Roma
Katolik (Evrensel) kilisesinin başkanı; Katolik mezhebinin ruhani
lideri; bütün Katoliklerin mutlak teslimiyetle yükümlü oldukları en
büyük papazdır. Kelime Yunanca "baba" anlamındadır. İlk önceleri bu isim
bütün piskoposlar için kullanılmaktaydı. Papanın yanılmaz olduğu kabul
edilir ve o istediğini dinden dışlama yetkisine sahiptir ki, buna
"aforoz" denir. Ona itaatten yüz çevirme bir sapıklık olarak telakki
edilir.
Papanın vasıfları bu kadarla da bitmiyor: Hıristiyan
âleminin ruhani(dini) lideri, atalar atası, baba, Hıristiyanların çobanı
ve şefi, kutsal peder, mesihin görünür temsilcisi, petrusun halefi,
elçilerin prensi, aracı, tanrının yeryüzündeki temsilcisi ve görünür
yüzü… Kısacası bir insan için oldukça fazla sıfatlara sahiptir Kutsal
Peder().
Papalar, kardinaller denilen ruhanî meclisin üyeleri
arasından seçilirler. Seçilen papa ölene kadar bu görevde kalır. Papalık
seçimi Katolik inancına göre, Kutsal Ruhun yardımıyla olur. (Gerçi biz
artık biliyoruz ki bu seçimlerde Kutsal Ruhtan önce Vatikan’daki Mason
Örgütleri ve siyasi, ekonomik çıkarlı şirketlerin sözü geçmektedir.)
Papalar,
Hz. İsa (a.s)ın vekili sayılan Aziz Petronun halifeleri kabul
edilirler. Aziz Petro, miladi I. asırda Romaya yerleşmiş ve Tevhidi
Hıristiyanlıktan tavizler vererek putperest Roma devletiyle uzlaşma
yoluna gitmişti. Bu tarihten sonra Roma, papazlığın merkezi olmuştur.
İlk papa, Aziz Petrodur. Aziz Petro ise İncil’de Matta: 16/21–24 de İsa
tarafından ”Kâfirlikle” vasıflandırılmış birisidir. Mesele ise İsanın
tekrar dirilmesinde ona iman etmede bazı şüpheler taşımasıdır. Ayrıca
Pavlos da Petrosu (Gal. 2/11–14) ikiyüzlü olarak suçlamaktadır.
Siyasi
otoritesi geçmişten bu güne azalmış da olsa Papalar hala cemaatleri
üzerinde etkilidirler. Bu gün hala Katolik Kiliselerinden toplanan
yardımlar Vatikan’a aktarılmaktadır. İmanlılarına karşı oldukça konforlu
bir hayat süren papaların zenginlik kaynağı cemaatleridir. Bugün
tarihin hafızasına kazınan “Orta Çağ” rezaletleri, Papaların bir dini
nasıl oyuncak haline getirdiğinin resmi belgesi görünümündedir adeta.
Papa, Katolik mezhebine bağlı birine Allah adına Cennet vaat edebilir ve
buna bir belge tanzim ederek (Endüljans) Cennetteki yerini
belirtebilir. Bu belgeyi edinen kimse ölünce Cennete girip papanın tayin
ettiği yere yerleşeceğine kesin bir şekilde iman eder. Yine Papa
-sevdiği insanlara cennetten arsa satıp küçük dünyalıklarını
tamamlarken- sevmediği insanları da dinden atma (Aforoz) hakkına
sahipti.
Mesele otoriteyi korumak olunca bu kadar kuvvetli bir
kurum kendisi için tehlike arz edecek kişi, kurum, fikir hatta kitapları
dahi en korkunç şekilde cezalandırabiliyordu. Onlar hatasız kullardı ve
onları direk Kutsal Ruh yönetiyordu. Haliyle yanlış yapma imkânından
yoksundular. Bir Katolik için en büyük ve en doğru irade; papanın
iradesiydi. Bilim, imanlılarca önemsizdi, zaten onların yerine düşünen
ve karar alan birisi vardı ve o da dediğimiz gibi “Masumdu”. Netice
itibariyle “Onun yanlışı benim doğrumdan daha iyidir” mantığı ortaya
çıkıyordu. Zaten her hangi bir kişi çıkıp İncili okuyup onu anlamaya ve
yorumlamaya kalkamazdı. Zira bu iş Papa’ya ve Kiliseye verilmişti.
1870 yılında toplanan I. Vatikan konsili Papanın yanılmazlığını ilan ettiğinde Katolik âleminde ki sapkınlıklar ivme kazanmıştı.
Hadise
basit olarak algılanmamalıdır. Çünkü Katolik Kilisesi Papanın resmen
beyan ettiği bütün düşüncelerde “hatasız” ve “yanılmaz” olduğunu ve
bunların Kutsal Kitabın bütün sözleri gibi kabul edilmesini
imanlılarından talep etmez, bunu imanın gereği olarak bekler. Yani
inanıyorsan buna iman edeceksin. (Hıristiyan Dininin Özü, 1987, s. 19)
Fakat
biz balık hafızalı olmadığımız için tarihi kaynakları tarıyoruz: Sadece
inanma noktasında, kilise ile bire bir düşünmediği için yakılanlar,
Aforoz edilenler, Endüljans’la kandırılanlar, engizisyon mahkemeleri,
zindanlar, kerpetenler vb işkenceler… İşte tarihin bize gösterdiği
Papalar ve onların uygulamaları (Daha fazla bilgi için “Batı ve Batı
Kilisesine Dair” isimli yazımıza bakılabilir”)
Hadise bu kadarla
da sonuçlanmamış “Hıristiyan âleminin çobanları “Şefleri” olan Papaların
özel hayatları kutsal bir yaşamdan uzak kalmış, sansasyonlara karışmış
niceleri vardır. Ahlaksızlık, otorite kavgası, üstünlük sevdası,
zalimlik, gaddarlık, yalan ve hile, politik hırs, bu papaların sadece
birkaç özelliği olarak tarihe geçmiştir. Neticede “Çoban” ve “Kutsal
Şef” olan Papalar, sürüyü kurda teslim etmeyi en doğru yol olarak
görmüşlerdir. Zira sürü onların olsa da “kurt”ta onlardır ve ortada
zarar edecek bir şey yoktur.
Hıristiyan Teolojisinde Protestanlara
göre; Kutsal Kitap açık bir şekilde bir başkasından diğerine aktarılmak
suretiyle süre gelen bir papalık veya kâhinlik sistemini kabul etmez.
Zaten bu sistemler İsa’nın “Çarmıhta” ölmesiyle (veya kendisini kurban
etmesiyle) son bulmuştur. Yine bu düşüncenin delili Kutsal Kitaplarında
vardır. (İb. 7/26)
Katolikler ve Protestanlar Arasındaki Yetki Kavgası
Daha
öncede belirttiğimiz gibi Katolikler Papanın sözlerini ve kaidelerini
kutsal kitabın sözleri gibi kabul ederler. I ve II. Vatikan
Konsüllerinde bu düşünce bir genelgeyle ifade edilmişti. (Dei Vebum, s.
9–10)
Bunun yanında Kilise öğretileriyle Kutsal Kitap öğretileri
çatışırsa Katolikler (Papayı), Ortodokslar (Patriği) ve gelenekleri
takip ederler. Protestanlar ise Kutsal Kitap dışında her hangi bir
yetkinin kabul edilmesinin insanı sapıklığa götüreceğini iddia ederler.
Yani Protestan gözüyle Katolik ve Ortodoks âlemi sapıktır (Heretik).
Protestanlarca bu inanca sahip olanlar aldanma içindedir, büyük bir
yanılgı ve hataya sapmışlar doğal olarak da “Kâfir” olmuşlardır. Yine
Protestanlar, Katolik ve Ortodoks Kiliselerinde bu yanlış inançtan
kaynaklanan ve dinin orijinalitesinde bulunmayan, gerçeklerden uzak bir
sürü inanç ve efsane bulunduğunu iddia etmektedirler. Bu konuda Kitabı
Mukaddeste Matta 24/35 de “Rabbin sözü ebediyen durur” denilirken, Onun
yeryüzündeki gölgesi olduğunu iddia eden haleflerinin neler yaptığını
tüm insanlık şimdi korku filmi izlermiş gibi seyrediyorlar. Benim şahsi
kanaatime göre de bu iddialar doğrudur.
Papalık makamı ile
asırlarca Avrupa’yı ve Asya’yı kana bulayan acınacak zihniyetin
önderleri, Papaların ta kendileriydi ve bunu Tanrıdan aldıkları yetkiyle
“Yanılmaz-Masum” olarak yapıyorlardı. Sonuçta Papalar yeryüzünde
“Tanrının Gölgesi” gibi değil de –tarihi kanıtlar eşliğinde iddia
ediyorum- “Şeytanın” Vatikan şubesi gibi çalışmışlardır. Fakat
Protestanlar bu iddiayı doğrularken biz bir başka gerçeğe doğru gözümüzü
açıyoruz. Katolik âlemini bu şekilde suçlayan ve yaptığı “Haçlı
Savaşları” nedeniyle lanetleyen Protestanlar kendilerini masum göstermek
isterken insanın aklına, Protestan Amerika’nın yaptığı katliamlar
geliyor.
Aslında hiç birinin diğerinden farkı yok. “Hepsi aynı
tavanın balıkları.” Dün Papalar katliam yapıyordu, bugün ise
Protestanların siyasi arenada ki liderleri olan “Evenjalist” ve “Neocon”
zihniyetli “Küresel Güçler” katliama kaldıkları yerden devam ediyorlar.
“Nasıl Papalar Gelip Geçmiş Şu Fani Âlemden”
Artık
Papalık ve Papalar hakkında verdiğimiz malumatlardan sonra birazda bu
tartışmalı insanların neler yaptıklarına bir bakalım.
Tarihin
kaydettiği vesikalara göre Papalar arasından çok korkunç caniler çıktı.
Bunlardan sadece birisi olan Papa Borjiva (Borgia), düşmanlarını ve
bunların arasında bulunan din adamlarını değişik zehirler kullanmak
suretiyle öldürmüş ve mallarını gasp etmiştir. Her türlü rezaleti
işleyen Papa Hazretleri () kız kardeşiyle karı-koca hayatı da yaşayarak
adını tarihe kazımıştır. Fakat malum Hıristiyan teolojisi sayesinde o da
diğer Papalar gibi “Masumdu” ve “Günahsız” sayıldı.
Bir de iyi
Papa örneği verelim size: Papa Honorius hayatının hiçbir döneminde üçlü
tanrı sistemini (Teslis) kabul etmediği için ölümünden tam 48 yıl sonra,
İstanbul’da toplanan Sinod (Ruhani Meclis) tarafından resmen
lanetlenmiştir. Artık yukarıda ki Papa Borgia örneğiyle kıyaslamasını
siz değerli okuyuculara bırakıyorum.
Bir başka Papa arkadaşı olan bir ressama
“—Yakında bir torunum olacak
— İyi ya işte, buna sevinmelisin. Babası kim?
— Sorunda orda ya… Babası benim” der.
Bir başka Papa ise “Şu İsa masalını kim uydurduysa çok işimize yaradı”
diyerek geride kafaları karışık bir inanlı kitlesi bırakmıştı. Fakat tüm
bunların dışında bir Papa var ki o, hem tanıdık hem de aramızdan daha
yeni ayrıldı sayılabilir. Hıristiyanlık dünyasını yakından ilgilendiren
ve özellikle de Katolik âlemine yeni ivme kazandıran II. Vatikan
Konsülünün baş mimarı Papa VI. Paul hakkında basına geçen günlerde
ilginç bir haber düştü. İddiaya göre Papa Hazretleri Vatikan’da Tanrının
Gölgesi iken bir erkek ve kadınla cinsel ilişkiye girmiş. Yukarıda
anlattıklarımızdan sonra bu iddiaya şaşmamak gerektiği kanaatindeyim.
Fakat
burada aklıma bazı sorularda gelmiyor değil hani. Mesela, Papaların
yanılmazlığı tartışılamayacağına göre, Papa VI. Paul’un bu eşcinsel
yaşamını ne yapacağız? Malum mızrak çuvala sığmıyor.
Eğer Papa yanılmamışsa; dünya eşcinsellerine bugünü bayram ilan edebilir miyiz?
Yok, Papa hata yapmış ve yanılmışsa Katolik teolojisi bu sorunsalı nasıl aşacak?
Acaba Papanın bu iş dışı ilişkisi, Tanrının kızmasına neden olmuş mudur?
Galiba Papa Hazretlerinin bu sıra dışı icraatı Katoliklerin anlattığı “Tanrı İsa’yı” oldukça kızdırmıştır.
Sorunun en zorunu cevaplamak ta size düşüyor:
(Katoliklerce)
İsa’nın yeryüzünde ki “Temsilcisi” ve “Halefi” olarak iman edilen
Papanın bu icraatı, İsa’yla olan ilişkisini ne kadar zedeledi dersiniz?
{BENİM SEÇTİKLERİM}