slam'a
hizmet etmenin, İslam ahlakını insanlar arasında yaygınlaştırmanın neden
bu kadar acil olduğunu anlayabilmek için dünya üzerindeki Müslümanlar
üzerinde birkaç dakika düşünmek yeterlidir.
Günümüzde tüm dünya insanlarının ve dünyanın dört bir yanında
yaşayan Müslümanların durumuna baktığımızda, müminlerin bu ahlakı güçlerinin
yettiğinin en fazlasıyla yaşamasının önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır.
Hemen her gün gazetelerde ve televizyonlarda, dünyanın dört bir yanında
Kuran ahlakının yaşanmamasından kaynaklanan karışıklıklara, yapılan zulümlerden
dolayı dayanılması güç zorluklar yaşayan insanların hayatlarına şahit
oluruz. Filistin'de, Endonezya'da, Doğu Türkistan’da, Çeçenistan'da veya
dünyanın herhangi başka bir yerinde bir avuç toprak için yerlerde sürüklenen,
çocuklarının gözü önünde tekmelenen insanlar, ellerinde taşlarla kendilerini
savunmaya çalışan küçük çocuklar her insanın bildiği görüntülerdir.
Halen
dünyanın dört bir yanında savaşlar, iç karışıklıklar devam etmektedir.
Bu savaşlarda Bosna-Hersek'te, Kosova’da Cezayir'de, Tunus'ta, Eritre'de,
Mısır'da, Afganistan'da, Keşmir'de, Ruanda’da, Doğu Türkistan'da, Çeçenistan'da,
Vietnam’da, Tayland'da, Filipinler'de, Burma'da ya da Sudan'da yüz binlerce
silahsız insan hayatını kaybetmiş, kadınlar tecavüze uğramış, işkence
görmüş, milyonlarcası evlerinden yurtlarından çıkarılmış, sakat kalmış,
yakınlarını kaybetmiştir. Masum çocuklar kurşunlara hedef olmuş, bebekler
kundaklarında katledilmiş, kaçmaya çalışan insanlar mayınlara basarak
sakat kalmışlardır. İnsanlar eşi benzeri görülmemiş bir vahşete tabi tutulmuş,
zulme uğratılmış, hayatlarını devam ettirebilmek insanlık dışı esir kamplarında
yaşam mücadelesi vermişlerdir. Halen de daha pek çok yerde tüm bu zulümler
sürgelmektedir. Kadınlar, çocuklar zulme uğratılmaya, eziyet görmeye devam
etmektedir. Müslüman topluluklar birer birer bağımsızlıklarını yitirmekte,
kendilerine yardım eli uzatacak vicdan sahibi insanların yardım etmesini
beklemekte ama seslerini duyuramamaktadırlar. Müslümanların zulüm gördükleri
ülkelerden yalnızca birkaçında yaşananlara kısaca bir göz atıldığında
dahi bu konunun önemi çok daha iyi anlaşılabilecektir.
Allah bir ayetinde şu şekilde buyurmaktadır:
Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: "Rabbimiz, bizi
halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize katından bir veli (koruyucu
sahip) gönder, bize katından bir yardım eden yolla" diyen erkekler,
kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına çaba göstermiyorsunuz?
(Nisa Suresi, 75)
Zulüm
gören, işkenceyle öldürülen insanlar, masum bebekler, bir ekmek alacak
parası dahi olmayanlar, soğuk havada, bezden çadırlarda neredeyse sokakta
yatanlar, hastalıklarını tedavi ettirecek para bulamayanlar veya ihtiyar
ve güçsüz olmalarına rağmen hastane kapılarında saatlerce hatta günlerce
tedavi sırası bekleyenler, sadece belli bir kabileye mensup oldukları
için katledilenler, dinlerinden dolayı evlerinden, yurtlarından çıkartılan
kadınlar, çocuklar ve yaşlılar, bir tarafta ardı arkası gelmeyen israf,
diğer tarafta ise açlıktan ve bakımsızlıktan yok olan, ölüme terk edilen
zavallı insanlar, sokağa atılan, kendi başının çaresine bakamayacak kadar
küçük ve savunmasız çocuklar, ailesini geçindirebilmek için küçük yaşta
okula gitmeyip, oyun oynamayıp çalışan veya dilenen çocuklar, her an hasımları
tarafından öldürülme korkusuyla yaşayan insanlar…
Burada sayılan insanların varlığından herkes haberdardır.
Hemen her gün, gazetelerde, televizyonlarda bu çaresiz, zavallı, kimsesiz
ve muhtaç insanların görüntülerine rastlamak mümkündür. Pek çok kimse
bu insanların içinde bulundukları durumu görür, onlara acır. Ancak bir
süre sonra konuştuğu konuyu ya da seyrettiği kanalı değiştirince veya
okuduğu gazetenin sayfalarını çevirince bu insanların varlığını unutur.
Çoğu kişi bu insanları bulundukları durumdan kurtarmak için bir çaba harcaması
gerektiğini düşünmez. Ve "dünyada o kadar zengin ve güç sahibi insan
varken o insanları kurtarmak bana mı kaldı" diyerek sorumluluğu başkalarının
üzerine atar.
Oysa bu insanları kurtarmak, tüm dünyanın adalet, huzur,
güven ve zenginlik içinde yaşanan, refah dolu bir yer olmasını sağlamak
için zenginlik ve güç tek başına yeterli değildir. Örneğin dünyada çok
sayıda zengin ve gelişmiş ülke olmasına rağmen Etiyopya'da hala insanlar
açlıktan ölmektedirler. Onca gelişmiş teknolojiye ve dünyanın zengin kaynaklarına
rağmen insanların bir tabak yemeğe muhtaç olmaları, zenginliğin ve gücün
tek başına yeterli olmadığının en açık göstergelerindendir.
Zenginliğin ve gücün, bu zavallı ve muhtaç insanların yararına
kullanılması için öncelikle insanların vicdan sahibi olmaları gerekir.
Vicdan sahibi olmanın yegane yolu ise imandır. Ancak imanlı insanlar,
sürekli olarak vicdanlarını kullanarak hareket ederler.
Sonuç
olarak, dünyadaki adaletsizliğin, kargaşanın, terörün, katliamların, açlığın,
sefaletin ve zulmün tek bir çözümü vardır: Kuran Ahlakı.
Dünyada var olan sorunlara genel olarak bakıldığında, tüm
bu olaylara sevgisizlik, nefret, kin, düşmanlık, çıkarcılık, bencillik,
umursamazlık, acımasızlık gibi duyguların ve akılsızlığın neden olduğu
görülecektir. Bu olayları çözmenin ve tamamen ortadan kaldırmanın yolları
ise sevgi, şefkat, merhamet, acıma, karşılık beklemeden hizmet etme şevki,
duyarlı olma, fedakarlık, dostluk, hoşgörü, sağduyu ve akıldır. Bu özellikler
ise ancak Kuran ahlakını eksiksiz olarak yaşayan insanlara aittir. Allah
ayetlerinde Kuran'ın insanları karanlıklardan aydınlığa çıkarma özelliğini
şöyle bildirir:
… Size Allah'tan bir nur ve apaçık bir Kitap geldi. Allah,
rızasına uyanları bununla kurtuluş yollarına ulaştırır ve onları Kendi
izniyle karanlıklardan nura çıkarır. Onları dosdoğru yola yöneltip-iletir.
(Maide Suresi, 15-16)
Allah bir başka ayetinde ise Kuran'a uyulmadığında yeryüzünde
var olan her şeyin bozulmaya uğrayacağını haber verir:
Eğer hak, onların heva (istek ve tutku)larına uyacak
olsaydı hiç tartışmasız, gökler, yer ve bunların içinde olan herkes (ve
her şey) bozulmaya uğrardı. Hayır, Biz onlara kendi şan ve şeref (zikir)lerini
getirmiş bulunuyoruz, fakat onlar kendi zikirlerinden yüz çeviriyorlar.
(Müminun Suresi, 71)
Şu anda, siz bu yazıyı okurken de, milyonlarca zavallı insan
ya eziyet görüyor, ya açlıktan ya da soğuktan ölmemek için dayanmaya çalışıyor.
Veya evinden, ailesinden ve çocuklarından koparılıyor, yurdundan sürülüyor.
Bu nedenle vicdan sahibi insanlar tüm bunları düşünmeli, tüm bu acılar,
felaketler, sıkıntı ve zorluklar kendilerine ve sevdiklerine dokunmuşcasına
duyarlı davranmalıdırlar. Ve yardım isteyen insanlara maddi manevi her
yönde yardımcı olabilmenin yollarını aramalıdırlar. Allah iman eden, vicdan
ve sağduyu sahibi insanların bu sorumluluğu üzerlerine almalarını bir
ayetinde şöyle emretmektedir:
Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: "Rabbimiz, bizi
halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize katından bir veli (koruyucu
sahib) gönder, bize katından bir yardım eden yolla" diyen erkekler,
kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz? (Nisa
Suresi, 75)
Günümüzde
bu hizmetin nasıl yapılacağı ise, Kuran ayetleri gözönüne alındığında
açıkça ortaya çıkmaktadır. Yapılması gereken en önemli şey, Kuran ahlakının
dinsizliğin karşısında üstün gelmesi için, Müslümanların fikri alanda
mücadele etmeleridir. Bu siteyi hazırlamamızdaki amaç da söz konusu fikri
mücadele için tüm Müslümanlara yol göstermektir. Zira zayıf bırakılan,
çaresiz, kimsesiz ve korunmaya muhtaç insanların tek kurtuluşu, Kuran
ahlakının tüm dünya insanları arasında yayılıp yaşanmasıdır. Öyle ise
tüm insanlara Kuran ahlakını anlatmak, dini tebliğ etmek her Müslüman
için çok önemli ve aciliyetli bir ibadettir.
Vicdanlarını kullanmayanlar, yetimlere, yoksullara, zavallı
masumlara karşı duyarsız ve umursuz davrananlar, dünya hayatında kendilerine
verilen malları boşa harcayanlar, zulüm gören kadınları, çocukları, yaşlıları
ilgisizce seyredenler, her türlü ahlaksızlığın ve çirkinliğin yeryüzünde
yaygınlaşmasından hoşnutluk duyanlar ve bu bakış açısını teşvik eden insanlar
ahirette bunların hesabını mutlaka vereceklerdir:
Dini yalanlayanı gördün mü? İşte yetimi
itip-kakan, yoksulu doyurmayı teşvik etmeyen odur. İşte (şu) namaz kılanların
vay haline, ki onlar, namazlarında yanılgıdadırlar, onlar gösteriş yapmaktadırlar,
ve 'ufacık bir yardımı (veya zekatı) da' engellemektedirler. (Ma'un
Suresi, 1-7)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder