6 Şubat 2012 Pazartesi

Sahte İncilleri Kimler Yazdı?

3 Şubat 2012 Cuma, 11:48 tarihinde {BENİM SEÇTİKLERİM} tarafından eklendi
İncil'i Aslında Kimler Yazdı?

Geçmişten günümüze dek sürekli sorulan fakat üzerinde net bir uzlaşmaya varılamayan konulardan biri İncil denilen kitabı kimlerin kaleme aldığıdır. İncil'in asıl yazar(lar)ı kim(ler)dir? Kiliseye göre ismi belirtilen yazarlar kendi bölümlerini Kutsal Ruh'un yönlendirmesiyle yazmışlardır.
Biz bu kısa çalışmada İncil'in kimliği belirsiz yazarlar tarafından yazıldığını kanıtlarıyla göreceğiz. Örneğin şu soruyu sormakla başlayabiliriz: Yuhanna İncil'ini gerçekten de Yuhanna mı kaleme almıştır yoksa kimliği belirsiz şahıslar tarafından mı yazılmıştır? Eğer bu İncil'in asıl yazarı Yuhanna değilse kimliği belirsiz kişilerin edebi ürünüdür yani anonimdir diyeceğiz. Bu sonuç ise söz konusu metinlerin kutsallığını ve güvenirliğini sorgulatacak; İncil'in tanrısal olmadığını, her halukarda insansal bir yapıt olduğunu gösterecektir. Bu, Hristiyan dogmaları için ölüm demektir


Yuhanna İncil'inin asıl yazarının gerçekte Yuhanna olmadığını gösteren ayetlerden biri 21:24'tür.
    • "Bütün bunlara tanıklık eden ve bunları yazan öğrenci budur. Onun tanıklığının doğru olduğunu biliyo-ruz."
Bu ayeti daha önce de okumuş muydunuz? Peki cümlelerin içerdiği göze çarpar gaflar dikkatinizi çekmiş miydi? "bunları yazan öğrenci budur." ifadesiyle o öğrenciye yada yazara işaret eden kim(ler)dir? " Onun tanıklığının doğru olduğunu biliyoruz." cümlesinde geçen "biliyor-uz" çoğul bir ifade olup bir gruba işaret etmez mi? O halde Yuhanna İncil'inde birden fazla kişinin kalemi oynamıştır.

Söz konusu tesbit bizi belirsizliğe götürür; hangi sözlerin kime ait olduğu ve kimler tarafından ne zaman kaleme alındığı tam olarak kestirilemiyor demektir. Yuhanna İncilinin gerçek yazarının Yuhanna olduğunu savunan Hristiyan arkadaşlarımız öncelikle bu ayeti açıklamakla yükümlüler. Yuhanna İncil'i kitabının asıl yazarının Yuhanna olmadığı, kimliği belirsiz kişiler olduğunu kanıtlayan diğer ayetlere bakalım. Yuhanna 19: 25-27'de şunlar kayıtlıdır:
  • "İsa’nın çarmıhıın yanında, annesi ve teyzesi duruyordu; Klopas’ın karısı Meryem ve Mecdelli Meryem de oradaydı. İsa, annesinin ve sevdiği öğrencisinin orada durduğunu görünce annesine, “İşte oğlun!” dedi.  Sonra da öğrencisine, “İşte annen!” dedi. O günden sonra, o öğrenci İsa’nın annesini kendi evine aldı."
Pasajda geçen "İsa'nın sevdiği öğrenci" Yuhanna'nın kendisidir. Bu ve başka ayetler söz konusu pasajları Yuhanna'nın yazmış olamayacağını gösterir. Yuhanna'nın üçüncü şahıs zamiriyle başka bir kişi tarafından anlatıldığı yada kaleme alındığı açık ve nettir. Aksi taktirde İncil'i Yuhanna yazmış olsaydı " o" değil " ben" diyecek olurdu. Bunun açık örneğini Yuhanna İncil'inin neredeyse her yerinde görmek mümkündür. Kısaca bir kaç örneklemede bulanayım.

Yuhanna 13. bölüm 22- 25 ayetlerine dikkat edin. "Öğrencileri kimden söz ettiğini anlamadıklarından şaşkınlıkla birbirlerine bakmaya başladılar. Sofrada öğrencilerinden biri İsa’nın yanı başında oturmuştu. İsa onu severdi. Simun Petrus onabaşıyla işaret edip, “Kimden söz ettiğini sorsana” dedi. O da İsa’nın göğsüne yaslanarak, “Efendimiz, o kim?” diye sordu.

Yine 21. bölümün sonlarında da benzer bir anlatım tarzı vardır. "O", "Ona" "Onunla" gibi üçüncü şahıs zamirleri anlatıcının eylemde geçen kişi olmadığını, metnin dışarıdan bakan biri tarafından kaleme alındığını kanıtlar. Bir kez olsun "ben" ," bana", "benimle" gibi ifadeye rastlayamıyoruz. Oysa Pavlus'un kaleme aldığı yazılarda hep, "ben," "benimle" " bana" şeklinde yazım tarzı anlatıcının kendisi olduğunu gösteriyor.

Bu, Yuhanna kitabının hiç bir yerinde yoktur. O halde bu pasajları KİM, nerede ve ne zman yazmıştır? Bu sorunun cevabını hristiyanlar verebilir mi? Elbeteki hayır! Onların alışık olduğu ve ezberlediği içi boş söylem şudur:" Yuhanna İncilini Yuhanna kaleme alıştır." Kanıt var mı? Yok!

Yuhanna 21:1-2 ayetleri bakın ne diyor:

  • "Bundan sonra Teberiye gölünün kenarında İsa öğrencilerine yine göründü. Bu da şöyle oldu. Simun petrus, ikiz diye anılan Tomas, Celile'nin Kana şehrinden Natanyel, Zebedi'nin oğulları ... buunuyorlardı."
Bu ayetteki "Zebedi'nin Oğulları" ifadesi dikkatimizi çekiyor. Matta 4:21 bize Zebedinin oğullarından birinin Yakup, diğerinin Yuhanna olduğunu gösteriyor. Hal böyleyken, Neden Yuhanna kendsi hakkında üçüncü şahıs zamirini kullansın.

Peki siz kendiniz hakkında yazarken "ben" mi dersiniz, yoksa "O" üçüncü şahıs zamirini mi kullanırsınız?

Bu konu sadece İncil'in Yuhanna kitabıyla mı sınırlı kalmaktadır? Hayır. Benzer bir tesbiti Matta kitabında da bulabiliriz. Kiliseye göre Matta kitabını kaleme alan yazar isminden de okunduğu gibi Matta'dır. Kilisenin bu bilindik açıklaması artık düşünen ve araştıran insanlar için bir alam ifade etmemektedir. Çünkü metinlerin incelenmesi sonucunda, yazarın Matta olmadığı, bunun yerine belirli bir zümre olduğu anlaşılmaktadır. Yuhanna kitabı için söylediklerimizin aynısı Matta Kitabı için de geçerlidir.

Bir örnekle gösterelim. Bu örnek Matta 9. bölümde kayıtlıdır. 9.ayetten başlayarak okuyalım:
  • Sonra İsa oradan geçerken, vergi toplama yerinde oturan Matta adında bir adam gözüne çarptı ve ona, “Benim takipçim ol” dedi. Bunun üzerine adam kalktı ve onun ardından gitti. İsa öğrencileriyle birlikte onun evinde sofrada otururken...
Afedersiniz ama bu hikaye İncil'in hangi bölümünde yazıyor? Matta bölümünde. Olayı anlatan Kim? Sözde Matta! Peki Matta kendisinden neden " O", "Onun" diye bahsediyor? Açıkça görülmektedir ki burada Matta'ya üçüncü şahısla hitap edilmektedir. Yani hikaye, Matta tarafından değil de başkaları yani üçüncü şahıslar aracılığıyla anlatılmaktadır. Aksi halde Matta kendisinden "beni gördü", "benimle karşılaştı", "benim evime geldi" demeliydi.

Mesela Luka (5:27-29) yada Markos (2:13-15) bu olayı şu şekilde anlatmaktadır:
  • İsa tekrar göl kıyısına çıktı; halk yanına akın ediyordu, onlara Tanrı’nın sözünü öğretmeye başladı. Vergi toplama yerinden geçerken, orada oturan Alfeos oğlu Levi gözüne ilişti. Ona “Benim takipçim ol” dedi. O da kalkıp İsa’nın ardından gitti. Daha sonra, İsa Levi’nin evinde sofraya oturdu.
Markos ve Luka'nın Matta'yı üçüncü şahısla tanıtması son derece normaldir. Fakat Matta'nın kendisi için "O " yada "bu" kişi zamirini kullanması hem normal değildir hem de asıl yazarın kendisi olmadığını gösterir.

Aslında İncil'de buna benzer pek çok ayet daha vardır. Bu mantıksızlıkların hepsini buraya yazmaya kalksak sanırım sayfalar yetmez. Fakat yinede Matta ve Yuhanna kitabının asıl yazarının bu kişiler olmadığı, hikayeleri anlatan insanların kimliği belirsiz yazarlar olduğunu göstermeye yetiryor.

Defalarca soruyoruz: "Bu metinleri KİM yazmıştır?" fakat hiç bir şekilde tatmin edici bir yanıt alamıyoruz. Zaten yanıt diyebileceğimiz herhangi bir açıklama da mevcut değil. Bu durumda Hristiyanların biraz düşünüp, muhakeme yapmaları gerekmez mi? Aklını kullanan her bir bireyin bu sorular üzerinde düşünmesi ve tarihsel materyallerden yararlanarak konuyu derinlemesine araştırması gerekir. Fakat okumadan, araştırmadan, sormadan , sorgulamadan körü körüne inanıp, piyasada "hristiyanım" diye gezmek kolaydır. Araştırmak ve sormak ise zordur, değil mi?

Buraya kadar inceledik ve gördük ki Matta ve Yuhanna İncil'lerini kaleme alanlar isnat edilen yazarlar değildir. O halde asıl yazarlar kim yada kimlerdir? Bu sorunun cevabını aramaya çalışalım. Biz İncil'i helen dünyasında Yahudi ve Pagan inanışlarının etkisinde sentezleyen helenist kilise babaları olduğunu biliyoruz. Hristiyanlığın doğmasında ve helen dünyasında yayılmasında katkı sağlayan kilise babaları bu metinleri, kilisenin pragmatist mentalitesine göre uydurmuş ve düzenlemişlerdir.

Öncelikle Markos ve Luka İncil'leri kaleme alnmış, sonrasında ise Matta ve Yuhanna İncil'leri özellikle Markos İncil'ine göre kopya edilmiştir. Hatalarıyla birlikte kopya eden bu İncil'lerin yazmı bu şekilde gerçekleştirilmiştir. İlk yazılan Markos İncil'inin gi kaynaklardan yararlandığı da belli değildir. Yani ortada asıl kaynaklar da YOKtur. Peki bu metinlerin havarilerin yazdığına dair kanıt var mıdır?

Örneğin Matta İncil'inin Matta tarafından yazıldığını NEDEREN BİLİYORUZ ?

Yazarın Matta olduğunu söyleyen Kimdir? İsterdim ki bu soruyu hristiyanlar sorsun ve kişisel olarak araştırıp bilgi edinsin. Fakat bunu yapmaktan üşenen ve korkanlar için biz açıklayalım.

Söz konusu İncili kaleme alan kişinin Matta olduğunu idda eden kilise babası, İsa'dan 300 YIL SONRA yaşamış Evsebus'tur. O da Papias adında başka bir kilise babasını referans göstermektedir. Yani ortada sadece RİVAYET vardır. Herhangi bir kaynak SÖZ KONUSU DEĞİLDİR !!!

Üstelik referans gösterdikleri kilise Babası da İsa'dan 150 yıl sonra yaşamıştır ! Verdiği açıklamanın da gerçekdışı olduğu kanıtlanmıştır. Bakınız açıklamada Papias ne diyor:" Matta sözlerini İbranice dilinde topladı ve herkes bu sözleri tercüme etmeye, çoğaltmaya başladı". Kaynak diye gösterilen rivayet yanılgılarla doludur.

En önemlisi de "Matta'nın bu İncil'i İbranice kaleme aldığı" iddasıdır. Çünkü bugün ister Ortodoks, ister Katolik, protestan kiliseler yada diğer akımlar olsun herkes, Matta İncil'inin Grekçe yani Yunanca kaleme alındığını bilir. Dolayısıyla kaynak diye verilen bilgiler de yanlış ve saçmalıktır.

Matta yada Yuhanna İncillerini ismi isnat edilen yazarların kaleme aldığına dair bir belge yoktur. Sadece varsayım ve bir kaç eski rivayet vardır. Unutulmamalıdır ki batılı modern hristiyan otoriteler bu bilgiyi kabul etmektetir. Tutucu, bağnaz Hristiynaların hiç bir kaynak getirmeden, ezberledikleri açıklamaları tekrar etmeleri bir anlam ifade etmemektedir.

Değineceğimiz diğer bir nokta ise Matta, Markos ve Yuhanna adında havarilerin gerçekten tarihsel kişiler olup olmadığıdır. Luka, Pavlus'un yol arkadaşı ve yoldaşıdır. Fakat diğer kişilerin ismi sadece bu incillerde geçmektedir. İncil dışında, bu insanların yaşadığına dair bilimsel kaynak, yazıt bulunmamaktadır. Din dışı tarihi inceleyenler bu insanların gerçek tarihsel şahıslar olduğunu onaylamakta güçlük çeker. Çünkü ortada inandırıcı bir veri de yoktur.

Elçilerin İşleri Kitabında Pavlus'un çelişkileri

3 Şubat 2012 Cuma, 11:56 tarihinde {BENİM SEÇTİKLERİM} tarafından eklendi
Elçilerin İşleri Kitabında Pavlus'un çelişkileri

Elçilerin işleri olarak anılan ve Luka'nın yazdığı idda edilen kitap aslında elçilerin değil, Pavlus'un işleri olarak anılması gerekirdi. Çünkü başlangıçta diğer öğrencilerden de bahsederken Saul'un yani namı diğer Pavlus'un ortaya çıkmasıyla diğer öğrenciler buharlaşmış sadece Pavlus'un misyonerlik faliyetleri anlatılmaya başlanmıştır. Bu kitabın yazarı kiliseye göre Luka'dır. Fakat Luka'nın yazdığı konusunda ciddi şüpheler mevcuttur.

Ayrıca Kitap diğer İncillerle ve Pavlus'un mektuplarıyla da çelişmektedir. Yazar, Yunan- Roma coğrafyasında ( Luka da bir Yunanlıdır ) yaygın olan mitolojik anlatım tarzıyla İsa'yı pagan dinindeki aracı- insan- tanrı Osiris, Adonis, Attis, Mithra imgesine göre şekillendirmiştir.

Elçilerin İşleri kitabının başlarında Saul adında vicdansız, zalim, zorba bir adamdan bahsedilir. Bu zorba adamın, kendisini hristiyan ilan eden insanlara işkence ettiği, onların hapsedilmesi için çaba harcadığı yazılıdır. 9. bölüm 1. ayette şu beyan yer alıyor:
  • Efendimizin öğrencilerini hâlâ kudurmuşcasına tehdit edip canlarına kasteden Saul başkâhine gitti. Bu Yol’dan olan kadın ve erkekleri bulup tutuklu olarak Yeruşalim’e getirebilmek için, ondan Şam’daki havralara vermek üzere mektuplar istedi.
Elçilerin işleri 9. bölümde zalim Saul hakkında yazılan bu detayda bir sorun vardır. Saul Yeruşalim'deki hristiyanlara zulmetmekle yetinmiyor, Şam şehrindeki insanların canlarına da kastediyor. Onların Yeruşalime sürülmelerini, hapis yatmalarını, hatta işkence edilerek öldürülmelerini, taşlanarak katledilmelerini (İstefanos örneğinde görüldüğü gibi)savunanan Saul, Yeruşalim'deki yüksek rütbeli Kahinlerden Şam'da hristiyanları tutuklamak için izin kağıdı istiyor.

Fakat gözden kaçırılan ve üzerinde pek de durulmayan bir ayrıntı var;

Yeruşalim'deki kahinlerin başka coğrafyalarda kanuni meselelerde hiç bir söz ve yaptırım olanağı yoktur. Onların, insanları tutuklama, yakalama gibi bir yetkisi olmadığı gibi herhangi bir mektupla da Saul'un bu işi yapması mümkün değildir.

Saul yani Pavlus, bir Romalı olduğunu söylüyor. Fakat Şam o sırada ne Yahudi'ydi ne de Romalıların egemenliğindeydi; Şam bir arap krallığına aitti. Farklı bir ülkede yabancı bir vatandaşın, dini kurumlardan aldığı bir kaç mektupla insanları dinsel inancından dolayı tutuklaması ve diğer bir ülkeye getirtmesi mümkün olmamakla birlikte tamamen gerçek dışı olup masalsal bir anlatımdır. Üstelik Elçilerin İşleri kitabında bu hikayeyi kimin kaleme aldığı da belli değildir.


Sonuç olarak Saul'la ilgili bu pasajın gerçeklikle yakından uzaktan bir ilgisi yoktur. Pavlus'un Şam yolculuğu bir kaç yerde daha anlatılır. Ve hepsi de gerçek dışı anlatımlardır. Üstelik pek çok çelişki içermektedir. Metinler arası tutarsızlıklara çeşitli ayetlerden örnek vererek devam edelim.
  • Bu Yol’u izleyenlere öldüresiye zulmettim; hem erkekleri hem kadınları bağlayıp hapse attırdım. Başkâhin de, tüm ihtiyar meclisi de buna tanıklık edebilir. Ayrıca onlardan Şam’daki kardeşlere götürmek üzere mektuplar almıştım ve bu şehre gidiyordum; niyetim oradakileri cezalandırılmak üzere tutuklu olarak Yeruşalim’e getirmekti. (Elç. 22:4/5)
Hristiyanlar öncelikle yukarıda dile getirdiğimiz noktaları açıklamalılar. Başka bir ülkede yaşayan insanları dinsel tutumlarından ötürü tutuklama emrini içeren şu esrarengiz " mektuplar " hangi mektuplardır? Tarihte bir başrahibin vereceği üç beş mektupla insanları tutuklattığı görülmüş müdür? Üstelik tuytuklamayı gerçekleştireceğini idda eden kişi de bir güvenlik görevlisi yada asker de değil. Tamamiyle sivil bir şahıs..! nereden bakarsanız bakın saçmalık!
  • Fakat yolda, Şam’a yaklaşırken, öğle sularında etrafım birden gökten gelen kuvvetli bir ışıkla aydınlandı. Yere düştüm ve ‘Saul, Saul, neden bana zulmediyorsun?’ diye bir ses duydum. ‘Kimsin Efendim?’ diye sordum; ‘Ben zulmettiğin Nasıralı İsa’yım’ dedi. Yanımdaki adamlar ışığı görmüşler, fakat benimle konuşanın sözlerini işitmemişlerdi. (22:6-9)
Pavlus'un bu pasajını dikkatlice okuyunuz. Yayındaki adamların "ışığı gördüğü " fakat "sesi duymadığı" anlatılıyor. Halbuki Aynı kitabın 9:7. ayetindeki açıklama tam tersini söyler. Bu ayette adamların "sesi duydukları" fakat bir şeyi " görmedikler i" vurgulanıyor.

Acaba hangi açıklama ne derece doğrudur. Gördükleri parlak ışık, nasıl oluyorsa söz konusu adamların gözlerini kör etmiyor da sadece Pavlusunkileri ediyor. Okumaya devam ettikçe söylenen yalanların daha da arttığını görüyoruz. Bakın sonrasında Pavlus şu ÇARPICI açıklamayı yapıyor:
  • Şimdi kalk, şehre gir; yapman gerekenler sana bildirilecek” dedi (9:6)
  • Efendimiz, ‘Kalk, Şam’a git; senin için belirlenen görevler sana orada söylenecek’ dedi. (22:10)
Bu iki açıklama farklı bölümlerde yer alsa da aynı şeyi söylemektedir; Pavlus, İsa'ya "ne yapmalıyım?" sorusunu sorar ve İsa da " şehre gir, orada açıklanacak" yanıtını verir. Yani Pavlus'un görevi Şam şehrinde açıklanacak. O sırada misyone ilişkin hiç bir şey ANLATILMIYOR!. Fakat 26:16-18 ayetleri okunduğunda herşeyin ANLATILDIĞI görülür.
  • ‘Şimdi kalk, ayaklarının üzerinde dur. Sana görünmemin amacına gelince, seni hizmetkârım olman için seçtim; benimle ilgili gördüklerine ve sana göstereceklerime tanıklık edeceksin. Ben de seni bu halkın ve kendilerine göndereceğim milletlerin elinden kurtaracağım.  Seni onların gözlerini açman, onları karanlıktan ışığa çıkarman ve Şeytan’ın hâkimiyetinden kurtarıp Tanrı’ya döndürmen için gönderiyorum. Böylece, bana olan imanlarından dolayı günahları bağışlanabilir ve kutsal kılınmış kişilerle birlikte mirasa sahip olabilirler.
Fakat aynı kitabın diğer iki bölümü Pavlusun misyonunun Şamda açıklanacağını idda ediyordu. Kayıtlara bakılınca Pavlus'un gözlerinin kör olduğunu, İsa'ya " ne yapmalıyım" sorusunu sorduğunu ve İsa'nın "GÖREV ŞAMDA AÇIKLANACAK" yanıtını verdiğini görüyoruz. Pavlus'un yeni misyonu, görevi vs. Şamda mı açıklandı yoksa Şam'a girmeden önce olay esnasında mı? Eğer Olayın geçtiği yerse (26:16-18) ,9 ve 22 . bölümlerde neden görevin Şamda açıklanacağı,ayrıca o esnada hiç bir şeyin açıklanmadığı kayıtlıdır? Merak etmekteyiz: Hangi kayıt doğruyu söylemektedir?

Hristiyanlık, aslında yahudiliğin hellenileştirilip(hellenizm), Pagan/putperest dinine dönüştürülmüş halidir.

3 Şubat 2012 Cuma, 12:23 tarihinde {BENİM SEÇTİKLERİM} tarafından eklendi
Hristiyanlık, aslında yahudiliğin hellenileştirilip(hellenizm), Pagan/putperest dinine dönüştürülmüş halidir.
**********************************************************
Hristiyanlığın aslında Yunan bir pagan dini olduğu günümüzde aralarında hristiyanlığı bırakmış sayısız rahip(Dan Barker gibi) ve eski hristiyan yazarlar tarafından dile getirilmektedir.(örnek olarak Tom Harpur, Timothy Freke,Arthur Weighall gibi)

Hristiyanlık, aslında yahudiliğin hellenileştirilip(hellenizm), Pagan/putperest dinine dönüştürülmüş halidir.

İncil’in içinde pek çok pagan öğesi bulunmaktadır.İsa’dan önce de ölen ve dirilen pagan Tanrıları vardı.Greko Romen etkisinde büyümüş hristiyanlık da bu Greko Romen pagan dinlerinin devamı niteliğindedir.(Greko Romen pagan inançları hristiyanlığı öyle etkilemiştir ki İncil bile İsa’nın konuştuğu dil olan Aramice ile değil, grekçe yani Yunanca ile yazılmıştır)
İsa’nın “Tanrı oğlu” yahut “Tanrı’nın özünden Tanrı”…vs olması,İsa’nın kanıyla günahlardan/suçlardan arınma fikri(İbraniler 13:12,Rom 3:25-26..vs) ,İsa’nın ölüp dirilmesi ve şeytana karşı “zafer”kazanması ve daha pek çok öğe, Hellenistik dönemde oluşmuş Greko Romen Pagan dinlerinin ayrıca bunlara bağlı mistik gizem kültlerinin etkileri sonucudur.

Hristiyanlığı direkt olarak etkileyen pagan Yunan tanrılarından biri Dionysos idi,Dionysos Greklerde “şarap Tanrısı” idi.Bu gizem kültünün MÖ 300-200 yıllarında oluşup çok hızlı bir şekilde yayıldığı söylenmektedir.Dionysos Roma’da Bakkhus ile özdeşleştirilmişti.
Dionysos da 25 Aralıkta doğmuştur, geleneğe göre İsa’da 25 Aralıkta doğmuştur.

İncil’deki bölümlerin hepsi Grek pagan dinleri etkisinde Grekçe yazılmış metinlerdir.Ama bütün incillerin arasından Grek pagan etkilerinin, gizem kültleri etkilerinin en çok görüldüğü İncil “Yuhanna incili”dir.Pavlus’un mektupları da aynı şekilde Grek pagan inançlarından büyük oranda etkilenmiştir.Bu incili paganlıktan dönmüş kişilerin yazdığı sanılmaktadır(olasılıkla Efesliler)
Yuhanna incilinde paganizmden kaynaklanan pek çok “mistik” ve “gizem” anlatımları bulunmaktadır.
Örneğin incildeki şu gizemli ve mistik anlatım:

‘’Yu 6:53 İsa onlara şöyle dedi: «Size doğrusunu söyleyeyim, İnsanoğlu’nun bedenini yiyip kanını içmedikçe, sizde yaşam olmaz.
Yu 6:54 Bedenimi yiyenin, kanımı içenin sonsuz yaşamı vardır ve ben onu son günde dirilteceğim.
Yu 6:55 Çünkü bedenim gerçek yiyecek, kanım gerçek içecektir.
Yu 6:56 Bedenimi yiyip kanımı içen bende yaşar, ben de onda.'’
(benzeri anlatımlar Pavlus’un mektuplarında da bulunur)

Bu oldukça “tuhaf” sayılabilecek ayetlerin yahudi kaynaklı olmadığı bilim adamlarınca belirtilmiştir.

Greklerin pagan Dionysos ve Attis kültüdür.Bu ayin bir pagan ayiniydi,Dionysosçular da sembolik olarak (hatta bazen bir hayvanı kurban ederek onun etini sembolleştirip) Dionysos’un etini yiyip kanını içiyorlardı.Bu sembolik ayin ile Dinysos’un ruhuyla birleştiklerine,ölümsüz olduklarına, arınıp yeniden doğduklarına..vs inanıyorlardı.(Prof.Barry Powell’in belirttiği gibi bugün kiliselerin hepsinde gizem kültlerine ait bu eski pagan ayini yapılmaktadır;özellikle katolik ve ortodoks kiliselerinde ekmek bölünür,İsa’nın eti ya da bedeni denilerek yenir. Kırmızı şarabın, gerçekten İsa’nın kanına dönüştüğüne inanılır “İsa’nın kanı” diyerek içilir.)
Yuhanna incilinin yazarı (yahut yazarları) da Paganların bu ayinini, İsa’ya uyarlamışlardır.
Ayrıca sadece Yuhanna incilinde bulunan (çünkü yuhanna incili Pavlus’un mektuplarıyla beraber Paganizmden en fazla etkilenmiş yazıdır) ilginç başka bir hikaye daha vardır:

‘’Yu 2:7 İsa hizmet edenlere, «Küpleri suyla doldurun» dedi. Küpleri ağızlarına kadar doldurdular.
Yu 2:8 Sonra hizmet edenlere, «Şimdi bundan alın, şölen başkanına götürün» dedi. Onlar da götürdüler.
Yu 2:9-10 Şölen başkanı, şaraba dönüşmüş suyu tattı.'’

“Suyu şaraba dönüştürme”.İlginç bir mucizedir.

Bu ayetin kökeni de şarap Tanrısı Dionysos’tan gelmektedir.
Dionysos da aynı İsa gibi suyu şaraba dönüştürmüştü…Ve bu mucize Dionysos inanlılarınca sürekli dile getiriliyordu.Yuhanna incili yazarları bu mucizeyi kendi tanrıları olan İsa’ya uyarladılar.

İsa’nın üçüncü gün ölümden dirilmesi anlatımında da;
Bu fikrin kaynağı da pagan Dionysos kültüdür.
Dionysos’un dirilmesi ile ilgili farklı anlatımlar vardır;çoğunda Dionysos ölür gömülür ve sonra ölümden dirilir.Hatta Dionysos’un ölümden dirilmesi bu pagan dininin taraftarlarınca her yıl kutlanıyordu.
İncil yazarları da bu “ölüp dirilme” hikayesini Dionysos’tan alıp İsa’ya uyarladılar.
Ayrıca Grek pagan dinlerinde Mö400 yılından itibaren “pharmakos” kavramı önem kazandı.Phamakos “günah keçisi” anlamına gelir.
Dionysos’da kutsal “pharmakos” idi.Yani aynı İsa gibi kaderinde acı çekmek ve “insanların iyiliği için” insanların menfaati için ÖLMEK vardı,ölmesi gerekiyordu.İnsanların günahlarını kanıyla affettiriyordu.

İncilin yazarları da aynı teolojiyi İsa’ya uyarladılar,böylece İsa’nın da ölmesi günahları bağışlatmak için kurban olması gerekiyodu.Yani pagan dininden alıp hristiyanlığa koydular.(ilk önce Pavlus bu pagan fikrini hristiyanlığa geçirdi)
Hristiyanlığın ikinci kaynağı ise Mitracılık idi.Bu da Dionysos kültü gibi bir gizem kültü idi,pek çok bilim adamı ve yazar Mitraizmin hristiyanlığı doğrudan etkilediğini söylemektedir.
Bazı hikayelerde bazı ayrıntı farklılıları olsa da Roma Mitrasının da Hristiyan İsası ile benzeşen pek çok yönü vardır.
Mitracılığın Roma versiyonunda (İran değil sadece Roma Mitra versiyonlarında Mitra ölür ve dirilir) Mitra ölüp dirilmiştir,kendini insanlık uğruna “feda” etmiştir.Dirilişi pagan taraftarları tarafından kutlanmıştır.
Ayrıca genel olarak pagan dini inanırlarının önderlerinin giyim tarzları da bugünkü katolik ve ortodokslarınkine benziyordu, çok şaşalıydı.Tapınaklarının süslemeleri de bugünkü katolik ve ortodokslarınki gibi çok süslü ve görkemli idi.Haç ve “balık” sembollerinin zaten pagan kökenli oldukları biliniyor.

İncillerin tek veya Çokluğu meselesi

4 Şubat 2012 Cumartesi, 22:06 tarihinde {BENİM SEÇTİKLERİM} tarafından eklendi
İncillerin tek veya coklugu meselesi


Hristiyanlara göre, gerçekte Hz.îsa'nın hayatını ve öğretilerini ihtiva eden tek bir incilin, farklı yazarlar tarafından kaleme alınan ve esasta birbirine benzeyen dört ayrı nüshası vardır. Bunlar; Matta, Markos, Luka ve Yuhanna İndileridir, incelemiş olduğumuz İngilizce, Fransızca, Arapça, ve Türkçe olarak basılmış Kitab-ı Mukaddeslerin, Yeni Ahid bölümlerinde yer alan indilerin başlarında, yukarıdaki görüşü teyid eder şekilde "incil, Matta'ya Göre", İncil, Markos'a göre" şeklinde başlıklar yer almaktadır(Deniş Oatk,Sireiu'l-Mesilt ve Tealîmuh, s.15 ).
Acaba gerçek böyle midir? Esasta tek olan bir incilin sadece dört ayni yazması mı vardır? Daha Önce sorduğumuz gibi gene soruyoruz. Acaba bu dört ayrı yazar tarafından kaleme alınan İncil nüshaları arasındaki farklılıklar önemsiz midir?

2.yüzyildan itibaren 4 incil disinda inciller mevcuttu

M.S. ikinci yüzyıldan itibaren, Hristiyanlann ellerinde bu dört yazara ait olan dört İncilin dışında başka yazarlara ait çok sayıda incilin var olduğunu. İndiler arasında büyük farklılıklar bulunduğunu, Origen'in Celcus'a verdiği cevaptan anlamaktayız(Macleod Yearsley, The Slory ofthe Bible, p. 105 ).

Hristiyanlann iddialarının aksine, Hrİstiyan dünyasında ikinci asırdan beri görülen bu çok sayıda înciller üzerinde, onların sahihlikleri veya sahtelikleri üzerinde birçok münakaşaların yapıldığını tesbit ediyoruz. Hristiyanlar, bu încillere "apokrif İnciİler" yani sahte İnciller adını vermişlerdir.

Hristiyanlarca sahih kabul edilen bu dört İncilden özellikle üç sinoptik İncil ile Yuhanna İncili arasında metin ve muhteva bakımından büyük farklılıklar vardır. Bu konuya ilerde daha geniş olarak temas edeceğiz.

Matta´nin yazdigi 2. incil (Logia) apokrifal

Hristiyan kaynaklari tetkik ettiğimiz zaman, bugün elde mevcut olan Matta incilinden önce yine aynı Matta tarafından yazılmış başka bir Matta İncilinin var olduğunu tesbît etmekteyiz. Matta'nın bu İnciline sözler ma'nasına gelen "Logia" ismi verilmişti. Rivayete göre Matta, Logiayı bizzat HzJsa'nın vaazlarında ondan duyduğu sözlerden derlemişti(3). Zaman zaman Kilise tarafından çıka-nlan apokrif kitaplar listesinde Matta İndli de yer almışhr(4).

VVilliam Ramsey'e göre Logia, HzJsa'nın çarmıha gerilmesinden önce yazılmış olmalıdır(5). Çünkü bu kitapta çarmıh olayı anlatılmamaktadır. Bundan, onun Matta tarafından, Hz. İsa daha dünyada iken yazıldığı anlaşılıyor.

E. Kellet'e göre Matta, Loigayı Hz.Isa dünyadan ayrıldıktan sonra y azmıştı r(6}. Ona göre, Hz.îsa'nın dünyadan ayrılmasından sonra, ilk müminler nesİi yavaş yavaş ortadan kalkmaya başlayınca. Matta böyle bir kitap yazma ihtiyacını his-sçfcmiştir.

Markos´ta bir kac degisik incil yazmis

Batılı kaynakların belirttiğine göre, ayrıca Hz.Isa'nın sözlerini İhtiva eden, ancak Logiadan biraz daha geniş ikinci bir metin daha vardı ki, buna Batılılar, Almanca kaynak ma'nasma gelen "QueIJe" kelimesinden kısaltarak kısaca "Q" metni ismini vermişlerdir. Bu metnin de Logia gibi orjinal nüshası kaybolmuştur. Harnack elde mevcut bazı yazmalara dayanarak bu metni yeniden inşa etmeye çalısmıştır(7). Q metni de Dört încilden önce ortaya çıkmıştır. Bu iki metinden ayrı olarak Markos'a ait üçüncü bir metnin daha var olduğu haber verilmektedir ki bu incil, bugün elde mevcut olan Markos incili değildir. Markos devamlı olarak Petrus ile birlikte dolaşmış, bu sırada ondan işittiklerini düzensiz bir şekilde yazmış ve böylece, bu ilk Markos İncili ortaya çıkmıştır(8).

Batilı İncil araştırmacıları, Matta'nın Logiasının mı, yoksa Markos'un ilk incilinin mi önce yazıldığı konusunda kesin bir karara varamamışlardır. VVellhausen'e göre Markos'un Ön İncili, Matta'dan Önce yazılmıştır(9). Bu üç metnin dışında, dört İncil kaleme alınmadan önce yazılmış bazı İndiler daha vardı ki, bunlar ilk müminler tarafından yazılmışlardı. Ancak bunların akıbeti, yukarda bahsedilen üç metnin akıbetine uğramış ve bunlar da yok olmuşlardır(lO).

Şimdi sormak gerekir: Logia, Q metni, Markos'un ilk İncili ve diğer kaybolan înciller, bugün Yeni Ahidin içinde yer alan dört încilden farklı değil miydiler? Markos, Petrus'un mütercimi olarak onun vaazlarını Yunancaya çeviren kişi olduğuna göre, bu İİk Markos İncilinin gerçek yazan Markos mu, yoksa Petrus mu? Apokrif kitaplar listesinde Petrus'un
Incili de yer aldığına göre(ll), acaba bu İncil Markos'a atfedilen İncil olabilir mi? Yine acaba Petrus vaaz ederken, Matta'nın Logiasından istifade ediyor muydu? Logia ile Markos'a nisbet edilen bu İncil arasında tam uyum var mıydı? Ayrıca Q metni nedir? Bu metin neleri ihtiva ediyordu? Bazı araştırmacılar, Q metninin. Havarilerin hatıralarında yer alan, onlardan itibaren ağızdan ağıza intikal eden ve Hz. İsa'nın söz ve mesellerim kapsayan konuşmaların, notlar şeklinde yazılması sonucu oluşmuş bir kolleksiyonun, kitap şeklinde düzenlenmiş halinden ibaret olduğunu söylüyorlar(12). Yine bazı rivayetlere göre Matta Üe Luka, Incillerini yazarken Q materyalinden faydalanmışlar, fakat Matta'nın istifade ettiği Q metni ile, Luka'nın istifade ettiği Q metni birbirinden farklı imiş. Neden Q metninin iki farklı nüshası olsun? Bazıları bunu, ayrı ayrı kişilerin farklı şekillerde Q metnini Yunancaya tercüme etmiş olmasına bağlıyor. Dolayısı ile Matta, ayrı bir Q tercümesinden, Luka da ayrı bir Q tercümesinden faydalanmış oluyor(13).

Luka : ben gördüklerimi ve duyduklarimi yazdim

Görüldüğü üzere, Yeni Ahidde yer alan dört İncilin dışında, onlardan önce ortaya çıkmış başka înciller mevcuttur. Bunların varlığını bizzat Hristiyan kaynakları teyid etmektedir. Bu konuda en açık delili Luka İncilinde bulmaktayız. Bu înciller konusunda Luka şunları söylemektedir: "Aramızda vaki olmuş şeylerin hikayetmi, başlangıcından gözleri ile görenlerin ve kelâmın hizmetçisi olanların bizlere naklettiklerine göre tertip etmeğe çok kimseler giriştiklerinden, ben de baştan beri hepsini dikkatle araştırıp tahkik ederek ey faziletli Te-ofiJos! olduğu.gibi sırası ile sana yazmayı münasip gördüm"(14). Bu ifadeye göre pekçok kişi, Hz. isa hakkında gördüklerini, duyduklarını tertip etmiş, kitap halinde yazmış, yani incil yazmışdır. Bu kitapları tertip edenler, iki üç kişiden ibaret değildir. Tabir aynen "pekçok kimseler" olduğuna göre, bunların sayılarının üç dörtten çok fazla olması gerekiyor. Dört İncilden sadece iki tanesi (Matta ve Markos), Lukadan önce yazıldığına göre bu "pekçok kimseler"den, kastedilen ö-bür yazarlar kimlerdi? Hristiyanlar bu sorulara hiç cevap vermemeyi tercih etmektedirler. Luka'mn ikrarı ile ortaya bir gerçek çıkıyor. Luka'dan önce Matta ve Markos'un dışında başka İncil yazarları mutlaka vardı.

Dört İncil yazılmadan önce, var olduğunu tesbit ettiğimiz bu indiler arasında, acaba Kur'an-ı Kerimin varlığından bahsettiği Hz.Isa'ya nazil olan incil var mıydı? Ibn Hazm'a göre, başlangıçta böyle bir İncil mevcut iken, birinci ve ikinci asırlarda Hristiyanlara yapılan zulüm ve baskılar yüzünden, bu tam olarak açığa çıkamamış ve bu incilin yazılması ve muhafaza edilmesi imkânsız hale geldiğinden, bir süre sonra ortadan kaybolmuştur. Bu incilin büyük kısmı kaybolmuş, ondan sadece bazı kısımlar Hristiyanlann ellerinde kalabilmiş-tir(15).

Baskilar yüzünden inciller yazilamamistir.

ilk üç asır içinde Hristiyanlara yapılan şiddetli baskılar, İndilerin yazılmasına fırsat vermemiştir. Bu baskı döneminde İncilden veya diğer kutsal metinlerden her hangi bir şeyi yazdığı tesbit edilenlere, idare tarafından büyük cezalar veriliyordu. O dönemde incil yazanların ve bu kitabı elinde bulunduranların ağır işkencelere maruz kalmaları, İncilin yazılmasını oldukça güçleştiriyordu. Ayrıca hükümet kuvvetleri
tarafından yapılan aramalarda evinde, işyerinde veya kendi üzerinde bu yazmalardan her hangi birşey bulunduranlar şiddetli takibata uğradıkları gibi, bulunan bütün yazmalar anında imha ediliyordu. Bu yüzyıllar, adeta incil nüshalarının arandığı ve bulunduğu takdirde hemen imha edildiği bir dönem idi. Bu durumda İncili muhafaza etmek İçin, Hristi-yanların bu kitabı ezberlemekten başka çareleri kalmıyordu. Fakat onların üzerindeki hükümet baskısı, İncili kolayca ezberlemelerine de imkân tanımıyordu. Ayrıca Hz. İsa'nın tebliğ süresinin çok kısa oluşu. Havarilerin ve diğer talebelerin incili ondan dinleyerek ezberlemelerine fırsat vermemişti. İncili, Havarilerin tam olarak ezberleyebildiklerini kabul etsek bile, onun Havarilerden sonra gelen nesillere tam olararak intikali bir eğitim işini gerektiriyordu. O dönemde mevcut baskı yüzünden bunu gerçekleştirmek kolay olmadı. Bütün bu menfi şart ve vaziyetlerin üstüne bir de, Pavlos'un faaliyetleri eklenince işler iyice karıştı. Hz, İsa'dan birkaç yıl sonra Pavlos ortaya çıkarak etrafa mektuplar yazmaya başladı. Onun yazdığı bu mektupların büyük bir kısmı, taraftarları tarafından kutsal metinler olarak değerlendirilmeye başlandı. Pavlos'un bu mektupları ile, Hz. İsa'nın ilâhhğı ve teslis inancı Hristiyan dünyasına yayılınca ortalık daha da karıştı. Hz. isa'ya vahyolunan İncilin kaybolmasında, ona tabi olduklarını iddia eden, ama aslında Yahudi doktrinine sıkı sıkya bağlı kalmaya çalışan bazı Yahudi asıllı Hristİyanların büyük rolü olmuştur.

Hristiyanlann bir kısmı incili unutmuşlar, bir kısmı onu değiştirmişler, diğer bir kısmı ise ondaki bazı şeyleri gizlemişlerdir. Onların, değiştirdikleri, gizledikleri ve tahrif ettikleri kısımların üzerinden zaman geçtikçe esas incil yok olmaya yüz tutmuştur. Bu görüş, Kur'an-ı Kerimin görüşüdür(lö).

işte bu gizleme, tahrif ve değiştirme sebebiyledir kî, Hz. İsa'ya nazil olan İncilin ilâhî vahiy olma özelliği kaybolmuş, bunun yerine, Hz. İsa'nın hayatını, vaaz ve nasihatlerini anlatan kitaplar ortaya çıkmıştır, ilk zamanlarda bunlar hiçbir denetime tabi tutulmamışlardır. Bunların içinde gerçekten Hz. İsa'ya ait bazı pasajlar olmakla beraber, bu pasajların yanısıra bir çok efsane ve hurafe, bu kitapların içine girmiş ve günümüzde mevcut olan muharref İnciller ortaya çıkmıştir(17).

31 Ocak 2012 Salı

Hz. İsa'nın geliş sebebi olarak İncil'de iki öğreti bulunmaktadır.

29 Temmuz 2011 Cuma, 12:57 tarihinde Doğru sanılan yanlışlar tarafından eklendi
HZ. İSA'NIN GELİŞ NEDENİ
Hz. İsa'nın geliş sebebi olarak İncil'de iki öğreti bulunmaktadır. Pavlus ve Yuhanna İncili, tanrılaşmış bir İsa Mesih'i anlatırken, Sinoptik İnciller ise peygamber konumunda bulunan Hz. İsa'nın geliş sebebini detaylarıyla açıklar. Kur'an'ı Kerim ikinci görüş ile ayni paralelliği göstermektedir.
Pavlus ve Yuhanna İncili'ne Göre
Pavlus mektuplarında, diğer İnciller'de bulunmayan tamamiyle kendisine ait bir öğretiyi açıklamıştır. Hz. İsa, doğuştan günahlı olan insanları kurtarmak için dünyaya gelmişti. Akıttığı kanı da günahların bedeliydi. Bu inanç, Hıristiyanlığın ana direklerinden birini teşkil eder. Ona göre ilk insan ve peygamber Hz. Adem yasaklanmış meyvayı yiyerek Tanrı'ya itaatsizlik etmiş, asiliği baba - oğul vasıtasıyla soyuna da geçmiş, böylece bütün insanlar günahkâr olmuştu. Romalılar 5 / 12 : « Günah bir insan (Adem) aracılığıyla, ölüm de günah aracılığıyla dünyaya girdi. Böylece ölüm bütün insanlara yayıldı. Çünkü hepsi günah işledi.» Tanrı; insanlara olan sevgisinden dolayı onları bu günahtan kurtarmak için bir yöntem sundu. Öz Oğlu'nu dünyaya gönderip kurban edecek, onun kanı bu günahların bedeli olacaktı. Romalılar 8 / 3: «...Öz Oğlu'nu günahlı insan benzerliğinde günah sunusu olarak gönderip günahı insan benliğinde yargıladı.» Ancak İsa Mesih'e iman edenler doğal günahlarından kurtulacak, sonsuz yaşama kavuşacaklardır. Romalılar 6/22: « Şimdi günahtan özgür kılınıp Tanrı'nın kulları olduğunuza göre, kazancınız kutsallaşma ve bunun sonucu olan sonsuz yaşamdır.»
Yuhanna İncili'nde de Hz. İsa'nın geliş sebebinin sonsuz yaşam olduğu açıklanmıştır. Yuhanna 10/10: «...Ben (İsa) ise insanlar yaşama, bol yaşama sahip olsunlar diye geldim.» Tanrı'nın Öz Oğlu olan İsa Mesih'e iman edenler sonsuz yaşama kavuşacaktır. Yuhanna 11 / 25,26 : « İsa ona  Diriliş ve yaşam Ben'im  dedi.  Bana iman eden kişi ölse de yaşayacaktır. Yaşayan ve Bana iman eden asla ölmeyecek...»
Netice olarak Pavlus'un Mektupları ve Yuhanna İncili; Tanrı'nın insanları günahtan ve ölümden kurtarmak üzere, Öz Oğlu İsa Mesih'i gönderdiğini açıklar.
Sinoptik İnciller'e Göre
Sinoptik İnciller'e göre Hz. İsa; Tevrat'ı doğrulamak, insan eliyle konulan yasaları temizlemek, toplumu içine düştükleri dinî ve ahlakî çöküntüden kurtarmak ve Kutsal Yasa'yı İncil ile yeniden düzenlemek için gelmişti. O, İsrailoğullarına gönderilmiş son peygamberdi.
Kutsal Yasa'yı tamamlamaya geldim. Matta 5 / 17 : « Kutsal Yasa'yı ya da peygamberlerin sözlerini geçersiz kılmak için geldiğimi sanmayın.Ben geçersiz kılmaya değil, tamamlamaya geldim.»
Tanrı Buyruğunu Geleneklerinizle Örtmeyin.Din adamları; kuşaktan kuşağa aktardıkları gelenekleri Tevrat'ın içine sokarak Tanrı sözünü örtmüş, menfaatlerine uyumlu ayrı bir din haline getirmişlerdi. Yüce Tanrı elçisi Hz.İsa Mesih'e, İncil ile bu bozulmayı temizleme görevi de vermişti. Markos 7 / 8,9,13 :« Siz Tanrı buyruğunu bir yana bırakmış, insan yasalarına uyuyorsunuz... Kendi geleneğini sürdürmek için Tanrı buyruğunu bir kenara itmeyi ne güzel beceriyorsunuz...Kuşaktan kuşağa aktardığınız geleneklere, Tanrı'nın sözünü geçersiz kılıyorsunuz. »
Korunan Yasalar. Hz. İsa Tevrat'ta ki en önemli yasayı, İncil'e kelime kelime ilâve etmişti. Markos 12 / 28,29 : «...Yahudi din bilgini İsa'ya, buyrukların en önemlisi hangisidir, diye sordu. İsa şöyle karşılık verdi. En önemlisi şudur. Dinle ey İsrail! Tanrı'mız RAB tek RAB'dır. Tanrın RAB'bi bütün yüreğinle, bütün canınla, bütün aklınla ve bütün gücünle seveceksin. »
Ayni yasa Tevrat'ta Tesniye kitabında da vardır. 6 / 4, 5 : « Dinle ey İsrail! Tanrı'nız RAB tek RAB'dır. Tanrım RAB'bi bütün yüreğinle, bütün canınla ve bütün kuvvetinle seveceksin.»
Esası Değişmeyen Yasalar. Tevrat'ta ki On Emir'in büyük bölümü de İncil'de de yasalaşmıştır. Matta 19/16,19: «Adamın biri İsa'ya gelip,  Öğretmenim, sonsuz yaşama kavuşmak için nasıl bir iyilik yapmalıyım?  diye sordu... İsa, 'Tanrı'nın buyruklarını yerine getir, dedi. Adam,  Hangi buyrukları , diye sordu. İsa şu karşılığı verdi : Adam öldürmeyeceksin, çalmayacaksın, yalan yere tanıklık etmeyeceksin, annene babana saygı göstereceksin ve komşunu kendin gibi seveceksin. »
Tevrat'ta ise On Emir şöyledir. Çıkış 20/1, 17 : « Tanrı şöyle konuştu: Seni Mısırdan, köle olduğun ülkeden çıkaran Tanrın Yahve Benim.1) Benden başka Tanrın olmayacak. 2) Put yapmayacaksın, putların önünde eyilmeyecek, onlara tapmıyacaksın. 3) Tanrı'nın adını boş yere ağzına almayacaksın. 4) Altı gün çalışacak bütün işlerini yapacaksın, ama yedinci gün Bana, Tanrın RAB'be şabat Günü olarak adanmıştır. 5) Annene, babana saygı göstereceksin. 6) Adam öldürmeyeceksin. 7) Zina yapmayacaksın. 8) Çalmayacaksın. 9) Komşuna karşı yalan yere tanıklık etmeyeceksin. 10) Komşunun hiçbir şeyine göz dikmeyeceksin. »
Yumuşatılan Yasalar. Tevrat'ta kısas (ödeşme) emri vardır. Yüce Tanrı, eski çağın insanları için uygun gördüğü aşağıdaki sert yasayı İncil'de hafifletmiştir. Luka 6 / 27,31 ve Matta 5 /38,40 : « Göze göz, dişe diş dendiğini duydunuz. Ama ben size diyorum ki, kötüye karşı direnmeyin. Sağ yanağınıza bir tokat atana, öbür yanağınızı çevirin. Size karşı davacı olup gömleğinizi almak isteyen ceketinizi verin... Sizden birşey isteyene verin, sizden ödünç isteyeni geri çevirmeyin.»
Tevrat'ta kısas emri şöyledir. Çıkış 21 / 23, 25 : « Karşı taraf zarar görürse, o zaman can yerine can, göz yerine göz, diş yerine diş, el yerine el, ayak yerine ayak, yanık yerine yanık, yara yerine yara vereceksin.» Ayette görüldüğü gibi Tevrat'ta kısas emri, zamanın ilkel şartlarına göre sert bir şekilde bulunmaktaydı. Bu sert yasa, Kur'an'ı Kerim'de de
sen affetmeyi esas al  buyruğu ilave edilerek yumuşatılmıştır. (Maide 5/45)
Kur'an'a Göre Hz.İsa'nın Geliş Sebebi. Kur'an, Hz.İsa'nın geliş nedeni hususunda Matta, Markos ve Luka İncilleri ile paralellik göstermektedir. Hz.İsa; peygamber olarak Tevrat'ı doğrulamak,bazı aksaklıkları düzeltmekle görevlendirilmiş, RAB'bin mucizelerini de beraberinde getirmişti. Ali İmran 3/50: « (İsa) Benden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı olarak ve size haram kılınan bazı şeyleri helâl kılmak için gönderildim. RAB'biniz tarafından size bir mucize de getirdim; o halde Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.» Allah Hz.İsa'ya İncil'i vermişti. Maide 5/46: «...O'na İncil'i verdik. Hidayet ve ışık vardı onda...»
edir.

Bugünkü İnciller Aslını Kaybetmiştir

30 Temmuz 2011 Cumartesi, 14:53 tarihinde Doğru sanılan yanlışlar tarafından eklendi
Elinize, bugün milyonlarca Hıristiyan'ın inanıp ona gö­re amel ettiği bir " İncil " alarak şöyle bir karıştırınız...Dört ta­­­nesi bir arada değil mi?..Matta, Markos, Luka ve Yuhan­na.. Haklı olarak soracaksınız: "Hz.İsa'ya, dört tane İncil mi in­­mişti?"... Hayır! "Peki nerede, Hz.İsa'ya inen o tek İn­cil?" ... Evet, ne yazık ki, mevcut değil!..Kaldı ki, Hırıstiyanlık inan­cına göre, İsa'ya hayatta iken İncil adında bir kitap in­me­miştir. O, dünyadan ayrılırken ardında bir kitap bırakma­mıştır. (Xavier Jakop, İncil Nedir? Tarihi Gerçekler) O'na i­nan­dı­ğını söyleyen bazı kimseler, İsa'nın hayattan çekil­me­sinden son­ra O'nun hayatını ve O'ndan duyduklarını çarpıtarak ka­le­me almışlardır. Bu yazılara zamanla bazı ilaveler yapılmak su­retiyle bugünkü İnciller meydana gelmiştir. (D. Clark, Sîre­tü'l-Mesih ve Teâlimuhu) (*)
Bugünkü dört İncil'in, ilk sahifelerinin başlarını dikkat­le okuyunuz...Yanılmadınız; şöyle yazıyor: "İncil:Matta'ya G ö­­­re / İn­cil:Markos'a G öre / İncil: Luka'ya G öre / İncil: Yuhan­na'ya G öre..."
Şuna göre, buna göre İncil?!. Nerede "Allah'a gö­­re" olan İn­cil?.İncillerin başlarındaki bu garip tabirler bi­le, onların Al­lah kelamı olmadıklarının açık itiraflarından başka bir şey değildir. "Yuhanna'ya Göre İncil"in şu son aye­tine(!) ba­kınız:
" 25 İsa'nın yaptığı başka çok şeyler daha vardır; eğer birer birer ya­zılmış olsalar, yazılan kitaplar dünyaya bile sığmazdı sanı­rım."
Düşünün düşünebildiğiniz kadar...Muharref(bozulmuş) İncil, düşünmeyi yasaklamış olsa da, düşünmek zo­run­da olduğumuzu hissediyoruz. Şu halde düşüneceğiz ve anlamaya çalışacağız:

(*): “En eskileri papirus, diğerleri parşömen üzerine yazılmış olan ve Ahd-i Ce­did'in tamamını veya bir kısmını ihtiva eden yazmaların sayısı 5000'den faz­la­­dır ve her biri diğerlerinden farklıdır. (bk. L.Pirot, DBS, İİ, 259)
Nüshalar arası farklılıkların, XVİİ. asrın sonuna doğru yaklaşık otuz bin ol­duğu tahmin edilmekte idi. Bugün ise bu rakam iki yüz elli bine çıkmıştır. Bu ka­dar varyant arasında asıl metne ulaşmanın mümkün olmadığı açıktır. (bk. L.Pirot, DBS, İİ, 261)
Münekkitlerin ortak kanaatlerine göre; Ahd-i Cedid'in gerek tamamının ge­rek­se içlerinden sadece birinin, doğru ve detaylı bir orijinal metnini bize ulaş­tı­ran hiçbir belge yoktur. (bk. H. J. Vogels, DBS, İİ, 263)
Kilise, ilk dönemlerde benimsediği, kutsal metinlerin tamamıyla Tan­rı tarafından yazdırıldığı inancını terk ederek bunların kutsal metin ya­zar­­ları eliyle tertip edildiğini kabul etmiştir. Bu sebeple bu metinlerin muh­­­­teva, dil, üslup ve edebi ifade bakımından bu yazarlara ait olduğuna da i­nan­maktadır. Ayrıca Kitab-ı Mukaddes'in asıl hedefinin, iman ve ahlakla ilgili meseleler olduğuna dikkat çeken kilise; ortaya çıkan çelişki­ler ve il­mi neticelere zıt bilgiler karşısında, metin yazarlarının yanılabileceğini de kabul etmiş olmaktadır. ” [Hikmet Tanyu, T.D.V. İs­lam Ansik­lope­di­si, c.1, s.502, 507]
“İnciller, oldukça erken bir dönemden beri değil, Hz.İsa'nın risaletinin sona ermesinden bir asırdan fazla bir zaman sonra bir bütün teşkil ederler. (İncille­rin ilk yazılış tarihleri, Hz.İsa'nın yeryüzünden çekilişinden 40-100 yıl sonradır. H.B.) Ökümenik İncil tercümesi, dört İncil'in resmî(kanonik) durumlarını elde etme­le­ri­nin, yaklaşık 170 yılında olduğunu tahmin etmektedir.” (Kitab-ı Mu­kad­des, Kur'an ve Bilim, s.88)
Açıkça anlaşılıyor ki; mezkur "25. cümle," ne Allah'ın bir
kelamı, ne de Hz.İsa'nın bir sözüdür. Bunlar, Yu­han­na'­nın kelamıdır!..İnsan sözünün karıştığı bir kitap, nasıl ilahi bir kitap olabilir?. Ayrıca Yuhanna, yazdığı İncil'in çok çok ek­sik olduğunu yukarıdaki sözleriyle (yani, Yuhanna İn­cil'­inin 25. ayetiyle) bariz bir biçimde itiraf etmektedir. Eksikliği, i­çin­deki ayetle tescilli bir kitabın "ilahi" ol­duğunu tasvip et­mek ne surette mümkün olabilmektedir?..
Biraz evvel elinize aldığınız İncil'i karıştırmaya devam ediniz. Hemen hemen yarısının "mektup"lardan müte­şek­kil olduğunu görüyor musunuz?.. "Pavlus'un Romalılara, Ko­rintoslulara(I. ve II.), G alatyalılara, Efesoslulara, Filipililere, Ko­lo­selilere, Selaniklilere(İ. ve II.), Timoteosa(I. ve II.), Filimona Mek­­tu­bu; İbranilere Mektup, Yakub'un Mektubu, Petrus'un İ. ve İİ. Mektubu, Yuhanna'nın Vahyi..." Beşerî mektuplardan o­luş­muş ilahî bir kitap düşünebiliyor musunuz(!)?..
Bütün bunlardan sonra, İncillerin birbiriyle çelişen muh­­teviyatını uzun uzun tahlile bilmem gerek kaldı mı!..
Çelişkiler ve batıllar yumağı olan bugünkü İnciller, İsa'­nın doğumundan 325 sene sonra, imparator Kons­tantin 'in, İznik'te topladığı bin kişilik ' Ruhani Meclis 'in yüz­lerce birbirini tutmaz İnciller arasından seçtiği "İn­cil"lerdir. (Hıris­ti­yan kaynakların, İznik Konsili'nin böyle bir gündemi olmadığını iddia etmeleri; farklı İnciller ve bugün mevcut dört İncil'in birbi­rinden farklı olması gerçeğini yok saymamızı gerektirmez.) H­z.İ­sa(a.s.), hayatında İncil yazdırma­dığı gibi, benimsenen dört İn­cil de, onun doğumundan u­zun yıllar sonra ve baş­kaları tarafından yazılmışlardır. Hz.­İsa'nın konuştuğu dil, Aramice olmasına rağmen bugün elde mevcut en eski İncil nüs­hası Yu­nanca 'dır. (Hıristiyan kaynakları, ilk İncil nüsha­ları­nın da o zaman yaygın bir dil olması se­bebiyle Yunanca kaleme alındığını iddia etmektedirler. Halbuki İsa'nın konuştuğu dilde yazılması gerekmez miydi?) Öte yandan; sözü edilen en eski nüs­halar da, İsa'nın doğumundan sonraki dördüncü ve beşinci yüz­yıllara aittir.
Evangelist dergisinin 1986 yılında ABD 'de -isimlerinin giz­li kalması şartıyla- bin rahip ve vaiz arasında yaptığı bir anke­te göre; İncil'in tahrif edildiğine(bozulup değiştiril­diğine) i­nananların sayısı % 80' 'lere ulaşıyor. Yine rahiple­rin % 50'­si; İsa'nın doğum ve ölümüne, cinler ve şeytanla­ra dair Hı­ris­ti­yanlık akidesine pek inanmadıklarını belirti­yorlar.
Anketin en ilginç yanı; sıradan insanlarla değil, bizzat din adamlarıyla yapılmış olmasıdır. Bu anket sonucu; bu­gün Hırıstiyanlığın ilahiyat-itikad boyutunun artık sona er­diğini açıkça ortaya koymaktadır. Geriye bu muharref di­nin misyonerlik-sömürü boyutu kalmaktadır. (Bu husus, ile­ri­de detaylandırılacaktır.)
Yine, Paris Katolik Üniversitesi uzmanlarından oluşan bir heyet tarafından (A. Rabert ve A. Feuillet başkanlığında) ya­zılmış olan “İntroduction a la Bible ” adlı eserin 1. cildinin 111. sayfasında (Desclee et Co. Tournai, Belg. 1959) İnciler için yapılan metin tenkidi çalışmaları sonucunda toplam ikiyüz bin var­yant (farklılık) görüldüğü, bunların sekizde yedisinin önemsiz farklılıklar olduğu belirtiliyor. Demek ki, İnciller arasında önemli sayılabilecek farklar yaklaşık yirmibeş bin ka­dar­dır. (Bkz.: Prof. Dr. Suat Yıldırım, Muasır Hıristiyan­lı­ğın İslam'a Bakışı, Ye­ni Ümit, sayı,6; Ekim-Kasım-Aralık 1989, s.7)
Hıristiyanların başka bir açmazı da şudur: Asırlardır ve bu­gün; gerçek dışı beyanlar ve tezatlarla dolu İnciller'e ina­nıyorlar da, aynı "Konsil / İznik"de aforoz edilmiş ve oku­yan­­­­la­rın şiddetle cezalandırılacağı karara bağlanmış olan " Barnabas İncili "ni niçin reddediyorlar? Çünkü, Barnabas İn­cili de tahrif edilmiş olmasına rağmen, hakikatlerin bir kısmını, diğer İncillerden fazlalık olarak muhafaza etmektedir. (Barnabas da, İsa'nın meşhur havarilerinden birisidir...)
Barnabas İncil'inde Hz.İsa, kendinden sonra gelecek Pey­­­­gamberi, Hz.Muhammed(s.a.v.)'in hakkaniyetini, hava­rilerine serahaten bildirmektedir. Şöyle ki:
"Size söylüyorum; Allah'ın Resulü bütün mahlukata rahmet­tir. O, anlayışlı ve tesellici, hikmetli ve kudretli, Allah aşkı ve kor­ku­suyla dolu, dakik ve yumuşak ruhludur. Rahmet ve yardımse­verlik ruhu ile, adalet ve acıma hissi ile, nezaket ve sabır ruhu ile ha­reket eder. Cenab-ı Hak, bütün yaratıklarına verdiğinin üç ka­tı­nı O'na vermiştir. O, bu dünyaya geldiğinde saadet devridir. Buna inanınız. Bütün peygamberlerin Allah'ın onlara verdiği nü­büvvet gözüyle gördüğü gibi ben de O'nu gördüm. O'nu gö­rünce, ruhum teselli ile doldu. Ey Muhammed, Allah seninle be­raber olsun ve beni, senin ayakkabının bağı olmak şerefi ile şeref­lendirsin! Eğer ben, bu muradıma erersem, Allah'ın mübarek bir kulu ve büyük bir peygamberi olacağım. Ve Hz.İsa, bunu söyledikten sonra Allah'a şükretti." (Barnabas İncili, 44.bab)
Şimdi mevcut Hıristiyanlığın, düşünmek ve araştırmaktan yana olmayışının gerçek sebebi daha iyi anlaşılmıyor mu?..İlim ile Hıristiyanlık arasındaki dargınlığın, Ortaçağ en­gizisyon ve afarozlarının ve C. Mismer 'in serlevha yaptı­ğı­mız sözlerinin gerçek sebep ve manası daha iyi anlaşılı­yor değil mi?..
Ve İnciller; İsa'nın efsanevi ve gerçek dışı hayat hika­yeleri değil de; ilme ışık tutucu ve gelişmeyi teşvik edici, in­san­lığın maddi ve manevi ihtiyaçlarına cevap verici, sosyal hayatı kuşatıcı ilahi bir mesaj olsalardı, " laiklik " diye bir me­se­­le ve kurum gündeme gelir miydi?..
Bütün bunları düşündükçe; Kur'an-ı Mu'cizü'l-Beyan gi­bi yüce bir kitabın mü'mini olmaktan dolayı, "başını secdeye mıh­layıp bir ömür Allah'a hamd etme makamında" olduğunun daha bir şuuruna eriyor insan!..

PAGANİZM (PUTPERESTLİK)

3 Ağustos 2011 Çarşamba, 16:46 tarihinde {Gel, ne olursan ol yine gel} tarafından eklendi
PAGANİZM (PUTPERESTLİK)
Hristiyanlığın aslında Yunan bir pagan dini olduğu günümüzde aralarında hristiyanlığı bırakmış sayısız rahip(Dan Barker gibi) ve eski hristiyan yazarlar tarafından dile getirilmektedir.(örnek olarak Tom Harpur, Timothy Freke,Arthur Weighall gibi)
Hristiyanlık, aslında yahudiliğin hellenileştirilip(hellenizm), Pagan/putperest dinine dönüştürülmüş halidir.
İncil’in içinde pek çok pagan öğesi bulunmaktadır.İsa’dan önce de ölen ve dirilen pagan Tanrıları vardı.Greko Romen etkisinde büyümüş hristiyanlık da bu Greko Romen pagan dinlerinin devamı niteliğindedir.(Greko Romen pagan inançları hristiyanlığı öyle etkilemiştir ki İncil bile İsa’nın konuştuğu dil olan Aramice ile değil, grekçe yani Yunanca ile yazılmıştır)
İsa’nın “Tanrı oğlu” yahut “Tanrı’nın özünden Tanrı”…vs olması,İsa’nın kanıyla günahlardan/suçlardan arınma fikri(İbraniler 13:12,Rom 3:25-26..vs) ,İsa’nın ölüp dirilmesi ve şeytana karşı “zafer”kazanması ve daha pek çok öğe, Hellenistik dönemde oluşmuş Greko Romen Pagan dinlerinin ayrıca bunlara bağlı mistik gizem kültlerinin etkileri sonucudur.
Hristiyanlığı direkt olarak etkileyen pagan Yunan tanrılarından biri Dionysos idi,Dionysos Greklerde “şarap Tanrısı” idi.Bu gizem kültünün MÖ 300-200 yıllarında oluşup çok hızlı bir şekilde yayıldığı söylenmektedir.Dionysos Roma’da Bakkhus ile özdeşleştirilmişti.
Dionysos da 25 Aralıkta doğmuştur, geleneğe göre İsa’da 25 Aralıkta doğmuştur.
İncil’deki bölümlerin hepsi Grek pagan dinleri etkisinde Grekçe yazılmış metinlerdir.Ama bütün incillerin arasından Grek pagan etkilerinin, gizem kültleri etkilerinin en çok görüldüğü İncil “Yuhanna incili”dir.Pavlus’un mektupları da aynı şekilde Grek pagan inançlarından büyük oranda etkilenmiştir.Bu incili paganlıktan dönmüş kişilerin yazdığı sanılmaktadır(olasılıkla Efesliler)
Yuhanna incilinde paganizmden kaynaklanan pek çok “mistik” ve “gizem” anlatımları bulunmaktadır.
Örneğin incildeki şu gizemli ve mistik anlatım:
‘’Yu 6:53 İsa onlara şöyle dedi: «Size doğrusunu söyleyeyim, İnsanoğlu’nun bedenini yiyip kanını içmedikçe, sizde yaşam olmaz.
Yu 6:54 Bedenimi yiyenin, kanımı içenin sonsuz yaşamı vardır ve ben onu son günde dirilteceğim.
Yu 6:55 Çünkü bedenim gerçek yiyecek, kanım gerçek içecektir.
Yu 6:56 Bedenimi yiyip kanımı içen bende yaşar, ben de onda.’’
(benzeri anlatımlar Pavlus’un mektuplarında da bulunur)
Bu oldukça “tuhaf” sayılabilecek ayetlerin yahudi kaynaklı olmadığı bilim adamlarınca belirtilmiştir.
Greklerin pagan Dionysos ve Attis kültüdür.Bu ayin bir pagan ayiniydi,Dionysosçular da sembolik olarak (hatta bazen bir hayvanı kurban ederek onun etini sembolleştirip) Dionysos’un etini yiyip kanını içiyorlardı.Bu sembolik ayin ile Dinysos’un ruhuyla birleştiklerine,ölümsüz olduklarına, arınıp yeniden doğduklarına..vs inanıyorlardı.(Prof.Barry Powell’in belirttiği gibi bugün kiliselerin hepsinde gizem kültlerine ait bu eski pagan ayini yapılmaktadır;özellikle katolik ve ortodoks kiliselerinde ekmek bölünür,İsa’nın eti ya da bedeni denilerek yenir. Kırmızı şarabın, gerçekten İsa’nın kanına dönüştüğüne inanılır “İsa’nın kanı” diyerek içilir.)
Yuhanna incilinin yazarı (yahut yazarları) da Paganların bu ayinini, İsa’ya uyarlamışlardır.
Ayrıca sadece Yuhanna incilinde bulunan (çünkü yuhanna incili Pavlus’un mektuplarıyla beraber Paganizmden en fazla etkilenmiş yazıdır) ilginç başka bir hikaye daha vardır:
‘’Yu 2:7 İsa hizmet edenlere, «Küpleri suyla doldurun» dedi. Küpleri ağızlarına kadar doldurdular.
Yu 2:8 Sonra hizmet edenlere, «Şimdi bundan alın, şölen başkanına götürün» dedi. Onlar da götürdüler.
Yu 2:9-10 Şölen başkanı, şaraba dönüşmüş suyu tattı.’’
“Suyu şaraba dönüştürme”.İlginç bir mucizedir.
Bu ayetin kökeni de şarap Tanrısı Dionysos’tan gelmektedir.
Dionysos da aynı İsa gibi suyu şaraba dönüştürmüştü…Ve bu mucize Dionysos inanlılarınca sürekli dile getiriliyordu.Yuhanna incili yazarları bu mucizeyi kendi tanrıları olan İsa’ya uyarladılar.
İsa’nın üçüncü gün ölümden dirilmesi anlatımında da;
Bu fikrin kaynağı da pagan Dionysos kültüdür.
Dionysos’un dirilmesi ile ilgili farklı anlatımlar vardır;çoğunda Dionysos ölür gömülür ve sonra ölümden dirilir.Hatta Dionysos’un ölümden dirilmesi bu pagan dininin taraftarlarınca her yıl kutlanıyordu.
İncil yazarları da bu “ölüp dirilme” hikayesini Dionysos’tan alıp İsa’ya uyarladılar.
Ayrıca Grek pagan dinlerinde Mö400 yılından itibaren “pharmakos” kavramı önem kazandı.Phamakos “günah keçisi” anlamına gelir.
Dionysos’da kutsal “pharmakos” idi.Yani aynı İsa gibi kaderinde acı çekmek ve “insanların iyiliği için” insanların menfaati için ÖLMEK vardı,ölmesi gerekiyordu.İnsanların günahlarını kanıyla affettiriyordu.
İncilin yazarları da aynı teolojiyi İsa’ya uyarladılar,böylece İsa’nın da ölmesi günahları bağışlatmak için kurban olması gerekiyodu.Yani pagan dininden alıp hristiyanlığa koydular.(ilk önce Pavlus bu pagan fikrini hristiyanlığa geçirdi)
Hristiyanlığın ikinci kaynağı ise Mitracılık idi.Bu da Dionysos kültü gibi bir gizem kültü idi,pek çok bilim adamı ve yazar Mitraizmin hristiyanlığı doğrudan etkilediğini söylemektedir.
Bazı hikayelerde bazı ayrıntı farklılıları olsa da Roma Mitrasının da Hristiyan İsası ile benzeşen pek çok yönü vardır.
Mitracılığın Roma versiyonunda (İran değil sadece Roma Mitra versiyonlarında Mitra ölür ve dirilir) Mitra ölüp dirilmiştir,kendini insanlık uğruna “feda” etmiştir.Dirilişi pagan taraftarları tarafından kutlanmıştır.
Ayrıca genel olarak pagan dini inanırlarının önderlerinin giyim tarzları da bugünkü katolik ve ortodokslarınkine benziyordu, çok şaşalıydı.Tapınaklarının süslemeleri de bugünkü katolik ve ortodokslarınki gibi çok süslü ve görkemli idi.Haç ve “balık” sembollerinin zaten pagan kökenli oldukları biliniyor.
Çeşitli hristiyan sanatları resimleri de direkt Mitracılık ve Dionysos sanatlarından ayrıca çeşitli pagan Yunan dini sanatlarından gelir

Siz, siz olun Yehova Şahitlerini evinizden, ailenizden ve hatta tanıdıklarınızdan ırak tutun.

Türk insanı üzerine bilinen ya da bilinmeyen birçok oyunlar oynanıyor.  Dünyanın neresinde olursa olsun Müslüman  Türk insani yoğun bir kı...