Bugünkü İnciller Aslını Kaybetmiştir
30 Temmuz 2011 Cumartesi, 14:53 tarihinde Doğru sanılan yanlışlar tarafından eklendi
Bugünkü dört İncil'in, ilk sahifelerinin başlarını dikkatle okuyunuz...Yanılmadınız; şöyle yazıyor: "İncil:Matta'ya G öre / İncil:Markos'a G öre / İncil: Luka'ya G öre / İncil: Yuhanna'ya G öre..."
Şuna göre, buna göre İncil?!. Nerede "Allah'a göre" olan İncil?.İncillerin başlarındaki bu garip tabirler bile, onların Allah kelamı olmadıklarının açık itiraflarından başka bir şey değildir. "Yuhanna'ya Göre İncil"in şu son ayetine(!) bakınız:
" 25 İsa'nın yaptığı başka çok şeyler daha vardır; eğer birer birer yazılmış olsalar, yazılan kitaplar dünyaya bile sığmazdı sanırım."
Düşünün düşünebildiğiniz kadar...Muharref(bozulmuş) İncil, düşünmeyi yasaklamış olsa da, düşünmek zorunda olduğumuzu hissediyoruz. Şu halde düşüneceğiz ve anlamaya çalışacağız:
(*): “En eskileri papirus, diğerleri parşömen üzerine yazılmış olan ve Ahd-i Cedid'in tamamını veya bir kısmını ihtiva eden yazmaların sayısı 5000'den fazladır ve her biri diğerlerinden farklıdır. (bk. L.Pirot, DBS, İİ, 259)
Nüshalar arası farklılıkların, XVİİ. asrın sonuna doğru yaklaşık otuz bin olduğu tahmin edilmekte idi. Bugün ise bu rakam iki yüz elli bine çıkmıştır. Bu kadar varyant arasında asıl metne ulaşmanın mümkün olmadığı açıktır. (bk. L.Pirot, DBS, İİ, 261)
Münekkitlerin ortak kanaatlerine göre; Ahd-i Cedid'in gerek tamamının gerekse içlerinden sadece birinin, doğru ve detaylı bir orijinal metnini bize ulaştıran hiçbir belge yoktur. (bk. H. J. Vogels, DBS, İİ, 263)
Kilise, ilk dönemlerde benimsediği, kutsal metinlerin tamamıyla Tanrı tarafından yazdırıldığı inancını terk ederek bunların kutsal metin yazarları eliyle tertip edildiğini kabul etmiştir. Bu sebeple bu metinlerin muhteva, dil, üslup ve edebi ifade bakımından bu yazarlara ait olduğuna da inanmaktadır. Ayrıca Kitab-ı Mukaddes'in asıl hedefinin, iman ve ahlakla ilgili meseleler olduğuna dikkat çeken kilise; ortaya çıkan çelişkiler ve ilmi neticelere zıt bilgiler karşısında, metin yazarlarının yanılabileceğini de kabul etmiş olmaktadır. ” [Hikmet Tanyu, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, c.1, s.502, 507]
“İnciller, oldukça erken bir dönemden beri değil, Hz.İsa'nın risaletinin sona ermesinden bir asırdan fazla bir zaman sonra bir bütün teşkil ederler. (İncillerin ilk yazılış tarihleri, Hz.İsa'nın yeryüzünden çekilişinden 40-100 yıl sonradır. H.B.) Ökümenik İncil tercümesi, dört İncil'in resmî(kanonik) durumlarını elde etmelerinin, yaklaşık 170 yılında olduğunu tahmin etmektedir.” (Kitab-ı Mukaddes, Kur'an ve Bilim, s.88)
Açıkça anlaşılıyor ki; mezkur "25. cümle," ne Allah'ın bir
kelamı, ne de Hz.İsa'nın bir sözüdür. Bunlar, Yuhanna'nın kelamıdır!..İnsan sözünün karıştığı bir kitap, nasıl ilahi bir kitap olabilir?. Ayrıca Yuhanna, yazdığı İncil'in çok çok eksik olduğunu yukarıdaki sözleriyle (yani, Yuhanna İncil'inin 25. ayetiyle) bariz bir biçimde itiraf etmektedir. Eksikliği, içindeki ayetle tescilli bir kitabın "ilahi" olduğunu tasvip etmek ne surette mümkün olabilmektedir?..
Biraz evvel elinize aldığınız İncil'i karıştırmaya devam ediniz. Hemen hemen yarısının "mektup"lardan müteşekkil olduğunu görüyor musunuz?.. "Pavlus'un Romalılara, Korintoslulara(I. ve II.), G alatyalılara, Efesoslulara, Filipililere, Koloselilere, Selaniklilere(İ. ve II.), Timoteosa(I. ve II.), Filimona Mektubu; İbranilere Mektup, Yakub'un Mektubu, Petrus'un İ. ve İİ. Mektubu, Yuhanna'nın Vahyi..." Beşerî mektuplardan oluşmuş ilahî bir kitap düşünebiliyor musunuz(!)?..
Bütün bunlardan sonra, İncillerin birbiriyle çelişen muhteviyatını uzun uzun tahlile bilmem gerek kaldı mı!..
Çelişkiler ve batıllar yumağı olan bugünkü İnciller, İsa'nın doğumundan 325 sene sonra, imparator Konstantin 'in, İznik'te topladığı bin kişilik ' Ruhani Meclis 'in yüzlerce birbirini tutmaz İnciller arasından seçtiği "İncil"lerdir. (Hıristiyan kaynakların, İznik Konsili'nin böyle bir gündemi olmadığını iddia etmeleri; farklı İnciller ve bugün mevcut dört İncil'in birbirinden farklı olması gerçeğini yok saymamızı gerektirmez.) Hz.İsa(a.s.), hayatında İncil yazdırmadığı gibi, benimsenen dört İncil de, onun doğumundan uzun yıllar sonra ve başkaları tarafından yazılmışlardır. Hz.İsa'nın konuştuğu dil, Aramice olmasına rağmen bugün elde mevcut en eski İncil nüshası Yunanca 'dır. (Hıristiyan kaynakları, ilk İncil nüshalarının da o zaman yaygın bir dil olması sebebiyle Yunanca kaleme alındığını iddia etmektedirler. Halbuki İsa'nın konuştuğu dilde yazılması gerekmez miydi?) Öte yandan; sözü edilen en eski nüshalar da, İsa'nın doğumundan sonraki dördüncü ve beşinci yüzyıllara aittir.
Evangelist dergisinin 1986 yılında ABD 'de -isimlerinin gizli kalması şartıyla- bin rahip ve vaiz arasında yaptığı bir ankete göre; İncil'in tahrif edildiğine(bozulup değiştirildiğine) inananların sayısı % 80' 'lere ulaşıyor. Yine rahiplerin % 50'si; İsa'nın doğum ve ölümüne, cinler ve şeytanlara dair Hıristiyanlık akidesine pek inanmadıklarını belirtiyorlar.
Anketin en ilginç yanı; sıradan insanlarla değil, bizzat din adamlarıyla yapılmış olmasıdır. Bu anket sonucu; bugün Hırıstiyanlığın ilahiyat-itikad boyutunun artık sona erdiğini açıkça ortaya koymaktadır. Geriye bu muharref dinin misyonerlik-sömürü boyutu kalmaktadır. (Bu husus, ileride detaylandırılacaktır.)
Yine, Paris Katolik Üniversitesi uzmanlarından oluşan bir heyet tarafından (A. Rabert ve A. Feuillet başkanlığında) yazılmış olan “İntroduction a la Bible ” adlı eserin 1. cildinin 111. sayfasında (Desclee et Co. Tournai, Belg. 1959) İnciler için yapılan metin tenkidi çalışmaları sonucunda toplam ikiyüz bin varyant (farklılık) görüldüğü, bunların sekizde yedisinin önemsiz farklılıklar olduğu belirtiliyor. Demek ki, İnciller arasında önemli sayılabilecek farklar yaklaşık yirmibeş bin kadardır. (Bkz.: Prof. Dr. Suat Yıldırım, Muasır Hıristiyanlığın İslam'a Bakışı, Yeni Ümit, sayı,6; Ekim-Kasım-Aralık 1989, s.7)
Hıristiyanların başka bir açmazı da şudur: Asırlardır ve bugün; gerçek dışı beyanlar ve tezatlarla dolu İnciller'e inanıyorlar da, aynı "Konsil / İznik"de aforoz edilmiş ve okuyanların şiddetle cezalandırılacağı karara bağlanmış olan " Barnabas İncili "ni niçin reddediyorlar? Çünkü, Barnabas İncili de tahrif edilmiş olmasına rağmen, hakikatlerin bir kısmını, diğer İncillerden fazlalık olarak muhafaza etmektedir. (Barnabas da, İsa'nın meşhur havarilerinden birisidir...)
Barnabas İncil'inde Hz.İsa, kendinden sonra gelecek Peygamberi, Hz.Muhammed(s.a.v.)'in hakkaniyetini, havarilerine serahaten bildirmektedir. Şöyle ki:
"Size söylüyorum; Allah'ın Resulü bütün mahlukata rahmettir. O, anlayışlı ve tesellici, hikmetli ve kudretli, Allah aşkı ve korkusuyla dolu, dakik ve yumuşak ruhludur. Rahmet ve yardımseverlik ruhu ile, adalet ve acıma hissi ile, nezaket ve sabır ruhu ile hareket eder. Cenab-ı Hak, bütün yaratıklarına verdiğinin üç katını O'na vermiştir. O, bu dünyaya geldiğinde saadet devridir. Buna inanınız. Bütün peygamberlerin Allah'ın onlara verdiği nübüvvet gözüyle gördüğü gibi ben de O'nu gördüm. O'nu görünce, ruhum teselli ile doldu. Ey Muhammed, Allah seninle beraber olsun ve beni, senin ayakkabının bağı olmak şerefi ile şereflendirsin! Eğer ben, bu muradıma erersem, Allah'ın mübarek bir kulu ve büyük bir peygamberi olacağım. Ve Hz.İsa, bunu söyledikten sonra Allah'a şükretti." (Barnabas İncili, 44.bab)
Şimdi mevcut Hıristiyanlığın, düşünmek ve araştırmaktan yana olmayışının gerçek sebebi daha iyi anlaşılmıyor mu?..İlim ile Hıristiyanlık arasındaki dargınlığın, Ortaçağ engizisyon ve afarozlarının ve C. Mismer 'in serlevha yaptığımız sözlerinin gerçek sebep ve manası daha iyi anlaşılıyor değil mi?..
Ve İnciller; İsa'nın efsanevi ve gerçek dışı hayat hikayeleri değil de; ilme ışık tutucu ve gelişmeyi teşvik edici, insanlığın maddi ve manevi ihtiyaçlarına cevap verici, sosyal hayatı kuşatıcı ilahi bir mesaj olsalardı, " laiklik " diye bir mesele ve kurum gündeme gelir miydi?..
Bütün bunları düşündükçe; Kur'an-ı Mu'cizü'l-Beyan gibi yüce bir kitabın mü'mini olmaktan dolayı, "başını secdeye mıhlayıp bir ömür Allah'a hamd etme makamında" olduğunun daha bir şuuruna eriyor insan!..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder