6 Şubat 2012 Pazartesi

Hristiyanlıkdaki putpereslik,,,,,,

1 Şubat 2012 Çarşamba, 13:47 tarihinde {BENİM SEÇTİKLERİM} tarafından eklendi
Hristiyanlıkdaki putpereslik,,,,,,
Bu bölümün başlığı, kendisi de bir Hıristiyan olan ARTHUR WEIGALL’ in “HIRİSTİYANLIĞIMIZDAKİ PUTPERESTLİK” isimli kitabından alınmıştır. Bir Hıristiyan olan yazar, Hıristiyanlıkla; antik Mısır, Roma, Yunan, İran ve Hint pagan-putperest inançlarında ki üzeri örtülmesi mümkün olmayan ortak özellikleri tüm açıklığı ile itiraf etmektedir.

Bilindiği gibi Hıristiyanlıkta İncillerin temeli olan ilk el yazmaları Pavlus’un mektuplarıdır. Daha sonraları Hıristiyan İlahiyatı, bu mektuplardaki teolojik esaslar üzerine kurulmuştur ve bunların oluştuğu ortamı anlamak çok Pavlus’un misyonerlik yaptığı bugünkü Ege kıyıları olan Anadolu, Yunanistan ve Roma’da yaşayan kültürde insanlar, aslı insan olan mabetlerde insan şeklinde heykelleri olan Tanrılara inanırlardı. Ayrıca Eski Mısır ve Yunan filozoflarının düşüncelerinden oluşan tanrı, ruh ve kainat anlayışları vardı. Eski Mısır,Yunan ve Roma Tanrıları Osiris, İsis,Zeus, Apollo,Venüs,Hermes v.s. hepsinin tapınaklarda insan şeklinde heykelleri vardı ve hepside mitolojik masal kahramanlarıydı. Bunlarla ilgili hayal mahsulü bir çok efsane ve mitoloji uydurulmuştu. Her bölgenin, her şehrin, bazen de her evin kendine özgü tanrıları vardı. Çeşitli tabiat olaylarını savaş ,tarım ,denizcilik v.s. işleri hep bu tanrılar yönetirdi.Ayrıca bu tanrıların insanlar gibi eşleri oğulları da vardı. Eski Mısırda Tanrı Osiris’in eşi İsis, oğulları Horus ve Eski Yunanda Tanrıça Hera ,Tanrı Zeus’un eşi, Apollo, Hermes,Dionysus vb. ise oğullarıydı. Aynı zamanda bu Tanrıların ülkelere göre değişen isimleri vardı. Baba Tanrı olan Zeus, aynı zamanda Mısır Tanrısı Amon’un karşılığı idi.36 Bu tanrıların değişik isimler altında; Anadolu’da Attis, Suriye’de Temmuz ve Adonis,İran’da ise Mitra olarak görmekteyiz. Mısır’da Firavunlar, Roma’da imparatorlar hep bu tanrıların oğulları olduklarına inanılmış ve bunlara Adonai, Kyrios , yani Rab Tanrı olarak saygı gösterilmiştir. Roma ve Yunan masal tanrıları, hep elle tutulur ve gözle görülür heykel ve resimlerle temsil edilen fiziksel varlıklardan oluşmaktaydılar. Bu tanrılar için geliştirilmiş çeşitli ayin, tören ve kutlamalar yapılıp kurbanlar kesiliyordu. Olağanüstü işler başaran insanlar tanrılara eş tutulurdu. Bunu, bir gezileri sırasında bir kötürümü iyileştirdikleri için Pavlus ve Barnaba’yı bile hemen tanrılaştırdıkları olayda açıkça görmekteyiz;



“8 Listra’da, ayakları tutmayan bir adam vardı. Doğuştan kötürümdü, hiç yürüyemiyordu.

9-10 Pavlus’un söylediklerini dinledi. Onu dikkatle süzen Pavlus, iyileştirilebileceğine imanı olduğunu görerek yüksek sesle ona, “Kalk, ayaklarının üzerinde dur!” dedi. Adam yerinden fırlayıp yürümeye başladı.

11 Pavlus’un ne yaptığını gören halk Likaonya dilinde, “Tanrılar insan kılığına girip yanımıza inmiş!” diye haykırdı.

12 Barnaba’ya Zeus, Pavlus’a da konuşmada öncülük ettiği için Hermes adını taktılar.

13 Kentin hemen dışında bulunan Zeus Tapınağı’nın kâhini kent kapılarına boğalar ve çelenkler getirdi, halkla birlikte elçilere kurban sunmak istedi.”(Elçilerin İşleri-14)



Özellikle Hz. İsa’nın annesi Hz. Meryem’in tanrılaştırılması, bu pagan tanrı anlayışlarının etkisinin olarak ispatıdır. Çünkü İnciller de Hz. Meryem’in yüceltilmesini bırakın, kardeşleri ile beraber Hz. İsa’nın öğretilerine inanmalarından bile emin değiliz. Ama pagan dünyada daima bir ana tanrıca miti vardır. Efes konsilinde bu eksiklik tamamlanmıştır. Bütün bunlar Hıristiyanlığın tanrı anlayışının oluşmasında geçirdiği evrimin ispatıdır. 6 Ocak günü Mısırlılar Nil Nehri kıyısında Osiris adına suya dalıp çıkarak kutlamalar yaparlardı. Ayni törenin benzeri denize dalıp çıkarak Yunan tanrısı Dionyosos için de yapılırdı. Bu törenler Doğu Ortodoks kiliselerinde, Hz. İsa’nın Ürdün Nehri’nde Hz. Yahya tarafından vaftiz edilişini ve doğuşunu anma törenlerine dönmüştür. Suya atılan haçı almak suretiyle deniz veya nehir kenarlarında aynı törenlerin benzeri yapılmaktadır. 4. yüzyıla kadar bu kutlamalar böyle devam etti. Daha sonra Roma Topraklarında hakim Mitra kökenli Güneş kültü olan pagan Sol İnvictus inanışında, ‘Güneşin doğum günü’ olan 25 Aralık, Roma Papalığı tarafından 6 Ocak ile değiştirildi. Doğu Ortadoks Kiliseleri bunu pagan-Putperest inancı olduğu için kabul etmedi ve Hz. İsa’nın doğum günü olarak 6 Ocak kutlamalarına devam etti.Yahudiler ve ilk havariler Cumartesi (Sebt-Şabat) gününü kutsal sayarlardı.Yine bu günün yerini, Güneş kültünün kutsal günü Pazar (Sun Day- Güneş günü) aldı. M.Ö. 1500 yıllarına ait Suriye, Finike tanrısı Temmuz, bakire anneden doğmuş,göğsünde bir yara ile ölmüş ve üç gün mezarında kalıp tekrar dirilmiştir.40Aton (Atum) Mısırda başka bir tek Tanrı ismidir. Alın size bir antik Mısır’da tanrılaştırılmış Hermes’te ki Kelam (Logos) anlayışı;



“Beni Atum’un Bilgisi’yle kutsa, diye yalvardım.

Atum’un Kelam, yaratırıcı fikirdir;

O, kendi vasıtasıyla yaratılmış olan her şeyi besleyen ve destekleyen yüce sınırsız

Kudrettir.”41

Hz. İsa ölümü ve üç gün sonra tekrar dirilmesini anmak için, 23 mart’ta çarmıhta ölümü ve üç gün sonra 25 Mart tarihinde tekrar dirilmesi nedense pagan tanrı Atisin ölüm ve diriliş tarihleriyle aynıdır.42 Tanrı Mitra öldüğünde taş bir mezara gömülüp üç gün sonra yeniden dirilmiştir. Hıristiyan azizlerini ikonalarında baş kısımlarının etrafındaki daire-çember şeklindeki ışık ve papazların saçlarını yine tepeleri acık gelecek şekilde daire-çember şeklinde tıraş olmaları, hep Roma-pagan Sol İnvictus (Yenilmez Güneş) inancından uyarlamadır.

Ülke ve bölgeler farklıda olsa, dini akımlar pagan- gnostik veya felsefik temele de dayansa genelde ortak dini anlayış ve ritüeller hakimdi.Daha öncede belirtmiştik sadece, bölgeden bölgeye tanrı isimleri değişmektedir. Bugün çok fazla bilinmese de, İlk yüzyıllarda Hıristiyanlık ile diğer dini anlayışlarının arsındaki olağanüstü bu benzerlikler, hem Paganlar hem de Hıristiyanlar arasında gayet iyi bilinmekteydi.Ünlü Pagan Filozof ve yazar Celsus, Hz. İsa’nın öğretileri gibi sunulan şeylerin, aslında Pagan mitlerinin kalitesiz bir taklidi olduğunu belirterek, bunları Tanrı’dan alınmış yeni bir vahiy gibi naklettikleri için, Hıristiyanları eleştirmiştir.Celsus şöyle söyler;



“Bu karakteristik olaylar, Hıristiyanlara ait benzeri olmayan olaylar mıdır ve eğer öyleyse, ne şekilde benzersizdirler ? Ya da bizimkiler mit olarak sayılmalı ve onlarınkilere inanılmalı mıdır ? Hıristiyanlar kendi inançlarının farklılığı için hangi nedenleri gösteriyorlar ? Gerçekte Hıristiyanların, Tanrı hakkında daha kapsamlı gerçekleri dışta bırakarak ona inanmaları haricinde inandıkları şey hakkında olağandışı hiçbir şey yoktur.”43



“Hıristiyanların fikirlerinden bir çoğu, daha önceden, Yunanlılar tarafından daha iyi şekilde ifade edilmiştir.Bu görüşlerin arkasında, başlangıçtan beri var olmuş olan antik bir öğreti vardır.Onların, gerçeği sistematik bir biçimde saptırmaları, oldukça basit bazı felsefi ilkeleri yanlış anlamaları hakkında konuşalım-tabii ki bu ilkeleri tamamen rezil etmişlerdir.”44



Şimdi aşağıda okuyacağınız metinin hangi İncilden alınmış olduğunu tahmin etmeye çalışınız;



“Benim bedenimden yemeyecek ve kanımdan içmeyecek ve bu şekilde benimle bir olmayacak ve benim bir olmayacağım kişi, kurtuluşu bilmeyecek olan kişidir.”45



Sanırım ‘Son Akşam Yemeği’ (Komünyon Ayini) olduğunu anladınız, ama verilen kaynakta bunun bir İncilden alınmadığını görünce merak ettiniz sanırım. Yukarıdaki ifadeleri söyleyen, Roma Topraklarında yaygın inanılan pagan tanrı Mitra’dır. İran kökenli bu dinle benzerliğe hayret ettiniz değil mi ?



. İlk Kilise babalarından Justin Martin’de hayret edip bu benzerliği çok rahatsız edici bulmuştur, ama yapılacak bir şey yok, gerçek böyle. Bakın bu benzerliği izah etmekte zorlanan Justin Marty neler söylemektedir;



“Peygamber yoluyla Christ’in geleceğini ve insanlar arasındaki tanrısızların ateşle cezalandırılacağını duymuş olan kötü ruhlar, Christ’le ilgili olarak söylenen şeyler gibi sadece olağanüstü masallar olduğu fikrini insanlarda uyandırabilecekleri inancıyla Tanrı’nın Oğulları diye adlandırılmaları için çok sayıda insan ortaya çıkardılar.”48



Yani şeytan bu inançların saflığını bozmak için, Hıristiyanlıktan aşırdığı öğretileri Paganlara öğretmiş.Papaz Tertullian, Mitra dini ile Hıristiyanlık arasındaki benzerlikler konularında da aynı şekilde suçu Şeytana yükler;



“İşi, gerçeği saptırmak olan Şeytan, İlahi olaylardaki aynı durumları taklit eder.O, kendine inananları vaftiz eder ve onlara, Kutsal Pınarın, günahları affedeceği vaadinde bulunur ve böylece, onları Mitra dinine inisiye eder.Bu şekilde Şeytan, ekmeğin tanrıya sunuluşunu kutlar ve ölümden dirilişin sembolünü ortaya koyar. Bu yüzden, Tanrısal olan bazı şeyleri taklit eden Şeytanın kurnazlığının farkında olalım.”49





TEKRAR TOPARLARSAK PUTPEREST-PAGAN DİNLERİN ORTAK ÖZELLİKLERİ

BU DİNLERİN ÜLKEDEN ÜLKEYE SADECE İSİMLERİ DEĞİŞİR ve BAZI KÜÇÜK FARKLILIKLAR GÖSTERSE DE GENELDE AŞAĞIDAKİ ORTAK ÖZELLİKLERDEN OLUŞUR.

-ÜÇLÜ TANRI ANLAYIŞI VE TANRILAR AİLESİ (BABA –OĞUL TANRI VE TANRIÇA)

- ENKARNASYON YANİ TANRININ YERYÜZÜNDE İNSAN ŞEKLİNDE YER ALMASI

MİTRA VEYA MİTRAS, PERSLERİN İYİLİK TANRISI AHURAMAZDA’NIN YERYÜZÜNDE TEMSİLCİSİ

- KENDİNİ İNSANLIK İÇİN FEDA EDEN , ÖLEN VE SONRA DİRİLEN TANRI

-İLAHİ AKIL-SÖZ-KELAM-LOGOS ÖĞRETİSİ

BU ANLAYIŞIN TEMELİ ESKİ MÖ: 2500 YILINA MISIR’A DAYANIR. MISIR BİLGESİ HERMES TRİMEGİSTUS LOGOSU, İDELERİN İDESİ, TANRININ DÜŞÜNCESİ VE OĞLU OLARAK TANIMLAR. YAHUDİ BİLGİN PHİLON TANRINI DÜŞÜNCESİ, HİKMETİ, HAYAT VEREN GÜCÜ, İNSAN İLE TANRI ARASINDAKİ BAĞ OLARAK TANIMLAR.

- ET VEYA EKMEK VE ŞARAPTAN OLUŞAN KUTSAL YEMEK.

ROMA- YUNAN –PERS BACCHUS-DİONYSOS- MİTHRA PAGAN DİNLERİNDE VARDIR.

- İNSANLIK İÇİN BEKLENEN KURTARICI (MESİH) ANLAYIŞI

- VAFTİZ BENZERİ SUYLA ARINMA

- TAPINAKLARDA TANRIYI TEMSİL EDEN BİR ÇOK RESİM VE HEYKEL

Çiğdem Dürüşken “ROMA’NIN GİZEM DİNLERİ” (Arkoloji ve sanat yayınları-İstanbul) sayfa-58’ de bu özellikler aynen sıralanır.

Belki bu tespitlerimizde bizim için, biraz haksızlık ettiğimizi düşünebilirsiniz. Bunlar belki en hafifinden bakın Ayna yayınlarının tercüme yayını “İsa ve kayıp tanrıça” sayfa 17’de daha ne tespitler yapanlar var;



“Yıllar süren titiz araştırmalardan sonra, Hıristiyanlığın geleneksel tarihinin en iyi ihtimalle ümitsiz bir şekilde yanlış olduğu ve en kötü ihtimalle bir sürü yalan olduğu sonucuna varmıştık. Kanıtlar, bizim, düşünülemez olanı düşündüğümüzü gösteriyordu.Hıristiyanlık birinci yüzyıldaki bir Mesih kültü değil, antik Pagan Gizem dininin Yahudi bir uyarlamasıydı.Tarihsel bir İsa’nın varolmuş olduğuna dair herhangi bir kanıt bulamadık.”

Pavlus'un İncil'deki Yalanları

3 Şubat 2012 Cuma, 11:42 tarihinde {BENİM SEÇTİKLERİM} tarafından eklendi
Pavlus'un İncil'deki Yalanları

İncil denilen kitabın neredeyse yarısını Pavlus yazmıştır. Hristiyanlığı kuran ve pagan/ helen coğrafyasında geliştiren kişi de O'dur. Pavlus'un İncilde farklı beyanlar vermesi, İncil'in diğer kısımlarıyla çelişmesi, metinler arası tutarsızlıklar ve akıldışılıklar ayrıca açıkça dile getirdiği yalanlar Pavlus'un elçiliği ve İncil'in kutsallığını yıkmaya yeterlidir. Bu kısa çalışmada Pavlus'un İncil'de yer alan bazı yalan beyanlarını ve çarpıtmalı yorumlarını dile getireceğiz.

Pavlus'un yalanlarını lütfen dikatlice okuyup inceleyiniz. Üzerinde derin düşünmenizde fayda vardır. Özellikle hitap ettiğim kesim hristiyan inancına mensup insanlardır.

Pavlus'un hergün okuduğunuz fakat doğruluğunu sorgulamadığımız mektupları kesinlikle tanrısal olmayıp Pavlus'un kuruntularından oluşmaktadır. Bu noktada yapılan en ciddi yanılgı Pavlus'un sözlerinin tanrı'nın sözleri olduğu yanılgısıdır. Bu yanılgıya düşmemek için bunları ifade ediyorum. Zira hristiyanlar İncil'in yarısını kaplayan Pavlus'un mektuplarını tanrı'nın esinlemesi olarak görüyorlar.

Bu kısa hatırlatmadan sonra hemen konuya girelim. Elçiler kitabının yazarı Pavlus'un nasıl hristiyan olduğunu ve ilerleyen süreçteki gelişmeleri kaydetmiştir. Bu kitabın yazılış tarihi Pavlus'un mektuplarından önce olması sebebiyle kaynak olarak alacağımız metindir. Pavlus'un yalanlarını dile getirdiği Galatyalılar mektubu sonraki dönemde kaleme alınmıştır. Elçilerin işleri kitabında kaydedilen bilgiler galatyalılar mektubunda yalanlar ve çarpıtmalarla örtülmüş adeta saklanmıştır. Üstelik metinler arasında pek çok çok da tutarsızlık mevcuttur.


Elçilerin işleri 9. bölümden giriş yapalım. Bu bölümde Pavlus'un Şam'a, İsa'nın Öğrencilerini tutuklamaya gidişini ve yol üzerinde İsa'nın sesini duyduğunu, sonraki süreçte de hristiyanlığa girişini okuyoruz. İsa'nın Pavlus'a seslenmesi ve Pavlus'un Şam'a gidip Hananya adlı birisiyle görüşmesiyle başlıyor herşey. Tabii ki bu hikaye tamamen insan beyninin kurgusudur fakat sanki gerçekleşmiş gibi algılayarak incelemeye çalışacağız. Pavlus Galatyalılar birinci bölümde yalanlarını anlatıyor:
  • Fakat dünyaya gelmemi sağlayan ve beni lütufla çağıran Tanrı uygun görüp, Oğlu hakkındaki iyi haberi milletlere bildireyim diye onu bana tanıttığında, hemen insanlara gidip fikir danışmadım.Yeruşalim’e, benden önce elçi olanların yanına da gitmedim; Arabistan’a gittim ve oradan yine Şam’a döndüm.(15/17)
Pavlus bu pasajda bahsettiğim yalanlarına giriş yapıyor. Pavlus Yukarıda idda ettiği gibi İsa'nın sesini duyunca Yeruşalim'e yada Şam'a gitmemiş onun yerine Arabistana gitmiş. Birincisi Arabistana gitme grekçesi nedir? Kim Ona Arabistana gitmesini söyledi? Bunun cevabını hristiyanlar veremezler. Cevabı olmayan daha ciddi konu ise bundan sonra başlıyor. Çünkü Elçilerin işleri 9. bölümde tam tersi bir açıklama mevcut:
  • Yolculuğu sırasında Şam’a yaklaşırken, aniden gökten parlayan bir ışık Saul’un etrafını aydınlattı. Yere düştü ve “Saul, Saul, neden bana zulmediyorsun?” diye bir ses duydu. Saul, “Ey Efendim, sen kimsin?” diye sordu. Sesin sahibi, “Ben zulmettiğin İsa’yım. Şimdi kalk, şehre(Şam şehri) gir; yapman gerekenler sana bildirilecek” dedi. Saul ile birlikte yolculuk eden adamlar dilleri tutulmuş halde kalakaldılar. Bir ses duymuşlar, fakat kimseyi görememişlerdi. Saul yerden kalktı; gözleri açık olduğu halde hiçbir şey göremiyordu. Kolundan tutup onu Şam’a kadar götürdüler.(Elç.9:3-9)
Hatırlayın: galatyalılar mektubunda Pavlus doğrudan Arabistana gittiğini idda ediyordu! Elçilerin işleri kitabında yazıldığına göre ise Arabistan değil Şam'a giriş söz konusudur. Hristiyanlara şu soruyu sörarsak ne cavap vereceklerdir: Pavlus söz konusu olay sonrası doğrudan Şam'a mı gitti yoksa Arabistan'a mı?

Hangi kayıt ne derece doğrudur? Suriye toraklarında bulunan Şam şehrini göz önünde bulundurun bir yanda da Arabistan topraklarını. Birbirinden tamamen bağımsız coğrafyalar! Yoksa İncil yazarları Suriyeyi Arabistan mı zannediyorlar?
  • Ancak üç yıl sonra Yeruşalim’e gidip Kefas’ı ziyaret ettim ve on beş gün onun yanında kaldım.(Galat.1:18)
Bu metinlerde Pavlus'un üç yıl Arabistanda kaldığını anlıyoruz. Üç yıl gibi uzun bir süre Arabistan'da Pavlus'un ne yaptığı kayıtlı değil fakat her halukarda ortada bir yalan olduğu açık. Çünkü elçileri işleri kitabında İsa'nın Pavlusa " kalk, şehre ( şam) gir, ne yapman gerektiği orada ( şam şehrinde) açıklanacak " dediği kayıtlıdır. Ortada iki farklı kayıt ve birbirinden bağımsız ve tutarsız anlatım var. Biz bunun nesine inanacağız? Çünkü biri Şam (Suriye) diyor diğeri Arabistan! Biri Şamda bir kaç günden bahsederken diğeri Arabistanda geçen bir kaç yıldan bahsediyor!
  • Orada, diğer elçilerden hiçbirini görmedim; yalnız Efendimizin kardeşi Yakup’u gördüm.Şimdi size yazdığım şeylere gelince, işte, Tanrı’nın huzurunda söylüyorum ki, sözlerimde yalan yoktur. (Galat.1:19/20)
Pavlus'un Yeruşalimde İsa'nın elçilerinden sadece Yakup'u gördüğü diğer havarilerle tanışmadığı anlatılıyor. Bu metinleri kaleme alan gerçekten Pavlus'sa açıkça yalan söylüyor demektir. Çünkü elçilerin işleri kitabında yine tutarsız kayıtlar mevcuttur:
  • Yeruşalim’e geldiğinde öğrencilerin arasına katılmaya çalıştı. Ne var ki, hepsi ondan korkuyordu, çünkü İsa’nın öğrencisi olduğuna inanmıyorlardı. Bunun üzerine Barnabas ona yardımcı oldu. Kendisini elçilerin yanına götürüp Saul’un yolda Efendimizi nasıl gördüğünü, Efendimizin ona neler söylediğini ve Şam’da İsa’nın ismiyle nasıl cesaretle konuştuğunu ayrıntılarıyla anlattı.(26-27)
Hani Pavlus Yeruşalim'de Yakup'dan başka hiç bir havariyle konuşup tanışmamıştı? !! Fakat okuduğumuz elçiler ve galatyalılar kitabı tam tersi açıklamalarda bulunuyor. Biri Pavlus'un Yakup hariç hiç bir öğrenciyle tanışmadığını yazarken diğeri "elçiler"le tanıştığını ve onlarla konuşup, olan btenleri anlattığını söylüyor. Şimdi soralım hangi metin ne derece gerçektir? Pavlus mu yalan söylüyor yoksa Elçilerin işleri kitabının sözde yazarı Luka mı? Hangisi yalancı? Yoksa ikiside mi?

Dikkat etmemiz gereken bir diğer nokta ise Galatyalılar mektubunda Pavlus'un pek çok ayrıntıyı sakladığıdır. Örneğin Kendisine Barnabasın kefil olması sonucu elçilerle dialog kurabildiğini bunun ise çok zor gerçekleştiğini Pavlus gizliyor. Sözlerini insanlara kabul ettirebilmek için "bende yalan yoktur" diyebilmesi de gerçekten ilginç.

Ayrıca Galatyalılar kitabında Pavlus'un Suriye ve Kilikya'ya ( Adana bölgesi) gittiği yazıyken, Elçilerin işleri kitabında Sezariye ve Tarsus'a gönderildiği kayıtlıdır.

Belirtilen coğrafyalar birbirinden bağımsız olup farklı bölge isimlerini taşımakta olup, metinlerde çelişki olduğunu da kanıtlamaktadır.

Pavlus'un yanlış bilgi verdiğine dair başka bir örnek yine Galatyalılar mektubunda sonraki ayette görülmektedir. Şöyle yazılıyor:
  • Bundan on dört yıl sonra, Titus’u da yanıma alarak, Barnabas’la birlikte Yeruşalim’e yine gittim. (Galat.2:1. ayet)
Pavlus'un Titus'u alıp Yeruşalime gittiği doğru mudur? Bunu kanıtlayan hiç bir belge yok fakat yapılan koskoca bir gaf var: bu mektupta Pavlusun "Titus'u yanına aldığını" söylerken, Elçilerin işleri kitabında Barnaba'yla Markos diye anılan Yuhanna'yı beraberinde götürdüğü kayıtlıdır.

Şimdi Hristiyanlara "Pavlus beraberinde Titus'u mu götürdü yoksa barnaba'yla Markos'u mu?" diye sorsak ne cevap verecekler? Hangi metin doğruyu söylemektedir?

İncil denilen kitapta buna benzer pek çok çelişki mevcuttur. Fakat bu bir kaç örnek bile İncil'in tutarsız bir kitap olduğunu kanıtlamaktadır. Örnekler elbette çoğaltılabilir, şimdilik yeterli olduğunu düşünerek sizin yormlarınıza sunuyorum. Biz burada İncil'i yorumlamıyoruz aslında, tek yaptığımız İncil'deki çelişkileri gözler önüne sermemiz.

Hristiyanlar yukarıaki noktaları açıklayabilirler mi? Sanmıyorum.

Sahte İncilleri Kimler Yazdı?

3 Şubat 2012 Cuma, 11:48 tarihinde {BENİM SEÇTİKLERİM} tarafından eklendi
İncil'i Aslında Kimler Yazdı?

Geçmişten günümüze dek sürekli sorulan fakat üzerinde net bir uzlaşmaya varılamayan konulardan biri İncil denilen kitabı kimlerin kaleme aldığıdır. İncil'in asıl yazar(lar)ı kim(ler)dir? Kiliseye göre ismi belirtilen yazarlar kendi bölümlerini Kutsal Ruh'un yönlendirmesiyle yazmışlardır.
Biz bu kısa çalışmada İncil'in kimliği belirsiz yazarlar tarafından yazıldığını kanıtlarıyla göreceğiz. Örneğin şu soruyu sormakla başlayabiliriz: Yuhanna İncil'ini gerçekten de Yuhanna mı kaleme almıştır yoksa kimliği belirsiz şahıslar tarafından mı yazılmıştır? Eğer bu İncil'in asıl yazarı Yuhanna değilse kimliği belirsiz kişilerin edebi ürünüdür yani anonimdir diyeceğiz. Bu sonuç ise söz konusu metinlerin kutsallığını ve güvenirliğini sorgulatacak; İncil'in tanrısal olmadığını, her halukarda insansal bir yapıt olduğunu gösterecektir. Bu, Hristiyan dogmaları için ölüm demektir


Yuhanna İncil'inin asıl yazarının gerçekte Yuhanna olmadığını gösteren ayetlerden biri 21:24'tür.
    • "Bütün bunlara tanıklık eden ve bunları yazan öğrenci budur. Onun tanıklığının doğru olduğunu biliyo-ruz."
Bu ayeti daha önce de okumuş muydunuz? Peki cümlelerin içerdiği göze çarpar gaflar dikkatinizi çekmiş miydi? "bunları yazan öğrenci budur." ifadesiyle o öğrenciye yada yazara işaret eden kim(ler)dir? " Onun tanıklığının doğru olduğunu biliyoruz." cümlesinde geçen "biliyor-uz" çoğul bir ifade olup bir gruba işaret etmez mi? O halde Yuhanna İncil'inde birden fazla kişinin kalemi oynamıştır.

Söz konusu tesbit bizi belirsizliğe götürür; hangi sözlerin kime ait olduğu ve kimler tarafından ne zaman kaleme alındığı tam olarak kestirilemiyor demektir. Yuhanna İncilinin gerçek yazarının Yuhanna olduğunu savunan Hristiyan arkadaşlarımız öncelikle bu ayeti açıklamakla yükümlüler. Yuhanna İncil'i kitabının asıl yazarının Yuhanna olmadığı, kimliği belirsiz kişiler olduğunu kanıtlayan diğer ayetlere bakalım. Yuhanna 19: 25-27'de şunlar kayıtlıdır:
  • "İsa’nın çarmıhıın yanında, annesi ve teyzesi duruyordu; Klopas’ın karısı Meryem ve Mecdelli Meryem de oradaydı. İsa, annesinin ve sevdiği öğrencisinin orada durduğunu görünce annesine, “İşte oğlun!” dedi.  Sonra da öğrencisine, “İşte annen!” dedi. O günden sonra, o öğrenci İsa’nın annesini kendi evine aldı."
Pasajda geçen "İsa'nın sevdiği öğrenci" Yuhanna'nın kendisidir. Bu ve başka ayetler söz konusu pasajları Yuhanna'nın yazmış olamayacağını gösterir. Yuhanna'nın üçüncü şahıs zamiriyle başka bir kişi tarafından anlatıldığı yada kaleme alındığı açık ve nettir. Aksi taktirde İncil'i Yuhanna yazmış olsaydı " o" değil " ben" diyecek olurdu. Bunun açık örneğini Yuhanna İncil'inin neredeyse her yerinde görmek mümkündür. Kısaca bir kaç örneklemede bulanayım.

Yuhanna 13. bölüm 22- 25 ayetlerine dikkat edin. "Öğrencileri kimden söz ettiğini anlamadıklarından şaşkınlıkla birbirlerine bakmaya başladılar. Sofrada öğrencilerinden biri İsa’nın yanı başında oturmuştu. İsa onu severdi. Simun Petrus onabaşıyla işaret edip, “Kimden söz ettiğini sorsana” dedi. O da İsa’nın göğsüne yaslanarak, “Efendimiz, o kim?” diye sordu.

Yine 21. bölümün sonlarında da benzer bir anlatım tarzı vardır. "O", "Ona" "Onunla" gibi üçüncü şahıs zamirleri anlatıcının eylemde geçen kişi olmadığını, metnin dışarıdan bakan biri tarafından kaleme alındığını kanıtlar. Bir kez olsun "ben" ," bana", "benimle" gibi ifadeye rastlayamıyoruz. Oysa Pavlus'un kaleme aldığı yazılarda hep, "ben," "benimle" " bana" şeklinde yazım tarzı anlatıcının kendisi olduğunu gösteriyor.

Bu, Yuhanna kitabının hiç bir yerinde yoktur. O halde bu pasajları KİM, nerede ve ne zman yazmıştır? Bu sorunun cevabını hristiyanlar verebilir mi? Elbeteki hayır! Onların alışık olduğu ve ezberlediği içi boş söylem şudur:" Yuhanna İncilini Yuhanna kaleme alıştır." Kanıt var mı? Yok!

Yuhanna 21:1-2 ayetleri bakın ne diyor:

  • "Bundan sonra Teberiye gölünün kenarında İsa öğrencilerine yine göründü. Bu da şöyle oldu. Simun petrus, ikiz diye anılan Tomas, Celile'nin Kana şehrinden Natanyel, Zebedi'nin oğulları ... buunuyorlardı."
Bu ayetteki "Zebedi'nin Oğulları" ifadesi dikkatimizi çekiyor. Matta 4:21 bize Zebedinin oğullarından birinin Yakup, diğerinin Yuhanna olduğunu gösteriyor. Hal böyleyken, Neden Yuhanna kendsi hakkında üçüncü şahıs zamirini kullansın.

Peki siz kendiniz hakkında yazarken "ben" mi dersiniz, yoksa "O" üçüncü şahıs zamirini mi kullanırsınız?

Bu konu sadece İncil'in Yuhanna kitabıyla mı sınırlı kalmaktadır? Hayır. Benzer bir tesbiti Matta kitabında da bulabiliriz. Kiliseye göre Matta kitabını kaleme alan yazar isminden de okunduğu gibi Matta'dır. Kilisenin bu bilindik açıklaması artık düşünen ve araştıran insanlar için bir alam ifade etmemektedir. Çünkü metinlerin incelenmesi sonucunda, yazarın Matta olmadığı, bunun yerine belirli bir zümre olduğu anlaşılmaktadır. Yuhanna kitabı için söylediklerimizin aynısı Matta Kitabı için de geçerlidir.

Bir örnekle gösterelim. Bu örnek Matta 9. bölümde kayıtlıdır. 9.ayetten başlayarak okuyalım:
  • Sonra İsa oradan geçerken, vergi toplama yerinde oturan Matta adında bir adam gözüne çarptı ve ona, “Benim takipçim ol” dedi. Bunun üzerine adam kalktı ve onun ardından gitti. İsa öğrencileriyle birlikte onun evinde sofrada otururken...
Afedersiniz ama bu hikaye İncil'in hangi bölümünde yazıyor? Matta bölümünde. Olayı anlatan Kim? Sözde Matta! Peki Matta kendisinden neden " O", "Onun" diye bahsediyor? Açıkça görülmektedir ki burada Matta'ya üçüncü şahısla hitap edilmektedir. Yani hikaye, Matta tarafından değil de başkaları yani üçüncü şahıslar aracılığıyla anlatılmaktadır. Aksi halde Matta kendisinden "beni gördü", "benimle karşılaştı", "benim evime geldi" demeliydi.

Mesela Luka (5:27-29) yada Markos (2:13-15) bu olayı şu şekilde anlatmaktadır:
  • İsa tekrar göl kıyısına çıktı; halk yanına akın ediyordu, onlara Tanrı’nın sözünü öğretmeye başladı. Vergi toplama yerinden geçerken, orada oturan Alfeos oğlu Levi gözüne ilişti. Ona “Benim takipçim ol” dedi. O da kalkıp İsa’nın ardından gitti. Daha sonra, İsa Levi’nin evinde sofraya oturdu.
Markos ve Luka'nın Matta'yı üçüncü şahısla tanıtması son derece normaldir. Fakat Matta'nın kendisi için "O " yada "bu" kişi zamirini kullanması hem normal değildir hem de asıl yazarın kendisi olmadığını gösterir.

Aslında İncil'de buna benzer pek çok ayet daha vardır. Bu mantıksızlıkların hepsini buraya yazmaya kalksak sanırım sayfalar yetmez. Fakat yinede Matta ve Yuhanna kitabının asıl yazarının bu kişiler olmadığı, hikayeleri anlatan insanların kimliği belirsiz yazarlar olduğunu göstermeye yetiryor.

Defalarca soruyoruz: "Bu metinleri KİM yazmıştır?" fakat hiç bir şekilde tatmin edici bir yanıt alamıyoruz. Zaten yanıt diyebileceğimiz herhangi bir açıklama da mevcut değil. Bu durumda Hristiyanların biraz düşünüp, muhakeme yapmaları gerekmez mi? Aklını kullanan her bir bireyin bu sorular üzerinde düşünmesi ve tarihsel materyallerden yararlanarak konuyu derinlemesine araştırması gerekir. Fakat okumadan, araştırmadan, sormadan , sorgulamadan körü körüne inanıp, piyasada "hristiyanım" diye gezmek kolaydır. Araştırmak ve sormak ise zordur, değil mi?

Buraya kadar inceledik ve gördük ki Matta ve Yuhanna İncil'lerini kaleme alanlar isnat edilen yazarlar değildir. O halde asıl yazarlar kim yada kimlerdir? Bu sorunun cevabını aramaya çalışalım. Biz İncil'i helen dünyasında Yahudi ve Pagan inanışlarının etkisinde sentezleyen helenist kilise babaları olduğunu biliyoruz. Hristiyanlığın doğmasında ve helen dünyasında yayılmasında katkı sağlayan kilise babaları bu metinleri, kilisenin pragmatist mentalitesine göre uydurmuş ve düzenlemişlerdir.

Öncelikle Markos ve Luka İncil'leri kaleme alnmış, sonrasında ise Matta ve Yuhanna İncil'leri özellikle Markos İncil'ine göre kopya edilmiştir. Hatalarıyla birlikte kopya eden bu İncil'lerin yazmı bu şekilde gerçekleştirilmiştir. İlk yazılan Markos İncil'inin gi kaynaklardan yararlandığı da belli değildir. Yani ortada asıl kaynaklar da YOKtur. Peki bu metinlerin havarilerin yazdığına dair kanıt var mıdır?

Örneğin Matta İncil'inin Matta tarafından yazıldığını NEDEREN BİLİYORUZ ?

Yazarın Matta olduğunu söyleyen Kimdir? İsterdim ki bu soruyu hristiyanlar sorsun ve kişisel olarak araştırıp bilgi edinsin. Fakat bunu yapmaktan üşenen ve korkanlar için biz açıklayalım.

Söz konusu İncili kaleme alan kişinin Matta olduğunu idda eden kilise babası, İsa'dan 300 YIL SONRA yaşamış Evsebus'tur. O da Papias adında başka bir kilise babasını referans göstermektedir. Yani ortada sadece RİVAYET vardır. Herhangi bir kaynak SÖZ KONUSU DEĞİLDİR !!!

Üstelik referans gösterdikleri kilise Babası da İsa'dan 150 yıl sonra yaşamıştır ! Verdiği açıklamanın da gerçekdışı olduğu kanıtlanmıştır. Bakınız açıklamada Papias ne diyor:" Matta sözlerini İbranice dilinde topladı ve herkes bu sözleri tercüme etmeye, çoğaltmaya başladı". Kaynak diye gösterilen rivayet yanılgılarla doludur.

En önemlisi de "Matta'nın bu İncil'i İbranice kaleme aldığı" iddasıdır. Çünkü bugün ister Ortodoks, ister Katolik, protestan kiliseler yada diğer akımlar olsun herkes, Matta İncil'inin Grekçe yani Yunanca kaleme alındığını bilir. Dolayısıyla kaynak diye verilen bilgiler de yanlış ve saçmalıktır.

Matta yada Yuhanna İncillerini ismi isnat edilen yazarların kaleme aldığına dair bir belge yoktur. Sadece varsayım ve bir kaç eski rivayet vardır. Unutulmamalıdır ki batılı modern hristiyan otoriteler bu bilgiyi kabul etmektetir. Tutucu, bağnaz Hristiynaların hiç bir kaynak getirmeden, ezberledikleri açıklamaları tekrar etmeleri bir anlam ifade etmemektedir.

Değineceğimiz diğer bir nokta ise Matta, Markos ve Yuhanna adında havarilerin gerçekten tarihsel kişiler olup olmadığıdır. Luka, Pavlus'un yol arkadaşı ve yoldaşıdır. Fakat diğer kişilerin ismi sadece bu incillerde geçmektedir. İncil dışında, bu insanların yaşadığına dair bilimsel kaynak, yazıt bulunmamaktadır. Din dışı tarihi inceleyenler bu insanların gerçek tarihsel şahıslar olduğunu onaylamakta güçlük çeker. Çünkü ortada inandırıcı bir veri de yoktur.

Elçilerin İşleri Kitabında Pavlus'un çelişkileri

3 Şubat 2012 Cuma, 11:56 tarihinde {BENİM SEÇTİKLERİM} tarafından eklendi
Elçilerin İşleri Kitabında Pavlus'un çelişkileri

Elçilerin işleri olarak anılan ve Luka'nın yazdığı idda edilen kitap aslında elçilerin değil, Pavlus'un işleri olarak anılması gerekirdi. Çünkü başlangıçta diğer öğrencilerden de bahsederken Saul'un yani namı diğer Pavlus'un ortaya çıkmasıyla diğer öğrenciler buharlaşmış sadece Pavlus'un misyonerlik faliyetleri anlatılmaya başlanmıştır. Bu kitabın yazarı kiliseye göre Luka'dır. Fakat Luka'nın yazdığı konusunda ciddi şüpheler mevcuttur.

Ayrıca Kitap diğer İncillerle ve Pavlus'un mektuplarıyla da çelişmektedir. Yazar, Yunan- Roma coğrafyasında ( Luka da bir Yunanlıdır ) yaygın olan mitolojik anlatım tarzıyla İsa'yı pagan dinindeki aracı- insan- tanrı Osiris, Adonis, Attis, Mithra imgesine göre şekillendirmiştir.

Elçilerin İşleri kitabının başlarında Saul adında vicdansız, zalim, zorba bir adamdan bahsedilir. Bu zorba adamın, kendisini hristiyan ilan eden insanlara işkence ettiği, onların hapsedilmesi için çaba harcadığı yazılıdır. 9. bölüm 1. ayette şu beyan yer alıyor:
  • Efendimizin öğrencilerini hâlâ kudurmuşcasına tehdit edip canlarına kasteden Saul başkâhine gitti. Bu Yol’dan olan kadın ve erkekleri bulup tutuklu olarak Yeruşalim’e getirebilmek için, ondan Şam’daki havralara vermek üzere mektuplar istedi.
Elçilerin işleri 9. bölümde zalim Saul hakkında yazılan bu detayda bir sorun vardır. Saul Yeruşalim'deki hristiyanlara zulmetmekle yetinmiyor, Şam şehrindeki insanların canlarına da kastediyor. Onların Yeruşalime sürülmelerini, hapis yatmalarını, hatta işkence edilerek öldürülmelerini, taşlanarak katledilmelerini (İstefanos örneğinde görüldüğü gibi)savunanan Saul, Yeruşalim'deki yüksek rütbeli Kahinlerden Şam'da hristiyanları tutuklamak için izin kağıdı istiyor.

Fakat gözden kaçırılan ve üzerinde pek de durulmayan bir ayrıntı var;

Yeruşalim'deki kahinlerin başka coğrafyalarda kanuni meselelerde hiç bir söz ve yaptırım olanağı yoktur. Onların, insanları tutuklama, yakalama gibi bir yetkisi olmadığı gibi herhangi bir mektupla da Saul'un bu işi yapması mümkün değildir.

Saul yani Pavlus, bir Romalı olduğunu söylüyor. Fakat Şam o sırada ne Yahudi'ydi ne de Romalıların egemenliğindeydi; Şam bir arap krallığına aitti. Farklı bir ülkede yabancı bir vatandaşın, dini kurumlardan aldığı bir kaç mektupla insanları dinsel inancından dolayı tutuklaması ve diğer bir ülkeye getirtmesi mümkün olmamakla birlikte tamamen gerçek dışı olup masalsal bir anlatımdır. Üstelik Elçilerin İşleri kitabında bu hikayeyi kimin kaleme aldığı da belli değildir.


Sonuç olarak Saul'la ilgili bu pasajın gerçeklikle yakından uzaktan bir ilgisi yoktur. Pavlus'un Şam yolculuğu bir kaç yerde daha anlatılır. Ve hepsi de gerçek dışı anlatımlardır. Üstelik pek çok çelişki içermektedir. Metinler arası tutarsızlıklara çeşitli ayetlerden örnek vererek devam edelim.
  • Bu Yol’u izleyenlere öldüresiye zulmettim; hem erkekleri hem kadınları bağlayıp hapse attırdım. Başkâhin de, tüm ihtiyar meclisi de buna tanıklık edebilir. Ayrıca onlardan Şam’daki kardeşlere götürmek üzere mektuplar almıştım ve bu şehre gidiyordum; niyetim oradakileri cezalandırılmak üzere tutuklu olarak Yeruşalim’e getirmekti. (Elç. 22:4/5)
Hristiyanlar öncelikle yukarıda dile getirdiğimiz noktaları açıklamalılar. Başka bir ülkede yaşayan insanları dinsel tutumlarından ötürü tutuklama emrini içeren şu esrarengiz " mektuplar " hangi mektuplardır? Tarihte bir başrahibin vereceği üç beş mektupla insanları tutuklattığı görülmüş müdür? Üstelik tuytuklamayı gerçekleştireceğini idda eden kişi de bir güvenlik görevlisi yada asker de değil. Tamamiyle sivil bir şahıs..! nereden bakarsanız bakın saçmalık!
  • Fakat yolda, Şam’a yaklaşırken, öğle sularında etrafım birden gökten gelen kuvvetli bir ışıkla aydınlandı. Yere düştüm ve ‘Saul, Saul, neden bana zulmediyorsun?’ diye bir ses duydum. ‘Kimsin Efendim?’ diye sordum; ‘Ben zulmettiğin Nasıralı İsa’yım’ dedi. Yanımdaki adamlar ışığı görmüşler, fakat benimle konuşanın sözlerini işitmemişlerdi. (22:6-9)
Pavlus'un bu pasajını dikkatlice okuyunuz. Yayındaki adamların "ışığı gördüğü " fakat "sesi duymadığı" anlatılıyor. Halbuki Aynı kitabın 9:7. ayetindeki açıklama tam tersini söyler. Bu ayette adamların "sesi duydukları" fakat bir şeyi " görmedikler i" vurgulanıyor.

Acaba hangi açıklama ne derece doğrudur. Gördükleri parlak ışık, nasıl oluyorsa söz konusu adamların gözlerini kör etmiyor da sadece Pavlusunkileri ediyor. Okumaya devam ettikçe söylenen yalanların daha da arttığını görüyoruz. Bakın sonrasında Pavlus şu ÇARPICI açıklamayı yapıyor:
  • Şimdi kalk, şehre gir; yapman gerekenler sana bildirilecek” dedi (9:6)
  • Efendimiz, ‘Kalk, Şam’a git; senin için belirlenen görevler sana orada söylenecek’ dedi. (22:10)
Bu iki açıklama farklı bölümlerde yer alsa da aynı şeyi söylemektedir; Pavlus, İsa'ya "ne yapmalıyım?" sorusunu sorar ve İsa da " şehre gir, orada açıklanacak" yanıtını verir. Yani Pavlus'un görevi Şam şehrinde açıklanacak. O sırada misyone ilişkin hiç bir şey ANLATILMIYOR!. Fakat 26:16-18 ayetleri okunduğunda herşeyin ANLATILDIĞI görülür.
  • ‘Şimdi kalk, ayaklarının üzerinde dur. Sana görünmemin amacına gelince, seni hizmetkârım olman için seçtim; benimle ilgili gördüklerine ve sana göstereceklerime tanıklık edeceksin. Ben de seni bu halkın ve kendilerine göndereceğim milletlerin elinden kurtaracağım.  Seni onların gözlerini açman, onları karanlıktan ışığa çıkarman ve Şeytan’ın hâkimiyetinden kurtarıp Tanrı’ya döndürmen için gönderiyorum. Böylece, bana olan imanlarından dolayı günahları bağışlanabilir ve kutsal kılınmış kişilerle birlikte mirasa sahip olabilirler.
Fakat aynı kitabın diğer iki bölümü Pavlusun misyonunun Şamda açıklanacağını idda ediyordu. Kayıtlara bakılınca Pavlus'un gözlerinin kör olduğunu, İsa'ya " ne yapmalıyım" sorusunu sorduğunu ve İsa'nın "GÖREV ŞAMDA AÇIKLANACAK" yanıtını verdiğini görüyoruz. Pavlus'un yeni misyonu, görevi vs. Şamda mı açıklandı yoksa Şam'a girmeden önce olay esnasında mı? Eğer Olayın geçtiği yerse (26:16-18) ,9 ve 22 . bölümlerde neden görevin Şamda açıklanacağı,ayrıca o esnada hiç bir şeyin açıklanmadığı kayıtlıdır? Merak etmekteyiz: Hangi kayıt doğruyu söylemektedir?

Hristiyanlık, aslında yahudiliğin hellenileştirilip(hellenizm), Pagan/putperest dinine dönüştürülmüş halidir.

3 Şubat 2012 Cuma, 12:23 tarihinde {BENİM SEÇTİKLERİM} tarafından eklendi
Hristiyanlık, aslında yahudiliğin hellenileştirilip(hellenizm), Pagan/putperest dinine dönüştürülmüş halidir.
**********************************************************
Hristiyanlığın aslında Yunan bir pagan dini olduğu günümüzde aralarında hristiyanlığı bırakmış sayısız rahip(Dan Barker gibi) ve eski hristiyan yazarlar tarafından dile getirilmektedir.(örnek olarak Tom Harpur, Timothy Freke,Arthur Weighall gibi)

Hristiyanlık, aslında yahudiliğin hellenileştirilip(hellenizm), Pagan/putperest dinine dönüştürülmüş halidir.

İncil’in içinde pek çok pagan öğesi bulunmaktadır.İsa’dan önce de ölen ve dirilen pagan Tanrıları vardı.Greko Romen etkisinde büyümüş hristiyanlık da bu Greko Romen pagan dinlerinin devamı niteliğindedir.(Greko Romen pagan inançları hristiyanlığı öyle etkilemiştir ki İncil bile İsa’nın konuştuğu dil olan Aramice ile değil, grekçe yani Yunanca ile yazılmıştır)
İsa’nın “Tanrı oğlu” yahut “Tanrı’nın özünden Tanrı”…vs olması,İsa’nın kanıyla günahlardan/suçlardan arınma fikri(İbraniler 13:12,Rom 3:25-26..vs) ,İsa’nın ölüp dirilmesi ve şeytana karşı “zafer”kazanması ve daha pek çok öğe, Hellenistik dönemde oluşmuş Greko Romen Pagan dinlerinin ayrıca bunlara bağlı mistik gizem kültlerinin etkileri sonucudur.

Hristiyanlığı direkt olarak etkileyen pagan Yunan tanrılarından biri Dionysos idi,Dionysos Greklerde “şarap Tanrısı” idi.Bu gizem kültünün MÖ 300-200 yıllarında oluşup çok hızlı bir şekilde yayıldığı söylenmektedir.Dionysos Roma’da Bakkhus ile özdeşleştirilmişti.
Dionysos da 25 Aralıkta doğmuştur, geleneğe göre İsa’da 25 Aralıkta doğmuştur.

İncil’deki bölümlerin hepsi Grek pagan dinleri etkisinde Grekçe yazılmış metinlerdir.Ama bütün incillerin arasından Grek pagan etkilerinin, gizem kültleri etkilerinin en çok görüldüğü İncil “Yuhanna incili”dir.Pavlus’un mektupları da aynı şekilde Grek pagan inançlarından büyük oranda etkilenmiştir.Bu incili paganlıktan dönmüş kişilerin yazdığı sanılmaktadır(olasılıkla Efesliler)
Yuhanna incilinde paganizmden kaynaklanan pek çok “mistik” ve “gizem” anlatımları bulunmaktadır.
Örneğin incildeki şu gizemli ve mistik anlatım:

‘’Yu 6:53 İsa onlara şöyle dedi: «Size doğrusunu söyleyeyim, İnsanoğlu’nun bedenini yiyip kanını içmedikçe, sizde yaşam olmaz.
Yu 6:54 Bedenimi yiyenin, kanımı içenin sonsuz yaşamı vardır ve ben onu son günde dirilteceğim.
Yu 6:55 Çünkü bedenim gerçek yiyecek, kanım gerçek içecektir.
Yu 6:56 Bedenimi yiyip kanımı içen bende yaşar, ben de onda.'’
(benzeri anlatımlar Pavlus’un mektuplarında da bulunur)

Bu oldukça “tuhaf” sayılabilecek ayetlerin yahudi kaynaklı olmadığı bilim adamlarınca belirtilmiştir.

Greklerin pagan Dionysos ve Attis kültüdür.Bu ayin bir pagan ayiniydi,Dionysosçular da sembolik olarak (hatta bazen bir hayvanı kurban ederek onun etini sembolleştirip) Dionysos’un etini yiyip kanını içiyorlardı.Bu sembolik ayin ile Dinysos’un ruhuyla birleştiklerine,ölümsüz olduklarına, arınıp yeniden doğduklarına..vs inanıyorlardı.(Prof.Barry Powell’in belirttiği gibi bugün kiliselerin hepsinde gizem kültlerine ait bu eski pagan ayini yapılmaktadır;özellikle katolik ve ortodoks kiliselerinde ekmek bölünür,İsa’nın eti ya da bedeni denilerek yenir. Kırmızı şarabın, gerçekten İsa’nın kanına dönüştüğüne inanılır “İsa’nın kanı” diyerek içilir.)
Yuhanna incilinin yazarı (yahut yazarları) da Paganların bu ayinini, İsa’ya uyarlamışlardır.
Ayrıca sadece Yuhanna incilinde bulunan (çünkü yuhanna incili Pavlus’un mektuplarıyla beraber Paganizmden en fazla etkilenmiş yazıdır) ilginç başka bir hikaye daha vardır:

‘’Yu 2:7 İsa hizmet edenlere, «Küpleri suyla doldurun» dedi. Küpleri ağızlarına kadar doldurdular.
Yu 2:8 Sonra hizmet edenlere, «Şimdi bundan alın, şölen başkanına götürün» dedi. Onlar da götürdüler.
Yu 2:9-10 Şölen başkanı, şaraba dönüşmüş suyu tattı.'’

“Suyu şaraba dönüştürme”.İlginç bir mucizedir.

Bu ayetin kökeni de şarap Tanrısı Dionysos’tan gelmektedir.
Dionysos da aynı İsa gibi suyu şaraba dönüştürmüştü…Ve bu mucize Dionysos inanlılarınca sürekli dile getiriliyordu.Yuhanna incili yazarları bu mucizeyi kendi tanrıları olan İsa’ya uyarladılar.

İsa’nın üçüncü gün ölümden dirilmesi anlatımında da;
Bu fikrin kaynağı da pagan Dionysos kültüdür.
Dionysos’un dirilmesi ile ilgili farklı anlatımlar vardır;çoğunda Dionysos ölür gömülür ve sonra ölümden dirilir.Hatta Dionysos’un ölümden dirilmesi bu pagan dininin taraftarlarınca her yıl kutlanıyordu.
İncil yazarları da bu “ölüp dirilme” hikayesini Dionysos’tan alıp İsa’ya uyarladılar.
Ayrıca Grek pagan dinlerinde Mö400 yılından itibaren “pharmakos” kavramı önem kazandı.Phamakos “günah keçisi” anlamına gelir.
Dionysos’da kutsal “pharmakos” idi.Yani aynı İsa gibi kaderinde acı çekmek ve “insanların iyiliği için” insanların menfaati için ÖLMEK vardı,ölmesi gerekiyordu.İnsanların günahlarını kanıyla affettiriyordu.

İncilin yazarları da aynı teolojiyi İsa’ya uyarladılar,böylece İsa’nın da ölmesi günahları bağışlatmak için kurban olması gerekiyodu.Yani pagan dininden alıp hristiyanlığa koydular.(ilk önce Pavlus bu pagan fikrini hristiyanlığa geçirdi)
Hristiyanlığın ikinci kaynağı ise Mitracılık idi.Bu da Dionysos kültü gibi bir gizem kültü idi,pek çok bilim adamı ve yazar Mitraizmin hristiyanlığı doğrudan etkilediğini söylemektedir.
Bazı hikayelerde bazı ayrıntı farklılıları olsa da Roma Mitrasının da Hristiyan İsası ile benzeşen pek çok yönü vardır.
Mitracılığın Roma versiyonunda (İran değil sadece Roma Mitra versiyonlarında Mitra ölür ve dirilir) Mitra ölüp dirilmiştir,kendini insanlık uğruna “feda” etmiştir.Dirilişi pagan taraftarları tarafından kutlanmıştır.
Ayrıca genel olarak pagan dini inanırlarının önderlerinin giyim tarzları da bugünkü katolik ve ortodokslarınkine benziyordu, çok şaşalıydı.Tapınaklarının süslemeleri de bugünkü katolik ve ortodokslarınki gibi çok süslü ve görkemli idi.Haç ve “balık” sembollerinin zaten pagan kökenli oldukları biliniyor.

İncillerin tek veya Çokluğu meselesi

4 Şubat 2012 Cumartesi, 22:06 tarihinde {BENİM SEÇTİKLERİM} tarafından eklendi
İncillerin tek veya coklugu meselesi


Hristiyanlara göre, gerçekte Hz.îsa'nın hayatını ve öğretilerini ihtiva eden tek bir incilin, farklı yazarlar tarafından kaleme alınan ve esasta birbirine benzeyen dört ayrı nüshası vardır. Bunlar; Matta, Markos, Luka ve Yuhanna İndileridir, incelemiş olduğumuz İngilizce, Fransızca, Arapça, ve Türkçe olarak basılmış Kitab-ı Mukaddeslerin, Yeni Ahid bölümlerinde yer alan indilerin başlarında, yukarıdaki görüşü teyid eder şekilde "incil, Matta'ya Göre", İncil, Markos'a göre" şeklinde başlıklar yer almaktadır(Deniş Oatk,Sireiu'l-Mesilt ve Tealîmuh, s.15 ).
Acaba gerçek böyle midir? Esasta tek olan bir incilin sadece dört ayni yazması mı vardır? Daha Önce sorduğumuz gibi gene soruyoruz. Acaba bu dört ayrı yazar tarafından kaleme alınan İncil nüshaları arasındaki farklılıklar önemsiz midir?

2.yüzyildan itibaren 4 incil disinda inciller mevcuttu

M.S. ikinci yüzyıldan itibaren, Hristiyanlann ellerinde bu dört yazara ait olan dört İncilin dışında başka yazarlara ait çok sayıda incilin var olduğunu. İndiler arasında büyük farklılıklar bulunduğunu, Origen'in Celcus'a verdiği cevaptan anlamaktayız(Macleod Yearsley, The Slory ofthe Bible, p. 105 ).

Hristiyanlann iddialarının aksine, Hrİstiyan dünyasında ikinci asırdan beri görülen bu çok sayıda înciller üzerinde, onların sahihlikleri veya sahtelikleri üzerinde birçok münakaşaların yapıldığını tesbit ediyoruz. Hristiyanlar, bu încillere "apokrif İnciİler" yani sahte İnciller adını vermişlerdir.

Hristiyanlarca sahih kabul edilen bu dört İncilden özellikle üç sinoptik İncil ile Yuhanna İncili arasında metin ve muhteva bakımından büyük farklılıklar vardır. Bu konuya ilerde daha geniş olarak temas edeceğiz.

Matta´nin yazdigi 2. incil (Logia) apokrifal

Hristiyan kaynaklari tetkik ettiğimiz zaman, bugün elde mevcut olan Matta incilinden önce yine aynı Matta tarafından yazılmış başka bir Matta İncilinin var olduğunu tesbît etmekteyiz. Matta'nın bu İnciline sözler ma'nasına gelen "Logia" ismi verilmişti. Rivayete göre Matta, Logiayı bizzat HzJsa'nın vaazlarında ondan duyduğu sözlerden derlemişti(3). Zaman zaman Kilise tarafından çıka-nlan apokrif kitaplar listesinde Matta İndli de yer almışhr(4).

VVilliam Ramsey'e göre Logia, HzJsa'nın çarmıha gerilmesinden önce yazılmış olmalıdır(5). Çünkü bu kitapta çarmıh olayı anlatılmamaktadır. Bundan, onun Matta tarafından, Hz. İsa daha dünyada iken yazıldığı anlaşılıyor.

E. Kellet'e göre Matta, Loigayı Hz.Isa dünyadan ayrıldıktan sonra y azmıştı r(6}. Ona göre, Hz.îsa'nın dünyadan ayrılmasından sonra, ilk müminler nesİi yavaş yavaş ortadan kalkmaya başlayınca. Matta böyle bir kitap yazma ihtiyacını his-sçfcmiştir.

Markos´ta bir kac degisik incil yazmis

Batılı kaynakların belirttiğine göre, ayrıca Hz.Isa'nın sözlerini İhtiva eden, ancak Logiadan biraz daha geniş ikinci bir metin daha vardı ki, buna Batılılar, Almanca kaynak ma'nasma gelen "QueIJe" kelimesinden kısaltarak kısaca "Q" metni ismini vermişlerdir. Bu metnin de Logia gibi orjinal nüshası kaybolmuştur. Harnack elde mevcut bazı yazmalara dayanarak bu metni yeniden inşa etmeye çalısmıştır(7). Q metni de Dört încilden önce ortaya çıkmıştır. Bu iki metinden ayrı olarak Markos'a ait üçüncü bir metnin daha var olduğu haber verilmektedir ki bu incil, bugün elde mevcut olan Markos incili değildir. Markos devamlı olarak Petrus ile birlikte dolaşmış, bu sırada ondan işittiklerini düzensiz bir şekilde yazmış ve böylece, bu ilk Markos İncili ortaya çıkmıştır(8).

Batilı İncil araştırmacıları, Matta'nın Logiasının mı, yoksa Markos'un ilk incilinin mi önce yazıldığı konusunda kesin bir karara varamamışlardır. VVellhausen'e göre Markos'un Ön İncili, Matta'dan Önce yazılmıştır(9). Bu üç metnin dışında, dört İncil kaleme alınmadan önce yazılmış bazı İndiler daha vardı ki, bunlar ilk müminler tarafından yazılmışlardı. Ancak bunların akıbeti, yukarda bahsedilen üç metnin akıbetine uğramış ve bunlar da yok olmuşlardır(lO).

Şimdi sormak gerekir: Logia, Q metni, Markos'un ilk İncili ve diğer kaybolan înciller, bugün Yeni Ahidin içinde yer alan dört încilden farklı değil miydiler? Markos, Petrus'un mütercimi olarak onun vaazlarını Yunancaya çeviren kişi olduğuna göre, bu İİk Markos İncilinin gerçek yazan Markos mu, yoksa Petrus mu? Apokrif kitaplar listesinde Petrus'un
Incili de yer aldığına göre(ll), acaba bu İncil Markos'a atfedilen İncil olabilir mi? Yine acaba Petrus vaaz ederken, Matta'nın Logiasından istifade ediyor muydu? Logia ile Markos'a nisbet edilen bu İncil arasında tam uyum var mıydı? Ayrıca Q metni nedir? Bu metin neleri ihtiva ediyordu? Bazı araştırmacılar, Q metninin. Havarilerin hatıralarında yer alan, onlardan itibaren ağızdan ağıza intikal eden ve Hz. İsa'nın söz ve mesellerim kapsayan konuşmaların, notlar şeklinde yazılması sonucu oluşmuş bir kolleksiyonun, kitap şeklinde düzenlenmiş halinden ibaret olduğunu söylüyorlar(12). Yine bazı rivayetlere göre Matta Üe Luka, Incillerini yazarken Q materyalinden faydalanmışlar, fakat Matta'nın istifade ettiği Q metni ile, Luka'nın istifade ettiği Q metni birbirinden farklı imiş. Neden Q metninin iki farklı nüshası olsun? Bazıları bunu, ayrı ayrı kişilerin farklı şekillerde Q metnini Yunancaya tercüme etmiş olmasına bağlıyor. Dolayısı ile Matta, ayrı bir Q tercümesinden, Luka da ayrı bir Q tercümesinden faydalanmış oluyor(13).

Luka : ben gördüklerimi ve duyduklarimi yazdim

Görüldüğü üzere, Yeni Ahidde yer alan dört İncilin dışında, onlardan önce ortaya çıkmış başka înciller mevcuttur. Bunların varlığını bizzat Hristiyan kaynakları teyid etmektedir. Bu konuda en açık delili Luka İncilinde bulmaktayız. Bu înciller konusunda Luka şunları söylemektedir: "Aramızda vaki olmuş şeylerin hikayetmi, başlangıcından gözleri ile görenlerin ve kelâmın hizmetçisi olanların bizlere naklettiklerine göre tertip etmeğe çok kimseler giriştiklerinden, ben de baştan beri hepsini dikkatle araştırıp tahkik ederek ey faziletli Te-ofiJos! olduğu.gibi sırası ile sana yazmayı münasip gördüm"(14). Bu ifadeye göre pekçok kişi, Hz. isa hakkında gördüklerini, duyduklarını tertip etmiş, kitap halinde yazmış, yani incil yazmışdır. Bu kitapları tertip edenler, iki üç kişiden ibaret değildir. Tabir aynen "pekçok kimseler" olduğuna göre, bunların sayılarının üç dörtten çok fazla olması gerekiyor. Dört İncilden sadece iki tanesi (Matta ve Markos), Lukadan önce yazıldığına göre bu "pekçok kimseler"den, kastedilen ö-bür yazarlar kimlerdi? Hristiyanlar bu sorulara hiç cevap vermemeyi tercih etmektedirler. Luka'mn ikrarı ile ortaya bir gerçek çıkıyor. Luka'dan önce Matta ve Markos'un dışında başka İncil yazarları mutlaka vardı.

Dört İncil yazılmadan önce, var olduğunu tesbit ettiğimiz bu indiler arasında, acaba Kur'an-ı Kerimin varlığından bahsettiği Hz.Isa'ya nazil olan incil var mıydı? Ibn Hazm'a göre, başlangıçta böyle bir İncil mevcut iken, birinci ve ikinci asırlarda Hristiyanlara yapılan zulüm ve baskılar yüzünden, bu tam olarak açığa çıkamamış ve bu incilin yazılması ve muhafaza edilmesi imkânsız hale geldiğinden, bir süre sonra ortadan kaybolmuştur. Bu incilin büyük kısmı kaybolmuş, ondan sadece bazı kısımlar Hristiyanlann ellerinde kalabilmiş-tir(15).

Baskilar yüzünden inciller yazilamamistir.

ilk üç asır içinde Hristiyanlara yapılan şiddetli baskılar, İndilerin yazılmasına fırsat vermemiştir. Bu baskı döneminde İncilden veya diğer kutsal metinlerden her hangi bir şeyi yazdığı tesbit edilenlere, idare tarafından büyük cezalar veriliyordu. O dönemde incil yazanların ve bu kitabı elinde bulunduranların ağır işkencelere maruz kalmaları, İncilin yazılmasını oldukça güçleştiriyordu. Ayrıca hükümet kuvvetleri
tarafından yapılan aramalarda evinde, işyerinde veya kendi üzerinde bu yazmalardan her hangi birşey bulunduranlar şiddetli takibata uğradıkları gibi, bulunan bütün yazmalar anında imha ediliyordu. Bu yüzyıllar, adeta incil nüshalarının arandığı ve bulunduğu takdirde hemen imha edildiği bir dönem idi. Bu durumda İncili muhafaza etmek İçin, Hristi-yanların bu kitabı ezberlemekten başka çareleri kalmıyordu. Fakat onların üzerindeki hükümet baskısı, İncili kolayca ezberlemelerine de imkân tanımıyordu. Ayrıca Hz. İsa'nın tebliğ süresinin çok kısa oluşu. Havarilerin ve diğer talebelerin incili ondan dinleyerek ezberlemelerine fırsat vermemişti. İncili, Havarilerin tam olarak ezberleyebildiklerini kabul etsek bile, onun Havarilerden sonra gelen nesillere tam olararak intikali bir eğitim işini gerektiriyordu. O dönemde mevcut baskı yüzünden bunu gerçekleştirmek kolay olmadı. Bütün bu menfi şart ve vaziyetlerin üstüne bir de, Pavlos'un faaliyetleri eklenince işler iyice karıştı. Hz, İsa'dan birkaç yıl sonra Pavlos ortaya çıkarak etrafa mektuplar yazmaya başladı. Onun yazdığı bu mektupların büyük bir kısmı, taraftarları tarafından kutsal metinler olarak değerlendirilmeye başlandı. Pavlos'un bu mektupları ile, Hz. İsa'nın ilâhhğı ve teslis inancı Hristiyan dünyasına yayılınca ortalık daha da karıştı. Hz. isa'ya vahyolunan İncilin kaybolmasında, ona tabi olduklarını iddia eden, ama aslında Yahudi doktrinine sıkı sıkya bağlı kalmaya çalışan bazı Yahudi asıllı Hristİyanların büyük rolü olmuştur.

Hristiyanlann bir kısmı incili unutmuşlar, bir kısmı onu değiştirmişler, diğer bir kısmı ise ondaki bazı şeyleri gizlemişlerdir. Onların, değiştirdikleri, gizledikleri ve tahrif ettikleri kısımların üzerinden zaman geçtikçe esas incil yok olmaya yüz tutmuştur. Bu görüş, Kur'an-ı Kerimin görüşüdür(lö).

işte bu gizleme, tahrif ve değiştirme sebebiyledir kî, Hz. İsa'ya nazil olan İncilin ilâhî vahiy olma özelliği kaybolmuş, bunun yerine, Hz. İsa'nın hayatını, vaaz ve nasihatlerini anlatan kitaplar ortaya çıkmıştır, ilk zamanlarda bunlar hiçbir denetime tabi tutulmamışlardır. Bunların içinde gerçekten Hz. İsa'ya ait bazı pasajlar olmakla beraber, bu pasajların yanısıra bir çok efsane ve hurafe, bu kitapların içine girmiş ve günümüzde mevcut olan muharref İnciller ortaya çıkmıştir(17).

31 Ocak 2012 Salı

Hz. İsa'nın geliş sebebi olarak İncil'de iki öğreti bulunmaktadır.

29 Temmuz 2011 Cuma, 12:57 tarihinde Doğru sanılan yanlışlar tarafından eklendi
HZ. İSA'NIN GELİŞ NEDENİ
Hz. İsa'nın geliş sebebi olarak İncil'de iki öğreti bulunmaktadır. Pavlus ve Yuhanna İncili, tanrılaşmış bir İsa Mesih'i anlatırken, Sinoptik İnciller ise peygamber konumunda bulunan Hz. İsa'nın geliş sebebini detaylarıyla açıklar. Kur'an'ı Kerim ikinci görüş ile ayni paralelliği göstermektedir.
Pavlus ve Yuhanna İncili'ne Göre
Pavlus mektuplarında, diğer İnciller'de bulunmayan tamamiyle kendisine ait bir öğretiyi açıklamıştır. Hz. İsa, doğuştan günahlı olan insanları kurtarmak için dünyaya gelmişti. Akıttığı kanı da günahların bedeliydi. Bu inanç, Hıristiyanlığın ana direklerinden birini teşkil eder. Ona göre ilk insan ve peygamber Hz. Adem yasaklanmış meyvayı yiyerek Tanrı'ya itaatsizlik etmiş, asiliği baba - oğul vasıtasıyla soyuna da geçmiş, böylece bütün insanlar günahkâr olmuştu. Romalılar 5 / 12 : « Günah bir insan (Adem) aracılığıyla, ölüm de günah aracılığıyla dünyaya girdi. Böylece ölüm bütün insanlara yayıldı. Çünkü hepsi günah işledi.» Tanrı; insanlara olan sevgisinden dolayı onları bu günahtan kurtarmak için bir yöntem sundu. Öz Oğlu'nu dünyaya gönderip kurban edecek, onun kanı bu günahların bedeli olacaktı. Romalılar 8 / 3: «...Öz Oğlu'nu günahlı insan benzerliğinde günah sunusu olarak gönderip günahı insan benliğinde yargıladı.» Ancak İsa Mesih'e iman edenler doğal günahlarından kurtulacak, sonsuz yaşama kavuşacaklardır. Romalılar 6/22: « Şimdi günahtan özgür kılınıp Tanrı'nın kulları olduğunuza göre, kazancınız kutsallaşma ve bunun sonucu olan sonsuz yaşamdır.»
Yuhanna İncili'nde de Hz. İsa'nın geliş sebebinin sonsuz yaşam olduğu açıklanmıştır. Yuhanna 10/10: «...Ben (İsa) ise insanlar yaşama, bol yaşama sahip olsunlar diye geldim.» Tanrı'nın Öz Oğlu olan İsa Mesih'e iman edenler sonsuz yaşama kavuşacaktır. Yuhanna 11 / 25,26 : « İsa ona  Diriliş ve yaşam Ben'im  dedi.  Bana iman eden kişi ölse de yaşayacaktır. Yaşayan ve Bana iman eden asla ölmeyecek...»
Netice olarak Pavlus'un Mektupları ve Yuhanna İncili; Tanrı'nın insanları günahtan ve ölümden kurtarmak üzere, Öz Oğlu İsa Mesih'i gönderdiğini açıklar.
Sinoptik İnciller'e Göre
Sinoptik İnciller'e göre Hz. İsa; Tevrat'ı doğrulamak, insan eliyle konulan yasaları temizlemek, toplumu içine düştükleri dinî ve ahlakî çöküntüden kurtarmak ve Kutsal Yasa'yı İncil ile yeniden düzenlemek için gelmişti. O, İsrailoğullarına gönderilmiş son peygamberdi.
Kutsal Yasa'yı tamamlamaya geldim. Matta 5 / 17 : « Kutsal Yasa'yı ya da peygamberlerin sözlerini geçersiz kılmak için geldiğimi sanmayın.Ben geçersiz kılmaya değil, tamamlamaya geldim.»
Tanrı Buyruğunu Geleneklerinizle Örtmeyin.Din adamları; kuşaktan kuşağa aktardıkları gelenekleri Tevrat'ın içine sokarak Tanrı sözünü örtmüş, menfaatlerine uyumlu ayrı bir din haline getirmişlerdi. Yüce Tanrı elçisi Hz.İsa Mesih'e, İncil ile bu bozulmayı temizleme görevi de vermişti. Markos 7 / 8,9,13 :« Siz Tanrı buyruğunu bir yana bırakmış, insan yasalarına uyuyorsunuz... Kendi geleneğini sürdürmek için Tanrı buyruğunu bir kenara itmeyi ne güzel beceriyorsunuz...Kuşaktan kuşağa aktardığınız geleneklere, Tanrı'nın sözünü geçersiz kılıyorsunuz. »
Korunan Yasalar. Hz. İsa Tevrat'ta ki en önemli yasayı, İncil'e kelime kelime ilâve etmişti. Markos 12 / 28,29 : «...Yahudi din bilgini İsa'ya, buyrukların en önemlisi hangisidir, diye sordu. İsa şöyle karşılık verdi. En önemlisi şudur. Dinle ey İsrail! Tanrı'mız RAB tek RAB'dır. Tanrın RAB'bi bütün yüreğinle, bütün canınla, bütün aklınla ve bütün gücünle seveceksin. »
Ayni yasa Tevrat'ta Tesniye kitabında da vardır. 6 / 4, 5 : « Dinle ey İsrail! Tanrı'nız RAB tek RAB'dır. Tanrım RAB'bi bütün yüreğinle, bütün canınla ve bütün kuvvetinle seveceksin.»
Esası Değişmeyen Yasalar. Tevrat'ta ki On Emir'in büyük bölümü de İncil'de de yasalaşmıştır. Matta 19/16,19: «Adamın biri İsa'ya gelip,  Öğretmenim, sonsuz yaşama kavuşmak için nasıl bir iyilik yapmalıyım?  diye sordu... İsa, 'Tanrı'nın buyruklarını yerine getir, dedi. Adam,  Hangi buyrukları , diye sordu. İsa şu karşılığı verdi : Adam öldürmeyeceksin, çalmayacaksın, yalan yere tanıklık etmeyeceksin, annene babana saygı göstereceksin ve komşunu kendin gibi seveceksin. »
Tevrat'ta ise On Emir şöyledir. Çıkış 20/1, 17 : « Tanrı şöyle konuştu: Seni Mısırdan, köle olduğun ülkeden çıkaran Tanrın Yahve Benim.1) Benden başka Tanrın olmayacak. 2) Put yapmayacaksın, putların önünde eyilmeyecek, onlara tapmıyacaksın. 3) Tanrı'nın adını boş yere ağzına almayacaksın. 4) Altı gün çalışacak bütün işlerini yapacaksın, ama yedinci gün Bana, Tanrın RAB'be şabat Günü olarak adanmıştır. 5) Annene, babana saygı göstereceksin. 6) Adam öldürmeyeceksin. 7) Zina yapmayacaksın. 8) Çalmayacaksın. 9) Komşuna karşı yalan yere tanıklık etmeyeceksin. 10) Komşunun hiçbir şeyine göz dikmeyeceksin. »
Yumuşatılan Yasalar. Tevrat'ta kısas (ödeşme) emri vardır. Yüce Tanrı, eski çağın insanları için uygun gördüğü aşağıdaki sert yasayı İncil'de hafifletmiştir. Luka 6 / 27,31 ve Matta 5 /38,40 : « Göze göz, dişe diş dendiğini duydunuz. Ama ben size diyorum ki, kötüye karşı direnmeyin. Sağ yanağınıza bir tokat atana, öbür yanağınızı çevirin. Size karşı davacı olup gömleğinizi almak isteyen ceketinizi verin... Sizden birşey isteyene verin, sizden ödünç isteyeni geri çevirmeyin.»
Tevrat'ta kısas emri şöyledir. Çıkış 21 / 23, 25 : « Karşı taraf zarar görürse, o zaman can yerine can, göz yerine göz, diş yerine diş, el yerine el, ayak yerine ayak, yanık yerine yanık, yara yerine yara vereceksin.» Ayette görüldüğü gibi Tevrat'ta kısas emri, zamanın ilkel şartlarına göre sert bir şekilde bulunmaktaydı. Bu sert yasa, Kur'an'ı Kerim'de de
sen affetmeyi esas al  buyruğu ilave edilerek yumuşatılmıştır. (Maide 5/45)
Kur'an'a Göre Hz.İsa'nın Geliş Sebebi. Kur'an, Hz.İsa'nın geliş nedeni hususunda Matta, Markos ve Luka İncilleri ile paralellik göstermektedir. Hz.İsa; peygamber olarak Tevrat'ı doğrulamak,bazı aksaklıkları düzeltmekle görevlendirilmiş, RAB'bin mucizelerini de beraberinde getirmişti. Ali İmran 3/50: « (İsa) Benden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı olarak ve size haram kılınan bazı şeyleri helâl kılmak için gönderildim. RAB'biniz tarafından size bir mucize de getirdim; o halde Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.» Allah Hz.İsa'ya İncil'i vermişti. Maide 5/46: «...O'na İncil'i verdik. Hidayet ve ışık vardı onda...»
edir.

Siz, siz olun Yehova Şahitlerini evinizden, ailenizden ve hatta tanıdıklarınızdan ırak tutun.

Türk insanı üzerine bilinen ya da bilinmeyen birçok oyunlar oynanıyor.  Dünyanın neresinde olursa olsun Müslüman  Türk insani yoğun bir kı...