” (275) demektedir.

Yine Hz. İsa (a.s), Peygamber (s.a.v) Efendimizin bizzat mübarek ismini söyleyerek “Hz. Muhammed (s.a.v) Arap yarımadasında zuhur edecek. Putları ve putlara tapanları te’dip edecektir” (276) demektedir.

“Ey mualim, dünyaya geleceğinden bahsettiğiniz o zat kimdir?” sualine Hz. İsa (a.s): “O,Muhammed Resululllahtır” (277) cevabını vermiştir.

“Bununla beraber ben size kati olarak söylüyorum. Benim gitmem sizin için hayırlıdır. Çünkü, gitmezsem tesellici size gelmez.” (278)

Tahrif edilmiş, yani kasıtlı olarak değiştirilmiş olan İncillerden alınan yukarıdaki ifadeler, bu mukaddes kitabın tahrif edilmeden önce Peygamber (s.a.v) Efendimize ait delillerle dolu olduğunu isbat etmektedir. Evet,Peygamberimizin (s.a.v) hakkaniyetine bazan ay,
bazen güneş şehadet etmiş, bazen ise taşlar ve ağaçlar delil olmuştur. Elbette Kur’an’ın haricindeki mukaddes kitaplar da o Zattan (s.a.v) bahsedecek ve bu gerçeği göstermek
istemeyen münafıklar, ne kadar tahrif ederlerse etsinler, o muhteşem hakikatleri gizleyemeyeceklerdir. (279)

* Barnaba İncil’inde ne Hz. İsa (a.s)’in ilahlığından söz edilmekte, ne de onun çarmıha gerildiğinden bahsedilmektedir.

11 Mayıs 2011 Çarşamba

Dininizin reklamini yaparken nicin Islam`i karaliyorsunuz.

selam ve dua Allah ve Resulüne kıyamete kadar tabi olanların üzerine olsun....

1-) Dininizin reklamini yaparken nicin Islam`i karaliyorsunuz. Sadece kendi dininizi anlatarak (muslumanlarin yaptigi gibi) taraftar toplayamayacaginizi anladiginiz icin mi?

2-) Neden Yahudilige tek kelime bile edemiyorsunuz? Yoksa gercekten hiristiyanlik Yahudilerin kontrolunde bir din midir?

3-) Islam`in dusmani olan her inanci desteklemenizin sebebi nedir? Hz Muhammed`in hayatini anlatan kaynaklarinizda resmen muslumanlara yillarca zulmeden putperestleri bile ovuyorsunuz. Sizin tanri inanciniz bu kadar zayif mi yoksa?

4-) Bir yerde tek tanriya inaniyoruz diyorsunuz, baska yerde Isa Allah`in oglu diyorsunuz? Karar verin artik. Siz tek tanriya mi yoksa 3 tanriya mi inaniyorsunuz?

5-) Bir tanriyi tanri yapan 3 ozellik vardir. 1-)Yaraticilik 2-) ölümsüzlük 3-) Sonsuz guc. Hz Isa bunlarin hangisine sahip? Sizce bir tanri oldurulebilir mi?

6-) Neden tek bir kitabiniz bile yok? Nicin 4 kitabiniz var? Tanri size birbirinden farkli 4 kitap yollayip "istediginizi secin" mi dedi?

7-) Her yerde Islam`in savas ve vahset dini, Hiristiyanligin ise baris dini oldugunu soyluyorsunuz. Peki yuzyillarca suren Hacli katliamlarini nasi aciklayacaksiniz? Bugun hiristiyanlarin bir grubu petrol icin bir ulkeyi isgal ederken hiristiyanligin lideri Papa bile buna vahset diyor bu mu sizin barisciliginiz? Sizin barisciliginiz coluk cocugun uzerine yuzlerce fuze yagdirmak mi, yoksa anadoluyu isgal edip muslumanlari kilictan gecirmek mi? (defalarca hacli ordulariyla denediniz ama Allah izin vermedi size!)

Hz Isa`nin babasi olmadigi icin onun Allah`in oglu oldugunu iddia ediyorsunuz. Hz Adem`in de babasi yoktu, o da mi Allah`in oglu? Eger o da Allah`in ogluysa (ki Hz Isa Allah`in ogluysa Hz Adem de en az onun kadar Allah`in oglu) bu durumda dunyadaki tum insanlar Allah`in cocuklari oluyor. Bu durumda Hz Isa`nin bir ozelligi kalmiyor!

9-) Protestanlar Katoliklere, Katolikler de Protestanlara kafir diyorlar. Bu nasil istir? Hangisi gercek inanc? Daha kendi icinde belli bir inanci olmayan din mi kurtaracak bizi? Hadi diyelim ki hiristiyan olduk, o zaman hangisini sececegiz?

10-) Islam dinindeki Allah`i acimasiz olmakla sucluyorsunuz ve kendi tanrinizin sevgi dolu oldugunu soyluyorsunuz. Hiristiyanlikta Nuh tufaninin olusumu nasildir o zaman? Sevgi dolu tanriniz sevgi dolu yagmur ile mi oldurdu insanlari? Inandiginiz tanri o kadar sevgi dolu ise o zaman nicin Hz Adem`in binlerce yil isledigi bir kusurdan tum insanligi sorumlu tutuyor? Bu mu sizin sevgi anlayisiniz?

11-) Hz Isa`ya gonderilen orjinal incil su an nerededir?

12-) Hz Muhammed`in cagrisina kulak verip musluman olan o zamanin Habesistan Krali ile ilgili ne soyleyeceksiniz? Habesistan krali Necasi o zaman: "Iste yillardir bekledigimiz peygamber geldi" demisti ve Islam`i yanindaki tum papazlarla beraber kabul etmisti. Habeistan krali hiristiyan degil miydi?

13-) Hadi muslumanlara dusmanliginiz var anladik, ama hacli seferlerinde ortodoks hiristiyanlari niye katlettiniz? Onlara ne kininiz vardi?

14-) Barnabas incilini nicin imha etmek istiyorsunuz? Yazilan yuzlerce incil cesidi icinde digerlerine gore daha mantikli gozukmesi sizi rahatsiz mi ediyor? Yoksa bazi yalanlarinizin ortaya cikmasi mi sizi panige sevketti.

15-) Dininiz o kadar guzel bir din ise neden promosyonlara gidiyorsunuz? Neden ailelere hiristiyan olurlarsa para yardimi yapacaginiz vaadinde bulunuyorsunuz? Insanlari rahat birakin, mantiklarina uyuyorsa kabul etsinler dininizi, yoksa rusvet vermeden dininize kimsenin katilmayacagini sonunda anladiniz mi?

16-) Engizisyonlar da hiristiyanligin hosgoru ve barisina ornek olarak verilebilir mi?

17-) Incil belli araliklarla surekli yenilenmektedir. Incilin en son yenilenmesi ve icindeki hatalarin duzeltilmesi de 1900`lere rastlar. Peki bu yeni incillerdeki bazi ayetlerin Kuran`dan calinti olmadigi ne malum? (hani diyorsunuz ya Kuran`daki bazi ayetler incilden calintiymis....)

1 Alkol tum dinlerde yasaklanmisken sizin saraba kutsal icecek demenizin sebebi Incil`i yazdiginiz zaman sarhos olmaniz mi yoksa arkasinda baska sebepler mi var?

19-) Incildeki "Matta: 10/34: “Yeryüzüne selamet getirmeye geldim, sanmayin; ben selamet degil, kilic getirmeye geldim...” Ayetini aciklar misiniz?

20-) Bir ayette Hz Isa`nin uzerinde uzum bulamadigi icin bir agaci lanetlediginden bahsediyor. Bunun ne kadar sevgi dolu bir yaklasim oldugunu aciklar misiniz? Hem tanri olarak gordugunuz Hz Isa nasil oluyor da acikiyor?

21-) Siz Islam`daki bazi inanclarin eski arap putperest medeniyetinden geldigini iddia etmistiniz. Hatta hac ile ilgili olan iddianizi yukarida layikiyla cevaplamistik. Bizim de size bir sorumuz olacak. Tarihcilere gore sizdeki tutsu, mum, vaftiz gibi olaylar eski yunan mitolojisinden alinti. Buna ne diyeceksiniz?

22-) Islam`in o zamanki Ay tanrisi dinine benzedigini soylemistiniz. Incil kabul edildigi donemde romalilarin inandigi gok tanri benzeri dinde de hac vardi ve kutsal gunleri pazardi. Bu cok tanrili din hiristiyanlikla bir suru benzerlik tasiyordu. Bu bir tesaduf mu yoksa hiristiyanlik bu dinden mi alinti? (o donemde roma imparatoru iki dini kaynastirip ortaya bugunku hiristiyanligi cikarmisti boylece roma imparatorlugu icinde yasayan hiristiyanlarla gok tanri dinine inananlar arasinda bir ic savas cikmasini onluyordu)

23-) Turkiye ve Turk halki kurtulus savasindayken onlari haince arkadan vurup isgalcilere destek veren misyoner kuruluslar hala nasil utanmadan sevgiden bahsetmektedirler?

24-) Islam`da hiristiyanla ve yahudiyle evlenmeye izin verilirken hiristiyanlikta neden diger dinlerle evlilige izin verilmez. Bu mudur sizin sevgi ve hosgoru anlayisiniz?

25-) Incilde "bir kadina sag gozun sehvetle bakarsa cikarip at, bu tum vucudunun cehennemde yanmasindan iyidir" diyor. Eger hiristiyanlar incildeki bu sozu uygulasalardi 2 gozlu hiristiyan gorebilir miydik? Arastirmalara gore hiristiyan genclerin %85`i evlenmeden once en az 1 kere cinsel iliskiye giriyorlar. (kaynak: Amerika ve Avrupa) Bir kadina sehvetle bakmanin cezasi gozun cikarilmasi ise zinanin cezasi nedir?

26-) Ayni incilde bosanmis bir kadinla evlenen zina etmis olur diyor. Islam`a vahsi bir din diyen misyonerler acaba bunu aciklayabilirler mi? Arastirmalara gore hiristiyan ulkelerdeki insanlarin %60`i birden fazla evlilik yapmis. Bu zina ehlinin cezasi nedir? (kaynak avrupa ve amerika)

27-) Incilde "sag yanaginiza tokat yiyince sol yanaginizi cevirin" demektedir. Peki hiristiyanlarin daha tokatin izi gelmeden Islam dunyasina yumruk, tekme girismelerinin sebebi nedir? Bu durumda tum hacli ordulari incile gore gunahkar ve cehennemlik olmuyor mu?

2 Incil`de oruc tutarken basiniza yag surup yuzunuzu yikayin diyor. Bu ne anlama geliyor ve hiristiyanlar orucu nasil tutmaktadir (veya tutmakta midir?)

29-) Islam eger bos bir inanc ise nasil oluyor da insanlar kendilerine hicbirsey vaadedilmedigi halde Islam`a kosuyor. Hiristiyanlarda oldugu gibi kendilerine ne para, ne avrupa&amerikada yasam vaadediliyor. Dunyalik hicbir sey vaadetmeden nasil her yil milyonlarca insani kendine cekiyor bu din?

30-) Incil`de "neden kardesinin gozundeki copu gorursun de kendi gozundeki mertegi farketmezsin" diyor. Bu ayni sizinle Islam arasindaki iliski gibi. Islam`a laf atmadan once nicin kendi 4`e bolunmus dininize bakmiyorsunuz?

31-) Incil`de bir ayet gordum ve aciklamasini merak ettim. Lutfen aciklar misiniz: "Ben ogulla babasinin, kizla annesinin, gelinle kaynanasinin arasina ayrilik sokmaya geldim."

32-) Incil`e gore Hz Isa "Carmihini yuklenip ardimdan gelmeyen bana layik degildir." diyor. Peki bu durumda kaciniz ona layiksiniz?
33-) Elimde ingilizce bir incil var ve soyle bir ayet gordum: Luke;14-26 If any one comes to me and does not hate his own father and mother and wife and children and brothers and sisters,yes,and even his own life,he cannot be my disciple. Bunun Turkce karsiligi aynen soyledir: "Sayet bana gelen biri babasindan,ve anasindan ve karisindan ve çocuklarindan ve erkek kardeilerinden ve kiz kardeslerinden, evet,ve hatta kendi hayatindan nefret etmiyorsa benim ögrencim olamaz." Peki misyonerlerin hazirladigi turkce incillerde nicin bu: "isa dönüp onlara söyle dedi: «Biri bana gelip de babasini, annesini, karisini, çocuklarini, kardeslerini, hatta kendi canini bile gözden çikarmazsa benim ögrencim olamaz. " seklinde tercume edilmis? Bu incilleri hazirlayan misyonerler Turkce mi bilmiyorlar, ingilizce mi bilmiyorlar yoksa bazi seyleri saptirmaya mi calisiyorlar?!?!

34-) 1 Corinthians:14-[34]the women should keep silence in the churches. For they are not permitted to speak, but should be subordinate, as even the law says. Bu da bir baska ayetti. Ingilizcesinde kadinlar itaat altina alinmalidir diyor ama misyonerlerin Turkler icin hazirladigi ozel tercumelerde "bayanlar sessizligini korumalidir" yaziyor. Gerci kadinlar sessizligini korumalidir hukmu ingilizce metinde de geciyor ama kadinlarin itaat alinmasi kismi tercumelerde atlanmis. Bu bir tesadur mudur yoksa unutkanlik midir?

35-) Numbers:5-[31] The man shall be free from iniquity, but the woman shall bear her iniquity." Bu ayette soylenen sey "Kocası herhangi bir suçtan suçsuz sayılacak, kadınsa suçunun cezasını çekecek." Incil boyle bir ayet tasirken Islam`daki kadin haklarina nasil dil uzatabiliyorsunuz?

36-) Job:25-[4] How then can man be righteous before God? How can he who is born of woman be clean? Bunun Turkcesi aynen soyle "kadindan dogan biri nasil temiz olabilir" Burada tanri insanligi asagiliyor ama daha cok kadinlari asagiliyor. Islam`da ise Cennet Analarin Ayagi Altindadir gibi yaklasimlarla kadin yuceltilir. Yukarida yazan ayeti misyonerlik faaliyetleri sirasinda okuyor musunuz?

37-) Deuteronomy:23-[2] "No ******* shall enter the assembly of the LORD; even to the tenth generation none of his descendants shall enter the assembly of the LORD. Bu ayetin Turkce tercumesi "hicbir pic tanrinin topluluğuna girmeyecek.Soyundan gelenler de 10. kusaga kadar Rabbin topluluguna giremeyecek" (Ne yapalim sizin iki yuzlu tercumelerinize guvenmedigimiz icin kendi tercumemizi kendimiz yapiyoruz) Burada ******* kelimesi kullanilmis *******`in sozlukteki karsiligi pic kelimesidir. Burada hacli kardeslerimize birden fazla soru yoneltecegim. A-) Ilahi bir kitapta nasil boyle bir soz gecer. B-) Eger birinin anne-babasi zina etmis ise dogan cocugun ne sucu var. Dogan cocuk niye cehenneme gidiyor? Sizin tanrinizin hosgorusu bu kadar mi? C-) Bu ayeti turkce incillerde nicin dogru tercume etmiyorsunuz?

3 Psalm;78-(65) Then the Lord awoke as from sleep, like a strong man shouting because of wine. Bu da bir baska ayet. Turkcesi "saraptan dolayi uykusundan guclu bir adam gibi bagirarak uyanan rab" Simdi buradaki tanri sarhos mu, sarapla ilgisi ne? Tanri ne zaman uyumus da simdi uyaniyor?

'Cehennemi lüzumsuz görüp ucuz Cennet' dağıtarak bugünkü hristiyan ve yahudilerin Cennet'e girebileceği inancını yayanlar da aynı misyonun yerli havarileridir.

Bir inanç ve ibadet sistemi, bize Cennet'i kazandırabildikten sonra, o dinin ve kitabının batıl olması düşünülebilir mi?.. Halbuki Cenabı Allah, gönderdiği 'Son Kitap'ta / Kur'an'da bakınız ne buyuruyor:

"Yahudiler; 'Üzeyr, Allah'ın oğludur' dediler. Hristiyanlar da; 'Mesih (İsa) Allah'ın oğludur' dediler. Bu, onların ağızlarıyla geveledikleri sözleridir. (Sözlerini), önceden inkar etmiş (olan müşrik) lerin sözlerine benzetiyorlar. Allah, onları kahretsin; nasıl da (haktan batıla) çevriliyorlar!.." (Tevbe S. 30).

"Hahamlarını ve rahiplerini Allah'tan ayrı rabler edindiler; Meryem oğlu Mesih'i de. Oysa kendilerine, yalnız tek tanrı olan Allah'a ibadet etmeleri emredilmişti. Ondan başka tanrı yoktur. O, onların ortak koştukları şeylerden münezzehtir"
(Tevbe s.31).

Bu ayetlerde, yahudi ve hristiyanların ne büyük bir sapıklık içinde oldukları ve bu sapıklıktan dolayı Allah'ın kahrına uğradıkları açıkça beyan buyruluyor.

"Andolsun; 'Allah ancak Meryem oğlu Mesih (İsa)'dır' diyenler elbette KAFİR olmuşlardır. Halbuki Mesih demişti ki; 'Ey İsrailoğulları; benim Rabbim ve sizin Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin. Zira kim Allah'a ortak koşarsa muhakkak ki, Allah ona CENNET'İ HARAM ETMİŞTİR ve onun varacağı yer ateştir; zalimlerin yardımcıları yoktur.'"/ "Allah, üçün üçüncüsüdür(Teslis) diyenler, elbette KAFİR olmuşlardır. Oysa yalnız bir tek tanrı vardır; başka tanrı yoktur. Bu dediklerinden vazgeçmezlerse, elbette onlardan inkar edenlere acı bir azap dokunacaktır" (Maide s. 72,73).

Cenab-ı Hakkın bu beyanları gayet açık ve herkes tarafından anlaşılabilecek netliktedir. Bugünkü hristiyanlar da; İsa'yı, "Allah'ın oğlu ve aynı zamanda ilah" kabul ettiklerine göre bu ayetlerin hükmü, aynen onlar için de geçerlidir.

Rabbü'l-âlemin'in 'kafir ve cehennemlik' olarak ilan ettiklerini Cennet'e sokma yetkisini kim kendinde görebilir?!.. Kimin merhameti, Allah'ın rahmet ve merhametinden daha üstün olabilir!? Yoksa bizim bilmediğimiz yeni tanrılar mı türedi!? 'Çağdaş Hoşgörü Tanrıları' (!)...

"De ki: 'Ey Ehl-i Kitap (yahudi ve hristiyanlar) ! Bizim ve sizin aranızda eşit olan bir kelimeye gelin: Yalnız Allah'a tapalım, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım; birimiz, diğerini Alllah'tan başka tanrı edinmesin'"
(Al-i İmran S.64).

Yahudi ve hristiyanlar hak üzere ise ve Allah'a şirk koşmuyorlarsa, C.Allah onlar hakkında -haşa- boş sözler mi beyan ediyor?! Haşa, Allah onlara iftira mı ediyor?..

Hristiyanlıktaki "Teslis:Üçleme" inancı, İsa'yı Allah'ın oğlu ve aynı zamanda "Allah" olarak kabullenmek apaçık şirk değilse nedir?.. "İmdi siz gidip bütün milletlere öğretin. Onları baba, oğul ve ruhu'l-kuds namına vaftiz edin" (Matta İncili, 28/19). Bu cümlelerin, şirke bulaşmadan yorumunu kim yapabilir?..

Kaldı ki, yukarıdaki ayetler nazil olduğu zaman, hristiyan iken sonradan müslüman olan Adiy b.Hâtem; "Ya Resulellah! Biz din büyüklerimize tapmazdık" deyince Allah Resulü; "Onlar bir şeyi helal ve haram kılarlar, siz de onların dediklerine uymaz mı idiniz? İşte bu, onlara tapmak demektir" buyurmuşlardır.

Öyleyse; yeri göğü yarattıktan sonra aciz düşüp yorulan ve istirahata çekilen Yahova mı gerçek olan Allah!?: "Ve Allah (Yahova) , yaptığı işi yedinci günde bitirdi ve bütün işten yedinci günde istirahat etti"
(Tevrat; Tekvin, 2/2).

Ve geleceği bilememe/görememe cehaletiyle malul olarak yanlış kararlar veren ve sonunda pişman olan ve sözünde durmayan (yalancı) bir tanrı mı gerçek Allah olacak?!.. "Ve Rab gördü ki, yeryüzünde adamın kötülüğü çoktu ve hergün yüreğinin düşünceleri ve kuruntuları ancak kötü idi. Ve Rab, yeryüzünde adamı yaptığına nadim (pişman) oldu ve yüreğinde acı duydu. Ve Rab dedi: Yarattığım adamı ve hayvanları, sürünenleri ve göklerin kuşlarını toprağın yüzü üzerinden sileceğim; çünkü onları yaptığıma nadim oldum"
(Tevrat; Tekvin, 6/5,6,7).

Kur'an-ı Mu'cizü'l-Beyanın ayetlerinden anlaşılan odur ki; İslam'ın/ Kur'an'ın Allah'ı (c.c.), bugünkü (muharref:bozulmuş/değiştirilmiş) Tevrat ve İncillere inananların şirkte (küfürde) ve cehennemlik olduklarını beyan ediyor.

Bugünkü yahudi ve hristiyanlar; Kur'an'ın, esmâ ve sıfatlarını zihinlerde/ gönüllerde hiçbir şüphe bırakmayacak bir açıklıkla beyan ettiği Allah'a inanmadıklarına ve özellikleri tamamen farklı -uydurma- bir tanrıya inandıklarına göre; kimin cennetine girecekler? Mesih'in mi, Yahova'nın mı yoksa Allah'ın mı?.. Çünkü üç dindeki 'tanrı' inancı tamamen farklılık arzediyor.

Hal böyle olunca, zihinleri/ gönülleri bulandırmanın hiçbir anlamı yoktur. Bütün dinlerin inanç esaslarını ortaya koymak ve gerçek olan Allah'ın hükmüne tabi ve razı olmaktan başka çare yoktur.

Cenab-ı Allah'ın sebeplerini de zikrederek "küfürde ve cehennemlik" olarak zikrettiği batıl din mensuplarını beyan etmekten sizi alıkoyan nedir?

Hala gaflet uykusunda olanlara, Cenab-ı Hakk'ın şu ikazlarını da hatırlatma görevimizi yapmış olalım:

"Sen, onların kendi dinlerine uymadıkça, ne yahudiler ne de hristiyanlar senden asla razı olmazlar. 'Asıl doğru yol, Allah'ın yoludur' de. Sana gelen ilimden sonra eğer onların arzularına uyacak olursan, andolsun ki, Allah'tan sana ne bir dost, ne de bir yardımcı olmaz" (Bakara S.120).

Öyleyse;
"Ey inananlar; yahudileri ve hristiyanları dost edinmeyin! Onlar, birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost tutarsa, o onlardandır. Şüphesiz Allah, zalim toplumu doğru yola iletmez"
(Maide S.51).

hz.İsa çarmıha gerilmedi

Hz.İsa'nın Muhakeme Edilmesi, Çarmıha Gerilmesi ve Yeniden Dirilmesi ile ilgili Görülen Çelişki

Hz. İsa'nın tutuklanmasından sonra muhakeme edilişi, çarmıha gerilişi, mezara konuşu, mezardan kıyam ederek dirilişi, öğrencilerine görünüşü ve semaya çıkışı mevzularında muharref İncillerde yüzlerce farklı ve çelişkili bilgi vardır. Bunları maddeler halinde açıklamak mümkündür.

Biz, önce tutuklanmanın hemen arkasında cereyan eden hadiselerin incillerde verilişindeki farklılıkları ve çelişkileri şu şekilde tesbit ediyoruz:

1- Matta ve Markos İncillerine göre Hz.İsa'nın tutuklanmasından sonra, talebeleri oradan kaçmışlardır. Luka İncilinde bu konuda bir açıklık yoktur. Fakat Markos İncili, İsa tutuklandıktan sonra bir gencin onun arkasından gittiğini, onu yakalamak istediklerinde üzerindeki elbiseyi bırakarak Hz. İsa'nın peşinden koştuğunu ifade etmektedir. Diğer İncillerde bu gençten bahsedilmemektedir.

2- Hz. İsa tutuklandıktan sonra yapılan mahkeme, Matta, Markos ve Yuhanna'ya göre aynı gece Yahudi meclisinin önünde cereyan etmiştir. Luka'ya göre Hz.İsa, aynı gece değil, ertesi gün muhakeme edilmiştir.

3- Yuhanna'ya göre Hz. İsa, kâhinlerin reislerinin sorularına cevap vermediği için reisin hizmetçisi tarafından dövülmüştür. Ancak diğer incillerde bu konuda hiçbir bilgi
yoktur.

4- Matta İnciline göre Hz. İsa'yı muhakeme eden Romalı hakim Pilatus'un karısı, rüyasında Hz. İsa'nın beraat ettiğini görmüş, bu yüzden onun beraat ettirilmesini kocasından istemiştir. Diğer İnciller, bu olaydan bahsetmezler.

5- Luka'ya göre hakim Pilatus, Hz. İsa'yı muhakeme edilmek üzere Galile (Celile) hakimi Herodos'a göndermiştir. Diğer incillerde bu konuda herhangi bir bilgi yoktur.

6- Matta'ya göre Pilatus, Hz. İsa'nın beraat etmesi gerektiği kanaatine vardıktan sonra, ellerini su ile yıkamış ve "Ben bu iyi insanın kanından beriyim" demiştir. Diğer İnciller bu konuda bilgi vermemektedir.

7- Matta'ya göre Pilatus, Hz.İsa'yı serbest bırakmaya karar verip bunu Yahudilere açıkladığı zaman Yahudiler, "Onun kanı bize ve çocuklarımıza borç olsun" demişlerdir. Bu husus diğer incillerde bu şekilde yer almamaktadır.

Hz.İsa'nın çarmıha gerilmesi ile ilgili olarak İncillerde yer alan haberlerde başlıca şu farklılıkları ve çelişkileri tesbit etmekteyiz:

1- Hz. İsa'nın çarmıha gerildiği ağacı, çarmıha gerildiği yere, Yuhanna'ya göre bizzat Hz. İsa taşımış, Sinoptik İncillere göre ise Kirene'li Simun taşımıştır.

2- Çarmıha gerilmeden önce askerler, Hz.İsa'ya içmesi için Markos'a göre acı karışık şarap verdiler. Matta'ya göre ise, ekşimiş sirke verdiler. İsa'ya verilen içecek şarap mı, yoksa sirke mi? İki İncil farklı farklı bilgi vermektedir. Diğer iki İncil ise bu konuda hiçbir bilgi vermiyor.

3- Hz. İsa, çarmıhta can çekişirken, Yuhanna İnciline göre "Susadım" demiştir. Diğer incillerde bu ifade yoktur.

4- Muharref İncillere göre Hz. İsa, iki yanında birer hırsız bulunduğu halde çarmıha gerilmişti. Markos'a göre onunla beraber çarmıha gerilen iki hırsız, Hz. İsa'yı korkutuyorlardı. Luka'ya göre bu iki hırsızdan biri onu korkutuyordu, diğeri ise Hz.İsa'ya acıyordu.

5- Markos'a göre Hz. İsa, saat üçte çarmıha gerilmiştir. Yuhanna'ya göre ise saat altıdan sonra çarmıha gerilmiştir.

6- Lukaya göre, Hz. İsa çarmıhta iken "Ya rab onları affet, onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar" demiştir. Diğer İncillerde bu bilgi mevcut değildir.

7- Hz.İsa çarmıha gerildiği sırada, Matta ve Markos'a göre "Allah'ım, Allah'ım! Niye beni terkettin" demiştir. Bu ifade diğer iki İncilde mevcut değildir.

8- Hz. İsa çarmıha gerildiği sırada, Yuhanna'ya göre onun yanında başta annesi Meryem olmak üzere, Mecdelli Meryem, diğer Meryem ve bir öğrencisi bulunuyordu. Diğer İncillerin anlattığına göre, o çarmıha gerilirken ne kadınlar, ne de talebeleri onun yakınında değildiler, onlar uzaktan hadiseyi seyrediyorlardı .

9- Hz. İsa'nın çarmıha gerilmesinden sonra Matta'ya görebüyük mucizeler olmuştur. Markos'a göre ise bu mucizelerden sadece bir mucize cereyan etmiştir. Bu da heykelin perdesinin yırtılması hadisesidir. Luka'ya göre, daha Hz. İsa ölmeden önce güneş kararmış ve heykelin perdesi yırtılmıştır.

Hz. İsa'nın kabre konulması ile ilgili olarak İncillerdeki farklılıklar ve çelişkiler kısaca şunlardır :

1- Çarmıhtan ölü olarak indirilen Hz. İsa'yı, Yuhanna'ya göre, Yusuf ve Nikodim isimli iki kişi defnetmiştir. Sinoptik İncillere göre sadece Yusuf defnetmiştir.

2- Yusuf ve Nikodim, Hz. İsa'nın kefenine Yuhanna'ya göre hoş kokular sürmüşlerdir. Diğer İncillerde bu konuda her hangi bir bilgi yoktur.

3- Sinoptik İncillerde Hz .İsa'nın defnedilmesi olayına kadınların şahit oldukları yazılı olmasına rağmen, Yuhannna İncilinde bu konuda bilgi mevcut değildir.

Hz. İsa'nın yeniden dirilerek mezarını terketmesi hadisesi, Matta bap 28, Markos bap 16, Luka bap 24, Yuhanna bap 20-21'de anlatılmaktadır. Adı geçen İncillerin bu baplarında anlatılan hadisede şu noktalarda farklılıklar görülmektedir :

1- Hz. İsa'nın kabre konulmasından sonra onun kabrim ilk ziyaret edenler, Matta'ya göre Mecdelli Meryem, Salome ve Yakub'un annesi Meryemdir. Luka'ya göre mezarı ilk ziyarete gidenler bir grup erkek ve kadındır, bu İncilde şahıs ismi verilmemektedir. Yuhanna İnciline göre kabri ilk ziyaret eden sadece Mecdelli Meryem'dir, o, gördüklerini bilâhere diğerlerine haber vermiştir.

2- Hz. İsa'nın kabrini ziyarete gidenler, kabirde ilk olarak Matta'ya göre melekleri görmüşlerdir. Markos'a göre kabirde bir genci görmüşlerdir. Luka'ya göre kabirde iki insan görülmüştür. Yuhanna'ya göre ise iki melek görülmüştür.

3- Yeniden dirildikten sonra Hz. İsa'yı ilk gören kişi, Matta'ya göre Mecdelli Meryem, Luka'ya göre Emayus'a giden iki öğrenci, Yuhanna'ya göre yine Mecdelli Meryem'dir.

4- Hz. İsa'nın, yeniden dirilerek zuhur ettiğini Havarilere ilk olarak haber veren kişiler, Matta'ya göre iki Meryem, Markos'a göre Mecdelli Meryem ve iki öğrenci, Luka'ya göre sadece iki öğrenci, Yuhanna'ya göre sadece Mecdelli Meryem'dir.

5- Hz. İsa'nın dirilerek kabirden çıktıktan sonra öğrencilerine göründüğü yer, Matta ve Markos İncillerine göre Gali-le(Celile)dir. Luka'ya göre Hz. İsa öğrencilerine Kudüste görünmüştür. Yuhanna'ya göre ise, hem Kudüs'te, hem de Galile'de görünmüştür.

6- Hz. İsa, yeniden dirildikten sonra Havarilere ve diğer öğrencilerine Sinoptik İncillere göre sadece bir kere görünmüş, ama Yuhanna'ya göre üç kere görünmüştür.

Hz. İsa'nın ne zaman tutuklandığı, ne zaman muhakeme edilerek çarmıha gerildiği, kabirde ne kadar kaldığı, öğrencilerine ne şekilde göründüğü ve onlara neler söylediği İncillerde farklı farklı anlatılmaktadır. Yuhanna'ya göre Hz. İsa'nın tutuklanması Fısıh gününden önce olmuştur. Sinoptik İncillere göre ise Fısıh yemeği gecesi olmuştur.

Matta İnciline göre Hz. İsa'nın, defnedildikten sonra kabirde üç gün kalacağı ısrarla belirtilmesine karşılık, aynı İncilde ve diğer incillerde onun, sebt(cumartesi) gününü takip eden haftanın ilk günü(pazar)nde kabirde görülmediği haber verilmek sureti ile büyük bir çelişkiye düşülmektedir. Mat-ta'ya göre Fısıh yemeği gecesi cuma günü akşamı Hz. İsa tutuklanmış, cumartesi günü saat üçte haça gerilmiş, pazar sabahı Mecdelli Meryem, tan yeri ağarırken kabrini ziyarete gidince onu kabrinde bulamamıştır. Hz. İsa bu durumda nasıl kabirde üç gün kalmış oluyor? Bırakın kabirde üç gün kalmasını, onun kabirde kaldığı süre tam bir gün dahi olmamaktadır. Markos ve Luka, hadiseyi hemen hemen Matta'nın anlattığı şekilde nakletmektedirler. Onlar da tutuklamanın cuma günü akşamı olduğunu, cumartesi günü saat üçte çarmıha gerildiğini ve pazar günü kabirden çıktığını haber vermektedirler. Yuhanna İnciline göre Hz. İsa, cumartesi gecesi defnedilmiştir.

Siz, siz olun Yehova Şahitlerini evinizden, ailenizden ve hatta tanıdıklarınızdan ırak tutun.

Türk insanı üzerine bilinen ya da bilinmeyen birçok oyunlar oynanıyor.  Dünyanın neresinde olursa olsun Müslüman  Türk insani yoğun bir kı...