3 Temmuz 2011 Pazar

İSA KİM? YAHVE KİM? BABA TANRI KİM?

KUTSAL KİTAPLARINA GÖRE; İSA KİM? YAHVE KİM? BABA TANRI KİM?İSA ESASINDA ZAMANDA YAHVE Mİ? YAHVE BABA TANRI MI?


Bu sözleri YAHVE'NİN yerine geçeceği için mi söyledi? yoksa YAHVE OLDUĞU için mi söyledi? İbraniler.........8/10 `O GÜNLERDEN sonra' diyor RAB, `İSRAİL HALKIYLA yapacağım ANTLAŞMA şudur: YASALARIMI onların ZİHİNLERİNE işleyeceğim, yüreklerine yazacağım. Ben onların TANRISI olacağım, onlar da benim halkım olacaklar.

AYNI SÖZLERİ İSRAİL TANRISI, YAHVE'DE SÖYLEMİŞ...
Yeremya.......31:33 Ama o günlerden sonra İSRAİL HALKIYLA yapacağım ANTLAŞMA şudur›› diyor RAB, ‹‹YASAMI içlerine yerleştirecek, YÜREKLERİNE yazacağım. BEN ONLARIN TANRISI olacağım, onlar da BENİM HALKIM olacaklar.

YAHVE'NİN YENİ ANTLAŞMA FİKRİ AYNEN OĞUL TANRI'DA DA VAR. Her ikiside antlaşmanın İSRAİL ve YAHUDA halkıyla yapılacağını üzerine basarak belirtiyor.

Yeremya.......31:31 «`İSRAİL HALKIYLA ve YAHUDA HALKIYLA yeni bir ANTLAŞMA yapacağım GÜNLER geliyor' diyor RAB.
Yeremya.......31:1 O zaman diyor RAB, Bütün İsrail boylarının TANRISI olacağım, onlar da BENİM HALKIM olacaklar..››

İbraniler.........8/10 `O GÜNLERDEN sonra' diyor RAB, `İSRAİL HALKIYLA yapacağım ANTLAŞMA şudur: YASALARIMI onların ZİHİNLERİNE işleyeceğim, YÜREKLERİNE yazacağım. BEN ONLARIN TANRISI olacağım, onlar da BENİM HALKIM olacaklar. YENİ AHİTTE BU SÖZLER YAHVE = İSA OLDUĞU İÇİN Mİ YER BULDU? YOKSA KİMSE İSA'YI TANRI OLARAK GÖRMÜYORDU DA, YAHVE'YE TAPMAYA DEVAM ETTİĞİ İÇİN Mİ BU ve BUNA BENZER İFADELER YENİ AHİTTE YER BULDU? Yahya'nın doğumunda var olan, İsa'larının taptığı Yahve, buhar olup uçmadı ya'

Luka...........1:68 «İsrail'in Tanrısı olan Rab'be övgüler olsun! Çünkü halkının yardımına gelip onları fidyeyle kurtardı.

YAHVE'DE O, FİDYEYİ VEREREK KURTARAN BENİM DİYOR.
Yeşaya.....43/3 Çünkü senin Tanrın,İSRAİL'in KUTSALI, Seni kurtaran RAB benim. Fidyen olarak Mısır'ı, Sana karşılık Kûş ve Seva diyarlarını verdim. OĞUL TANRI'DA, TIPKI YAHVE GİBİ "İSRAİL HALKI İÇİN HERŞEYİ YAPARIM" DİYOR.

"İSRAİL'lileri BIRAKTIM, başka TOPLULUKLARLA ANTLAŞMA yapacağım" demiyor.Yada "İSRAİL'liler dışındaki tüm ulusların, başka toplululuklarında Tanrısı olacağım, onlarla da antlaşma yapacağım" demiyor. Halk, ırk ve din ismi vererek, "Eski Antlaşmanın tarafları ile Yeni antlaşma yapacağım" diyor.

İlk Kitapları, "her harfi Tanrıdan" dedikleri, Eski Ahit'i veren Yahve, aynı zamanda Hıristiyanlarında Tanrısı olmuyor mu? Benimsedikleri kitapta Yahve "bu kitabı Sina'da Moşeye BEN VERDİM " diyor. KİTABINI AL TANRISINI ALMA OLMAZ.

Luka'da Yahve'nin İSRAİL'in Tanrısı olduğunu söylüyor ve YAHVE'ye övgüler düzüyor. Ve "YAHVE'ye RAB" diyor. "Oğul Tanrı" demiyor. Ya Luka eski ve yeni olmak üzereİKİ TANRIYA inanıyor yada herşey YAHVE'nin KONTROLÜ altında. Yeşaya ne diyorsa Luka'da aynı şeyi söylüyor.

OĞUL TANRI'DA, İSRAİL TANRISI'DA AYNI ŞEYİ SÖYLÜYOR. Her ikiside; "Antlaşmadan sonra BEN İSRAİL HALKININ TANRISI OLACAĞIM" diyor. "YASALARIMIN maddelerini, ANTLAŞMA maddelerini onların hafızasına işleyeceğim" diyor. Dolaysıyla YAHUDİLER "BENİM HALKIM olacak, BENDE ONLARIN TANRISI olacağım" diyor.

İbraniler.........8/11 Hiç kimse kendi yurttaşına, kendi kardeşine, RAB'bi tanıyın diye akıl öğretmeyecek. Çünkü küçüğünden büyüğüne kadar, onların hepsi BENİ tanıyacak.
Yeremya.......31:34 Bundan böyle kimse komşusunu ya da kardeşini, ‹RABbi tanıyın› diye eğitmeyecek. Çünkü küçük büyük hepsi TANIYACAK BENİ ›› diyor RAB. ‹‹Çünkü suçlarını bağışlayacağım, Günahlarını artık anmayacağım.››

İSRAİL TANRISI YAHVE'DE YAHUDİLER İÇİN AYNI VAADLERDE BULUNMUŞ.
Tıpkı Oğul Tanrı gibi, "herşey Yahudiler için" demiş ve bu sözler kutsal metin yazarları tarafından da Yeni Ahit denilen kitaplarda kayıt altına alınmış. Hiç Yahve'nin, Oğul Tanrının, kutsal metin yazarlarının, söylemlerinde Hırıstiyanlık gibi, başka bir din gibi bir oluşum söz konusu mu?

"Yeni antlaşma" dedikleri şey, Yahudilerin sürekli yaptıklarını sandıkları gibi, sadece Yahudileri ilgilendiren teselli verici, umutları alevlendirici sözler dizisi. Burada da değişik birşey olmamış, Oğu Tanrı'yı temsil edenler, yine İsrail'lileri ilgilendiren bir antlaşmayı dile getirmişlerdir.

Oğul tanrı "baba" dediği, Sinagog'larına gidip ibadetlerini yaptığı, kitabın tanıttığı Yahve'nin sözlerini tekrar ederek, asıl amacının Yahudileri mutlu etmek, dünya hükümranlığına taşımak, yeniden dirilişte de Kudüs'ü onlara vermek olduğunu belirtmiş oluyor.

Hemde bu duyurularını, Yeni Ahit külliyesinin Esinlenme bölümünde, sayısına kadar vererek pekiştiriyor. 144.000 Yahudi ile kimsenin bilmediği ezgiyi söyleyeceğim diyor. Hıristiyanlardan "bir kişi bile onu öğrenemeyecek" diyor. Kutsal gelin olarak nitelendirdiği, sonsuz hayatın sürüleceği, yaşam ağacının olduğu KUDÜS'ün , KAPILARINA "YAHUDİLERİN isimlerini" vereceğim diyor.

Şöyle bir düşünün!!! Hiç, o bölümü yazan kendisini o özel ezgiyi bilenler dışında tutar mı? Kendisine dışlanmayı yakıştırır mı? "Ben girmeyeceğim" der mi? Demezde, diyemez de, dışlanmış göstermezde. "Oğul Tanrının makamına çıktım" diyen biri, kendisini dışlanmış gösterirse, seçkinliğine şüphe düşürürse tüm saygınlığı biter. Tanrı katında saygınlığı, seçilmişliği olmayanın sözüne kim itibar eder. Bu sayılanları yapamayacağına göre, DEMEK Kİ, KANININ SON DAMLASINA KADAR KENDİSİNİ YAHUDİ KABUL EDİYORDU. Her zerresiyle Yahudi olmalıydı ki, o 144.000 kişinin arasına girebilsin.

Yok eğer bu tür şeyleri kendini kabul ettirmek için öne çıkarttıysa, esasında Yahudiliğe o kadar önem vermiyorsa, BU DURUMDA DA YALAN YANLIŞ YAZAN ADAMIN PEŞİNDEN NİYE GİDİLİR? İnanmadığı şeyeri yazanın sözlerine güvenilirde, dönüşü olmayan yolculuğa hazırlanılır mı? Tanrı adına asılsız ahkamlar kesenin, yazdıklarına bakılarak sonsuz yaşam hayalleri kurulur mu?

HIRISTİYAN KİTABINDA, kapılardaki 12 adet ÖNDERİN YAHUDİ BOY BAŞLARI olacağı isimleriyle vurgulanır da, neden 12 temel taşına yazılacak olanlar, "havarilerdir" denmez isimleri de verilmez.

12 elçi seçimi de, yoksa Yahudiler arasından mı yapılacak? Havari sayısının 11 düşürülmesi de bu yüzden olabilir mi? Hz. Yusuf'tan esinlenme yapılmış olabilir mi? 11 yıldızla Güneş gibi? 12 elçiden kasıt Havariler olsaydı, Oğul Tanrı seçtiği o isimleri, geriden gelenlere iftihar meselesi olsun, doğru yolda olduklarına emin olsunlar, Oğul Tanrı yanında olanların, mükafatlandığını duysunlar diye, tek tek isimlerini saymaz mıydı? Sayacağı sadece 11-12 isimdi. Demek ki, ileriye yönelik öngörülerinde Havariler ve Hıristiyanlar için yer yok. Tapınak İsa'nın Tapınak ziyaretleri, Tapınağın Tanrısı kim? Tanrı olarak gördüğü kim ve Hıristiyanlığın oluşması Oğul Tanrı dedikleri tarafından öngörülmüş müydü? Hıristiyanlardan İSA hiç bahsetmiş miydi?

İsa, hiç kiliseden bahsetmiyor ve gittiği zamana da havraya, SinaGOG'a (İsrail Tanrısı, Hezekiel'e onun için yüzünü SİNA-GOG'a çevir olabilir mi?) ve Tapınağa gidiyor. Ve büyük ihtimalle de 30 yaşında göreve başlayıncaya kadar yaptığı gibi yine Yahve'ye, dua etmeye gidiyordu.

"SinaGOG" demişken, işleri yaldızlama olanları, sembol ve işaretlere bayılanların, geçtikleri yerlere izlerini bırakanların ve gidecekleri yerlere yön levhalarını dikenlerin, SinaGOG ismini nereden türetmiş olduklarına tahminde bulunalım. Hem GOG ve MAGOG konusunda yeni bir pencere açmış, hemde "Setler arasında hapsedilmiş" olan, Yecüc ve Mecüc'ün memleketleri hakkında yorumda bulunup, bir adres vermiş olalım.

GOG ve Magog'u, YAHUDİLER'de, onlarla MESİH PROJESİNİ yürütenlerde hiç Yahudilerin üzerlerine bulaştırmıyorlar. Yahudi dışındakiler bile, Gog ve Mecüc damgaları yemeye razı oluyorlar ama Yahudilere hiç toz kondurmuyorlar.Yahudiler olmazsa amaçlarına ulaşamamaktan korkan, bu gruplar tam bir mazoişt tavır içinde herşeyin başı olarak gördükleri, Yahudilerin ağızlarına bakıyorlar.

Onlar zume uğramış (gibi) olacaklar, kendileri ölecekler ama olsun. Kurtuluşlarını sağlayacak olarak gördükleri yahudiler karşısında; "yeterki kurtuluş olsun" mantığı ile sanki el pençe duruyorlar. Yok Türkler, yok Müslümanlar, yok Ruslar, yok Mançurya diyarları, yok Çin setti duvarları "Yecüc ve Mecüc içinmiş" diyerek insanları yönlendiriyorlar. Yada; "İsrail dışındaki herkez olabilir" tanımları ile bu işi özetletiveriyorlar. Kaf dağının arkasındaki herkez. Yahudi olmayan herkez.

GOG-MAGOG ile YECÜC-MECÜC FARKI, HEZEKİELİN SÖZLERİ, SİNAGOG KONULARININ İŞLENDİĞİ "GOG & YECÜC" sayfasına buradan ulaşabilirsiniz. İsa, ibadete gittiği SinaGOG'un sahibine / ona / Tapınağın içindekine / Tapınağı sipariş verene / Tapınağın sahibine "Baba diyordu".Yahudi edetlerine kadar 12 yaşına kadar buyük törenlere havrada katılamayan İsa, yine Yahudi geleneklerine göre, buhur sunup tütsü yakmış olmasıda kuvvetle muhtemel. (Yahudi geleneğine göre, 12 yaşından 1 ay almayan erkek çocukları bu tür ibadetlere katılamazlarmış.)

Luka......2:42 İSA on iki yaşına gelince, bayram geleneğine uyarak yine gittiler.
Luka......2:43-44 Bayramdan sonra eve dönerlerken küçük İsa Kudüs'te kaldı. Bunu farketmeyen annesi babası, çocuğun yol arkadaşlarıyla birlikte olduğunu sanarak bir günlük yol gittiler. Sonra O'nu akrabalar ve dostlar arasında aramaya başladılar.

Daha sonraları SinaGOG çevresinde, sunak güvercini satanları kovalıyor ama "tütsü yakılmasına da karşıyım" demiyor. Eğer yasakladığına inansalardı, bugün kiliselerde tütsü yakılmazdı. Yahve'ye ve diğer Tanrılara buhur sunmaya alışmış insanlar arasında kurulan din, Pagan geleneklerinden kaynaklanmış olan bu tür alışkanlıklarıda içinde barındırmak zorundadır.

Yuhanna......2:14 Tapınağın avlusunda sığır, koyun ve güvercin satanlarla orada oturmuş para bozanları gördü.
Yuhanna......2:15 İpten bir kamçı yaparak hepsini, koyunlar ve sığırlarla birlikte tapınaktan kovdu, para bozanların paralarını döktü ve masalarını devirdi.
Yuhanna......2:16 Güvercin satanlara, «Bunları buradan kaldırın, BABAMIN EVİNİ pazar yerine çevirmeyin!» dedi.

Matta..........21:12 İsa, tapınağın avlusuna girerek oradaki bütün satıcı ve alıcıları dışarı kovdu. Para bozanların masalarını, güvercin satanların sehpalarını devirdi.
Matta..........21:13 Onlara şöyle dedi: «`BENİM EVİME dua evi denecek' diye YAZILMIŞTIR. Ama siz burayı haydut inine çevirdiniz!»
Matta..........23:21 Tapınak üzerine ant içen de hem tapınak, hem de tapınakta yaşayan Tanrı üzerine ant içmiş olur.

Eski Ahit onun amel ettiği kitap değil mi? İsa'larının da o kitap dolayısıyla İSRAİL TANRISINA tapması gerekiyor. Yoksa kıskanç Tanrı Yahve onu cezalandırırdı.Tersi bir durum söz konusu olsa, "İsa'da Babamın" yanındayım demezdi. İsa'nın da bu konuda ne kadar titiz olduğunu, şu ifadeden çıkarabiliriz. Tapınağın sahibinin nasıl mutlu edileceği, yine tapınağın sahibinin istekleri içinde mevcut. Baba Tanrı için bu kadar gayret gösterenin BAŞKA BİR DİN KURMASI, KURUN DEMESİ yada kuracak olması düşünülebilir mi?

Yuhanna......2:17 Öğrencileri, «SENİN EVİN için gösterdiğim GAYRET beni yiyip bitirecek» diye yazılmış olan sözü hatırladılar.

Markos......11:17 Halka ders verirken şunları söyledi: «`BENİM EVİME, tüm ulusların dua evi denecek' diye YAZILMAMIŞ mıdır? Ama siz burayı haydut inine çevirdiniz.»

Tapınağa ve elindeki dine Eski Ahit çerçevesinde bağlı olan İsa, Babasına ihanet eder mi? Göreve 30 yaşında başlıyor.Öğrencileri oluyor. Demek ki en azından 31-32 yaşlarında ve hala Yahudilerin içinde sunak sunduğu, buhur yaktığı Havralara giderek ibadet ediyor.Yani sıkı bir Yahudi. Babasının oğlu. Derslerini de babamın dua evi dediği Tapınakta veriyor.

Luka......19:46 Onlara, «`BENİM EVİM DUA EVİ olacak' diye YAZILMIŞTIR. Ama siz burayı haydut inine çevirdiniz» dedi.
Luka......19:47-48 İsa her gün tapınakta ders veriyordu. Başkâhinler, din bilginleri ve halkın ileri gelenleri ise O'nu yok etmek istiyor, ama bunu nasıl yapacaklarını .....



Ölümünden kısa bir süre öncesine kadar hala Yahudi ibadetlerine, Yahudi kitaplarına, Yahudi Tapınaklarına bağlı olan ve o tapınağın sahibi olan Yahve'ye, kusur yapmaktan korkan İSA, yeni bir din kuruluşuna girer de, Baba Tanrıyı kızdırmayı göze alır mı? Babanın mirası zaten oğul'un değil mi? O tapınakların sahibi olarak Hıristiyanların kitaplarından olan, Eski Ahit'te Yahve yada diğer adıyla İsrail tanrısı gözükmüyor mu? O kitapları her harfi Tanrıdan diyerek, yani Yahveden diyerek kendi kitaplarına dahil etmediler mi? gerektiği zaman ondan örnekler vermiyorlar mı? O kitaplardaki kehanet denilen ifadelerden kendilerine pay biçmiyorlar mı?

O kitaplarda İsrail Tanrısı Yahve, "kitapları Moşe'ye Sina'da ben verdim" demiyor mu?
Bu durumda kitapları veren Yahve ise, Tapınak tariflerini yapan ve kitaplarına alanda Yahve'dir.
Kitaplar Yahve'nin ise, tapınak tariflerini en ince ayrıntısına kadar tarif eden, ibadet biçimini elbiselere varıncaya kadar saptayan da Yahve'dir.

Kitaplar onunsa, tapınak tariflerini "dinleneceğim konutum" diye vermişse, buhur detaylarını da yine kitapta bildirmişse, o halde tapınağın sahibi olan ve orada tapılan YAHVE'dir. Luka'da, bu konuda Yahve'nin varlığını kabul edip övgüler sunuyor. Tanrı olarak övgüler sunduğu Yahve kitaplarının sayfalarında hapis kalmadı ya!

Önceden olduğu gibi her ne yapıyorsa onu yapıyor durumda olmalı ki; Tanrıdan esinlenen Luka, Yahve'ye övgüle sunuyor.

Eğer, Yahve kuvvetli olmasa, hala aktif olmasa, her harfi Tanrıdan olan metinlerin içinde işi ne? Oğul Tanrının özel melekleri ve Kutsal Ruh izin verdiki, kutsal metin yazarları tarafından kitapların içinde, Yahve ismi ifade buldu.

Luka.........1:68 «İsrail'in Tanrısı olan Rab'be övgüler olsun! Çünkü halkının yardımına gelip onları fidyeyle kurtardı.

Bu durumda, İsa'nın havrada taptığı Yahve idi.
"Babam" dediği de Yahve idi.
Korkup çekindiğide, İsrail'in müstakil tanrısı Yahve idi.
O halde; göğe yükseldiğinde sağına oturduğu Tanrı da Yahve idi.

Hıristiyanlar hala kurdukları dinin oğul tanrı dedikleri vaadcinin isteği mi olduğunu zannediyorlar. Yok eğer Oğul Tanrı "bize öyle" dedi diyorlarsa, o zaman her harfi Tanrıdan dedikleri kitapların bir kısmını gözden çıkaracaklar.Ya! kitaplar değişecek, Ya! hayaller yeni şartlara göre yeniden düzenlenecek. Eğer göğüslere içirilmiş buzağılar kovulupta, TEVHİD İNANCINA bağlanmamışlarsa. .
Hıristiyanlara başka türlü gözükerek, başka isteklerde bulunduysa, bu durumda da yinede iyice düşünmeleri gerekir. Farklı isimle kendini tanıtmış olanda Yahve olabilir. Kendisini oğul Tanrı olarak tanıtıp benzer şeyler yazdıran, İsrail halkını korumayı kendine amaç edinmiş olan Yahve olabilir. Kendisini, Yakup'la olan güreşte bile farklı gösterip tanıtmamış mıydı? Zora düşmese, kurtulma söz konusu olmasa ismini açıklar mıydı? Kendisini farklı göstermeyi sevdiğini kendi kitabında şöyle bildirmiş.

Mısırdan Çıkış.......3/3 “Ben Yahve'yim. İbrahim'e, İshak'a ve Yakup'a El Shaddai olarak göründüm, ama onlara kendimi Yahve adıyla tanıtmadım.”

Oğul Tanrı dedikleri, sakın Yahve olmasın? Daha öncede yaptığı gibi kendisini farklı tanıtmış olmasın? diyeceğim ama diyemiyorum. Çünkü, tapınağa gittiğinde "Babamın yanındaydım" diye izahat veriyor. "Babamın evini panayıra çevirmeyin" diye satıcıları kovalıyor. Bu durumda, ellerindeki kitaba dayanarak söylüyorum, İSRAİL TANRISI YAHVE, İSA'nın BABASI oluyor.

Yapılanma bu çerçeve içindeyken, Hıristiyanlık diye bir dini kim istemiş olabilir? Babaya rakip yeni bir din kurmak mümkün mü? Öyle bir durum söz konusu olsa, dirildikten sonra öğrencilerine durumu bildirmez mi? Esinlemeler ile "yeni dinimiz hayırlı olsun" demez mi? Bu durumda babası ile kavga etmesi gerekmez mi? Babasının tapınağını titizlikle korumak isteyen biri, hiç başka tapınak kurulmayı düşünür mü?

Bir soru:Yahve, İsa'nın babası ise, Hıristiyanların da aynı zamanda Yahve'ye tapması gerekmiyor mu? Hemen arkasından bir merak sorusu daha. İsa'yı yani Oğul Tanrı'yı, göğe alındıktan sonra, Baba Tanrının sağ yanında görenler, aynı zamanda Yahve'yi de mi, görmüş olmuşlar? İSA sunak içindeki bir takım şeyleri temizlemiyor. Sunağın yapısını ve işleyişinide değiştirmiyor. Öyle olsaydı Eski Ahit'te sıralanmış olan Baba'sının emirleine uymamış olurdu.Tapınağın dışındaki kalabalığı satıcıları kovarak orayı panayırlıktan, çirkin görüntülü durumdan çıkarmaya çalışıyor.Yahve'nin tarif ettiği şekilde tapınağı muhafaza ediyor.

Hıristiyanlarsa, İsa'nın "benim babamın" dediği tapınaklara ikonlar, resimler yerleştirip onları öptüler mumlar yaktılar. Bu durumda, İsa kilisemi senin üzerine yapacağım demekle bugünkü kilise denilen binaları / ibadethaneleri kasdetmiş olabilir mi? Yada böyle bir sözü yine kendilerinin tanıttığı İSA söylemiş olabilir mi? Söylemiş olsaydı "babamın evi" dediği Yahve'nin tapınağında değil, kendilerine has tapınaklarda müjdeyi duyurma işlerini yapardı. Kudüs'teki Yahve için yapılmış ana tapınağa babamın tapınağı diyerek orayı resmieştirmezdi. İbadet için girdiği tapınak Yahve /İsrail tanrısı için yapılmamış mıydı? Eski Ahit gibi bir kitabı Sina'da Moşeye vererek gerek Yahudilere gerekse Hıristiyanlara kurtuluşun yolunu gösteren, onlara Tanrılık yapıp, İsa'nın da içinde ibadet etmeye gittiği tapınakları yaptırıp, tapınma biçimlerini öğreten, Yahve birden bire ortadan kaybolmadığına göre, kitabını sahipsiz bırakmadığına göre; İsa'da, "babamın tapınağı" dediğine göre; Yahve, bu durumda İsa'nın babası oluyor.

İsa, Yahve'nin "Sina'da Moşe'ye verdim" diye yazdırdığı kitaba göre tebliğlerini yaptığına göre; yani kitapları onaylayıp kutsallığını ilan ettiğine göre, Hıristiyanlar esasında "Baba Tanrı" diye Yahve'ye hitap etmiş oluyorlar. Bu durumda, Oğul Tanrı olsun, Baba Tanrı olsun ayrı bir din kurulmasını ister mi?

Neresinden bakarsanız bakın, Hırstiyanların kutsallarımız dedikleri kitaplarda, oğul Tanrı diye, Yahve'ye rakip olarak ortaya sürdükleri İsa'da; SADECE YAHUDİLERE YÖNELİK. Onların ebedi yaşamlarındaki mutluluklarını sağlamaya kendilerini kilitlemişler. Bütün işi Yahudilik içinde ama "eskiyi uygulatma şartıyla" hedeflemişler. Kutsal metin yazarlarıda aynı çerçeve içinde areket etmişer.Sadece bir takım afalarındaki düşüncelere bağlı birtakım değişiklkleri yapabilmek içinde "Tanrı dediki" diye ifadeleri sıralamışlar. (Sünneti kaldırmak gibi, yakmalık hayvanı kaldımak gibi)

Sistem içinde yer edinebilmek, kendilerine karşı olan, kahinler, Ferisiler, yahudiler içindede yer edinebilmek içinde,biz tanrı ile yeni antlaşma yaptık demişler ama hiç biri ben "YAHUDİLİĞİ BIRAKTIM" yada "YAHVE'yi TERKETTİM" diye bir ifadede bulunmamış. İsa'yı oğul olarak ilan etmelerine rağman Baba Tanrı kavramını geliştirerek, Yahve'yi yani İsrail Tanrı inancını korumuşlar. Her biride öğretmenleri İSA ile Tapınaklara gidip ibadetlerini yapmışlar. Her konuda olduğu gibi buradada çelişkili ifadeler mevcut.İsa'nın kafası, kutsal metin yazarları tarafından karıştırılmış anlaşılan. Tapınakta yaşayan bir tanrı olduğunu söylüyor ama içilen ant sadece onu kapsar diyor. Gök Tanrı için ayrıca anat içmeli diyor. Taht ve üzerinde oturan için diyor.

Matta..........23:20 Öyleyse sunak üzerine ant içen, hem sunağın hem de sunaktaki her şeyin üzerine ant içmiş olur.
Matta..........23:21 Tapınak üzerine ant içen de hem tapınak, hem de tapınakta yaşayan Tanrı üzerine ant içmiş olur.
Matta..........23:22 Gök üzerine ant içen, Tanrı'nın tahtı ve tahtta oturanın üzerine ant içmiş olur.

Bu durumda tapınak içinde bir tanrı olduğunu kabul etmiş olmuyor mu?
1-Tapınakta yaşayan Tanrı

2- Göklerde taht ve tahtta oturan Tanrı.

3- Tahta Baba Tanrının sağında oturan Oğul Tanrı. Sağında oturduğunu "gördüm" diyen tanıklara dayanılarak kitaplara yazmadılar mı?
Tapınata olan ama Gök tanrı kadar etkin olmayan bir tanrı var. Ayrı Tanrı olmalı ki; ona içilen ant onunla sınırlı kalıyor ve yaşayan tanrı, Put olmayan bir tanrı vurgulaması ile konumuda iyice belirleniyor. Diğeri ise üzerine içilen antın geçerliliğinin gökleri kapsadığını belirttiği diğer bir Tanrı. Tahta oturan Tanrı. Birde, tahtın sağına oturacak olan kendisi var.

Tapınakta put olamayan canlı kanlı yaşayan Tanrı, Tahta oturan Baba Tanrı ve sağına yerleşecek olan Oğul Tanrı, bu duruma göre kaç Tanrı oluyor? Kim? kim? oluyor. En azından İsa'nın ağzından üç adet tanrı olduğunu öğrenmiş oluyoruz.

TAPINAKTAKİ Yaşayan dediği Tanrı mı? Yahve oluyor. "Hani benim evim" diyen İsrail Tanrısı değil miydi? Buhur isteyen, uzaklardan günnük getirilen, "konutumu Kudüste yapacağım" diyen, dinleneceği oturacağı çadırını, en ufak detayına kadar anlatan, sevdiği yakmalık sunuların listesini veren, her gün taze yakmalık sunular isteyen, 300 m2 sığan Tanrı Yahve değil miydi? Tapınağı yapanlarda, bir çok tanrının varlığına inanan ama kendi Tanrıları, en büyük olduğu için teselli bulanlar. Bu nedenlerden dolayıda Hıristiyanlar İSA için, RAB'lerin RAB'bi demiyorlar mı? Onlarda tıpkı İSRAİL TANRISI RAB anlayışını devam ettiriyorlar. sadece bir farkla "en büyük RAB" bizimki diyorlar.

2 Tarihler......2:5 "Yapacağım tapınak büyük olacak. Çünkü Tanrımız bütün tanrılardan büyüktür.
Esinleme.....19:16 Kaftanı ve kalçası üzerinde şu ad yazılıydı: `KRALLARIN KRALI VE RABLERİN RABBİ'

1 Tarihler.....17:5 İsrail halkını Mısır'dan çıkardığım günden bu yana tapınakta oturmadım. Bir çadırdan öbür çadıra, orada burada konaklayarak dolaştım.

Yeşeya.......43:24 Benim için güzel kokulu kamış satın almadınız, Doyurmadınız beni kurbanlarınızın yağıyla. Tersine, beni günahlarınızla uğraştırdınız, Suçlarınızla usandırdınız.
Yeremya.... 33:18 Levili kâhinlerden önümde yakmalık sunu sunacak, tahıl sunusu yakacak, kurban kesecek biri hiç eksik olmayacak.› ››

İnsanları 3. yaşayan tanrının varlığı konusunda haberdar eden ve ona içirilen antların geçerli olduğunu söyleyen İSA, bugünkü "Hıristiyanlığı ve kiliselerini kurun" demiş olabilir mi? Yaşayan Tanrı'ya iabdet edilmesine, sunu sunulmasına, Ahit'te bilidirilen tapınmaların yapılmasına ruhsat veren, "aman onlar yanlış şeylerdir kendinizi o akımlardan koruyun" demeyen, bu konuda insanları uyarnayan isa, inananlılarının başka yerlere bağlanmasını istemiyor demektir.

"RAB'LERİN Rab'bi, kralların Kralı" dedikleri İsa bugünkü anlamda kilise kurulmasını isteseydi insanları uyararak oradan uzaklaşmalarını, çirkin adetlerin bırakılmasını, kendilerine ait yerler yapılmasını üzerine basarak söylemez miydi? Bu ikili üçlü anlatımın sonucuda ortaya çıkan en azından üçlü resmi kabüle, Yahve'ye bir yer tutturduk, onu bir yere monte ederek ondan kurtulduk diyen Vatikan dört elle sarılmıyor mu? Sarılmamış olsa, büyük bir pişkinlikle 25 yıllık çalışmanın ürünü dedikleri eserlerinde, Eski Ahit için Düalist (ikincil) inançlar taşıyor diye yazabilirler miydi?

Özellikle;Tekvin/Yaratılış, Mısır'dan Çıkış, Levililer, Sayılar/Çölde Sayım, Tesniye/Yasa'nın Tekrarı adlı kitapların, Musa tarafından yazılmadığını, Elohimci, Yahovacı, Kahinler (Rahipler) kaynaklardan beslenerek faklı kişiler tarafından farklı zamanlarda yazıldığını örnekleri ile belirtmişler.

İblis olarak tanıtılan, (Tanrı ile görüşmelerde bulunabilen) olgunun, nasıl Tanrı YEHOVAYA / YAHVEYE dönüştürülüp, İsrail Tanrısı yapıldığını kaynakları ile anlatmış. Vatikan'ın din alimleri tarafından, 25 yıllık çalışmanın ürünü olan bu tefsir kitabı.

Elohimci, Yahveci, Kahinci görüşleri yansıtıyor diye beyanlarda bulunup Tanrı sözcüsüyüm diyen Papa mühürler miydi? Hem her sözü Tanrıdandır diye kitaplarının içine alarak aynı kapak altında muhafaza edeceksin, sonra "bu kitaplarda birçok Tanrı izleri var" diyeceksin. İmanlılardan da Hıristiyanlığın "TEK İLAHLI DİN" olduğuna inanmalarını bekleyeceksin. Bu onayı sana ancak İNANSIZLARA KARŞI İTTİFAKLAR KURDUKLARIN VEREBİLİR. Çünkü bizler onların inançlarına sahip değiliz."ALEMLERİN RABBİ OLAN ALLAH" imanına sımsıkı bağlı olan müslümanlar olarak kalmak istiyoruz.

Onlar için önemli olansa; Tek İLAHIN VARLIĞINA İNANMAK değil, ATADIKLARI / KABUL ETTİKLERİ VARLIĞA İNANMAK. Yani çok Tanrıya inanabilirler ama önemli olan onlardan sadece birine tapıyor olmaları, onların TEK TANRI inancının özünü oluşturuyor."Tanrıların, Tanrısı, en büyük Tanrı , Rablerin Rabbi" tanımları da bu kabulün ürünleri.
konusunun işlendiği "DÜALİST DİNLER" sayfasına buradan ulaşabilirsiniz. Vatikan, üstü kapalı cevaplarla Yahve'ye ne oldu? İsa'Yahve'nin nesi? gibi sorulara kaçak döğüşerek şöyle cevap veriyor. Vatikan, Yahve'den sadece isminin alındığını resmi (sözleriyle) bildirisinde açıklıyor. "Sözle ifade edilmesi yasak olan, Yahve'nin ismi Yunanca çevirisine Kyrios olarak çevrilmiştir" diyor.

Yani: tercüme yapılırken, Kyrios yerine başka bir kelime seçilseydi "bizde o ismi kullanırdık" diyor. Fakat çoğunlukla kabul görmüş güçlü yapısı olan "bu ismi bırakmadık" diyor.

Açıkca demiyor ki, atalarımızın hepsi Yahve'ye bağlılardı.İsa'ları da, kutsal metin yazarlarıda, yaşadıkları sürece Yahve'ye bağlılardı. Onun tapınağında ona ibadet ediyorlardı. Onlar "Yahve'ye Rab" dediler. İsa'da "Rab" dedi.Eserlerinde de "Rab" derken kimse Yahve'yi dışlamadı. Bakın eserlerine YAHVE'NİN ve onun altında gösterilen DİN SİSTEMİNİN tu-kaka olarak nitelendirdiği en ufak bir ifade var mı?" İsrail Tanrısı bizim Tanrımız değil" diye ima dahi var mı?

İsa 12 YAŞINDA TAPINAĞA GİTTİĞİNDE DE DURUM YAHVE'li.
GÖREVE BAŞLADIKTAN SONRADA TAPINAĞA GİTTİĞİNDE DE DURUM YAHVE'li.
ELLERİNDEKİ KİTAPLARDAKİ İFADELERE BAKIN DURUM YİNE YAHVE'li.

Haliyle, kutsal metin yazarlarıda Rab ismine bağlıydılar ve onu kullandılar. "Kyrios" kelimesi efendi anlamına gelirmiş gelmezmiş o konu ayrı bir değerlendirme. Eğer birde o manayı eklersek iş iyice çığrından çıkmış hale gelir.Zaten tercüme başka olsaydı başka isim kullanacaklardı saptaması yapıldı."Rab İsa" yerine, "EFENDİ İSA" diyeceklerdi.

Önemli olan, kutsal metin yazarları zamanında da, İSA'mız DEDİKLERİ ZAMANDA DA, YAHUDİLİKTEN BAŞKA BİR DİN YOKTU VE O YILLARDA YENİ BİR DİN KURULMAMIŞTI, KURULMAYA NİYETTE YOKTU.

DİNLER ARASI YATAY GEÇİŞ YAPILMADIĞI GİBİ, HAVARİLERİN HEPSİ HAVRALARA DEVAM EDEREK YAHVE'YE (ama "Baba Tanrı" diye ama "müstakil İsrail Tanrısı inancı ile) SUNUMLARINI YAPARAK TAPTILAR.

VATİKAN
.Katolik kilisesi din ve ahlak ilkeleri .....................www.meryemana.net/meryem/tr/misc.php?id=20&par=9&td=11

446 Eski Ahit'te yer alan kitapların Yunanca çevirisinde Tanrı'nın Musa'ya açınladığı sözle ifade olunamaz adı YAHVE, Kyrios ("Rab") olarak çevrilmiştir. Rab sözcüğü o zamandan beri İSRAİL TANRISININ Tanrılığını ifade etmek için kullanılmaya başlandı. Yeni Ahit bu güçlü "Rab" adını hem BABA hem de TANRI'NIN KENDİSİ olarak kabul edilen İsa için kullanıyor, bu bir yeniliktir.

Rab sözcüğünün, ismi tekrarlanamaz Yahve tarafından Musa'ya verildiği tarihten itibaren, Yahudiler tarafından YAHVE için kullandıkları bu güçlü (taraftar toplamış, beğeni kazanmış, tutulmuş) isim, "BİZİM TARAFIMIZDAN'da, hem BABA TANRI hemde TANRININ kendisi kabul edilen İSA için kullanılıyor" diyor.

Yada başka bir deyişle, Yahudiler tarafından İSRAİL TANRISININ TANRILIĞINI İFADE ETMEK için kullanılan bu güçlü isimi, bizlerde "BABA TANRI ve İSA'nın TANRILIĞINI ifade etmek, onların TANRI OLDUKLARINI BELİRTEBİLMEK" için kullanıyoruz diyorlar.

Yahve, BABA TANRI olduğu için yada OĞUL TANRI olarak BENİMSEDİĞİMİZ İSA olduğundan dolayı, "RAB" İSMİNİ KULLANIYORUZ" demiyorlar.
Yahve'yi TANRI olarak İŞARET EDEN "RAB" İSMİNİ, TANRI İSA için kullanıyoruz" diyorlar.

Bu tanımlamada bile, Yahudilere ait İSRAİL TANRISI var,
Kendilerine ait TANRININ KENDİSİ (İsa) var,
BABA TANRI dedikleri Tanrı var.
(asıl tanrılığı İSA'ya bırakmış / yazarlar tarafından azledilmiş---- 1 Petrus....3/22 Göğe çıkmış olan Mesih, Tanrı'nın sağındadır. Melekler, yetkiler ve güçler O'na bağlı kılınmıştır.)


Aynı kapak altında; Yahve Rab, İsa'da Rab nasıl oluyor bu iş derseniz cevabı, "Yahve Rab ama İsa Rab'ler Rab'bi" oluyor. Neden İsa Rab'ler Rab'bi oluyor? ÇÜNKÜ, ONLARA GÖRE BİRDEN ÇOK RAB VAR. Herkez Rab ilan edince, MADEMKİ TEK TANRI OLMALI o halde RAB'lerinde Rab'bi olmalı. Tıpkı, "TANRIM BENİ NEDEN TERKETTİN" DİYEN İSA gibi. Kutsal metin yazarı'da, elbettekendi yazdıklarınıda, kendi din sistemini de öne çıkartmak için Tanrı olarak işaret ettiğini de yüceltmek durumundaydı. Bizim Rab'bimiz 2. sınıf Rab diyebilirmiydi. Elbette diyemezdi. Verebileceği tek unvan vardı O'da, "RAB'ler, RAB'bi". Yeni bir Ahit /Altın çağın Altın Ahiti'ni yaparlarsa, herhalde yani tanrılarına "RAB'ler RAB'binin RAB'bi derler. Yada kısaca HORUS.

Aynı kapak altında üç Tanrı ve mutlaka Yahudilerin ve Hıristiyanların birer tanede müstakil Kutsal Ruhları vardır.
(Mezheplerin her konuda kandilerini destekleyen Müstakil Kutsal Ruhları olduğu gibi, mezhep içinde farklı Kutsal ruhlarla kurulmuş ittifaklarda olmalı. Papalık seçiminde kardinaler arasındaki mücadele ancak böyle işbirlikleri ile olur. Kutsal Ruh'un desteklediğinin seçilmesi ve Kutsal Ruh'un "seninleyim, üzerine döküldüm" dediğinin keybetmiş olması başka türlü nasıl açıklanabilir.)


HIRİSTİYANLAR DOLAYLI DA OLSA, 3 ADET TANRIYA İNANIYORLAR. Ne ellerindeki "kitabı ben verdim", (hepinizi ben yarattım diyende ayrı Elohim) diyen Yahve'yi inkar edebiliyorlar. Ne Yahveye Baba Tanrılık makamına oturtup, İsa'nın üstü olmasını kabul edebiliyorlar.

Ne İsa'yla eşit diyerek görev bölşümü yapmak istiyorlar, Nede hala görevde kabulünü yaparak "o zaman siz Oğul Tanrıyı nereden çıkarttınız" sorularıyla oluşacak şüphe ortamını yaşamak istiyorlar,

Yahve konusunda, kitaplarının sahibi konusunda "evet bu kitaplar Yahve'nindir" açıklamasını resmen yaparak, çok tanrılı inanç sistemine sahip olduklarının anlaşılmasını da istemiyorlar. Tek ilahlı din maskesi ile yollarına devam etmek istiyorlar.

Sadece Baba Tanrı ve Tanrının kendisi olan İSA Tanrı tanımlamaları ile Tanrılık piyasasında yaptıkları ve uygulamaya soktukları yeniliklerden bahsediyorlar. Bahsediyorlar bahsetmesine ama onları aşağıda işleri yolunda olsun diye yukarıda işler öyle yürümüyormuş.Kendileri söylüyorlar. Bana kalırsa yazdıklarının hiç bir manası ve anlamı zaten yok. Ahit kitap bağlılarına, o kitapta olanlarla yorum yapmaya çalışıyorum. Kitaplarını sistemlerini daha iyi anlasınlar, yapılan yaldızlamaları görsünler, yönlendirildikleri yolun ısmarlama bir kulvar olduğunu bilsinler diye. Yoksa "ALEMLERİN RABBİ ALLAH'tan, BAŞKA İLAH YOK". Bu durumda sapkınlıklarla neden uğraşayım.

Tevhid imanına sahip biri olarak, bırakın bu hangi, nasıl tanrıymış diye incelemeyi ismi ve sıfatını, kâle bile almam.Yardımcıymış, yedekmiş, öncekiymiş, Babaymış, oğulmuş, önce söz varmış, İsrail'in tanrısıymış, Tek gözmüş, konseydenmiş, sağındaymış umrumda bile olmaz.

Çünkü, "Allah'ın", "TEK" olmasına iman etmiş biri için, başka hiçbir ilahi güç, olgu, varlık, makam, mevki olamaz. Ama o izinliydi ama o seçilmişmiş ama o mertebeleri uçarak geçmiş ama o yardımcıymış..vb.gibi etiketlerle de atamalarlada, ilahilik değerler yapıştırılmasının hiç önemi olmaz.

İlahilik insanların verdiği unvanlarla oluşamaz. Hiç kimse lutfun neresinde olduğunu bilemez. Mertebesini tayin edemez. Bunu yapanlar "ALLAH'IN" LÜTFETMESİNİ ARALARINDA PAYLAŞMIŞ OLURLAR.

Herkez yaratılandır ve "ALLAH" ihtiyaçsızdır.Peygamberin durumu (tebliğlerde bulunup vahiyleri iletemeleri) bu durumun dışındadır. Onların PEYGAMBER kabulleride söylentilerle değil, yaptıkları tebliğlerin bir önceki tebliğilerle bire-bir örtüşmesi ile olur (önceleri mucizelerle gönderilirlermiş) TEVHİD İMANINA HELAK GETİRECEK BİR BİLDİRİMDE BULUNMAMALARIYLA OLUR.

Bahsediyorlar bahsetmesine ama onları aşağıda işleri yolunda olsun diye yukarıda işler öyle yürümüyormuş.Kendileri söylüyorlar. demiştik.Bakın İsa vatikanın dedği gibi TANRININ TA KENDİSİ OLAN İSA mıymış? yoksa Kahinliğe atanmış TANRI İLE KUL ARASINDA ARACILIK YAPACAK olan mıymış?

İbraniler .......7:24 Ama İsa SONSUZA dek yaşadığı için KAHİNLİĞİ süreklidir.
İbraniler .......7:25 Bu nedenle O'NUN ARACILIĞIYLA Tanrı'ya yaklaşanları tamamen kurtaracak güçtedir. Çünkü onlara ARACILIK ETMEK için hep yaşamaktadır.

Aracılığı ile TANRIYA yaklaşanları kurtaracak güçte imiş. KENDSİNE YAKLAŞANLARI KURTARACAK denmiyor. İSA'yı, Oğul Tanrı'yı kullanarak TANRI'YA YAKLAŞANLARI KURTARANDA demiyor. KURTARCAK GÜÇTE diyor. (Paran varsa öderim dersin, paran yoksa "babama nazım geçer" ödettiririm dersin)

Hani asıl tanrı TANRININ TA KENDİSİ OLAN İSA idi. Vatikan. BABA TANRIDAN DA ÜST TUTARAK "TANRININ TA KENDİSİ" diyor ama İSA, özel melekleri aracılğıyla esinlemecilerine gönderdiği mesajda, "BEN TANRININ TA KENDİSİ OLAN DEĞİLİM, BEN TANRI İLE TAKİPCİLERİN ARASINDA ARABULUCULUK YAPAN BİRİSİYİM".

"Taleplerim, TANRI TARAFINDAN KABUL EDİLECEK KADARDA DEĞERLİDİR" diyor.Ve mesaja; TAKİPCİLERİNE HEP ARACILIK ETMEK İÇİN YAŞAMAKTADIR" notu eklenerek durumunun pekiştirmesini yapıyor. Notta ne deniliyor? "BENİM TÜM GÖREVİM ARACILIK ETMEKTİ, BUNDAN SONRAKİ GÖREVİMDE ARACILIK ETMEK OLACAKTIR".
Hiç, TANRILIK İDDİASI VAR MI?
"BEN TANRIYIM" DİYOR MU?
"SİZLERİ KURTARMAYA GELECEĞİM" DİYOR MU?
"SİZLERİ BEN AFFEDECEĞİM" DİYOR MU?

Yok! hayır, bunların hiç birini söylemiyor. Belki, O'da tıpkı; "çok Tanrı kabulleri olduğu için söylüyorum", diğer TANRILAR GİBİ ARACILIK ETMEKTE ve SADECE RİCACI KONUMUNDA KALARAK yaşamını KAHİN OLARAK sürdürecek. (hep yaşamaktadır deniliyor). Tanrı onlar için kahinden ibaret. Sadece bir bilici.

Hıristiyan önderlerin, "TARININ TA KENDİSİ İSA'dı" tanımlaması, ESAS / ÖZ / GERÇEK / GEÇERLİ Tanrı tartışmasında mevzi kanımıyla ilgili olmalı. E. Ahitten kaynaklanan, Yahve inancının mensuplarında oluşturduğu bulutlanmaların önüne geçebilmek için sarfedilmiş olmalı. Aynı kapak altında bir kaç tane Tanrı, iki din tarfından rededilemeyen kitap, kitap dolayısıyla taşınmak zorunda kalınan Yahve, kutuluş bekleyen mensuplar, kutarıcı ilan edilen iki tanrı, hangisi kutarıcı olursa diğeri yanacak iki inanç grubu ve bu duruma son veren TANRININ TA KENDİSİ olan İSA'dır ilanı.

446 Eski Ahit'te yer alan kitapların Yunanca çevirisinde Tanrı'nın Musa'ya açınladığı sözle ifade olunamaz adı YAHVE, Kyrios ("Rab") olarak çevrilmiştir. Rab sözcüğü o zamandan beri İSRAİL TANRISININ Tanrılığını ifade etmek için kullanılmaya başlandı. Yeni Ahit bu güçlü "Rab" adını hem BABA hem de TANRI'NIN KENDİSİ olarak kabul edilen İsa için kullanıyor, bu bir yeniliktir.

İbraniler .......8:8 Oysa HALKINI kusurlu bulan TANRI şöyle diyor: «`İSRAİL HALKIYLA ve YAHUDA HALKIYLA yeni bir ANTLAŞMA yapacağım GÜNLER geliyor' diyor RAB.

İSRAİL'lileri BIRAKTIM başka TOPLULUKLARLA ANTLAŞMA yapacağım demiyor.Yada "İSRAİL'liler dışındaki tüm ulusların, başka toplululuklarında Tanrısı olacağım, onlarla da antlaşma yapacağım" demiyor. Yahudiler'de, İsrailliler'de benim halkım olacak demiyor. Yahudi ve İsrail benim halkım olacak diyor.Halk, ırk ve din ismi vererek, "Eski Antlaşmanın tarafları ile Yeni antlaşma yapacağım" diyor.

Antlaşmadan sonra "BEN İSRAİL HALKININ TANRISI OLACAĞIM" diyor. "YASALARIMIN maddelerini, ANTLAŞMA maddelerini onların hafızasına işleyeceğim" diyor. Dolaysıyla YAHUDİLER "BENİM HALKIM olacak, BENDE ONLARIN TANRISI olacağım" diyor.

İbraniler.........8/10 `O GÜNLERDEN sonra' diyor RAB, `İSRAİL HALKIYLA yapacağım ANTLAŞMA şudur: YASALARIMI onların ZİHİNLERİNE işleyceğim, yüreklerine yazacağım. Ben onların TANRISI olacağım, onlar da benim halkım olacaklar. Farklı İsa doğum tarihlerinden, hikayelerinden, ölüm tarihini bilememelerinden, annesinin yaşamından hiç kesit sunamamalarından anlaşılıyor ki, Y.Ahit yazarlarından hiç biri, eğer isimleri kullanılmıyorsa; Hz. İsa'yı görmüş olamaz.Görmemişler. Hatta yakından uzaktan ilgileri bile olmamış.

Yazarların herbirinin ömrü içinde, İsa yaşadığı halde bazıları yanına sokulupta merak bile etmemiş, uzaktan bile izlememiş, toplantılarına katılmamış, iman düşmanı Ferisi Pavlus bile İsa'nın peşine düşmemiş.

Bu durum, neden en erken Yeni Ahit'lerin yazım tarihinin, İSA'nın (onların takdir ettiği tarihten, onların seçtikleri İsa'larının ölümü) ölümünden 30-40 yıl sonra olduğunu izah ediyor. Eğer herbiri, gerçekten Hz. İsa'yı kaleme almak isteselerdi; o yaşarken bu amaçlarını yerine getirirlerdi.

Mucizevi annesinin hamileliği, mucizevi doğumu ile canlı İncil olan, Hz. İsa'nın, yaşamı toplumun gözlerinin önündeydi. Hz. Zekerya ve Hz. Yahya ile olan yakınlığı, İmran ailesinden olması, zaten toplum içinde bilinenler durumunda olmaları için yeterli idi. Toplum, Hz.Meryem ve Hz. İsa'yı izlemiş ve gösterdiği mucizeleri efsaneleştirerek yaşatmış olmalılar.

Bu nedenden dolayı Y.Ahit yazarlarının, en ufak bir Hz. İsa ile ilişkisi olsaydı, merak etselerdi, tanısalardı, takipcisi olmak isteselerdi, Hz. İsa'nın yaşamını daha o andan itibaren hayatını kaleme aırlardı. Roma'lıların egemen olduğu, herşeyin İmparatorluk gereği ve geleneği doğrultusunda, kayıt altına alındığı bir devirde bu yazma içi çok kolaylıkla yapılırdı.

Hatta, Hz. İsa'nın çocukluğundan itibaren tebliğini yaptığı İncil'in de varlığını yazılarında bahsederek kabul ederek duyurmuş olurlardı. İsa "müjdeyi duyararak dolaştı" sözündeki Müjde'nin de gerçekte, "Hz.İsa'nın tebliğ ettiğinin, İNCİL olduğunu vurgularlardı. İncil'in manası Müjde değil mi?

Hz. İsa ile hiçbir ilgileri olmadığı açıkca belli olan Yeni Ahit yazarları, bir takım kişilerin ismlerini de kulanarak bu eserlerini meydana getirmiş olabilirler.Kitap isimleri onların yada başkalarına ait olabilir. Havari bilinenlerin isimleride kullanılmış olabilir. Ele geçen metinler aynı isimlerle yeniden düzenlenmiş ve yayılmışta olabilir. Farkında olmadan kollektif bir çalışmanın ürünleride olabilir.

Sayılan olabilirlik taşıyan bu ihtimaller, Hıristiyanların bağlandıkları ve onların içindeki vaadlere göre, ahiret yaşamlarını din önderlerine emanet ettikleri kitaplardan olması, hiç birinin Hz. İsa'yı görmedien yazıldığının gerçeğini değiştirmez.

Hz. İsa'dan haberleri olmayan bu yazarlar M.S. 70 li yıllarında eserlerini, yayılan Hz. İsa inancına, altarnetif olsun, Pagan kabulleri içeren versiyonu olsun, Yahudiliğin içinde yer bulsun diye mektuplarını yazmaya başlamışlar. Bu nedenlede, her biri farklı kaynaklardan, efsanelerden, söylentilerden aldığı bilgilerle, kitaplarını meydana getirmiş olmalılar.

Yoksa nasıl olurda, en az 12 yıl farkla, farklı hikayelerle iki ayrı İsa hayatı çıkar. Yazılarını, yine hiç şahit olmadıkları ama duydukları bazende birbirlerinden esinlendikleri mucizevi olayların anlatımlarıyla eserlerini tamamlamış gözüküyorlar. Yuhanna......13:38 İsa şöyle cevap verdi: «Benim için canını mı vereceksin? Sana doğrusunu söyleyeyim, horoz ötmeden sen beni üç kez inkâr edeceksin.» Matta..........27/46 Saat üçe doğru İsa yüksek sesle, «Elî, Elî, lema şevaktani?» yani, «Tanrım, Tanrım, BENİ NİÇİN TERK ETTİN?» diye bağırdı.
Markos.......15:34 Saat üçte İsa yüksek sesle, «Elohi, Elohi, lema şevaktani» yani, «Tanrım, Tanrım, BENİ NİÇİN TERK ETTİN?» diye bağırdı. DİYORLAR ama herkez "TANRI" denildiğinde İLYAS'I ANLIYOR ve İLYAS'ın GELİP KURTARMASINI BEKLİYOR. Markos......15:34 Saat üçte İsa yüksek sesle, «Elohi, Elohi, lema şevaktani» yani, «Tanrım, Tanrım, beni niçin terk ettin?» diye bağırdı.
Markos......15:35 Orada duranlardan bazıları bunu işitince, «Bakın, İlyas'ı çağırıyor» dediler.
Markos......15:36 Aralarından biri koşup bir süngeri ekşi şaraba batırdı, bir kamışın ucuna takarak İsa'ya içirdi. «Dur bakalım, İlyas gelip O'nu indirecek mi?» dedi.
Markos......15:37 Ama İsa yüksek sesle bağırarak son nefesini verdi. İsa'da, tekrar gelmeyeceğini biliyor olmalı ki; Annesini YUHANNA'ya emanet ediyor.
Havarileride aynı inançta olmalı ki; ölümünden sonra dirilişini beklemek mezarlıkta beklemek yerine, Mezarına ancak "ceset kaybolmuş" denilince şaşırarak gidiyorlar.
İSA. dirilmesine ve Tanrılığına, sağlığında Havarilerini ikna edememiş olmalı ki; Havarileri delil istiyor. (çivi izlerini görmeden inanma diyorlar).

İSA'nın dirildiğine, kutsal metin yazarlarıda inanmamış olmalı ki; mezarının önündeki taşın açılarak Tanrının mezardan çıktığını yazmışlar. Dirilen Tanrı için taş engel olur mu?

Annesi ve Mecelleli Meryem'de, İsa'nın Tanrılığına inanmamış olmalı ki; sept günü sonrası, mesh edici malzemeler hazırlayarak mezarlığa gidiyorlar. İnanmış olslardı karşılama hazırlıkları yapar hepsi bir arada buluşma yerlerinde beklerlerdi. Oysa Tanrı olarak göstermeye çalıştıkları İsa defalarca, "üç gün sonra dirileceğim, ben TANRININ OĞLUYUM, BEN TANRIYIM" diye tekrarlarda bulunmuş. Ferisiler, Yahudiler bu mesajı alıyorlar ama esas mesajı sahiplenmesi gerekenler, TANRININ YANINDA olan o mümtaz şahsiyetler, hiç birşeyden habersiz yaşamlarına devam ediyorlar.

Kilisede İsa'nı dirilmediğine inanmış olmalıki; Rab isminin neden kullanıldığını, kendilerine MÜSTAKİL İSRAİL'İN TANRISI OLAN YAHVE yerine TANRI SEÇTİKLERİNİ izah ediyor. Eski ve Yeni Ahit'in aynı anda kabul görmesinden hareketle; Yahve ya! Baba Tanrı, ya! İsa Tanrı YADA ÜÇÜNCÜ TANRI..HIRİSTİYANLARA AİT MÜSTAKİL TANRI
Eski Ahiti SİNA'DA MOŞE'ye verdi denilen kitabın sahibi YAHVE nasıl olurda hiçe sayılır. İSA, onun verdiği kitaplara göre hareket etti diyeceksin, herharfi tanrıdan diyeceksin, İsa Sinagog'larda Yaşayan tanrıya Tapındı diyeceksin sonra, yahveyi yok sayacaksın. YAHVE NEREDE, YAHVE HANGİ KİMLİK ALTINDA?

446 Eski Ahit'te yer alan kitapların Yunanca çevirisinde Tanrı'nın Musa'ya açınladığı sözle ifade olunamaz adı YAHVE, Kyrios ("Rab") olarak çevrilmiştir. Rab sözcüğü o zamandan beri İSRAİL TANRISININ Tanrılığını ifade etmek için kullanılmaya başlandı. Yeni Ahit bu güçlü "Rab" adını hem BABA hem de TANRI'NIN KENDİSİ olarak kabul edilen İsa için kullanıyor, bu bir yeniliktir.

İbraniler .......8:8 Oysa HALKINI kusurlu bulan TANRI şöyle diyor: «`İSRAİL HALKIYLA ve YAHUDA HALKIYLA yeni bir ANTLAŞMA yapacağım GÜNLER geliyor' diyor RAB. FİDYE VEREREK KURTARAN TANRI VE YENİ AHİTLE AKİBETİ MECHULLERE KARIŞAN TANRI YAHVE. Gelişini "ben daha önceleride buradaydım ama adımı söylemedim" diye açıklayan yada açıklaması uygun görülen Yahve'nin durumu.

Kutsal kitabı, "her sözü Tanrıdandır" diye kabul edilen Yahve,
İsa'nın Havralara gidip tapındığı Yahve,
İsa'nın "babamın evi" dediği SinaGOG'larda yaşayan Tanrı olan Yahve,
Luka kitabında övgüler düzülen Yahve,
Yeni Ahit ile unutulan / unutturulan sadece ismi kullanılan Yahve.
Hıristiyanlar tarafından, verdim dediği kitapları kabul edilen Yahve,
Yeni Ahitte ismi geçen ama Oğul Tanrı ile ilişkisi belirtilmeyen Yahve.
"Kitabını al yerine, Baba Tanrı ve Oğul Tanrı ata" operasyonunun kurbanı olan Yahve,
Hem varlığı tamamen red edilemeyen, hemde "vardır ama biz ona Baba Tanrı yada Oğul Tanrı diyoruz" denilemeyen Yahve.

BU DURUMDA HIRİSTİYANLARIN RESMİ OLARAK (Kutsal Ruh Hariç) ÜÇ ADET TANRILARI OLMUYOR MU? (Kıskanılan, savaş açılan, fahişe, çirkin, iğrenç..vs.. denilenler hariç)

1- "Her harfi Tanrıdandır" dedikleri Eski Ahit'in sahibi görünen, yani kitaplarının bir kısmını yazan, İsa'nın tabi olduğu YAHVE.
2- Yeni Ahit ile ortaya çıkan, "Tanrının ta kendisi" dedikleri Oğul Tanrı İSA.
3- Oğul Tanrının babası dedikleri ve Oğul Tanrıyı sağında otururken gördükleri, BABA TANRI .

SORU ŞU: Çarmıhın şahitleriyiz, Haçı taşıyanlarız diyen şahsiyetlerin, her harfi tanrıdan esinlenmedir dedikleri metinlerinde belirttikleri ifadeye göre: İSA'nın....

Matta.............27/46 Saat üçe doğru İsa yüksek sesle, «Elî, Elî, lema şevaktani?» yani, «Tanrım, Tanrım, BENİ NİÇİN TERK ETTİN?» diye bağırdı.
Markos..........15:34 Saat üçte İsa yüksek sesle, «Elohi, Elohi, lema şevaktani» yani, «Tanrım, Tanrım, BENİ NİÇİN TERK ETTİN?» diye bağırdı

"Tanrım beni kurtar" diye yalvardığı, çarmıha gerilesiye kadar ibadet edip tapınaklarına gittiğinde;

Yuhanna.........2:16 Güvercin satanlara, «Bunları buradan kaldırın, BABAMIN EVİNİ pazar yerine çevirmeyin!» dedi.
Yuhanna.........2:17 Öğrencileri, «SENİN EVİN için gösterdiğim GAYRET beni yiyip bitirecek» diye yazılmış olan sözü hatırladılar.
Luka..............19:46 Onlara, «`BENİM EVİM DUA EVİ olacak' diye YAZILMIŞTIR. Ama siz burayı haydut inine çevirdiniz» dedi.

Babamın yanındaydım dediği, tapınaklara babamın evi dediği İsrail'in Tanrısı Yahve'ye mi? yalvardı, yoksa hıristiyanları Baba Tanrı dediklerine mi yalvardı?

İsa'nın havrada taptığı, "Babam" dediği, Korkup çekindiği, babamın yanındaydım dediği, Tapınaklara evi dediği, SinaGOG'ta yaşayan Tanrı dediği YAHVE'YE Mİ? YALVARDI, yoksa; Yuhanna'nın, Pavlus ve arkadaşlarının İCAD ETTİĞİ BABA TANRIYA MI YALVARDI / SESLENDİ.

Ölmeden bir gün önce bile, Yahve'ye tapındığına göre, ÇARMIHA ASILDIĞINDA DA SESLENDİĞİ ve YARDIM BEKLEDİĞİ ELBETTE İSRAİL'İN MÜSTAKİL TANRISI YAHVE OLMALI.

HIRİSTİYANLARIN, BABA TANRI TEZİ GÖZ ÖNÜNE ALINIRSA; İsa'nın göğe yükseldiğinde sağına oturduğu Tanrı, Yahve idi. Bu durumda da Hıristiyanların BABA TANRI dedikleri, kendisini İSRAİL'E ADAMIŞ OLAN YAHVE oluyor.

HIRİSTİYANLARIN YİNE BABA TANRI TEZİ GÖZ ALINIR ve "BABA TANRI, YAHVE DEĞİL ama KİTAPLARI
(Eski Ahit) VEREN YAHVE'YDİ" DENİRSE; Göğe yükselende, tahtın sağına oturanda Yahve oluyor. Bu durumda da Hıristiyanların OĞUL TANRI dedikleri, kendisini İSRAİL'E ADAMIŞ OLAN YAHVE oluyor.

O halde; İsa, bu sözleri YAHVE'NİN yerine geçeceği için mi söyledi? Yoksa; YAHVE OLDUĞU için mi söyledi?


İbraniler............8/10 `O GÜNLERDEN sonra' diyor RAB, `İSRAİL HALKIYLA yapacağım ANTLAŞMA şudur: YASALARIMI onların ZİHİNLERİNE işleyeceğim, yüreklerine yazacağım. Ben onların TANRISI olacağım, onlar da benim halkım olacaklar.

İbraniler.........8/11 Hiç kimse kendi yurttaşına, kendi kardeşine, Rab'bi tanıyın diye akıl öğretmeyecek. Çünkü küçüğünden büyüğüne kadar, onların hepsi beni tanıyacak.
İbraniler.........8/12 Kötülüklerini bağışlayacağım, günahlarını artık anmayacağım.'»

YENİ AHİTTE, BU SÖZLER YAHVE = İSA OLDUĞU İÇİN Mİ YER BULDU? YOKSA KİMSE İSA'YI TANRI OLARAK GÖRMÜYORDU DA, YAHVE'YE TAPMAYA DEVAM ETTİĞİ İÇİN Mİ BU ve BUNA BENZER İFADELER YENİ AHİTTE YER BULDU? Yahya'nın doğumunda var olan, İsa'larının taptığı Yahve, buhar olup uçmadı ya'

Luka.................1:67 Çocuğun babası Zekeriya, Kutsal Ruh'la dolarak şu peygamberlikte bulundu:
Luka.................1:68 «İsrail'in Tanrısı olan Rab'be övgüler olsun! Çünkü HALKININ yardımına gelip onları fidyeyle kurtardı.

Yoksa; Yunan Tanrı inançlarından alışık oldukları, Tanrılar arasında savaş senaryoları gereği ortaya atılmış olan isimler mi? Oğul Tanrı tek olsaydı, Önce "söz vardı" ifadesi ile öncesiz olsaydı, Baba Tanrıyla aynı özden olsaydı, gökerin ve yerin yaratılışında bulunmuş olsaydı, TANRI YAŞLANMAYIP EMEKLİ DURUMUNA gelmeseydi, Tanrılar arasında güç savaşları olmasaydı, Tanrılarda Yunan Tanrılarından kalan alışkanlıklarla çocuklar edinmeseydi, Tanrı sonsuz ve birmez güç kaynağı halinde kalsaydı..vs; OĞUL TANRI BAŞLANGICINDAN SONSUZA DEĞİN OĞUL TANRI OLARAK KALIR, MAKAM MEVKİLERE SAHİP OLABİLMEK İÇİN, BİR TAKIM GALİBİYETLER ELDE ETMEK ZORUNDA KALMAZDI.

Esinleme.............3/21 Ben nasıl galip gelerek Babamla birlikte Babamın tahtına oturdumsa, galip gelene de benimle birlikte tahtıma oturma hakkını vereceğim.
Elçilerin işleri.......2/33 O, Tanrı'nın sağına yüceltilmiş, vaat edilen Kutsal Ruh'u Baba'dan almış ve şimdi gördüğünüz ve işittiğiniz gibi, bu Ruh'u üzerimize dökmüştür.

Oğul Tanrının, BABA TANRI'nın sağına oturabilmesi için birtakım işleri başarması gerekiyor. Her biri BAĞIMSIZ birer TANRI oldukları için bu başarıyı göstermesi ve GÜCÜ ELİNDE bulunduran TANRININ (üst olan Tanrının) bu BAŞARIYI TAKDİR etmesi gerekiyor ki, KÜÇÜK TANRI, BABA TANRININ sağına yücelebilsin.

Eski Ahit'in sahibi olarak ilan edilen Yahve, eğer gerçekten kitabı veren ise; Oğul Tanrı'yı bilmeliydi. Yahve Tanrı değil miydi? Kendisine rakip olanıda bilmeliydi. Eğer Yahve Baba Tanrı ise; bu durumda da Oğlunun olduğunu bilmeli ve onu deklare etmeliydi. Yok her ikiside Baba tanrının çocuklarıysa bu durumda baba Tanrının kaç çocuğu daha var?

İsa Eski Ahit'e uyup, tapınaklara gidip, BABAMIN EVİNE geldim, BABAMIN EVİNİ TEMİZ TUTUN sözleriyle, Kitabın ve Tapınakların sahibi YAHVE'ye "BABA" diyerek YAHVE'NİN BABALIĞINI kabul ederken, YAHVE İSA'NIN OĞULLUĞUNU NEDEN KABUL ETMİYOR? Neden esinlenmeler yapılıken, kutsal metin yazarlarına bu durumlar açıklanmadı?

Yoksa Hıristiyanlar; YAHVEYİ, KUTSAL KİTAPLARI ESKİ AHİT'İN ve YAHUDİLERİN TANRISI, OĞUL TANRIYI DA YENİ AHİT'İN ve HIRİSTİYANLARIN TANRISI OLARAK MI GÖRÜYORLAR. BU DURUMDA, HER HARFİ TANRIDAN DEDİKLERİ AHİT KÜLLİYATI İÇİNDE ÜÇ TANRI VARLIĞINI ONAYLAMIŞ OLMUYORLAR MI?

BU DURUMDA; "BABA TANRI" DEDİKLERİ, SADECE "OĞUL TANRI" DEDİKLERİNİN Mİ BABASI, YOKSA YAHVE'NİN DE BABASI OLUYOR MU? EĞER; BABA TANRI HERİKİSİNİNDE BABASI İSE, TIPKI PAGAN DİNLERİNDE BAHSEDİLDİĞİ GİBİ ONLAR TANRI AİLESİMİ OUYORLAR? YAHVE ÖNCE OLDUĞU İÇİN, İSA TANRININ AĞBİSİ Mİ OLUYOR?

BABA TANRI, YAHVE DEĞİLSE,
YAHVE, OĞUL TANRI DEĞİLSE,
YAHVE'NİN, ESKİ AHİT'İ SİNA DAĞINDA MOŞEYE VERDİĞİ, "HER HARFİ TANRIDAN" DİYEREK KUTSAL İLAN ETTİKLERİ KİTAPTA YAZIYORSA,
LUKA'DA KİTABINDA OLDUĞU GİBİ, YAHVE'YE, İSRAİL'İN TANRISI DİYE ÖVGÜLER SUNULARAK VARLIĞI ONAYLANIYORSA,
İSA "BEN İSRAİL'İN TANRISI OLACAĞIM ONLARDA BENİM HALKIM OLACAK, ZİHİNLERİNE KALPLERİNE YERLEŞECEĞİM" DİYORSA,

BU DURUMDA, İSA'NIN VE YAHVE'NİN HEDEF KİTLESİ İÇİNDE YER ALMAYAN, KENDİLERİNİ, PAVLUSVARİ GÖRÜŞLERLE, MEKTUPLARLA, ESİNLENMELERLE İSA'YA KANCALATMIŞ OLAN HIRİSTİYANLAR YANİ YENİ AHİT MÜKELLEFLERİ; BABA TANRIYI, OĞUL TANRIYI, İSRAİL TANRISINI ve KUTSAL RUH'U İNANÇ SİSTEMLERİ İÇİNDE NASIL YERLEŞTİRİYORLAR /KONUMLANDIRIYORLAR.

İSA'YA SADECE "OĞUL TANRI" DEMİŞ OLMALARI, TANRI ANLAYIŞLARINI YAHVE'NİN EGEMENLİĞİNDEN KURTARABİLİYOR MU? TANRIMIZ DEDİKLERİ İSA BİLE, YAHVE'NİN KİTABINA BAĞLI KALARAK YAŞAYIP, YAHVE'NİN TAPINAKLARINI BABASININ EVİ OLARAK GÖRÜP, İSRAİL'İN TANRISINA YALVARARAK ÖLMEDİ Mİ?

ESİNLEME BÖLÜMÜNDE YÜZDE-YÜZ KURTULANLAR OLARAK BAHSİ GEÇENLER BİLE YAHUDİ. TANRININ, ONLARDAN BAŞKA KİMSEYE ÖĞRETMEYECEĞİ ÖZEL EZGİYİ BİLENLER VETEKRARLAYANLARDA ONLAR. İSA'NIN BİLE BİLDİĞİ ŞÜPHELİ OLAN EZGİYE VAKIF OLANLAR İSA'DAN ÇOK ÖNCE ÖLMÜŞ OLAN YAHUDİLER. HER YERLERİNDEN, YEHVE KONTROLÜ ALTINDA OLDUKLARI BELLİ OLAN DİN HIRİSTİYANLIK

YAKINLARI, OĞUL TANRIYIM LAFINI CİDDİYE ALSLARDI, ONUN TANRILIĞINA İNANSALARDI, YAHVE'NİN EMRİ OLAN SEPT GÜNÜNE UYARAK TATİL YAPMAZLARDI. YAHUDİ ADETLERİ UYARINCA GÜZEL KOKULARLA MEZARLIK ZİYARETİNE GİTMEK İÇİN HAZIRLIKLAR YAPMAZLARDI, ÇÜNKÜ ÖLDÜ DENİLEN TANRIYDI. ONUN NEYE İHTİYACI OLABİLİR?

EĞER HERBİRİNİ TANRI KUVVETİNDE GÖRÜYORLARSA; ÜÇÜBİRLİK YERİNE DÖRDÜ BİRLİK TEORİSİ ÜZERİNDE ÇALIŞARAK YENİ TANRI ANLAYIŞLARI GELİŞTİRMEYİ DÜŞÜNÜYORLAR MI? "ÖNCE SÖZ VARDI" YERİNE "ÖNCE SÖZLER VARDI" İFADESİNİ KOYMALARI GEREKMEZ Mİ?

YA! TANRISIZ KALIP İSA'NIN YAPTIĞI GİBİ, YAHVE İLE DURUMU İDARE EDİP SONSUZ YAŞAM HAYALLERİNE DEVAM EDECEKLER yada YAHVE'Yİ, DEVRE DIŞI BIRAKAN, OĞUL TANRIYI ÖNE ÇIKARAN SİSTEMLER ÜZERİNDE ÇALIŞACAKLAR.

ESİNLEMEDE BAHSEDİLEN TANRISAL DARBELERİ, MÜCADELLERİ ve GALİBİYETLERİ ŞİMDİDEN İLAN EDİP, O KOCA DÜŞMANI AŞAĞIYA ATMANIN YOLLARINI SANAL İNANÇ SİSTEMLERİNE İLAVE EDEREK, MÜKELLEFLERİNİN HAYALLERİNİ BOZMAYACAKLAR. VATİKAN'DA SADECE "YAHVE'NİN SADECE İSMİNİ ALDIK ONU KULLANIYORUZ" DİYOR. YAHVE'NİN VARLIĞINI KABUL ETTİKLERİNİ AMA SADECE YAYDIĞI GÜÇLÜ İSMİNİ KULLANDIKLARINI SÖYLÜYORLAR.

HER SÖZÜ, İSMİ VE KİTABI KABUL EDİLEN AMA TANRILIKTAN EMEKLİ EDİLEN YAHVE, YERİNE, ONA TAPMIŞ OLANI TANRI OLARAK KABUL EDİP, İNANÇ SİSTEMLERİNE MONTE ETMİŞLER. "ESKİ ANTLAŞMAYI KÖHNEMİŞ" OLARAK ÖNE SÜRÜP, YAHVEYİ TASFİYE EDENLER, "YENİ ANTLAŞMA YAPILDI" DİYEREK OĞUL TANRI'YI HAYAL VERİCİ OLARAK DİN SİSTEMLERİ İÇİNE MONTE ETMİŞLER.

ATİKAN .Katolik kilisesi din ve ahlak ilkeleri .....................www.meryemana.net/meryem/tr/misc.php?id=20&par=9&td=11

446 Eski Ahit'te yer alan kitapların Yunanca çevirisinde Tanrı'nın Musa'ya açınladığı sözle ifade olunamaz adı YAHVE, Kyrios ("Rab") olarak çevrilmiştir. Rab sözcüğü o zamandan beri İSRAİL TANRISININ Tanrılığını ifade etmek için kullanılmaya başlandı. Yeni Ahit bu güçlü "Rab" adını hem BABA hem de TANRI'NIN KENDİSİ olarak kabul edilen İsa için kullanıyor, bu bir yeniliktir.

İbraniler .......8:8 Oysa HALKINI kusurlu bulan TANRI şöyle diyor: «`İSRAİL HALKIYLA ve YAHUDA HALKIYLA yeni bir ANTLAŞMA yapacağım GÜNLER geliyor' diyor RAB.

İSRAİL'lileri BIRAKTIM başka TOPLULUKLARLA ANTLAŞMA yapacağım demiyor.Yada "İSRAİL'liler dışındaki tüm ulusların, başka toplululuklarında Tanrısı olacağım, onlarla da antlaşma yapacağım" demiyor. Yahudiler'de, İsrailliler'de benim halkım olacak demiyor. Yahudi ve İsrail benim halkım olacak diyor.Halk, ırk ve din ismi vererek, "Eski Antlaşmanın tarafları ile Yeni antlaşma yapacağım" diyor.

Antlaşmadan sonra "BEN İSRAİL HALKININ TANRISI OLACAĞIM" diyor. "YASALARIMIN maddelerini, ANTLAŞMA maddelerini onların hafızasına işleyeceğim" diyor. Dolaysıyla YAHUDİLER "BENİM HALKIM olacak, BENDE ONLARIN TANRISI olacağım" diyor.

İbraniler.........8/10 `O GÜNLERDEN sonra' diyor RAB, `İSRAİL HALKIYLA yapacağım ANTLAŞMA şudur: YASALARIMI onların ZİHİNLERİNE işleyeceğim, yüreklerine yazacağım. Ben onların TANRISI olacağım, onlar da benim halkım olacaklar. HIRİSTİYANLIK, KENDİ KABULLERİNE GÖRE; PEYGAMBERİ OLMAYAN, DOLAYSIYLA ONUN ARACILIĞIYLA GELEN BİR KİTABA DA SAHİP OLAMAYAN, GÖRDÜM ESİNLENDİM DİYE OLUŞTURULMUŞ KİŞİLERİN KANAATLARI DOĞRUTUSUNDA HAZIRLANMIŞ METİNLERE DAYANAN, DİNLERİNE GEÇMİŞ KAZANDIRABİLMEK, İSA'YA KİMLİK KAZANDIRABİLMEK İÇİN, ESKİ AHİT'İ DE KUTSAL KİTABI OLARAK KABUL ETMİŞ OLAN, ATADIKLARI OĞUL TANRIYA DİREK BAĞLI OLDUĞUNU İDDİA ETTİKLERİ BİR DİN SİSTEMİ.

Yani: en azından Yahudiler gibi önce ELOHİM,YEHOVA arkasından gelen YAHVE basmaklarına ihtiyaç duymadan, Eski Ahit'ini aldıkları YAHVE'yide dışlayarak, direk Oğul Tanrı ataması yapılmış. Yahudiler hiç olmazsa bu işi Peygamberlerin isimlerini kullanarak ve Peygamber ilan ettiklerine kazandırdıkları kutsallıklara dayanarak din sistemlerini, zaman içinde VAHİYLERİ TAHRİF EDEREK oluşturmuşlar.

Hıristiyanlar ise, ne peygamberlere sahip olmuşlar, nede onunla gelmiş olan bir kitaba. Sadece ilan ettikleri, bilici ve kahin olarak gösterdikleri ama Dini katkıları sıfır olan Peygamber ilanları var. Tanrı ile irtibat kuran, vahiy alan bir peygamber olsa bile hiç kabul ederler mi? Yada öyle birini Resül ilan ederler mi? Mesleklerinden olmak ve yazdıklarını çöpe atmak isterler mi? Başlarına hiç bela alıp, Peygamber olarak gösterdiklerini KAHİNLİK / BÜYÜCÜLÜK / CİNCİLİK mesleğinden öteye geçirirler mi?

Luka......2:36-37 Aşer oymağından Fanuel'in kızı Anna adında çok yaşlı bir kadın peygamber vardı. Genç kız olarak evlenip kocasıyla yedi yıl yaşadıktan sonra dul kalmıştı. Şimdi seksen dört yaşındaydı. Tapınaktan ayrılmıyor, oruç tutup dua ederek gece gündüz Tanrı'ya tapınıyordu.

Bu sayede, Hz. İSA'dan gelenleride örtebilmişler, kendi sözlerini müjdeler ve vaadlerle yaldızlayarak yazılmış olan, Pavlus ve arkadaşlarının, mektuparına / metinlerine dayanarak bir din çıkarmışlar. Bu din için İSA'nın en ufak bir iması bile yok. Kendi kitaplarında dahi, BÖYLE BİR AMAÇ yer almıyor.

Yeni Antlaşma derken bile sadece İSRAİL'lileri KAST EDİYOR. Dinin kurucuları sayılan kutsal metin yazarlarının bile; İSA ağzından yazdıkları ifadelerde de varsa yoksa İsrail halkı var. Hem yazarlar için hemde İsa için tek hedef İsrail halkının mutluluğu.

Yasa kitabı......11/25 Hiç kimse size karşı koyamayacak. Tanrınız RAB, size verdiği söz uyarınca, Ayak BASACAĞINIZ HER YERE dehşetinizi, KORKUNUZU saçacaktır.
Hezekiel ...37/26 Onlarla esenlik antlaşması yapacağım. Bu onlarla sonsuza dek geçerli bir antlaşma olacak. Onları yeniden oraya yerleştirip sayıca çoğaltacağım. Tapınağımı sonsuza dek onların ortasına kuracağım.
Hezekiel ...37/27 Konutum aralarında olacak; BEN ONLARIN TANRISI olacağım , ONLAR DA BENİM HALKIM olacak.

YAHVE'NİN VAADLERİNİ SÜSLEYEREK, GÖNÜLLERİNİ FERAHLATTIĞI İSRAİL'lilere, OĞUL TANRIDA

İbraniler.........8/10 `O GÜNLERDEN sonra' diyor RAB, `İSRAİL HALKIYLA yapacağım ANTLAŞMA şudur: YASALARIMI onların ZİHİNLERİNE işleyceğim, yüreklerine yazacağım. BEN ONLARIN TANRISI olacağım , ONLAR DA BENİM HALKIM olacaklar.

İbraniler .......8:8 Oysa HALKINI kusurlu bulan TANRI şöyle diyor: «`İSRAİL HALKIYLA ve YAHUDA HALKIYLA YENİ bir ANTLAŞMA yapacağım GÜNLER geliyor' diyor RAB.

İSRAİL'lileri BIRAKTIM başka TOPLULUKLARLA ANTLAŞMA yapacağım demiyor.Yada "İSRAİL'liler dışındaki tüm ulusların, başka toplululuklarında Tanrısı olacağım, onlarla da antlaşma yapacağım" demiyor. Yahudiler'de, İsrailliler'de benim halkım olacak demiyor. Yahudi ve İsrail benim halkım olacak diyor.Halk, ırk ve din ismi vererek, "Eski Antlaşmanın tarafları ile Yeni antlaşma yapacağım" diyor.

Antlaşmadan sonra "BEN İSRAİL HALKININ TANRISI OLACAĞIM" diyor. "YASALARIMIN maddelerini, ANTLAŞMA maddelerini onların hafızasına işleyeceğim" diyor. Dolaysıyla YAHUDİLER "BENİM HALKIM olacak, BENDE ONLARIN TANRISI olacağım" diyor.

YAHVE GİBİ, OĞUL TANRININ DA, KUTSAL METİN YAZARLARININ DA, KUTSAL RUH'UN DA, ÖZEL MELEKLERİN DE TEK HEDEFİ, İSRAİL HALKI.
ONLAR İÇİN VARSA YOKSA İSRAİL HALKINA EGEMEN OLABİLMEK VE ONLARIN MUTLULUĞUNU SAĞLAMAK. BU DURUMDA OĞUL TANRININ, YAHVE DIŞINDA yada ONDAN BAĞIMSIZ BİR VARLIK OLMA OLASILIĞI VAR MI?

O HALDE HIRİSTİYAN DENİLEN TOPLULUĞUN BİZİM DEDİKLERİ OĞUL TANRI, İSRAİL HALKINI DÜŞÜNDÜĞÜNE GÖRE; ONLAR KENDİ KENDİLERİNE, HEM GELİN HEMDE GÜVEY OLUYORLAR.

HIRİSTİYANLIK DİYE yada BAŞKA İSİM ALTINDA BİR TOPLULUK OLUŞTURMA NİYETİ, NE İSA SAĞKEN, NE İSA DİRİLİP GÖZÜKTÜĞÜNDE, NE ESİNLEMELER İÇİN YUHANNA'YI GÖĞE ALDIĞINDA, NE ÖZEL MELEKLERİ ARACILIĞIYLA MESAJLARINI İLETTİĞİNDE, NEDE KUTSAL METİN YAZARLARININ ESERLERİNDE, İMA OLARAK DAHİ BÖYLE BİR OLUŞUM İMASI GEÇMİYOR.

TANRININ, TANRI OĞLU'NUN, KUTSAL RUH'UN, DİN KURUCULARI YAZARLARIN AKLININ UCUNDAN DAHİ GEÇMEYEN DİN OLUŞUMU, NEREYE BAĞLANABİLİR. O DİN İÇİN NE DENİLEBİLİR?

28 Mayıs 2011 Cumartesi

İNCİL YAZARLARI HZ.İSA'NIN HAYATINA ŞAHİT OLMAMIŞLARDIR


İNCİL YAZARLARI HZ.İSA'NIN HAYATINA
ŞAHİT OLMAMIŞLARDIR
ıristiyanlık dini hakkında yeterince bilgisi olmayan kişiler, İncil metinlerinin Hz. İsa ile aynı dönemde yazıldığını ve tamamen Hz. İsa'nın sözlerine dayandığını düşünürler. Oysa bu doğru değildir. İncil Hz. İsa'dan çok daha sonraları yazılı metin haline getirilmiştir. Markos İncili'nin MS 70, Matta İncili'nin MS 80, Luka İncili'nin MS 90 yılında, Yuhanna İncili'nin ise 90-100 yılları sırasında yazıldığı tahmin edilmektedir. Diğer İncil metinleri de aynı dönemler içinde yazılmıştır. O dönemde var olan birçok İncil arasında ortak bir kitap oluşturulması ise İznik Konsili sırasında gerçekleştirilmiştir.
Hz. İsa'nın hayatı hakkında başvurabileceğimiz temel Hıristiyan kaynaklar, bu mübarek insanın Allah Katı'na alınışından yaklaşık 30-35 yıl sonra yazılmaya başlanan ve Yeni Ahit'in ilk dört kitabını oluşturan 4 İncil ile diğer Yeni Ahit metinleridir.
Tarihi kaynaklardan ve İncil'deki anlatımlardan anlaşıldığı üzere ilk Hıristiyanlar Hz. İsa'nın Allah Katı'na alınışının ardından Hz. İsa'nın sözlerini ve yaptıklarını sözlü olarak insanlara aktarmaya başlamışlardır. Araştırmacılara göre, ilk Hıristiyanların, içinde bulundukları şartlara göre Hz. İsa'nın sözlerine yeni anlamlar yüklemeleri, Hz. İsa'yı reddeden Yahudi din adamlarıyla ya da Romalılarla tartışmalara girdiklerinde sözlü olarak aktarılan bilgileri çeşitli değişikliklere uğratmış olmaları muhtemeldir. Buna göre, ilk Hıristiyanlar Mesih inancını ayakta tutmak, Hz. İsa'ya olan imanı güçlendirmek, Hıristiyanlığı hızla yaymak ve baskılar nedeniyle halkta oluşan ümitsizliği ortadan kaldırmak istiyorlardı. Bu nedenle de Hz. İsa'nın söz ve fiillerini yorumlayarak, yeni bir şevk ve heyecan kaynağı oluşturmayı amaçlıyorlardı. Oysa bunu sadece Allah'ın sözlerini ve Hz. İsa'nın hikmetli tebliğini insanlara aktararak yapabilirlerdi. Ancak bu böyle olmamış, Allah'ın vahyi sonradan değişikliğe uğratılmış ve Hz. İsa'nın sözleri çok yanlış şekillerde yorumlanmış, özünden uzaklaştırılmıştır. İşte bu süreçte Hz. İsa'ya gösterilen saygının yanlış yorumlanmış ve sonuçta onu sözde ilahlaştıran bir yanılgıya sebebiyet vermiş olması mümkündür. (Allah'ı tenzih ederiz.) Bu görüş günümüzde Batılı araştırmacılar arasında da genelde kabul görmektedir.17 Aradan zaman geçip havariler de birer birer vefat etmeye başlayınca, bazı Hıristiyanlar Hz. İsa'nın tebliğinin yok olmasını engellemek için, Hz. İsa'nın sözlerini ve yaptıklarını, kendi akıllarında kaldığı kadarıyla birbirlerine ekleyerek İncil metinlerini oluşturma yoluna gitmiş olabilirler.18
Rudolf Bultmann 20. yüzyılın önemli Yeni Ahit uzmanlarından biridir. Bultmann, eserlerinde İncillerin yazımı hakkında çok çeşitli yorumlarda bulunur. Bultmann, "Sinoptik İncillerin (Matta, Markos ve Luka İncillerinin) Hz. İsa'nın yaşamının birbirini izleyen rivayetlerini ortaya koymak için İncil yazarları tarafından birbirine eklenen, düzensiz anekdotları biraraya getirmek suretiyle oluşturulduklarını" söyler. Ancak Bultmann'a göre "farklı toplumlarda o toplumları oluşturan fertlerin ihtiyaçlarına göre tekrarlanıp duran bu sözler çeşitli şekiller aldıklarından, bir toplumdan diğer topluma, hatta bir toplumun kendi içinde bile birbirlerinden farklılıklar arz ediyorlardı" ve "Hz. İsa'nın sözleri ve eylemleri, kişiler tarafından farklı amaçlar için kullanıldıklarından çeşitli şekiller kazanmışlardı." Örneğin ilk dönemde, bazen insanlara vaazda veya öğütte bulunmak için, bazen de toplumda fertlerin uymaları gereken ahlaki ilkeler olarak kullanılmışlardır. Bultmann, sözlü geleneğin bir sonucu olarak Hz. İsa'nın sözlerinin ve eylemlerinin ilk Hıristiyanlar tarafından kısmen değiştirildiğini bu şekilde ortaya koymaktadır. Ayrıca, İncil metinlerinde bizzat ilk Hıristiyanlar tarafından üretilmiş ve Hz. İsa'ya atfedilmiş sözlerin de bulunduğunu ileri sürmektedir.19 Hz. İsa'nın kendini "Allah'ın oğlu" olarak adlandırdığını düşünmemektedir. Ona göre bu sıfat, Hz. İsa'nın ardından "tanrıların oğulları olarak sunulan ilahi kişiler, sır dinlerinde ibadet edilen oğul ilahlar ve gnostik mitolojide yer alan kurtarıcı figür" motiflerinden etkilenilerek geliştirilmiş ve büyük bir yanılgı olarak Hz. İsa'ya atfedilmiştir.20 (Allah'ı tenzih ederiz.)
Dolayısıyla bugün Batılı araştırmacıların büyük bir bölümü tarafından kabul edilen gerçek, İncillerin Hz. İsa'nın sözlerinin eksiksizce biraraya getirilmesiyle oluşmuş birer kitap olmadıklarıdır. Onlara göre İnciller, Hz. İsa'nın ardından onun sözlerinin, yaptıklarının, kendisinden sonra ortaya çıkan şartlar içerisinde biraraya getirilmesinden oluşan metinlerdir.
İncil metinlerinin yazarları

İncil yazarlarının kendi kitaplarını kaleme alırken tek bir kaynaktan faydalandıkları fikri, bugün araştırmacılar tarafından da kabul görmektedir.
(Yukarıda) Dört İncil yazarı, kaynak aldıkları Kitabı Mukaddes'i incelerken. Jacob Jordaens, 1625, Louvre Müzesi, Paris.
İnciller günümüzde Markos, Matta, Luka ve Yuhanna gibi yazarların adlarıyla bilinmelerine rağmen, adsız olarak kaleme alınmışlardır. Bu isimlerdeki kişilerin gerçekten İncilleri yazıp yazmadıkları bilinmemektedir. İnciller ancak 2. yüzyılın ikinci yarısından sonra bugünkü adlarıyla anılmaya başlanmışlardır. Matta ve Yuhanna, Hz. İsa'nın gerçek havarisi olarak kabul edilirken, Markos Pavlus'un takipçisi ve Luka da Pavlus'un öğrencilerinden biri olarak görülür. Yani İncil yazarları gerçekte yaşamış şahsiyetlerdir, ancak İncilleri onların yazdıklarına dair elimizde bir kanıt bulunmamaktadır.21 Tanınmış Kitab-ı Mukaddes araştırmacılarından E. P. Sanders, The Historical Figure of Jesus (İsa'nın Tarihi Kimliği) isimli kitabında İncillerin yazılışını şu şekilde açıklar:
Mevcut kanıtlar göstermektedir ki, İnciller ikinci yüzyılın ikinci yarısına kadar isimsiz olarak kalmışlardır... Sahip olduğumuz İnciller ikinci yüzyılın ilk yarısında zikredildi. Fakat her zaman anonim olarak. Yaklaşık olarak 180 yılında aniden isimler belirmişti. O zaman birçok İncil vardı, sadece bizim sahip olduğumuz gibi dört tane değildi ve Hıristiyanlar hangisinin yetkili olduğunu belirlemek zorundaydılar. Bu önemli bir mesele idi, fikir olarak çok önemli farklılıklar vardı. Kimin kazandığını ise biliyoruz: bu dört İncil'in -ne daha az ne de daha çok- Hz. İsa'nın güvenilir kayıtları olduğunu düşünen Hıristiyanlar kazanmışlardır.22
Sanders, bir başka makalesinde "isimsiz" olarak yazılan İncillerin adlandırılma sürecini şöyle anlatır:
MS 2. yüzyılın ortalarında sayısız İncil nüshası vardı. Hıristiyan yetkililer bunlardan hangilerinin sahih olduğu konusunda bir karar vermek için onları adlandırma yoluna gitmişlerdir. İşte böylece günümüzde Kilise tarafından sahih kabul edilen dört İncil'e Markos, Matta, Luka ve Yuhanna adları verilmiştir.23
From Jesus to Christ, The Origins of the New Testament, Images of Jesus (İsa'dan Mesih'e, Yeni Ahit'in Kökenleri, İsa'nın İmajları) kitabının yazarı Paula Fredriksen bu durumu şu şekilde özetler:

Luka, Pavlus'un öğrencilerindendir. Ancak Luka İncili'nin onun tarafından yazılıp yazılmadığı tam olarak bilinmemektedir.
Hz. İsa'nın şu an Yunanca olan bazı sözleri toplanmış ve şu an kayıp olan bir belge haline getirilmişti. Bu belgeye günümüz araştırmacıları Q adını verirler. Sözlü gelenekler ise - mucizeler, meseller, efsaneler vs- çeşitli Hıristiyan topluluklar tarafından biraraya getirilmiş, katlanarak büyümüş ve elden ele dolaşmıştır. Bunların bir kısmı isimsiz Yahudi olmayan Hıristiyanlar tarafından 70'li yıllarda kağıda döküldü. Bu kişiler yazar değildi ve bir eser meydana getirmediler. Anlatılan hikayeleri metinler haline getirdiler. Bunun sonucunda Markos İncili meydana geldi.24
Paula Fredriksen'in dikkat çektiği bir diğer konu ise İncillerde kullanılan dil ile ilgiliydi. Fredriksen özetle şunları söylüyordu:
Hz. İsa Aramice konuşuyordu ve tebliğini de Aramice konuşan Yahudilere, Filistinlilere ve göçebelere yapıyordu. Ancak İncillerin yayılmasında rol oynayan kişilerin dilleri Yunanca idi. Hz. İsa'nın sözlü tebliği ve tüm yaptıkları Yunancaya yine sözlü olarak çevrildi. Bu çevirilerin güvenilirliğinden emin olmak ise mümkün değildir. Sözlü kaynaklar üzerinde yapılan psikolojik ve antropolojik araştırmalar, bu kaynakların tarihi açıdan güvenilirlikten çok uzak olduğunu ortaya koymuştur. Aktarma sırasında hata olmaması mümkün değildir. Çünkü gözlem yapan ve aktaran kişi bir insandır. Eğer bu bilgiler yazılı hale gelmeden önce birçok kişi tarafından aktarılarak yazan kişiye ulaşmışsa, o zaman her zincirde farklı eklemeler, düzeltmeler ve değiştirmeler olmuştur. Sonuç olarak Hz. İsa ile ilgili, sözlü olarak aktarılan bilgiler bize İncil'de gerçekten söylenenler ve o dönemde gerçekten olanlar hakkında bir bilgi vermektedir. Ama aynı zamanda da bu aktarım sırasında değişiklikler olabileceğini kabul etmemizi zorunlu kılar.25

İnciller Yunanca kaleme alınmıştır. Yuhanna İncili'ne ait olan bu parça (MS 125), şu ana kadar bulunan en eski İncil kopyasıdır. (Sağda) Johannes Guttenberg tarafından 1455 yılında basılan ilk İncil Latinceydi.
Bir diğer Kitab-ı Mukaddes araştırmacısı John Dominic Crossan, The Birth of Christianity, Discovering what happened in the years immediately after the execution of Jesus (Hıristiyanlığın doğuşu, Hz. İsa'nın ifasının hemen sonrasındaki yıllarda olanları keşfetmek) isimli önemli çalışmasında İncil yazarları hakkında şu yorumlarda bulunur:
İncilleri Hz. İsa hakkında gerçek bir bilgi kaynağı olarak nasıl kullanabiliriz? İnciller, kelimesi kelimesine kendi yazarlarının sesleridir. Onların arkasında da Hz. İsa hakkında konuşan toplumdan isimleri belirsiz kişiler bulunmaktadır. Bu seslerin içinde de Hz. İsa'nın sözlerinden ve yaptıklarından izler bulunmaktadır. Hz. İsa hakkında doğru bilgileri toplamak için iki çetin aşamayı geçmek gerekir. Bunlardan birincisi hangilerinin Hz. İsa'ya ait olduğunu bulmaktır. İkinci adım ise bu bilgileri 1. yüzyıldaki Yahudi dünyasının tarihi yapılanması içine yerleştirmektir.26
Hz. İsa'nın anlattıklarının sözlü hali artık tamamen yok oldu. Konuşulan cümleler yapısı gereği geçicidir ve çok kısa süre yaşar. Sadece dinleyicilerin hafızasında yaşar ve tamamen geri gelmesi ancak hafızaya bağlıdır... Yazılı gelenek dahi değişime uğrar ve gelişir. Bu bizi İncilleri doğrudan kopyalanmış bir sözlü anlatım olarak varsaymaktan alıkoymaktadır: gelenek metne geçirilirken tahrif edilmiş olabilir. Üstelik bu tahrifat sadece Sinoptik yazarları ile de sınırlı kalmamıştır...27
Ne İncil yazarları, ne de Yeni Ahit'in diğer bölümlerini yazanlar, tasvir ettikleri olayların bizzat görgü şahitleri değildirler. İncil yazarları, Hz. İsa'dan sonra birkaç on yıl boyunca nesilden nesile aktarılan sözlü ve yazılı geleneği bir metin haline getiren kişilerdir. Bu nedenle asırlardır bu metinler üzerinde araştırma yapan çeşitli uzmanlar, İncil metinlerinin günümüzdeki haline gelmesinde çok çeşitli etkilerin rol oynadığına dikkat çekmişlerdir. Bir makalede bu etki şu şekilde açıklanmaktadır:

İşte sizler böylesiniz; (diyelim ki) hakkında bilginiz olan şeyde tartıştınız, ama hiç bilginiz olmayan bir konuda ne diye tartışıp-duruyorsunuz? Oysa Allah bilir, sizler bilmezsiniz.
(Al-I İmran Suresi, 66)
Hz. İsa'nın ilk elden orijinal hatıraları, (1) Hıristiyanların kendi dini önderlerini yüceltmek için onu evrensel nitelikli dinsel bir kimlik haline getirme çabalarıyla; (2) kaleme alındıkları dönemin putperest tanrı motifleriyle; (3) gentile (Yahudi olmayan) kökenli Hıristiyanların oluşturduğu ilk kilisenin, ayrıldığı merkezi Yahudiliğe karşı çıkmasıyla; (4) bizzat Hıristiyan toplumunun farklı akımları içinde ihtilaf çıkaran polemiklerle; (5) ve Hz. İsa'nın hayatında cereyan eden olayların Eski Ahit peygamberlerinin verdikleri sözlerin yerine getirilmesi ve böylece de, onun Eski Ahit peygamberliğinin tamamlayıcısı olarak sunulmasıyla, çeşitli şekillerde muhafaza edilmiş, ayıklanmış, geliştirilmiş, yüceltilmiş ve kısmen de tahrip edilmiştir... Ayrıca İnciller, hem Yahudilerin baskılarına, hem de Roma İmparatorluğu'nun zulümlerine karşı ayakta kalma mücadelesi veren ilk kilise tarafından kaleme alındığı için ve içinde bulundukları durumdan dolayı, içerikleri bizzat Hz. İsa'nın kendisi ve yaptıkları olmayıp; ilk kilisenin, muhalifleri ile mücadelesi bağlamında Hz. İsa'nın sözlerine ve yaptıklarına getirdiği yorumdur. Bu gerçekten hareketle, İncillerin sunduğu bilgilerin Hz. İsa'nın biyografisini yazmak için oldukça yetersiz olduğu görülür. İşte bundan dolayıdır ki, Hz. İsa'nın konumunu ve statüsünü incelerken dört İncil'in yorumlanmasında, imanları, fikirleri, kanaatleri, önyargıları ve tartışmaları, hem İncillerde hem de Yeni Ahit'in diğer kitaplarında yansımasını bulan ilk Hıristiyan toplumlarının mevcut hayatlarını dikkate almak zorundayız... Yine Hz. İsa'nın konumunu incelerken şunu da unutmamalıyız ki, temel kaynak olan İnciller, Hz. İsa'dan 40-60 yıl sonra, onun hayatında cereyan eden orijinal olaylardan oldukça farklı bir ortamda, yine onun ana dili olan Aramice değil, Yunanca olarak kaleme alınmıştır... Kısacası İnciller Hz. İsa'nın söylediklerine ve yaptıklarına bizzat tanık olan Hz. İsa'nın kendi havarileri tarafından değil de, daha sonraki dönemde Hıristiyan olmuş kişiler tarafından, zamanla ortaya çıkan yeni durumlara uygun olarak derlenen kitaplardır. Yani İnciller, Hz. İsa'nın sözleri ve yaptıkları ile ilgili ilk el rivayetlere değil, ikinci hatta üçüncü el rivayetlere dayanmaktadır.28
Yazıda dikkat çekilen bu tarihi gerçekler son derece önemlidir. İncil metinlerini kıyaslama yaparak inceleyen bağımsız araştırmacılar da aynı noktaya dikkat çekmektedirler: Dört İncil birbirinden oldukça farklıdır.
Dört İncil arasındaki farklılıklar
Matta, Markos, Luka ve Yuhanna sırasıyla yer alan dört İncil, ortak kabule göre MS 65 ila 100 yılları arasında yazılmıştır. (Bazı araştırmacılar, MS 75-115 gibi daha geç tarihler de verirler.29) Bunun anlamı ise, bu kitapların en erkeninin Hz. İsa'nın Allah Katı'na alınışından 30 yıl kadar sonra kaleme alındığıdır.
Az önce de belirttiğimiz gibi, araştırmacılar bu kadar geç bir tarihte kaleme alınan kitapların Hz. İsa'nın hayatını ve tebliğini tam olarak yansıtabileceğine inanmamaktadırlar. Üzerinde durdukları husus ise, İncil yazarlarının Hz. İsa'yı olduğu gibi değil, kendi zihinlerinde hayal ettikleri gibi tasvir etmiş olmaları ihtimalidir.
Dört İncil'in ilk üçü -yani Matta, Markos ve Luka- birbirlerine büyük ölçüde paraleldir. Bu nedenle Hıristiyan geleneğinde "Sinoptik İnciller" olarak tanımlanırlar. (Sinoptik, "aynı gözden" demektir ve üç İncil'in ortak bakış açısını ifade eder). Bunların arasında tarihsel olarak en erken yazılanı, Yeni Ahit'te ikinci sıraya konmuş olmasına rağmen, Markos'un İncili'dir. Matta ve Luka'nın kendi İncilleri'ni yazarken Markos'u kaynak olarak kullandıkları, ancak bazı eklemeler yaptıkları kabul edilmektedir.
Dördüncü İncil olan Yuhanna ise, Sinoptiklerden çok kesin çizgilerle ayrılır. Yuhanna'da anlatılan bazı olaylar Sinoptiklerde yer almaz ya da bunun tersi söz konusudur. Dahası, Yuhanna'nın anlattığı bir olay, Sinoptiklerde tamamen farklı bir biçimde anlatılabilmektedir. Sinoptikler de zaman zaman birbirleriyle çelişmektedirler.
Yeni Ahit araştırmacıları dört İncil'in birbirlerinden farklı konuların üzerinde durduklarına, yazan kişilerin üsluplarının metinlere yansıdığına ve dört İncil'in kendi içlerinde birçok tarihi çelişkiler barındırdığına işaret ederek, İncillerdeki her pasajın doğrudan Hz. İsa'nın sözü olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığını vurgularlar. Bu iddiaya göre Matta, Markos, Luka ve Yuhanna tarafından yazılan 4 farklı İncil, farklı amaçlarla ve farklı topluluklara yönelik yazılmıştır. Hıristiyan araştırmacılar İncil metinlerini üsluplarına göre şu şekilde tanımlamaktadırlar:
Matta; Yahudilere yönelik yazılmıştır ve bu nedenle de genelde Hz. İsa'dan "İbrahim ve Davut oğlu Kral Mesih" şeklinde bahsetmektedir.
Markos; Yunanlılara yönelik yazılmıştır ve bu nedenle de genelde güç, iktidar ve hizmet üzerinde durur. Hz. İsa'dan "Büyük İşler Yapan Tanrı'nın Kulu" şeklinde bahsedilir.
Luka; Bunların dışında kalanlara yönelik yazılmıştır. Bu nedenle de Hz. İsa'nın üstün ahlakı ve insani yönleri üzerinde durulmuştur. Hz. İsa'dan "İnsanların dostu olan Adem'in oğlu" şeklinde bahsedilir.

İncil'de, Kuran ayetlerinde olduğu gibi, Hz. İsa'nın birçok mucizesi haber verilmektedir. Bunlardan biri de Hz. İsa'nın körleri iyileştirmesidir. Nicolas Poussin, (1594-1665), Louvre Müzesi, Paris.
Yuhanna; Diğer 3 kitaptan çok daha sonra yazılmıştır. Bu dönem içinde oluşan tepkileri ve soru işaretlerini cevaplamak amacıyla yazılmıştır. Bu nedenle de Hz. İsa'nın mucizevi yönlerinin üzerinde durmuştur. "Allah'ın oğlu" (Allah'ı tenzih ederiz) şeklindeki ifadeler daha ziyade bu kitapta yer alır. Hz. İsa'dan "Göklerden gelen" şeklinde bahsedilmektedir.30
Tarihsel olarak İncillerin en erkeni Markos, en geçi ise Yuhanna'dır ve aralarında büyük farklar vardır. Eğer Markos'un ve Yuhanna'nın anlatımları tarihsel bir kayıt olarak kabul edilirse, bu farklılıklar kolaylıkla açıklanabilir. Çünkü ortada aynı olayın iki farklı insan tarafından yazılmış iki ayrı tasviri vardır. Bu tasvirlerin biri olaydan 40-45 yıl, diğeri ise 60-65 yıl kadar sonra yazılmıştır.
İnciller arasındaki farklılıklar karşısında bazı Hıristiyanlar "ufak tefek farklılıklara rağmen sonuçta aynı olay anlatılıyor" gibi açıklamalarda bulunurlar. Ama önemli olan da zaten bu farklılıklardır. Çünkü bu farklılıklar, Yeni Ahit'in yazarlarının yazdıkları metinleri normal, insani yollarla yazdıklarını ortaya koymaktadır: Hz. İsa hakkında sözlü bazı anlatımlar duymuşlar, sonra da kendi kültürlerinin, inançlarının, bilgilerinin ya da önyargılarının etkisiyle İncilleri yazmışlardır. Dolayısıyla bu metinler "insani"dirler, "İlahi" değildirler. Bu nedenle de bunları "içinde hak bölümler olması muhtemel tarihsel kaynaklar" olarak kabul etmek gerekir.
Hıristiyan inanışına göre, İncil metinleri farklı insanlar tarafından kaleme alınmışlardır, ama bu insanlar "Tanrı'nın esinlemesi" ile yazmışlardır. Buna göre, Yeni Ahit'te yer alan metinlerin hepsinin her satırının doğru olduğu kabul edilmektedir. Ancak İnciller arasındaki çelişkiler, bunu imkansız kılmakta ve bu kitapların bütünüyle vahye dayalı olduklarını reddetmektedir. Aynı olayın farklı şekillerde anlatılması ise, bu anlatımın insan hafızasının, zihninin, önyargı ve beklentilerinin ürünü olduğunu göstermektedir.
Hıristiyan kaynaklarına baktığınızda, Yeni Ahit'in dört İncili'ndeki bu farklı anlatımın "birbirlerini tamamlayan parçalar" olarak yorumlanmaya çalışıldığını görürsünüz. Bu mantığa göre, her İncil "Hz. İsa'nın farklı bir yönünün" görülmesini sağlamaktadır. Oysa bu yanlıştır. Ortada dört farklı metin ve dört farklı anlatım vardır, çünkü bu metinleri yazan kişilerin Hz. İsa hakkındaki düşünceleri farklıdır. Günümüz Kitab-ı Mukaddes araştırmacılarına göre, Hz. İsa hakkındaki gerçek bilgileri, hatta Hz. İsa'ya verilmiş olan gerçek İncil'i birer kaynak olarak kullanmışlar, ancak bu vahyi kendi inançlarına göre yorumlamış, yeniden şekillendirmiş ya da ilavelerle genişletmişlerdir. Bu araştırmacıların arasında önemli bir yere sahip olan John Dominic Crossan, Richard G. Watts ile birlikte yazdığı, Who is Jesus? Answers to Your Questions About the Historical Jesus (Hz. İsa Kimdir? Tarihi İsa Hakkındaki Sorularınıza Cevaplar) isimli eserinde, İncil metinleri arasındaki farklılıklar hakkında şu yorumu yapar:
Aslında problemin temelinde dört İncil'e sahip olmamız yatıyor. Çünkü birkaç farklı versiyon içindeki belli meselleri veya özdeyişleri veya hikayeleri okuduğumuzda aralarındaki uyuşmazlıkları kaçıramayız. İlk başta, şunu söylemek üzere aklımız çeliniyor; 'Şahitler aynı şeyleri farklı şekillerde hatırlıyorlar.' Ancak çok açıktır ki, Matta ve Luka İncillerini yazdıklarında önlerinde Markos İncili'nin (Yeni Ahit İncillerinin ilk olanı) kopyaları duruyordu. Yani, Hz. İsa hakkındaki hikayeler konusunda Matta ve Luka bağımsız kaynaklar değillerdir, ancak Markos'un versiyonlarıdır. Ayrıca bu demek oluyor ki versiyonlar bireysel İncil yazarlarının dini görüşlerini (teolojilerini) yansıtmaktadır. Bir başka deyişle, her bir İncil biyografiden ziyade Hz. İsa'nın kasıtlı birer yorumudur... Matta, Markos, Luka ve Yuhanna arasındaki tüm farklılıklar ile diğer mevcut pek çok İncil ile (Q İncili, Aziz Thomas İncili...) birlikte belirgin bir problemimiz var. Her bir İncil Hz. İsa'yı anlamanın özel bir yoludur. Acaba tarihi gerçeklere ne kadar yakınlar?31
Alıntıda da belirtildiği gibi, bir başka önemli gerçek, dört İncil'in, aslında daha fazla sayıdaki İncil kopyalarının içinden seçilmiş kitaplar olmasıdır. Thomas İncili, Meryem İncili, Petrus İncili, Yakup ve Thomas'ın Çocukluk İncilleri, Yakub'un gizli İncili, Eagerton İncili, Oxyrhynchus İncili gibi bu farklı İnciller, Hz. İsa hakkında farklı bilgiler ve yorumlar içermektedir. Araştırmacılar, tüm bu İncillerin aslında tek bir orijinal -ama kayıp- metinden geldiğini düşünmektedirler. Buna, Almanca'daki "quelle" (kaynak) sözcüğünden esinlenerek "Q İncili" denmektedir. İlk Hıristiyan toplumu ve İncil'i ilk kez derleyenler Hz. İsa'nın sözlerini biraraya getirirlerken içinde bulundukları duruma, siyasi baskılara ve mevcut koşullara göre yeni yorumlamalar yapmış, çeşitli eksiltme ve eklemelerle gerçek mesajdan uzaklaşmışlardır. Bugün İncil üzerine araştırma yapan tarihçiler bu konuda hemfikirdirler. Paula Fredericksen Yeni Ahit yazılarının kaleme alındığı dönemi şu şekilde özetler:
Yeni Ahit yazılarının yazıldığı dönem, sözlü anlatımdan yazılı anlatıma; Aramice'den Yunanca'ya, zamanın sonundan zamanın ortasına; Yahudilerden Yahudi-olmayanlara; Celile'den Yahuda'ya ve oradan da İmparatorluğa geçişlerin yaşandığı bir dönemdi.32
İncil metinlerinin oluşumu hakkında çok fazla araştırma yapılmış ve çok çeşitli kitaplar yazılmıştır. Bu araştırmacıların çok büyük bir bölümü ise yukarıda belirttiğimiz fikirlere katılmaktadırlar. Yani İncil metinlerinin kim tarafından yazıldığının belli olmadığını, bu metinlerin Hz. İsa'nın doğrudan sözleri olup olmadığı konusunda kesin bir kanaate sahip olunamayacağını, İncil yazarlarının Hz. İsa ile çağdaş olmadıklarını söylerler. Örneğin Princeton Üniversitesi İlahiyat bölümünden Elaine Pagels, "Matta, Markos, Luka ve Yuhanna olarak adlandırdığımız İncilleri kimin yazdığı hakkında hemen hemen hiçbir bilgiye sahip değiliz."33 der. Who Wrote the Gospels? (İncilleri Kim Yazdı?) kitabının yazarı Randel Mc Craw Helms, "Markos'un Hz. İsa'nın görgü tanığı olan hiç kimseyi tanımadığını"34 söyler.

Artık vay hallerine; Kitabı kendi elleriyle yazıp, sonra az bir değer karşılığında satmak için "Bu Allah Katındandır" diyenlere. Artık vay, elleriyle yazdıklarından dolayı onlara; vay kazanmakta olduklarına.
(Bakara Suresi, 79)
U.S. News & World Report dergisinde, 10 Aralık 1990 tarihinde Jeffery L. Sheler imzalı "Who Wrote the Bible?" (İncil'i Kim Yazdı?) başlıklı bir araştırma dosyası yayınlanmıştır. Birçok Kitab-ı Mukaddes araştırmacısıyla görüşen Sheler'e göre, "Uzmanlar Kitab-ı Mukaddes'in tamamen insan emeğinin ürünü olduğu, yazarlarının kimliğinin ebedi olarak kaybedildiği ve çalışmalarının yüzyıllardır tercüme ve düzeltmelerle silindiği sonucuna varmışlardır."35 Sheler'in İncil'in yazımıyla ilgili yorumları şu şekildedir:
Günümüzde İncilleri aslında Matta, Markos, Luka, Yuhanna'nın yazdığına inanan çok az sayıda Kitab-ı Mukaddes uzmanı bulunmaktadır -liberal şüphecilerden tutucu Evanjeliklere kadar. Metinlerin yazarları hiçbir yerde kendilerinin kimliklerini vermemektedirler ya da açıkça Hz. İsa'yı tanıdıklarını ya da onunla yolculuk ettiklerini iddia etmemektedirler... Bazı uzmanlar Hz. İsa'nın ölümünden sonraki 100 yıl içinde çok sayıda değişiklik meydana geldiğini, bu yüzden hiç kimsenin İncillerin doğruluğu ya da güvenilirliğinden- özellikle de yazarların Hz. İsa'nın kendisine dayandırdıkları sözlerin- kesin olarak emin olunamayacağını ifade etmektedirler.36
Sheler, yazısında birçok teoloğun görüşlerine yer verir. Örneğin Weston İlahiyat Fakültesinden Jerome Neyrey, "Üzerinde durulması gereken ana konu, İncilleri kimin yazdığını bizim gerçekte bilemediğimizdir."37 der. 8 Nisan 1996 tarihli Time dergisinde de bu konu geniş yer alır. Dergiye görüşlerini açıklayan The Gospel Truth (İncil Gerçeği) kitabının yazarı David Van Biema şunları ifade eder:
Çoğu uzmanın doğruluğunu kesin olarak kabul ettikleri şey, İncillerin; havarilerin değil, onların adı bilinmeyen taraftarlarının (ya da onların taraftarlarının taraftarlarının) ürettikleri metinler olduğudur. Her biri Hz. İsa'nın hayatıyla ilgili farklı bir tablo sunmuşlardı. En erkeni Hz. İsa'nın çarmıha [gerildiğinin iddia edildiği tarihten] yaklaşık 40 yıl sonra yazılmıştır.38

Birçok Kitab-ı Mukaddes araştırmacısı, Dördüncü İncil'in yazarı olarak kabul edilen Yuhanna'nın, diğer 3 İncil yazarından çok daha farklı ve üçleme inancına sözde destek sağlayan bir üslup kullandığını kabul etmektedir.
Prof. E. P. Sanders, neden İncillerin orijinal hallerinden uzaklaştığını düşündüğünü şu şekilde özetler:
- İlk Hıristiyanlar Hz. İsa'nın yaşamının hikayesini yazmış değillerdi, onlar daha ziyade bunu kullanmışlardı ve bu yüzden şahsi bölümler korunmuş oldu -yani onun sözleri ve kahramanlıkları hakkındaki kısa pasajlar korunmuş oldu. Bu bölümler daha sonra editörler ve yazarlar tarafından geliştirildi ve düzeltildi. Bu da demek oluyor ki, Hz. İsa'nın sözleri ve yaptıkları ile ilgili en yakın içerikten hiçbir zaman emin olamayız.
- Bazı materyaller revize edilmiş, bazıları da ilk Hıristiyanlar tarafından oluşturulmuştur.
- İnciller anonim olarak yazılmışlardır.39
Dördüncü İncil
Hıristiyan inanışları üzerindeki Yunan etkisi ile ilgili araştırma yapan kişiler için dördüncü İncil çok önemli bir delildir. Akademisyenlerin çoğu, Yeni Ahit'te dördüncü sırada yer alan ve Hıristiyanlarca "Yuhanna İncili" olarak anılan kitabı sadece "Dördüncü İncil" olarak tanımlamayı tercih ederler. Çünkü bu İncil'in havari Yuhanna tarafından yazıldığı iddiası çoğu araştırmacı tarafından kabul edilmemektedir.
Dördüncü İncil'in yazarının, Hz. İsa'nın kimliği hakkındaki yorumları çok farklıdır, üslubu çok farklıdır, aktardığı sözler ya da olaylar farklıdır. Sinoptiklere göre çok daha felsefi, çok daha sembolik, çok daha mistiktir. Yeni Ahit'teki çelişkilerin çoğu da, aslında Sinoptiklerle Dördüncü İncil arasındaki çelişkilerdir. Prof. E. P. Sanders da The Historical Figure of Jesus (Hz. İsa'nın Tarihi Portresi) isimli eserinde Sinoptik İnciller ve Yuhanna İncili arasındaki farklılıklar üzerinde durur. Sanders Hz. İsa'nın hayatından bazı önemli olayları örnek vererek, bu olayların Sinoptik İnciller ile Yuhanna İncili'nde birbirinden çok daha farklı şekillerde anlatıldığına dikkat çeker. Sanders, "ikisinden birini kabul etmek zorundayız" der, ve cümlesini şöyle tamamlar:
"...Ancak bir başka olasılığın da üzerinde durmalıyız: belki de yazarların hiçbiri neyin ne zaman yer alacağını bilmiyordu. Ellerinde büyük olasılıkla birkaç karışık bilgi vardı ve onlar da bu bilgiler üzerine inanılır hikayeler oluşturdular. Bu hikayelere de kendileri yeni eklemeler yaptılar."40
Maurice Casey, The Origins and Development of New Testament Christology, (Yeni Ahit Kristolojisinin Kökenleri ve Gelişimi) isimli önemli çalışmasında şu yorumlarda bulunur:
Yuhanna'da Hz. İsa'nın, Tanrı'nın Oğlu ifadesini 23 kez kullandığı görülmektedir. Markos'da bu sayı sadece birdir. Eğer Hz. İsa bu terimi Yuhanna'nın söylediği kadar sık kullanmış olsaydı, derin iman sahibi olan Hıristiyanlar da Sinoptik İncillerde bu ifadeyi birçok kez kullanırlardı... Oysa Sinoptiklerde bu yönde deliller bulunmamaktadır. Eğer "oğul" ifadesi Hz. İsa'nın kendi kudsiyetini ifade etmek için kullandığı en temel ifade olsaydı, havariler bu terimi çok fazla kullanırlardı, bu sözler Luka'ya yoğun bir şekilde aktarılırdı ve Luka da hepsini kağıda dökerdi.41
Casey, Yuhanna İncili'nde bulunan ve üçleme inancının temelini oluşturan bazı ifadelerin, neden Sinoptik İncillerde olmadığını incelemektedir. Vardığı sonuç ise şudur: Eğer Hz. İsa'nın "Allah'ın oğlu" olduğu iddiası ve ona dayanan üçleme inancı gerçekten Hıristiyanlığın temeli olsaydı, Hz. İsa'nın sözlerinde, tebliğinde bu konu hakkında çok fazla delil bulunması gerekirdi. Oysa Sinoptik İncillerde üçleme inancının temellerini bulmak mümkün değildir. Buna karşın "insanoğlu" deyimi gerek Sinoptik İncillerde gerekse Yuhanna'da o kadar fazla kullanılmaktadır ki, bundan Hz. İsa'nın bu ifadeyi kullanmış olabileceği anlaşılmaktadır. (En doğrusunu Allah bilir) "Allah'ın oğlu" ifadesinin Hz. İsa tarafından kullanılmadığını ifade eden İncil araştırmacıları, "insanoğlu" ifadesi için tam tersini düşünürler.

İşte Meryem oğlu İsa; hakkında kuşkuya düştükleri "Hak Söz". Allah'ın çocuk edinmesi olacak şey değil. O yücedir. Bir işin olmasına karar verirse, ancak ona: "Ol" der, o da hemen oluverir.
(Meryem Suresi, 34-35)
Yuhanna İncili'nin bir diğer dikkat çekici yönü, Yunan felsefesiyle olan ilişkisidir. İncil araştırmacısı James Still, "The Gospel of John and the Hellenization of Jesus" (Yuhanna İncili ve İsa'nın Yunanlaştırılması) adlı önemli makalesinde bu konuda şunları söyler:
Yuhanna İncili ikinci yüzyılın başlarında Yunanlı Hıristiyanlar için yazıldı. Bu yeni inananlar, daha eğitimli ve daha zengin kişilerdi. Şehirlerinde yaşayan diaspora Yahudilerini küçümsüyorlar, buna karşılık Roma yönetiminden itibar görüyorlardı. Bu nedenle Yuhanna'nın yazarı, Sinoptik İncillerde yer alan ve Hz. İsa'yı Yahudilerin Mesihi olarak tanıtan pasajları çıkardı� İnsan-üstü bir İsa figürü ortaya çıkardı. Önceki Sinoptik İnciller Hz. İsa'nın Yahudilerin Mesihi, Hz. Davud'un soyundan gelen ve İsrail'i kurtaracak kişi olduğunu vurgulamışlardı. Yuhanna'nın yazarı ise Yunanlı Hıristiyanları memnun etmeyen tüm bu Yahudi kavramlarını yok etti, Hz. İsa'nın Filistin ve Hz. Davud soyu ile ilgili olan bağlantılarını sildi.42
James Still'in diğer yorumları şu şekildedir:
Bugün bilinen Hz. İsa'yı ortaya çıkarmış olan Yunan felsefesinin etkisini Yuhanna'da çok açık biçimde görürüz. Tam anlamıyla Yunanlaştırılmış ve Tanrı'ya eşit gibi gösterilmiş bir Hz. İsa portresidir bu. Yuhanna'nın karmaşık ve mistik üslubunun tek bir amacı vardır; Hz. İsa'nın Tanrı'nın kendisi olduğu mesajını verebilmek.43 (Allah'ı tenzih ederiz)
Sinoptik İncillerde Hz. İsa'ya ilahlık atfeden pasajlar son derece az ve tartışmaya açıktır. Ancak Still'in söylediği gibi bu yanlış inanış Yuhanna'da tüm metne belirgin bir biçimde hakimdir. James Still aynı makalesinde, 4. İncil'de Hz. İsa'yı sözde ilahlaştırmak için yapılan düzenlemelerden şöyle söz eder:
Burada (Yuhanna İncili'nde) Hz. İsa'nın doğumu yoktur, bize "herşeyin başlangıcında" Hz. İsa'nın Tanrı ile birlikte var olduğu anlatılır. Çünkü bu İncil'in yazarı, Hz. İsa'nın doğumundan söz etmenin, bu doğum her ne kadar olağanüstü bir doğum olsa bile, ezelden beridir var olan Oğul Tanrı kavramıyla uyuşmayacağı kanaatindedir. Hz. İsa'nın Markos İncili'nde gördüğümüz insani zaaf ve ihtiyaçları Yuhanna'da kesinlikle yer almaz... Çünkü Yuhanna'nın yazıldığı dönem olan birinci yüzyıl sonunda, Hz. İsa hakkındaki anlatımlar onu bir Yunan tanrısı haline getirmiş durumdadır.44 (Allah'ı tenzih ederiz.)
Baba-Oğul ifadelerinin İncil metinlerinde kullanılışı
Bu iki ifadenin İncil metinlerinde kullanılışını incelemeden önce, bu bölümde söz konusu batıl inanışı ifade etmek için kullanacağımız "üçleme inancını savunan kişilere ait her türlü saygıya uygun düşmeyen tanımdan" sonsuz güç ve kudret sahibi olan Rabbimiz'i tenzih ettiğimizi belirtiriz.
Dört İncil'in en erkeni olan Markos İncili'ne bakıldığında, "Baba ve oğul" kavramlarının çok zayıf bir vurgu ile kullanıldıklarını görürüz. Markos'un metninde, Allah'ı ifade etmek için sadece dört kez "Baba" kelimesi kullanılır. Bunların da üçü Hz. İsa tarafından değil, diğer Yahudiler tarafından telaffuz edilir. Bu nedenle Markos İncili'nden yola çıkarak üçlemeye sözde destek bulunması mümkün değildir. Dahası, yine Markos'ta Hz. İsa kendisinin ilahlaştırılmasına yol açabilecek en küçük bir ifadeye bile karşı çıkar:
İsa yola çıkarken, biri koşarak yanına geldi. Önünde diz çöküp Ona, "İyi öğretmenim, sonsuz yaşama kavuşmak için ne yapmalıyım?" diye sordu. İsa ona, "Bana neden iyi diyorsun?" dedi, "İyi olan tek biri var, O da Tanrı'dır. (Markos, 10/17-18)
Markos'tan 10-15 yıl sonra yazılan Matta'da bu sayı belirgin bir biçimde yükselir: Bu İncil'de Allah için kullanılan (Allah'ı tenzih ederiz) "Baba" ifadesi tam 50 kez geçmektedir. Bunların 28'i Yahudilere yönelik olarak kullanılır; yani "Babanız'a dua edin", "Baba'nızı sevin" gibi genel ifadelerdir. Kalan 22 tane ise Hz. İsa'nın ağzından "Babam" şeklinde kullanılır. Bu kavrama yapılan vurgu çok dikkat çekici biçimde yükselmiştir.
Matta ile aynı dönemde yazıldığı kabul edilen Luka'da da yine buna yakın bir vurgu vardır. Bu İncil'de "Baba" kelimesi 18 kez kullanılır. Bunların 12'si Hz. İsa'nın kendisiyle ilgilidir: Hz. İsa'nın "Baba" diye başlayan duaları ya da "Babam" diye başlayan sözleridir.
Dördüncü İncil'de ise Hz. İsa'yı sözde ilahlaştırıcı anlamda "Allah'ın oğlu" sayan inanç, çok açık ve net bir biçimde ifade edilmektedir. Yuhanna'da Allah'ı tanımlamak için tam 122 kez "Baba" ifadesi kullanılmaktadır ve bunların üçü hariç hepsi Hz. İsa'ya aittir. Öte yandan Hz. İsa için 17 kez "oğul" sıfatı kullanılır. Dahası dört kez de Hz. İsa için özellikle "Tanrı'nın biricik oğlu" denir. (Allah'ı tenzih ederiz.)
İncillerin yazılış tarihleri Hz. İsa'nın Allah Katı'na alınışından uzaklaştıkça, onu Allah'a "Baba" diye hitap eden birisi olarak gösterme eğilimi de artmaktadır. Bir başka deyişle, Hz. İsa'nın sözde "Allah'ın oğlu" olduğu şeklindeki inanç, her yeni yazılan İncil'de biraz daha fazla zemin bulmuştur. Yuhanna'da ise bu eğilim çok daha da güç kazanır. Bu, zaman içinde giderek artan bir dejenerasyonun göstergesidir. Yüce Rabbimiz'i tüm bu benzetmelerden tenzih ederiz.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Siz, siz olun Yehova Şahitlerini evinizden, ailenizden ve hatta tanıdıklarınızdan ırak tutun.

Türk insanı üzerine bilinen ya da bilinmeyen birçok oyunlar oynanıyor.  Dünyanın neresinde olursa olsun Müslüman  Türk insani yoğun bir kı...