12 Mayıs 2011 Perşembe

İncil'in İç Tutarsızlıkları

İncil ve gerçekler

Hemen bütün Evanjelik Hıristiyanlar İncil’in kutsal bir şekilde esinlenildiğine ve Tanrı’nın insanlığa olan ana mesajını gösterdiğine inanırlar. Aynı zamanda, İncil’in kutsal esininin kanıtlarını oluşturan özel nitelikleri içerdiğine inanırlar. Bu özel nitelikler de İncil’in, kitabın özelliklerinin (açık fikirli) skeptiklerce bile kanıtlanabilir farz edilmesinden dolayı, Tanrı’nın varlığının açıklamalı teolojiden çok doğal teoloji içinde kanıtlanması şeklinde bir kullanılışı daha olacağı anlamına gelecekti. Dahası, kutsal esinli bir eser doğru olmak zorunda olduğuna göre, bu nitelikler aynı zamanda İncil’in doğruluğunun da kanıtlarıdır ve böylece Hıristiyanlığın tek gerçek din olduğunu desteklemek üzere kullanılabilir. Bu şekilde belirtildiğinde, bu usa vurma hem Tanrı’nın varlığı, hem de İncil’in sözde özel niteliklerinin ortaya koyduğu kutsal mesajların gerçekliğinin argümanı olarak yorumlanabilir. Bu argümana “İncil Argümanı” diyebiliriz. Bunu bir sınıra kadar hemen bütün Evanjeliklerin kabul etmesine rağmen, bu argüman profesyonel din filozofların büyük kısmı tarafından görmezden gelinir. Bu kayıtsızlığın bir nedeni de, argümanın kolayca çürütülebilir olmasıdır. Bu makalede, birçoklarının korkuluğa saldırdığımızı sanmasına rağmen, böyle bir çürütmenin nasıl düzenlenebileceğini göstermeye çalışacağız. (İnanıyorum ki dışarıda böyle milyonlarca korkuluk var!)
  • 1- Argümanın Düzenlenmesi
İncil Argümanı genelde bir çeşit ‘birikimli durum’ argümanı olarak görülür. Şöyle düzenlenebilir:
  1. İncil gelecekteki birçok gerçekleşmiş olayın olağanüstü bir şekilde yerine geldiği gelecekle ilgili kehanet içerir.
  2. İncil gerçekleşmemiş herhangi kehanet içermez.
  3. Yukarıdaki gerçekleri açıklayabilmek için geçerli tek mantıklı açıklama Tanrı’nın öngörüsünü kehanetler için kullandığı ve İncil yazarlarına onları kaydetmesi için esin verdiğidir.
  4. İncil, Nasıra’lı İsa’nın dirilişinin ve sonraki ortaya çıkışlarının doyurucu görgü tanığı açıklamaları içerir.
  5. Yukarıdaki gerçeğin tek mantıklı açıklaması ise, İsa kutsal bir varlıktı ve halen de öyledir, ki bu İncil’in gerçek ve asıl mesajının doğruluğunu gösterir.
  6. İncil çelişkiler içermez.
  7. İncil dünya gezegeni hakkında çağdaş bilimle uyumlu bilgiler – ki bunlar eski çağlarda bilinmiyordu - içerir. Ayrıca İncil, çağdaş bilimle çelişki veya fiili yapıda hata içermez.
  8. İncil mükemmel bir ahlak içerir, etik kusurlar içermez.
  9. Yukarıdaki 6-8. maddelerdeki gerçekler için tek mantıklı açıklama, İncil’in esas yazarının Tanrı’nın kendisi olmasıdır.
  10. 3,5,9 nolu sonuçları birleştirirsek, diyebiliriz ki; İncil, sadece insan ürünü olmayan bir eser değil, Hıristiyanlığın doğruluğunu tespit eden ve onun asıl mesajını anlatan kutsal bir esindir. Henry M. Morris
Bazen bu argümanın düzenlenmesinde başka önermelere de başvurulmuştur. Mesela, Henry M.Morris (İncil’den esinlenip Büyük Sel teorisini ortaya atan yaratılışçı) İncil’in benzersizliği üzerine çok vurgu yapmıştır. Ayrıca, içindeki çarpıcı sayısal tasarımlardan bahsetmektedir. Fakat bizim amaçlarımız için yukarıdaki düzenleme yeterli olmalı, çünkü İncil Argümanında ana etken addedilenleri içermektedir.

3, 5, ve 9. varsayımları verilen dataya alternatif açıklamalar öne sürerek itiraz edebiliriz. Örneğin 3 nolu madde için; ESP(extra sensory perception - altıncı his, veya özel telepatik yetenek) veya bazı insanlardaki öntanı olasılığı, 5 nolu madde için bazı insanların spontane geri dönme ve yeniden diriliş fenomeni, 9. madde için; İncil yazarlarının aşırı yüksek zekaya sahip oldukları iddia edilebilir. Fakat buradaki amaçlarımız açısından bu karşılıkları göz ardı edeceğiz ve sadece argümanın temel önermelerine odaklanacağız, ki bunlar 1,2,4,6,8. maddelerdir. Eğer bu adımlar hatalı ve gerçeği ifade etmiyorsa, o zaman 3, 5 ve 9. önermeler gerçek olarak adlandırdıkları halde gerçek değil de yanlışlardır ve bu bazda aleyhlerinde konuşulabilir. Şimdi ortaya koyduğum sadece bir taslaktır. Taslağı dolduracak detaylar başka yerde verilmiştir. (Örneğin; C. Dennis McKinsey, The Encyclopedia of Biblical Errancy (Amherst, NY: Prometheus, 1995) ve A. J. Mattill, Jr. The Seven Mighty Blows to Traditional Beliefs, Second Edition (Gordo, AL: The Flatwoods Free Press, 1995).
  • 2. Gerçekleştiği iddia edilen kehanetler
Çoğunluğu Eski Ahit’te olmak üzere İncil’de olağanüstü bir şekilde güya gerçekleştiği ve bu yüzden de yazılardaki kutsal esini gösterdiği sanılan yüzlerce sözde kehanet vardır. Bunlardan birkaçına burada bakmak istiyoruz.
(I) Beytüllahim

Önce Mesih’in Beytüllahim’de doğacağına güya kehanet eden Mika (5:2) ‘yi inceleyelim. Yeni Ahit’e göre İsa, Beytüllahim’de doğmuştur (Mt2:1) ve bu Mika kehanetinin doğrulamasıdır (Mt 2:5-6, Yu 7:42). Yalnız bununla ilgili çok problem bulunmakta:
(1) Mika’daki ayet bir kasabadan değil de bir klandan bahsediyor olabilir. Davud eski zamanlardan beri Beytüllahim’den Efratlı’nın oğlu olarak tanımlanır. (1sa 17:12) Mika ise der ki ‘Sizden (Beytüllahim Efratlı klanından) benim adıma İsrail’in yöneticisi olacak kişi gelecek.” Mika’nın bütün demek istediği Mesih’in Davud’un soyundan olacağını anlamak olabilir.
(2) İsa’nın maddeten veya kan bağıyla Davud’un soyundan olduğu iddia edilmiştir (Ro: 1:3), ama bu nasıl olabilir belirsizdir. Hem Luka’ya, hem de Matta’ya göre, Meryem’in kocası Yusuf, Davud’un soyundandır (her ne kadar ikisi de aşağıda tartışıldığı gibi tam soy da anlaşamasa da). Ancak her ikisi de Yusuf’un İsa’nın babası olduğunu yadsırlar, öyleyse Yusuf’un soy tetkiki, İsa’nın soy tetkiki olarak itibar edilmemelidir. Bunu açıklamakla Matta yanılmıştır (Mt 1:1)
(3) Kehanet, bundan da öte İsa’ya uygulanmaz görünüyor, çünkü “Mesih’in İsrail’in yöneticisi olacağını söylüyor. İsa, İsrail’in yöneticisi değildi. Aslında, kendisinin bu dünyanın krallığını yadsıdığı sanılıyor (Yu 18:36). Ayrıca, yönetici İsrail’i güvenli bir yer yapar (Mika 5:4), bu elbette olmadı. Bu nedenle, Yahudilerin Mika’yı okuduktan sonra hala Mesih'lerinin gelmediğine inanmaları anlaşılabilir.
(4) Hatta kehanetin Beytüllahim kasabasını işaret ettiğini kabul edilse bile, İsa’nın gerçekten orada doğduğunda da şüpheye yer var. Matta ve Luka’daki doğum anlatıları birçok açıdan birbiriyle tutarsız. Dahası, iki öyküde de şüpheli unsurlar bulunuyor. Matta’nın bir yıldızı izleyen maguslar[1] öyküsü dayanaksız görünüyor. (2:1- 10). Ayrıca Luka 2:1-5 te Meryem ve Yusuf’un Nasıra’dan Beytüllahim’e Romalıların nüfus sayımına katılmak için yaptığı yolculuk hikayesi zoraki geliyor. Tarihçilere göre, Romalılar Luka’nın tarif ettiği gibi insanların atalarının doğduğu yere gitmesini zorunlu kılan bir nüfus sayımı hiçbir zaman yapmamıştır, ne de böyle bir gereksinimin anlamı olurdu.

Bu nedenlerle, Mika kehanetinin İsa tarafından sözde yerine getirilmiş olması çok şüphelidir. Bu kehanet, kesinlikle İncil’in kutsal esininin kanıtı olarak algılanamaz.
1 - Maguslar: Hıristiyan geleneğinde 3 Kral veya 3 Bilge adam veya Doğudan gelen krallar. Bazen de Zoroaster rahipleri sanılmıştır. Matta’ya göre sonradan Beytüllahim Yıldızı diye bilinen bir yıldızı izleyerek İsa’yı bulmaya Kudüs’e gelmişler. Kelime karşılığı; büyücü, sihirbaz veya Eski İran papazı anlamındadır. (Ç)
(II) Bakireden Doğum

Matta1:22 ve 23 ‘te İsa tarafından yerine getirilen başka bir sözde kehanet ise, İşaya 7:14'e dayandırılan bakireden doğum öngörüsü. Fakat bununla ilgili çok problem bulunmakta:
(1) İşaya ayetinde geçen İbranice “almah” kelimesi “bakire” değil, “genç kadın” anlamına gelmektedir. Tanah, Revize İngiliz İncili, Revize Standard İncil ve Yeni Kudüs İncil’inde doğru çevrilmiş, yalnız, Kral James sürümü, ve Yeni Amerikan İncil’inde yanlış
Hristiyanlığa göre, Meryem figürü.
çevrilmiştir. Matta da muhtemelen Septuagint’in yanlış çevirisine dayandığı için bu kelimeyi yanlış çevirmiştir. İbranice’de tam anlamıyla “bakire” demek olan başka bir kelime “bethulah”dır. Bakireden doğum öyle olağanüstü bir olay ki, İşaya eğer gerçekten kadının bakire olduğunu vurgulamak isteseydi herhalde bu diğer kelimeyi kullanırdı.
(2) İşaya’da bahsedilen işaret, belirsiz bir hamile kalacak olan bir kadından çok, hem konuşmacı hem de dinleyici tarafından bilinen (çoğu tarihçi tarafından İşaya’nın karısı olduğunu inanılmaktadır), zaten hamile olan bir kadına aittir. Doğru tercüme(Tanah’tan) “Bak, genç kadın çocuklu ve bir oğlan doğurmak üzere..” Bu milattan önce 8. yüzyılda gerçekleşen ve o zamana göre yakın gelecekteki bazı olaylarla ilgigli olarak Yahuda Kralı Ahaz’a verilen bir işaretti. Mesih’le ve uzak gelecekteki olaylarla bir ilgisi yoktu.
(3) Kral Ahaz’a verilen alametin bir kısmında çocuğun adının “Immanuel” olacağı belirtilir. Bu ad “Tanrı bizimle” demek olduğundan, Ahaz’a Tanrının onun yanında olduğunu gösterdiği sanılıyor. Ama Matta’nın İsa’nın ‘Immanuel’ diye adlandırıldığını anlattığı mantıksız iddiasına (Mt 1:23) rağmen biliyoruz ki Matta’nın da sonra belirttiği gibi kendisi “İsa” olarak adlandırılmıştır.(Mt 1:25)
(4) Kavramın İsraillilere tamamen yabancı olmasından dolayı İşaya’nın bir bakireden doğuma atıfta bulunmak istemesi olası görünmüyor. Yahudi teolojisinde veya Yahudi kavramsal yapısında hiçbir yerde bu görünmez. Eğer Işaya böyle bir fikri ortaya çıkarmaya niyetlenseydi, bu İsrail halkının tüm tarihinde ilk olacaktı. Büyük olasılıkla böyle bir durumda ‘almah’ kelimesi yerine daha belirgin olan ‘bethullah’ ı kullanacaktı; dahası, böyle dikkate değer bir olaydan çok daha fazla bahsedecekti. Bakireden doğum daha çok Romalılar ve Yunanlılar da dahil olmak üzere bazı başka antik gruplarda çok rastlanan bir kavramdır. Çoğu ünlü insan ve mistik kahramanın bir grup veya başkasınca, bakire bir anneden doğmuş olduğu anlatılır. Jül Sezar, Avgustus, Büyük İskender, Platon, Cyrus, Yaşlı Scipio, bazı Mısırlı firavunlar, Buda, Hermes, Mitra, Herkül, Kibele, Demeter, ve Volkan bunların arasındadır. Bu nedenle Matta’nın ve Septuagint’in Yunan çevirmenlerinin bakireden doğum kavramını İşaya’da fark etmelerinden çok, bunu metne geçirmeleri daha olasıdır. 20. yüzyılın başında, daha sonra “köktendinciler” olarak adlandırılacaklar tarafından bunun Hıristiyan inancının 5 esasından biri yapılması tamamen cehalettir.
(III) Eşek

Zekeriya 9:9’a göre Mesih Yeruşalim’e bir eşeğin sırtında geleceği varsayılmıştı ve İsa’nın bu kehaneti yerine getirdiği iddia edilmiştir. (Mt 21:1-7, John 12:14-15). Yeruşalim’e yapılan bu yolculuk ‘Zafer girişi’ olarak adlandırılır. Burada ufak bir problem var.
Diğer 3 İncil tek bir eşekten bahsederken, Matta iki eşekten bahseder. (Matta Zekeriya 9:9’u yanlış anlamış olabilir. Ayrıca, Matta “İsa onların üzerinde oturuyordu” derken, İsa’nın iki hayvanı da aynı anda sirk usülü sürdüğünü mü kastediyordu belli değil.) Fakat, sayılarla ilgili çelişkilere gömülmeyelim. Aşağıdaki izleneceği gibi, sözde kehanette daha ciddi sıkıntılar var:
(1) Zekeriya eşeği sürecek kişiyi “Siyon”un kızının ve Yeruşalim’in kızının kralı” olarak tanımlıyor. (Tanah’daki Siyon ve Yeruşalim’in kralı). İsa, Yahudilerin çoğunluğu tarafından reddedildiği ve kendisinin de onların kralı olmak gibi hiç bir iddiası olmadığı için, böyle bir ünvanın ona yakıştırılmasını anlamak zor.
(2) Sonraki ayet, Zec 9:10’da (Tanah’ta), eşeği süren kişinin Efrayim’den savaş arabaları, Yeruşalim’den atları ve savaşçı yaylarını uzaklaştıracağı, halkları teslim olmaya çağıracak ve egemenliği bir denizden diğerine, okyanustan yeryüzünün ucuna yayılacaktır. Bunlardan herhangi birisinin Nasıra’lı İsa’ya nasıl kapsayabildiğini fark etmek zor.
Bazıları, İsa’nın getireceği büyük huzur ve yöneteceği krallığın geleceğe ait bir şey olduğunu söylüyorlar, ama bu şu anki bağlamdan – ki zaten gerçekleştirilmiş kehanetlerin meselesidir – farklı bir konudur. Açıkça görülüyor ki, İncil yazarlarının İsa’yı Yeruşalim’e eşek üzerinde giren kral olarak yansıtma çabaları en azından Eski Ahit kehanetinin yerine gelmesiyle ilgili olarak, tümüyle sunidir ve başarısızlığa uğramıştır. Bu da İncil Argümanın birinci önermesine herhangi destek vermez.
(IV) İhanet

Birçoklarına göre, Eski Ahit’te Mesih’in 30 parça gümüş karşılığında – ki bu para daha Tanrı’nın evine atılacak ve bir çömlekçi tarlası1 satın almakta kullanılacaktır.- sadakatsiz bir arkadaşının ihanetine uğrayacağı kehanetinde bulunulmuştur. (Mezmur 41:9, Zekeriya 11:12 -13) ve bu da tam olarak İsa’nın başına gelmiştir. Söylenildiğine göre Yahuda, İsa’ya 30 gümüş için ihanet etmiş, daha sonra pişmanlık duyarak parayı mabede fırlatarak iade etmiş, ve o para bir kimsesiz mezarı satın alınmasında kullanılmıştır (Mt 26:15, 27:3-10) Fakat, aşağıda görüleceği gibi bununla ilgili bir çok problem bulunmaktadır;
(1) Eski Ahit’teki konuyla alakalı olan hiçbir pasaj Mesih’le alakalı değildir. Zekeriya’daki pasajda, tamamıyla Yahuda’nın durumunda olanın aksine 30 gümüş iyi kişilerce iyi iş karşılığı olarak yazarın kendisine verilmiştir. Ne de Mezmur‘daki ayette Mesih’in kendisine herhangi bir atıf bulunmaktadır. Aslında, daha önceki bir ayette (Mezmur 41:4) ihanet edilen kişinin (yani yazarın – Davud’un) kendisinin de bir günahkar olduğu belli edilmiştir, dolayısıyla bu hiç de İsa’ya uygulanamaz.
(2) Matta 27:9 -10‘da çömlekçi tarlası satın alınmasının Yeremya tarafından kehanet edildiğini iddia eder. Fakat, Yeremya kitabında kesinlikle bu konu hakkında hiçbir şey yoktur, ve bunun yerine Zekeriya’daki pasajın başvurulmasının sebebi budur. Belki de Matta’nın kalemi sürçmüştür.

(3) Tanah’daki Zekeriya 11:13 deki kısmın ilgili kısmının çevirisinde ise şöyle denilmektedir: “30 gümüş alıp onu Tanrı’nın evindeki hazineye yatırdım.” Oraya paranın atılmasına veya bir çömlekçiye veya çömlekçinin tarlasına dair hiçbir atıf yoktur. Dolayısıyla Matta’daki sözde kehanete Zekeriya’da da rastlanmaz. Matta’nın imgeleminin bir uydurmasına benziyor.
1 – Çömlekçi Tarlası: Kimsesiz ve yoksul kişilerin gömüldüğü yer, kimsesiz mezarı. Terim, Yahudi papazlarının pişman olmuş Yahuda’dan aldıkları 30 gümüşle yabancılar için gömme yeri olarak “çömlekçi’nin tarlasını” satın almalarından gelir. Bunun geleneksel konumu Hinnom vadisidir. Burada toprak zengin kil içerir ve önceleri çömlekçiler tarafından kullanılırdı. Daha sonra 19. yüzyılın ilk çeyreğine kadar Yahudi olmayanlar için mezar yeri olarak kullanılmıştır. (Ç)
(V) Vaftizci Yahya

Bazı başka Eski Ahit ayetlerinin sözde mesihe ait kehanetlerle ilintili olduğu sanılıyor. Mt 3:3, 11:10 ve 17:10-13 (ve diğer İncillerdeki paralel ayetler) aynı sıraya göre Isa 40:3, Mal 3:1 ve Mal 4:5’i Vaftizci Yahya’nın kehanetleri olarak alırlar. Ama, bununla ilgili
sorunlar vardır:
İsa nın Yahya tarafından vaftiz edilişini gösteren figür.
(1) Isa 40:3’ü, büyük olayları (dağların düzleştirilmesi ve Tanrının ününün tüm insanlıkça görülmesi) anlatan ayetler izler, ve bunlar elbette Vaftizci Yahya zamanında olmamıştır.
(2) Mal 3:1’de Tanrının konuştuğu ve önünde ona yolu açan bir habercinin gönderileceğini söylediği farz edilmektedir. Ama Mt 11:10 ayeti, Tanrıyı başka birinden önce haberciyi göndereceği şeklinde söyletmeye çabalayarak, yanlış belirtmiştir. Dolayısıyla ayet gerçekte Matta’nın savladığını söylemez. Özgün ayetin bir mantıklı yorumu, Malaki’nin İbranice’de “habercim” demek olmasından ötürü, Malaki’nin kendisine işaret ediyor olmasındadır.
(3) Mal 4:5 “Size Peygamber İlyas’ı göndereceğim” derken Mt 17:12-13 bunu Vaftizci Yahya’ya atfetmek için alır. Bununla beraber, Vaftizci Yahya İlyas olmayı reddeder (Yu 1:21). Ayrıca, bir sonraki ayet (Mal 4:6) İlyas’ın gelişini takiben babalar ve çocukların uzlaşacaklarını, aksi takdirde Tanrı’nın “gelip bir lanetle ülkeyi darp edeceği”ni belirtir. Ama Vaftizci Yahya’yı takiben iki olay da olmamış, sözde kehanetin bir kısmı da yerine gelmemiştir. İsa kendisi Mal 4:6 aksine, aile üyelerini birbirlerine karşı kurmuştur (Mt. 10:21, 35-36, Lu 14:26).
Bu geçerli nedenlerden, Eski Ahit’in herhangi bir ayetinin Vaftizci Yahya’ya herhangi bir şekilde atfettiği görünmüyor. Bir kere daha, Nasıra’lı İsa zamanında gerçekleşmiş herhangi İncil kehanetinin kanıtı burada yoktur. *
(VI) Istırap çeken kul

Sözde Mesih kehanetleri arasında Yeşaya 53’deki “Istırap çeken kul”un tarifinde kapsananlar vardır. O kısımda kapsanan ve İsa tarafından yerine getirildiği savlanan bazı sözde kehanetler [Yeşaya 53’ün ayet numaraları işaretli olarak] aşağıdadır:
(1) Mesih’in mesajına inanılmayacaktı, sözde İsa tarafından Yu 12:37-38’de yerine getirildi.
(3) Mesih hor görülecek ve reddedilecekti, Yu 1:11 ve 7:5’e göre kendi halkı da ana inanmadığı için İsa tarafından güya yerine getirildi.
(5) Mesih yaralanacaktı, Mt 27:26’da İsa’nın kamçılanması ile sözde gerçekleşti.
(7) Mesih kendisini suçlayanlar karşısında sessiz kalacaktı, Mt 27:12 (ve Elçilerin İşleri 8: 32-35)’de sözde gerçekleşti.
(9) Mesih’in zengin bir adam tarafından sağlanan bir mezarı olacaktı, sözde İsa için Aramatya’lı Yusuf tarafından yerine getirildi (Mt 27: 57-60).
(12) Mesih bir suçlu olarak tutuklanacaktı (belki de İsa’nın Lu 22:37’deki kendi yorumu) veya suçlularla beraber çarmıha gerilecekti, güya Mt 27:38, Mk 15:27 (Mk 15:28daha sonra eklenmiştir) ve Lu 23:32’ye göre İsa tarafından yerine getirildi.
(12) Mesih işkencecileri için yalvaracaktı, Lu 23:34’te güya bu yerine gelmiştir.
Ama Yeşaya 53’ü bu şekilde ele almanın aşağıdaki gibi pek çok zorluğu vardır:

(1) Tanah’ta Yeşaya 53:3’e göre ıstırap çeken kul “insanlar tarafından hor görülmüş ve kaçınılmıştır”. Bunun İsa tarafından yerine getirilmiş olması, kendi insanlarının onu kabul etmemesi olgusu dolayısıyla kuşkuludur, çünkü görünen o ki, başka yerde sıradan
Temsili bir İsa resmi
insanlar onu geniş çapta kabul etmişlerdir. Lu 4:15’e göre sinagoglarda hitap etmiş ve herkes onu övmüştür. Sonra , büyük kalabalıklargüya onu izlemiş ve Yeruşalim’e sanki “Zafer Girişi” yapar gibi tanımlanmıştır. (Mt 21:8-11, Yu 12:12-13, 17-19)
(2) Tanah’daki üçüncü ayet ıstıraptaki kulun “hastalığa tanıdık” olduğunu ve dördüncü ayet ise onun “Tanrı tarafından felakete uğramış (stricken)” olduğunu söyler. İbranice’de (stricken) “felakete uğramış” kelimesi İbrani kutsal kitaplarında geçer ve sadece cüzam karşılığıdır (2 Krallar 15:5, *Levililer 13:3, 9, 20). Ama İsa’nın cüzam veya herhangi başka hastalıktan muzdarip olduğu bilinmiyor. Dolayısıyla bu ayetler ona uygulanamaz. Hatta bazı Hıristiyan doktrinlerinin bir kısmında İsa’nın “kurbanlık kuzu” rolünü yeterli bir şekilde oynaması için (kuzunun yasaya göre kusursuz olması gereklidir) tam sağlıklı olmasına gerekli olabilir. Belli ki Yeşaya 53’ün ıstırap çeken kulu böyle bir rolü hakkıyla yapamazdı.
(3) Suçlayıcılarının karşısında İsa’nın sessiz olmasına (dolayısıyla 7. ayeti sağlamasına) gelince, bu da çalışmıyor. 7. Ayet *(2 kere) “Ağzını açmadı” diyor. Ama Yuhanna 18:33-37 19:11’e göre Pontius Pilatus’a çok şey söylemiştir. Dört İncil’in her birinde İsa suçlayıcıları karşısında ağzını açarak bir şeyler söylemiştir. Böylece İsa aslında kehanetin bu kısmını yerine getirmemiştir.
(4) 9. Ayette ıstırap çeken kul için ”mezarı kötüler arasına hazırlandı, ölümünde ise zenginler arasında” denir. İsa’nın cesedi mezarına yerleştirildiğinde yanında başka ceset olmadığı için bunun İsa’ya nasıl uygulanır belirsizdir. Ayet kesinlikle kulun zengin birisi tarafından sağlanan bir mezarı olacağını söylemiyor. Dolayısıyla sözde kehanetin bu kısmı tümüyle uydurmadır.
(5) 10. Ayete göre “Tanrı onu hastalıkla ezmeyi seçti, kendisini suçlu olarak sunarsa dölünü görebilir ve daha uzun yaşayabilir …” Bu da tamamen İsa’ya atfedilemez. Çünkü İsa bir illet tarafından ezilmedi, herhangi çocuğunu görmedi ve uzun yaşamadı. *
(6) Yeşaya 53 aslında Mesih’ten bahsetmiyor. Gerçekten, konuya yakından baktığımızda, ne (Yahudi) Mesih’i, ne de İsa hakkında herhangi bir şey bulmak zordur. Ayet 1 aslında kulun mesajına inanılmayacağını söylemez, ama sadece “İşittiğimize kim inanabilir?” diye sorar. *Burada hiçbir kehanet gözükmüyor. Ne de kulun suçlu olarak tutuklanacağı veya kırbaçlanacağı veya suçlularla birlikte çarmıha gerileceği veya suçlayıcıları için af isteyeceği hakkında bir ip ucu var. Bunun hiçbirisi orada yok. 6. Ayet “Tanrı hepimizin günahlarını ona yükledi” der ama bunun Hıristiyan dışı yorumları da var.
(7) Yeşaya 53’ün mantıklı görünen bir Yahudi yorumu da var. Istırap çeken kul, Kral Uzziya - ki cüzamdan ölmüş ve Yeşaya zamanında kral olmuştur - *tarafından temsil edilen İsrail halkıdır. Shmuel Golding’e göre, Yeşaya’nın mesajı “İşte, siz kötü yola sapmış İsrail kulları için Tanrı nezdinde adınıza ıstırap çeken cüzamlı kralınız” olabilirdi (ki 6.ayeti açıklıyor). Uzziya kraliyet sarayından cüzam kapışı dolayısıyla alınır ve geri kalan ömrünü tecritte geçirir, ki bu da 8. ayete uyar. Golding şu açıklamayı yapar:
“İsrail, cüzama tutulmuş olan seçilmiş liderinden dolayı ıstırap çeken kul olarak betimlenmektedir. İsrail, cüzamlı gibi, Tanrının acı çeken kuludur. Her ikisi de dostları eliyle küçük düşürüldüler; cüzamlı çirkin görünüşüyle; İsrail, Babillilere yenilmesiyle. Mesajın özü, İsrailin cüzamlı gibi acı çekmiştir, ama bununla beraber kimliğini sürgündeki Yahudi formunda muhafaza edecek ve bir gün bu formla gelişecektir.”
Yukarıdaki (1)-(6) arası dezavantajlardan zarar görmediği için Yeşaya 53’ün bu yorumu, Hıristiyan yorumuna göre yeğlenebilir. Ayrıca bu bölümdeki pek çok kip (zaman) değişikliklerini de daha iyi açıklar. Ve İsrail gerçekten “Tanrının kulu” olarak belirlenir (Yeşaya 49:3). Bununla beraber Yeşaya zamanında İsrail’in durumunun açıklanması ile verilen yorum, bölümü kehanet haline getirmiyor. En azından Yeşaya 53’ün İncil’de gerçekleştirilmiş kehanetlerden (veya kehanet takımı) olması açısından iyi bir örnek değildir. Dolayısıyla önerme (1) İncil argümanı için iyi bir destek değil.
(VII) Sur

İsa ile ilgili sözde kehanetler alanını bırakarak, tarihle ilgili olan bir kaçına bakabiliriz. Bunlar kehanetlerin yerine gelmesi açısından daha umut verici. Kitabın 5. bölümünde söylediğim gibi, eğer Tanrı İncil’e etkileyici kehanetler koymak isteseydi, misyonerlerce kutsal mesajı vazedildiği kişilerin de hakkında bildiği seküler tarihin parçası olmuş gerçekleşmeleri kullanırdı.

Tarihsel tipte kehanetlerden bahseden yazarlardan biri Josh McDowel’dır. Yıkılacağı kehanetinde bulunulan 12 şehri tartışır. Bunlardan ilki Sur şehridir, yıkılacağı Ezekiel 26:3-21’de kehanet edilmiştir. Babil kralı Nebukadnezzar tarafından yıkıldıktan sonra Sur tekrar inşa edilmeyecek ve bulunmayacaktı. (Ezekiyel 26:14, 21, 27:36, 28:19). MCDowel’a göre, Sur’la ve diğer şehirlerle ilgili bütün kehanetler tarihte yerine gelmiştir. Şunu da söylemeyi sürdürür:
“Dolayısıyla bir sonuç çıkarabiliriz, bu kehanetlerin yazılmasını Tanrı esinlemiştir… Gelecekte olacak yığınla olayı öngörmüştür. Bazılarının gerçekleşmesi için binlerce yıl geçmişse de tam olarak öngörüldüğü şekilde yerine gelmiştir. Tanrı bizim doğaüstü Tanrımız olduğunu bütün bilgeliği ile kanıtlamıştır. İnanmaktan başka seçeneğimiz yoktur.”
Burada Sur şehri dışında McDowel’ın bahsettiği bütün kehanetlerle uğraşmayacağım. Ama benzer düşüncelerin hepsiyle ilgili olarak ortaya konabileceğini düşünüyorum. Sur’la ilgili kehanetin bazı sorunlarına göz atalım:
(1) Sur’un iki tarafı vardı, ada ve kara. Nebukadnezzar sadece kara tarafını yıkmayı başardı. Tarihçilere göre, 13 yıllık (M.Ö. 585 – 572) kuşatmaya rağmen ada şehrini almayı başaramamıştır. Ezekiyel 29:18’de belirtildiği gibi bu yüzden Nebukadnezzar askerlerine ödeme yapamamıştır. [Bu kendi içinde kehanetin çürütülmesidir. Ezekiyel aslında başarısızlığını kabul etmektedir. Kitabını bitirmeden önce o kısmı çıkarıp atmalıydı.] Sur’un ada tarafının da yok edilmesi ancak 200 seneden fazla bir zaman sonra Büyük İskender’in saldırısı ile olmuştur. Ama Ezekiyel, İskender’den değil de sadece Nebukadnezzar’dan bahsettiğinden bu sonraki saldırının kehaneti ne derece yerine getirdiğini görmek zordur.
(2) Tarihçilere göre Sur, İskender’in saldırısından sonra çabucak kendine gelmiştir. M.Ö. 64’te Roma İmparatorluğunun dahil olmuş ve gelişmiştir. Yeni ahit’te ondan bahsedilirken şimdiki zaman kullanılmaktadır. Hıristiyan binaları orada M.S. 4. yüzyılda ve Haçlı Seferleri sırasında yapılmış, ama daha sonra Müslümanlar onları yıkmışlardır.
(3) Sur, bugün hala mevcuttur. Lübnan sahilinde, Lübnan’ı gösteren herhangi bir haritada bulunabilecek bir sahil şehridir. Son sıralarda Lübnan’da İsrail kuvvetlerinin Hizbullah’a karşı yaptığı misilleme baskınlarda adı geçmektedir.
Ezekiyel’in kehanetlerinin böylelikle gerçekleştiği görülmüyor. Sur’un “bir daha olmayacağını” söylemişti ama bu olmadı. McDowel ve diğerlerinin gerçekleştiğini iddia ettiği diğer şehirler hakkındaki kehanetler için de benzeri karşılıklar ortaya çıkarılabilir.
(VIII) İsrail Halkı


McDowel’ın bahsetmemesine rağmen Henry Morris İsrail halkının 20. yüzyıldaki yeniden yerleşmesini Eski Ahit kehanetinin yerine gelmesi olarak yorumluyor. Ezekiyel 37:21’de Tanrının söylediklerini anımsatıyor:
İsrail halkını, gittikleri ulusların arasından alacağım ve her yerde bir araya toplayarak kendi topraklarına getireceğim. (Tanah)
Bariz itiraz Ezekiyel’in burada 20. yüzyıldan değil de Yahudilerin (M.Ö. 8 ve 7. yüzyıllarda) Asur’lular ve (M.Ö. 7 ve 6. yüzyıllarda) Babil’liler tarafından esaret, sürgün ve dağıtılmalarından geriye dönüşünü kehanet etmesidir. Bu geriye dönüş M.Ö. 537’de, Ezekiyel Kitabının yazılmasından kısa süre sonra olmuştur. Bu, kendi içinde gerçekleşmiş bir kehanettir, ama özellikle dikkate değer değil. Kitap sürgündeyken yazılmıştır ve sürgünün yakında sona ereceğine dair Ezekiyel’e görünen iyi kanıtlar olabilir. Geriye dönen Yahudilerin Tanrının yasalarına sadakatle uyacakları ve sonsuza değin iade edilmiş vatanlarında yaşayacakları (Ezekiyel 37:24-28) gibi kehanetin diğer kısımları yerine gelmemiştir. Misyonerler tarafından bugünlerde bahsi geçmekle beraber, McDowel’in bu sözde kehanetin dışında kalması anlaşılıyor. Yeterli bir şekilde savunulabilseydi, 2500 yıllık bir olayı önceden görmek cidden etkileyici olurdu.

Morris yılmadan Yeşaya 11:11-12’den aktarıyor:
O günde, Tanrım tekrar elini uzatarak, halkının geri kalanlarını Asur, Mısır, Patros, Elam, Şinar ve Hama ve deniz kıyılarından ’dan kurtaracak. Uluslara bir bayrak kaldıracak ve sürülmüş İsraillileri bir araya getirecek, dağılmış Yahudalıları dünyanın dört bir tarafından toplayacak. (Tanah)
Moris Yeşaya’daki “tekrar” sözcüğünün yirminci yüzyıla işaret ettiğini “birinci kezin” Babil esaretinden geriye dönüş olduğunu savlamaktadır. Ama daha mantıklı bir yorum var: “tekrar”, o sırada (Yeşaya’nın yazıldığı zaman) gelecekte olan Asur ve Babil sürgünleridir ve “birinci kez” ise Eksodüs'tür (Mısır'dan yüzyıllarca önceki çıkış).

Tüm sözde olağanüstü gerçekleşmiş kehanetlere bakmadım ama vardığım sonuç hiç birinin savunucularının söylediği gibi olmadığıdır. Çoğu hiç de kehanet değildir. Kehanet olanların hemen hepsi yerine gelmemiştir. Birkaç gerçekleşenin ise olağanüstü bir tarafı yoktur. Dolayısıyla İncil Argümanının 1. önermesi yeterli desteğe sahip değildir ve mantıklı olarak kuşkulanılabilir.
  • 3 – Gerçekleşmemiş Kehanetler
“İncil Argümanı”nın 2. önermesine göre İncil’de gerçekleşmemiş kehanet yoktur. Ama bu iddiaya karşıt örnekleri zaten gördük. Daha çok İncil’in çelişkilerine ilişkin bir tiple başlayarak başka birkaç tanesine daha göz atalım:
(1) Yaratılış 2:17’ye göre Adem meyveyi yediği günde ilecekti, ama bu olmamıştır, çünkü yaratılış 5:5’e göre Adem 930 yaşına kadar yaşamıştır. [Aynı İbrani’ce “ölmek” kelimesi, Eski Ahit’te başka yerde de fiziksel ölüm anlamında kullanılmıştır]
(2) Yaratılış 4:12, 14’e göre Kayin kaçak ve aylak olacak ve sürekli öldürülmeyle karşı karşıya olacaktı, ama bu olmadı, çünkü Yaratılış 4:16-17’ye göre Kayin’in bir karısı ve ailesi vardı ve bütün yaşamı boyunca aynı yerde yaşadı ve bir şehir kurdu.
(3) Yeşu 17:17-18’e göre Manaşşa ve Efrayim, Kenanlılar’ı kovacaklardrı, ama Hakimler 1:27-29’a göre kovmadılar.
(4) Yeremya 34:5’te Sidkiya’nın barış içinde öleceği kehanet edilmiştir, fakat Yeremya 52:10 ve 2 Krallar 25:7’ye göre bu olmadı. Bunun yerine gözünün önünde oğulları çldürüldü, gözleri kör edildi, zincire vuruldu ve sonunda hapishanede öldü.
(5) Amos 7:17 Amatsya’nın oğullarının kılıçla öldürüleceği kehanetinde bulunmuştu, ama 2 Tarihler 26:1 ve 21’e göre Amatsya’nın oğlu Uzziya cüzamdan ölmüştür.
(6) Yunus 3:4’e göre Ninova 40 günde yıkılacaktı, ama sonra Tanrı Ninova’nın yıkılması hakkındaki fikrini değiştirdi
(7) Matta 12:40’a göre İsa 3 gece gömülü kalacaktı, ama bir Cuma günü öldü ve Pazar günü mezarı boştu. Cuma ile Pazar arasında 3 değil 2 gece vardır.
(8) Luka 22:30 ve Matta 19:28’e göre 12 havarinin hepsi yargıç olarak 12 tahtta oturacaklardı. Ama aslında 12 havarinin tümü hüküm süremedi, içlerinden biri olan Yahuda dışlanmıştı.
(9) Matta 26:34 ve Luka 22:34’te Petrus’un İsa^yı horoz ötmeden önce 3 kere inkar edeceği kehaneti vardır. Ama Markos 14:66-68’e göre Petrus horoz ötmeden önce sadece bir kez İsa’yı inkar etmiştir.
(10) Luka 23:43’e göre hırsız o gün İsa ile cennette olacaktı. Ama İsa’nın cesedi o gün gömüldü ve Elçilerin İşleri 2:27-31’e göre onun ruhu da cennete değil cehenneme gitti.
İncil çelişkileri için aşağıda D4 ve D5 bölümlerinde daha fazla bahsedilecektir. Bazı başka, daha fazla gerçekleşmemiş kehanet gibileri aşağıdadır:
(11) Yaratılış 15:18, 17:3,8 ve Yasanın Tekrarı 1:7-8’e göre İbrahim’den gelenlerNil ve Fırat nehirleri arasındaki bütün toprağın sahibi olacaklardı. Ama bu hiç olmadı. Asla bütün toprağa sahip olmadılar. Elçilerin İşleri 7:5 ve İbraniler 11:13’de itiraf edildiği gibi Tanrı sözünü tutmadı.
(12) Yaratılış 49:13’e göre Zevulun kabilesi deniz kıyısında yaşayacaktı. Ama bunun yerine, sonraki pek çok ayetten olduğu kadar İncil dışı kaynaklara göre de, içerde karada yaşadılar
(13) Yeşu 8:28’e göre Ay şehri sonsuza değin yok olacaktır. Gerçekte Ay’ın sdonradan da sakinleri olmuştur.
(14) Mısırdan Çıkış 3:8’e göre İsrailliler süt ve bal akan geniş bir toprakta yaşayacaklar ve 2 Samuel 7:10’a göre bir daha rahatsız edilmeyecekler. Ama, İsrail ve çevresinin tarihi durumu itibariyle göreceli olarak küçük ve çıplak bir toprak olduğu ve her taraftan taciz edilmektedir.
(15) Pek çok ayet Davut’un tahtının sonsuzluğa değin süreceğini ve bu tahtta birisinin olmadığı bir süre asla olmayacağı kehaneti yapılmıştır. Ama tarihsel gerçekler bakımından Davut soyundan sonuncu kral Sidkiya olmuştur. 450 Yıl sonra Maccabean’ların kısa bir hükümranlığı olmuştur. Ama 200 yıldır Davut soyundan kral olmamıştır.
(16) Babil Yeşaya 14:23’e göre su içinde kalacak, Yeremya 51:36’ya göre de tamamen kuruyacaktı. Bunlar olmamıştır. Başka ayetlere göre Babil’de insanlar asla ikamet etmeyeceklerdi. Ama gerçekte sürekli olarak ikamet edilmiştir (Bk. 1 Petrus 5:13), şimdi de Irak sınırları içindedir.
(17) Yeşaya 17:1’e göre Şam yıkılacaktır. Ama gerçekte hiç yıkılmamış birkaç antik kentten birisidir. Pek çoğunun yıkılmış olması antik kentlerin gelecekteki yıkımlarının kehanetini artık sıradan yapmaktadır.
(18) Yeşaya 19:5, Hezekiel 30:12 ve Zekeriya 10:11’e göre Nil nehri kuruyacaktır, ve Hezekiel 29:9-12’ye göre de Mısır, Mısır’lılar dağıtılmış olarak, hiçbir insan ve hayvanın geçmeyeceği şekilde 40 yıl süreyle ıssız kalacak. Ancak Nil nehri asla kurumadığı gibi bütün Mısır tarihinde de böyle felaketli olaylar olmamıştır.
(19) Yeşaya 19:18’e göre beş Mısır kenti Kenan dili konuşacaktır, ama dilbilimci ve arkeologlar Mısırlıların hiçbir zaman Kenan dili konuşmadığını söylüyorlar.
(20) Yeşaya 29:17’ye göre Lübnan meyvelik bir alan olacaktır, ama bu Lübnan’da hiç olmadı.
(21) Yeşaya 34:9-10’a göre Edom, Ölü Deniz ile Akabe Körfezi arası, yanan zift haline gelecek, bir daha kimse oradan geçmeyecektir. Ama bu Edom’da hiç olmamıştır, binlerce senedir insanlar oradan geçmektedir.
(22) Yeşaya 52:1’e göre sünnetsizler ve murdarlar asla yeruşalim’e girmeyecekler, ama böyle insanlar binlerce senedir sürekli Kudüs’e giriyor.
(23) Yeremya 42:17’ye göre Mısır’da yaşamayı seçen Yahudilerin hepsi ölecek ve kalan olmayacak. Ama tarih Yahudilerin orada asırlardır yaşadığını, sonra da İskenderiye’de Kültür Merkezi kurduklarını gösteriyor.
(24) Sefanya 3:13’e göre İsraillilerden geride kalanlar günah işlemeyecek, yalan söylemeyecekler ve onları korkutan olmayacak, ama gerçekte hiç öyle ahlaklı ve korkusuz olmadılar.
(25) Pek çok ayet İsa’nın ikinci gelişinin yakın olduğunu kehanet ederler. *Bazıları özellikle bunun *kız kardeşlerinin yaşam süresinde, yani o nesil (İsa ile aynı zamanda) yok olmadan olacağını söyler. Ama gerçekte o zamandan beri 19 yüzyıl geçti ama bu olmadı.Bütün gerçekleşmemiş kehanetler içinde en fazla bu beni en açık ve güçlü oluşuyla etkiliyor.

Bütün bu gerçekleşmemiş kehanetler, İncil Argümanının 2. önermesinin hatalı olduğunu açıkça gösteriyor. Bazı gerçekleşmiş kehanet olsaydı bile, gerçekleşmemiş kehanetlerle bunlar birbirini götürürdü. Olasılık yasaları, çoğu doğru çıkmadığı takdirde bazı kehanetlerin rastlantı sonucu doğru çıkmasını hesaba katar. Böylece, İncil Argümanının savunucusu için 2. önermeyi eklemek önemlidir. Bu sözde çarpıcı gerçekleşmiş kehanetlerin hiç birisi öyle çıkmadığına göre, yukarda geçen gerçekleşmemiş kehanetler bir fazlalıktır ve aksi yönde götürmede kullanılabilirdi, ama buna hiç gerek kalmamıştır.
  • 4. Diriliş
İncil Argümanı’nın 4. önermesine göre, İncil Nasıra’lı İsa’nın dirilişinin ve sonraki ortaya çıkışlarının doyurucu görgü tanığı açıklamaları içerir. Kutsal kitaplar İsa’nın infazını ve arkasından gömülüşünü tarif ederler ve sonra mezarının boş bulunduğunu ve İsa’nın müritlerine bedensel şekli ile göründüğünü savlarlar. Görgü tanığı adlandırmasındaki ana neden Luka 1:2’ye göre “bunlar bize başlangıçtan beri görgü tanığı olanlar tarafından iletildi”. Ancak birkaç sorun var.
Önce, genellikle sözde dirilişin meydana gelmesinden otuz yıldan daha fazlasına kadar diriliş açıklamalarının yazılmadığı ve aslında bunların yazılmaları öncesinde bölgede yayılmış öykü ve dedikoduların olduğu itiraf edilmektedir. Bu şekildeki şayiaların zamanla süslenip bezeneceği bellidir. İletenler ne denli hassas aktarmaya çalışsalar da, sözlü iletiler değişikliklere yatkın olur. Dolayısıyla, her ne kadar diriliş açıklamaları için görgü tanıklığı beyanları temel alınmış olsa da kuşku duyulacak çok nokta vardır. Bunun geçmişteki bir benzetmesi 1937’de Lakehurst NJ üzerinde Hindenburg Zeplininin patlayıp yanması gibi bir haber olabilirdi. Eğer bu olayın en erken yazılı belirtisi, örneğin 1967’de yayınlanmış olsaydı, tarihçiler sözde görgü tanığı beyanlarına rağmen gene de gerçekten olup olmadığı hususunda oldukça kuşkulu olurlardı. Sonra, eldeki olay karakter olarak doğa üstü veya mucizevi idi. Bu kendi içinde de olayı birkaç sözde görgü tanığının beyanından fazla desteği gerektirir. Benzetme olarak, eğer Hindenburg Zeplininin patlayıp yanmasından sonra, sözün gelişi, ertesi gün mucizevi bir şekilde gözden kayboluşu izleseydi, o zaman tarihçiler böyle bir olayı (beyan edilmiş değil de gerçek bir olay olarak) tarih kitaplarına sokmadan önce, sadece bazı sözde görgü tanıklarının beyanlarından fazlasına gereksinim duyarlardı. Hatta sözde görgü tanıkları tüm içtenliklerini yalan makinesine girerek gösterseler dahi, tarihçileri bu da etkilemezdi. Olay hala bir çeşit kütlesel bir sanrı veya telkin gücünün sonucu (Portekiz’de 1917’de Fatima astronomik mucizesinde telkin edildiği gibi) olabilirdi.
Üçüncü olarak, İsa’nın diriliş mucizesini yazanlar ne tarihçi ne de beyanda bulunanlardı. Onlar sadece yeni dinlerine dönenleri kazanmak için – o zamanlarda Yahudilikten kalma bir kült - motive edilmişlerdi. Hatta “ben her şeyi başından beri araştırdım” diyen Luka bile yansız araştırıcı bir haberci değil de Hıristiyanlığa döndürücüdür. Bu da yazıların tarafsızlığı ve hassasiyeti üzerinde kuşku toplayan başka bir olgudur.
Dördüncüsü, sözde diriliş görüntüleri sadece İsa’nın müritlerine olmuştur, karşıtlarına değil. Eğer dirilişin tüm amacı Mt 12:38-40’da belirtildiği gibi Tanrının kutsal mesajın doğruluğunu dünyaya iletmek olsaydı, veya aziz Paul tarafından 1 Korintliler 15:12-19 de belirtildiği gibi en azından ahret gibi bir durum olduğu bilgisi olmuş olsaydı, o zaman olay çok kötü bir şekilde sahneye konmuş olurdu. Daha fazla insanın çarmıha gerilişe tanıklık etmiş ve İsa’nın gerçekten öldüğünü belirtmiş olması gerekirdi. Ve kuşkusuz birkaç müridinden çok daha fazlası ölümden geri dönüşün tanıklığını yapmış olmalıydı.
Beşinci olarak, İncil’deki diriliş açıklamaları uyumlu değildir ve bu da onların üzerine kuşku toplanmasına yol açıyor. Aşağıdaki konularda birbirleri ile çelişirler: İsa’nın mezarına kaç kadının gittiği; dışarısının hala karanlık olup olmadığı; Mecdelli Meryem’in mezar hakkında insanlarla konuşup konuşmadığı ve onlarla geriye dönüp dönmediği; bir mi yoksa iki mi melek olduğu; meleklerin mezarın içinde mi yoksa dışında mı olduğu, oraya kadınlardan ve havarilerden önce mi geldikleri, neye benzedikleri; mezarda muhafızların olup olmadığı; Petrus’un oraya yalnız gidip gitmediği; İsa’nın önce ona görünüp görünmediği (1 Korintliler 15:3-5), Mecdelli Meryem’e görünüp görünmediği, ona mezarda mı göründüğü ve Mecdelli Meryem’in yalnız olup olmadığı ve onu hemen tanıyıp tanımadığı, havarilere konuşulduktan sonra mıydı; Petrus mezara diğerleri ile konuşulduktan önce mi sonra mı gitmişti ve yalnız mıydı; İsa özellikle iki havarisine mi gözükmüştü, onlar İsa’yı hemen tanımışlar mıydı, bu ikisi konuşurken mi yoksa daha sonra mı diğerlerine gözükmüştü, havarilere bir kere mi yoksa üç kere mi gözükmüştü, ilk görünüşü Cilie’de miydi, onu hepsi hemen tanımışlar mıydı, hemen sonra mı göğe yükselmişti, Yeruşalem’den mi (Markos) Beytanya’dan mı (Luka) yoksa Zeytin Dağı’ndan mı (Elçilerin İşleri) göğe yükselmişti ve 12 havariye mi, 500’den fazlasına mı sonra da özel olarak Yakup’a mı (1 Korintliler 15:5-7) görünüp görünmediği…

Hiç yorum yok:

Siz, siz olun Yehova Şahitlerini evinizden, ailenizden ve hatta tanıdıklarınızdan ırak tutun.

Türk insanı üzerine bilinen ya da bilinmeyen birçok oyunlar oynanıyor.  Dünyanın neresinde olursa olsun Müslüman  Türk insani yoğun bir kı...