13 Ocak 2012 Cuma

İsrailoğulları Hazreti Musa’ya eziyet etmişti


Andolsun Musa’yı: “Kavmini karanlıklardan nura çıkar ve onlara Allah’ın günlerini hatırlat” diye ayetlerimizle göndermiştik. Şüphesiz bunda çokça sabreden ve şükreden herkes için gerçekten ayetler vardır. (İbrahim Suresi, 5)
YAHUDİ KAVMİNİN SAPKIN TAVIRLARI
Hz. Musa, mücadelesini ilk başta Firavun’a karşı vermişti. Kendi kavmi, yani İsrailoğulları Hz. Musa’dan önce köle olarak sıkıntı içinde yaşıyorlardı. Bu nedenle Hz. Musa bir imkan oluşturduğunda Mısır’ı kavim olarak terk ettiler. Ancak bu, onların tümünün samimi olarak iman ettiği anlamına gelmiyordu. Aralarında iman etmedikleri halde, kavim psikolojisi ile hareket eden kişiler de vardı. Büyük bir kısmı muhtemelen Hz. Musa’yı onları zulümden kurtaran siyasi bir önder olarak görüyorlardı. Bu yüzden de hak dine uymak yerine, fırsat buldukça hep eski putperest dinlerine dönmeye çalışıyorlardı. Bu nedenle her fırsatta Hz. Musa ile mücadele etmiş ve onun getirdiği gerçek dinden sapmaya çalışmışlardı.
Allah, önce Hz. Musa’ya İsrailoğuları’nı on iki ayrı topluluk olarak böldürdü:
Biz onları (İsrailoğulları’nı) ayrı ayrı oymaklar olarak on iki topluluk (ümmet) olarak ayırdık. Kavmi kendisinden su istediğinde Musa’ya: “Asan’la taşa vur” diye vahyettik. Ondan on iki pınar sızıp-fışkırdı; böylece her bir insan- topluluğu su içeceği yeri öğrenmiş oldu. (Araf Suresi, 160)
İsrailoğulları’nın büyük kısmı imanı kalplerine tam yerleştirememişlerdi. Hatta bir keresinde Hz. Musa’dan Allah’ı kendilerine göstermesini istediler. İyice küstahlaşarak eğer göstermezse ona inanmayacaklarını söylediler:
Ve demiştiniz ki: “Ey Musa, biz Allah’ı apaçık görünceye kadar sana inanmayız.” Bunun üzerine yıldırım sizi (kendinizden) almıştı. Ve siz bakıp duruyordunuz. (Bakara Suresi, 55)
Bu inkarcı kavmin belirgin bir özelliği, sürekli olarak tamahkar ve nankör bir ruh hali içinde olmalarıydı. Allah onları açlıktan kurtarmak için kendilerine mucizevi bir yiyecek sunmuştu. Kuran’da “kudret helvası ve bıldırcın” olarak bildirilen bu yemek Allah’ın ikramı olmasına rağmen, İsrailoğulları bir süre sonra bundan yakınmaya başladılar:
Bulutları üzerinize gölge kıldık ve size kudret helvası ve bıldırcın indirdik. Size rızık olarak verdiklerimizin temizinden yiyin (dedik). Onlar Bize zulmetmediler, ancak kendi nefislerine zulmettiler. (Bakara Suresi, 57)
Siz (ise şöyle) demiştiniz: “Ey Musa, biz bir çeşit yemeğe katlanmayacağız, Rabbine yalvar da, bize yerin bitirdiklerinden bakla, acur, sarmısak, mercimek ve soğan çıkarsın.” (O zaman Musa:) “Hayırlı olanı, şu değersiz, şeyle mi değiştirmek istiyorsunuz? (Öyleyse) Mısır’a inin, çünkü (orada) kendiniz için istediğiniz vardır” demişti. (Bakara Suresi, 61)
Hz. Musa’nın kavmi hak dini gerçekten kavrayamamışlardı. Daha önce de dikkat çektiğimiz gibi peygamberlerine Allah rızası için değil, muhtemelen onu güçlü ve kararlı bir lider olarak gördükleri için itaat etmişlerdi.
Nitekim hep kendilerine gelen dini değiştirerek kendi nefislerine ve eski dinlerine uydurmaya çalıştılar. Dinin kolay ve berrak yönünü görmeyip onu karmaşık ve zor hale getirip kendilerine putlar yapmaya, Allah’a yönelmeyi zorlaştırıp bunu törenselleştirmeye ve araya putları aracı koymaya çalıştılar.
İsrailoğulları’nın dinlerini zorlaştırmaya çalışan bu garip mantık, en açık şekilde Bakara Suresi’ndeki bir kıssada anlatılır. Bu kıssada Allah, İsrailoğulları’na bir buzağı kesmelerini emretmiştir. İstenen, sadece bir buzağının kurban edilmesidir ve Hz. Musa da bunu kavmine bildirir. İsrailoğulları ise bu çok açık ve kolayca yapılabilecek emri zorlaştırırlar. Allah onlardan sadece sığır kesmelerini ister, onlarsa dinin zor ve karmaşık olması gerektiğini düşünerek kendilerinden istenmediği halde teferruata dalarlar. Önemsiz ve gereksiz detaylara dalarken içlerinde bulunan Allah’ın elçisine, “Bizi alaya mı alıyorsun?” diyecek kadar da ileri giderler:
Hani Musa kavmine: “Allah, muhakkak sizin bir sığır kesmenizi emrediyor” demişti. “Bizi alaya mı alıyorsun?” dediler. (Musa) “Cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım” dedi.
“Rabbine adımıza yalvar da, bize niteliklerini açıklasın” dediler. (Musa, Rabbine yalvardıktan sonra) “Şüphesiz Allah diyor ki: O ne pek geçkin, ne de pek genç, ikisi arası dinç(likte bir sığır olmalı)dır. Artık emrolunduğunuz şeyi yerine getirin” dedi.
(Bu sefer) dediler ki: “Rabbine adımıza yalvar da, bize rengini bildirsin.” O: “(Rabbim) diyor ki: O, bakanların içini ferahlatan sarı bir inektir” dedi.
(Onlar yine:) “Rabbine adımıza yalvar da, bize onun niteliklerini açıklasın. Çünkü bize göre sığırlar birbirine benzer. İnşaAllah (Allah dilerse) biz doğruyu buluruz” dediler. (Bunun üzerine Musa, “Rabbim) diyor ki: O, yeri sürmek ve ekini sulamak için boyunduruğa alınmayan, salma ve alacası olmayan bir inektir” dedi. (O zaman): “Şimdi gerçeği getirdin” dediler. Böylece ineği kestiler; ama neredeyse (bunu) yapmayacaklardı. (Bakara Suresi, 67-71)
Yukarıdaki kıssada anlatıldığı gibi Hz. Musa’nın kavmi, Allah’ın emrini yerine getirme konusunda sürekli zorluk çıkardılar; ürettikleri detaylar nedeniyle bu emir neredeyse yapılamaz hale gelince uygulamayı kabul ettiler. Aslında istenen çok kolaydı; sadece bir sığır keseceklerdi.
Bugün Yahudi dinine baktığımızda da, buzağı kıssasında anlatılan detaycı Yahudi mantığının katlanarak devam ettiğini görmek mümkündür. Yahudilerin dini kitapları olan Talmud’da, ibadetler veya günlük yaşam hakkında en akla gelmeyecek detaylar yer alır. Örneğin bir hayvanın sütünün nasıl sağılacağından yakılan bir tütsünün dumanının nasıl kullanılacağına kadar sayısız konuda, dini hiçbir anlam taşımayan detaylar bulunur. Yahudilikte bir insanın dindarlığının ölçüsü de bu detayları ne kadar uyguladığına göre değişir. Buna karşın dindarlığın temeli olan Allah’a ve ahirete iman konusu tamamen unutulmuştur. Yahudi dini, uyulması gereken bir kurallar bütünü haline gelmiş, Allah korkusu, Allah rızası, Allah sevgisi gibi iman esasları kaybolmuştur.
İsrailoğulları’nın Emre Başkaldırması ve Lanetlenmesi
Allah, İsrailoğulları Mısır’dan çıktıktan sonra onlara yurt olarak bir toprağı vaad etmişti. Bu yolculuk esnasında Hz. Musa’ya yaptıklarını ve ona çıkardıkları zorlukları önceki sayfalarda belirttik. Vaad edilmiş topraklara geldiklerinde de zorluk çıkarmaya devam etiler:
Hani, Musa kavmine (şöyle) demişti: “Ey kavmim, Allah’ın üzerinizdeki nimetini anın; içinizden peygamberler çıkardı, sizden yöneticiler kıldı ve alemlerden hiç kimseye vermediğini size verdi.”
“Ey kavmim, Allah’ın sizin için yazdığı (girmenizi emrettiği) kutsal yere girin ve gerisin geri arkanıza dönmeyin; yoksa kayba uğrayanlar olarak çevrilirsiniz.”
Dediler ki: “Ey Musa, orda zorba bir kavim vardır, onlar çıkmadıkları sürece biz oraya kesinlikle girmeyiz. Şayet ordan çıkarlarsa, biz de muhakkak gireriz. (Maide Suresi, 20-22)
Allah onlara defalarca yardım etmişti. Onları sudan geçirerek Firavun’dan kurtarmıştı ve bu toprakları onlara vermişti. Oradaki zorba kavimle savaşırlarsa mutlaka kazanacaklarını vaat etmişti. Allah’a tevekkül etmeleri ve elçisine uymaları gerekiyordu. Fakat Hz. Musa’nın uyarılarına karşı çıktılar, korktukları için oraya girmediler. Sadece korkanların içinden iki kişi, Allah’a tevekkül edilmesi gerektiğini ve oraya girilmesi gerektiğini söyledi:
Korkanlar arasında olup da Allah’ın kendilerine nimet verdiği iki kişi: “Onların üzerine kapıdan girin. Girerseniz, şüphesiz sizler galibsiniz. Eğer mü’minlerdenseniz, yalnızca Allah’a tevekkül edin.” dedi. (Maide Suresi, 23)
İsrailoğulları bu uyarılara rağmen Allah’ın elçisine karşı çıkıp ona saygısızca hitap ettiler: Dediler ki:
“Ey Musa biz, onlar durduğu sürece hiçbir zaman oraya girmeyeceğiz. Sen ve Rabbin git, ikiniz savaşın. Biz burda duracağız.” (Maide Suresi, 24)
Artık Hz. Musa’nın kavminin azgınlığı iyice artmıştı. Peygamberlerinin hiçbir sözünü dinlemeyecek, açıkça karşı çıkacak hale gelmişlerdi. Bunun üzerine Musa Peygamber Rabbimize yalvarıp kendisi ve kardeşi Hz. Harun’u bu isyankar kavimden ayırmasını istedi:
(Musa:) “Rabbim, gerçekten kendimden ve kardeşimden başkasına malik olamıyorum. Öyleyse bizimle fasıklar topluluğunun arasını Sen ayır.” dedi.
(Allah) Dedi: “Artık orası kendilerine kırk yıl haram kılınmıştır. Onlar yeryüzünde ‘şaşkınca dönüp duracaklar.’ Sen de o fasıklar topluluğuna üzülme.” (Maide Suresi, 25-26)
Yukarıdaki ayetlerde görüldüğü gibi, Allah’a ve elçisine yaptıkları bu isyankarlıktan sonra tam kırk yıl o bölge İsrailoğulları’na haram oldu ve oraya giremediler.
Hz. Musa hayatı boyunca Rabbimizin risaletini tebliğ etmeye çalıştı. Kavmini putlardan kurtarıp onlara gerçek dini anlatmak için çaba harcadı. Onun amacı, Allah’ın rızasını kazanmak için insanları uyararak onları cehennem azabından kurtarmaktı. Bu uğurda Firavun’la mücadele etti, kendi kavminin sapkın inançlarını değiştirmeye çalıştı. Bunları yaparken hem Firavun ve çevresinden hem de kendi kavminden eziyet gördü. Fakat Hz. Musa herşeyiyle Allah için yaşayan seçkin bir kuldu ve Rabbimiz onu Firavun’un da kendi kavminin de sıkıntı ve belalarından kurtardı.
Peygamberlerinin izinden gitmeyen, kendilerine emanet edilmiş olan dine yüz çeviren ve “sen ve Rabbin git, ikiniz savaşın” diyerek nankörlük eden İsrailoğulları, tüm inananlar için bir ibret vesilesidir. Allah, tüm insanları peygamberine yüzçevirmiş olan İsrailoğulları gibi olmamaları için şöyle uyarır:
Ey iman edenler, Musa’ya eziyet edenler gibi olmayın; ki sonunda Allah onu, demekte olduklarından temize çıkardı. O, Allah katında vecihti. (Ahzab Suresi, 69)

Hiç yorum yok:

Siz, siz olun Yehova Şahitlerini evinizden, ailenizden ve hatta tanıdıklarınızdan ırak tutun.

Türk insanı üzerine bilinen ya da bilinmeyen birçok oyunlar oynanıyor.  Dünyanın neresinde olursa olsun Müslüman  Türk insani yoğun bir kı...