13 Ocak 2012 Cuma

Türkiye Topraklarında İsrail’in Kurulması


  • 1948 yılında İsrail Devleti’nin kurulmasından sonra izleyen yılarda ABD ve İsrail, Irak’taki Barzanilerin liderliğinde süren Kürt siyasi harekatına destek verdiler.
  • Molla Mustafa Barzani’nin 1957 yılında İsrail’i ziyareti ve yapılan gizli anlaşmalarla İsrail’in Irak’taki çıkarları uzun vadeli olarak desteklenmiştir.
  • İsrail, 2009 yılından itibaren Türkiye ile gerginleşen siyasi ilişkilerinden dolayı PKK eylemlerine arka planda destek vermektedir.
  • PKK’ya karşı kendi topraklarını koruyamayan Türkiye topraklarında “İSRAİL DEVLETİ” kurulmuş olacaktır.
  • İsrail Savunma Bakanı Şaul MOFAZ, 2009 yılında Irak’ı ziyaret ederek kendi ataları ve akrabaları ile tanışmıştır.
  • Tarihi belgeler, Barzani ailesinin kökenlerinin kripto Yahudi (gizli Yahudi) olduğunu göstermektedir.
Saul Mofaz
Tarih sahnesindeki aktörlerin hareketlerini belirleyen en önemli güç kaynağı yaşanmış tarihin hafızası olan belgelerdir. Bu sözlerden sonra hemen şu bilgileri verelim:
  • İsrail Devleti 1948 yılında kuruldu. Ve kısa sürede Irak’ta yaşayan Yahudi asıllı aileler İsrail’e göç ederek yerleşti. Günümüzde İsrail’de yaşayan Kürdistan Yahudilerinin sayısı 250.000 civarındadır.
  • İsrail Savunma Bakanı Şaul Mofaz, 2009 yılında Irak’ı ziyaret ederek kendi atalarının yaşadığı topraklarda akrabalarını ziyaret ederek hasret gidermiştir.
  • İsrail’in kahramanlar tarihinde en önemli isimlerinden birisi de Irak Yahudilerinden olan Moshe Barzanidir.1928-1947 yıları arasında yaşayan Moshe Barzani, Irak’da faaliyet gösteren Yahudi silahlı “Lehi” örgütünün üyesi idi. İngiliz sömürge yönetimi tarafından yaptığı sabotajlar ve öldürmelerden dolayı idama mahkum edildi ve infaz gerçekleştirildi. Moşhe Barzani’nin mezarı günümüzde Kudüs’teki Zeytindağındadır.
İsrail. 1950’li yılardan başlayarak sonraki yılarda Molla Mustafa Barzani’nin liderliğinde devam eden Irak yönetimine karşı isyan ve savaş harekatını daime desteklemiştir.
Mustafa Barzani
Molla Mustafa Barzani,1967 yılında İsrail’e bir gezi yaptı. Ve İsrail Savunma Bakanı Moşhe Dayan ile görüştü. Barzani, bu ziyaretinin anısına “Kürt hançeri” hediye etti. Ve Kerkük’teki petrol rafinerilerinin bulunduğu bölgenin ayrıntılı haritasını verdi. Ve 1967 yılında İsrail destekli bir operasyon sonucu Kerkük rafinerisi bombalanarak çalışmaları durduruluyor.
Moshe Dayan
Molla Mustafa Barzani’de sonra oğlu Mesut Barzani’de siyasi mücadelesini sürdürürken ABD ve İsrail’in doğrudan desteğini almıştır. Saddam yönetiminin Küveyt’e müdahalesi ve arkasından Irak’ın kuzeylinde ABD korumasında bir Kürt otonom bölgesinin ortaya çıkarılması ve en sonunda da ABD’nin Irak’a müdahalesi ve Saddam rejiminin devrilmesi ile birlikte “IRAK KÜRDİSTANI” yönetiminin kurulması birbirini izlemiştir.
Özetle söylemek gerekirse 2009 yılında İsrail’in Gazze’ye saldırısı ve sonrasında Tayip Erdoğan’ın “one minute” çıkışı ile devam eden ve İsrail ile çatışmaya dönüşen gelişmelerle birlikte PKK terörü artarak Türkiye’nin gündeminin en önemli sorunu haline getirilmiştir.
Recep Tayyip Erdoğan ve Şimon Peres
Her geçen gün mevzi kaybeden Türkiye, “İç savaş” ve bölünme tehlikesi ile karşı karşıyadır. İsrail, Türkiye’nin yumuşak karnı olan “Kürt sorununu” dolaylı yolardan destekleyerek Türkiye’yi kaos ortamına sürükleyen bir çalışmanın da içindedir. Irak’ın kuzeyini ve Türkiye’nin Güneydoğusunu içine alan Kürt yönetimlerinin güçlendirilmesinin kısa açıklaması: “ Türkiye topraklarında ve Irak’ın kuzeyinde yeni ve büyük İsrail’in kurulması” anlamına gelir. Bu düşünceler Tevrat’ta açıklanan Fırat ile Nil arasındaki toprakların Yahudi anavatanı sayılması düşüncesinin de canlandırılmasıdır.
Tarihi gerçekler zamanla ortaya çıkar.
(Cezmi Yurtsever, Haziran 2010)

8 Ocak 2012 Pazar

ZZ

                 ARKADAŞIM , DOĞRU SANILAN YANLIŞLAR Sayfamıza Hoşgeldiniz

                                                      Sevgili Arkadaşım Hoşgeldin

└► SAYFAMIZIN AMACI: Muharref İncillerde görülen çelişkiler aslında tek başına ayrı bir araştırma konusu olarak ele alınmalıdır. Çünkü Hristiyanların, birbirlerini tamamladıklarını söyledikleri ve sahih olduklarını kabul ettikleri bu dört İncilde öylesine çok çelişki ve farklılıklar vardır ki, bunlar herhangi bir kitabın bir bölümüne sığmayacak kadar çoktur. Bunları ayrı, müstakil bir kitap halinde takdim etmek daha uygundur. Biz, Sayfalarımazda dört İncilde görülen çelişkilerden çok önemli gördüklerimizi özet olarak vermeye çalışacağız.



BURAYA Tıklayarak Paylaşalım..
Çok Teşekkür Ederiz. Allah (c.c) Razı Olsun..

Teşekküler :)
<3
ASİYE UTKU'NUN 

DİGER FACEBOOK SAYFALARI

DOĞRU SANILAN YANLIŞLAR

{Gel, ne olursan ol yine gel}

{BENİM SEÇTİKLERİM}

Gerçekler

Barnabas İncili

SEVGİLİ ARKADAŞLAR
BU SAYFALARDA İSLAM DÜNYASINA, DİNİNİN CAHİLİ OLAN BİLİNÇSİZ MÜSLÜMANLARA SAVAŞ AÇMIŞ, ARAMIZA GİRMİŞ, VE BİZİ İÇTEN KEMİREN MİSYONERLERİN İDDİALARINI ÇÜRÜTEN YAZILAR BULACAKSINIZ.

ONLARI DİKKATLE OKUYUN... BEĞENMEDİĞİNİZ, EKSİK VE YANLIŞ BULDUĞUNUZ KISIMLARINI BİZE BİLDİRİN Kİ, DÜZELTELİM...
AYRICA ÇEVRENİZDE GÖRDÜĞÜNÜZ, RASTLADIĞINIZ, MUHATAP VEYA ŞAHİT OLDUĞUNUZ SİNSİ VE AÇIK MİSYONERLİK FAALİYETLERİNİ BİZE YAZIN. ADRESLERİNİ VERİN Kİ, ONLARA CEVAP VERELİM, ONLARI DA DOĞRU YOLA DAVET EDEBİLELİM.

BU SAYFALAR BENİM DEĞİL, SİZİNDİR. İÇİNDEKİ YAZILARDAN, BİLGİLERDEN İSTEDİĞİNİZ ŞEKİLDE YARARLANABİLİRSİNİZ,
SELAM VE SEVGİLERİMİZLE...
ASİYE UTKU

Ana Sayfa(Duvar) İçin Tıklayınız 

Tasarım: ASİYE.UTKU

4 Ocak 2012 Çarşamba

MİSYONERLERE CEVAPLAR

"Batılılar geldiklerinde ellerinde İncil, bizim elimizde topraklarımız vardı. Bize, gözlerimizi kapayarak dua etmesini öğrettiler. Gözümüzü açtığımızda ise bizim elimizde İncil, onların elinde topraklarımız vardı. "  Kenya Devlet Başkanı Kenu Kenyattu

   
Aşağıdaki yazıyı okuyunca tüm okuyucuların katılacağı bir saptamayı başta yapıp öyle cevaplara geçelim.Kutsalkitap'ı savunduğunu iddia eden misyoner sitesi olayı hep " Misyoner bakış açısını Kur'an'a  kabul ettirtme, bu olmazsa neden kabul etmediğini iftiraya varan iddialarla sorma gayretini gütmektedir. Gelelim cevaplarımıza ;
 Soru şudur; Tanrı neden İsa’dan yaklaşık 600 yıl sonra başlangıçtan beri var olan eşsiz planını değiştirip yeni bir mantıkla ortaya yeni bir din çıkartmıştır. Yukarıda da açıkladığım gibi özellikle şeriat yani yasa Mesih öncesine aittir Tevratta bunu rahatlıkla görebilirsiniz. Mesih’in gelişi şeriata yeni bir boyut getirmiştir. Durum bu olunca Tanrı önce şeriatı verip sonra kaldırıp tamamlayıp sonra neden yeniden İslam inancı ile yenilemiştir?
Eşşiz planın değiştirilmesi iddiası olaylara  hıristiyan kaynaklı  bir bakış açısının doğal sonucudur. Onlar  Allah adına böyle bir değişim olduğu iddiasını ne hakla ileri sürebilmektedirler, hayret doğrusu. Kendi bakış açına uymazsa Yüce Yaratıcıyı bile plandan vazgeçmekle suçlayabiliyor  bu bakış açısı...? Allah'ımızın eşsiz planı aksaksız devam ediyor...Bazılarının üzülmesine gerek yok! Yahudi şeriatı bozuldu...Doğru ! Bu yanlışı İsa'nın şeriatı- kuralları - tamamladı eksiklik giderildi...! Bu da doğru.Eksik olan :bu İsa şeriatının da Musa şeriatının sonu gibi bozulmadan, tahriften kurtulamadığıdır. Tevrat'ın bozulduğunu , isa ile yeni boyut kazandığını kabul eden , aynı şeyin kendi kitabının başına gelince onu düzelten , ona yeni boyutlar kazandıran İslam'a itiraz etmesi biraz düşündürücü! Olay şu: İncil'de bozuldu ve yerine Kur'an geldi. (Detaylar tek din İslam adlı dosyamız ve Misyoner- Hıristiyanlıkla ilgili dosyalarımız! )
Soru 2. Kutsal Kitap mantığı ile baktığımızda bizler Mesih’i kurtarıcı ve Rab olarak ayrıca yukarıda da dediğim gibi görünmeyen Allah’ın görüntüsü ve kelamı olarak kabul ediyoruz. Bunun dışında da biyolojik bir anlam katmadan oğlu diyoruz. Biyolojik anlam katmadan diyorum çünkü  Tanrı’nın bir insanla biyolojik bir ilişkiye girmesi inancımız gereği Tanrı’ya hakaret ve küfürdür. Ancak Kuran bizleri ve inancımızı aşağıdaki ayetlerde belirttiği gibi niteliyor. Sizce bizim inancımızda böyle bir bakış olmadığı halde her şeye gücü yeten Allah geçmiş tarihi ve inasanların ibabdetlerini bilmediği için yeni gönderdiğinde böyle bir açıklam yapma gereğinimi hissediyor?   Kuran şöyle diyor; Dediler ki: "Allah çocuk edindi!" Haşa! O, münezzehtir! O, müstağnidir! Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur! Yunus/68  Bir de: " Allah çocuk edindi." diyenleri uyarmak için. Keyf/4   "Rahman çocuk edindi." dediler. Meryem/88   Böyle iken dediler ki: "Rahman çocuk edindi." Allah bundan münezzehtir. Doğrusu (o çocuk dedikleri) sadece şerefli bir takım kullardır; Enbiya/26
Ayetlerde biyolojik çocuk ifadesi yok, bu bir. Ayrıca  hıristiyanlık dini literatüründe " oğul " ifadesi var. Onu Kur'an uydurmuyor , yetmedi Anne var (Koru bizi Meryem Annemiz...) Baba ise zaten var , asıl tanrı...! İsa'yı biyolojik oğul ilan eden zaten İncil'in bizzat kendisi: Yiyor,uyuyor, acı duyuyor, ölüyor...O Tanrı'nın- Dikkat Haşa Allah'ın değil, onu bize yumuşak geçiş yapmak isteyen misyonerler kullanıyor. -  gönderdiği melek olsa bunlar ona zaten zarar veremezdi. Eeee...! Onu insan -oğul-kelam karışımı hilkat garibesi yarı tanrı yarı kral - Krallık konusu ayrı bir konu. -  ilan eden bizzat Misyonerler. Veya şöyle soralım Sizin Bu İsa'nın fizyolojisi, onu oluşturan elementlerin yapısı ne idi... 2000 yıllık İsa'nızı da değiştirdiniz yani...İsa'yı biyolojik tanrı ilan eden kur'an değil bizzat İncil kaynaklı hıristiyan bakış açısıdır! Kur'an'a iftira etmeyiniz! Bu arada İsa için; "üçlü birliğin ikinci kişisi, Beden almış söz ( Yuhanna1:1), Hem tanrı hem insan (Kol.2:9), başlangıçta söz vardı, söz tanrıyla birlikteydi, ve söz insan olup aramızda yaşadı ( Yuhanna 1:, 14) "  ifadeleri bizzat sizin sitelerinizden alınan yorumlardır. Ayrıca bırakın oğulu, Baba (!) insanı yaratırken kendine benzer yarattı (Yar.1:26) diyen sizin siteleriniz dilli mi? Sizi anlıyom, misyonerlikte bi çok şeyi gizliyonuz ama bizde fena çalışmıyoz, hani...!
Soru 3. Tarih boyunca bilinirki İncil’I İsa değil esinleme yolu ile O’nun yaptıklarını görenler ve O’nun kurtarış müjdesini alanlar esinleme yoluyla yazmıştır. Ancak Kuran bize bunun aksini iddia ediyor yine soruyorum Her şeye gücü yeten Allah geçmişte kime ne verip vermediğini bilmemektemidir?   Ayetlere bakalım;   Allah o günde şöyle buyuracak: "Ey meryem oğlu İsa, sana ve anana olan nimetimi düşün; hani seni Cebrail ile destekledim,insanlarla hem beşikte hem de yetişkin iken konuşuyordun; sana yazı yazmayı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i  öğrettim...Maide/110 Sonra onların izleri üzerinde ardarda peygamberlerimizle izledik; arkasından meryem oğlu İsa'yı gönderdik, ona İncil'i verdik ve ona uyanların kalplerinde bir şefkat ve merhamet yarattık. Bir de rahipliği ki, onu onlar uydurdular, Biz onu üzerlerine yazmamıştık; ancak Allah'ın rızasını aramak için yaptılar, sonra da ona hakkıyla riayet etmediler. Biz de içlerinden iman etmiş olanlara mükafatlarını verdik, çokları ise yoldan çıkmış fasıklardır. Hadit/27
İslamî bakış açısı ve bunun kaynağı Kur'an, İncil'i Kur'an gibi Hz. isa'ya indirilmiş bir kutsal kitap kabul ederler. Kur'an'da bu meyanda bir çok ifadeler var! Ama sizler Kur'an'ın olayları bizzat sizin bakış açınıza göre , sizin mantığınız ile olayları yorumlamasını istiyorsunuz. Sizler Allah'ı sizin yaptığınız delalete şahid tutmak istiyorsunuz...! Bir de bu olmayınca Haşa kınıyor, O'na iftirada bulunuyorsunuz...! Bu arada İncil nası bi esinti ile yazılmışsa, okuyan grip oluyor, Detay; K. Mukaddes başlıklı yazıda!
Soru 4. Yine başka bir konu Üçlü birlikle ilgilidir bizler üçlü birliği Baba Oğul ve Kutsal Ruh olarak algılarken (ki bunun açılımı kesinlikle biyalojik kavramlarla ilgili değildir) Kuran nasıl olupta bizlerin Baba oğul ve Anne üçlemesine nandığımızdan bahseder.   Ve Allah şöyle buyurduğu zaman: "Ey Meryem oğlu İsa, sen misin o insanlara "Beni ve o anamı Allah yanında iki tanrı edinin." diyen?" ... Maide/116
 " Ey kutsal olan bakire Meryem. Bizi kutsa ve koru..."  türü ifadelerin anlamı ne peki? Kutsal oğul doğuranı biz mi ilah ediniyoruz... O karnında iken ilah taşıyan bir normal insan mı kabul ediliyor sizlerce... Peki kiliseleri - evleri süsleyen Meryem resim-heykelleri ne oluyor...? Onlar önünde ibadet durumunda yapılan hareketler neyi ifade ediyor...? Tarihte  var olan  " Berberâniyye " adlı  tarikatı Hz. Meryem'i tanrı ilan etmedi mi...? ( İbn-i Hazm : Fisâl )  Siz  kur'an'ı bize bırakın ve sizin pratikteki eylemlerinize bir daha bakınız lütfen.yaşayan dünyanızda Kutsal Ruh'tan eser yok. Cennetteki babanız, Kutsal İsa ve kutsal Meryem Ana!  BU ARADA İBADETHANELERİNDE HEYKEL BULUNDURANLARA, PUTPEREST DENMİYOR MU İDİ!  İsa (AS)'ın  putperestle le ilgili sözleri nedir acaba...?
           


    Meryem Ana'yı kutsal kabul etmiyorsanız bu heykeller niye? ( İsa heykelleri O'nu kutsal kabul ettiğinizin göstergesi di mi? )
   "İsa gibi ışık saçan, İsa gibi cehennemden kurtaran, Nur alan, başına İsa gibi taç konan, etrafını İsa gibi havarilerin sardığı, çocuklara gözüküp ilham veren, İsa ile beraber olan, ..." kilise de ne işi var kutsal olmayan kadının heykelinin. O'ndan neden yardım istersiniz dualarınızda:
                                                                  Meryem Ana Duaları
1-"
Ey Meryem'in lekesiz Kalbi, sana bugünkü dualarımı, eylemlerimi ve fedakarlıklarımı sunuyorum.
2-
Ey Meryem, ...ayaklarına kapanıyorum. Tüm benliğimi, varlığımı ellerine ve kalbine teslim ediyorum. Bu yeni günde, merhametli şefkatinle bende Oğlun Mesih İsa'nın hayatını yarat. Ey göklerin Kraliçesi, ... Amin.
3-Lekesiz Bakire, benim annem, Meryem,...Ey Kraliçem ve Kilise'nin Annesi, Mesih İsa'nın egemenliğinin dünyaya gelmesi için senin kutsal görevine sadakatle iştirak etmeme izin vermeni rica ediyorum.
4-Ey Lekesiz Bakire, ... Adalet aynası, tanrısal inayetin sevgisini bizde koru ki hıristiyan eğilimimizin başarmasında alçakgönüllü ve neşeli yaşayarak, Rab'bin dostluğundan ve analık tesellilerinden her zaman yararlanabilelim. Amin. 
5-Her zaman bakire anne, biz günahkarlara merhamet et.
6-Allah'ın Aziz Annesi, denenmede olan bizlerin yakarışlarını hor görme ve bizi her tehlikeden kurtar.
7-Aziz Bakire Meryem, daima birlik içinde kalmaları için ailelerimizi koru ve çocuklarımı­zın eğitimini kutsa.
8-Ey şefkatli bakire Meryem, sana sığınan, yardımını dileyen ve aracılığını isteyen hiç bir kimse­nin, senin yardımını görmeden geri çevrilmediğini hatırla. Bundan cesaret alarak sana koşuyorum. Ey Mesih İsa'nın annesi ve benim şefkatli Annem, sana geliyorum ve günahlarım yüzünden çektiğim acılarla ayaklarına kapanıyorum. Ey kurtarıcımız Mesih'in annesi, dualarımı reddetme, onları dinle ve kabul et. Amin.
9-Sağ ol Kraliçe, merhametli annemiz, hayatımız, aşkımız ve ümidimiz sensin. Bizler cennetten kovulmuş olan Havva'nın evlatları, sana yalvarıyoruz. Bu dünyada gözyaşı dökerek ve sızlanarak seni hasretle özlüyoruz. Bizim için şefaatte bulunan annemiz, merhametli gözlerini bize çevir.
10-
Tanrım, ...bizleri, annemiz Meryem Ana aracılığıyla, bu dünyada günahtan ve ebedi ölümden kurtar. Amin.
11-Ey Mesih İsa'nın annesi ve benim şefkatli Annem, sana geliyor ve günahlarım yüzünden çektiğim acılarla ayaklarına kapanıyorum. Ey kurtarıcımız Mesih İsa'nın Annesi, dualarımı reddetme, onları dinle ve kabul et. Amin.

              

                           
 Collyridiens diye adlandırılan, dördüncü asırda Arabistan'da doğup sonra kaybolan bir Hristiyan cemaati, tekerlekli bir taht üzerinde Meryem'i tazim ediyor, ona pastalar takdim ediyorlardı. Tamamen kadınlara mahsus, Meryem'e ait geniş bir ibadet merasimi vardı. (Duchesne, Historie ancienne de Eglise, II. 622'den Masson, Le Coran et la revelation Judeochreteenne 193-94 )
   Wellhausen'e göre Uzzâ (Venüs yıldızı), Suriyeli Hristiyanlara göre göğün kraliçesi idi. Müşrik iken Uzzâ'ya tapmış olanlar, Hristiyan olduktan sonra onu, tanrıça Meryem şekline soktular ve Meryem'e çörek sunarak 'Uzzâ ibadetini Meryem ibadeti şekline dönüştürdüler.
( Wellhausen, Reste Arabischen Heldentums, Leipzig, 1927'den İbn el-Kalbî, Kitab al-Asnam, Çev. Beyza Düşüngen, Ankara, 1969 Putlar Kitabı, s. 70, n. 131'de mütercimin notu.)
   Daha 2. asırda St. İrenée "Bid'atlara Reddiye" kitabında Ophites'lerin Rûhu "İlk Kadın" yahut "Yaşayanların Anası" ile karıştırarak, bunun Mesih'i doğurduğunu iddia ettiklerine dikkati çeker. Birkaç sene sonra Origéne ("Yuhanna İncilinin Şerhi" adlı eserinde), özellikle ébionites muhitlerde mâruf olan ve İsa'nın annesini "Ruhu'l-kudüs" ile aynı sayan bir "İbranîler İncili'ni zikreder (Aramicede rûh mânâsına gelen ruha kelimesi müennestir). Aphraates nezdinde, birkaç anlama gelebilecek, şöyle tuhaf bir formül vardır: O der ki: "(Dindar) İnsan, babası, olan Allah'ı ve anası olan Ruhu'l-kudüs'ü sever ve ibadet eder."  ( Masson, I, 94. Referanslar için oraya bkz.)
  
 İmparator Justinien kanunlarından birinde Meryem'in, imparatorluk hâmiyesi olduğu kabul edilmiştir.(H. Atay, Kur'ân'a Göre İman Esasları, Ankara, 1961. s. 40 n. 132. Müellif, orada bu konuyla ilgili başka bilgiler de vermekte, kaynakları arasında Encycl. Americana, Vol, XVIII, p. 347, New York. 1957; Encyc. Britannica. Vol, XIV, p. 1000, 1953 baskısını saymaktadır.)
   Blachere'e göre, Kur'ân'ın Meryem'in tanrılaştırılmasından bahsetmesinin sebebi, şark Hristiyanlığı tarafından Meryem'e tanınan büyük yerde aranmalıdır.( Blachere, Le Coran (Traductlon selon un essai de reclassement des Sourates), Paris, 1949-1951. III, 1133-1134, n. 77.)
  
Coredemptrice (Tanrının, insanların günahına kefaret olarak kendisini fedâ etmesine ortak olan), Mére de Dieu (Tanrının annesi) telakkileri, diğer taraftan fiilî marianisme (Meryemperestlik) ki, İslâm nazarında Allah'a mahsus olan tazimin, kısmî bir ihlâlini teşkil eder. Nihayet İslâm, Arap müşriklerine çok yakın olan ve bazı şark mezheplerinde görülen Meryem'e tapmaya (Mariolâtrie) karşı vaziyet almalıydı. ( Schuon, De l'Unite' transcendante des Religions, Paris, 1968, s. 38.)
  
 Katolik Hristiyanlık "Meryem'e yöneltilen duaları Tanrının kabul edeceğini" ikrar eder.( Introduction â la Foi Catholique, Paris, 1968, s. 599.)
  
 "Kilise, bütünüyle Meryem'i takdise inanır ve açıkça kabul eder ki Meryem, ruh ve beden olarak dirilmiştir. Halbuki öbür ölüler hakkında, sadece dirileceklerini söyleriz." Keza Hz. İsa gibi, Meryem'in de dünyada hazır ve icraatta bulunan olduğu ifade olunur ve onun göğe çıktığı akidesi (assomption) üzerinde durulur.(Aynı eser, s. 600. ) Nitekim bugün bir bayram halinde kutlanır.
   Günümüz Katolik inancının bile Meryem'e verdiği "Tanrının Annesi" (Theotokos: Bu vasıf, 431'de toplanan Efes konsilinde kabul edilmiş olup, halen kullanılmaktadır.)  (
Inroduction à la Foi Catholique, s. 113.)  lakabı, duaları ona yöneltme, onu ruh ve bedeniyle diri saymak, dünyada hazır ve icraat yapan bir sıfatlar vermek, İslâm nazarında Ulûhiyyet sıfatlarının kısmen tanınmış olması için, yeterli sebeb teşkil eder. İlâh (Tanrı) ibadetin kendisine yöneltildiği varlık demektir. Bu şartlar altında, Hristiyanların Meryem'i bir anlamda tanrılaştırdıkları söylenebilir...Onun heykelinin bile karşısına geçip, takdimlerde bulunmak, huşû ile eğilerek ona dua etmek ve ondan, ancak Allah'ın yapabileceği şeyleri istemek, onun tanrılaştırmaktan başka bir şey değildir. Maide sûresi 5/ 116 âyette Mesih ve Meryem'in Hristiyanlarca tanrı sayıldığını belirtir. Meryem'in tanrılaştırılması başka, teslise dahil edilmesi çok daha başka bir şeydir. Kur'ân nazarında tevhid, her türlü şaibeden uzak, halis ve arınmış olmalıdır. Dolayısı ile İslam tevhid akidesine göre Meryem'de Hristiyanlarca ilah kabul edilmiş ve hala edilmektedir. Ama günümüzde putlara taptıklarının bile farkında olmayan Hristiyanların bu tevhit- Tek Allah - inancını anlamalarını beklemek hayal olur! (Kaynak: Prof. Dr. Suat YILDIRIM: Yeni Ümit, 27. Sayı )

   " Meryem Ana tapınması, en tipik hristiyan niteliklerini etkileyici sembollerle öne çıkartılarak bir taraftan iyilikseverlik ve merhametlilik, sefkat ve acıma hislerini galeyana getirmekte; diger taraftan da,Meryem yoluyla İsa'ya,İsa sayesinde de Tanrıya ulasılabilecegi fikri telkin edilmektedir."  ( Boyer M.F. The Cult of Virgin : Offerings, Ornaments and Festivals London-2000 syf. 62-63)
   " Meryem Ana tapınmasının dayandıgı temel anlayıs da, Tanrısal Analıktır.Meryem'i en çok kutsal kılan, Tanrıya annelik etmis olması, merhametiyle insana sefaat hissini üstlenmis olmasıdır. Meryem Ana ilahiyatı da, sadece, bu Tanrısal Annelik sıfatı üzerine kurulmustur. Katolik kiliselerinde Meryem Ana tapınması, Tanrı gibi (sa'yı da daha yüce fakat daha geride kılmıs,inanan ile Tanrı arasına İsa'dan önce Meryem Ana da girmistir. (  Pelikan J.J. The Byzantine Apologia for Icons Princeton-1990 syf 20 )              - Detay:  ORTA ÇAGIN HRSTYANLIK ÖGRETSNDE MERYEM ANA YÜCELTMES, Dr. Kürsat Haldun AKALIN: Atatürk Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi, sayı: 27, Erzurum, 2007 -
                           BU DA BİR  HRİSTİYANIN AÇIK İTİRAFI - KENDİ İÇ SORUNLARI KENDİLERİNİ İLGİLENDİRİR! -

           
Soru5. Kuranın diğer bir saptamasına göre haham ve rahiplere gidildiği yani ruhban sınıfı meselesidir; Oysaki bu tür düşünce veya inanç uygulamaları sadece 3. yüzyıl sonrası Mesih inancının kurumlaşması ve devlet dini oluşu ile inanca girmiştir. Çünkü bu andan itibaren insanlar kutsal kitapa değil geleneklere yönelmiştir. O zaman şunu soruyorum Allah bizlerin tam olarak neye inandığımızı bilmemekte midir?   Onlar, Allah'ı bırakıp hahamlarını ve rahiplerini, bir de meryem oğlu Mesih'i rabler edindiler. Oysa ki, hepsi ancak bir ilaha ibadet etmekle emrolunmuşlardı ki, O'ndan başka hiçbir ilah yoktur; O, onların ortak koştukları herşeyden münezzehtir. Tevbe/31
Kendiniz ifade ediyorsunuz. III. yy.'da inanç olmaya başladı ve  hala devam ediyor diye, E Kuran'da daha sonra geldiğine göre bu inancınızı eleştirmeyecek mi...Hemi sizde böyle ara ara yeni inanç esaslarının olması doğal mı? Neyse, Kur'an'da pratikte olanı eleştiriyor. İslam'ın bozulmamış incil ve Hıristiyan inancı ile sorunu yok. Sorun zaten iznik konsülü ve III. yy ile başladı da ( 325 İZNİK KONSÜLÜ VE DÖNEMİN İMPARATORU KONSTANTİN'İN  OYUNLARI... ) bu konu da yoksa sizler Kur'an ile aynı düzeye mi geldiniz...! İnşallah diyelim! Ama ortada pratik var. Katolik- Ortodosk olan hıristiyanlarda - ki Hıristiyanların %80-90 küsürünü teşkil eder !- hala ruhbanlık sınıfı devam eder. Protestanlar da ise zaten fikir birliği yok, onlar da param parça. Sizler küçük bir klık-akım olabilirsiniz - belki, hiç zannetmiyoz ama - Sizler ruhbanlık sınıfına karşı olabilirsiniz...Ve bu konuda Kur'an'a yaklaşmış iseniz ne mutlu size ...O zaman Kur'an ile beraber asıl çoğunluğu - hatta ezici çoğunluğu - oluşturan  ruhbanlık sınıfına karşı  beraber  mücadele edelim. Kur'an'da öyle demiyor mu zaten . "Ey ehli kitap gelin tek kelimede buluşalım.Allah tektir diyelim..."   E Hadi...!
     Ama sakın Hıristiyanlık dünyasında var ve tek otorite olan "  ruhbanlık sınıfı yoktur " iddiasında bulunmayın , gülünç olur!
 
   SON BİR TEKLİF: BUYURUN BİZİM HZ. İSA ( AS) 'A GÖSTERDİĞİMİZ SEVGİ SAYGIYI SİZDE ...HATTA VAZGEÇTİM YARISINI DA BİZİM PEYGAMBERİMİZE GÖSTERİNİZ. BİZ İSA'YI RET ETSEK İSLAM'DAN ÇIKARIZ ! SİZLERDE HZ. MUHAMMED'E HAKARET EDENLERİ - DİKKAT  SEVMEYENLERİ DEĞİL !- DİNDEN DE ÇIKARMAYIN , AZARLAYIN YETER !  ... 
    TABII  YAZIYA  JOHN SHELBY SPONG GIBI TESLiS YERiNE TEK BIR TANRIYA INANAN  HIRİSTİYANLARIN GORÜŞLERİNİ DE EKLEYEBİLİRDİK AMA O ZAMAN KONU DAĞILIRDI...!



                                             "İslam'ın tanrısı put" diyen densize cevap: Tıklayınız
                                                         

 
                                                                    Kitap Tanıtım
                                       seckinyayinlari.com
Giriş
Hıristiyanlığın ve  Hıristiyanların genel kabulüne göre Yeni Ahit (Kitabı Mukaddes) kitapları ilahi esinle yazılmış kutsal metinlerdir, kimisi doğrudan Allah’ın vahyi (veya ilhamı) ile kimisi de yönlendirmesiyle bu metinlerin yazıldığını savunmaktadır; her halükarda onların inancına göre bunlar kutsal metinlerdir, kutsal kişilerce yazılmışlardır ve değiştirilmeden bizlere ulaştırılmışlardır, dolayısı ile Hazreti İsa’nın hayatını, tebliğini ve Hıristiyan inancının temellerini içermektedirler...
Evet, özellikle 4 İncilin Hz. İsa’nın hayatını ve müjdesini aktarma iddiası Hıristiyanlığın temelidir; onların yaklaşımına göre Hz. İsa’nın hayatı ve onun tebliği (Hıristiyanlık) incil yazarlarınca kaleme geçirilmiş ve bize aktarılmıştır, yani onlara göre bizatihi vahiy olan Hz. İsa’nın hayatı ufak-tefek farklar da olsa, bir resmi tamamlayan değişik parçalar gibi bir bütün halinde bize ulaştırılmıştır...
İslam’a, Kuran’a ve Müslümanların inancına göre ise (tıpkı Kuran-ı Kerim gibi) İncil, Hz. İsa’ya Allah tarafından vahyedilen kitaptır, bu kitap sözlü veya yazılı farketmez ancak ne Hz. İsa’nın yazdığı, ne Havarilerin derlediği, ne de bir başka elçinin (resulün) veya insanın yazdığı bir kitap / vahiy değildir, doğrudan Allah Kelamı’dır, yani insan (beşer) ürünü değil ilahi vahiydir, bu bağlamda içinde çelişki barındırması da söz konusu olamaz...
Görüleceği üzere Hıristiyanlarla Müslümanların, Hıristiyanlık ile İslam’ın Hz. İsa ve İncil anlayışları bazı temel farklar içermektedir, öncelikle Kuran’ın “İncil” kavramıyla kastettiği şeyle Kitabı Mukaddes’in ve Hıristiyanların (genel olarak) “İncil” kavramına yüklediği anlam birbirinden farklı hatta taban tabana zıttır, dolayısı ile öncelikle kavramsal tahrifata değinmek gerekmektedir...
Eldeki Kitabı Mukaddes’te “incil” kelimesi birçok yerde geçer ve buna “müjde, Hz. İsa’nın hayatı” gibi anlamlar verilmiştir, fakat konuyu detaylıca incelediğimizde birçok incilden söz edildiğini görürüz ve bu kelimeyi salt “müjde” olarak açıklamanın yeterli olmadığı sonucuyla karşılaşırız, üstelik bazı ayetler Kuran-ı Kerim’in bahsettiği “İncil” kavramıyla örtüşmektedir...
Mesela bazı Yeni Ahit ayetlerinde Allah’ın İncili’nden, Hz. İsa’nın İncil tebliğinden söz edilmektedir; demek ki Hz. İsa Allah’ın İncili’ni, yani kendisine olan vahyini tebliğ etmiştir... Bu kitabın ve tebliğin doğrudan yazıya geçirildiğine dair elimizde bir bilgi yok, kısa tebliğ döneminde Hz. İsa bu kitabı (vahyi, tebliği) muhtemelen yazdırmamış olabilir, dolayısı ile belki de Allah’ın Hz. İsa’ya vahyi olan İncil kitabı hiç yazıya geçmemiş de olabilir...
Öte yandan, Hz. İsa’nın hayatını ve tebliğini anlatma iddiasında olan (eldeki 4 İncilin dışında) pek çok incil yazıldı, fakat bu incillerin hiçbiri (Yeni Ahit dahil) Hz. İsa’nın hayatını ve tebliğini (yani vahyi) olduğu gibi, tüm bütünlüğüyle yansıtabilme niteliğine sahip değildir...
Evet, Hıristiyanlığın temel iddiası Yeni Ahit’in (4 İncilin) Hz. İsa’nın hayatını bize bildirdiği iddiasıdır; halbuki eldeki kitaplara baktığımızda birbirinden farklı, birçok yerde çelişkili, kabul edilmesi mümkün olmayan ve tutarsız rivayet derlemeleriyle karşılaşmaktayız, yani Hz. İsa’nın hayatının gerçekte nasıl olduğunu bu kaynaktan tam anlamıyla öğrenebilmek mümkün değildir...
Bu sebeple Hıristiyanlığın temel iddiası en baştan çökmektedir; maalesef günümüzde eldeki inciller Hz. İsa’nın hayatını ve tebliğini tutarlı bir şekilde yansıtmaktan uzaktır, çünkü rivayetler birbiriyle tutarsızdır, dolayısı ile bırakın ilahi vahyi, güvenilir bir bilgiyle yazıldıkları dahi iddia edilemez...
Ayrıca, konu üzerinde birçok araştırma yapıldığından ve karşılaşılan gerçekler inkar edilemez denli açık ve belirgin olduğundan bazı Hıristiyanlar bu durumu, 4 kişinin aynı konuyu farklı bakış açılarından anlatmaları şeklinde yorumlamakta, aradaki farkların önemsiz olduğunu, öğretiyi (tebliği) değiştirecek çapta bulunmadığını, hatta Kitabı Mukaddes kitaplarının hiçbir şekilde değişikliğe (tahrife) uğramadan bize ulaştırıldığını vs iddia etmektedir...
Halbuki en basit bir örnek olarak şunu belirtmek gerekir ki, birisine “Allah’ın oğlu” demekle “İnsanoğlu” demek arasında “Allah vardır” demekle “Allah yoktur” demek arasındaki fark gibi çok büyük bir fark söz konusudur...
Yani Hz. İsa’nın bizatihi bir tanrı mı yoksa bir elçi (peygamber) mi olduğu konusu hem bu dinin temeli hem de en büyük bunalımlarından birisidir ve bu soruya verilecek cevap karşımıza iki farklı din çıkaracaktır; biri tevhid diğeri şirk... Dolayısı ile bu farklar evet çok önemlidir ve evet çok anlamlıdır...
Elimdeki Kitabı Mukaddes’in “..Sen İnsanoğluna iman ediyor musun?” içerikli Yuhanna İncili’nin 9. bölüm 35. ayetinin dipnotunda aynen şunlar yazmaktadır: “Birçok eski metinlerde “Allah’ın Oğluna” yazılmıştır.”; demek ki birileri onu tanrı olarak algılıyor veya algılatmak istiyordu... Aynı durum, Markos İncili’nin başındaki “Allah’ın Oğlu” (İsa Mesih) tabiri için de geçerlidir, bu ifade eski yazmaların bir bölümünde yoktur…
(Eğer Kitabı Mukaddes’in tercümelerini karşılaştırırsanız; günümüzde bile -hâlâ- gerekli özen gösterilmemektedir, varın o zamanlar ehil olmayan ellerde nasıl değişikliklere maruz kalabileceğini siz düşünün; Yeni Ahit’teki birçok Eski Ahit metninin aslından farklı şekilde yazıldığını ve manalandırıldığını da unutmayın)
Yine bu bağlamda Hz. İsa’nın sadece bir elçi mi yoksa bir tanrı mı olduğuna dair örnekler eldeki incillerden çıkarılabilmektedir, dolayısı ile aslında Hz. İsa gerçekte kimdi, asıl tebliği neydi gibi soruların cevabını Yeni Ahit’te bulabilmek mümkün değildir; yani arayan onun elçiliğine dair kanıtlar da bulur, tanrılığına dair de, bu durumda asıl gerçeği bulabilmek imkansızdır…
Kolayca anlaşılacağı üzere, Hıristiyanlığın temel iddiası olan “Yeni Ahit’in Hz. İsa’nın hayatını ve tebliğini anlattığı” savı gerçekçi değildir... Kuran-ı Kerim gibi bir başka ilahi kaynak olmadan da asıl Hz. İsa’yı ve tebliğini öğrenebilmek mümkün değildir...
Öncelikle, Kilisenin kabul veya red ettiği incilleri biz de aynı şekilde nitelemek zorunda değiliz, yani “4 İncil güvenilirdir diğerleri değildir” şeklindeki bir kabul sadece Kiliseyi ve mensuplarını bağlar, birçok araştırmacıya göre 4 İncil de güvenilir değildir... Bu durumda sorulacak ilk sorulardan birisi şudur; neden birden çok incil? Ve neden hiçbir incil bir diğerini tutmuyor?.. (aynı incilin en eski yazmaları bile birbirini tutmamaktadır)
Kilisenin onayladığı eldeki 4 İncilde birbirinden farklı rivayetler yer almaktadır, yani mesela Matta’da bulunan Yuhanna’da bulunmayan veya Luka’da bulunup Markos’ta yer almayan rivayetler söz konusudur, bu durumda eldeki hiçbir incil Hz. İsa’nın hayatını tam olarak yansıtabilme niteliğine sahip değildir ve olamaz...
Bu da aslında doğaldır, çünkü bu inciller belirli amaçlarla yazılmışlardır, iddiaları Hz. İsa’nın hayatını anlatmak olsa da kendi görüşlerine göre olan bir hayat veya rivayetler derlemesidir bu... Ayrıca, Luka İncili’nin başında da belirtildiği üzere o dönemde pek çok incil yazılmıştır...
Peki tüm bu incilleri kimler yazmıştır, ne zaman yazmıştır, niçin yazmıştır, kimler temize çekmiş ve bize ulaştırmıştır, bunu nasıl yapmışlardır gibi temel sorular cevapsızdır; yani evet iddia bu incillerin adı geçen yazarlarca yazıldığıdır, peki bunun kanıtı nedir? Bu yazarlardan ve hatta Hz. İsa’dan bu rivayetleri bize ulaştıran bir senet zinciri mevcut mudur (örneğin Müslümanların Hadis ilminde olduğu gibi)? Kesinlikle mevcut değildir...
Bu durumda mesela Matta İncili’ni Havari Matta’nın veya Yuhanna İncili’ni Havari Yuhanna’nın yazdığından nasıl emin olabileceğiz? Üstelik ortada Havariler’e atfedilen pek çok sahte incil de varken? Hatta Matta ve Yuhanna diye birer Havari olduğundan emin olabilir miyiz? Çünkü eldeki incillerde Havariler’in adları bile farklı farklıdır...
Bu incillerdeki diğer hata ve tutarsızlıkları bir yana bırakarak, sadece ikisinin aynı anda yaşadıkları olayları anlatışlarına bakarak dahi eldeki Matta ve Yuhanna İncillerinden birinin veya her ikisinin bu Havariler’e ait olmadığını ispatlamak mümkündür, çünkü Havariler’in yalan söylediğini veya yanlış aktardığını kabul etmek imana ve akla ters olacağından, aynı konulardaki yani bizatihi şahit olup birlikte bulundukları (bulunmaları gereken) olaylarla ilgili verdikleri bilgilerdeki farklılık hatta çelişkiler yazarlardan birinin veya her ikisinin Havari olmadığını ispatlamaktadır…
Öteki kanıtlar da göstermektedir ki bu İnciller, diğer pek çok sahte incil gibi Havariler’e atfedilen incillerdendir ve dolayısı ile tüm Yeni Ahit’i de güvenilmez yapmaktadırlar; ve yine bu durum Kilisenin temel öğretilerini ve hatta diğer tüm Hıristiyan mezheplerinin temel çıkış noktalarını da geçersiz kılmaktadır, dolayısı ile temel birçok iddialarını da ortadan kaldırmaktadır...
Evet, ortada çok büyük bir sorun vardır ve Hıristiyanlar bu sorunla yüzleşmek durumundadır, artık bu kadar savsaklamak, olur-olmaz cevaplar vermek zamanı çoktan geçmiştir, herkes kişisel olarak sorumludur, hele Hıristiyan (hatta tüm Ehli Kitap) din adamları daha da sorumludur, hakikati (katıksız gerçeği) bulmalı ve hayatlarına da yansıtmalıdırlar...
Bu küçük kitap, diğer pek çok örneği gibi Hıristiyanlığın temel iddialarını geçersiz kılmakta, İncil’in ve incillerin tahrif edildiğini belgelemekte, Ehli Kitab’a ait kutsal metinlerin pek çok çelişki ve tutarsızlık barındırdığını ispatlamaktadır... Amaç asla onların inancını karalamak değil hakikati dile getirmek ve İslam’a yönelik haksız iddia ve iftiralara özlü bir cevap vermektir...
Buna verilecek karşı cevap ise hep yapılageldiği üzere İslam’ı, kitabını veya elçisini karalamak, Müslümanları suçlamak vs değildir, her iddiaya (varsa) cevap vermektir, konuyu saptırmak değil... Yoksa “tamam Kitabı Mukaddes şöyle böyle ama Kuran da şöyle şöyle vs” demek cevap değil, hakikati tasdik etmektir; yani bizatihi verecek cevabı olmadığını itiraf edip karşı tarafı suçlama (saçma, anlamsız) tavrını sergilemektir. Bu ise sonucu değiştirmez, sadece bunu yapan kişiyi hakikatten uzak kılar; akıllı insan ise kendi zararına olan şeyi bile bile yapmaz, hele imanlı insan asla hakikate sırtını dönmez...
Bir başka deyişle, kendi inancını savunmak için başka bir inancı karalamak abesle iştigaldir, boş iştir... Yani hakikati gizlemek için aydınlıkla savaşmak, güneşi balçıkla sıvamaya kalkmak gereksiz ve sonuçsuz bir davranıştır; Hz. İsa’nın da inananlarından böyle bir şey istediğini (veya isteyebileceğini) hiç kimse iddia edemez... Öyleyse hakikati karalamak yerine ona yöneliniz, böylece gerçek Hz. İsa tebliğine ulaşınız...
Her peygamber Allah’ın elçisidir ve Allah’ın dinini (yani İslam’ı) tebliğ etmiştir, siz İslam’ı benimsemekle Hz. İsa’nın ve diğer tüm elçilerin tebliğini benimsemiş olacaksınız... Evet, gerçek Hz. İsa tebliği, Paul veya diğer kilise adamlarının aykırı yorumları değil...
Kitabı Mukaddes Değişti mi?
Önce Hıristiyanların “Eski Ahit” dedikleri Yahudi kutsal metinlerini değerlendirelim:
Hz. Musa’ya atfedilen ilk 5 kitap (Tevrat) bölümünde aynı konuda birbirinden farklı rivayetler mevcuttur, metin incelemeleri de bu kitapların değişik dönemlerde ve değişik kişilerce derlendiğini açıkça ortaya koymaktadır, üstelik son bölümde Hz. Musa’nın ölümü ve daha sonraki olaylar anlatılmaktadır ki elbette bu bölümler hep sonradan eklenmedir... Yani Hz. Musa’nın tebliğ ettiği, Allah’ın vahyi olan Tevrat sonradan tahrif edilmiştir, pek çok değişikliğe maruz bırakılmıştır, sonradan eklemeler yapılmıştır...
Hz. Davud’a atfedilen Mezmurlar (Zebur) bölümünde ise ondan başka kimselere ait olan bölümler de vardır, üstelik yüzyıllar sonra gerçekleşen Sürgün olayından da söz edilmektedir; yani Zebur da tahrif edilmiştir, sonradan eklemeler yapılmıştır, çeşitli metinler derlenerek Hz. Davud’a atfedilmiştir...
Peygamberlere atfedilen diğer kitaplar ve bölümler de birçok çelişki içermekte, kabul edilemez rivayetler barındırmakta, tahrif edildiklerini yani değiştirildiklerini belgeleyen apaçık deliller bulundurmaktadır... (mesela, koskoca Eski Ahit’te ahiretten söz edilmemesi oldukça tuhaf değil midir?)
Sonuçta, Hıristiyanların da kutsal saydığı Yahudi kutsal metinleri hem çelişki hem tahrifat içermektedir; bu elbette onları hepten değersiz veya güvenilmez yapmaz fakat ilahilik niteliğini ortadan kaldırır, beşerilik niteliğini ön plana çıkarır... Gerçek Hz. Musa, Hz. Davud ve diğer peygamber tebliğlerini tam anlamıyla yansıtamaz kılar ve bunun için başka bir ilahi kaynağı gerektirir; dolayısı ile Yahudiler de Hıristiyanlar da diğer din mensupları da son ilahi vahiy olan Kuran’a ve İslam’a yönelmelidirler...
Hz. İsa’nın tebliği olan İncil’e gelince, genel olarak Hıristiyanlar zaten böyle bir kitabın varlığını kabul etmez, eldeki inciller ise birbiriyle çelişkilidir, dolayısı ile bunlar da tahrifata uğramıştır...
Öte yandan Yeni Ahit, Yahudi kutsal metinlerinin bu durumunu düzeltmez, hatta genel konu Hz. İsa ve tebliği olduğundan onunla ilgi kurulan bazı yerler hariç eski elçilerden ve tebliğlerinden, onlara atfedilen iftiralardan vs neredeyse hiç söz edilmez... Yani Hıristiyanlar Hz. İsa’dan önceki elçileri ve tebliğleri öğrenmek için Yahudi kutsal metinlerine muhtaçtırlar, üstelik Yeni Ahit neredeyse hiç Tevrat gibi yasalar da içermez..

 
            

3 Ocak 2012 Salı

Bir Hristiyana Cevaplar

Sual: Bir hıristiyanın ekteki sorularına cevap verir misiniz? CEVAP Bu Hıristiyan (1914’de kıyamet kopacak) diyen Amerikalı C. Russell’in kurduğu hıristiyan mezhebine mensuptur. Russelciler, böyle suallerle zihinleri bulandırmak istiyorlar. Fakat, dinini bilen hiçbir müslüman hıristiyan olmaz. Dinden habersiz kimseler, herhangi bir dine girebilirler. Bunun için (Müslüman cahil kalınca, Hıristiyan da, ilim sahibi olunca dinini terk eder) sözü meşhurdur. Russelci hıristiyan soruyor: Sual: 1- Hakiki din İslam ise, hangi mezhebidir? Hakiki din nasıl anlaşılır, meyveleri nelerdir? CEVAP Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: (Allah indinde hak din ancak İslam’dır.) [Al-i İmran 19] (Sizin için din olarak İslam’ı beğendim.) [Maide 3] (Kim İslam’dan başka din ararsa, bilsin ki, bulduğu din asla kabul edilmeyecektir.) [Al-i İmran 85] İslam mezheplerinin iman hususunda hiçbiri diğerinden farklı değildir. Hepsi de Amentüdeki iman esaslarını bildirirler. Hazret-i Âdem’den beri gelen bütün peygamberler de aynı imanı bildirmişlerdi: (De ki, biz "Allah’a, size indirdiğine, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve Yakub oğullarına indirilen, Musa, İsa ve diğer peygamberlere Rableri tarafından verilene iman ettik. Onları birbirinden ayırt etmeyiz.) [Al-i İmran 84] Her peygamber, Allah’a, meleklere, peygamberlere, kitaplara, öldükten sonra dirilmeye, Cennete, Cehenneme inanmayı bildirdi. Aralarında hiç fark yoktu. Fark olursa -hâşâ- Allah’ın bildirdiğinde tenakuz olur. Amele ait bilgilerde, insanların istifadesi için değişiklikler yapılmıştır. Mesela içyağı Hazret-i Musa zamanında haram iken, Hazret-i İsa zamanında helal edilmiştir. Hazret-i Âdem zamanında evlenmeler de, daha sonrakilerden farklıydı. Aynen peygamberlerin getirdiği şeriatlarda olduğu gibi, İslam mezheplerinin de rahmet olduğu hadis-i şerifle bildirilmiştir. Onun için mezheplerin hepsi de Cennete girecektir. Hatta kâfir olmamış, sapık mezhepsizlerin bile, günahları kadar Cehennemde cezalarını çektikten sonra Cennete gidecekleri hadis-i şerifle bildirilmiştir. Hakiki dinin meyvesi, dine uyanların dünyada huzuru, ahirette sonsuz saadete kavuşmasıdır. Dine uyan müslüman rahata kavuşur. Bugün İslam âlemindeki insanlar, huzursuzsa, dine uymadıklarının alametidir. Russelci soruyor: Sual: 2- Allah’ın hakiki kitabı nasıl tespit edilir? Allah’ın maksadı nedir? CEVAP Allah’ın kitabında tenakuz olmaz. Allahü teâlâ buyuruyor ki: (Eğer Kur'an, Allah’tan başkasından gelmiş olsaydı, içinde pek çok tutarsızlık bulunurdu.) [Nisa 82] Bugünkü İncillerde pek çok tenakuzlar vardır. Bu da, insan eliyle yazılmış olduğunu ispat eder. Halbuki Kur'an-ı kerimin hepsi Allah kelamıdır. İkinci önemli husus, nasıl insan, bir karınca bile yaratamıyorsa, Kur'an-ı kerimin bir cümlesini meydana getiremez. 14 asırdan beri de, benzeri yazılamadı. (Eğer kulumuza [peygambere] indirdiğimizden [Kur'anın Allah’tan geldiğinden] bir şüpheniz varsa, iddianızda doğru iseniz, Allah’tan gayri şahitlerinizi [putlarınızı, bilginlerinizi] de yardıma çağırıp, haydi onun benzeri bir sure meydana getirin! Bunu yapamazsınız, asla yapamayacaksınız da.) [Bekara 23,24] (Bu Kur'anın bir benzerini ortaya koymak üzere insanlar ve cinler toplanıp, birbirine destek de olsalar, yemin olsun ki yine de benzerini ortaya koyamazlar.) [İsra 88] Üçüncü husus ise, Kur'an-ı kerim hiç değiştirilemez. İşte âyet-i kerimeler: (Kur'anı biz indirdik, elbette yine onu biz koruyacağız.) [Hicr 9] (Allah’ın kelamını [Kur'an-ı kerimi] kimse değiştiremez.) [Enam 115] Allah’ın maksadı şu: Kur'an-ı kerimde insanları ve cinleri, kulluk etmeleri için yarattığını bildirmektedir. (Zariyat 56) Russelci soruyor: Sual: 3- Hakiki peygamberi nasıl bilebiliriz? CEVAP Bir peygamber mucizeleri ile bilinir. Mucize, peygamberim diyenin, doğru söylediğini bildiren alamettir. Mucizenin şartlarından beşi şöyle: 1) Harika olmalı. 2) Aynı şeyi başkası yapamamalı. 3) İstenilen zamanda hasıl olmalı. 4) İsteyip de hasıl olan mucize, kendini yalanlamamalı. Mesela, şu hayvan ile konuşacağım, deyince, hayvan, Bu yalancıdır derse, mucize olmaz. 5) Mucize, peygamber olduğunu söylemeden önce hasıl olmamalı. İsa aleyhisselamın beşikte konuşması, Muhammed aleyhisselamın, çocuk iken başının üstünde bulut bulunması, ağaçların, taşların kendisine selam vermesi gibi, önceden hasıl olan harikalar, mucize değildi. Keramet idi. Bunlara İrhas denir. Bu harikalar, peygamberliklerini bildirdikten sonra görülürse, Mucize denir. Hazret-i Musa zamanında sihir ilerlemiş, sihirbazın ipi yılan gibi görünüyordu. Musa aleyhisselamın asası gerçek bir yılan olup sihirbazların yılan gibi görünen iplerini yutmuştu. Sihirbazlar da bunun mucize olduğunu anlayıp iman etmişlerdi. Hazret-i İsa zamanında tıp ileri idi. Her hastalığa ilaç bulunuyordu. Hazret-i İsa’ya, körleri iyileştirme, ölüleri diriltme mucizesi verilmişti. Buna rağmen inanan az olmuştu. Hazret-i Muhammed zamanında, şiir fesahat ve belagat sanatları çok ilerlemişti. Allahü teâlâ da; her milletin kıymet verdiği şeylerde mucizeler gönderdiği için, Muhammed aleyhisselama da benzeri yazılamayacak olan bir kitap gönderdi. Bir çok edipler, bunun insan sözü olmadığını anlayıp iman ettiler. Hazret-i Muhammed ümmi idi. Kimseden bir şey okumamış, öğrenmemiş, hiçbir şey yazmamıştı. Allahü teâlâ buyuruyor ki: [(Ey Peygamberim] Sen [Kur'an gelmeden] önce bir kitaptan okumuş ve elinle onu yazmış değildin. Eğer öyle olsaydı müşrikler [Kur'an-ı kerimi, başkasından öğrenmiş veya önceki semavi kitaplardan almış] derlerdi.) [Ankebut 48] (Allah, Peygamberini, hidayet ve hak din ile gönderdi. İslam dinini, diğer dinler üzerine üstün kıldı. [Ey Resulüm senin hak] Peygamber olduğuna şahid olarak Allah yeter.) [Feth 28] En büyük mucize Muhammed aleyhisselamın, parmaklarından bir orduya yetecek su akması, ağaçların kendisine selam vermesi, elinde çakıl taşlarının zikretmesi, zehirli kebabın Beni yeme, ben zehirliyim diye konuşması, putlarla ve hayvanlarla konuşması gibi bin kadar mucizesi görülmüştür. Bunların en büyüğü ve devamlı olanı Kur'an-ı kerimdir. Bütün şairler, edebiyatçılar, Kur'an-ı kerimin nazmında ve manasında aciz ve hayran kalmışlar, bir âyetin benzerini söyleyememişlerdir. İcazı ve belagatı insan sözüne benzemez. Yani, bir kelimesi çıkarılsa veya bir kelime eklense, lafzındaki ve manasındaki güzellik bozulur. Bir kelimesinin yerine koymak için, başka kelime arayan bulamamıştır. Nazmı Arap şairlerinin şiirlerine benzemez. Kur'an-ı kerim, geçmişte olmuş ve gelecekte olacak nice gizli şeyleri haber verir. İşiten ve okuyan, tadına doyamaz. Yorulur, fakat bıkıp usanmaz. Nice azılı İslam düşmanları, Kur'an-ı kerimi dinlemekle, kalbleri yumuşamış, imana gelmişlerdir. İlim ve tecrübe ile bulanamayacak güzel şeyler ve iyi ahlak ve insanlara üstünlük sağlayan meziyetler ve dünya ve ahiret saadetine kavuşturacak iyilikler ve varlıkların başlangıcı ve sonu hakkında bilgiler ve insanlara faydalı ve zararlı olan şeylerin hepsi Kur'an-ı kerimde açık veya kapalı olarak bildirilmiştir. Semavi kitaplardaki ilimlerin hepsi Kur'an-ı kerimde bildirilmiştir. Sadece Kur'an-ı kerim bile, Muhammed aleyhisselamın peygamber olduğunu göstermeye kâfi bir mucizedir. Russelci soruyor: Sual: 4- Hazret-i Âdem ile Havva nerede yaratıldı? a) Cennet yerde mi, gökte mi? CEVAP Hazret-i Âdem, topraktan yaratıldı. Çamur haline getirilip pişmiş gibi kurutuldu. Sonra can verildi. Her şeyin ismi ve faydası bildirildi. (Secde 7, Fatır 11, Rahman 14) Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: ("Rabbin meleklere, yeryüzünde bir halife, bir insan yaratacağım" dediği zaman melekler "Yeryüzünde fesat çıkaracak, kan dökecek insanı mı halife yapacaksın?" dediler. Allah da, "Sizin bilmediğinizi elbette ben bilirim" buyurdu.) [Bekara 30] (Biz, "Ey Âdem, hanımınla Cennete yerleşin, Cennet nimetlerinden yiyin, sadece şu ağaca yaklaşmayın" dedik.) [Bekara 35] Âlimlerin bir kısmı, Âdem aleyhisselamın yeryüzünde yaratılıp, Cennete konduğunu, bir kısmı da, Cennette yaratıldığını bildirmektedir. Havva validemiz de yeryüzünde veya Cennette yaratılmıştır. Her iki şekilde de inanmanın imana zararı olmaz. Cennetin kaçıncı kat gökte olduğu bildirilmemiştir. Peygamber efendimiz (Cennet göktedir) buyurmuştur. (Deylemi) Gök, yedi kat olarak yaratılmıştır. (Bekara 29, Mülk 3) Bugün, ancak birinci kat gök bilinebiliyor. Bütün bilinen ve bilinmeyen gezegenler, Güneş ve yıldızlar birinci kat göktedir. İkinci kat, birinci kattan, diğer katlar da birbirinden çok büyüktür. Russelci soruyor: Sual: 5- Şeytan ve Cin nasıl varoldu? Allah onu şeytan olarak mı yarattı? CEVAP Şeytan ve cin ateşten yaratılmıştır. (Hicr 27, Rahman 15) Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: (Şeytana niçin secde etmediği sorulunca "Ben Ademden daha hayırlıyım. Onu topraktan, beni ateşten yarattın" dedi. Allah da "O halde Cennetten çık" buyurdu.) [Araf 12, 13 ve Hicr 32-34] Şeytan da cin gibi ateşten yaratılmıştır. İsyan edince Cennetten kovulmuştur. İsyan etmeseydi Cennetten kovulmazdı. İblis, şeytan olarak değil, bir varlık olarak yaratılmıştır. Cinler de ateşten yaratıldığı halde, mümin ve kâfir olanları vardır. (Cin 1-4) Russelci soruyor: Sual: 6- Kur'andaki ben, biz kelimeleri kime aittir? Kur'anda çok defa gizli, üçüncü şahıs konuşur. Kim bu varlık? CEVAP Hıristiyan, Kur'an-ı kerimi, İnciller gibi, içinde başkalarının da sözü var zannediyor. Kur'anın tamamı Allah’ın kelamıdır. Not: Bu iddiaları geniş olarak Allah bir olduğu halde niçin biz deniyor maddesine alınarak cevaplandırılmıştır. Russelci soruyor: Sual: 7- Hazret-i İsa öldürüldü mü? a) Hazret-i Muhammed şefaatçi midir? Faydası var mı? CEVAP İsa aleyhisselam öldürülmedi, göğe kaldırıldı. Allahü teâlâ, Nuh aleyhisselamı tufandan, İbrahim aleyhisselamı, düşmanlarından kurtardığı gibi, İsa aleyhisselamı da, yahudilerin elinden kurtarmış, Hazret-i İsa'ya ihanet ederek bulunduğu yeri haber veren, Yahudi casusu, münafık Yuda Şamunu Hazret-i İsa'ya benzeterek onu öldürtmüştür. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: (Yahudileri, "Allah’ın resulü Meryem oğlu İsa’yı öldürdük" dedikleri için lanetledik. Onlar İsa’yı öldürmediler, asmadılar da, öldürülen, kendilerine İsa gibi gösterildi.) [Nisa 157] (Elbette İsa [nın kıyamete yakın gökten inmesi], kıyametin yaklaştığını gösteren bilgidir. Sakın bunda şüphe etmeyin.) [Zuhruf 61] İsa aleyhisselamın gökten ineceğini bildiren hadis-i şeriflerden birkaçı şöyle: (Allah’a yemin ederim ki, Meryem’in oğlu İsa, âdil bir hakem olarak aranıza inecek, haçı kıracak, domuzu öldürecek, cizyeyi kaldıracak, İslam’dan başka şeyi kabul etmeyecektir. Mal o kadar çok olacak ki, kimse dönüp de bakmayacaktır.) [Buhari] [Hadis-i şerifte geçen Domuzu öldürecek demek "Domuz eti yemeyi yasaklayacak" demektir. Haçı kıracak, yani Hıristiyanlığı kaldıracaktır. Başka bir hadis-i şerifte (Mizmarları kıracak) buyuruldu. Yani her çeşit çalgıyı yasak edecektir.] (İsa, âdil bir hakem olarak indiği zaman kin, nefret ve haset kalkacaktır.) [Müslim] (Deccal çıkınca, İsa gelecek, Deccalı helak edecek, bundan sonra iki kişi arasında düşmanlık olmayacaktır.) [Müslim] (İsa, Mehdi’nin arkasında namaz kılacaktır.) [İbni Hacer-i Mekki] (İsa inince İslamiyet ile hükmedecektir. O zaman Allah, Müslümanlardan başka herkesi helak edecektir. Sonra yeryüzünde sükun emniyet meydana gelecektir. O kadar ki aslan deveyle, kaplan inekle ve kurt kuzuyla serbestçe dolaşacak, çocuklar yılanlarla oynayacaktır. İsa ölünce cenazesini Müslümanlar kaldıracaktır.) [Ebu Davud] (Eshab-ı Kehf, Mehdi’nin yardımcıları olacak ve İsa bunun zamanında gökten inecektir. İsa, Deccal ile harp ederken, Mehdi, onunla beraber olacaktır. Bunun hükümdarlığı zamanında, her zamankinin aksine olarak ve hesapların tersine olarak, Ramazan-ı şerifin 14. günü güneş ve ilk gecesinde ay tutulacaktır.) [İ. Süyuti] (İsa, inince, evlenecek, bir oğlu olacak, kırk yıl kadar yaşayıp ölecek ve benim yanıma defnedilecektir.) [Tirmizi] Sadece Hazret-i Muhammed aleyhisselam değil, Allah’ın izni ile bütün peygamberler şefaat edecektir. Hadis-i şerifte (Peygamberler, âlimler ve şehidler şefaat eder) buyuruldu. (İbni Mace) Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: (Rabbin sana [şefaat izni ve çeşitli nimet] verecek. Sen de razı olacaksın.) [Duha 5] (Allah’ın Resulü onlar için af dilerse... affa uğrarlar) mealindeki âyet de, Hazret-i Muhammed aleyhisselamın şefaat edeceğini bildirmektedir. (Nisa 65) Russelci soruyor: Sual: 8- Allah bir insanı zorba ve benzeri yapar mı? CEVAP Allahü teâlânın her şeye gücü yeter. Ancak hiç kimseyi günah işlemeye zorlamaz. Hiç kimseyi şaki [zorba] veya benzeri kötü biri yapmaz. Haksız olarak kimseyi cezalandırmaz. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: (Allah kullarına zulmetmez.) [A. İmran 182] Russelci soruyor: Sual: 9- Kader neleri içine alır? CEVAP Kader her şeyi içine alır. Kader, Allahü teâlânın ezelî ilmi ile, insanların ve diğer mahlukatın yapacağı işleri bilmesi demektir. Eğer Allah, yarattıklarının ne yapacağını bilmezse, bilmeyenden ilah olamaz. İlahın her şeyi bilmesi, her şeye gücü yetmesi gerekir. Bilmeyen, gücü yetmeyen, muhtaç olan, ölebilen ilah olamaz. Allahü teâlâ herkesin ne yapacağını bilir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: (Allah her şeyi hakkıyla, en iyi bilir.) [Hucurat 16,18] Onun bilmesi kulların yapacağı iyi ve kötü işlere tesir etmez. Mesela bir sene içinde güneşin ne zaman doğup, ne zaman batacağı hesaplanarak takvimlere yazılmıştır. Güneş takvimlerde bildirilen saatte doğup batar. Takvime öyle yazıldığı için mi güneş o saatlerde doğup batıyor? Takvime yazılmasa da yine güneş o saatlerde doğup batar. İşte Allahü teâlâ da, ezelî ilmi ile, kulların kendi istekleri ile, günah veya sevap işleyeceğini, hastalanacağını, ne iş yapacağını bilir. Fakat bu bilmesi, kulların yaptıkları işlere cebri bir müdahale değildir. Russelci soruyor Sual: 10- Sünnet emri Kur'anda var mı? Niçin sünnete uyuluyor? CEVAP Sünnet emrinden maksat, Peygamber efendimizin emirlerine uymak ise, Allahü teâlâ, Peygamberimize uymayı emrettiği için, biz de ona uyuyoruz. İşte âyetler: (Allah’a ve Resulüne itaat edin.) [Enfal 20] (Allah’a ve Onun ümmi nebi Resulüne uyarsanız, doğru yolu bulursunuz.) [Araf 158] (Kim Resule itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80] Russelci soruyor: Sual: 11- Beş vakit namaz Kur'anda var mı? CEVAP Kur'an-ı kerimde, namaz vakitlerinin gizli değil, açık olduğu bildiriliyor: (Elbette, namaz müminlere belli vakitlerde farz kılınmıştır.) [Nisa 103] Bu vakitler diğer âyet-i kerimelerde ve hadis-i şeriflerde bildirilmiştir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: (Güneşin kayması anından [öğle ve ikinden], Gecenin kararmasına [akşam ve yatsıya], kadar ve fecir [sabah] vaktinde namaz kıl!) [İsra 78] (Rabbini güneşin doğuşundan önce [sabah] ve batışından önce [öğle ve ikindi] ve gecenin bir bölümünde [akşam ve yatsı vakti] hamd ile tesbih et!) [Kaf 39,40] (Akşama girerken [akşam ve yatsı namazında], sabaha ererken [sabah namazında], gündüzün nihayetinde [ikindi namazında] ve öğle vaktinde [öğle namazında] Allah’ı tenzih et!) [Rum 17, 18] Buhari ve Müslimdeki hadis-i şerifte ise, (Beş vakit namazla emrolundum) buyuruluyor. Kur'an-ı kerimde (Belli vakitlerde namaz farz kılınmıştır) buyurulup, ayrıca beş vaktin hepsi de bildirildiği halde Beş vakit namaz ifadesinin geçmeyişi, kutuplarda ve buralara yakın yerlerde beş vaktin tamamının taayyün etmemesindendir. (Nimet-i İslam) Namaz vakitleri yeni konmadı ki, 14 asırdan beri devam ediyor, Peygamber efendimiz, kaç vakit demişse, kaç vakit kılmışsa, o zamandan beri aynı vakitlerde namaz kılınmaktadır. Namazların nasıl kılınacağı Kur'an-ı kerimde açıkça bildirilmemiştir. Peygamber efendimiz nasıl kılmışsa, müslümanlar da aynı şekilde kılmaktadır. Namazın beş vakit olması, kılma şekli, mütevatir hadislerle bildirilmiş ve tevatüren bugüne kadar gelmiştir. Hadis-i mütevatir, bir çok sahabenin Resul-i ekremden işittiği ve kitaba yazılıncaya kadar, böyle çok kimselerin haber verdiği hadis-i şeriflerdir ki, bunların bir yalan üzerinde sözbirliği yapmalarına imkan olmaz. Mütevatir hadislere inanmayan kâfir olur. (Mahzen-ül -ulum) Russelci soruyor: Sual: 12- Kıyametin alametleri nelerdir? CEVAP Bu soru, Charles Russell, Dünya çok yakında sona erecek dediği için, belki bu görüşe yakın bir bilgi elde etme düşüncesiyle sorulmuş olabilir. Kıyametin ne zaman kopacağı bildirilmemiş, (Ancak onu Allah bilir) buyurulmuştur. (Araf 187, Ahzab 63) Kıyametin ne zaman kopacağı belli değil ise de, alametleri çıkmıştır. Büyük alametler çıkmadıkça kıyamet kopmayacağını Peygamber efendimiz bildirmiştir. Büyük alametlerden on tanesi şöyle: 1- Mehdi gelecek: Adı Muhammed Mehdidir. Babası Abdullah, annesi Aminedir. Gökten bir melek, (Bu Mehdidir, sözünü dinleyin) diyecek. 2- Deccal gelecek. 3- Hazret-i İsa gökten inecek. 4- Güneş batıdan doğacak. 5- Dabbet-ül-ard: (Neml 82) 6- Yecüc ve Mecüc: (Enbiya 96) 7- Duman: (Duhan 10) 8- Doğuda, batıda ve Arabistan’da ay tutulmaları olacak. 9- Kâbe yıkılacak. 10- Yemenden bir ateş çıkacak. Russelci soruyor: Sual: 13- Mesih unvanı kime aittir? Anlamı nedir? CEVAP Mesih, Hazret-i İsa'ya denir. (Al-i İmran 45, Nisa 157, 171, 172, Maide 17, 72) Mesih, meshedilmiş demektir. Mesh, el ile sıvazlama demektir. Şeytan musallat olmaması için Cebrail aleyhisselam kanadı ile meshetmiştir. Hastaya dokununca, iyileştiği için Mesih denildiğini söyleyenler de vardır. Yağ ile meshedildiği için Mesih denildiği de söylenir. Günah kirinden temizlendiği için Mesih dendiği de bildirilmiştir. Deccala da mesih denilir. (Tibyan) Russelci soruyor: Sual: 14- Hazret-i İsa’nın babasız doğmasının sebebi nedir? CEVAP Hazret-i İsa babasız, Hazret-i Havva da hem anasız, hem babasız dünyaya gelmiştir, Allahü teâlâ öyle dilemiş, öyle yaratmış, hikmetini açıkça bildirmemiştir. Belki de her şeye gücü yettiğini, kudretinin sonsuz olduğunu göstermek için böyle yaratmıştır. Kuran-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: (Meryem oğlunu ve annesini de [kudretimize] bir alamet kıldık.) [Müminun 50] (Irzını iffetle koruyan Meryem ve oğlunu herkes için bir ibret kıldık.) [Enbiya 91] İnsanları imtihan için olabilir. Bir yetimi ahir zaman Peygamberi yapmıştır. Yetim olduğu için de inanmayan olmuştur. Bu bir imtihandı. Hazret-i İsa da babasız doğunca inanmayanlar imtihanı kaybettiler. Babasız olduğu için, Hıristiyanlar İsa’ya tapınıyorlar. Babasız doğmak, kişiyi insanlıktan çıkarıp, ilah yapsaydı, ana-babasız yaratılan Âdem aleyhisselamı da ilah bilip daha çok tapınmaları gerekirdi. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruldu ki: (Allah indinde, İsa’nın durumu, Âdem’in durumu gibidir. Allah onu topraktan yarattı. Sonra da "ol" dedi ve oluverdi.) [A.İmran 59] Russelci soruyor: Sual: 15- Ölüm, hastalık, açlık, cinler, deniz, rüzgar üzerinde etkili olan yegane kişi idi neden? CEVAP Burada kimi kastettiği anlaşılmıyor. Hazret-i İsa’yı kastediyorsa, yanlıştır. Her şeye etkili ve yetkili olan yalnız Allahü teâlâdır. Allah bütün peygamberlere çeşitli mucizeler vermiştir. Mesela Hazret-i Davud’un elinde demiri hamur gibi yumuşattırmıştı. Cinleri, kuşları ve rüzgarı Hazret-i Süleyman’ın emrine vermişti. (Sebe 10-12, Enbiya 79-81, Sad 18-36-38, Neml 17) Hazret-i İbrahim’i ateş yakmadı. Hazret-i Yunus’u balık yuttuğu halde, hiçbir zarara uğramadı. Hazret-i İsa beşikte iken konuştu. (Maide 110, Meryem 28-30) Allahü teâlâ, Hazret-i Muhammed’i gecenin bir anında Mescid-i Aksa’ya götürmüştür. (İsra 1) Cenneti, Cehennemi ve bilinmeyen yerleri gezdirmiştir. Bunların hepsi birkaç saniye içinde olmuştur. Buna Mirac Mucizesi denmektedir. Bunu yapmak Allahü teâlâ için zor değildir. Vezir Asaf bin Barhiya, Belkıs’ın tahtını göz açıp yumuncaya kadar Süleyman aleyhisselamın sarayına getirmiştir. (Neml 40) Hazret-i Muhammed’in meşhur mucizelerinden biri de, Ayı ikiye ayırmasıdır. Bu mucize, başka hiçbir Peygambere nasip olmamıştır. Kâfirler Peygamber isen Ay’ı ikiye ayır dediler. Hazret-i Muhammed, dua etti, Allahü teâlâ, kabul edip, Ay’ı ikiye böldü. Yarısı bir dağın, diğer yarısı başka dağın üzerinde göründü. Kâfirler, Bize sihir yaptı diyerek inanmadılar. (Kamer 1,2) Allahü teâlâ, peygamberlerine verdiği mucizeleri bildirdikten sonra (Bunları yapan biziz) buyuruyor. (Enbiya 79) Russelci soruyor: Sual: 16- Milat da onun doğumuyla değişti. Bu bir tesadüf mü? CEVAP Milat, doğum demektir. Milat onun doğumu ile değişmedi. Harika bir olay olduğu için onun doğumu takvime başlangıç kabul edildi. Müslümanlar da Muhammed aleyhisselamın hicretini takvime başlangıç yapmışlardır. Böyle şeylerin Hazret-i İsa’nın ilah olması ile ne ilgisi var? Russelci soruyor: Sual: 17- Kıyamete yakın Hazret-i İsa gelecek mi? CEVAP Elbette gelecektir. [Not: Bunun cevabı geniş olarak Hazret-i İsa gökten inmeyecek mi maddesinde verilmiştir. Russelci soruyor: Sual: 18- Kur'an (Tevrat, Zebur, İncil değişti, bozuldu) der mi? CEVAP Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: (Ehl-i kitap "Yahudi ve Hıristiyanlardan başkası Cennete girmeyecek" dediler. Bu onların kuruntusudur. Onlara "Eğer doğru söylüyorsanız, delilinizi getirin!" de!) [Bekara 111] (Yahudiler, Üzeyir’e, Hıristiyanlar da İsa’ya Allah’ın oğlu dediler. Daha önce kâfir olmuş kişilerin sözlerini taklit ediyorlar. Allah onları kahretsin.) [Tevbe 30] ("Allah’ın çocuğu oldu" dediler. Hâşâ, O yücedir, göklerde ve yerdekilerin hepsi Onundur, hepsi Ona boyun eğmiştir.) [Bekara 116] (Sen, onların dinine uymadıkça, Hıristiyanlar ve Yahudiler senden razı olmazlar. De ki "Doğru yol, ancak Allah’ın [bildirdiği İslamiyet] yoludur.") [Bekara 120] ("Yahudi veya Hıristiyan olun ki, doğru yolu bulasınız" diyenlere de ki: "Aksine biz, hanif yani doğru yaşamış İbrahim’in dinine uyarız.") [Bekara 135] (İbrahim ne Yahudi, ne de Hıristiyandı. O hanif bir müslüman idi. müşriklerden de değildi.) [Al-i İmran 67] ("Biz, Allah ve Onun indinde bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve Eshata indirilene, Musa’ya, İsa’ya verilenlere, Rablerinden diğer peygamberlere gelenlere, onların hiç biri arasında fark gözetmeden inandık ve biz sadece Allah’a teslim olduk" deyin!) [Bekara 136] (İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarının Yahudi veya Hıristiyan olduğunu söyleyenlere de ki: siz mi iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı? Allah’ın bildirdiğini gizleyenden daha zalim kim olabilir. Allah yaptıklarınızdan gafil değildir.) [Bekara 140] [Bu âyetlerden de her peygamberin müslüman olduğu, aynı imanı bildirdiği, Yahudi ve Hıristiyanların bâtıl olduğu anlaşılmaktadır.] ([Kur'an İsa’nın babasız olduğunu kabul ettiğine göre, ilahlığını da kabul ediyor" diyen yahudilere] De ki, gelin dua edelim, yalancıların üzerine Allah’ın laneti olsun diyelim.) [A.İmran 61] (Ey ehl-i kitap, İsa, Allah’ın peygamberidir. Tanrı üçtür demeyin. Allah, ancak tek bir ilahtır. Çocuğu olmaktan münezzehtir.) [Nisa 171] (Ey ehl-i kitap, resulümüz [Muhammed aleyhisselam] kitaptan gizlediğiniz şeyleri açıklamak üzere geldi. Size Allah’tan bir nur ve apaçık bir kitap geldi.) [Maide 15] (İsa’ya, Allah diyenler kâfir olmuştur. Halbuki mesih, "Rabbim ve Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin!" demiştir. "Allah üçün üçüncüsü" diyenler de kâfirdir.) [Maide 72, 73] (Meryem, İsa’yı doğurup kucağında getirince ona "Çok garip bir iş yapmışsın, baban kötü, annen iffetsiz değildi" dediler. Meryem, [sormaları için] çocuğu gösterince ona, "Biz çocukla nasıl konuşuruz?" dediler. Çocuk dedi ki, "Ben Allah’ın kuluyum, O bana kitap verdi ve beni peygamber yaptı. Bana namazı ve zekatı emretti.") [Meryem 27-31] [İncilde emredilen namaz ve zekatı da tahrif etmişler.] (İsa, "Ben Allah’ın resulüyüm. Benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı, benden sonra gelecek Ahmed isimli Peygamberi müjdeleyici olarak geldim" demişti.) [Saf 6] Bâtıl dinler Yukarıya birkaçını aldığımız âyetlerden de anlaşıldığı gibi, Yahudilik ve Hıristiyanlık bozulmuş, bâtıl bir dindir. Hazret-i İsa ile ilgili âyetlerden ikisi de şöyle: (Ey Meryem oğlu İsa, seni mukaddes ruh ile desteklemiştim, böylece beşikte iken, yetişkin olunca da insanlarla konuşmuştun. Sana kitabı, hikmeti, Tevratı ve İncili öğretmiştim. Çamurdan yaptığın şekle üfleyince benim iznimle kuş oluyor, anadan doğma körü ve alacalıyı benim iznimle iyileştiriyor, ölüleri benim iznimle diriltiyordun. İsrail oğullarının seni öldürmesinden ben kurtardım.) [Maide 110] (İsa dedi ki "Allah, benim de, sizin de Rabbinizdir. Ona ibadet edin, işte doğru yol budur.") [Zuhruf 63,64] Hazret-i İsa’ya ilah demekle, O yüceltilmiş olmaz. Allah’ın oğlu demek de Allah’a hakaret olur. Hazret-i İsa böyle sözler söylememiştir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: (Allah {Ey İsa, insanlara "Beni ve anamı Allah’tan başka iki ilah bilin" diye sen mi söyledin?} diye sorunca, o da, "Hâşâ, seni tenzih ederim. Bu söz bana yakışmaz" demiştir.) [Maide 116] Russelci soruyor: Sual: 19-Mukaddes kitapta, cine ait bilgi yok. Kur'anda var mı? CEVAP Hıristiyanlıkta neye ait bilgi var ki, cinlere ait bilgi olsun? Kur'an-ı kerimde mealen, (Cinlerden bir grup, "Biz doğru yola ileten harikulade güzel bir Kur'an dinledik. Biz de ona inandık. Artık Rabbimize asla kimseyi ortak koşmayacağız. Elbette Rabbimizin şanı çok yücedir. O ne eş, ne de çocuk edinmiştir. Bizim beyinsiz olanımız Allah hakkında pek aşırı yalanlar uydurmuştur" dediler.) buyuruluyor. [Cin 1-4] Bir makine yapılınca, nasıl kullanılacağını, bakımının nasıl yapılacağını gösteren bir tarifname de hazırlanır. Allahü teâlâ, insan gibi muazzam bir varlığı yaratınca, onu hâşâ başı boş mu bıraktı? Onun ne yapacağını bildirmedi mi? Kur'an-ı kerimde mealen buyuruldu ki: (Sizi boş yere yarattığımızı, hakikaten huzurumuza getirmeyeceğimizi mi sandınız?) [Müminun 115] Kur'an-ı kerimde insanın ne yapması gerektiği bildirilmiştir. Kur'an-ı kerim eşsiz büyük bir mucizedir. İçinde en derin ilmi ve fenni bilgiler, medeni kanunlara örnek teşkil edecek ilmi ve hukuki esaslar, geçmişe ait birçok bilinmeyen malumat, insanlara verilebilecek en büyük ahlak esasları ve bunlara benzer, o zamana kadar hiç kimsenin bilmediği, bilemediği, tasavvur bile edemediği hususlar vardır. Allah’a inanıyorum diyen bir kimse, Onun sıfatlarını bilmeden Allah’a inanmış sayılmaz. Allah kaç tanedir, yardımcıları var mı? Her istediğini yapabilir mi? Herhangi bir sebeple ölebilir mi? Bir başlangıcı veya sonu var mı? Her şeyi görür mü, görmesine engel teşkil eden şey var mı? Her şeyi işitir mi? Hangi varlığa benzer? Ondan başka yaratıcı var mı? Evi, barkı var mı? Her şeye gücü yeter mi? Evlenme ihtiyacı duyar mı? Yer içer mi? Bütün bu suallerin hepsinin cevabı Kur'an-ı kerimde bildirilmiştir. Fakat İncillerde böyle bilgilere rastlanmaz. İmanın şartları nelerdir? Elfaz-ı küfr denilen, söyleyince insanı dinden çıkaran sözler nelerdir? Bunların hiçbiri İncillerde yoktur. Dünya dönüyor mu? Papazlar yıllarca dönmediğini zannetmişlerdir. İncillerde yazmayınca papaz ne yapsın? Güneşin ayın hareketleri, takvim, ay, yıl, mevsime ait bilgiler, evlilik, talak hakkında bilgiler İncillerde yoktur. Namazın, orucun, zekatın şartları, tesettürün ölçüleri, kumar, gasp, hırsızlık, alış-veriş ve mirasa ait bilgilerin hiç biri Hıristiyanlıkta yoktur. Refahı temin eden din İslam dini, insanın hem ruhi, hem de maddi refahını temin edecek bir ahlak getirmiştir. Bu mukaddes din, sadece, fert ile Allah arasında rabıta kurmakla kalmayıp, fertlerin birbirlerine, hatta insanlık camiasına karşı haklarını ve vazifelerini şümullü olarak tanzim eder, hep ileriyi gösterir, ileriyi ister ve ilericidir. İlericiliğin ve dinamizmin mümessilidir. Bu din, insan ruhunu ve bütün insanlığı saadete kavuşturacak prensiplerden ibarettir. İslamiyet’te sınıflaşma yoktur. Herkes aynı haklara, aynı itibara sahiptir. Ferdin, muayyen bir topluluğun, hatta yalnız müslümanların değil, bütün insanlığın, hür ve medeni bir hayat seviyesine ulaşmasını emreder. Bunun için de, sosyal adaleti esas tutar. İslam dini, ırk, milliyet, siyasi inanç, lisan ve tahsil seviyesi ayırt etmeksizin, her insanın şeref ve itibarına hürmet eder. Bu sebepten de, yabancılar arasında Müslümanlık yayılmaktadır.

Tevrat ve incil değişmiş midir?

Tevrat ve incil değişmiş midir? Kur'an'dan önce gelen ve bugün elde mevcut bulunan İlâhî Kitabların hiçbiri, Allah'ın Peygamberlerine indirdiği semavî kitabların orijinali değildir Bunların zamanla asıl nüshaları kaybolmuş, insanlar tarafından yeniden yazılmışlardır Bu yüzden de içlerine hurafeler ve bâtıl inançlar karışmıştır Meselâ Tevrat'ın, Hz Musa'dan sonra uzun asırlar esir ve sürgün hayatı yaşayan, hattâ bir ara inançlarını bile kaybedip putperestliğe düşen Yahudiler tarafından muhafaza edilemediği; bugün elde olan nüshanın Hz Musa'dan çok sonra bâzı din adamları tarafından yazıldığı, fakat Tevrat'ın aslı imiş gibi yeniden din kitabı olarak kabul edildiği bilinen tarihî gerçeklerdendir Böyle uzun ve karışık bir devreden sonra ortaya çıkarılan bir kitabın Hz Musa'ya indirilen Tevrat'ın aynısı olamayacağı açıktır Bu yüzdendir ki, içinde peygamberlere yakışmayacak isnad ve iftiralar yer almakta; tevhid dîninin ruhuna aykırı düşen hükümler bulunmaktadır Davud'a (AS) gelen Zebur da, Tevrat'ın mâruz kaldığı akıbetten kurtulamamıştır İncil'e gelince, Hz İsa (AS) kendisine gelen vahiyleri yazdırmamıştı Çünkü 30 yaşında peygamber olmuş, 33 yaşında da peygamberlik vazifesi son bulmuştu Üç sene gibi kısa bir süre içinde de köyden köye, şehirden şehire dolaşıp, halkı irşâd için uğraşmıştı Son zamanlarında ise, zaten Yahudilerin kışkırtmasıyla Romalı idareciler tarafından sürekli takip altında idi Bu durumda incil'i yazdırmak için ne zaman, ne de imkân bulabilmişti Nitekim bugün elde mevcut olan İnciller, müelliflerinin adıyla anılmakta ve içinde Hz İsa'nın havarilerine verdiği vaazlarını, ders ve irşadlarını ihtiva eden bir siyer kitabı görüntüsünü taşımaktadırlar Üstelikde bunları yazanlar Hz İsa'nın havarileri olan ilk mü'minler değil, onları görüp Hz İsa'ya gelen İlâhî sözleri onlardan dinleyenlerdir Eldeki mevcut İncillerde bir takım muhteva ve anlatış farkları görülmektedir Aslında bu İnciller, MS 325 tarihinde İznik'te toplanan bin kişilik bir ruhanî konsülün kararı ile kabul edilmiştir Bu hey'et, yüzlerce İncil'i incelemişler, 318 üyenin ittifakı ile aralarından Hz İsa'nın ulûhiyet tarafı olduğunu ileri süren bugünkü 4 İncil'i kabul edip diğerlerini yakıp imha etmişlerdir Görüldüğü gibi, Hz İsa'nın (hâşâ) Allah'ın oğlu olduğu prensibi, Hz İsa'dan yıllar sonra bir meclis kararı ile kabul edilmiştir Hattâ bu karara bâzı Hıristiyan kiliseleri uymamışlardır Bu bakımdan bugünkü 4 İncil'in, Hz İsa'ya indirilen İncil'in aslına uygun olduğunu söylemek mümkün değildir İlâhi vahiy olan semâvi kitaplar her türlü tezat ve ihtilaftan uzaktır Zira gönderilen elçiye verilen kitap kelâmullahtır İncilin tahrif edilmiş olduğu dört İncilin bulunmasından, bu incillerin, birbiri ile çelişip tezata düşmesinden, farklı bilgiler vermesinden, alenen anlaşılır Yine Matta incilinin amacı; İsanın yaşamı, ölümü, dirilişi üzerinedir Markos en kısa İncil olup, insanların İsa Aleyhisselâma gösterdikleri ilgi ve İsâ Aleyhisselâmın hayatından çokca bahseder Luka ise daha kitabının başında amacının İsa Aleyhisselâmın yaşamını doğru ve ayrıntılı biçimde anlatmak olduğunu açık seçik ortaya koyuyor Kitabını Teofilosa hitaben (Luka: 1/3) yazdığını belirtmesi İsa Aleyhisselâma âit olmadığını gösterir Yuhanna ise incili bizatihi kendisinin kaleme aldığını; Onun adıyla yaşama kavuşasınız (20/30-31) diyerek belirtmiştir İlâhi vahiy ise ancak Allahın kelâmı, sözü, beyanıdır Peygamber ve ümmetine Allahın koyduğu kanunları, emirleri, nehiyleri içerir Geçmiş peygamberlerden ve ölümden sonrasından haber verir Görüleceği üzere bu bahsedilen inciller İsa Aleyhisselâmdan sonra yazılmış ve onun hayatını kaleme almışlardır İlâhi vahyin nüshaları karışmış ve fakat İsa Aleyhisselâma inen gerçek incil tahrif edilmiştir İncelendiğinde, akl-iı selim ile düşünüldüğünde bu gerçek açıkça görülebilecektir Bir kere inciller, İsa Aleyhisselâmdan yüzyıl gibi bir zaman sonra yazılmışlardır, İsa Aleyhisselâmın dili ile yazılmamışlardır Hatta Yeni Ahidde yazıldığına göre İncil yazarları; Sözlü söylentiyi saptayan ilk hıristiyan topluluğunun sözcülerinden başka birşey değildirİncil yazarlarından herbiri kendi uslûbuna, kendi kişiliğine, kendine özgün dini kaygılarına göre, çevrelerindeki gelenekten aldıkları sözler ile hikayeler arasında bir takım bağlar kurmuşlardır Matta İncilinde (1/1-17) İsa Aleyhisselâmın babaları olarak verilen isimler toplamı (İbrahim Aleyhisselâm dahil) İbrahim Aleyhisselâma kadar 40'tır Luka İncilinin verilen isimler toplamı ise İbrahim Aleyhisselâm dahil 55'tir Luka İncili (3/23-38), Mesihi Matata nisbet ederken Matta İncili (1/16), Mesihi Dülger Yusufa nisbet etmiştir Matta İncili (11/18) Yahyanın yemiyerek ve içmeyerek geldiğini haber verirken, Markos İncili (1/6) Yahyanın çekirge ve yaban balı yediğini söyler ki, bu iki haber birbirini çürütür Matta (27/60); Markos (15/46); Luka (23/53)ya göre ceset alınıp Kaya içine oyulmuş bir kabre konulmuşturYuhanna (19/41)ya göre ise, İsanın cesedi bahçede olan bir kabre konmuştur Matta İncilinde (17/15) bir adamın Saralı oğlunu kurtarması için İsaya geldiğini belirtirken, Markos İncili (9/17) Dilsiz ruhu olan oğlunu İsaya getirdiğini söyler Luka ise aynı olayı naklederken adamın, İsaya Muallim! Sana yalvarırım oğluma bak dediğini belirtir İnciller Yunanca yazılmışlardır Yeni Ahidde orijinalliğini muhafaza eden bazı terimler Yunanca değil, İbranicedir Bu dahi tahrife delildir Zira İsa Aleyhisselâmın dili Âramice (İbranice)dir Matta İncilinin bildirdiğine göre Hazret-i İsa, Musa Aleyhisselâmın şeriatını yıkmaya değil, yapmaya geldiğini beyan etmiştir (Matta: 5/ 17-18) Halbuki bugünkü Yeni Ahid, Musa Aleyhisselâmın şeriatının İsa Aleyhisselâm tarafından tamamen kaldırıldığını öğretmektedir Bu bir tenakuz, çelişkidir Hıristiyanlığın temeli sayılan teslisle ilgili âyet şöyle idi: Çünkü gökte şehadet edenler üçtür: Baba, kelime ve Ruhul-Kudüs ve bu üç birdir ve yerde şehadet edenler üçtür Ruh ve su ve kan ve bu birde mutabıktır(Yuhannanın Mek: 5/ 7-8) 1881 de basılan tashihli nüshadan birinci kısım çıkarılmış ve bugünkü yeni baskılarda bu yoktur Bu misal bize, Hıristiyanlığın kutsal kitabı üzerinde tahrifler yapıldığını ve bu tahriflerin devam ettiğini göstermektedir Mattanın (5/39-40) Kötüye karşı koma, ve senin sağ yanağına kim vurursa, ona ötekini de çevir, bir mahkemeye gidip senin gömleğini almak isterse, ona abani da bırak şeklindeki sözü ile, yine (Matta: 10/34) yeryüzüne selâmet getirmeğe geldim sanmayın; ben selâmet değil, fakat kılıç getirmeye geldim sözü arasında tezat vardır Mattaya göre (20/29) Erihadan çıkan İsaya, şifa için gelen körlerin sayısı ikidir Markosa göre (10/46) ise şifa için gelen körlerin sayısı birdir Matta İnciline göre (10/9) İsa Havârilerine yanlarına Asâ bile almaya müsaade etmezken Markos İncilinin ifadesine göre (6/8), yanlarında Asâ taşımalarını tavsiye etmiştir Matta (25/15) hizmetçileri üç gösterirken, Luka (19/33) hizmetçileri on kişi gösterir Göklerin melekutunda en büyüğün kim olduğu hakkında soruyu soran, Matta İnciline göre (18/1) İsanın talebeleridirMarkos İnciline göre (9/33-34) sorulan suali haber veren İsanın kendisidir Markos İncilinin bir yerinde (1/1) İsa Mesihin İncili denilirken, diğer bir yerinde de (1/14) Allahın İncili denilmektedir Luka İncilinde bir yerde Kurtarıcım Allah,(Luka: 1: 47) diğer bir yerde de Kurtarıcı İsa denilmektedir (2: 11) Hazret-i İsa için sık sık hem Allahın oğlu, hem de Yusuf oğlu, Davud oğlu, Âdem oğlu deyimleri kullanılmaktadır Bunların hangisi doğrudur? İlâhi dinde böyle büyük tenakuzlar, kesinlikle olmaz Bu ifadeler İncildeki tahrifatın büyüklüğünü göstermektedir İncillerde dipnot olarak sık sık (Matta: 17/20-21, 18/10-11 - Markos: 7/15-16, 11/25-28, Luka: 8/45, 9-56) Birçok eski metinlerde şu sözler de yer alir denilmektedir Veya Markos (16/20)de olduğu gibi bu bölümün 9-20 ayetleri eski metinlerde yoktur denilmektedir Bu tahrifatı açıklayan alenilik Yuhannada (7/53 - 8/11)de de mevcuttur Bu gibi çelişki ve tutarsizliklar Allah-u Teâlâya nisbet edilen bir kitapta bulunmaz Öte yandan Allah-u Teâlânın kulu ve elçisi olan bir peygamber de kendini Allah yerine koymaz ve kendine taptırmaz Binaenaleyh İsa Aleyhisselâma indirilen İncilin sonradan insan eliyle yazıldığı ve tahrif edildiği anlaşılmaktadır İncilin tahrif edildiğini Kuran-ı kerim şöyle haber vermektedir: Onlardan bir grup, okuduklarını kitaptan sanasınız diye kitabı okurken dillerini eğip bükerler Halbuki okudukları kitaptan değildir Söyledikleri Allah katından olmadığı halde Bu Allah katındandır derler Onlar bile bile Allaha iftirâ ediyorlar (Âl-i imran: 78) Kur'an'ın Dışındaki İlâhî Kitablar Tahrif Edildiklerine Göre, Bunlara İman Nasıl Olur? Biz Müslümanlar, Hz Musa, Hz Dâvud ve Hz İsa Aleyhimüsselâm'a Tevrat, Zebur ve İncil adını taşıyan İlâhî kitablar gönderildiğine ve bu kitabların hak ve tevhid dînine aykırı hiçbir hüküm taşımadığına inanırız Fakat ne var ki, bu kitablar sonradan muhafaza edilemeyerek asılları kaybolmuştur Bugün Yahudi ve Hıristiyanların ellerinde bulunan kitabların içinde, peygamberlere indirilmiş olan vahiylerden hiçbir şey yoktur diyemeyiz Fakat, içine hurafe ve bâtıl itikadlann karıştığı da bir vakıadır Bu sebeble, bu kitablara karşı ihtiyatlı davranırız İçinde bulunan Kur'an'a uygun hükümlerin, vahiy mahsulü olduğunu kabul ederiz Kur'an'a zıd düşen hükümlerin ise, sonradan o kitablara ilâve edildiğine ihtimal veririz O kitabların Kur'an'a uygunluk veya zıd düşme durumu söz konusu olmayan haberlerinde ise, sükût ederiz Ne kabul, ne de reddederiz Çünkü onların vahiy eseri olma ihtimali olduğu kadar, olmama ihtimali de vardır Bu hususta Ebû Hüreyre (RA) şöyle demiştir: «Ehl-i Kitab, Tevrat'ı İbranice (metni) ile okurlar, Arab diliyle de Müslümanlara tefsir ederlerdi Bu hususta Resûlüllah (ASM) ashabına şöyle buyurdu: «— Siz ehl-i kitabın sözlerini ne tasdik, ne de tekzib ediniz Ancak deyiniz ki: "Biz Allah'a, bize indirilen Kur'an'a; İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yâkub ve torunlarına indirilenlere; Musa'ya ve İsa'ya verilenlere ve (bütün) peygamberlere Rablan katından gönderilen (kitab ve âyetler)'e îman ettik Onlardan hiçbirini (kimine inanmak, kimini inkâr etmek suretiyle) diğerlerinden ayırdetmeyiz Biz (Allah'a) teslim olmuş Müslümanlanz" (Bakara, 136)»

Siz, siz olun Yehova Şahitlerini evinizden, ailenizden ve hatta tanıdıklarınızdan ırak tutun.

Türk insanı üzerine bilinen ya da bilinmeyen birçok oyunlar oynanıyor.  Dünyanın neresinde olursa olsun Müslüman  Türk insani yoğun bir kı...