"Batılılar geldiklerinde ellerinde
İncil, bizim elimizde topraklarımız vardı. Bize, gözlerimizi kapayarak dua
etmesini öğrettiler. Gözümüzü açtığımızda ise bizim elimizde İncil, onların
elinde topraklarımız vardı. "
Kenya Devlet Başkanı Kenu Kenyattu
Aşağıdaki
yazıyı okuyunca tüm okuyucuların katılacağı bir saptamayı başta yapıp öyle
cevaplara geçelim.Kutsalkitap'ı savunduğunu iddia eden misyoner
sitesi olayı hep " Misyoner bakış açısını Kur'an'a kabul ettirtme, bu
olmazsa neden kabul etmediğini iftiraya varan iddialarla sorma gayretini
gütmektedir. Gelelim cevaplarımıza ;
Kitab-ı Mukaddes i okudunuz mu? Biz okuduk ve bulgu ve düşüncelerimizi burada paylaşıyoruz.
4 Ocak 2012 Çarşamba
MİSYONERLERE CEVAPLAR
Soru şudur; Tanrı neden İsa’dan yaklaşık 600 yıl sonra
başlangıçtan beri var olan eşsiz planını değiştirip yeni bir
mantıkla ortaya yeni bir din çıkartmıştır. Yukarıda da
açıkladığım gibi özellikle şeriat yani yasa Mesih öncesine
aittir Tevratta bunu rahatlıkla görebilirsiniz. Mesih’in
gelişi şeriata yeni bir boyut getirmiştir. Durum bu olunca
Tanrı önce şeriatı verip sonra kaldırıp tamamlayıp sonra neden
yeniden İslam inancı ile yenilemiştir?
Eşşiz planın değiştirilmesi iddiası olaylara
hıristiyan kaynaklı bir bakış açısının doğal sonucudur. Onlar
Allah adına böyle bir değişim olduğu iddiasını ne hakla ileri
sürebilmektedirler, hayret doğrusu. Kendi bakış açına uymazsa Yüce
Yaratıcıyı bile plandan vazgeçmekle suçlayabiliyor bu bakış
açısı...? Allah'ımızın eşsiz planı aksaksız devam ediyor...Bazılarının
üzülmesine gerek yok! Yahudi şeriatı bozuldu...Doğru ! Bu yanlışı İsa'nın
şeriatı- kuralları - tamamladı eksiklik giderildi...! Bu da doğru.Eksik olan
:bu İsa şeriatının da Musa şeriatının sonu gibi bozulmadan, tahriften
kurtulamadığıdır. Tevrat'ın bozulduğunu , isa ile yeni boyut kazandığını kabul
eden , aynı şeyin kendi kitabının başına gelince onu düzelten , ona yeni
boyutlar kazandıran İslam'a itiraz etmesi biraz düşündürücü! Olay şu: İncil'de bozuldu ve
yerine Kur'an geldi. (Detaylar tek din İslam adlı dosyamız ve Misyoner-
Hıristiyanlıkla ilgili dosyalarımız! )
Soru 2. Kutsal Kitap mantığı ile baktığımızda bizler
Mesih’i kurtarıcı ve Rab olarak ayrıca yukarıda da
dediğim gibi görünmeyen Allah’ın görüntüsü ve kelamı
olarak kabul ediyoruz. Bunun dışında da biyolojik bir anlam
katmadan oğlu diyoruz. Biyolojik anlam katmadan diyorum çünkü
Tanrı’nın bir insanla biyolojik bir ilişkiye girmesi
inancımız gereği Tanrı’ya hakaret ve küfürdür. Ancak
Kuran bizleri ve inancımızı aşağıdaki ayetlerde belirttiği gibi
niteliyor. Sizce bizim inancımızda böyle bir bakış olmadığı
halde her şeye gücü yeten Allah geçmiş tarihi ve inasanların
ibabdetlerini bilmediği için yeni gönderdiğinde böyle bir
açıklam yapma gereğinimi hissediyor? Kuran şöyle diyor; Dediler ki: "Allah çocuk edindi!" Haşa! O, münezzehtir! O,
müstağnidir! Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur!
Yunus/68
Bir de: " Allah çocuk edindi." diyenleri uyarmak için.
Keyf/4
"Rahman çocuk edindi." dediler. Meryem/88
Böyle iken dediler ki: "Rahman çocuk edindi." Allah bundan
münezzehtir. Doğrusu (o çocuk dedikleri) sadece şerefli bir
takım kullardır; Enbiya/26
Ayetlerde biyolojik çocuk ifadesi yok, bu bir. Ayrıca hıristiyanlık dini literatüründe " oğul " ifadesi var. Onu Kur'an uydurmuyor , yetmedi Anne var (Koru bizi Meryem Annemiz...) Baba ise zaten var , asıl tanrı...! İsa'yı biyolojik oğul ilan eden zaten İncil'in bizzat kendisi: Yiyor,uyuyor, acı duyuyor, ölüyor...O Tanrı'nın- Dikkat Haşa Allah'ın değil, onu bize yumuşak geçiş yapmak isteyen misyonerler kullanıyor. - gönderdiği melek olsa bunlar ona zaten zarar veremezdi. Eeee...! Onu insan -oğul-kelam karışımı hilkat garibesi yarı tanrı yarı kral - Krallık konusu ayrı bir konu. - ilan eden bizzat Misyonerler. Veya şöyle soralım Sizin Bu İsa'nın fizyolojisi, onu oluşturan elementlerin yapısı ne idi... 2000 yıllık İsa'nızı da değiştirdiniz yani...İsa'yı biyolojik tanrı ilan eden kur'an değil bizzat İncil kaynaklı hıristiyan bakış açısıdır! Kur'an'a iftira etmeyiniz! Bu arada İsa için; "üçlü birliğin ikinci kişisi, Beden almış söz ( Yuhanna1:1), Hem tanrı hem insan (Kol.2:9), başlangıçta söz vardı, söz tanrıyla birlikteydi, ve söz insan olup aramızda yaşadı ( Yuhanna 1:, 14) " ifadeleri bizzat sizin sitelerinizden alınan yorumlardır. Ayrıca bırakın oğulu, Baba (!) insanı yaratırken kendine benzer yarattı (Yar.1:26) diyen sizin siteleriniz dilli mi? Sizi anlıyom, misyonerlikte bi çok şeyi gizliyonuz ama bizde fena çalışmıyoz, hani...!
Ayetlerde biyolojik çocuk ifadesi yok, bu bir. Ayrıca hıristiyanlık dini literatüründe " oğul " ifadesi var. Onu Kur'an uydurmuyor , yetmedi Anne var (Koru bizi Meryem Annemiz...) Baba ise zaten var , asıl tanrı...! İsa'yı biyolojik oğul ilan eden zaten İncil'in bizzat kendisi: Yiyor,uyuyor, acı duyuyor, ölüyor...O Tanrı'nın- Dikkat Haşa Allah'ın değil, onu bize yumuşak geçiş yapmak isteyen misyonerler kullanıyor. - gönderdiği melek olsa bunlar ona zaten zarar veremezdi. Eeee...! Onu insan -oğul-kelam karışımı hilkat garibesi yarı tanrı yarı kral - Krallık konusu ayrı bir konu. - ilan eden bizzat Misyonerler. Veya şöyle soralım Sizin Bu İsa'nın fizyolojisi, onu oluşturan elementlerin yapısı ne idi... 2000 yıllık İsa'nızı da değiştirdiniz yani...İsa'yı biyolojik tanrı ilan eden kur'an değil bizzat İncil kaynaklı hıristiyan bakış açısıdır! Kur'an'a iftira etmeyiniz! Bu arada İsa için; "üçlü birliğin ikinci kişisi, Beden almış söz ( Yuhanna1:1), Hem tanrı hem insan (Kol.2:9), başlangıçta söz vardı, söz tanrıyla birlikteydi, ve söz insan olup aramızda yaşadı ( Yuhanna 1:, 14) " ifadeleri bizzat sizin sitelerinizden alınan yorumlardır. Ayrıca bırakın oğulu, Baba (!) insanı yaratırken kendine benzer yarattı (Yar.1:26) diyen sizin siteleriniz dilli mi? Sizi anlıyom, misyonerlikte bi çok şeyi gizliyonuz ama bizde fena çalışmıyoz, hani...!
Soru 3. Tarih boyunca bilinirki İncil’I İsa değil
esinleme yolu ile O’nun yaptıklarını görenler ve
O’nun kurtarış müjdesini alanlar esinleme yoluyla
yazmıştır. Ancak Kuran bize bunun aksini iddia ediyor yine
soruyorum Her şeye gücü yeten Allah geçmişte kime ne verip
vermediğini bilmemektemidir?
Ayetlere bakalım;
Allah o günde şöyle buyuracak: "Ey meryem oğlu İsa, sana ve
anana olan nimetimi düşün; hani seni Cebrail ile destekledim,insanlarla hem beşikte hem de yetişkin iken konuşuyordun; sana
yazı yazmayı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i
öğrettim...Maide/110 Sonra onların izleri üzerinde ardarda peygamberlerimizle
izledik; arkasından meryem oğlu İsa'yı gönderdik, ona İncil'i
verdik ve ona uyanların kalplerinde bir şefkat ve merhamet
yarattık. Bir de rahipliği ki, onu onlar uydurdular, Biz onu
üzerlerine yazmamıştık; ancak Allah'ın rızasını aramak için
yaptılar, sonra da ona hakkıyla riayet etmediler. Biz de
içlerinden iman etmiş olanlara mükafatlarını verdik, çokları ise
yoldan çıkmış fasıklardır. Hadit/27
İslamî bakış açısı ve bunun kaynağı Kur'an,
İncil'i Kur'an gibi Hz. isa'ya indirilmiş bir kutsal kitap kabul ederler. Kur'an'da
bu meyanda bir çok ifadeler var! Ama sizler Kur'an'ın olayları bizzat sizin
bakış açınıza göre , sizin mantığınız ile olayları yorumlamasını
istiyorsunuz. Sizler Allah'ı sizin yaptığınız delalete şahid tutmak
istiyorsunuz...! Bir de bu olmayınca Haşa kınıyor, O'na iftirada
bulunuyorsunuz...! Bu arada İncil nası bi esinti ile yazılmışsa, okuyan grip
oluyor, Detay; K. Mukaddes başlıklı yazıda!
Soru 4. Yine başka bir konu Üçlü birlikle ilgilidir bizler üçlü
birliği Baba Oğul ve Kutsal Ruh olarak algılarken (ki bunun
açılımı kesinlikle biyalojik kavramlarla ilgili değildir) Kuran
nasıl olupta bizlerin Baba oğul ve Anne üçlemesine nandığımızdan bahseder.
Ve Allah şöyle buyurduğu zaman: "Ey Meryem oğlu İsa, sen misin
o insanlara "Beni ve o anamı Allah yanında iki tanrı edinin."
diyen?" ... Maide/116
" Ey kutsal olan bakire Meryem. Bizi kutsa ve koru..." türü ifadelerin anlamı ne peki? Kutsal oğul doğuranı biz mi ilah ediniyoruz... O karnında iken ilah taşıyan bir normal insan mı kabul ediliyor sizlerce... Peki kiliseleri - evleri süsleyen Meryem resim-heykelleri ne oluyor...? Onlar önünde ibadet durumunda yapılan hareketler neyi ifade ediyor...? Tarihte var olan " Berberâniyye " adlı tarikatı Hz. Meryem'i tanrı ilan etmedi mi...? ( İbn-i Hazm : Fisâl ) Siz kur'an'ı bize bırakın ve sizin pratikteki eylemlerinize bir daha bakınız lütfen.yaşayan dünyanızda Kutsal Ruh'tan eser yok. Cennetteki babanız, Kutsal İsa ve kutsal Meryem Ana! BU ARADA İBADETHANELERİNDE HEYKEL BULUNDURANLARA, PUTPEREST DENMİYOR MU İDİ! İsa (AS)'ın putperestle le ilgili sözleri nedir acaba...?
Meryem Ana'yı kutsal kabul etmiyorsanız bu heykeller niye? ( İsa heykelleri O'nu kutsal kabul ettiğinizin göstergesi di mi? )
"İsa gibi ışık saçan, İsa gibi cehennemden kurtaran, Nur alan, başına İsa gibi taç konan, etrafını İsa gibi havarilerin sardığı, çocuklara gözüküp ilham veren, İsa ile beraber olan, ..." kilise de ne işi var kutsal olmayan kadının heykelinin. O'ndan neden yardım istersiniz dualarınızda:
Meryem Ana Duaları
1-" Ey Meryem'in lekesiz Kalbi, sana bugünkü dualarımı, eylemlerimi ve fedakarlıklarımı sunuyorum.
2-Ey Meryem, ...ayaklarına kapanıyorum. Tüm benliğimi, varlığımı ellerine ve kalbine teslim ediyorum. Bu yeni günde, merhametli şefkatinle bende Oğlun Mesih İsa'nın hayatını yarat. Ey göklerin Kraliçesi, ... Amin.
3-Lekesiz Bakire, benim annem, Meryem,...Ey Kraliçem ve Kilise'nin Annesi, Mesih İsa'nın egemenliğinin dünyaya gelmesi için senin kutsal görevine sadakatle iştirak etmeme izin vermeni rica ediyorum.
4-Ey Lekesiz Bakire, ... Adalet aynası, tanrısal inayetin sevgisini bizde koru ki hıristiyan eğilimimizin başarmasında alçakgönüllü ve neşeli yaşayarak, Rab'bin dostluğundan ve analık tesellilerinden her zaman yararlanabilelim. Amin.
5-Her zaman bakire anne, biz günahkarlara merhamet et.
6-Allah'ın Aziz Annesi, denenmede olan bizlerin yakarışlarını hor görme ve bizi her tehlikeden kurtar.
7-Aziz Bakire Meryem, daima birlik içinde kalmaları için ailelerimizi koru ve çocuklarımızın eğitimini kutsa.
8-Ey şefkatli bakire Meryem, sana sığınan, yardımını dileyen ve aracılığını isteyen hiç bir kimsenin, senin yardımını görmeden geri çevrilmediğini hatırla. Bundan cesaret alarak sana koşuyorum. Ey Mesih İsa'nın annesi ve benim şefkatli Annem, sana geliyorum ve günahlarım yüzünden çektiğim acılarla ayaklarına kapanıyorum. Ey kurtarıcımız Mesih'in annesi, dualarımı reddetme, onları dinle ve kabul et. Amin.
9-Sağ ol Kraliçe, merhametli annemiz, hayatımız, aşkımız ve ümidimiz sensin. Bizler cennetten kovulmuş olan Havva'nın evlatları, sana yalvarıyoruz. Bu dünyada gözyaşı dökerek ve sızlanarak seni hasretle özlüyoruz. Bizim için şefaatte bulunan annemiz, merhametli gözlerini bize çevir.
10-Tanrım, ...bizleri, annemiz Meryem Ana aracılığıyla, bu dünyada günahtan ve ebedi ölümden kurtar. Amin.
11-Ey Mesih İsa'nın annesi ve benim şefkatli Annem, sana geliyor ve günahlarım yüzünden çektiğim acılarla ayaklarına kapanıyorum. Ey kurtarıcımız Mesih İsa'nın Annesi, dualarımı reddetme, onları dinle ve kabul et. Amin.
" Ey kutsal olan bakire Meryem. Bizi kutsa ve koru..." türü ifadelerin anlamı ne peki? Kutsal oğul doğuranı biz mi ilah ediniyoruz... O karnında iken ilah taşıyan bir normal insan mı kabul ediliyor sizlerce... Peki kiliseleri - evleri süsleyen Meryem resim-heykelleri ne oluyor...? Onlar önünde ibadet durumunda yapılan hareketler neyi ifade ediyor...? Tarihte var olan " Berberâniyye " adlı tarikatı Hz. Meryem'i tanrı ilan etmedi mi...? ( İbn-i Hazm : Fisâl ) Siz kur'an'ı bize bırakın ve sizin pratikteki eylemlerinize bir daha bakınız lütfen.yaşayan dünyanızda Kutsal Ruh'tan eser yok. Cennetteki babanız, Kutsal İsa ve kutsal Meryem Ana! BU ARADA İBADETHANELERİNDE HEYKEL BULUNDURANLARA, PUTPEREST DENMİYOR MU İDİ! İsa (AS)'ın putperestle le ilgili sözleri nedir acaba...?
Meryem Ana'yı kutsal kabul etmiyorsanız bu heykeller niye? ( İsa heykelleri O'nu kutsal kabul ettiğinizin göstergesi di mi? )
"İsa gibi ışık saçan, İsa gibi cehennemden kurtaran, Nur alan, başına İsa gibi taç konan, etrafını İsa gibi havarilerin sardığı, çocuklara gözüküp ilham veren, İsa ile beraber olan, ..." kilise de ne işi var kutsal olmayan kadının heykelinin. O'ndan neden yardım istersiniz dualarınızda:
Meryem Ana Duaları
1-" Ey Meryem'in lekesiz Kalbi, sana bugünkü dualarımı, eylemlerimi ve fedakarlıklarımı sunuyorum.
2-Ey Meryem, ...ayaklarına kapanıyorum. Tüm benliğimi, varlığımı ellerine ve kalbine teslim ediyorum. Bu yeni günde, merhametli şefkatinle bende Oğlun Mesih İsa'nın hayatını yarat. Ey göklerin Kraliçesi, ... Amin.
3-Lekesiz Bakire, benim annem, Meryem,...Ey Kraliçem ve Kilise'nin Annesi, Mesih İsa'nın egemenliğinin dünyaya gelmesi için senin kutsal görevine sadakatle iştirak etmeme izin vermeni rica ediyorum.
4-Ey Lekesiz Bakire, ... Adalet aynası, tanrısal inayetin sevgisini bizde koru ki hıristiyan eğilimimizin başarmasında alçakgönüllü ve neşeli yaşayarak, Rab'bin dostluğundan ve analık tesellilerinden her zaman yararlanabilelim. Amin.
5-Her zaman bakire anne, biz günahkarlara merhamet et.
6-Allah'ın Aziz Annesi, denenmede olan bizlerin yakarışlarını hor görme ve bizi her tehlikeden kurtar.
7-Aziz Bakire Meryem, daima birlik içinde kalmaları için ailelerimizi koru ve çocuklarımızın eğitimini kutsa.
8-Ey şefkatli bakire Meryem, sana sığınan, yardımını dileyen ve aracılığını isteyen hiç bir kimsenin, senin yardımını görmeden geri çevrilmediğini hatırla. Bundan cesaret alarak sana koşuyorum. Ey Mesih İsa'nın annesi ve benim şefkatli Annem, sana geliyorum ve günahlarım yüzünden çektiğim acılarla ayaklarına kapanıyorum. Ey kurtarıcımız Mesih'in annesi, dualarımı reddetme, onları dinle ve kabul et. Amin.
9-Sağ ol Kraliçe, merhametli annemiz, hayatımız, aşkımız ve ümidimiz sensin. Bizler cennetten kovulmuş olan Havva'nın evlatları, sana yalvarıyoruz. Bu dünyada gözyaşı dökerek ve sızlanarak seni hasretle özlüyoruz. Bizim için şefaatte bulunan annemiz, merhametli gözlerini bize çevir.
10-Tanrım, ...bizleri, annemiz Meryem Ana aracılığıyla, bu dünyada günahtan ve ebedi ölümden kurtar. Amin.
11-Ey Mesih İsa'nın annesi ve benim şefkatli Annem, sana geliyor ve günahlarım yüzünden çektiğim acılarla ayaklarına kapanıyorum. Ey kurtarıcımız Mesih İsa'nın Annesi, dualarımı reddetme, onları dinle ve kabul et. Amin.
Collyridiens diye adlandırılan, dördüncü asırda Arabistan'da doğup sonra
kaybolan bir Hristiyan cemaati, tekerlekli bir taht üzerinde Meryem'i tazim
ediyor, ona pastalar takdim ediyorlardı. Tamamen kadınlara mahsus, Meryem'e ait
geniş bir ibadet merasimi vardı. (Duchesne, Historie
ancienne de Eglise, II. 622'den Masson, Le Coran et la revelation
Judeochreteenne 193-94 )
Wellhausen'e göre Uzzâ (Venüs yıldızı), Suriyeli Hristiyanlara göre göğün kraliçesi idi. Müşrik iken Uzzâ'ya tapmış olanlar, Hristiyan olduktan sonra onu, tanrıça Meryem şekline soktular ve Meryem'e çörek sunarak 'Uzzâ ibadetini Meryem ibadeti şekline dönüştürdüler.( Wellhausen, Reste Arabischen Heldentums, Leipzig, 1927'den İbn el-Kalbî, Kitab al-Asnam, Çev. Beyza Düşüngen, Ankara, 1969 Putlar Kitabı, s. 70, n. 131'de mütercimin notu.)
Daha 2. asırda St. İrenée "Bid'atlara Reddiye" kitabında Ophites'lerin Rûhu "İlk Kadın" yahut "Yaşayanların Anası" ile karıştırarak, bunun Mesih'i doğurduğunu iddia ettiklerine dikkati çeker. Birkaç sene sonra Origéne ("Yuhanna İncilinin Şerhi" adlı eserinde), özellikle ébionites muhitlerde mâruf olan ve İsa'nın annesini "Ruhu'l-kudüs" ile aynı sayan bir "İbranîler İncili'ni zikreder (Aramicede rûh mânâsına gelen ruha kelimesi müennestir). Aphraates nezdinde, birkaç anlama gelebilecek, şöyle tuhaf bir formül vardır: O der ki: "(Dindar) İnsan, babası, olan Allah'ı ve anası olan Ruhu'l-kudüs'ü sever ve ibadet eder." ( Masson, I, 94. Referanslar için oraya bkz.)
İmparator Justinien kanunlarından birinde Meryem'in, imparatorluk hâmiyesi olduğu kabul edilmiştir.(H. Atay, Kur'ân'a Göre İman Esasları, Ankara, 1961. s. 40 n. 132. Müellif, orada bu konuyla ilgili başka bilgiler de vermekte, kaynakları arasında Encycl. Americana, Vol, XVIII, p. 347, New York. 1957; Encyc. Britannica. Vol, XIV, p. 1000, 1953 baskısını saymaktadır.)
Blachere'e göre, Kur'ân'ın Meryem'in tanrılaştırılmasından bahsetmesinin sebebi, şark Hristiyanlığı tarafından Meryem'e tanınan büyük yerde aranmalıdır.( Blachere, Le Coran (Traductlon selon un essai de reclassement des Sourates), Paris, 1949-1951. III, 1133-1134, n. 77.)
Coredemptrice (Tanrının, insanların günahına kefaret olarak kendisini fedâ etmesine ortak olan), Mére de Dieu (Tanrının annesi) telakkileri, diğer taraftan fiilî marianisme (Meryemperestlik) ki, İslâm nazarında Allah'a mahsus olan tazimin, kısmî bir ihlâlini teşkil eder. Nihayet İslâm, Arap müşriklerine çok yakın olan ve bazı şark mezheplerinde görülen Meryem'e tapmaya (Mariolâtrie) karşı vaziyet almalıydı. ( Schuon, De l'Unite' transcendante des Religions, Paris, 1968, s. 38.)
Katolik Hristiyanlık "Meryem'e yöneltilen duaları Tanrının kabul edeceğini" ikrar eder.( Introduction â la Foi Catholique, Paris, 1968, s. 599.)
"Kilise, bütünüyle Meryem'i takdise inanır ve açıkça kabul eder ki Meryem, ruh ve beden olarak dirilmiştir. Halbuki öbür ölüler hakkında, sadece dirileceklerini söyleriz." Keza Hz. İsa gibi, Meryem'in de dünyada hazır ve icraatta bulunan olduğu ifade olunur ve onun göğe çıktığı akidesi (assomption) üzerinde durulur.(Aynı eser, s. 600. ) Nitekim bugün bir bayram halinde kutlanır.
Günümüz Katolik inancının bile Meryem'e verdiği "Tanrının Annesi" (Theotokos: Bu vasıf, 431'de toplanan Efes konsilinde kabul edilmiş olup, halen kullanılmaktadır.) (Inroduction à la Foi Catholique, s. 113.) lakabı, duaları ona yöneltme, onu ruh ve bedeniyle diri saymak, dünyada hazır ve icraat yapan bir sıfatlar vermek, İslâm nazarında Ulûhiyyet sıfatlarının kısmen tanınmış olması için, yeterli sebeb teşkil eder. İlâh (Tanrı) ibadetin kendisine yöneltildiği varlık demektir. Bu şartlar altında, Hristiyanların Meryem'i bir anlamda tanrılaştırdıkları söylenebilir...Onun heykelinin bile karşısına geçip, takdimlerde bulunmak, huşû ile eğilerek ona dua etmek ve ondan, ancak Allah'ın yapabileceği şeyleri istemek, onun tanrılaştırmaktan başka bir şey değildir. Maide sûresi 5/ 116 âyette Mesih ve Meryem'in Hristiyanlarca tanrı sayıldığını belirtir. Meryem'in tanrılaştırılması başka, teslise dahil edilmesi çok daha başka bir şeydir. Kur'ân nazarında tevhid, her türlü şaibeden uzak, halis ve arınmış olmalıdır. Dolayısı ile İslam tevhid akidesine göre Meryem'de Hristiyanlarca ilah kabul edilmiş ve hala edilmektedir. Ama günümüzde putlara taptıklarının bile farkında olmayan Hristiyanların bu tevhit- Tek Allah - inancını anlamalarını beklemek hayal olur! (Kaynak: Prof. Dr. Suat YILDIRIM: Yeni Ümit, 27. Sayı )
" Meryem Ana tapınması, en tipik hristiyan niteliklerini etkileyici sembollerle öne çıkartılarak bir taraftan iyilikseverlik ve merhametlilik, sefkat ve acıma hislerini galeyana getirmekte; diger taraftan da,Meryem yoluyla İsa'ya,İsa sayesinde de Tanrıya ulasılabilecegi fikri telkin edilmektedir." ( Boyer M.F. The Cult of Virgin : Offerings, Ornaments and Festivals London-2000 syf. 62-63)
" Meryem Ana tapınmasının dayandıgı temel anlayıs da, Tanrısal Analıktır.Meryem'i en çok kutsal kılan, Tanrıya annelik etmis olması, merhametiyle insana sefaat hissini üstlenmis olmasıdır. Meryem Ana ilahiyatı da, sadece, bu Tanrısal Annelik sıfatı üzerine kurulmustur. Katolik kiliselerinde Meryem Ana tapınması, Tanrı gibi (sa'yı da daha yüce fakat daha geride kılmıs,inanan ile Tanrı arasına İsa'dan önce Meryem Ana da girmistir. ( Pelikan J.J. The Byzantine Apologia for Icons Princeton-1990 syf 20 ) - Detay: ORTA ÇAGIN HRSTYANLIK ÖGRETSNDE MERYEM ANA YÜCELTMES, Dr. Kürsat Haldun AKALIN: Atatürk Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi, sayı: 27, Erzurum, 2007 -
Wellhausen'e göre Uzzâ (Venüs yıldızı), Suriyeli Hristiyanlara göre göğün kraliçesi idi. Müşrik iken Uzzâ'ya tapmış olanlar, Hristiyan olduktan sonra onu, tanrıça Meryem şekline soktular ve Meryem'e çörek sunarak 'Uzzâ ibadetini Meryem ibadeti şekline dönüştürdüler.( Wellhausen, Reste Arabischen Heldentums, Leipzig, 1927'den İbn el-Kalbî, Kitab al-Asnam, Çev. Beyza Düşüngen, Ankara, 1969 Putlar Kitabı, s. 70, n. 131'de mütercimin notu.)
Daha 2. asırda St. İrenée "Bid'atlara Reddiye" kitabında Ophites'lerin Rûhu "İlk Kadın" yahut "Yaşayanların Anası" ile karıştırarak, bunun Mesih'i doğurduğunu iddia ettiklerine dikkati çeker. Birkaç sene sonra Origéne ("Yuhanna İncilinin Şerhi" adlı eserinde), özellikle ébionites muhitlerde mâruf olan ve İsa'nın annesini "Ruhu'l-kudüs" ile aynı sayan bir "İbranîler İncili'ni zikreder (Aramicede rûh mânâsına gelen ruha kelimesi müennestir). Aphraates nezdinde, birkaç anlama gelebilecek, şöyle tuhaf bir formül vardır: O der ki: "(Dindar) İnsan, babası, olan Allah'ı ve anası olan Ruhu'l-kudüs'ü sever ve ibadet eder." ( Masson, I, 94. Referanslar için oraya bkz.)
İmparator Justinien kanunlarından birinde Meryem'in, imparatorluk hâmiyesi olduğu kabul edilmiştir.(H. Atay, Kur'ân'a Göre İman Esasları, Ankara, 1961. s. 40 n. 132. Müellif, orada bu konuyla ilgili başka bilgiler de vermekte, kaynakları arasında Encycl. Americana, Vol, XVIII, p. 347, New York. 1957; Encyc. Britannica. Vol, XIV, p. 1000, 1953 baskısını saymaktadır.)
Blachere'e göre, Kur'ân'ın Meryem'in tanrılaştırılmasından bahsetmesinin sebebi, şark Hristiyanlığı tarafından Meryem'e tanınan büyük yerde aranmalıdır.( Blachere, Le Coran (Traductlon selon un essai de reclassement des Sourates), Paris, 1949-1951. III, 1133-1134, n. 77.)
Coredemptrice (Tanrının, insanların günahına kefaret olarak kendisini fedâ etmesine ortak olan), Mére de Dieu (Tanrının annesi) telakkileri, diğer taraftan fiilî marianisme (Meryemperestlik) ki, İslâm nazarında Allah'a mahsus olan tazimin, kısmî bir ihlâlini teşkil eder. Nihayet İslâm, Arap müşriklerine çok yakın olan ve bazı şark mezheplerinde görülen Meryem'e tapmaya (Mariolâtrie) karşı vaziyet almalıydı. ( Schuon, De l'Unite' transcendante des Religions, Paris, 1968, s. 38.)
Katolik Hristiyanlık "Meryem'e yöneltilen duaları Tanrının kabul edeceğini" ikrar eder.( Introduction â la Foi Catholique, Paris, 1968, s. 599.)
"Kilise, bütünüyle Meryem'i takdise inanır ve açıkça kabul eder ki Meryem, ruh ve beden olarak dirilmiştir. Halbuki öbür ölüler hakkında, sadece dirileceklerini söyleriz." Keza Hz. İsa gibi, Meryem'in de dünyada hazır ve icraatta bulunan olduğu ifade olunur ve onun göğe çıktığı akidesi (assomption) üzerinde durulur.(Aynı eser, s. 600. ) Nitekim bugün bir bayram halinde kutlanır.
Günümüz Katolik inancının bile Meryem'e verdiği "Tanrının Annesi" (Theotokos: Bu vasıf, 431'de toplanan Efes konsilinde kabul edilmiş olup, halen kullanılmaktadır.) (Inroduction à la Foi Catholique, s. 113.) lakabı, duaları ona yöneltme, onu ruh ve bedeniyle diri saymak, dünyada hazır ve icraat yapan bir sıfatlar vermek, İslâm nazarında Ulûhiyyet sıfatlarının kısmen tanınmış olması için, yeterli sebeb teşkil eder. İlâh (Tanrı) ibadetin kendisine yöneltildiği varlık demektir. Bu şartlar altında, Hristiyanların Meryem'i bir anlamda tanrılaştırdıkları söylenebilir...Onun heykelinin bile karşısına geçip, takdimlerde bulunmak, huşû ile eğilerek ona dua etmek ve ondan, ancak Allah'ın yapabileceği şeyleri istemek, onun tanrılaştırmaktan başka bir şey değildir. Maide sûresi 5/ 116 âyette Mesih ve Meryem'in Hristiyanlarca tanrı sayıldığını belirtir. Meryem'in tanrılaştırılması başka, teslise dahil edilmesi çok daha başka bir şeydir. Kur'ân nazarında tevhid, her türlü şaibeden uzak, halis ve arınmış olmalıdır. Dolayısı ile İslam tevhid akidesine göre Meryem'de Hristiyanlarca ilah kabul edilmiş ve hala edilmektedir. Ama günümüzde putlara taptıklarının bile farkında olmayan Hristiyanların bu tevhit- Tek Allah - inancını anlamalarını beklemek hayal olur! (Kaynak: Prof. Dr. Suat YILDIRIM: Yeni Ümit, 27. Sayı )
" Meryem Ana tapınması, en tipik hristiyan niteliklerini etkileyici sembollerle öne çıkartılarak bir taraftan iyilikseverlik ve merhametlilik, sefkat ve acıma hislerini galeyana getirmekte; diger taraftan da,Meryem yoluyla İsa'ya,İsa sayesinde de Tanrıya ulasılabilecegi fikri telkin edilmektedir." ( Boyer M.F. The Cult of Virgin : Offerings, Ornaments and Festivals London-2000 syf. 62-63)
" Meryem Ana tapınmasının dayandıgı temel anlayıs da, Tanrısal Analıktır.Meryem'i en çok kutsal kılan, Tanrıya annelik etmis olması, merhametiyle insana sefaat hissini üstlenmis olmasıdır. Meryem Ana ilahiyatı da, sadece, bu Tanrısal Annelik sıfatı üzerine kurulmustur. Katolik kiliselerinde Meryem Ana tapınması, Tanrı gibi (sa'yı da daha yüce fakat daha geride kılmıs,inanan ile Tanrı arasına İsa'dan önce Meryem Ana da girmistir. ( Pelikan J.J. The Byzantine Apologia for Icons Princeton-1990 syf 20 ) - Detay: ORTA ÇAGIN HRSTYANLIK ÖGRETSNDE MERYEM ANA YÜCELTMES, Dr. Kürsat Haldun AKALIN: Atatürk Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi, sayı: 27, Erzurum, 2007 -
BU DA BİR HRİSTİYANIN AÇIK İTİRAFI -
KENDİ İÇ SORUNLARI KENDİLERİNİ İLGİLENDİRİR! -
Soru5. Kuranın diğer bir saptamasına göre haham ve rahiplere
gidildiği yani ruhban sınıfı meselesidir; Oysaki bu tür düşünce
veya inanç uygulamaları sadece 3. yüzyıl sonrası Mesih
inancının kurumlaşması ve devlet dini oluşu ile inanca
girmiştir. Çünkü bu andan itibaren insanlar kutsal kitapa değil
geleneklere yönelmiştir. O zaman şunu soruyorum Allah bizlerin
tam olarak neye inandığımızı bilmemekte midir?
Onlar, Allah'ı bırakıp hahamlarını ve rahiplerini, bir de
meryem oğlu Mesih'i rabler edindiler. Oysa ki, hepsi ancak bir
ilaha ibadet etmekle emrolunmuşlardı ki, O'ndan başka hiçbir
ilah yoktur; O, onların ortak koştukları herşeyden münezzehtir.
Tevbe/31
Kendiniz
ifade ediyorsunuz. III. yy.'da inanç olmaya başladı ve hala devam ediyor
diye, E Kuran'da daha sonra geldiğine göre bu inancınızı
eleştirmeyecek mi...Hemi sizde böyle ara ara yeni inanç esaslarının
olması doğal mı? Neyse, Kur'an'da pratikte
olanı eleştiriyor. İslam'ın bozulmamış incil ve Hıristiyan
inancı ile sorunu yok. Sorun zaten iznik konsülü ve III. yy ile başladı da
(
325 İZNİK KONSÜLÜ VE DÖNEMİN İMPARATORU KONSTANTİN'İN OYUNLARI... ) bu
konu da yoksa sizler Kur'an ile aynı düzeye mi geldiniz...! İnşallah
diyelim! Ama ortada pratik var. Katolik- Ortodosk olan hıristiyanlarda - ki
Hıristiyanların %80-90 küsürünü teşkil eder !- hala ruhbanlık sınıfı devam
eder. Protestanlar da ise zaten fikir birliği yok, onlar da param
parça. Sizler küçük bir klık-akım olabilirsiniz - belki, hiç zannetmiyoz ama
- Sizler ruhbanlık sınıfına
karşı olabilirsiniz...Ve bu konuda Kur'an'a yaklaşmış iseniz ne mutlu size
...O zaman Kur'an ile beraber asıl çoğunluğu - hatta ezici çoğunluğu -
oluşturan ruhbanlık sınıfına karşı beraber mücadele
edelim. Kur'an'da öyle demiyor mu zaten . "Ey ehli kitap gelin tek
kelimede buluşalım.Allah tektir diyelim..." E Hadi...!
Ama sakın Hıristiyanlık dünyasında var ve tek otorite olan " ruhbanlık sınıfı yoktur " iddiasında bulunmayın , gülünç olur!
Ama sakın Hıristiyanlık dünyasında var ve tek otorite olan " ruhbanlık sınıfı yoktur " iddiasında bulunmayın , gülünç olur!
SON BİR TEKLİF: BUYURUN BİZİM HZ.
İSA ( AS) 'A GÖSTERDİĞİMİZ SEVGİ SAYGIYI SİZDE ...HATTA VAZGEÇTİM YARISINI
DA BİZİM PEYGAMBERİMİZE GÖSTERİNİZ. BİZ İSA'YI RET ETSEK İSLAM'DAN ÇIKARIZ
! SİZLERDE HZ. MUHAMMED'E HAKARET EDENLERİ - DİKKAT SEVMEYENLERİ DEĞİL
!- DİNDEN DE ÇIKARMAYIN , AZARLAYIN YETER ! ...
TABII YAZIYA JOHN SHELBY SPONG GIBI TESLiS YERiNE TEK BIR TANRIYA INANAN HIRİSTİYANLARIN GORÜŞLERİNİ DE EKLEYEBİLİRDİK AMA O ZAMAN KONU DAĞILIRDI...!
"İslam'ın tanrısı put" diyen densize cevap: Tıklayınız
TABII YAZIYA JOHN SHELBY SPONG GIBI TESLiS YERiNE TEK BIR TANRIYA INANAN HIRİSTİYANLARIN GORÜŞLERİNİ DE EKLEYEBİLİRDİK AMA O ZAMAN KONU DAĞILIRDI...!
"İslam'ın tanrısı put" diyen densize cevap: Tıklayınız
Giriş
Hıristiyanlığın
ve Hıristiyanların genel kabulüne göre Yeni Ahit (Kitabı Mukaddes)
kitapları ilahi esinle yazılmış kutsal metinlerdir, kimisi doğrudan
Allah’ın vahyi (veya ilhamı) ile kimisi de yönlendirmesiyle bu metinlerin
yazıldığını savunmaktadır; her halükarda onların inancına göre bunlar
kutsal metinlerdir, kutsal kişilerce yazılmışlardır ve değiştirilmeden
bizlere ulaştırılmışlardır, dolayısı ile Hazreti İsa’nın hayatını,
tebliğini ve Hıristiyan inancının temellerini
içermektedirler...
Evet,
özellikle 4 İncilin Hz. İsa’nın hayatını ve müjdesini aktarma iddiası
Hıristiyanlığın temelidir; onların yaklaşımına göre Hz. İsa’nın hayatı ve
onun tebliği (Hıristiyanlık) incil yazarlarınca kaleme geçirilmiş ve bize
aktarılmıştır, yani onlara göre bizatihi vahiy olan Hz. İsa’nın hayatı
ufak-tefek farklar da olsa, bir resmi tamamlayan değişik parçalar gibi bir
bütün halinde bize ulaştırılmıştır...
İslam’a,
Kuran’a ve Müslümanların inancına göre ise (tıpkı Kuran-ı Kerim gibi)
İncil, Hz. İsa’ya Allah tarafından vahyedilen kitaptır, bu kitap sözlü
veya yazılı farketmez ancak ne Hz. İsa’nın yazdığı, ne Havarilerin
derlediği, ne de bir başka elçinin (resulün) veya insanın yazdığı bir
kitap / vahiy değildir, doğrudan Allah Kelamı’dır, yani insan (beşer)
ürünü değil ilahi vahiydir, bu bağlamda içinde çelişki barındırması da söz
konusu olamaz...
Görüleceği
üzere Hıristiyanlarla Müslümanların, Hıristiyanlık ile İslam’ın Hz. İsa ve
İncil anlayışları bazı temel farklar içermektedir, öncelikle Kuran’ın
“İncil” kavramıyla kastettiği şeyle Kitabı Mukaddes’in ve Hıristiyanların
(genel olarak) “İncil” kavramına yüklediği anlam birbirinden farklı hatta
taban tabana zıttır, dolayısı ile öncelikle kavramsal tahrifata değinmek
gerekmektedir...
Eldeki
Kitabı Mukaddes’te “incil” kelimesi birçok yerde geçer ve buna “müjde, Hz.
İsa’nın hayatı” gibi anlamlar verilmiştir, fakat konuyu detaylıca
incelediğimizde birçok incilden söz edildiğini görürüz ve bu kelimeyi salt
“müjde” olarak açıklamanın yeterli olmadığı sonucuyla karşılaşırız,
üstelik bazı ayetler Kuran-ı Kerim’in bahsettiği “İncil” kavramıyla
örtüşmektedir...
Mesela
bazı Yeni Ahit ayetlerinde Allah’ın İncili’nden, Hz. İsa’nın İncil
tebliğinden söz edilmektedir; demek ki Hz. İsa Allah’ın İncili’ni, yani
kendisine olan vahyini tebliğ etmiştir... Bu kitabın ve tebliğin doğrudan
yazıya geçirildiğine dair elimizde bir bilgi yok, kısa tebliğ döneminde
Hz. İsa bu kitabı (vahyi, tebliği) muhtemelen yazdırmamış olabilir,
dolayısı ile belki de Allah’ın Hz. İsa’ya vahyi olan İncil kitabı hiç
yazıya geçmemiş de olabilir...
Öte
yandan, Hz. İsa’nın hayatını ve tebliğini anlatma iddiasında olan (eldeki
4 İncilin dışında) pek çok incil yazıldı, fakat bu incillerin hiçbiri
(Yeni Ahit dahil) Hz. İsa’nın hayatını ve tebliğini (yani vahyi) olduğu
gibi, tüm bütünlüğüyle yansıtabilme niteliğine sahip değildir...
Evet,
Hıristiyanlığın temel iddiası Yeni Ahit’in (4 İncilin) Hz. İsa’nın
hayatını bize bildirdiği iddiasıdır; halbuki eldeki kitaplara baktığımızda
birbirinden farklı, birçok yerde çelişkili, kabul edilmesi mümkün olmayan
ve tutarsız rivayet derlemeleriyle karşılaşmaktayız, yani Hz. İsa’nın
hayatının gerçekte nasıl olduğunu bu kaynaktan tam anlamıyla öğrenebilmek
mümkün değildir...
Bu
sebeple Hıristiyanlığın temel iddiası en baştan çökmektedir; maalesef
günümüzde eldeki inciller Hz. İsa’nın hayatını ve tebliğini tutarlı bir
şekilde yansıtmaktan uzaktır, çünkü rivayetler birbiriyle tutarsızdır,
dolayısı ile bırakın ilahi vahyi, güvenilir bir bilgiyle yazıldıkları dahi
iddia edilemez...
Ayrıca,
konu üzerinde birçok araştırma yapıldığından ve karşılaşılan gerçekler
inkar edilemez denli açık ve belirgin olduğundan bazı Hıristiyanlar bu
durumu, 4 kişinin aynı konuyu farklı bakış açılarından anlatmaları
şeklinde yorumlamakta, aradaki farkların önemsiz olduğunu, öğretiyi
(tebliği) değiştirecek çapta bulunmadığını, hatta Kitabı Mukaddes
kitaplarının hiçbir şekilde değişikliğe (tahrife) uğramadan bize
ulaştırıldığını vs iddia etmektedir...
Halbuki
en basit bir örnek olarak şunu belirtmek gerekir ki, birisine “Allah’ın
oğlu” demekle “İnsanoğlu” demek arasında “Allah vardır” demekle “Allah
yoktur” demek arasındaki fark gibi çok büyük bir fark söz konusudur...
Yani
Hz. İsa’nın bizatihi bir tanrı mı yoksa bir elçi (peygamber) mi olduğu
konusu hem bu dinin temeli hem de en büyük bunalımlarından birisidir ve bu
soruya verilecek cevap karşımıza iki farklı din çıkaracaktır; biri tevhid
diğeri şirk... Dolayısı ile bu farklar evet çok önemlidir ve evet çok
anlamlıdır...
Elimdeki
Kitabı Mukaddes’in “..Sen İnsanoğluna iman ediyor musun?” içerikli
Yuhanna İncili’nin 9. bölüm 35. ayetinin dipnotunda aynen şunlar
yazmaktadır: “Birçok eski metinlerde “Allah’ın Oğluna”
yazılmıştır.”; demek ki birileri onu tanrı olarak algılıyor veya
algılatmak istiyordu... Aynı durum, Markos İncili’nin başındaki “Allah’ın
Oğlu” (İsa Mesih) tabiri için de geçerlidir, bu ifade eski yazmaların bir
bölümünde yoktur…
(Eğer
Kitabı Mukaddes’in tercümelerini karşılaştırırsanız; günümüzde bile -hâlâ-
gerekli özen gösterilmemektedir, varın o zamanlar ehil olmayan ellerde
nasıl değişikliklere maruz kalabileceğini siz düşünün; Yeni Ahit’teki
birçok Eski Ahit metninin aslından farklı şekilde yazıldığını ve
manalandırıldığını da unutmayın)
Yine
bu bağlamda Hz. İsa’nın sadece bir elçi mi yoksa bir tanrı mı olduğuna
dair örnekler eldeki incillerden çıkarılabilmektedir, dolayısı ile aslında
Hz. İsa gerçekte kimdi, asıl tebliği neydi gibi soruların cevabını Yeni
Ahit’te bulabilmek mümkün değildir; yani arayan onun elçiliğine dair
kanıtlar da bulur, tanrılığına dair de, bu durumda asıl gerçeği bulabilmek
imkansızdır…
Kolayca
anlaşılacağı üzere, Hıristiyanlığın temel iddiası olan “Yeni Ahit’in Hz.
İsa’nın hayatını ve tebliğini anlattığı” savı gerçekçi değildir... Kuran-ı
Kerim gibi bir başka ilahi kaynak olmadan da asıl Hz. İsa’yı ve tebliğini
öğrenebilmek mümkün değildir...
Öncelikle,
Kilisenin kabul veya red ettiği incilleri biz de aynı şekilde nitelemek
zorunda değiliz, yani “4 İncil güvenilirdir diğerleri değildir” şeklindeki
bir kabul sadece Kiliseyi ve mensuplarını bağlar, birçok araştırmacıya
göre 4 İncil de güvenilir değildir... Bu durumda sorulacak ilk sorulardan
birisi şudur; neden birden çok incil? Ve neden hiçbir incil bir diğerini
tutmuyor?.. (aynı incilin en eski yazmaları bile birbirini
tutmamaktadır)
Kilisenin
onayladığı eldeki 4 İncilde birbirinden farklı rivayetler yer almaktadır,
yani mesela Matta’da bulunan Yuhanna’da bulunmayan veya Luka’da bulunup
Markos’ta yer almayan rivayetler söz konusudur, bu durumda eldeki hiçbir
incil Hz. İsa’nın hayatını tam olarak yansıtabilme niteliğine sahip
değildir ve olamaz...
Bu
da aslında doğaldır, çünkü bu inciller belirli amaçlarla yazılmışlardır,
iddiaları Hz. İsa’nın hayatını anlatmak olsa da kendi görüşlerine göre
olan bir hayat veya rivayetler derlemesidir bu... Ayrıca, Luka İncili’nin
başında da belirtildiği üzere o dönemde pek çok incil
yazılmıştır...
Peki
tüm bu incilleri kimler yazmıştır, ne zaman yazmıştır, niçin yazmıştır,
kimler temize çekmiş ve bize ulaştırmıştır, bunu nasıl yapmışlardır gibi
temel sorular cevapsızdır; yani evet iddia bu incillerin adı geçen
yazarlarca yazıldığıdır, peki bunun kanıtı nedir? Bu yazarlardan ve hatta
Hz. İsa’dan bu rivayetleri bize ulaştıran bir senet zinciri mevcut mudur
(örneğin Müslümanların Hadis ilminde olduğu gibi)? Kesinlikle mevcut
değildir...
Bu
durumda mesela Matta İncili’ni Havari Matta’nın veya Yuhanna İncili’ni
Havari Yuhanna’nın yazdığından nasıl emin olabileceğiz? Üstelik ortada Havariler’e atfedilen pek çok sahte incil de varken? Hatta Matta ve
Yuhanna diye birer Havari olduğundan emin olabilir miyiz? Çünkü eldeki
incillerde Havariler’in adları bile farklı farklıdır...
Bu
incillerdeki diğer hata ve tutarsızlıkları bir yana bırakarak, sadece
ikisinin aynı anda yaşadıkları olayları anlatışlarına bakarak dahi eldeki
Matta ve Yuhanna İncillerinden birinin veya her ikisinin bu Havariler’e
ait olmadığını ispatlamak mümkündür, çünkü Havariler’in yalan söylediğini
veya yanlış aktardığını kabul etmek imana ve akla ters olacağından, aynı
konulardaki yani bizatihi şahit olup birlikte bulundukları (bulunmaları
gereken) olaylarla ilgili verdikleri bilgilerdeki farklılık hatta
çelişkiler yazarlardan birinin veya her ikisinin Havari olmadığını
ispatlamaktadır…
Öteki
kanıtlar da göstermektedir ki bu İnciller, diğer pek çok sahte incil gibi
Havariler’e atfedilen incillerdendir ve dolayısı ile tüm Yeni Ahit’i de
güvenilmez yapmaktadırlar; ve yine bu durum Kilisenin temel öğretilerini
ve hatta diğer tüm Hıristiyan mezheplerinin temel çıkış noktalarını da
geçersiz kılmaktadır, dolayısı ile temel birçok iddialarını da ortadan
kaldırmaktadır...
Evet,
ortada çok büyük bir sorun vardır ve Hıristiyanlar bu sorunla yüzleşmek
durumundadır, artık bu kadar savsaklamak, olur-olmaz cevaplar vermek
zamanı çoktan geçmiştir, herkes kişisel olarak sorumludur, hele Hıristiyan
(hatta tüm Ehli Kitap) din adamları daha da sorumludur, hakikati (katıksız
gerçeği) bulmalı ve hayatlarına da yansıtmalıdırlar...
Bu
küçük kitap, diğer pek çok örneği gibi Hıristiyanlığın temel iddialarını
geçersiz kılmakta, İncil’in ve incillerin tahrif edildiğini belgelemekte,
Ehli Kitab’a ait kutsal metinlerin pek çok çelişki ve tutarsızlık
barındırdığını ispatlamaktadır... Amaç asla onların inancını karalamak
değil hakikati dile getirmek ve İslam’a yönelik haksız iddia ve iftiralara
özlü bir cevap vermektir...
Buna
verilecek karşı cevap ise hep yapılageldiği üzere İslam’ı, kitabını veya
elçisini karalamak, Müslümanları suçlamak vs değildir, her iddiaya (varsa)
cevap vermektir, konuyu saptırmak değil... Yoksa “tamam Kitabı Mukaddes
şöyle böyle ama Kuran da şöyle şöyle vs” demek cevap değil, hakikati
tasdik etmektir; yani bizatihi verecek cevabı olmadığını itiraf edip karşı
tarafı suçlama (saçma, anlamsız) tavrını sergilemektir. Bu ise sonucu
değiştirmez, sadece bunu yapan kişiyi hakikatten uzak kılar; akıllı insan
ise kendi zararına olan şeyi bile bile yapmaz, hele imanlı insan asla
hakikate sırtını dönmez...
Bir
başka deyişle, kendi inancını savunmak için başka bir inancı karalamak
abesle iştigaldir, boş iştir... Yani hakikati gizlemek için aydınlıkla
savaşmak, güneşi balçıkla sıvamaya kalkmak gereksiz ve sonuçsuz bir
davranıştır; Hz. İsa’nın da inananlarından böyle bir şey istediğini (veya
isteyebileceğini) hiç kimse iddia edemez... Öyleyse hakikati karalamak
yerine ona yöneliniz, böylece gerçek Hz. İsa tebliğine ulaşınız...
Her
peygamber Allah’ın elçisidir ve Allah’ın dinini (yani İslam’ı) tebliğ
etmiştir, siz İslam’ı benimsemekle Hz. İsa’nın ve diğer tüm elçilerin
tebliğini benimsemiş olacaksınız... Evet, gerçek Hz. İsa tebliği, Paul
veya diğer kilise adamlarının aykırı yorumları değil...
Kitabı
Mukaddes Değişti mi?
Önce
Hıristiyanların “Eski Ahit” dedikleri Yahudi kutsal metinlerini
değerlendirelim:
Hz.
Musa’ya atfedilen ilk 5 kitap (Tevrat) bölümünde aynı konuda birbirinden
farklı rivayetler mevcuttur, metin incelemeleri de bu kitapların değişik
dönemlerde ve değişik kişilerce derlendiğini açıkça ortaya koymaktadır,
üstelik son bölümde Hz. Musa’nın ölümü ve daha sonraki olaylar
anlatılmaktadır ki elbette bu bölümler hep sonradan eklenmedir... Yani Hz.
Musa’nın tebliğ ettiği, Allah’ın vahyi olan Tevrat sonradan tahrif
edilmiştir, pek çok değişikliğe maruz bırakılmıştır, sonradan eklemeler
yapılmıştır...
Hz.
Davud’a atfedilen Mezmurlar (Zebur) bölümünde ise ondan başka kimselere
ait olan bölümler de vardır, üstelik yüzyıllar sonra gerçekleşen Sürgün
olayından da söz edilmektedir; yani Zebur da tahrif edilmiştir, sonradan
eklemeler yapılmıştır, çeşitli metinler derlenerek Hz. Davud’a
atfedilmiştir...
Peygamberlere
atfedilen diğer kitaplar ve bölümler de birçok çelişki içermekte, kabul
edilemez rivayetler barındırmakta, tahrif edildiklerini yani
değiştirildiklerini belgeleyen apaçık deliller bulundurmaktadır...
(mesela, koskoca Eski Ahit’te ahiretten söz edilmemesi oldukça tuhaf değil
midir?)
Sonuçta,
Hıristiyanların da kutsal saydığı Yahudi kutsal metinleri hem çelişki hem
tahrifat içermektedir; bu elbette onları hepten değersiz veya güvenilmez
yapmaz fakat ilahilik niteliğini ortadan kaldırır, beşerilik niteliğini ön
plana çıkarır... Gerçek Hz. Musa, Hz. Davud ve diğer peygamber
tebliğlerini tam anlamıyla yansıtamaz kılar ve bunun için başka bir ilahi
kaynağı gerektirir; dolayısı ile Yahudiler de Hıristiyanlar da diğer din
mensupları da son ilahi vahiy olan Kuran’a ve İslam’a
yönelmelidirler...
Hz.
İsa’nın tebliği olan İncil’e gelince, genel olarak Hıristiyanlar zaten
böyle bir kitabın varlığını kabul etmez, eldeki inciller ise birbiriyle
çelişkilidir, dolayısı ile bunlar da tahrifata uğramıştır...
Öte yandan Yeni Ahit, Yahudi kutsal metinlerinin bu durumunu düzeltmez,
hatta genel konu Hz. İsa ve tebliği olduğundan onunla ilgi kurulan bazı
yerler hariç eski elçilerden ve tebliğlerinden, onlara atfedilen
iftiralardan vs neredeyse hiç söz edilmez... Yani Hıristiyanlar Hz.
İsa’dan önceki elçileri ve tebliğleri öğrenmek için Yahudi kutsal
metinlerine muhtaçtırlar, üstelik Yeni Ahit neredeyse hiç Tevrat gibi
yasalar da içermez..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Siz, siz olun Yehova Şahitlerini evinizden, ailenizden ve hatta tanıdıklarınızdan ırak tutun.
Türk insanı üzerine bilinen ya da bilinmeyen birçok oyunlar oynanıyor. Dünyanın neresinde olursa olsun Müslüman Türk insani yoğun bir kı...
-
Roma Putperestliği Romalılar baştan beri İsa peygamberin hareketini siyasi bir isyan olarak algılamışlardır. Yahudi baş kahinler için ise ...
-
İNCİLDEKİ ÇELİŞKİLER 1- Hz. İsa, gölün karşı yakasında Gadaralıların veya Gerasalıların ülkesine varınca, Matta'ya göre cinlere tutsa...
-
Bu yazı, batılı hristiyan ilahiyatçılar, yazarlar ve kilisenin kabul ettiği tefsir kitaplarına dayanılarak yazılmıştır. Bu yazıda kaynak ...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder