12 Aralık 2011 Pazartesi

TANRININ OĞULLARI / SONS OF GOD

TANRININ OĞULLARI / SONS OF GOD MÜSLÜMANLARA İLAHİ VARLIKLAR GEÇİŞTİRMESİYLE SUNULAN TANRININ OĞULLARI İNANCI

Eyüp............1:6 Bir gün İLAHİ VARLIKLAR RABbin HUZURUNA ÇIKMAK için geldiklerinde, ŞEYTAN da ONLARLA GELDİ.
Job..............1:6 Now it fell upon a day, that the SONS OF GOD came to present themselves before the LORD, and SATAN came also among them.  OĞULLARI ve ŞEYTANLA yaptığı toplantıları BAŞKA TANRILARLADA yaptığı İLAN edilen TANRI İNANCI

Zebur……82:1 TANRI YERİNİ ALDI TANRISAL KURULDA, Yargısını açıklıyor İLAHLARIN ORTASINDA:
Zebur……82:2 ‹‹Ne zamana dek haksız karar verecek, Kötüleri kayıracaksınız? --iSela
Zebur……82:3 Zayıfın, öksüzün davasını savunun, Mazlumun, yoksulun hakkını arayın.
Zebur……82:4 Zayıfı, düşkünü kurtarın, Onları kötülerin elinden özgür kılın.››
Zebur……82:5 Bilmiyor, anlamıyorlar, Karanlıkta dolaşıyorlar. Yeryüzünün temelleri sarsılıyor.
Zebur……82:6 ‹‹ ‹SİZ İLAHLARSINIZ› DİYORUM, ‹YÜCELER YÜCESİNİN OĞULLARISINIZ HEPİNİZ
Zebur……82:7 Yine de İNSANLAR GİBİ ÖLECEKSİNİZ, Sıradan bir önder gibi düşeceksiniz!›› MÜSLÜMANLARA "oğlum, kulum, şimdi oğlum oldun" MUHABBETİ çerçevesinde SERVİS edilen "İLK OĞLUM" tanımıyla YETİNİLMEYİP; "İLK DOĞANIM" ibaresiyle TANRININ OĞULLARI saplantılarını PEKİŞTİRMELERİ

Mısırdan Çıkış...4:22 Sonra firavuna de ki, ‹RAB şöyle diyor: İSRAİL BENİM İLK OĞLUMDUR.
Exodus............4:22 And thou shalt say unto Pharaoh: Thus saith the LORD: ISRAEL is MY SON, MY FIRST BORN

Yukarıdaki örnek YAKUP değilde, Yakupoğulları bazında / Ülke bazında değerlendirilirse, Alın size bireysel OĞUL ilanı. Yakupoğullarından sonra başarısızlıkla biten İKİNCİ soy OLUŞTURMA gayretlerinin ürünü. "BİZ soy olarak, Mısırlı anneden, MISIR'da türemiş olanlarızın" Mısır'a Yakup ile sokulan insanların sayısının 70'le sınırlandırılmış olması (kutsal sayı kabülünün ötesinde) Mısır'a girenlerin sayılabilir, denetlenebilir boyutta olduğunu vurgulamak için olmalı.
(İçlerinde Babamız dedikleri İbrahim'de dahil hiçbir İBRANİNİN ve diğer SAMİ kökenli birilerinin bulunmadığını söylüyorlar. Kendileri -70 kişi türeyenler- dışında olanların kitaplarının ve Tanrılarının kapsam alanı dışında kaldıklarının ilanı için olmalı)


Soylarına ilk berekt kaynağı olatak seçtikleri, Mısır'lı anneden Mısır doğumlu Yusuf oğlu Efrayim. Yakup'un 2. oğul olmasına rağmen, kutsadığı Yusuf oğlu Efrayim. Yakup'un da İsrail Tanrısı olarak "benim oğlum" dediği Efrayim

Yeremya.........31:9 ...... Düz bir yolda yürüteceğim onları. Çünkü BEN İSRAİLİN BABASIYIM, EFRAİM de İLK OĞLUMDUR
Jeremiah.........31:9 ...... wherein they shall not stumble: for I AM A FATHER TO ISRAEL, and EPHRAIM is MY FIRSTBORN   BAŞLARKEN:

Tanrı kelimesi, Tevhid inancından uzakta gelişme sağlayan, "ALLAH", dışında kendilerine bir takım hayali olgular oluşturanların, KUTSAL olarak benimsediklerine verdikleri genel bir addır. Bu benimsemeler, taş-sopa, dağ-tepe olabileceği gibi, şeytani varlıklar, insanlar ve cinlerden edinilmiş "kutsal ilanlılarda" olabilir. Meleklerin onların ibadetine izin vermiyeceği, böyle bir şeyin imkansız olduğu Kur'an'ı Kerim'de bizlere bildiriliyor.

Melek sandıklarının da kesinlikle CİNLER olduğu, bu tür "ilahi varlıklar sanılanların" kesinlikle CİN olduğu, Kur'an'ı Kerim'de, BİZLERİ UYARMAK İÇİN bildiriliyor.Yanlış hayallere kapılmamız ve bilinmezlerin arkasına takılmamız için İKAZ EDİLİYORUZ.

ALLAH BU DURUMU BİZE ŞU AYETLE BİLDİRİYOR.
34 - SEBE.......... 40.Allah'ın, onları hep birden toplayacağı, sonra da meleklere, “Bunlar mı size ibadet ediyorlardı?” diyeceği günü bir hatırla!
34 - SEBE.......... 41.(Melekler) derler ki: “Seni eksikliklerden uzak tutarız. Onlar değil, sen bizim dostumuzsun. Hayır, onlar CİNLERE İBADET EDİYORLARDI . Onların çoğu CİNLERE İNANIYORDU.”

Bu nedenle yazı boyunca, Tanrı kelimesi onların anlayışını belirtmek için kullanılıyor. Pagan ve putpers dinlerde de, Tanrı kelimesi kullanılıyor. Asla ve asla Tanrı hitabının "ALEMLERİN RABBİ OLAN ALLAH'la" bir ilgisi yoktur. "ALLAH", sadece kendisine özel olan isimlerle anılır.

ALLAH BU DURUMU BİZE ŞU AYETLE BİLDİRİYOR.
19 - MERYEM.....65. (O), göklerin, yerin ve bunlar arasında bulunan şeylerin Rabbidir. O'na kulluk et ve O'na kullukta sabret. Hiç O'nun ADIYLA ANILAN birini biliyor musun?

Aynı durum Peygamberler ve Cebrail içinde geçerlidir. Onların ismini verdikleri, peygamberi olarak ilan ettikler isimler, tamamen kendi oluşturdukları hatta kendilerine yakıştırdıkları, inanç sistemlerine uygun buldukları hayali karekterler. Bu uygulama ile kitaplarında bu isimlerin geçiyor olması nedeniyle de isimlerinin önüne, "Hz." gibi unvanlar koyulmamıştır.

Konu bizim inancımızda olan, bizlerin bildiği Peygamberlerden bahsetmeye geldiğinde, Önlerine Hz. unvanı koyulmuştur. Hz. Muhammed, HZ. İsa, Hz.Musa, Hz. Meryem..gibi..

Onlar peygamber dediklerinin, karılarını satmış olmasını, kardeşleri ile evlenmesini, kızlarının babalarından çocuk edinmesini, hille yapmasını, put imal etmesini, Putlara tapmasını, peygambere torunun tecavüz etmesini, yalan söylemesini kabullenmişler ve bunları da kitaplarında hiç sakınca görmeden yayınlıyorlar.

Karısını satan, puta tapan peygamber dediklerinin içinde bulunduğu sözleri yazarken ve o ifadeleri yorumlarken, nasıl olurda; onun isminin önüne Hz.gibi unvanlar koyabilirim. Nasıl olurda o çirkin eylemleri Peygamberlerime yapıştırabilirim? Onların kitabındaki, İSA'nın "ben Tanrıyım/Rab'bım/Oğulum" dediği, ifadesinin önüne Hz.unvanını koyarak nasıl olurda onu, Hz.İsa ile özdeşleştirebilirim?

Onların Kutsal Ruh dedikleriyle Cebrail'in hiç alakası yoktur. Büyük ihtimalle kendilerine bağlı olan bir varlıktan bahsediyorlar. Hiç birşeyden haberi olmayan bir Kutdsal Ruh. (Ör: Papalık seçiminde herkeze başka isim verilmesi) Kutsamayla, ilahi kutsallık arasındaki farkı kavrayamayan, kutsal metin yazarları, ancak babasız doğum olsa olsa böyle olur demiş, yakıştırma damgalarını hemen vurmuşlar. Anlayamadıkları, kavrayamadıkları ilahi değerleri, algılayamadıkları "ALEMLERİN RABBİ OLAN ALLAH" İMANINI anlatamayacaklarını bildikleri için, bildikleri yoldan gitmişlerdir. Din öğretilerinin, o dönemde okudukları Eski Ahit kitaplarından aldıkları için, elbetteki açılımları da ona göre yapacaklardı.

(Eski Ahit'e bağlı olduklarını kendileri söylüyor. Hatta "İsa kitap getirmedi Eski Ahit'le tebliğlerini yaptı" diyorlar. Gerçi; "hayır okumadı" deseler bu gün aynı kapak altında tuttukları, "her harfi Tanrıdan olan kutsallarımız" dedikleri "İsrail Tanrısı Musa'ya verdi" dedikleri Eski Ahit kitaplarını inkar etmeleri gerekir. Gerçi kitaplarını alıp Yahve'yi devre dışı bıraktılar ama olsun. Onlarda Deccaliyet maharetleri -- yaldızlama, örtme -- üstadlık seviyesinde. Muhakkak İPLER çekilmeden UNLAR serilmiş hazır bekliyordur.)
Eski Ahit kitaplarının verdiği örneklerle, İSRAİL TANRISININ öğretileriyle, TANRI OĞULLARINA ALIŞIK olan beyinleri, İNANÇLARI, kalpleri, GÖĞÜSLERİNDE BESLEDİKLERİ, en kolay anlatımın TANRININ OĞLU DİYE GEÇİŞTİRMEKLE mümkün olacağını düşünerek, TANRININ OĞLU cevabıyla ANLATIMI bitirivermişlerdir.
Kutsal metin yazarları, TANRININ OĞULLARININ KABUL EDİLDİĞİ bir dine mensup oldukları yukarıdaki satırda bildirildi. Evet Eski Ahitin sahipleri biziz diyen YAHUDİLER'de, KUTSAL METİN YAZARLARI da İSA'ları da TANRININ OĞULLARI olmasını kabul etmiş bir kitaba ve o kitabın etrafında oluşturulmuş YAHUDİLİK dinine mensuptular. Çok Tanrı inançlarını gösterebilmek için, İNGİLİZCE AHİT kitaplarına bakmak yeterli. Müslüman ülkelerde üzerini örttükleri, yaldızladıkları, bu çok Tanrılı inancı ifade eden deyimler, kendi ülkelerinde yani ÇOK TANRI İNANÇLARININ hüküm sürdüğü yerlerde, Deccaliyet örneği göstererek değiştirdikleri / parlattıkları deyimleri olduğu gibi kullanmışlar. TANRININ OĞULLARI tanımını Türkiye'de basılan, dağıtılan ESKİ AHİT kitaplarında, Melekleri çağrıştıran "İLAHİ VARLIKLAR" (DIVINE ASSETS) tanımlamasıyla değiştirmişler. Tek Tanrılı din taklidi yapmak kolay değil. Bu örnekler her konuda her ifadede oldukca çok olmalı.

İngilizce BASKILI Eski Ahit kitabında TANRININ OĞULLARI
Genesis/Yaratılış..6:2 that the SONS OF GOD saw the daughters of men that they were fair; and they took them wives, whomsoever they chose
Yaratılış/Genesis..6:2 TANRININ OĞULLARI, insan kızlarının güzelliğini görünce beğendikleriyle evlendiler.....
Türkçe yazılmış Eski Ahit kitabında İLAHİ VARLIKLAR
Yaratılış...............6:2 İLAHİ VARLIKLAR, insan kızlarının güzelliğini görünce beğendikleriyle evlendiler.

İngilizce BASKILI  Eski Ahit kitabında TANRININ OĞULLARI
Genesis/Yaratılış...6:4 The NEPHILIM were in the earth in those days, and also after that, when the SONS OF GOD came in unto the daughters of men, and they bore children to them; the same were the mighty men that were of old, the men of renown.
Yaratılış/Genesis...6:4 TANRININ OĞULLARI insan kızlarıyla evlenip çocuk sahibi oldukları günlerde ve daha sonra yeryüzünde NEFİLLER vardı. Bunlar eski çağ kahramanları..
Türkçe BASKILI  Eski Ahit kitabında İLAHİ VARLIKLAR
Yaratılış................6:4 İLAHİ VARLIKLARIN insan kızlarıyla evlenip çocuk sahibi oldukları günlerde ve daha sonra yeryüzünde NEFİLLER vardı.......

İngilizce BASKILI  Eski Ahit kitabında TANRININ OĞULLARI
Job / Eyüp...........1:6 Now it fell upon a day, that the SONS OF GOD came to present themselves before the LORD, and SATAN came also among them.
Eyüp / Job...........1:6  Bir gün TANRININ OĞULLARI RABbin HUZURUNA ÇIKMAK için geldiklerinde, ŞEYTAN da ONLARLA GELDİ.
Türkçe BASKILI  Eski Ahit kitabında İLAHİ VARLIKLAR
Eyüp...................1:6 Bir gün İLAHİ VARLIKLAR RABbin HUZURUNA ÇIKMAK için geldiklerinde, ŞEYTAN da ONLARLA GELDİ.

Tanrı olarak edindiklerinin OĞULLARI olduğu gibi, hep birlikte ŞEYTANLA toplantılar yapıyorlar. Mutlaka Toplantı sonrası kokteyler düzenleyip eğlencelerde yapıyorlardır.

Mezburlar/Zebur...2:4 GÖKLERDE OTURAN RAB GÜLÜYOR, Onlarla EĞLENİYOR.

Bu tanılamaları yapan ifadeler çerçevesi içinde; Tanrı olarak işaret ettikleri ne olabilir? Eğlenen Tanrı, elbette OĞULLARINDAN  birine bile ilgi gösterilmesini kıskanır.

Tanrı olarak edindiklerinin bu toplantıları sadece OĞULLARI ve ŞEYTANLA yapmakla yetinmeyip BAŞKA TANRILARLADA TOPLANTILAR yaptığı, yine "her harfi Tanrıdan" dedikleri kitaplarında TANRI anlatımıyla yer alıyor.

Zebur……82:1 TANRI YERİNİ ALDI TANRISAL KURULDA, Yargısını açıklıyor İLAHLARIN ORTASINDA:
Zebur……82:2 ‹‹Ne zamana dek haksız karar verecek, Kötüleri kayıracaksınız? --iSela
Zebur……82:3 Zayıfın, öksüzün davasını savunun, Mazlumun, yoksulun hakkını arayın.
Zebur……82:4 Zayıfı, düşkünü kurtarın, Onları kötülerin elinden özgür kılın.››
Zebur……82:5 Bilmiyor, anlamıyorlar, Karanlıkta dolaşıyorlar. Yeryüzünün temelleri sarsılıyor.
Zebur……82:6 ‹‹ ‹SİZ İLAHLARSINIZ› DİYORUM, ‹YÜCELER YÜCESİNİN OĞULLARISINIZ HEPİNİZ
Zebur……82:7 Yine de İNSANLAR GİBİ ÖLECEKSİNİZ, Sıradan bir önder gibi düşeceksiniz!›› Cinlerle irtibatta olan İnsanları Tanrısallaştırdıklarına göre, CİN'leride Tanrısallaştırmış olmaları işin ilk etabı değil miydi?. Zaten Taptıklarıda onların arasından seçip İttifak kurdukları değil mi? Çok Tanrı inancıda, GÖKSEL EGEMENLİK savaşlarıda, "Yeryüzünde olan olayların hepsi Göklerde de oluyor" demeleride, CİNLERİN bir kısmını iyi-kötü Melek, bir kısmını aziz-evliya, bir kısmını ulular, bir kısmını iyi-kötü Ruhlar, bir kısmınıda TANRI ilan etmelerinden kaynaklanmıyor mu?

Açık açık her fırsatta ÇOK TANRIYICIYIZ" ilanları yapanların hangi AMENTULARINDA aynılık olabilir? Bizlerin TANRI anlayışı aşağıdaki "TABLODA olduğu gibidir" diyenlerin, Tanrı tariflerini aşağıdaki TABLOYA benzer yapanların, (tablolardaki canlandırmalarda kitaplarından kaynaklanan esinlenmeler sonucu olmalı) İLAHİ DİN olma olasılığı var mı da AMENTULARIMIZ BİRDİR çağrıları yapılabiliyor.

DİNLERİN DİYALOĞUNA MÜSLÜMANLARI çağıranların HİÇ Mİ? "ALLAH" korkusu yoktur. "AMENTÜLARIMIZ birdir" TELLALLİĞİNE soyunmuş olanlar hiç mi "ALLAH" korkusu duymazlar.

"Acaba" diyor insan; "Tevhid imanı yöneldikleri "ALLAH'ı", onların elleriyle yazdıkları (kitaplarındaki) ifadelerle  nitelendirmeleri /  mizansenlerinin içindeymiş gibi göstermeleri, onların Tanrı inancıyla Tevhid imanını eşitlemek istemeleri, yüreklerinin kabuk bağlamasından mı ileri geliyor?

Müslümanlık "İslam Arap HALKLARINDAN KAYNAKLANAN bir dindir." diyenlerle DİNLERİN DİYALOĞUNA davette bulunmaları, Müslümanları ateşe itmek  olduğu ortada değil mi?
Müslümanları tehlikeye karşı uyarmayıpta, gidilen yolu, kurulan ittifakları "İSEVİ-MÜSLÜMANLIK, ONLARDA ÇEVEŞEN OKUYOR, HÖŞGÖRÜ İKLİMİ, MEDENİYETLERİN BULUŞMASI, HEPİMİZ İBRAHİMİ DİNLERİZ" yaldızlarıyla ateş yolunu gizlemek ancak DECCALİYET tanımı ile açıklanmaz mı? SONS OG GOD TANRININ ÇOCUKLARI Yahudilik içinde köklü bir yer edinmiş olan TANRININ OĞULLARI inancı, Yahudi olan kutsal metin yazarı Luka tarafından da Hıristiyanlığa taşınmış.Luka; TANRI OĞLU kavramını, ADEM seceresi ile  daha Yeni Ahit'te  İSA anlatımına başlamadan aktarmış. Böylece, HIRİSTİYANLIĞIN ÇOK TANRILI DİN olmasının ilk adımını  atarak, çok tanrılı dinin oluşmasına temel teşkil etmiş. "Kökümüz Yahudilikten dolayı ÇOK TANRIYA alışık olduğuna göre, İSA'yla gelende mutlaka öyle olmalıdır" diye kitaplarını yazmış. (Luka İsa'yı araştırmaları sonucu kaleme aldığını kendisi söylüyor. "Titiz bir arastırmacıyım" diyor. "İSA dedi ki" demiyor.)

Adem'i de Tanrının oğlu / SON OF GOD olarak kabul edenler için İSA tanrının oğludur  / SON OF GOD demek çok kolay olmuş olmalı. İnançlarında var olan SONS OF GOD / Tanrının oğulları inanışları İSA ile TAPINMALARINA resmen girmiş.

Luka 3:38 Enoş oğlu, Şit oğlu, Âdem oğlu, TANRI OĞLUYDU.

English Standard Version (©2001)
Luke...3:38 the son of Enos, the son of Seth, the son of Adam, the SON OF GOD.
New American Standard Bible (©1995)
Luke...3:38 the son of Enosh, the son of Seth, the son of Adam, the SON OF GOD.
International Standard Version (©2008)
Luke...3:38 the son of Enos, the son of Seth, the son of Adam, the SON OF GOD.

İsa'ya Tanrı oğlu diyenler, ona sonradan Davut kutsal soyundan baba uydurma, secereler icad etme yoluna giderek İSA'larının BABASIZ DOĞAN Hz. İSA olmadığını her fırsatta ilan ediyorlar. Bu tür duyurularla Hz. İsa ile ilişkilerinin olmadığını,  zaten kendilerinin TEVHİD inancı taşımak gibi, tek ilahlı bir din olmak gibi niyetleri olmadığını defalarca ortaya koymuş oluyorlar.

Pavlus ve ekibinin asıl amacının, tek ilahlı dine  çağrılarda bulunan Hz. İsa'nın tebliğlerini bozmak, davetleriyle Tevhid inancına  açtığı yolu kapamak, atalarının örtmüş olduğu vahiylerin üzerinin tekrar açılmasını engellemek  olduğu anlaşılmıyor mu?

Müslüman mahallesinde Salyangoz satmayı bir kez kafaya koymuşlar. Ama ekmek içi protein deposu ama ekmek arası bol ketçaplı. Şifa niyetine ama şurup halinde ama draje halinde. ama Dinlerin diyaloğuyla ama Amentü birlik çağrılarıyla, ama İsevi müslümanlık ilanlarıyla ama program önü-arası-arkası geçirilen jeneriklerde. AYASOFYA ve HAÇ Daha da kötüsü, Yahudiler seçilmişliklerini büyük ihtimalle TANRININ OĞULLARI olmalarına bağlıyorlar. Neden derseniz? İngilizce metinlerde bu tür oğulluktan bahsedilmesinin yanısıra, kitaplarındaki tanımlamalardan da, Dünya üzerinde yapmaya çalıştıklarından da o sonuç çıkıyor.

Aşağıdaki örnekte olduğu gibi, "Hadi" diyorsunuz Onların dininde Oğul-Baba kavramı karışıyor OĞUL tanımlamalarıni içeren ifadeleri işlemekten kaçınıyorsunuz. Oğul kastı açık açık yapılmış olan ifadelerde bile "yok onda kasdedilen, biyolojik bağ olan bir oğulluk değildir, Baba oğul kavramları <işte şimdi ben senin baban, sende benim oğlum oldun, kıvamında söylenmiş takdir ve iltifat sözüdür> izahlarıyla kapatmaya getirebilirler diye örneklemeden kaçınıyorsunuz. Dedik ya, bahneleri hazır / yaldız fırçaları ellerinde / dolgu macunları yanlarında, unlar ipler gelmeden serilmiş halde bekliyor.

Zebur.......2:7 RABbin bildirisini ilan edeceğim: Bana, ‹‹Sen benim oğlumsun›› dedi, ‹‹Bugün ben sana baba oldum.

Ama bazı yerlerde oğlum yada ilk oğlum demekle yetinilmeyip, "DOĞAN OĞLUMDUR" tanımlamaları yapılıyor. Ülke olarak İsrail için bu DOĞMA tanımı, BENİM OĞLUM vurgulamasından hemen sonra kullanılıyor. Bu durumda İsrail'liler seçilmişliklerini Tanrısal yapılanma içinde değerlendiriyor, kendilerini TANRININ OĞULLARI konumunda görüyorlar demenin bir sakıncası olmamalı.

İsrail Tanrısının kendine ait gördüklerine türedikleri adresi bildirirken de, Efrayim için "İLK DOĞANIM" tanımı kullanılıyor. Oysa Mısır'da bulunan Yusuf'tan ilk doğanın yani Yusufun 1. çocuğunun MANAŞŞE, ikinci doğanın Efrayim olduğunu yine kendileri söylüyor. Her harfi Tanrıdan dedikleri, tüm kurtuluşlarıını içindeki Vaadlerine bağladıkları, Tapınmalarını tariflerine göre yaptıkları Kitapta / ESKİ AHİT'te öyle yazıyor. Bu durumda İLK BİRİNCİ çocuk MANAŞŞE Yusuf'tan, İKİNCİ İLK DOĞAN İsrail Tanrısından mı olmuş oluyor?

Yeremya.........31:9 ...... Düz bir yolda yürüteceğim onları. Çünkü BEN İSRAİLİN BABASIYIM, EFRAİM de İLK OĞLUMDUR
Jeremiah.........31:9 ...... wherein they shall not stumble: for I AM A FATHER TO ISRAEL, and EPHRAIM is MY FIRSTBORN

Yaratılış..........41:51 Yusuf İLK oğlunun adını MANAŞŞE koydu. ‹‹Tanrı bana bütün acılarımı ve babamın ailesini unutturdu›› dedi.
Yaratılış..........41:52 ‹‹Tanrı sıkıntı çektiğim ülkede beni verimli kıldı›› diyerek İKİNCİ oğlunun adını EFRAYİM koydu.

Tanrı olarak benimsediklerinin ağzından söyletilen, "oğlumdur, babayım" sözlerine alıştık ama İKİNCİ sırada doğmuş çocuğa, "BENİM İLK DOĞANIM'dır" demiş olması hiçte alışık olduğumuz bir ifade değil.

İkinci sırada aynı anadan aynı babadan doğupta yani İKİNCİ İLK DOĞAN olupta, İsrail Tanrısının "BENİM İLK DOĞANIM" demesi mutlaka derin manalar içermektedir.

Eğer ifade de kast edilen, alışkanlık yapmış baba, oğul kelimelerini kullanmak olsaydı; Türkçe Ahit versiyonunda kullandıkları manada, sadece BENİM İLK OĞLUM (my first son) tanımını kullanmaları yeterli olurdu. İLK OĞUL zaten İLK DOĞAN OĞUL anlamını içinde barındırır. "Çocuklarım" dersinde, diğer oğlan çocuklar arasındaki sıralamayı belirtmek içinde, "bu benim İLK DOĞAN OĞLUMDUR" diyebilirsin. Ama burada yapılansa tam tersi bir durum, İKİNCİ doğan çocuk İLK DOĞANIM diye takdim ediliyor.

Üstelik başka bir ifade de bu oğulluk ve "İLK DOĞANIM" ibaresini daha da fazla vurguluyorlar. Tükçesin de, Ahit tarzı alışkanlığı dedirten, (o tür düşünce intibaını bizlere edindirdikleri) " baba, oğul" sözcükleriyle durum geçiştirliken, İngilizce Eski Ahit versiyonunda durumun Türkçesinde gösterilenden çok farklı boyutta olduğu, adeta üzerine basıla basıla vurgulanıyor. İSRAİL BENİM OĞLUMDUR, (virgül) BENİM İLK DOĞANIMDIR

Mısırdan Çıkış...4:22 Sonra firavuna de ki, ‹RAB şöyle diyor: İSRAİL BENİM İLK OĞLUMDUR.
Exodus............4:22 And thou shalt say unto Pharaoh: Thus saith the LORD: ISRAEL is MY SON, MY FIRST BORN.

İngilizce ifadeyle Türkçe ifade arasında, çok büyük fark var. Saklanan tanımlama var. Türkçe ifade de, İsrail Tanrısı, "İSRAİL BENİM İLK OĞLUMDUR" derken, İngilizce ifade de adeta; "İSRAİL BENİM İLK DOĞAN OĞLUMDUR" diyor. Ortalıkta doğumla elde edilmiş bir OĞULLUK tanımı altında, bahşedilen bir TANRISALLIK YAKIŞTIRMASI var. Kendilerini Tanrısal ilan etmiş olup kendi aralarında bunu böylece kabul etmişler.

Türkçe ifadede benim İLK OĞLUM derken, İngilizcede benim "İSRAİL BENİM OĞLUMDUR, İLK DOĞANIMDIR " diyor.Neden DOĞUMLA gelen tanımı yapılmış olabilir. İsrail için BENİM OĞLUMDUR demekle yetinilmeyip, İLK DOĞANIMDIR" vurgulaması yapılıyor. Ayrıca bu ifadelerde ilk tanımlaması ile yapılan vurgulamalardan birden fazla TANRI OĞLUNUN var kabul edildiğini de aşikardır. Eski Ahit'te, NEFİLİLER'den bahsedilirken altına düştükleri açıklama zaten, TANRISAL ANLAMDA OĞULLUĞU DİN İNANÇLARI içinde kabul ettikleri, böyle bir görüşün mensup oldukları DİNİN ESASLARINI TEŞKİL ETTİĞİNİ doğrulamış oluyorlar.

Eyüp kitabında bahsedilen, TANRININ OĞULLARI KAVRAMINDAN farklı bir kabülün, yapıldığını, ilahi dedikleri varlıkların İNSANLARI hamile bırakabildiği çok sıradan bir şeymiş gibi din kitaplarının içinde yer alıyor. Tıpkı bir zamanlar Diyanet'in KUR'AN'I KERİM MEALİNİN içinde bir takım notlar unuttuğu (sayfa 380 devamı) gibi. Ayet sıralarını karıştırdığı gibi.



Medyatik olmuş birtakım MEDYUM lakaplı CİNCİLER kendilerinin CİNLERLE EVLİ olduklarını yıllarca bağıra bağıra söylediler. Evlilikle yetinmeyip çocukları olduğunu söyleyenlerde azımsanmayacak sayıdaydı.Cinlerle ilişki kurmayı bir halt sanan, bunu bir üstünlük olarak gören, ilahi mertebeler edinmiş edalarıya ortalıkta görünenler aslında Eski Ahit'te normal karşılanan meslekleri eda ettikleri gibi, Ahit'te kabul edilen evlilikleride gerçekleştirdiklerini ballandırarak anlatıyorlardı.

Ama hiç biri günahlarını almamak lazım, "çocuklarımız Tanrı çocuklarıdır" demedi. Hele hele yanına fiziki yapıda birilerini alıp "işte bunlar bizim HAREMİMİZDEKİ CİN HATUNLARDAN olan çocuklarımız" demediler (ah! imkanları olsa bilboardlara, göklere, yerlere resimlerini doldururlar)

Sadece, sanal ortamda yaşadıkları deneyimlerini tatlandırarak anlattılar. Cin çocuklarını da göstermeyeceklerinden lafta kalan sözlerle, FİYAT TARİFELERİNE zamlar yaptılar. (Onların yerinde ben olsam, senin çocukların diye gösterilen, kucağına tutuşturulan Cin çocuklarından DNA testi isterdim. Olurya babaları belki başka bir Cinlidir. Tufaya gelmemek lazım diyeceğim de, tufası-mufası kalmamış kalıbı teslim etmişler zaten, ortaçağ zihniyetli TEKNOLOJİK BÜYÜCÜLER)

Eski Ahit'te ise bu cinsel ilişkiler, sıradan normal bir şeymiş gibi karşılanmış olmalı. Hatta az gelmiş olmalı ki; doğum yapmalar fiziki boyutlarla ifade edilmiş. Hayali bir varlıkla cinsel temas sonucu ETİYLE KANIYLA CAPCANLI insanlar elde edildiğini kabul etmişler. Bu kabulleride "iyi saatlerde olsun" olarakta değerlendirmemişlerki, zihniyet torunlarına miras bırakmaktanda bir çekinti duymamışlar. "Adamını biliyor" derler ya! Varislerinin "bizimkilerde amma uçmuşlar" demeyeceğini, bu saçmalıkların arkasına sığınarak hala AMALEK avcılığı yapacaklarını tahmin etmiş olmalılar ki, kutsal kitaplarına "işte biz böyle inanıyorduk" diye işlemişler.

Yaratılış.......6:2 İLAHİ VARLIKLAR, İNSAN kızlarının güzelliğini görünce beğendikleriyle evlendiler.

İfadesinin altında; İlahi Varlıklarla ilgili şu açıklamayı yapmışlar. (Meleklerin onların inanışında; Günahkar olabildiğini, hata yaptığını, Tanrının onlara güvenmediğini, Şeytana tek laf bile edemediğini..vb..göz önünde bulundurmak lazım)
"İLAHİ VARLIKLAR": İbranice "TANRI OĞULLARI".....Bunların MELEK yada ŞİT soyundan gelen İNSANLAR olduğu sanılıyor.

Yaratılış.......6:4 İLAHİ VARLIKLARIN insan kızlarıyla evlenip çocuk sahibi oldukları günlerde ve daha sonra yeryüzünde NEFİLLER vardı. Bunlar eski çağ kahramanları, ünlü kişilerdi.

Bu maddenin altına da Nefiller'le ilgili şu açıklamayı yapmışlar.("NE FİLLER di" der gibi bir şey. Elbetteki kelime İbranice olduğundan, ya! DÜŞMÜŞLER yada DEVLER manasına geliyordur)
"NEFİLLER": İbranice sözcük " DÜŞMÜŞ KİŞİLER" anlamına gelir. Septuaginta (Eski Ahit'in Yetmişler konseyince yapılmış düzenlemesinin Yunanca çevirisine verilen isim).bunu ‹‹DEVLER›› diye çevirir. Burada ortaya çıkan soru şu neden ŞİT soyundan gelen insanlar olabilir deniliyor. Şit'in bir özelliği mi var? Neden Adem değil de, başka oğullar değil de? "Adem'in 3. oğlu" dedikleri ŞİT.

Neden illaki; "ŞİT'i İlahi varlıklarla cinsel ilişkiye girdi diyorlar? "İLAHİ VARLIKLAR" dedikleri, "TANRININ OĞULLARI "dedikleri VARLIKLARI neden illaki "ŞİT'e" bağlıyorlar? Neden başka biri yokmuş gibi "ŞİT SOYUNDAN geldiği SANILIYOR" diyorlar. İnsanların, duyu ötesi varlıklarla CİNSEL İLİŞKİYE GİRİP çocuk DOĞURTMA iddiası ancak PAGAN inançlarında olur.

Bu söylemi; kitaplarında barındıranların, TEK İLAH İNANCINDAN bahsedilebilir mi?
Bu söylemi; inançlarının, dinlerini parçası haline getirenlerin İLAHİ bir değerle ilişkisi olabilir mi?
Bu söylemi; kitaplarında tutanların, inançlarının esasları arasına katanların, HANGİ İŞLERLE MEŞGUL OLDUKLARI belli değil mi?
Bu söylemi; Dogma olarak kabul edenlerin DÜNYANIN BAŞINA ÖRDÜĞÜ ÇORAP meydanda değil mi?
Bu söylemi; kendilerine rehber edinenlerin görü ötemizdeki CİN denilen varlıklarla kol-kola hareket ettikleri aşikar değil mi?
Bu söylemi; KURTULUŞ VAADİNİN anahtarı olarak algılayanların, UMUTLARINI NELERE BAĞLADIKLARI anlaşılmıyor mu?
Bu söylemi; İnançlarının ana teması haline getirenlerin, "RAB" demekle NELERE seslenmiş olabileceği belli olmuyor mu?
Bu söylemi; kendilerine kabul edenlerin "İNANÇSIZLARA KARŞI kurduk" dedikleri İTTİFAKLARIN, kimlere karşı olduğu meydanda değil mi?

Bu söylemle; TANRI, TANRININ OĞLU, İLAHİ VARLIKLAR, dediklerinin CİN'ler olduğu açıkca ortada değil mi?
Bu söylemle; KİTAP VERDİ, ESİNLENDİRDİ, GÖRÜNTÜ VERDİ dedikleri varlıkların kimlikleri belli değil mi?
Bu söylemle; VAADLER ALDIKLARI, adresler ortada değil mi?

Ortaya çıkan durumda şu sorunun cevabının olması gerekir?
İnsanla CİNSEL İLİŞKİYE girdiği iddia edilen
İLAHİ VARLIKLAR,
ŞİT'in SOYUNDAN

NASIL MEYDANA GELMİŞ
olabilir?

O halde ŞİT SOYUNDAN olduğu söylenen İLAHİ VARLIKLAR, İLK DEFA nasıl meydana gelmiş olabilirler.
Şit soyundan gelen İLAHİ VARLIK dediklerini BİR İLKİ / BİR BAŞLANGICI olmalıI. KİM KİMİNLE YATTI da, İLAHİ VARLIKLAR meydana geldi. Durup dururken olmaz ki bu doğum. "Resme baktım hamile kaldım" ayaklarıyla da geçiştirlecek birşey değil. Hele hele! "Leylekler getirdi" hikayesiyle hiç mi hiç olmaz.
ŞİT soyundan türedilerse, BU İLK DOĞUM nasıl olduda, TANRI OĞULLARI oluştu.
Eğer yaratılmış denilerek için içinden çıkılacaksa o zaman neden ŞİT SOYUNDAN türemiş olabilirler deniliyor?

İLAHİ VARLIK dediklerinin GEN YAPISI nasıl oluştu.
Hayvanlarla İnsanlar ilişkiye girdiğinde bu durum yaşanmaz iken ŞİT SOYUNDAN gelenler bu işi nasıl başardı?
(Siz At yarışlarında Türübinlerden "hadi oğlum diye bağıranlara bakmayın. Hipodromda koşanlarla akrabalık bağları yok. Ahit yazarları gibi lafın gelişinden öyle diyorlar. Ama telefon çaldıranları varsa bu durumda eşler birbirlerini tufaya getiriyor demektir. Saç, kıl, tüy parfüm kontrolleri yapmak faydalı olur)

Daha ORTADA İLAHİ VARLIKLAR yok iken,
Daha henüz bir KADIN; İNSAN SPERMİ olmadan bir TANRI OĞLU DOĞURMAMIŞ iken
Daha birileri ona KUTSAL SOY YAZAMAMIŞ iken
Özetle: İLAHİ VARLIK henüz DOĞMAMIŞ iken, Nasıl oldu da bir sürü TANRI OĞULLARI oldu?
Ortada yaratılmış olan insanlar ve birde Hayvanlar var.
Birde "ben yarattım" diyen İsrail Tanrısı Yahve var.

Kromozom yapıları, genleri nasıl tuttuda, kim kiminle yattıda TANRININ OĞULLARI ortalığı doldurdu? Olurmu böyle saçma şey.Tanrının oğulları ZATEN VARDIDA öyle ortalıkta mı geziniyordu? Biri, bir kıza talip olduğunda O kız "ben zaten TANRININ OĞLUYLA evliyim mi diyordu? Kadın, İlahi varlıktan boşanıp başkasıyla evlendiğinde, Erkek, TANRI dediklerinin Annesiyle mi evlenmiş oluyordu?..vb..

Bu sayılanların hepsi, GÖK KRALİÇESİ denen, SEMİRAMİS ve Oğlu TANRI Marduk hikayesinde mevcut olan Pagan inançlarıyla şekillendirilmiş kabuller. Onlarda da Semiramis'in oğlu Babil Kralı Avil Marodak / Marduk bildiğimiz 2012 damgalı Tanrı Marduk olarak dinlerinin bir parçası halinde imiş. Aynı durum Hıristiyanlar tarafından TANRI OĞLU denilerek, MERYEM ve İSA motifli olarak işlenmiş.

Sananlar kim? Şit yerine başka bir yaratılmış olamaz mı? İllaki ŞİT niye? Niye Kayin'in kardeşi. Bu soruların bir cevabı olmalı.

Görünürde, ŞİT hikayesinin İlahi bir tarafı yok ki, ŞİT ismi inandırıcı olsun. Tamamen sallama, efsanelerden, farklı inançlardan alınmış. Kendi üzerlerine biçilmiş, kendilerine adepte edilmiş. Ester'e ulaşan bir yönlendirme inancına benziyor. İnanç zihniyetlerini ortaya koyan, ittifaklarını adresleyen ifadeler.

İlahi olabilmesinin ilk şartı, Tanrı olarak benimsediklerinin, "her harfi bendendir ben verdim" dediği kitaplarında yazanlardan haberdar olması lazım. Daha da ötesi biraz zaman kavramına, mefhumuna da sahip olması lazım. Hiç olmazsa tarih hatalarını onlarla / yüzlerle ölçülebilecek seviyesinde yapacak kadar, zamana malik olması lazım.

Tanrı olarak profilini çizdiklerinin olayların oluş sırasından vaktinden bi haberi yok ki. Hatta olan bir çok olaylardan da haberi yok. O'da kutsal metin yazarları gibi YARATILMIŞ bir ÖLÜMLÜ olamalı ki, neyin nezaman olduğunu bilmediği gibi, etrafında olup bitenden de haberi yok.

Zaman kavramı onun için, gece gündüz ve güneş hareketleriyle ölçülen ve belirlenen bir şey olmaktan çok uzak. Ancak VAKİT tanımlı zaman aralıkları hakkında bilgili ki, verdiği yıllar tıpkı kutsal metin yazarlarının yazdığı tarihler gibi tutmuyor. Şeytan ve varlık kontrolü, takviyesi altında olan falcıların, büyücülerin "vakit" tanımıyla (3-5 vakte kadar, "üç vakit mi desem..." gibi) zaman bildirmeleri bu nedenle olabilir.

Tıpkı saatle işi olmayan insaların "akşam vakti, güz vakti gibi" tanımları kullanması gibi. Eğer yazılanlar ilahi olsa, zaman sapması, zaman bilmeme olabilir mi? Gaybı bilme "OL" demek değil mi?
Gayp "OL"'dan oluşmuyor mu?
Zaman KAVRAMINI bilmeyen, ZAMANLA HİÇ ALAKASI OLMAYAN Tanrı diye işaret ettikleri, NELERİ DOĞRU SÖYLEMİŞ OLABİLİR Kİ?
ZAMANI BİLMEYEN, ZAMANA HAKİM OLAMAYAN "OL" DİYEBİLİR Mİ?
ZAMANA HAKİM OLMAYAN,
"OL" DİYEMEYEN, VAADLERDE BULUNABİLİR Mİ?
"OL" DENEMEYEN VAADLER, LAF OLMAKTAN ÖTEYE GEÇEBİLİR Mİ?
"OL" OLMAYAN VAAD OLABİLİR Mİ? "ALLAH", SANMAZ, "ALLAH", YANILMAZ , "ALLAH", UNUTMAZ ÇÜNKÜ; SÖYLEDİKLERİ "OL" KONUMUNDADIR. GAYP "OL" DAN OLUŞMUŞTUR. GAYP "OL" DENİLENDİR.

"O" BİRŞEY SÖYLEDİ Mİ, O ZATEN "OLANDIR."
ARTIK O SÖZÜN UNUTULMASI, SANILMASI, BİLİNMESİ yada BİLİNMEMESİ, OLMASI yada OLMAMASI, ZAMANIN DEĞİŞMESİ / TUTMAMASI yada ZAMANI İSABET ETTİRMESİ, İSİMİN DEĞİŞMİŞ OLMASI SÖZ KONUSU DEĞİLDİR. ÇÜNKÜ "OL" DENİLMİŞTİR. NE İÇİN "OL" DENİLDİYSE, O ZATEN OLANDIR.

ALEMLERİN RABBİ OLAN "ALLAH'IN, DİLEDİĞİ" ZATEN OLANDIR. İşte; "neden ŞİT sanılan oldu" sorusu arkasından, "zaman kavramı olmayanlar, ilahi nelere sahip oldularda bu saptamayı yaptılar" demiş ve ilave etmiştik. Ellerinde bulunanın, İLAHİ bir bağı yok ki, doğruluğundan söz edilebilsin" demiştik. İşte kaynaklarının / ellerindekinin İlahi'likle alakasının olmadığını gösteren, örneklerden sadece biri.

Tanrı olarak işaretlenen olgu, "Dünya'daki ilk insanı yarattım" dediğinde, Yahudi kabullerine göre bu tarih M.Ö. 3761. Hıristiyanların Ahit mecburiyetiyle kabullenmek zorunda oldukları tarih M.Ö.4164 yılı Yahudi kabulüyle Hırıstiyan ahit mecburiyetli kabulleri arasında tam 403 yıl var. (Yani birleşmeleri için nerdeyse 404'e ihtiyaçları var. ),


Her harfi Tanrıdan dedikleri kitaba göre, İsrail Tanrısı Yahve "BEN ADEM'İ M.Ö 3761 yılında YARATTIM" diyor ve devam ediyor Adem'in 130 yaşındayken Habil ve Kabilden sonra ŞİT adında bir çocuğu" oldu diyor. Bu söylenenlerin hepsini onların Tanrı diye benimsedikleri söylüyor.

Yaratılış.......5:3 Adem 130 yaşındayken kendi suretinde, kendisine benzer bir oğlu oldu. Ona ŞİT adını verdi.

ŞİT Yahudi kabullerine göre, M.Ö 3631 yılında dünyaya gelmiş. 912 yaşında yani 3631-912= 2719 yılında da ölmüş. Daha dün gibi bir tarihte ölmüş. Horus memleketi, "RA" diyarı, Osis ve İsiris topraklarında Firavunlar, Piramitlerini yaparken ŞİT olarak isimlendirdikleri, İNGİLİZCE ismiyle SETH yaşıyormuş.

Tanrı olarak işaret ettikleri,"ADEM'İ YARATTIM" dediğinde ülkemizden örnek vermek gerekirse, Urfa göbeklitepede İNSANLAR SOSYAL hayatın hüküm sürdüğü şehirlerde, yaşıyorlarmış.

Birtakım kendini bilmez, Ahit Adem'in oğlu olmayan Ademoğulları, Okulları, ibadethaneleri, yolları, kurumları olan şehri, İsrail Tanrısı Yahve'nin "Ademi yarattım" dediği tarihten 5.000 (en az BEŞ BİN) SENE önce haber vermeden kuruvermiş. Üstelik, hiçte utanmadan sıkılmadan, Ahit'te bildirilen Adem'e, İSRAİL TANRISI YAHVE'ye ayıp olur demeden yaşamların sürdürüyorlarmış.

İşte Adem'in (Ahit sözlerine göre) yaratılmasından 130 sene sonra Dünya'ya geldiği söylenen ŞİT / SETH gözünü açtığında, Babası Adem gibi, AKAD İMPARATORLUĞUNUN bir vatandaşı oluvermiş. Bahçeleri / Aden bahçeside hemen hemen oralarda oluyor. Dışarı çıkacak yaşa geldiğinde UR-URUK türü şehirlerle, MEZOPOTAMYA uygarlıklarıyla karşılaşmış. Devletler kurulmuş, uygarlıklar batmış.

Tekerlekte bulunmuş, metallerde işlenir olmuş. Ne yontulan neden cilalanan taşların hüküm sürdüğü devirler kalmış. Çömlekler yapılıp üzerleri motifleneli binlerce sene olmuş, Ateştede kebaplar boyunlarda takılar varmış. Gökleri delmesede evler SARAYLAR varmış..vb...

Ve aklı başına geldiğinde, Ahit'te "ilk insan olan baban" denilen, DOĞUM İNSANI ADEM'e sormuş "Baba, Ahit'e göre bunlar bizde türemiyecekler miydi? Oysa sen onlardan birinin çocuğu olmalısın. Bu nasıl iş? Hem sen "bunların ilk Atasıyım hepsi benden türedi" diyorsun, hem senden çok büyük insanlar var.

Bana "sen yeryüzünde doğan üçüncü çocuğumsun diyorsun ama Akad imparatorunun yüz binerce askeri var. Aynı durum Nuh tufanından kurtuldu denilen Sam, Yafet, Ham içinde geçerli. "Kurtulduk bizden başka hiç kimse kalmadı, tüm insanlık bizden türeyecek" dedikleri yıllarda Fİravunlar Piramitlerin de ONBİNERCE işçi çalıştrıp, ordularını alıp başka ülekelerin ordularıyla savaşmaya gidiyorlar.


Görüldüğü gibi SİT / seth ismini verenlerin KUTSAL dedikleri kaynak; daha başlangıcından itibaran zaman kavramını idrak edememiş, çevrede olup bitenden haberi olmayanlar tarafından kaleme alınmış, edinilen tarafından da "ben verdim" denilerek üstlenilmiş bir kaynak. İlahi hiç bir bağı olmayan, hiçbir İLAHİ esinti bulaşmamış olan bir kaynak.

Yarattığını bilmeyen TANRI OLUR MU? "Yarattım" dediğiyle, geçekten yaratılmış İLK YARATILAN HZ. ADEM arasında, onbinlerce / yüzbinlerce sene fark yiyen TANRI OLUR MU? O bildirimlerle başlayan kitap ilahi olabilir mi? Olsa olsa birilerinin ZİHNİYET KİTABI olabilir? Kutsal ilan edilmiş YOL HARİTALARINI gösteren EL KİTABI olabilir

Kaynakları İLAHİ olmayan, SAĞLAM olmayan, DOĞRU hiç olmayanların ŞİT / SETH ile işaret etmek istedikleri ne olabilir? "Öyle sanılıyor" dedikleri ne olabilir? Sandıkları şeyin, işaret ettikleri şeyin İLAHİ olmadığı kesin. İlahi olsaydı o kitapta yer almazdı. İlahi'liğe bu kadar önem verenler olsaydı, BİLDİKLERİ BU ve BUNUN gibi ÇELİŞKİLER nedeniyle KİTAPLARI terk eder, İMANINDAN mesul ( 1. vazifeleri KİTABI korumak olduğundan, İmanı korumak onların yetki ve görev alanları dışında kalıyor. Kendilerini takip edenler "denilenlere" inansınlar onlar için yeterli. İmani değerler onlara biraz fantezi gibi geliyor) oldukları TAKİPCİLERİNİ hemen uyarırlardı.

Kitapların, il veriliş tarihleri bile Mısır sürgününden sonrasına rastlıyor. İsrail Tanrısı, Moşe'ye kitabı Sina'da Mısırdan çıktıktan sonra veriyor ve ölümünden hemen öncede tamamlatmış oluyor. Moşe'nin, ölümünden sonraki sahneleri yazanlar, Yeşu veya 2. Moşe olarak isimlendirilen hayali / hayaliyle Yahudiliğe değer katan Esra, kitabın tamamını yazmadıysa kitabın veriliş izahatı böyle. Belirttikleri tarihte, "kutsal kitabımız öyle yazıyor" dedikleri tarihte, "Tanrı olarak kabul ettiğimiz öyle söyledi" dedikleri tarihte, ismini verdikleri, daha doğrusu sandırmak istedikleri, ŞİT (o tarihlerde) yaşamamış. İlahi emirlerle elçi olanların, Peygamberlerin isimleri arkasına sığınarak kendi zihniyetlerini gizledilerse, aynı şeyi ŞİT üzerinden de yapmışlar.

İsmini kullanarak kendilerininde, aynı yolda olduklarını zannettirmek istedikleri ŞİT Belki onların verdiği tarihten on binlerce sene önce yaşamış olabilir. Kur'an'ı Kerim'de Şit isminde bir peygamberin varlığından bahsedilmemektedir. Ama hepimiz tahmin ediyoruz ki / kabul ediyoruz ki; "ALLAH'ın" gönderdiği Peygamberler Kur'an'ı Kerim'de geçen isimlerle sınırlı olmayabilir. Ama o on binlerce sene yaşadı denilen / yaşamış olan / yaşadığına inanılan ŞİT, onların kast ettikleri ŞİT değil. Sandırmak istedikleri, Kutsallar arasına dahil ettikleri, İlahi bir kişilik kazandırmak istedikleri ŞİT / SETH soyu. Tıpkı AMALEK soyuna (kötü manada) yükledikleri karekter gibi. İlahi varlıklar statüsüne aldıkları SETH soyundan TÜREYEN TANRININ OĞULLARI. KİMLER OLABİLİR?

SETH eğer ilahi varlıklar statüsüne alınırsa, alındığı sandırılabilirse bu durumda ellerinde, bağıra bağıra kullanabilecekleri istenmedikleri kadar, ilahi damgalılar olacak. Şimdi yaptıkları gibi Semavi din olgusu / sınırları içinde kalma zorunluluklarıda kalkacak.

Neden SİT / SETH sorusunu yineleyip durduk? Mısırda aldıkları, üzerlerine yapıştırdıkları İNANÇLAR yüzünden o ismin ŞİT / SETH olma zorunluluğu vardı. Yıllardır, onların verileriyle DÖRTYÜZ OTUZ YIL yaşanılan bir MISIR kültür, inanç sistemi var? Eğer "hiç sapmadılar" deniliyorsa (onlara göre Samiri değil) Harun, onlara Buzağı yapma fikrine neden kapıldı? Onlar sapmamışlarsa birkaç gün içinde Tanrı inançlarını değiştirip buzağıya tapar hale geldiler.

Eğer sapmamışlarsa, yani bugünkü yapılanmalarının temelleri o zamanlarda atılmamışsa, İsrail Tanrısı dedikleri varlık, Harun'un yaptığı puttan sonra, Harun'u CEZALANDIRACAĞINA, NEDEN Harun ve Harun soyundan gelenleri BAŞ KAHİN olarak atadı?

Harun soyundan dışında sandığına dokunanı, bölmesine gireni yok eden neden bu müsamayı Harun'a gösterdi. Put yaptığı için başka Tanrılar icad ettiği için kendisne duyulan inancın azlığından dolayı onu hemen yok etmesi gerekmez miydi? Put yapma yüzünden, İsrail Tanrısının öfkesi dinsin diye, binlerce kişiyi öldüren ve "öldürdük diye de övünülen kitap, onların "her harfi Tanrıdan" dedikleri kitap değil mi?


Put yapıp taptıran ödül alıyor, putu belkide hiç görmemiş olanlar kılıçtan geçiriliyor. Bunda hiç mantıklı bir çıkarım var mı? Mantıklı tek çıkarım, Kendisi dışında yapılan, ikramları kıskanan ve aynı ritüelleri kendisi için yapılmasını isteyen bir Tanrı olarak benimsenen var. Kıskandığıyla benzer yapıda olan İsrail Tanrısı, sunum işini çok iyi yaptığını gördüğü Harun'u kendisine hizmet etmek için atıyor.

Pagan inançlarına göre tapınmanın kendisine yapılmasını isteyen İsrail Tanrısı, bu nedenle Harun'u kendisine ayırıp ceza vermedi çerçevesi içinde anlatıyorlar ki, bugün yaptıkları Tapınmalarının temelinin, İsrail Tanrı'sının onayı ile Harun tarafından atılmış olduğu iyice anlaşılsın.

Buradan anlaşılıyor ki, Mırsır da YETMİŞ kişiyle başlayıp, 1,5-2 milyona ulaşan Yakupoğulları, inanç sistemlerini Mısır Tanrılarından yana oldukca kaydırmışlar. İsrail'e dönüldüğünde egemen ve baskın gücün, Mısır göçmenleri olduğu göz önüne alındığında, Bugünkü inanç sistemlerinin bir ayağının nerelerden kaynaklanarak oluşturdukları da ortaya çıkıyor. Buhur, Tapınma çadırı gibi ritüeller Mısır Çıkışı / dönüşü bölümlerinde yer alıyor.

Bu durumda İsrail Tanrısı, sayıları neredeyse 1,5-2 milyon olan Yakup oğullarına,
Neden, Tapınma çadırı, tapınma ritüelleri tariflerini Mısır'dan çıktıktan sonra tarif etti.
Neden, Baş kahin olarak Harun soyunu Mısır'dan çıktıktan sonra tayin etti?
Neden, buhur sunu, yakmalık tütsü gibi hoşuna giden şeyleri Mısır'dan çıktıktan sonra sıraladı?
Neden, kitap verme gibi isteğe Mısır'dan çıktıktan sonra gerek gördü?

Oysa kitaplarına göre, İsrail Tanrısı onlarla birlikte Mısır'a GİTMİŞTİ. "Seninle MISIRA GELECEK, (VİRGÜL VAR) soyunu bu ülkeye geri getireceğim..." ("Sizinleyim" demiyor. "BENDE SİZİNLE GELECEĞİM" diyor."Ben Tanrıyım" diyenin "SİZİNLE GELİYORUM" demesi komik değil mi? Tanrı bir yere gitmez, O her yerde olamıyorsa o zaten TANRI değildir)
Yaratılış.......46:3 Tanrı, ‹‹Ben Tanrıyım, babanın Tanrısı›› dedi, ‹‹Mısıra gitmekten çekinme. Soyunu orada büyük bir ulus yapacağım.
Yaratılış.......46:4 Seninle birlikte MISIRA GELECEK, soyunu bu ülkeye geri getireceğim. Senin gözlerini Yusufun elleri kapayacak.››
Mısır'da onlarla olduğu sürece bu isteklerini bildirmedide, Mısırdan hemen çıkışta bu arzularını tek tek sıraladı. Yoksa Mısırda başka varlıkların etkisindeydi de (BAŞKA TANRI OĞULLARININ) onların, İsrail halkına verdikleri din öğretilerine ses çıkaramadı mı? Yoksa; kendiside orada diğer TANRI OĞULLARINDAN ders alıp pratik mi yapıyordu? Mısırdan çıkınca isteklerini kanun ve kural haline mi getiriverdi? Yoksa; Mısırdan çıktıktan çok sonraları, Mısır Tanrılarına yakınlık hissetmiş, Mısır inanç sistemiyle yoğrulmuş birileri, bu maceraları din kurallarını, ritüelleri yazıyım mı dedi? (ritüeller olmazsa, kurallar olmazsa RUHBAN SINIFI işsiz kalır. Nekadar anlaşılmazlık, nekadar detay, nekadar kural, nekadar merasim varsa RUHBAN SINIFININ geçerlilikleri, saygınlıkları, aranılırlıkları o derece fazla olur)

Yeşu kitabına bakıldığında o bölgeye, hatta VAADEDİLMİŞ bölgenin tamamına hangi vahşetlerle egemen olunduğu ayrıntılarıyla anlatılmaktadır. Zaten Eski Ahit kitabının Yeşu bölümüyle,1. Yahudi gelişim anlatımı bitirilip, Saul ve Davut'la kurulan İsrail devletinin anlatıldığı 2. etap başlatılmış. 3. etapla inanç sisteminin yine çok etkilendiği, hatta her şeyin elden geçirilip çeki düzen verildiği, (2. Musa dönemide denilebilecek hayali Yahudiliğe eş olan Ezra damgasını yemiş) Babil sürgün hazırlıklarını, Babil dönemini, Babil dönüşünü ve Yahudilik Manfestosunu anlatan kitaplar sıralamada yerini alıyor. Mısırdan etkilenmemiş olabilirler mi? Mümkün değil. Mısır'a Yetmiş kişiyle başladıkları ve 430 yıllık kaldıkları süre içinde, HORUS memleketinde onun öğretilerinden etkilenmemeleri mümkün mü? Hemde kendilerini Tanrı olarak gören, Tanrının yeryüzündeki oğulları olarak gören FİRAVUNLAR ülkesinde, Firavunların yönetiminde bunu yapmamaları mümkün mü? Ne kadar sağlam oldukları, Mısır'dan hemen çıkışında, Tapılacak TANRI istemelerinden belli değil mi?

Mısırdan Çıkış...32:1 Halk Musanın dağdan inmediğini, geciktiğini görünce, Harunun çevresine toplandı. Ona, ‹‹Kalk, bize ÖNCÜLÜK edecek BİR İLAH YAP›› dediler, ‹‹Bizi MISIRDAN ÇIKARAN ADAMA, Musaya ne oldu bilmiyoruz!››

Peygamber gelmiş,Onlar onu İLAH kabul edip yok olduğundad İLAH istiyorlar. Musa'da onlar için birden bire ADAM konumuna düşveriyor.Gönüllerinde beslediklerini dışlasınlar, söküp atsınlar diye; inanılmaz mucizelerle Mısır'dan çıkarılmışlar ama onlar hala tapılacak PUT peşindeler.

Sapma dereceleri, Tanrı inançlarının ne olduğu, Puta dönmelerinden, gözlerini önünde imal edilen PUTA tapmalarından belli değil mi? Mısır'da edindikleri İNANCIN ne olduğu. İnançlarını hangi tapınmaların üzerine oturttukları. Osis, İsiris, Horus inancının hüküm sürdüğü topraklarda, nelere kapılmış oldukları / olabilecekleri ortada değil mi? Mısır Tanrılarından etkilenmedi denmesine, gülmeyi bilmeyenler bile kahkahalarıyla eşlik ederler. (Şunlar güler demiyorum, Hayvan ismi anmıyorum hakaret olur diye)

"Mısır'da vezir oldu" dedikleri Yusuf'un ismi, hemen değiştirilmiş. İsimlerin değiştirildiğini bildirenler esasında daha birçok şeyinde KENDİLERİ TARAFINDAN değiştirildiğini haber vermiş oluyorlar. Artık anlatmış oldukları Yusuf, kendilerine ait olan Yusuf'tur. Her şeyiyle, kendilerine münasip kalıplar içine oturttukları Yusuf'u kaleme aldıklarını, uygun bir dille bildirmiş oluyorlar. Değiştirilen ismin ne olduğunu, değiştirilen ismin arkasında ne olduğu, yazının ilerleyen bölümünde ve Yusuf & Haman sayfasında işlenecek

Yaratılış..........41:45 Yusufun ADINI Safenat-Paneah KOYDU. On Kentinin KÂHİNİ Potiferanın kızı Asenatı da ona KARI OLARAK verdi. Yusuf ülkeyi boydan boya dolaştı.

Daha Mısır yaşamına 70 kişiyle başladıklarında, zaten MISIR DİNLERİYLE içi içe bir durum sergiliyorlar. Starları bile, Horus'lu, Osis'li, İsiris'li, Ra'lı..vb.. Bu düşünceye sevk eden ne? Elbette yine onlara ait kitaplarda geçen ifade, bu teze kaynaklık ediyor. Hem neden EFRAYİM benim BİRİNCİ DOĞANIM dediğinin de anlamı kendiliğinden ortaya çıkmış oluyor.

Hatırlayın! bu satırların yazılmasına sebep olan birkaç ifade vardı. O ifadeler de aynı zamanda yeni dinlerinin nasıl oluştuğunu ortaya koyan, Mısır'da yaşanılan değişikliğin temelini açıklayan anlatım vardı. 30 yaşında Mısır veziri olan Yusuf; 70 kişiyle girilen Mısır macerası başlamadan, Yusuf'u babası Yakup'la karşılaşmadan, kıtlık yılları başlamadan önce evlilik yapıyor.

(Mısır'a giren 70 kişi Yusuf ve iki oğluyla tamamlanıyor--esasında Altmış Dokuz oluyorlar ama onuda İsrail Tanrısının kafa karışıklığına verin.Sinirlenip öldürdüğü kişilerle, Yakup'u iki kez işlemesinde hata yapmış olmalı. İsrail Tanrısı, bir kişi hatayı sayma ve toplama işlemleri sırasında yapıyor, Luka ise "Her harfi Tanrıdan" denilen kitaptan / Eski Ahit'ten okuduğu, eski Tanrısının ifadesini, "her harfi Tanrıdan" dedikleri, yeni Tanrısı Oğul Tanrının özel meleklerinin yazdırdığı, Kutsal Ruh'un denetlediği Elçilerin işleri kitabına naklederken yapıyor. 70 kişi olan okuduğu sayıyı 75 yapıyor. Üstelik Yusuf ve oğulları hariç. Tanrıcılık oynamanın sonuçları. "Her yazdığımız Tanrı sözüdür, o halde biz Tanrıyız" diyenlerin, okuduklarını anlayamama durumu.
İşin İSRAİL yada OĞUL TANRI açısından en acı tarafı, bu yanlışlıkların hepsi, "HER HARFİ TANRIDAN'dır" damgasıyla, Tanrı verdi / onlar yazdırdı dedikleri kitaplara aktarılıyor. Yapılan tüm hatalar TANRILARI adına yapılmış oluyor. Tıpkı Put yapan peygamber olayında ortaya koydukları saçmalıklar gibi. O putu yapıyor ama putu görmeyenlerinde arasında bulunduğu binlerce kişi katlediliyor, Peygamberde BAŞ KAHİN oluyor.O dine mensup olanların da, "Put yapan Peygamberin bize öğrettikleri neler olabiliri" düşünmemesi de garip.).

Elçilerin İşleri....7:14 Yusuf haber yollayıp babası Yakup'u ve tüm akrabalarını, toplam
YETMİŞ BEŞ kişiyi çağırttı.
Yaratılış..............46:27 YUSUFUN Mısırda doğan İKİ OĞLUYLA BİRLİKTE Mısıra göçen Yakup ailesi toplam
YETMİŞ kişiydi
Mısırdan Çıkış..1:5 Yakupun soyundan gelenler toplam
YETMİŞ kişiydi. YUSUF zaten MISIRDAYDI
Yasa Kitabı.......10:22 Mısır'a giden atalarınız YETMİŞ kişiydi. Şimdiyse Tanrınız RAB sizi göklerdeki yıldızlar kadar çoğalttı.›› Yusuf'un evlendiği kadının babası, ON kentinin BAŞ KAHİNİ. Sözde Tek ilahlı dinin temsilcisi YUSUF, MISIR TANRILARINA hizmet eden, dinin yayılması için çabalar sarfeden PAGAN BAŞ KAHİNİNİN kızıyla evlenip PUTPERES ÖNDERLERDEN kayınpeder sahibi oluyor. Savundukları tek ilahlı din hakkında bile yeteri bilgisi olmadığı belli olan Yusuf, Mısır Tanrılarına Hizmet eden BAŞ KAHİN damadı oluyor. Yakup bile; İsrail Tanrısının, "ben BABANIN tanrısıyım" demesiyle konuştuğunun, İsrail Tanrısı olduğunu anlıyor. Daha henüz İsrail'İN Tanrısı olmamış olmalı ki; Yakup güreşte yendiği Tanrıyı tanıyamıyor. Bu durumda Yusuf, DİNLERİ konusunda ne kadar bilgili olabilir ki? Dinlerinin gerektirdiği inançlara ne kadar sahip olmuş olabilir ki?

Yaratılış.......46:2 O gece Tanrı bir görümde İsraile, ‹‹Yakup, Yakup!›› diye seslendi. Yakup, ‹‹Buradayım›› diye yanıtladı.
Yaratılış.......46:3 Tanrı, ‹‹Ben Tanrıyım, babanın Tanrısı›› dedi, ‹‹Mısıra gitmekten çekinme. Soyunu orada büyük bir ulus yapacağım.

Profilini çizdikleri Yusuf öyle, Tanrı korkusu taşıyan bir yapıda olmaktan ziyade, emrinde olduğu FİRAVUNUNA hizmette kusur etmeme çabası içinde. Halkın zor durumda bırakıp FİRAVUNU için, toprakları ele geçiren fırsatları değerlendiren, portföy yöneticisi tarzından çok öte işler yapıyor.Tefecilik, bankerlik, simsarlık, tahsilatcılık gibi ne kadar parayla ilgili kötü şey varsa, hepsini gurur duyarak yapıyor.

Takipcileride bu davranışların kendilerine "cuk" oturduğunu düşünmüş olamalılar ki, Yusuf adı altında yapılan HALKI KÖLELEŞTİRME operasyonunu, "her harfi Tanrıdan" kitaplarında olmasını yadırgamayıp, "Tanrı ne kadar doğru söylemiş" tarzı yaklaşımlarla, kendilerine soygun, işgal şablonları oluşturuyorlar.

Din kitabında vahiylere göre hareket etmesi beklenen / gereken Yusuf, ÜSDAT TEFECİ tavrıyla gelecek nesillere, MANİFESTO kıvamında, İLK DUAYEN olarak YAHUDİLİK dersleri veriyor.

Burada tanımlanan Gösterilen rüyayı saklayan, halkını tuzağa düşüren, aç bıraktığı halkın elinden tüm hayvanları ve Toprakları alıp hepsini Firavuna köle yapan Yusuf'un, ilahi adaletle, vicdanla, halkı doğru yola sevk etmekle, dürüstlüğü aşılamakla bir ilgisi var mı?

Rüya halkı soysunlar KÖLE yapsınlar diye mi gösterildi.Yusuf kurtarıcı rolü üstlensinde, Mısır halkı ve Saray nezdinde itibar görsün, sevilsin diye mi gösterildi. Rüya anahtarları, efendisine hizmet etsin diye mi verildi? Yoksa; halkın gözünde kabul görsün DİN önderi olarak sözleride dinlenir olsun, iman halkın ve Sarayın içine zerk olsun diye mi verildi?

Dinimizin Peygamberi dedikleri Yusuf tarafından Firavunu, ilahi anlamda makbul biri olarak görmek, Mısır Tanrılarının içlerine ne kadar çok işlediğini göstermiyor mu? Burada anlatılan Mısır'da olanlar mı? Yoksa bir Yahudi'nin nasıl olması gerektiği mi? İyi bir YAHUDİ ZİHNİYETİ nasıl olunur mu? İyi bir YAHUDİ TARZI nasıl olmalı mı? Ester bölümünde ki, YAHUDİ SİYASİ MANİFESTOSUNUN TİCARİ VERSİYONU gibi.

(Burada bahsedilenYAHUDİLİK ırktan ziyade, bel kemiğini Yahudilerin -ırk ve inanç olarak- oluşturduğu ama çoğunluğu başka dinlere mensup olan bir zihniyet.
İsraillilerin anma Irkları; Yahudi,
İsraillilerin anma Dinleri; Yahudi,
İsraillilerin anma ticari davranışları; Yahudi,
İsraillilerin anma Vaad ediilmiş topraklar için davranışları da; Yahudilik adına, olunca, anlatımlarda da Yahudi aşağıya Yahudi yukarıya anlamlar çıkıyor.
Elbette zihniyet babaları Yahudiler ve onların ataları. Yahudilerin, Tanrı adı kullanarak Eski Ahit'i meydana getirmiş olmaları, Yeni Ahitcilerin de, O KİTAPLARI KUTSALLARI olarak kabul etmeleri, zaten yeterince Yahudilik zihniyetine sahip olmaları için yetipte artmıştır bile.
Örneğin:
Her biri; Tanrı sözü diye Yahudilerin VAAD TOPRAKLARI için çalışmıyor mu?
Her biri; Eski Ahit kehaneti diye, "Tanrı öyle istedi" diye Yahudilerin arzuladığı Argemeddon'a ortam hazırlamıyor mu?
Her biri; Yahve için "İSRAİL'
İN TANRISI" demekle, Yahudilerin "ayrı, müstakil tanrılarının" var olduğunu vurgulamakla yetinmeyip, ona şükretmiyor mu?
Bizden birileri de; "Bugünkü diye başladığı söze, İsrail Tanrısının verdiği kitaplara uyanlar CENNETLİKTİR demekle, YAHUDİLERİ canı gönülden desteklemiş olmuyor mu?
Bizden birileri de; "Yahudi ADL örgütünün ısmarlamasıyla, Hoşgörü konulu kitaplar yazarak YAHUDİLİK zihniyetinin Müslümanlar arasında yayılmasına aracılık etmiş olmuyor mu?
Bizden birileri de; KUR'AN'I KERİM" mealinden, Eski Ahit'lerine yönlendirmeler yapmakla, onarın kitaplarına İlahilik izlenimi vermekle YAHUDİLİK zihniyetini normalleştirmiş olmuyor mu?
Bizden birileri de; Ametülarımız aynı çağrıları yaparak, Yahudi zihniyetine tabi olnmasını tavsiye etmiş olmuyor mu?
Bizden birileri de; Dolaylı da olsa, "Eski Ahit bizim kutsalımızdır" diyenlerin liderine yazdığı mektupta; "onlar için RAB'in ne manaya geldiğini bile bile, mektubu" RAB'bin aciz kulu" diye imzaladığında YAHUDİLİK zihniyetine bizler açığız / buyrun gelin biz hazırız demiş olmuyor mu?..vb...


"BUGÜNKÜ" İLE KASTEDİLEN CENNETLİKLER KİMLER?....."BUGÜNKÜ CENNETLİKLER" SAYFASINA BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ.



HIRİSTİYANLARA GÖRE "RAB ve KUL NE DEMEK?" "RABBİMİZ" DENİLDİĞİN DE NE ANLARLAR? AYRINTILARI İÇİN BU BAĞLANTIYI KULLANABİLİRSİNİZ



FETHULLAH GÜLEN'İN PAPA'YA SUNDUĞU MEKTUBUN TAM METNİNE ve HABERİNE; "PAPA'YA MEKTUP" SAYFASINA BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ



F. GÜLEN'İN PAPA'YA YAZDIĞI MEKTUPTAKİ "YANLIŞ ANLAŞILAN MÜSLÜMANLAR" KONUSUNUN İŞLENDİĞİ SAYFAYA BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ



SUAT YILDIRIM'IN "ESKİ ve YENİ AHİT YÖNLENDİRMELİ KUR'AN MEALİ" İLE İLGİLİ ÖRNEKLİ YAZIYA BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ.

Görüldüğü gibi Yahudilik kavramı, daha doğrusu o zihniyet Yahudi diniyle, ırkıyla alakalı değil. Yüzyıllardır Dünya'da bir davranış zihniyeti temsil eden / tarif eden bir tanım haline gelmiş durumda. Museviliğin, Musevilik tanımının, yada sadece din olaral Yahudiliği uygulayanların, bu zihniyeti paylaşmayan İsraillilerin, Yazı boyunca bahsedilen YAHUDİ kavramıyla bir alakası yok. Onlarda bizler gibi ibadet eden, iyileri ve kötüleri içinde barındıran topluluklar.

Yahudiliğin candan destekcileri Protestanlar. Kutsal kitaplarını bile Yahudilerin kabul ettiği biçimde düzenleyen Protestanlar Eski Ahit kurallarına normal bir Hıristiyandan daha fazla bağlı oldukları için doğal olarakta en büyük destek onlardan geliyor. Yahudileri seçilmiş üstün ırk olarak gören, Püritenler olarakta nitelendirilen Protestanlar, Yahudileri tam manasıyla destekliyorlar. ABD'nin kuruluş felsefesinin mimarları olan PÜRİTENLER, yoruma gerek bırakmayacak kadar açık bir şekilde, DÜNYADA yaptıklarından Yahudileri candan ve tüm varlıklarıyla desteklediklerini görüntüler eşliğinde sergiliyorlar.

Hıristiyanlığın Yahudi mezhebi olarak nitelendirilen, İngiliz kökenli Püritenler Hırıstiyanlığın Yahudi mezhebi olarak anılıyor. ABD kuruluşunda Yahudilerin oynadığı rol ortada. Parlarının üzerindeki işarelerden belli olmuyormu, Protestanların Yahudilik zihniyetini nasıl paylaştıkları.Hıristyanlığın, Yahudi mezhebi denilebilecek kadar, Eski Ahit'e ve Yahudilik zihniyet esaslarına bağlı olan Protestanlar Yahudilerin tüm hareketlerini destekliyor ve katılımda bulunuyor)



Halkının elindeki malları, zorla gasp edip ele geçiren ve HALKINI zorla KÖLELİĞE İTEN PEYGAMBER olur mu? Gaspcı, simsar, entrika ve komplolar düzenleyen, durumdan çıkar sağlayan, doğru yola, dürüstlüğe davet etmek için gönderildiği halkını uyarmayanı, kendisine elçi olarak seçmiş olan, ancak kendileri gibi zihniyete sahip olan, kendinden başka hiçbir şeyin önemini kabul etmeyen İTTİFAK KURDUKLARI bir varlık olabilir.

Tüm halkını Köleleştirirken bu eylemi tek başına yapmadığına göre; gasbı, işgali, kötülüğü..vs.. normal olarak algılayan bir grup oluşturdu. Yani iyiliği yayıp kötülüğü men etmekle görevli olan Yusuf, kötülüğün her türlüsünü ülkenin her tarafına yaymış. Ve kötülük iman ve insanlık dışı yapılanmayı / piramitleşmeyi (kule ile kast edilen) yaparken hep üzerinde din kıyafetini giymiş. Tanrı elçisi gibi sıfatlarla, Yakupoğullarının kutsallığıyla işleri götürmüş bir Yusuf profili çizilmiş.

Hiç böyle bir profile sahip olan Yusuf; "ALEMLERİN RABBİ OLAN ALLAH" tarafından ELÇİ olarak seçilmiş, övgülerine mahsar olmuş, Peygamber olarak gönderilmiş, vahiyler verilmiş Hz. YUSUF olabilir mi? Asla ve Asla olamaz. İsmi üzerinden, çıkarları doğrultusunda prim yapan insanların, attıkları çamurlarla oluşturdukları kendilerine ait Yusuf olabilir

Kur'an'ı Kerim'de Hz. Yusuf'un bolluk zamanı biriktirdiği / biriktirdiği ürünleri dağıtarak halkının sevgilisi durumuna geldiği anlatılıken, Ahit kitaplarında tüccar, tefeci, komplocu, durum istirmarcısı, vicdansız, simsar, karaborsacı, efendisine hizmet eden, kendiside oldukca nemalanan, makam mevki sahibi olmuş Haman yapısında bir YUSUF tiplemesi işleniyor.

Kur'an'ı Kerim'de Yusuf'un arkasından halk "bir daha onun gibisi gelmez" diye yas tutarken, Ahit kitabında, arkasından "ÖLDÜ" diye yas tutacak, özgür irade sahibi kimse bırakmayan, "halkın tümünü KÖLE yaptım" diye övünen YUSUF'un, "KÖLELİK MODELİ" bugünkü zihniyet uygulayıcılarına, TANRI İZİNLİ ALT YAPI OLUŞTURMA mesajları veriyor. Din maskesi kullanarak yapılan komplolarla Piramitini oluşturmuş. Böylece kendinden sonra gelen tüm kuşaklara hangi konuda olursa olsun Piramit yapmayı öğretmiş. Konunu üstadı olarak kitaplarında yer almış (Cemaatlerin, Titan gibi saadet zincirlerinin, Envey gibi ticari kuruluşlarının "ÜÇLEME" zincirinin örneğini oluşturmuş olmalı. Kim ne olduğunu anlamadan, birbirlerini taşıyan ve taşıttıran küçük üçgenlerle ÜÇ BOYUTLU PİRAMİTLER teşkil edebilmenin fikir babalığı yapmış. Mısır içinde böylelikle herşeyi çok kolay bir şekilde kontro eder hale gelmiş. Sadece 1-3 kişiye verilen direktif, 1-3 kişiden alınan rapor ve KÖLE yapılan TÜM MISIR HALKI)

Haksızlığı yasal hale getiren, TİCARET olarak algılatan Yusuf, ateşi yakıp Tanrıya erişmek için inşaa ettiği KULEYİ bitirmek üzere olduğunu zannetmiş olmalı ki, yaptığı işlerde Tanrı adı pek anmaz, Tanrıdan çekinmez olmuş. Tanrıdan hiç görüntüde almamış. Ahit kitabında anlatılanlara göre, Yahudiliğin temellerini atan Yusuf esasında bir anlamda MISIR'ın HAMAN'I olmuş.Yada HAMAN'ın yaptıklarını Yusuf adı altında, iyi bir Yahudilik dersi olarak anlatıvermişler.

Hatırlayın Samirinin yaptığı PUT'u da, Samirinin Buzağısını'da, Peygamberleri Harun'a maletmişlerdi.Yok olmayan putperes yanlarını, göğüslerinde hep var olan buzağılarını Peygamberimiz dedikleri Harun İSMİNİ KULLANARAK duyurmuşlardı. Peygamberleri Harun, GÖNÜLLERİNDE yaşattıklarına, GÖNLÜNDE YAŞATTIĞINI şekillendirerek sunmamış mıydı?

Efendisinin" hadi ateşi yak" emriyle yapımına başladığı ama Tamamına erdiremediği Tanrı'ya erişme umutlarının, Tanrıyı oynama hayallerinin, kısaca TANRILAŞMA ARZULARININ temellerini atmış. Hani biri evlenince bekar olanlara "darısı başına" denir ya! KULEYİ tamamlamakta, TEKAMÜLE erdirmekte bugünkü zihniyet torunlarına kalmış. Hiç bir zaman "darısı olamayanların başına" temennilerinde bulunamayacakları sanıları için, nesillerdir çabalıyorlar. (sürekli uzayan don lastiği üzerindeki miklro-organizmanın hedefe koşması gibi. Koşuya başladığında lastiğin bitmesine bir karış varken, durumu değerlendirdiğinde gördü ki, daha hedefe varmasına 1 metre var)

Ahit maddelerindeki anlatımlara bakarsanız, Ester bölümündeki gibi bir MANİFESTO ilanı var. Yahudiliğin ekonomik/ finansal sistem anlayışını yansıtan, bir menifesto yayını var. Ester bölümündeki gibi gizli mesajlar, gizli tanımlamalar eşliğinde Yahudilik olgusunun, davranış şeklinin tarifi var.Dünyayı köye çevirip "AĞA / DEREBEY" yetkisiyle,3-5 esasa bağlanmış ana kurallara göre yönetmek istiyorlar. TEK DÜNYA DEVLETİNİ bu anlayış içinde uygulamaya almak istiyorlar. Kömün birim yönetimli, eyalet sistemli, konsil (Ahit esaslı konsey) yönetimli, tek patronlu / Firavunlu / İmparatorlu Altın Ahit esaslı (Altın çağda Altın Ahit olur herhalde. Yüce Pir'leriyle yapacakları antlaşmanın ismi, "En Son Ahit" olacak değil ya! ) HALKI KÖLELEŞTİRİLMİŞ, TEK DÜNYA DEVLETİ. Yitshak ve Oğulları……………...http://www.sevivon.com/index.php?mid=838

Büyük Tanah yorumcularından Raşi, peygamber Ovadıa’dan alıntı yaparak onların YENİDEN BİRLEŞECEKLERİNİ açıklar, günlerin sonunda. Yaakov MANEVİ gücü temsil ederek Esav’a büyük FİZİKSEL güce diyor ki: “ Ben sana izin veriyorum, önden git ve İNSANLIK TARİHİNE FİZİKSEL olarak HAKİM OL. Fakat günlerin sonunda, ASLAN KUZUYLA birlikte yaşadığında, biz biraraya geliriz. O zaman YAHUDİLER EN ÜSTTE OLACAK.”

(Not: Yaakov /Yakup ve Esav İbrahim oğlu, İshak'ın oğulları. Yakup İsrailoğullarının atası. Abisi Esav ise, soyundan İsmail oğullarıyla evlenerek Amalek üretenlerin ve bölge insanlarının atası) DİKKAT EDİN YAHUDİ'NİN AYAKLARI, HIRİSTİYANIN OMUZLARINA YÜK VERMEYECEK BİÇİMDE HAVADA . KİMSEYE İHTİYACI KALMAMIŞ, TANRIYA ULAŞMIŞ SANKİ TEKAMÜL ÜÇGENİNİN KOPUK PARÇASI KONUMUNDA. TANRISALLAŞMIŞ, EGEMEN DİN

Yahudi'nin, ayakları Hıristiyanın omuzlarına yük vermeyecek biçimde havada .Hıristiya'nın hiçbir şekilde ibadetine engel olmuyor. Müslüman'a ise tüm yükü, yüklenmiş ve başını kaldırıp ne olup bittiğini görmesi ve anlaması imkansız. Çünkü doğrulabilecek konumda değil.

Hıristiyan değerlere,(önündeki kitaba göre; İsevi-Müslüman adı altında belli süre protest ve ortodoks olarak) İmani olmayan inançlara secde etmiş olarak kalacak. Kendisinin iman ettiği, kitap değiştirilmiş, yerine başka kitaplar koyulmuş. O ise hala kendisinin, doğru bir secde yaptığının inancında. Efendisinin seçimi olan yolda, efendisine bağlı olarak, efendilerinin öğretilerinden kaynaklanan bir din anlayışı ile emredilenleri yapıyor. Çevresinde olup biteni göremiyor, görmesine de imkan verilmiyor. Sorgulamak, düşünmek, yanlış aramak öğretilenler arasında yok. Kendisine bu doğrudur denilenleri kayıtsız şartsız bir teslimiyetle yapıyor. İtaatsizlik ise; "İMANI KAYBETMEK" denmiş bir kere.


Yahudi tiplemesinin elindeki "GERÇEK FURKAN" adı altında basılmış olan, KAFALARINA GÖRE takıldıkları kitap. Ataları da kitaplar yazıp, "TANRIDAN" damgasıyla bu günkü torunlarına metinleri, miras bırakmamışlar mıydı? Atalarından edindikleri "TANRI ADINA KİTAP YAZMA" öğretisini zihniyet torunları hiç korku duymadan yerine getiriyor.

Yazma yetkisini de, ELBETTE "HER HARFİ TANRIDAN" dedikleri ellerindeki kitaplardan alıyorlar. ATALARINDAN aldıkları bu yetkiye dayanarak yazdıkları kitapları da, ZİHNİYET TORUNLARINA, "HER HARFİ TANRI" damgasıyla miras bırakacaklar. O kitapları miras olarak kabul edenlerde......bu şekilde bir "sür-git emri" olan bu alışkanlık, "damdan düşen kurbağanın mezar taşındaki, tekraralı hayat hikayesine" benziyor?

Suat Yıldırım'ın (Ahit Adreslemeli, Ahitlere ilahi kitaplarlar sınıfına sokma çalışması) Ahit yönlendirmeli, Tükce Kur'an'ı Kerim Meali yapmasına savunma olarak bahis konusu ettiği "benim kitabım B.O.P.'tan önce yayınlandı" diyerek dile getirdiği, Büyük Orta Doğu Projesinin (B.O.P.) bir parçası olarak, Gerçek Furkan adlı kitabı yayınladılar. Sunum adı ile "The True Furqan"..

ABD'nin Texsas eyaletinde Evangelist, Omega 2001 ve Wine Press yayınevleri tarafından "Gerçek Furkan" adıyla piyasaya sürülen kitap. Arapça ve İngilizce olarak basılan bu kitap 366 sayfa. 77 Sure'den oluşuyor. Üç dinin/İbrahimi dinlerin, 21.Yüzyılın din kitabı, olarak tanıtılıyor.

İçinde Hırıstiyan ve yahudi kitaplarından alıntılar yapılmış. Benzerlik olsun, tanıdık gelsin, yedirmesi / hazmettirmesi kolay olsun diye de Kuran'dan, bazı surelerin isimleri kullanılmış.

Birçok ülkelerin/toprakların, Yahudilere ve Hıristiyanlara ait olduğunun vurgusu unutulmamış. Büyük Ortadoğu Projesi"ne destek veren bir kitap. İslam dünyasını Hıristiyanlaştırma çabalarına katkı sağlayan bir ürün. The True Furqan GLOBALLEŞME HAVUCU KONUSUNA DÖNERSEK: Globalleşmeden anladıkları kontrol edebilmek. Onların Küreselleştirmekten kasteddikleri; Mutlu birbirlerinden haberdar olan, birbirleriyle yardımlaşan, sınırların azaldığı, mesafelerin minumuma indirildiği, özgürlükleri arttığı, paylaşımların yapıldığı, sorunların azaltıldığı, Kültürel alışverişlerin arttığı, bilgi paylaşımlarının yapıldığı bir KUCAKLAŞMA değil. Onarın kat ettikleri mefhum; kendi tatminleri, kendi istekleri, ŞEYTANIN ve Göğüslerde beslenenlerin mutluluğu.

İnsan mutluluğunu esas alan bir oluşum değil onların planlarında yer alan Küreselleşme, DÜNYA MUTLULUĞU ODAKLI değil, DÜNYANIN MUTLULUĞU onları ilgilendirmiyor. Onları ilgilendiren DÜNYANIN hangi şekilde olursa olsun KENDİLERİNE ait olması.Tüm Dünya Krallarının (Eyalet yöneticilerinin onların DİNİNDEN ve onlara ait olması) onlara tapar olması.Tüm Dünya zenginliklerinin onların kontrolünde ve onlara "GELİYOR" olması. Tüm DÜNYA HALKINI, HEDEFLEDİKLERİ GİBİ BARKODLU KÖLE HALİNE GETİRİLMESİ Yusuf kıssası altında, Dünya'yı ele geçirmeye, Dünya insanlarını bir uçtan bir uca köleştirmeye Tanrısal izin var . Özetle: Ahit bağlamında, Atalarının yazdığı Tanrı müsadesiyle, ilk oğlu ve ilk doğanı İsrail gibi, ilk "TEK DÜNYA DEVLETİ" kurulabilir. Tek Dünya Devleti'nin de yöneten Firavunu (ismi, imparator, başkan, Pir..vs olabilir) elbette olacaktır.

Yaratılış..........47:19 Gözünün önünde ölelim mi? Toprağımız çöle mi dönsün? Canımıza ve toprağımıza karşılık bize yiyecek sat. Toprağımızla birlikte firavunun kölesi olalım. Bize tohum ver ki ölmeyelim, yaşayalım; toprak da çöle dönmesin.››
Yaratılış..........47:20 Böylece Yusuf MISIRDAKİ BÜTÜN TOPRAKLARI FİRAVUN için SATIN ALDI . Mısırlıların hepsi tarlalarını sattılar, çünkü kıtlık onları buna zorluyordu. TOPRAKLARIN TÜMÜ FİRAVUNUN oldu
Yaratılış..........47:21 Yusuf MISIRIN BİR UCUNDAN ÖBÜR UCUNA KADAR BÜTÜN HALKI KÖLELEŞTİRDİ.

Tanrı herşeyi yarttığına / herşeyin yaratanı olduğuna göre;
Tanrı sadece İSRAİLLİLERİN BABASIYIM, BENİM İLK DOĞANIM dediğine göre;
Tanrı bu sözlerini de "BEN VERDİM" dediği, "HER HARFİ TANRIDAN" denilen kitaplar külliyesinde kayıt altına aldırdığına göre; ONLARI KİM TUTABİLİR?

Yukarıda işlediğmiz örneklerle durum ortada değil mi? Bu durumda İLK BİRİNCİ çocuk MANAŞŞE Yusuf'tan, İKİNCİ İLK DOĞAN İsrail Tanrısından mı olmuş oluyor?
Yeremya..........31:9 ...... Düz bir yolda yürüteceğim onları. Çünkü BEN İSRAİLİN BABASIYIM, EFRAYİM de İLK OĞLUMDUR
Jeremiah..........31:9 ...... wherein they shall not stumble: for I AM A FATHER TO ISRAEL, and EPHRAIM is MY FIRSTBORN

Mısırdan Çıkış..4:22 Sonra firavuna de ki, ‹RAB şöyle diyor: İSRAİL BENİM İLK OĞLUMDUR.
Exodus...........4:22 And thou shalt say unto Pharaoh: Thus saith the LORD: ISRAEL is MY SON, MY FIRST BORN.

İngilizce Eski Ahit versiyonunda durumun Türkçesin de gösterilenden çok farklı boyutta olduğu, adeta üzerine basıla basıla vurgulanıyor. İSRAİL BENİM OĞLUMDUR, (virgül) BENİM İLK DOĞANIMDIR

"İlk oğlum" diyen elbetteki İSRAİL TANRISI. Çünkü, Efrayim Yusuf'un 2. oğlu olduğunu söyleyen yine İsrail Tanrısı. ( Efrayim'i, 2. sırada olduğunu bildiği halde Yakup'a kutsattıran ve durumuyazılı olarakta bildiren İsrail Tanrısı. Nerde bu bildirimini yapmış? Elbette İsrail Tanrı'sının "ben verdim" dediği, KULLARI KONUMUNDA olanlarında "İsrail Tanrısına ait" dedikleri "her harfi Tanrıdan" olan kitapta, bu günkü kuşaklar bilgisiz kalmasın diye yapmış).

Yaratılış..........41:52 ‹‹Tanrı sıkıntı çektiğim ülkede beni verimli kıldı›› diyerek İKİNCİ oğlunun adını EFRAYİM koydu.

İngilizce ifadeyle, Türkçe ifade arasında, çok büyük fark var. Saklanan tanımlama var. Türkçe ifade de, İsrail Tanrısı, "İSRAİL BENİM İLK OĞLUMDUR" derken, İngilizce ifade de; "İSRAİL BENİM İLK DOĞAN OĞLUMDUR" diyor. Ortalıkta doğumla elde edilmiş bir OĞULLUK tanımı altında, bahşedilen bir TANRISALLIK YAKIŞTIRMASI var. Kendilerini Tanrısal ilan etmiş olanlar, kendi aralarında bunu böylece kabul etmişler.

Seçilmişlik, Seçkinlik ve kendilerine ait Tanrı kabulleri, diğer insanların hayvan seviyesinde görmelerine sebep oluyor. Diğer insanlardan IRKLARINI üstün görmelerinin nedeni; kendilerinin M.Ö. 3761 yılında...............

(Adem gece yarısına birkaç dakikaka kala doğmuş olmalı. Neden derseniz? Yaratılışın 6. günün uzunluğu = bu günkü 1000 yıla denkmiş. "Gece yarısı olmalı ki, Adem yaşlanmadan Yaradılış günü bitsin ve ölmeden Tanrısıyla, Aden bahcesinde günün serinliğinde şöyle baş başa gezinsin" demek istiyorsunuz AMA diyemiyorsunuz. Çünkü yaratmaktan çok yorulduğu bildirilen İSRAİL TANRISI, ertesi gününü yani YARATILIŞIN 7. GÜNÜNÜ dinlenmeyle geçiriyor ve geri geldiğinde bir bakıyor ki, Adem öleli 40 seneden fazla olmuş. Çocukları ŞİT / SETH'te ölmüş olmalılar. SİT'in yaşayıp yaşamam durumu, Adem'lerinin gece yarısına kaç dakika kala olduğuna bağlı. Yaratılış safhasındaki 1 saat yaklaşık 41,666 yıla denk geliyor.

>>>Tanrısız olan yaşam elbette insanlarda yeni arayışlar peşine sürüklemiş olmalı ki, Elohim yerine Yahve gelivermiş. "SİT'in / SETH'in çocuklarını da, Tanrı olmadığından dolayı Tanrının Oğulları olarak ilan etmişler" tezi, elbette yenmeyecek kadar kötü. Ama TANRI OĞULLARI ilan edenlerin tezlerini kabul edipte, TANRININ OĞULLARI olduğuna / olabileceğine inananlar aslında bundan daha İYİ bir uydurmaya mı teslim olmuşlar? Hiç sorgulamadan bırakın yemeyi, yalayıp yutmuş olmuyorlar mı? Dinlerinde, din kitaplarında sürekli revizyonlar yapılıyor olması, esasında onların, "DAHA YOK MU?" davranışlarına sahip olmalarından kaynaklanmıyor mu? Yemeseler, "TERLİYİZ" deseler, "Çengelköy bademi olursa yağlayarak belki yeriz" deseler, kutsal metin yazarları da daha dikkatli eserler vermek zorunda kalırlardı.

"Elohim, Yahve geçişi için, "Tanrısız olmaz, bizlere bir Tanrı lazım" demiş olmalılar, dinlenmede olan Tanrıları yerine yeni bir tanrı tayin etmişler" diyesi geliyor insanın. Ama şu bir gerçek ki ELOHİM yerine ikincil güç olarak gördüklerini, Yahve adı altında, Tanrı ilan edip bu değişimi yapıp benimsemişler. <<<


Yaratılış etabındaki 1 saat, hani o çok sevdiğimiz deyim varya! onun isim babası sayılır. 41,5 yıl - 1000 / 24 = 41,66 Yıl. Hani birşey gördüğümüz de 41,5 kere "MAŞALLAH" (Her şey ALLAH'tan, Herşey "ALLAH'ın" deriz ya! --nazar değmesin anlamında kullananlara bakmayın-- Yahudi ve Hıristiyan din adamları da o rakkamı, 42 olarak kabul ederek --Ay takvimi, Güneş takvimi çevriminde o süre ZATEN 42 AY OLUYOR. Kabul edilmiş derken, inanç sistemlerinde bir takım peryotları, o kabule bağladıkları anlaşılmalıdır.-- bir takım kehanet ve dinsel oluşumlarda, mayalanmaya bıraktıkları eylemlerinde, peryot olarak benimsemişler.

...... meydana geldi ilanı yaptıkları Adem isimli bir insandan TÜREDİKLERİNİ ve onun kendilerini türeten ilk insan olduğuna inanmalarından kaynaklanıyor..








Kendilerine ait Tanrılarının, kendi ataları Adam'ı yaratma inancına kendilerini inandırmış olanlar; seçilmiş olmanın verdiği sorumlulukla "SEÇKİN SOYLARINI" korumak içinde dinlerini "IRKLAŞTIRMIŞ ve "DİN"tanımı içine dahil etmiş olmalılar.Tanrı İsrail, Güreşte yenen İsrail, ırk İsrail, ilk doğan İsrail

BU DURUMDA::Ya kitaplarını yakacaklar, Ya! -"ALEMLERİN RABBİ OLAN ALLAH'a"- inanmıyoruz bizim Tanrı olarak benimsediğimiz de dolaysıyla ilk atamızda farklı. Bizler sadece isimlerini kullanıp, İnsanların bilinçlerine yer etmiş olan isimlerden yararlanarak buralara kadar geldik" diyecekler.

ONLARDA BİLİYORLAR Kİ; zaten onlardan önce kimsenin bilmesine imkanda yok. Nedeni gayet basit. Arkeoloji bilimi onlarla başladı, Müzeler onlarla vücud buldu, Dünyanın her yerinde Arkeolojik kazılar yapıp eserleri götüren onlar,Kolleksiyonculuğun duayenleri onlar, Tarih kronolojilerini listeleyenler onlar, Bilim merkezleri Üniversiteleri vakıflar idaresinde tutan onlar, Ansiklopedileri yazan onlar, Tarihsel oluşumla ilgili neredeyse butün bilim dallarının kurucusu ve kontrol edenleri onlar, Arkeolojik kazıları finanse edenler onlar, Sponsor olanlar onlar, Tarih araştırmalarını ama sanatsal ama meraktan ama kültür aşkından ama tarihe merakından destekleyen onlar, Üniversitelere, Fonlara, Vakıflara, Müzelere sahip olanlarda onlar..vb......

BU DURUMDA; "ADEM YARATILDI" DEDİKLERİ TARİHLERDE VAR OLAN,
Krallıklardan,
İmparatorluklardan,
Yıkılan, kurulan Devletlerden
Hanedanlıklardan,
Firavunlardan,
Sosyal hayat süren şehirlerden,
Toplumsal göçlerden,
Irksal hareketlerden,
Bulunan mezarlardan, iskeletlerden,
İnsan neslinin tarihi sürecinden,
İnsanların geçirmiş olduğu aşamalardan (araç gereç sahibi olma, maden işleme anlamında),
Dinozor kalıntılarından (Dinozorlarla insanlar aynı gün, yani 6. gün yaratıldı iddiası "her harfi Tanrı sözü" dedikleri kitaplarının ifadesi ve tüm hayvanlara ismlerinide Adem veriyor. Olaya şahit olan ve gözlemlerini kitaba aktaran da, "Kitapların sahibiyim" diyen İsrail Tanrısı. Onların Tanrı sözü dedikleri ifadelere göre Adem ve Dinozorlar nerede ise yaşıt),
İnsanların yapmış oldukları çömleklerden, kap-kacaktan
Taşları yontmalarından, taşları cilalamış olmalarından, metalleri işlemiş olmalarından,
Taştan sopadan silahlarından,
Avlandıkları hayvanların cinslerinden,
Süs eşyalarından
Tarıma başlamalarından,..vb..... İLK HABERDAR OLARAK ONLAR BİLMEYECEKTE, KİMLER BİLECEK?

ONLARIN DIŞINDA KALANLAR, BU TÜR BİLİMSEL BİLGİLERİ: onların makalelerinden, yayınlarından, konferanslarından, derslerinden, kitaplarından, belgesellerinden..vb.. öğreniyorlar.

BAL GİBİ BİLİYORLAR, BİLMEKLEDE KALMIYORLAR ADLARI GİBİ EMİNLER Kİ; Ellerindeki kitapların ve içinde yazılanların hiç birinin ilahi bir değeri, ilişkisi, esintisi yok,

YİNE BİLİYORLAR Kİ ve BİDİKLERİNDEN EMİNLERKİ; Eğer ellerindeki kitaplarda ilahi bir esinti olmaz, ATALARI mutlaka onları yok etmiş ve üzerini yaldızlamıştır.

YİNE BİLİYORLAR Kİ ve ÖZ OĞULLARINI TANIDIKLARI GİBİ BİLİYORLAR Kİ; Kitaplarının içinde ilahi esinti olsa, ne onlar nede ATALARI "kitaplara tabii olun, bizlere atılın" diye, insanları davet etmezlerdi. Çünkü; bu durum onların kendilerini var kabul etme prensiplerine ters, o DOGMALARI kabul ettirmelerine engel. Dünya'ya bakış felsefelerine ters.

YİNE BİLİYORLAR Kİ; Kitaplarında UNUTULMUŞ en ufak ilahi bir kırıntı bile, Yapmak istediklerine tam bir engel, İNANÇSIZLARINA karşı oluşturdukları İTTİFAKLARINA düşman olacatır.. Adem / Adam zamanında var olan, çevrede gözüken, alet edavat kullanmayı bilen, o zamanının EGEMEN gücü olan, DEVLETLERİN sahibi olan, ŞEHİR HAYATI süren insanları, CRO-MAGNON'ların olduğunu iddia eder bir yaklaşım sergiliyorlar. Alıştırma safhası havasında sergilenen bu tutumlarıyla, kendilerine ÜST YARATILMIŞLAR KATEGORİSİ oluşturma gayreti gösteriyorlar.

"M.Ö. 3761 yılında yaratıldı" dedikleri Homo-Sapiens, Dünya üzerindeki varlığı onbinlerce yıllarla ifade edilen İNSANLARIN SOY ATASI ama ilk Homo-Sapiens, onlara göre M.Ö 3761 yılında yaratıldı dedikleri ADAM / Adem.

Adam yaratıdı dedikleri tarihlerde, dünyada hüküm süren, uygarlıklar kurmuş, sosyal yaşam için şehirler kurmuş olan insanların tümünü CRO-MAGNON ilan etmelerinin nedeni ne olabilir?

Tanrı, CRO-MAGNON'lar varken, "Homo-Sapiens Adem'i kendi görüntüsünde yarattı" demekle, secerelerini bağladıkları M.Ö. 3761 doğumlu ADAM'la, var olan insanlar arasında TANRISAL BOYUTTA bir fark olduğunu ortaya koymuş oluyorlar / ortaya koymuş olmuyorlar mı?

ADAM'ın değilde, Homo-Sapiens'in TORUNLARINDAN biraz koca kafalıydılar dediklerine göre; CRO-MAGNON soyunun uzun yılar devam ettiğini laf arasında kabulleri arasına aldıklarını söylemiş olmuyorlar mı? Koca kafalı anlatımları ile kendileri dışında yayılmış üremiş insanların CRO- MANGON adamı olduğunu anlatmış olmuyorlar mı? Böylece, bu günkü soylarının seçkin olma nedenlerini de ortaya koymuş oluyorlar. "....CRO-MAGNON ADAMI (onlar ADAM'ı, ADEM manasında kullandıklarına göre; CRO-NAGNON için kullandıkları ADAM'da ADEM manasında olmalı CRO-MAGNON'ların ADEM'i gibi) Uzunca bir süre bir şey yapmadı dedikten sonra, HOMO-SAPİENS şaşırtıcı oldu, uzay gemisinden, nükleer güce, bilgisayara kadar inanılmaz teknolojik gelişmelere imza attı..." derseniz,

CRO-MAGNON Adamının, hala yaşadığını ama İNANAÇLARI ve Kafa yapıları nedeniyle de hiçbir ilerleme de katkısının (taş, sopa, metal bükme-işleme dışında) olmadığını (Teknolojik gelişmelere bakarsanız, Elektirik, motor bulunana kadar tüm teknoloji metal işleme ve bükmeden ibaretti denilebilir. Ne zaman ki Elektrik kullanılabilir hale geldi, metal bükmenin yanında elektronik, tıp, nükleer, uzay, GDO..vb dallarda inanılmaz ataklar yapıldı. ortalama 100 yıl civarında denilebilir.) Özel Tanrılarının, özel imalatı olduklarına inananların (ilk Homo-Sapiens''ler olduklarını inanılmayacağını bile bile sandırmaya çalışanlar) el atmasıyla bu günkü seviyelere gelindiğini de söylemiş olursunuz.

Bireysel kişilik bozukuluklarını tedavisi Tıp merkezlerinde tedavi ediliyor. Bütünlük içindeki, sapkınlığa, kitle kişilik bozukluğuna tedavide her halde ancak "ALLAH" tarafından yapılabilir.

Kendilerini GERÇEKTEN TANRI OLARAK, TANRININ OĞULLARI OLARAK görenlerin, TANRICILIK OYNAYANLARIN kamufle olabilmek içinde, çırpınışlara gark olanların durumu, başka türlü nasıl düzeltilebilir? Kişisel bir piskolojik bir sorun olsa, tutar elinden tıp merkezlerine götürüsün. Koskaca zihniyet topluluğunu, "SAPKINLIKLARINI DÜZELTSİNLER, KAFALARINI TOPLASINLAR" diye, elinden tutupta CAMİYE, "ALLAH'ın huzuruna getiremezsin ki.

Binlerce senedir, Peygamberlerin başaramadığını kim başarabilirde göğüslerinde beslediklerinden onları kurtarabilir? Tek yapı içinde olsalar durum yine kolay. İkinci sesleri onların tedavisini imkansız hale getiriyor. İçlerine yerleştirdiklerinin seslerine, dürtülerine uyarak kendilerine kalıp arayan, çok kişilik SAHİBİ insan davranışları sergiliyorlar.

On binlerce belki yüzbinlerce yıl önce yaratılmış olan HOMO-SAPİENS'lerin, M.Ö.3761 tarihinden ÖNCE DOĞMUŞ olanlarını, CRO-MAGNON ilan edip, kendilerini ilk HOMO-SAPİEN olarak ilan edenlerin, kişilik değiştirme girişimleri başka türlü nasıl izah edilebilir.

Diğer insanlar arasında kendi "IRK'larını" SİVRİLTMEK, kitaplarının YALANLARINI örtmek, Tanrı dediklerinin CAHİLLİĞİNİ gizlemek, Atalarının SALLAMALARINI yaldızlamak için kendilerine uygun karekterler uyduranlara "KİŞİLİK BÖLÜNMESİ yaşıyorlar, inançlarının İFLAS SENDROMUNU yaşıyorlar" denmezde, başka ne denir?

Okumuşlarıyla, Aydınlarıyla, Okuyananlarıyla, Okutanlarıyla, Düşünenleriyle, Düşündürenleriyle, Din Adamlarıyla, Dindar adamlarıyla, İlim - Bilim adamlarıyla, Üniversiteleriyle, Araştıranlarıyla, Bulanlarıyla, belgesel izleyenleriyle, Müzelere gidenleriyle, Kolleksiyon yapanlarıyla, Kronoloji düzenlenleriyle, Arkeolojik kazı yapanlarıyla, Kitap okuyanlarıyla ....vb.. komple hepsi birden itirazsız, ÜREME / TÜREME kişilik değişikliğini kabul ettilerse; karşımızda topluluklar halinde toplumsal paranoya (tıp terimi her neyse) içindeler denmezde ne denir?

YADA; kendilerini gerçekten ÖZEL TANRILARININ ÖZEL YARATILANLARI olduğuna inanan, ikinci kişilik geçişini / evresini tamamlamış bir ZİHNİYET BİRLİĞİ / İTTİFAKI var denilebilir.

YADA; iyi bir Yahudi "NASIL OLMALIDIR"I iyice bellemiş, kendilerine yöneltilebilecek sıkıcı / sıkıştırıcı soruların altından kalkabilmek için, KİTAP SAVUNMALARI hazırlayanların YAZILARINI BELLİYEREK, Yahudi ZİHNİYET SAVUNMASINI içine SİNDİRMİŞ, savunmayla BÜTÜNLEŞME evrimini YAŞAMAYA devam eden, KENDİLERİNİN, diğer insanlardan, topluluklardan ÇOK FARKLI OLMALARI GEREKTİĞİNE inanan, DÜZ bir ÇİZGİDE YÜRÜYEMEYEN bir topluluk var.

Savunmalarının SAÇMALIĞINI göre göre insanların O ZIRVALARA İNANACAĞINI "zannetmek düşüncesini" ciddiye alanın, TANRI, DİN, İNANÇ ve KİTAP kabullerinde ki ÖLÇÜDE aynı CIVIKLIKTA olmaz mı? Kitaplarını koruma adına, ortaya sürdükleri tüm anlatımlar, "iğneciye gidiyoruz" şablonu kalitesinde. "İğneciye gidiyoruz" şablonuyla büyüyen, sıpalık evresini çoktan geçirmiş, makam vekiler verilmiş olanların, çocuklara ugulanan şablonu, tutupta yaşıtlarına uyguaması BEYİN KABULLERİNİN hangi seviyeye kadar gerilediğini göstermiyor mu?

Kendilerini aynı sözlerle kandırılarak ZİHNİYET takipcileri olduysa, kendileriyle "İMANİ "aynı seviyede kabul ettikleri / sandıkları insanlarıda aynı KATEGORİ içinde görmek ÇARESİZLİKLERİNİ ortaya koymuyor mu?

Tevhid imanı peşinde olanların, sallamaların olduğu kitaba doğruluk damgası vurma gayeli, saçmalıklara sıcak bakması düşünülebilir mi? "ALLAH'a duyduğu imanla, "ALLAH" korkusuyla, yalan olduğunu bile bile birtakım saçmalıkları kabul edilmesinin İMAN sahiplerince mümkün olmadığını kavrayamayanlar, düşünmeden her söyleneni, her yazılmış olanı TANRI SÖZÜ diye kabul edenlerdir. Ataları, Tanrıdan demiş onlarda kendilerini teslim etmişler ve herkezinde kendileri gibi teslim olmasını bekliyorlar.

İşsiz güçsüz Mükremin Abili dizide: Laz bakkal amca, Tombalağın nereden geliyorsun sorusuna, "sorma uşağım, Antalyalı adamın biriyle karşılaştım Antalya'dan Anamı Babamı tanıyormuş gittiğim okulu bile söyledi, hatta akrabaymışız, Antalya'da ki tarlalarını satayım dedi bende ona olur" dedim der. Anatımdaki gariplikten dolayı Tombalak "senin Anan Baban Antalya'lı mı? Antalya'da arazin var mı?", Laz bakkal Amca "Yok uşağım, benim Antalyada tanıdığımda yok tarlamda yok, ilk okulada orada gitmedim ama adam ücrette almam dedi" diye açıklamasını yapar. Bunun üzerine Bakkal çırağı Tombalak "İnanmıyorum Laz Bakkal Amca, seni ANTALYALI zanneden dolandırıcıyada, dolandırılıyorsun ya! Antalya'da arazilerin olsaydı hepsini verecektin demek ki" der.


Dikkat edilirse, her iki durumda da İLAHİ değerleriin kabulü yerine, kendi uydurdukları DOLGU malzemeleri var.
Yanlışları düzeltmek yerine, doğruları aramak yerine, dosdoğru olmak yerine, yalan yanlış olanlara bilerek sarılmak, yanlışlıkların üzerlerini yaldızlayıp sunmak var.
Her iki durumda da, TANRISALLIĞI KABUL ETMİŞ BİR ZİHNİYET BİRLİĞİ var.
"TANRI OLSA OLSA BÖYLEDİR" sanılarına teslim olmuş ve aynı sanılara başkalarının da inanmasını bekleyenler var.
Atalarının saçmalıdıkları, Tanrı saygısının yok edildiği ATALARINDAN KALAN KİTABIN, KENDİLERİNİ KORUYACAĞINA inanlar var.

Yeni nesilleri ve bilmeyenleri nasıl eğittikleri ortada değil mi? Okuyanların çoğu ve YAZANLARIN TAMAMI bu tezlerin palavra olduğunu biliyorlar. Ama şimdi açıklayamadıkları, öyle olduğunu sandıkları "GİZ"leri için, bu tür sallamalarla SEGİLEDİKLERİ ESPRİ ANLAYIŞLARINI, ciddi tavırlı bakışlarıyla ortaya koyup vakit kazanıyorlar. Alanda biliyor sallama olduğunu, ortaya koyanda.

Doktorculuk oyunda öyle değil midir? İğnede yalancıktandır, ilaçta. Doktor doktor değil, hasta hasta değildir. Ama herkez sanki öyleymiş gibi hareket eder. Ortada; ilaç kabul edilen su şişesi, iğne olarak kullanılan annenin tokası, stetoskop yapılan Babanın gözlüğü ve iğneden korkan hastanın sesi vardır.

Her şey kabuller üzerine kurulmuştur. "Bu buyumuz olsun, şu şunumuz olsun, o şeyimiz olsun" çeçevesi içinde muayahane tesis ediliverir. Hastalık teşhisi yapılıp tedaviye de başlanılıverilir. Hiç birşeyin söyledikleriyle / tanımladıklarıyla alakalı olmadığını Dokorculuk oyanayanlar da biliyorlar ama OYUNDA CİDDİYETİN gerekli olduğunu da biliyorlar.

Görende biliyordu gördüğünün Tanrı olmadığını,
Yazanda biliyordu görünenin Tanrı olmadığını,
Görülmüşüm diyende biliyordu aslında kendisinin Tanrı olmadığını,
Okuyan da biliyor, sözlerini okuduğunun Tanrı olmadığını,
Yanlışıkları kapatan da biliyor, saçmalıklarını örttüğünün Tanrı olmadığını, İki deve kuşu ordusu çölde karşılaşmış niyetleri ciddi, kan gövdeyi götürecek. Dap-dazlak çölün ortasında kalan Devekuşu orduları, açıkta kalmanın zararlarını kestirdiklerinden, komutanlarının BAŞLAR KUMA emrini üzerine, hemencecik BAŞLARINI KUMA sokarlar. 1. DEVE KUŞU ordusunun komutanı, çevredeki yapılanmadan, düşman DEVEKUŞU ordusunun harekatından haberdar olabilmek için, gözcüsüne "dışarıya bak" emrini verir. Aynı sıkıntıları yaşayan ve bilgiye ihtiyacı olan 2. DEVEKUŞU ordusunu komutanı da bilgi vermesi için gözcüsünden rapor ister. Her iki gözcü başlarını kumdan dışarı çıkartır etrafa iyice göz atarlar. Her ikiside, komutanlarına etrafı gözetleyen BİR adet DEVEKUŞU gördüklerini rapor ederler.

Çevresinde olan bitenden haberi olmadan, kayıtsız şartsız herşeyi kabullenen, itaat eden, düşünceden yoksun, DOGMALARIN ESİRİ olmuş, DOGMALAR içinde yaşayan, ve yaşamak isteyen, neye ve neden hizmet ettiğinin farkında olmayan, DÜZELTMEYE katkıda bulunamayan tam bir "KRAL GİYİNİK ÇIĞITKANI". Meraklısı sormuş Devekuşuna, "neden başınızı kuma gömüyorsunuz" diye soru yöneltilmiş, Deve kuşu, şaşırmış halde "ben, başını kuma gömen Devekuşu, hiç görmedim" diye cevap vermiş, İçinden de şöyle geçirmiş, "biz nasıl görürüz onlar, bizi görmez iken".....

Meğer çocuk yaşta öğretilirmiş bu bilgelik onlara, o itibar gören, büyükleri tarafından, efendileri tarafından.Varlık sebepleri olmuş bu öğreti."Başları kumda olanlar görülmez", bir atasözü, bir öğreti, kısaca yaşam biçimleri, olmuş nesillerden nesillere aktarılan. Şizofren, Kişilik parçalanaması, yada farklı kişilikleri aynı bedende barındırma problemleri yaşayanlarla, yaşamak üzere olanlar arasındaki, en önemli fark şuymuş. İlk aşamada olanlar yani Rûkü halde sallananlar, İKİ kere İKİNİN DÖRT ettiğini bilir ama İKİ kere İKİNİN BEŞ etmediği için ÜZÜLÜRMÜŞ. Üzüntüsünü giderebilmek içinde, KENDİSİNİ ÜZMEYECEK kabul edebileceği, sonucunu GERÇEK olarak kabul edebileceği yeni arayışlara girmekten kendisini ve sahip olduğu "ikinci zat-ı muhteremi" alıkoyamazmış.

İleri safhada olan ise; İKİ kere İKİNİN BEŞ ettiğini bilir ve bu bilgisinden dolayıda kendisiyle GURUR duyarmış Gurur duyarmış duymasına ama "SIRRINI" kimseciklerle de paylaşmazmış.

Nasıl paylaşsın ki karşısındakilerin, BU DEĞERLİ SIRRI ANLAYACAK zekası, IRKI, ismi, KİTABI, özel Tanrısı, EĞİTMENLERİ yok ki. Kendisiyle aynı olanlarda, aynı "SIRRA" vakıf olduklarından, onlara da bir bilidirim de bulunma gereği kendiliğinden kalkarmış. Birbirlerinin "SIR" sahibi olduklarını da, "SIR" sahibi nasıl olmalıdır öğretilerinden edindileri bilgilerden, takip ettikleri yazılardan, gittikleri yerlerden, olaylara yaklaşımlarından, anlattığı sallamalardan, sorulara verdiği şablon cevaplardan, paylaştıkları ideallerden, birbirlerini alkışlamalarından, katliamları seyretmelerinden, kendilerini (bir türlü) anlayamayanların ortak özelliklerinden, herkezden aldıkları "saçmalama, sallama, palavra, uydurma " temalı eleştirilerden ve kurdukları hayallerin eşgüdümlü olmasından anlarlarmış. Adam zamanında olan ama Adam ile hiçbir bağları olmayan, devletler, imparatorluklar var olduğuna göre sayıları milyonlarla ifade edilebilecek insanların hepsini, insan ölçüsünde alt sınıf olan, insanla alakası olmayan ve nesilleri o tarihten yaklaşık 30.000 yıl önce yok olmuş olan CRO-MAGNON ADAMI ilan etme çalışmalarında bulunmak, bugünkü insanların çoğunu hayvanlar sınıfında ilan etmek değil midir?

Adam yaratıldı dedikleri tarihten, on binlerce sene önce yok olan canlıları; kendi seçkinliklerini vurgulamak, her harfi Tanrı sözü dedikleri kitaplarının Yalanlarını örtmek için kullanıyorlar.

Tanrı olarak benimsediklerini aslında göğüslerinde yaşattıklarının zihniyet ikizi olan, hiç bir şeyden haberi olmayan, hiç bir şeyi bilmeyen, "kitaplarım" dediği metinlerin içeriğini dahi bilmeyenin (kitaplarda olan çelişkileri on atfetmek, yalancılığından dem vurmak, akıl vermek, dalga geçmek, hiçe saymak, saymamak küfür değil mi? İçeriği bilse ve yaptırım gücü olsa, kendisiyle dalga geçilmesine, aşağlanmasına müsaade eder miydi?) BİR YARATILMIŞ olduğunu gizlemek için kullanıyorlar.

Atalarından kalan bilgiler, veriler, sanılar, efsaneler ışığında meydana getirlmiş olan kitaplarına dayanan inanç sistemlerini, hedeflerine varasıya kadar ayakta tutma adına, insanlar tarafından pek bilinmeyen CRO-MAGNON adamı kullanıyorlar.

Dedik. Ya kitaplarını yakacaklar, Ya! -"ALEMLERİN RABBİ OLAN ALLAH'a"- inanmıyoruz, bizim Tanrı olarak benimsediğimiz de, dolaysıyla ilk atamızda farklı. Bizler sadece isimlerini amaçlarımız için mecburiyetler karşısında kullandık. O isimleri kullanmasaydık, İlahi vahiyler üzerinde olan insanları, nasıl olurdu da buralara getirebilirdik? İnsanların bilinçlerine yer etmiş olan isimlerden yararlanarak buralara kadar geldik" diyecekler.

Tarihi yanılgılarını, Tanrı olarak benimsediklerinin bilmemezliğini, yaratılmışlığını gizleyebilmek için, imal ettikleri DOGMAYI kabul etmek zorunda kalmışlar. Hedeflerine varabilmek için gereken zamanı kazanabilmek, kitabı koruyabildikleri kadar koruyabilmek için. Kitabı korurlarsa kitapta onları koruyacak ya!.

Hayvansı yapıya sahip olan CRO-MAGNON ADAM'I yanında, TANRININ KENDİ GÖRÜNÜMÜNDE yarattığı, YAHUDİ İNSANI anlayışını işlemişler. Üstün, seçkin ve seçilmiş "IRK" tezlerine destek uydurmakla da, yaratılmışların içinde TANRININ OĞULLARI kıvamında yer açmışlar.


SEÇKİN YARATILMIŞ OLANLARIN, SEÇİLMİŞLERE HAS OLARAK YAZILMIŞ, MÜSTAKİL İSRAİLİN TANRISI TARAFINDAN SAHİPLENİLMİŞ KİTAPLARINDA; BİR TANRI OĞLUNUN DOĞUMU ŞÖYLE BİLDİRİLİYOR.

Yeremya..........31:9 ...... Düz bir yolda yürüteceğim onları. Çünkü BEN İSRAİLİN BABASIYIM, EFRAYİM de İLK OĞLUMDUR
Jeremiah..........31:9 ...... wherein they shall not stumble: for I AM A FATHER TO ISRAEL, and EPHRAIM is MY FIRSTBORN
Mısırdan Çıkış..4:22 Sonra firavuna de ki, ‹RAB şöyle diyor: İSRAİL BENİM İLK OĞLUMDUR.
Exodus...........4:22 And thou shalt say unto Pharaoh: Thus saith the LORD: ISRAEL is MY SON, MY FIRST BORN.

TANRININ OĞULLARI İMAN ESASLARI İÇİNDE ESASLI BİR BİÇİMDE ZATEN YERİNİ ALMIŞ. GÖĞÜSLERE GİRMİŞ. GÖNÜLLERDE TAHT KURMUŞ. KİTAPLARINDA ARZ-I ENDAM EDER OLMUŞ. Sadece Müslüman ülkelerdeki yayınlarında "SONS OF GOD" / TANRININ OĞULLARI yerine İLAHİ VARLIKLAR aldatmacasıyla TEK İLAH inançlarına sahip rollerini devam ettiriyorlar. İnsanlardan doğan TANRININ OĞULLARI inancı??

Eyüp............1:6 Bir gün İLAHİ VARLIKLAR RABbin HUZURUNA ÇIKMAK için geldiklerinde, ŞEYTAN da ONLARLA GELDİ.
Job..............1:6 Now it fell upon a day, that the SONS OF GOD came to present themselves before the LORD, and SATAN came also among them.
Türkçe ifade de "benim İLK OĞLUM" derken, İngilizce'de benim "İSRAİL BENİM OĞLUMDUR, İLK DOĞANIMDIR " diyor.Neden DOĞUMLA gelen tanımı yapılmış olabilir? İsrail için BENİM OĞLUMDUR demekle yetinilmeyip, İLK DOĞANIMDIR" vurgulaması yapılıyor.

"YÜRÜ KİM TUTAR SENİ" çoşkusunu Tanrı sanısı olarak ARKALARINA ALMIŞ OLANLARA diğer KULLAR, ancak ve ancak KÖLELİK yapabilirler. "Ancak KÖLELİK yapabilirler" kabulünü, dinlerinin HAVUCU yapmış olanların; Yusuf adı altında, Ester adı altında,; "İYİ YAHUDİ NASIL OLUNURU" ÖRNEKLEYEN, TANRI MASKELİ MANİFESTO yayınlarının yer alması mecburiyettir. Yoksa; yaptıkları KATLİAM / SOY KURUTMA günlerini, binlerce senedir, nasıl olurda BAYRAM ilan edebilirler? "Daha nice PURİMLERE" hazırlıklar yapabilirler?

Eyaletlerin olduğu, insanaların barkodlandığı tüm mülkiyetin merkezi fon emrinde olduğu, Firavun / İmparator / Pir yönetiminde (4. Roma /Yeni Roma gibi) konsil devlet kurulabilir. Belki o zaman Amerikan Kongersi önündeki dikili taşa yazıda yazılır. Dünyanın çatısında, 4. Roma imparatorluğu. Eyalet temsilcilerini oluşturduğu Ahit bağımlı Senatoya sahip bir imparatorluk. Eğer ilk doğanı İsrail ise, mutlaka ilkinci doğanı TEK DÜNYA DEVLETİ OLMALI / ABD olmalı. Eğer ilk doğan oğlu Efrayim'se, son doğan oğlu Efrayim soy damgalı, Yusuf maskeli HAMAN yapısında kim olabilir.


Şeytan rahatı, huzuru, mutluluğu, dürüslüğü, doğruluğu, rahat durmayı, sevgiyi, aşkı sevmez ki. Aksi halde adı ŞEYTAN olmaz, MELEK gibi bir tanım olurdu. ŞEYTANA çok bulaşanlar, artık her hareketleri ŞEYTANİ olanlar, ŞEYTANIN "yap" dediklerini yapanlar, ŞEYTANA papuçlarını ters girdirenler, ŞEYTAN TANRILIĞIN soyunanlar da baktılar işin içinden çıkılmıyor, Partnerleri de ŞEYTAN, "ESASINDA ŞEYTAN ÖNCELERİ BAŞ MELEKTİ" dediler demesine ama işin içinden çıkmadılar / işin içinden sıyrılıvermediler.Sadece ortaya çıkan hareketlerinden dolayı, VİCDANLARINDAKİ UYARI SESİNİ, bu kabulleriyle başka yerlere yönlendirdiler.

Böylece, "VİCDAN denilen" uyarı sistemine nasır bağlattılar. Vicdanlarını KARARTARAK kendi frekanslarından yayın yaptırdılar. Körleştirerek duyulmaz hale getiriverdiler. Ancak ve ancak tercüman aracılığyla anlaşılabilecek bir yapıya getirdiler. Tercuman olarak gönderilen peygamberleri, ilahi vahiylerinde üstlerini örtüp / yaldızlanıp kullanılmaz hale getirilince, kulaklar tıkandı ve kalpler kabuk bağladı. Kalpler katılaşınca da, Atalarının yazdıkları MANİFESTOLARI TANRI SÖZÜ kabul ettiler / ettirdiler.

İnananların huzurunda (açık alanlarda) "bizler de sizin gibi inanıyoruz" dediler. ŞEYTANLARIYLA baş başa kaldıklarında da "BİZ ESASINDA İNANALARLA DALGA GEÇENLERİZ" dediler. Ve uygulamalarına "TANRI DEDİ Kİ" solaganlarıyla maskelemiş olarak devam ettiler.

Göğüslerinden gelen fısıltıyı da, "HAYRA" YORARAK BU VİCDANIMIZIN sesi dediler.Yaptıklarının anlaşılmaması için, ŞEYTANLA ilişkilerini kapalı devreli inanç sistemlerinin parçası yaptılar. Vicdan sesini, VESVESE, KÖTÜ DÜRTÜ gibi isimler vererek KENDİLERİNİ KANDIRMAYA devam ettiler. Vicdan olgusu "İNSAN OL" emri / uyarısı verirken, göğüslerinde beslediklerinden gelen KÖTÜ DÜRTÜ dedikleri "CANİ OL" emrini / uyarısını veriyordu. "YAŞAMAN İÇİN İNSAN OLMAYI BECER" diyen SESE karşılık, "YAŞAMAK İÇİN İNSANLARI ÖLDÜR" diyen DÜRTÜYE uydular.

Böylece; İnsani duygulardan gelecek, İnsanı insan yapan oto-kontrol sistemlerinden gelecek tüm uyarıları YOK ediverdiler. Oto-kontrol bu. Mutlaka çalışacak. Akıl ve mantıklar oluşturulmuş düşüncelere yapısı gereği itiraz edecek, göğse bir sıkıntı, kalbe bir sızı gönderecek. İllaki uyarıda bulunacak.

Bu illakilik durumu yüzünden, "İllaki bir kötü dürtü olacaksa, illaki uyaracaksan bizi, AMALEK hakkında uyarman gerekir" diyerek, VİCDANLARINI AMALEK katlederek susturma yoluna gittiler.

Masum ve Mazlum ve Mahsun ve Maduru oynayarak, o gelen sesi "ama biz haklıyızla nötürlemeye çalıştılar." Yok etme işlemlerinden planlarından sonrada "İşte bak yok olmaktan kurtulduk, daha ne istiyorsun" yaklaşımıyla, oto-kontrolden gelen uyarı sesini, göğüslerinden gelen (beslediklerinin) öldür sesiyle karıştırıp YOK ETMELERİNE devam ettiler.

AMALEK'lerin soylarını kurutunca da, yeni AMALEKler icad ederek, KAPKARA hale getirdikleri OTO-KONTROL sitemlerine malzeme sağladılar. Yaptıkları ve yapacakları SOY kurutmalarına karşı çıkması gereken O GİZLİ SESİ, katliamlarına ORTAK EDİP birlikte SEVİNÇ YUMAĞI olup PURİM BAYRAMLARI ilan ettiler. Yoksa içlerinden gelecek olan uyarıyı nasıl duymamazlığa gelebilirlerdi. Ne kadar çok cana kıyarlarsa o kadar çok ölümden / öldürülmekten uzak kalınacağını söyleyen onların "her harfi Tanrıdan" dedikleri kitapları.Habil'i öldüren, Kabil'i öldürecek olana Lanet okuyan ifadeler onların kitaplarında. Ben daha çok cana kıydım ben daha çok korunmalıyım diye istekte bulunanlar onların kitabında. Hatta bu cana kıymalar katliam, soy kurutma bazında olursa, ogünleri özel ilan edip BAYRAM ŞENLİĞİNDE kutlanmasını emreden sözler, yine onların kitabında.

O kitap ki Dünya'da ki insanların yarısının, "her harfi tanrıdan" kabulüyle tapındığı kitap.
Hem Yahudilerin, hem Hıristiyanların (özellikle Protestanların Yahudilik seviyesine yakın benimsedikleri kitap.Calvanizm ve daha ilerisi Püritenlik) benimsediği, kurtuluş ümidini bağladıklar, her turlü çelişkilerini, saçmalıklarını gördükleri halde vaz geçmeyip, "demek ki Tanrıda yanılırmış, unuturmuş, yalan söylermiş, pişman olurmuş, uzak doğu Tanrıları gibi buhur istermiş..vs.. dedirten kitap.
Tanrıyı, Peygamberi, Kutsal Ruh'u, Melekleri hafife aldıran, onlara olan inancın seviyesini düşüren kitap.
Anlaşmaya muhtaç Tanrı imajıyla, "her ne yaparsak yapalım nasıl olsa Tanrı her seferinde yeni bir antlaşma yapmaya mecbur" dedirten kitap.
Hafife aldıra aldıra, sonuda "bizlerin de müstakil sadece bizi düşünen, sadece bizleri kurtaracak olan, sadece bizlere kitaplar yazdıran, sadece sözcülerini bizlerden seçen, sadece Kutsal Ruh'u bize veren BİR ADET TANRIMIZ olsun, bunun mutlaka bir yolu olmalı" arayışlarına iten bir kitap.
Kaç TANRIYI, kaç TANRI İSMİNİ, kaçTANRI İNANCINI, içinde BARINDIRDIĞINI saydırmayıp, herkezin TAPINDIĞI, KENDİSİNİN "TEKİL TANRISI" olsun önerisini, SEÇENEKLERİYLE birlikte TAPINANLARINA sunan kitap.

Sayılanların hepsi, elbette Hıristiyanlar içinde geçerli. Örneklemek gerekirse;
Hıristiyanlara, ENGİZASYON uygulamaları için, vize veren işte o kitaplar.
Tanrı olgusunu, Engizasyon kasaplarına hafife aldıran, Tanrıyı idare edebilme konumunda olduklarını hissettiren işte o kitaplar.
Engizasyon mahkeme cellatlarına, "biz Tanrının yeryüzü temsilcileriyiz, günah işlemeyiz" DOGMALARINA sarıltan işte o kitaplar.
Tanrı adına işgaller yapıp, Tanrı adına yok etme eylemlerini yapanlar hep o kitapları rehber almadılar mı?
Tanrı adına ateşlerde insanları yaktıranlar, hangi kitaplara bağlıydılar?
Onlar o kitaplara "her harfi Tanrı'dan" diye kefil olmasalardı, bugünkü Hırıstiyanlar o kitaplara "her harfi Tanrı'danmış" diye tapınacaklar mıydı?

Lanet konusuna dönersek: Kayin'in /Kabil'in cezası hiçte umurunda olmadığı Tanrı huzurundan ve topraklardan çıkarılması. Öldürülmemesi içinde, ölümsüz olması içinde, okunan Lanetin yanında TEPESİNE İŞARET koyulan Kabil böylece çok sevdiği yaşama devam edebiliyor. Ahit kitaplarında tek amaç sonsuz yaşam isteği değil mi? Arzuları, kurtarıcı hayal etmeleri, Kanıyla Canıyla Ölümün olmadığı, hasabın sorulmayacağı Dünya yaşamı değil mi? O halde bu Kayin için neden ceza olsun. Kayin için bu ceza olsaydı arkasından gelen Torunu Lamek ben ondan daha fazla cana kıydım o halde ben 7 değil 77 lanetle korunmalıyım der ve bu isteği kitaplarında yer alır mıydı?

Yaratılış.......4:11 Artık döktüğün kardeş kanını içmek için ağzını açan TOPRAĞIN LANETİ altındasın.
Yaratılış.......4:12 İşlediğin TOPRAK bundan böyle sana ÜRÜN VERMEYECEK. Yeryüzünde aylak aylak DOLAŞACAKSIN.››
Yaratılış.......4:13 Kayin, ‹‹CEZAM KALDIRAMAYACAĞIM KADAR AĞIR›› diye karşılık verdi,
Yaratılış.......4:14 ‹‹Bugün BENİ BU TOPRAKLARDAN KOVDUN. Artık HUZURUNDAN UZAK KALACAK, Yeryüzünde aylak aylak dolaşacağım. KİM BULSA ÖLDÜRECEK BENİ.››

Cezalandırılmak, huzurda olmamak sadece, öldürülmek istemediği için önem arzediyor. Yoksa Tanrı olarak işaret edilenden ayrı kalmak onun pek umurunda olmadığı meydanda değil mi? Kulunun öldüğünden haberi olmayan, kulunun cinayet işlediğinden haberi olmayan, kulunun ecelini tayin etmeyen / edemeyen, kulunun can vermesi izni ve bilgisi dışında gelişen bir Tanrı inancında olması gereken cevabı (NE BİLEYİM BEN HABİL'İN BEKÇİSİMİYİM) pervasızca veren bir insansan, neden Tanrıdan ayrılmak zor gelsin?

Kayin'in kardeşini öldürme nedeni zaten inançsızlık olduğuna göre, neden Tanrı saygısı duyuyor olsun? Daha yaratılışın hemen başında ÜSTELİK Tanrı ile aynı bahçede gezinebildikleri ortamda, Tanrı kudretini algılayamayan, Tanrı olarak kendisini algılatamadığı kitaplarında sürekli işlenmiş olan TAPILANIN, yapabileceklerinin sınırını (hiç bir şey yapamayacağını) biliyor ki, konfor kaybı dışında hiç bir şeyden korku duymuyor.

BAHÇE SAHİBİNİNDE YAPTIĞI TEHDİTTE ZATEN, KONFORSUZ BİR YAŞAM.(o nasıl bir tanrı inancı ise, İSA'ya etfedilen TANRININ OĞLU yakıştımasıda öyle komik bir yakıştırma. Her nasıl Tanrı inancıysa, Tanrıyla GÜNÜN SERİNLİĞİNDE yürüyüşler yapanların hepsi her nasılsa SAĞ kalıyor. O günlerden tam 2500-2700 yıl sonra --Tanrı mı değişti / değiştirdiler bilinmez--, "yüzümü gören ölür" diyen Tanrı, o günlerde hiç böyle bir tehditte bulunmuyor)

Hesapsız bir yaşam için, pervasız bir yaşam için; kitaplarında bile Tanrı saygınlığını yok eden ifadeleri özellikle kullandıkları bilinenlerin "zihniyet atalarına da", Tanrısız, hesap vermeden sürülen yaşam fikri çok cazip gelmiş olmalı.

Nereden bu sonuca ulaşılıyor? Yine kendi kitaplarındaki ifadelerden bu öldürme işinin aslında korunma yöntemi olduğu ortaya çıkıyor. En azından düşmanlarına karşı bir çelik yelek, koruma kalkanı konumunda algılandığı ortaya çıkıyor. (SİYON YILDIZI GİBİ)

Yaratılış.......4:15 Bunun üzerine RAB, ‹‹SENİ KİM ÖLDÜRÜRSE, ondan YEDİ KEZ ÖÇ ALINACAK ›› dedi. Kimse BULUP ÖLDÜRMESİN diye KAYİNİN ÜZERİNE BİR NIŞAN koydu.

Yaratılış.......4:23 Lemek karılarına şöyle dedi: ‹‹Ey Âda ve Silla, beni dinleyin, Ey Lemekin karıları, sözlerime kulak verin. Beni YARALADIĞI için BİR ADAM ÖLDÜRDÜM öldürdüm, Beni HIRPALADIĞI için BİR GENCİ öldürdüm. Yaratılış.......4:24 Kayinin YEDİ KEZ ÖCÜ alınacaksa, Lemekin YETMİŞ YEDİ KEZ ÖCÜ alınmalı.››

Tersi olsaydı, torunu Lamek; "Ben katilliğin daha alasını hemde suç olduğunu bile bile yaptım. Bir adam ve bir genci öldürdüm. O halde Kayin nasıl öldürülmekten korunduysa bende öyle korunmalıyım" dercesine. kendisinin de öldürülmemesi için, daha fazla lanet ister miydi?

Tersi olsaydı İsrail, suyumu (Kurt'un kuzu yeme bahanesi) bulandırdın diye, Ramazanda, bayramda en mubarek kabul edilen günlerde, Bombalama işlemine devam ederler miydi?
Hastahane, okul, kreş, Pazar yeri, sivil çoluk çocuk ayırmadan katliamlar yapabilir miydi?

NE YAZIK Kİ TERSİ DEĞİL. Çünkü kitapları diyor ki; ne kadar çok can alırsan, ne kadar az haklı nedenlerle (sebepsiz yere) CAN ALINIRSAN, öldürülmekten korunmak adına, İsrail'in Tanrısından (kendisine ve efradına) kurşun değmemesi için LANET isteyebilirsin. Kitaplarından açıkca ortaya koyulan bu.

Korunma tılsımı için, korunma kalkanı için, korunma büyüsü için haksız yere CAN ALACAKSIN, masum KANI dökeceksin. Günah keçisi ilanlarıyla, günahlarından kurtularak korunduklarına inanlar, elbette her türlü korunma reçetelerini de sanılarına ekleyecektir. Günahlarını kağıtlara yazarak keçi üzerine yükledikten sonra keçiyi kayalıktan aşağıya atarak GÜNAHLARINDAN kurtuluveriyorlarmış.

Hayvan derneklerinden, çevrecilerden çekindileri için, artık Keçilere günahlarını bağlayıp, uçurumdan atamıyor olmalılar. Adetlerine, geleneklerine, Dinsel ritüellerine çok bağlı olan, Yahudiler günahlarını neleri yok ederek gideriyor olabilirler?

Anlaşıldığı kadarıyla bu açıklarını, Hayvan seviyesinde gördükleri başka bir deyişle, kendi dışında olan SEÇİLMEMİŞLERİ (SEÇİLMİŞLİĞİN verdiği ayrıcılıkla), CRO-MAGNON ADAM'ları bombalayarak kapatıyorlar. Tıpkı içlerindeki kötü dürtüler yüzünden Amalek avcılığı yapmaları gibi. PURİM BAYRAMLARINA kavuşmalarını sağlayan SOY YOK etmeleri gibi.



Neden ŞİT'te başkası değil diye başladığımız yazımızı, kısa bir "zihniyet tanıtma" turu yaptırarak buraya getirdik. Oğul Tanrı inancını anlatabilmek için uğradığımız ŞİT / SETH ismi diğer konularıda değinmeyi gerektirdiğinden oldukca uzun bir yol katedildi. Oğul Tanrı anlayışını, yakıştırmasını ortaya koyabilmek için, Oğul Tanrı inancının arkasına saklanıp toplumları yönetenlerin / yönlendirmiş olanların zihniyetini ortaya koymadan anlatabilmek mümkün değil. Oğul Tanrı inancının kitabı olarak lanse edilen ve "her harfi Tanrıdan" denilen kitaplardaki çarpıklığı ortaya koymadan da, konuyu izah edebilmek mümkün değil.

NEDEN İLAHİ VARLIKLAR = TANRININ OĞULLARI NEDEN ŞİT SETH SOYUNDAN OLDUĞU SÖYLENİYOR? NEDEN BAŞKASI DEĞİLDE ŞİT / SETH SEÇİLDİ BAŞKASI OLMAZ MIYDI? SORUSUNA; ŞİMDİ CEVAP VERİLEBİLİR SANIRIM.

Neden Şit? Eğer siz dininizi Mısır Tanrılarından esinlenerek, Mısır inançlarının etkisinde yeniden düzenlerseniz, elbette Tanrıların Oğullarının ŞİT / SETH soyundan geldiğini söylersiniz, iddia edersiniz / sanırsınız, esasında sanırmış gibi yapar kutsal kitaba açıklama adı altında sokarsınız.

Tanrı bildirmi Eski Ahit'e göre 430 yıllık, Yahudi kabullerine göre 210 yıllık MISIR yaşamına ait, YUSUF KÖLELİK MANİFESTOSU dışında bir bilgi kitaplarda yok ki. Mısır yaşamıyla ilgili, o kadar derme çatma, sallama bilgiler Ahit'te yer almış ki; Yahudier bile Tanrı sözüyle, 400 ve 430 yıl olarak anılan bu süreyi, TANRI NEREDEN BİLECEK yaklaşımıyla 210 yıla indirivermişler.


"Tanrı bilseydi Mısır'la ilgili bildiklerini, Sinada Moşe'ye diğer kitaplarla birlikte verirdi" dercesine, Tanrı sözü süreyi yarı yarıya azaltıvermişler. Kitaplarına uymayan, M.Ö.3761 tarihli kronolojilerine sıdıramadıkları 220 yılı silivermişler. Mızrak hiçbir çuvala sığmayacak kadar büyük. Kitabı da zaten TANRI ADINA ataları yazmamışlar mıydı? O mızrakları bırakanlar ATALARI değil miydi?

"Torunları olarak bu kadarcıkta hakımız olmalı" diyerek bu iskontoyu yapıvermişler. Kitaplarıyla çelişmişler ama olsun, "zaten neresi düzgün ki bir şekilde yaldızlarız" diyerek (Ah! birde DEVE gibi, neremiz düzgünki? diyecek kadar dürüst olabilseler) yılları yok edivermişler. Zaten, hiç birşeyden habersiz Atalarının hatalarını, umursamaz Tanrı dediklerinin sallamalarını düzeltmek için, bu işlemleri yapmıyorlar mı?




407 yıllık süreyi üç nesille parmakları uç uca gelecek şekilde geçiştirivermişler ama çokta hata yapmışlar. 164 yaşlarında evlendirdikleri (evlenme yaşı önemki değil. Önemli olan çcuk duğurma yaşındaki zorunluluk) YOKEVET HALAYI, 268 yaşındayken Harun'u, 271 yaşındayken de Musayı doğurmak zorunda bırakmışlar. Kadıncağız birde Musa'nın arkasından nehir boylarında yaşar olmuş. Oğluna süt annelik için o yaşlarda Saraya gider gelir olmuş


Neden bunu yaparsınız?
Çünkü her herfi Tanrıdan denilen kitapta, "BENDEN BAŞKA TANRI VAR MI?" diye ara sıra laf dolaştıran AHİT KİTABININ SAHİBİ olarak gösterilen İsrail Tanrısı, TANRININ OĞULLARINDAN açıkca bahsetmekte.

Türkçe Ahit kitaplarında İLAHİ VARLIK olarak maskelenen, TANRILARIN OĞULLARI, Ahit ehlinin doğruyu bilmesi anlaması için (sadece Türkçe bilenler için Ahit ehli) İfade altına İbranice manası "Tanrıların Oğulları" anlamını içerir notuyla ASIL MANANIN İLAHİ VARLIKLAR değil, TANRILARIN OĞULLARI olduğunu İLAN EDİLİYOR.

Konunun ehillerince, Ahit bağlılarınca TANRININ OĞULLARI anlaşılması gerektiğinin, ASLA ve ASLA ilahi Varlıklar olarak ismi geçenlerin TANRININ OĞULLARI olduğu geçeğinin göz ardı edilmemesini VURGULUYORLAR. Özetle: İnancına zede vurdurmak istemeyenler buna dikkat etmeli diyorlar.

İbranice manası, orada elbette laf olsun diye verilmiyor. Türkçe bilen, Ahit ehlinin öyle OKUMASINI istedikleri için veriyorlar. "İbranice TANRININ OĞULLARI anlamına geliyor" derken, yapılan tarif TÜRKÇE KELİME hazinesinde mevcut ki, bizler İLAHİ VARLIK = OĞUL TANRI eşitlemesini anlıyabiliyoruz. Aynı mana İngilizcede de TANRININ OĞULLARI anlamına geliyormuş ki, İngilizce Ahit'te de hiç not düşmaden, TANRININ OĞULLARI olarak işlenmiş.

Ahit ehline diyorlar ki; "MÜSLÜMAN mahallesinde SALYANGOZ SATMA zorlukları nedeniyle, İLAHİ VARLIKLAR demek zorunda kaldığımız ifade, ALIŞIK OLDUĞUNUZ gibi TANRILARIN OĞULLARI anlamındadır" diyorlar..

" Sakın ha! TANRININ OĞULLARI yerine İLAHİ VARLIKLAR kabulünde bulunur - mulunursunuz, İNANCINIZ YOK OLUR GİDER" uyarısı için yazıldığı açıkca belli olan not; ANA İNANÇLARININ İÇİNDE, "TANRI OĞULLARININ" OLMASININ NE KADAR DOĞAL KARŞILANDIĞININ göstergesi değil midir?

MÜSLÜMAN MAHALLESİNDE "HADİ SALYANGOZCU GELDİ HANIM" diye bağıramazlardı ya!. Elbette usturubuyla, racona uygun hareket etmeliydiler.Salyangoz illaki satılacaksa, malda elde kalmayacağına göre, ya kıyma içinde, ya! pasta börek içinde, ama yağlayarak ama tuzlayarak yedirilerek satış gerçekleştirilecektir. İşte Müslüman mahallesinde, salyongoz satma teknikleri..

Yaratılış........6:2 İLAHİ VARLIKLAR, insan kızlarının güzelliğini görünce beğendikleriyle evlendiler.
Genesis........6:2 that the SONS OF GOD saw the daughters of men that they were fair; and they took them wives, whomsoever they chose.

Yaratılış........6:4 İLAHİ VARLIKLARIN insan kızlarıyla evlenip çocuk sahibi oldukları günlerde ve daha sonra yeryüzünde NEFİLLER vardı. .....
Genesis........6:4 The NEPHILIM were in the earth in those days, and also after that, when the SONS OF GOD came in unto the daughters of men, .....

Eyüp............1:6 Bir gün İLAHİ VARLIKLAR RABbin HUZURUNA ÇIKMAK için geldiklerinde, ŞEYTAN da ONLARLA GELDİ.
Job..............1:6 Now it fell upon a day, that the SONS OF GOD came to present themselves before the LORD, and SATAN came also among them.

Müslüman mahallesinde sattkları böreklerin içindekini ""ET" diye yemin edenler, kendi Ahit ehli yiyeceği zaman "sen bağırdığıma yemin ettiğime bakıpta, yediğini sakın "ET" sanma, O SALYANGOZDUR" diye başka bir yemin daha ediyorlar.

Tevhit inancı onları bozar. Onların dinine alerji yapar. Tanrı olarak benimsedikleri ÇOK TANRI İÇİNDEN SEÇİLMİŞ olmanın gururunu yaşayamaz. TANRININ OĞULLARI OLMASI ONLAR İÇİN OLMAZSA OLMAZLARDAN.

Eğer tek ilaha inanmış olurlarsa, işlerini nasıl yürütebilirler. Başka kuvvetler olmazsa, İttifaklar kurdukları, işbirliği yaptıkları Tanrısal değilse, TANRI KUVVETİNDE değilse halleri nice olur.

O görünümler verenler kendilerini tanıttıkları gibi Tanrı Oğulları değilde, sadece kendileri gibi yaratılmış CİNLERSE bütün hayaller yıkılmaz mı? Varlık birliğinden bu kadar umutlanmaları, onların Tanrısal kattaki "sözde yetkileri-etkileri" değil miydi? Onların Tanrısal vaadleri, onları bu sanılara sürüklememiş miydi?

O halde inançları gereği,
Kurtuluş senaryoları gereği,
Kitaplarını yazarlarken aldıkları görünümlerin ilahi kaynaktan olma zorunluluğu gereği, mutlaka ve mutlaka TANRININ OĞULLARI olmalı.

İnançlarının ilk temellerini Mısır dinleri üzerine kurduklarını, onlardan etkilenerek inançlarını yeniden düzenlediklerini söylemiştik
1. etap DİN düzenlemelerini Mısır yaşamların da yapmışlar.
2. etap DİN düzenlemelerini Babil sürgününde yapmışlar.
3. etap düzenlemelerini de ABD'de yapıyorlar. (daha İsrail 60 senelik bir ülke)

Ana tapınakları aşağıda görüldüğü gibi işlevini sürdürüyor. Tanrının Yasa kitabının yeni ilaveleri orada yapılıyor olmalı. PARALARININ ÜZERİNE bile; Tanrılarının ikonlarını basanlar, bağlılıklarını EN SEVDİKLERİ ŞEYİN ÜZERİNDEN bildirenler, elbette "ONUN GÖZÜ'nün" önünde yasalarını çıkarırlar. Adına da "TANRININ YASA KİTABI" derler olur biter. Sanki daha önce kitapları lanse etmede kullandıkları yöntem farklı mıydı?


Bu durumda, 3. Tapınak çoktan yapılmış ve inanılmaz mesafeler almış kat etmiş gözüküyor.. Kudüs'te ki tapınak kutsanma için, Ritüeller için, seronomiler için mutlaka olması gereken ama sadece formalite gibi gözüküyor. Ritüeller tamamlansın, tılsım bolzulmasın, kutsama devam etsin, semboller tamamlanmış olsun. Önemli olan adreslerin ve yol haritalarının ortaya koyulması değil mi?

Tapınak sahibi olmak, "YENİ DÜNYA DÜZENİNİN" yapılanmasıyla yakından ilgili olduğu aşikar. Elbette Tapınağı sembolikte olsa, Kudüse yapmak isteyeceklerdir. Eski tütsülü, buhurlu, Tanrılarıyla görüşmeli seansların olduğu şaşalı günlerine dönmek isteyeceklerdir. Kitapları da buna benzer şey söylüyor. Sadece "RAKIMLARI" farklı.

Yeşaya........2:3 Birçok halk gelecek, ‹‹Haydi, RABbin Dağına, Yakupun Tanrısının Tapınağına çıkalım›› diyecekler, ‹‹O bize kendi yolunu öğretsin, Biz de Onun yolundan gidelim.›› Çünkü YASA SİYONDAN, RABbin sözü YERUŞALİMDEN çıkacak. Mısır dinlerini, inançlarına temel yaparlarken birtakım ritüelleri benimsedikleri gibi, dinlerine inanaçsal yönden yeniden çeki düzen veriyorlar. İSRAİL TANRISI bile Mısır Tanrılarına boyun eğmiş olmalı ki, veya stajda olmalı ki; Mısır yaşamında İsrailere hiç müdahe edip, yol gösterdiğine dair en ufak bir emare yok. Bir kaç kutsama dışında. Yakup ve Yusuf kıssasının anlatılma sebebi, YAHUDİLİK MANİFESTOSUNU Tanrı sözü dedikleri kitaptan ileterek, uygulamada ortaya çıkması muhtemel, bazı VİCDANİ, İNSANİ duyguların önünü kesmek.

İYİ YAHUDİ NASIL OLUNUR? İYİ YAHUDİLİK ZİHNİYETİ NEDİRİ içeren YAHUDİLİK MANİFESTOSU başka türlü, Tanrı vizeli olarak nasıl iletilir?
Bir başka YAHUDİLİK MANİFESTOSUDA ESTER kitabıyla, kutsal metin OKURLARINA iletilmişti.

Tanrı, BÖYLE ŞEYLERE İZİN VERİR mi? düşüncesi yerine, vicdani, dini, ahlaki, insani hiç bir kıstasa baş vurmadan "Atalardan kalan kitapta yazdıysa, TANRI SÖYLEMİŞTİRİ" kabul edenlere, HİTAP EDEN MESAJLARI iletiyor.

Ester - Mordekay YAHUDİLİK MANİFESTOSU KATLİAM NASIL yapılır ve NASIL BAYRAM / PURİM İLAN ediliri; Yusuf'la iletilen YAHUDİLİK MANİFESTOSUYSA; İNSANLAR NASIL KÖLE yapılır ve nasıl HARACA BAĞLANIR konusunu işliyor.


Yahudilere, yaşadıkları çöl maceralarını da içeren / "o anla" ilgili maceralarında yer aldığı kitaplar, hemen Mısır çıkışında verilmesine rağmen, daha önceden Mısırda yaşanmış olaylar hakkında pek bir şey yok.

(İsrail Tanrısı Mısır'dayken yanlarına yaklaşamadığı İsrail'lilerden, Mısır çıkışında tüm detaylarını verip tapınma çadırını istiyor. Tapınma şekillerini tarif ederek düzenlemeler yapıyor. 430 yıl süren Mısır yaşamında neden bu tarifler olmamıştı. Tam aksine, YUSUF / HAMAN, Mısır halkını köle yapıp her birinin mallarını aldığında, MISIR KAHİNLERİNE ve MISIR TANRILARININ TAPINMA YERİ OLAN yerlere yardımlar yapıyor ki; aç kalanların Kahinlere, Mısır Tanrılarına olan bağlılıkları artsın.)


İşte bu arada Mısır Tanrı inaçlarıda / Mısır Tanrılarıda esin kaynağı oluyor. Öyleki savaşta KUTSALLIK KATSIN DİYE ordularına bu Tanrıların ismini veriyor. Kadeş savaşına katıldığında da Ordularına bu ismi vermiş : Amon, Ptah, Ra, Seth. Firavun II. Ramses, elbetteki en seçkin olan Amon kıt'asını yönetmiş

Seth ismi Mısırda en önemli Tanrılar arasındaymış. Seth aynı zamanda HORUS tanrısının düşmanı amcası. Bu açıklamalar, TANRININ OĞULLARININ babaları için neden ŞİT / SETH soyunun seçilmiş olduğunu yeterince ortaya koymuyor mu? Horus'u TANRIYI oynayanlar için, düşman kim olabilir? İKONLARI, kendilerine TANRI kuvveti olarak kabul edenler için İYİ yada KÖTÜ deyimi birşey ifade eder mi? Hedefe varmak için, tüm İMANİ değerler yok edildiyse, İMANİ vahiylerin üzeri örtüldüyse, İMANİ hiç bir yol kullanılmıyorsa, İMANİ değerlerin kendi hedeflerine zarar vereceğine inanılmışsa Tanrı olarak birşeyle parlatarak / yaldızlanarak ortaya sürülmüşse, "ALLAH" korkusu kalmamışsa onlar için İYİ ve KÖTÜ kavramları yerine, TARAFIMIZDA olanlar ve TARAFIMIZDA olmayanlar kavramları kabullerindeki kanunları haline gelmiştir.

Kendi kitaplarında bile İYİLİKLE alakaları olmadığı, o günkü ATALARININ DA, O GÜNKÜ TANRI OLGUSUNDAN korkmadıkları yazımış. Derlerya Eski ahtte yok edilmesi amaçlanan İNANÇLARDAN biride TANRI KORKUSU. Kendi edindikleri, arzularına göre ZAMAN içinde karekterize ettikleri TANRILARINDAN korkmayanlar İYİ ve KÖTÜ kvaramları arasında ayrım yaparlar mı? Diğer insanları Hayvan sınıfında (en azından CRO-MAGNON adam ayarında- kro adam) görenler, İYİ-KÖTÜ kavramlarını evrensel anlayış içinde nasıl olurda değerlendirebilirler / değerlendirirler.

Yasa Kitabı ..5:29 Keşke BENDEN KORKSALARDI ve bütün buyruklarıma uymak için her zaman yürekten istekli olsalardı! O zaman kendilerine ve çocuklarına sürekli iyilik gelirdi.

İYİ ve KÖTÜ kavramlarının bir değer ifade etmediği günümüzden, İYİ ve KÖTÜ kavramlarının asla kullanılmayacağı bir DÜNYA DÜZENİNE GİDİŞTE, asıl olan o tarafta yada bu tarafta olmak değil. ASIL OLAN GALİPLERDEN OLABİLMEK.

İYİ-KÖTÜ kavramları insani ve ahlaki açıdan değerlendirildiğinde yada İYİ-KÖTÜ kavramlarının yaşamasına, değerlendirme aracı olmasına izin verilirse sistemleri olduğu gibi çöker. İYİ-KÖTÜ kavramlarının değer bulduğu, kıstas edildiği an; DOĞRU ve YANLIŞ yargıları başlar. DOĞRU bulunanlar, YANLIŞ olanlar yargıları ise; yapılan eylemleri OLMASI gerekenler, OLMAMASI gerekenler olarak kolayca TASNİF ETMEYE başlar.

İşte bu nokta YENİ DÜNYA DÜZENİNİN organizatörleri tarafından hiç istenmeyecek ve asla müsade edilmeyecek bir durumu / bil işlevi çalıştırmaya başlar. O işlev ise insanı insan yapan değerlerin bireysel ADALET mekanizması VİCDANDIR. ADALET terazisinin DARASIZ, tam dengede kalmasının tek sağlayıcısı VİCDAN devreye girer.

VİCDANIN devreye girmesi demek, YANİ DÜNYA DÜZENİNİ DE, yeni DİNLERİNİNDE, açlıkla KÖLELEŞTİRME operasyonlarınında, AMALEK sendromlarınında, kutlanan KATLİAMLAR şenliği PURİM BAYRAMLARININ da sonunu getirir.

Artık; İYİ-KÖTÜ ayrımı devreye girmiş, VİCDAN terazisi göreve başlamıştır.
Artık; aynaya baktığında "BEN İNSANMIYIM / BEN İNSANIM" yargıları başlamıştır.
Artık; gelişmelere izlediğinde "İNSANLIK BÖYLE Mİ" olmalı? süreci başlamış, "yapılanlar İNSANLIK OLAMAZ" boyutuna doğru yol almaya başlamıştır.
Artık; BEN, BENİM, BENDEN, BENİMKİLER, biz, bizden, bizimkiler, dönemi sona ermiştir.
Artık; Hakkımız, bizim, benim dönemi büyük darbeler yemiş, elde deilen yada edilmek istenen şeyin HAK ve ADALET sınıları içinde almasına dikat edilir olmuştur.
Artık; Hakkım demektense, HAK ettim, HAK ettik demektense, "HAK'ka" uygun olup olmadığı, "HAK'tan" olup olmadığı gözetilir olmuştur.
Artık; Arkadaşlıklar, dostluklar kurulurken, kuvvetli olan, çevresi olanlar deği eskisi gibi iyiler aranır olmuş, çocuklara kötü arkadaşlar edinme" tembihleri başlamıştır.
Artık; İYİ-KÖTÜ evrensel niteliğine geri dönmüş, "BİZDEN-ONLARDAN" kalıbı içinde kullanılmaktan / değerlendirilmekten kurtulmuştur.
Artık; İyiler, "İYİ" kavramıyla kast edilen, insanların ortak kabulleri çercevesi içinde yer alanlardan seçilmektedir
Artık; İyiler, sadece İYİLİK eden (ör: Kızılderilerin, Aborjinlerin kökünü kazıyarak elde edilen kanlı servetlerle yapılan yardımlar) sınıfında olanlardan değil, İnsani anlamda İYİ olanlardır.
Artık; "HAK'kın" HAK EDİLEN değil, "HAK'tan" GELEN olması gerektiği idrak edilmiş ve uygulamalarda HAKİM DURUMA gelmiştir.

Akıl+Mantık+İstek (hırs,ideal,hedef..vs) üçlemesinin üretimlerini İnsanı insan yapan değerler içinde tutabilmek / İnsanı insan yapan duygu süzgeçlerinden geçirebilmek VİCDAN olgusunun İŞLER duruma gelmesi için yeterlidir.


Seçilen taraflar, ittifaklar çıkarlar üzerine olduğu içinde, iyi taraf yada kötü taraf diye brşey yoktur. Sadece bizden olanlar ve bizden olmayanlar vardır. (Hani feminist esprisi vardır. Feministlere göre, Dünya'da iki cinsiyet vardır. kadınlar / dişiler ve kadınlara / dişilere muhtaç olanlar) Bizden olanlar birlikte İNANAÇLILAR İTTİFAKLARI kurulacak kadar inançlı, bizden olmayanlar kendilerine harşı İNANÇSIZLAR İTTİFAKLARI kurulacak kadar inançsızdırlar ayrımı vardır. Bizden olanlar bizlerin taşıdığı, insanın taşıması gereken tüm üst değerlere sahip olan, ideal insanlardır. Bizden olmayanlar ise, bizlerin sahip olduklarımızın çok uzağında, hiç bir değeri olmayan canlı birimlerdir.

Özetle; İyi - kötü taraf sizin bulunduğunuz yere göre değişmektedir. Bu nedenle iyi - kötü tarafın seçilmesi diye bir şey söz konusu değildir. Önemli olan bulunduğunuz tarafın çıkarlarınıza, hedeflerinize uygun olup olmasıdır.

İYİ-KÖTÜ ayrımı evrensel değerlerle, insanı insan yapan değerlerle, kendine yapılan kötülük tartılarıyla ölçülmediği sürece, hangi tarafta olduğunu bimene imkan yok.

Sizin bulunduğunuz taraf mutlaka kötülüklere maruz kalan, hakkı diğerlerinin elinde kalan madur duruma düşen olmalı ki, "oraları da bizimdi, şuraları da bizimdi, o'da bizim bu da bizim" feryatları içinde, doymak bilmez bir hırsla, çevresinde olanlara sahip olabilmenin yollarını, kapılarını kendisine açabilsin. Kendine VERDİĞİ HAK'larla, kendisine tanıdığı maduriyetlerle, kendisine tahsis ettiği hakkımdı payıyla,/ paylaşımıyla, yaptığı yapacağı HAKSIZLIĞI meşru hale getirebilsin.

Böylece; bu tür BİRİM zihniyeti taşıyanların, toplumsal / küresel bazda hakimiyetleri için kurdukları ittifaklarla, taraftarı olduklarının dünya egemenliği sağlanabilsin.Dünya'yı yenen, kontrol eden, hükümran olan, biçim veren, işgal edebilen konuma gelerek İYİNİN tanımlarını kesin cizgilerle ortaya koyabilsin

Örnek vermek gerekirse; BOK böcekleri vardır, BOK olmadan, BOKA bulanmadan yaşayamazlar. İllaki BOK olacak etrafları BOKLUK olacak. Eğer bu ortam sağlanamazsa asla yaşamlarını sürdüremezler. Tüm yaşam şartlanmaları BOK ve BOKLUK üzerine kurulmuş.. Atalarından hücrelerine nakşedilmiş olan bilgi aktarımları öyle.

Bok böceğini kendilerine Tanrı ismi yapacak kadar örneklemiş olanlar, kozmik evrende semboller yapacak kadar özümsemiş olanlar, Bok böceğinin MESLEKTAŞLARI olanlar, ZİHNİYETELERİ BOKLAMAK üzerine kurulmuş olanlar, birşeyi kaçırmışlar. Bok böceği asla ve asla etrafını diğer yaşam alanlarını BOKLAMIYOR çevre temizliğine katkıda buunuyordu.

Güzeli, güzellikleri yok etmeye değil, tam tersine güzelleşmesi doğal fanusun hayat bulması ve çeşitlenmesi için çalışıyordu. Özetle: etrafını BOKLAYIP bırakmak yerine, etrafındaki BOKLUĞU yok edip yaşama Karınca kararınca katkıda bulunuyordu.

Bok böceğinin MESLEĞİNİ almışlar, isminii tanrılaştırmış, yaptığı toplardan kozmoz teorileri türetmişler, Güneşler özdeşen düşüncelere çağrışım yapmışlar, Tılsımlara kalıp yapmışlar, uğurlu aksesuarlar şekilini çıkarmışlar ama BOK BÖCEĞİNİN varlık / var olma amacına dair PRENSİPLERİNİ almamışlar. Bok MESLEĞİNİN inceliklerini öğremeden kendilerini BOK ETMEYE adamışlar.


Örneğin: hırsız yaptığı işin toplum düzenine aykırı olduğunu bildiği halde yapar. Evde aiesine çocuklarına dürüstlüğün erdemini de anlatabilir? Ailesi yaptığı işi bilsede hırsızlıkla para getirenin aile içindeki itibarı, aile bireylerine davranışıyla birebir ilgili olduğundan, Aile içinde müşfik, dürüst, iyilik sever sözüne güvenilir olarak nitelendirilebilir.

Örneklemek gerekirse; kanalların birinde 5-6 sene önce, bir ekonomist ve iki tescilli dolandırıcı aynı programda ilgileri tam olmadığı halde (parayla uğraşmaları sayılmazsa. Ekonomist paraya yön vermeye çalışırken, mesleklerinin dolandırıcılık olduğunu ballandıra ballandıra, cümle aleme ilan eden iki sülük, herhald yönünü şaşıran paralara "amcana gel" yapıyorlardı) aynı masayı paylaştılar.

Dolandırıcılardan bir tanesi, Ülkeyi derinden sarsan icraatlara taşeronluk yapmış olan Parsadan, diğeri de dolandırıcılar kralı olmakla övünen Raki / Güney Zobu'ydu. Parsadan ve Raki maceralarını anlattılar. Aile içindeki şefkatli davranışlarınıda anlattılar. Parsadan ailesini nasıl luks içinde 1. sınıf yaşattığını, dolandırıcılıktan kazancını örnekleyebilmek için anlattı. (50-70 milyon gibi bir dolandırma rakkamını ifade etti.)

Dolandırıcılık maceralarını anlatan Parsadan, ailesi gözünde oldukca kıymetli, aile içinde dürüst, şefkat dolu, aile üyelerine ve çevresine yardım eden konumunda bir kimliğe sahipken, aile dışında herkezi çarpan dolandıran, kanunsuz işler yapan bir adam kimliğine sahipti.

Tezgahladığı işlerde, arkada canlar yakıp yakmadığına, yuvalar yıkıp yıkmadığına bakmadan, saçı bitmişin bitmemişin hakkına aldırmadan başarıdan başarıya koşan bir adam kimliğini profilinde taşıyordu

Toplumun parasını LÜPLETEN bir adam ve bu parayı lüks bir yaşam sergileyerek HİÇ BİR DEĞERE ALDIRMADAN HAK HUKUK dinlemeden yiyenler, evrensel İYİ'yi, insanı insan yapan İYİ'yi, sözlük karşılığı İYİ'yi tutupta, geçek İYİ taraftarı olur mu? Onların iyi tarafı, İNSANLIĞIN iyiliğine olabilir mi?

Onların ana felsefesi; Kargalar olduğu sürece o peynire talip olan işini bilir Tilki'ler de olmalıdır

Bu ve bunun gibi nedenlerden dolayı Horus taraftarı olanlar , Seth /Şit değilde Kain / Kabil yolundan gidenler için yaptıkları seçim gayet normal bir seçimdir.
O dolandırıcıların yada haramilerin yada rüşvetcilerin paraları çalınsa, çalana hırsız demiyecekler mi / demiyorlar mı? Para bölüştürürken biri haksızlık yapsa diğeri hırsız, dolandırıcı, şerefsiz, namussuz-namussuz kelimeleri sözlük manalarıyla sarfetmiyor mu? Haramilerin lideri de görüldüğü gibi dürüst olmalı, elbette kendi içinde.

"Bizim reis dürüsttür kimsenin parasını yemez, kimsenin hakkını yemez, kimseye kazık atmaz" dedirtmeli. Aksi durumda "REİS GÜVENİLMEZ bir adam, REİS adamı yolda bırakır, REİS adamı satar" derler.

Onlar için Kabil tarafında olmak yada olmamanın ne önemi olabilir? İlahi vahiylerin var olmuş yada herhangi bir inanç birliğinden olmuş yada olmamış o zihniyete sahip olanlar için ne farkeder. Onlara gerekli olan, içinde Tanrı ismi geçen, yanlış ve doğruluğunu asla sorgulamayacakları yazılı metinler. Ve metinleri yorumlayıp "doğru yol budur diye gönüllerine su serpen" yani yaptıkları işe icazet veren, vicdanlarında cılızda olsa varlığını hissedilmesi muhtemel sızıları yatıştıraca, Din önderlerinin bulunduğu bir inanç sistemi yeterlidir.

Onların Tanrı inançların da bir tutarlılık olabilir mi?
Onların Tanrı inançlarında var kabul ettikleri Tanrı dürüst olabilir mi?
Onların savundukları sistemde Tanrı kötülüğü cezalandıran, doğruluğa mükafat veren olabilir mi?
Onların inançlarında Tanrı kötü, yanlış davranışları engeller mi? ..vb..

Hayır asla engellemez. Eğer öyle birşey olsaydı Raki birkaç kez, Parsadan'a "ALLAH" işini RAST GETİRSİN demezdi / diyemezdi. "yolunu açık etsin" demezdi," tuttuğunu altın etsin" demezdi. "ALLAH'tan" bunları dileyenin, TANRI anlayış sistemi ne olabilir? Hangi ittifaklar onlar için muteberdir. Çok Tanrı olması rahatsız eder mi? Çok Tanrı çok görüş olması onları mutlu etmez mi? Hele oğulları olan bir Tanrı inancı arayıpta bulamadıkları din sistemleri olmalı.

HELE, HELE; OĞUL TANRI "BENİM İŞARETİMİ taşıyanları, benim arkama takılanları ve beyaz atımla geldiğimde arkamda saflar tutanları, kötülere karşı savaşımda tek yürek olarak beni destekliyenleri / destekliyecekelri sonsuz yaşama kavuşturacağım dediyse kim böyle Oğul Tanrının varlığından şikayet edebilir. GELMESİ için KAZANMASI gereken BİR'lik MÜCADELESİNDE, yüklenmesi gereken kuvvet için şimdiden kimler onu "geldi gelecek diyerek" desteklemiyor olabilir.

Kişi Hırıstiyan olmasada, hatta inancını terste bulsa, hatta "onlara putpereste" dese, bu dedikeriyle yetinmeyip "kitaplarıda uydurma" dese, Oğul Tanrının gelecek hayali bile işlerinde atılımlar yapmaya yani projeksiyonlar yeni açılımlar yapmaya itecek ivmeyi bu sanılardan elde edecektir. O elde edilen sanal ivmelerde gelecek jenerasyonlaraLokomotif olacaktır.

Böyle bir manzarayı, iyi kavramını taraftar olarak görenlerden kim görmemezliğe gelir yada kim o manzaranın kaybolmasını ister. Elbette kimse istemez. Aynı görüşü paylaşanlar hayallerinin gerçekleşmesi, zihniyetlerinin devamı için varlık BİR'iği için var güçleriyle çalışırlar. Gerekirse bu çalışmalarına engel teşkil edecek dinlerini de o hayale göre, Dinlerin arasında sağladıkları diyaloglarla düzenlerler. Bu görüşü savunanların bir araya gelip kurdukları ittifaklar, neleri Tanrıya atfederek yürütüyor olabilirler.


Rüşvet alan, avantayla iş veren, ihalelerden sebeplenen, derya deniz demeden Homini gırtlak YUTAN, (Yahudier boşuna dememişler demek ki; "bizim Adam / Adem yatatıldığında çevrede dolaşan devet sahibi olanlar CRO-MAGNON ADAM'lar ve HOMİNİD'ler olabilir" diye.. "CRO" bildiğiniz "KRO", "MAGNON" bildiğiniz "maganda", ADAM'da "Adam / Adem"olmalı HOMİNİD ise "homini gırtlak" tanımlarının sahibi olmalı. --E.Ahit Yaratılış kitabında neden iki yaratılış hikayesi var. İki ayrı Yaratılış anlatımı yok. İKİ AYRI YARATILIŞ VAR--,
Onlara göre ADAM zamannda CRO ve MAGANDA olan ADAMLAR vardı. Hiç bir üreticiliği olmayan sadece gırtlak için yaşayan HOMİNİD'ler vardı. Tabii bu arada belirtmeden geçmeyelim zat'ıalleride çatal bıçak kullanmayıp onlara tuvalet temizliği, kölelik ve sakilik yapıyor olmalılar. Tufan uydurma çocukları Ham, Yafet ve Sam Dünya nufusunu nasıl çoğaltacağız, iş bize düştü diye karakara düşünürken, Firavun Piramitlerinde onbinlerce işçi çalıştırıyordu.
Kendilerini, kendilerine seçkin olduklarını sandırmak için, kendilerini kandırmak için, beyinlerindeki BİLİMSELLİĞİ ikna edebilmek için, " ÜST ZİHNİYET MENSUBU" olan BU ŞAHSİYETLER kendi DÜŞÜNCELERİNE, BİLGİLERİNE NASIL acımasız İŞKENCELERE tabii tutuyorlar. Hangi kalıpların içinde terbiye etmeye çalışıyorlar görüyorsunuz. Asla, "kitabımız yaratılış macerasında onbinlerce sene hatalı", demeyi bırakın, ima dahi edemezler.
O nedenle o yıllarda İmparatorluk kurmuş, o tarihlerden binlerce sene önce şehirler kuranları değişik adlar altında tasnif ediyorlar ki, "M.Ö. 3761 yılı yaratılış yılıdır" diyen Hahamlarının salladığı, kitaplarının ise yalan olduğu anlaşılmasın
Onlar için zor mu? Alıştıktan sonra zor gelmemeli. Sayılan şartları yerine getirdikten sonra, yani sorgusuz sualsiz kabulleri yaptılarsa / birçok DOGMA'yı, "TANRI BİZİMLE / TANRI BİZİZ", tanımlı TEK DOGMAYA indirgedikler ve tüm kanalları o DOGMAYA yönlendirdilerse zor olmamalı..)
KENDİSİNİN; insanı insan yapan değerlere göre; sözlük karşılığı kelime manalarına göre; imana göre; Dinlere göre; toplumun değer yargılarına göre; kanunlara göre; Annelik babalık kurallarına göre; Önderlik liderlik raconuna göre; ne kadar şerefsiz, hırsız, yalancı, sahtekar, namussuz, günahkar olduğunu bildiği halde, toplumun etik değerlerinden bahsederek, kendisinin ne kadar dürüst, ne ulaşılmaz, ahlaklı ..vs.. olduğunu dolaylı yollardan anlatıverir.


Şimdi bu kişilere göre, iyi-kötü tarafta olmak diye bir şey söz konusu olabilir mi? Doğal olarak kendileri zaten, iyi tarafın mümtaz bekçileri değiller mi? O halde; Lanetli tarafta olmak yada olmamak (to be not to be) önemli mi? Önemli olan kazanmak değil mi? Kazanacaklarsa Lanetin, kötü olmanın ne önemi olabilir? Zaten kuralları ve standartları saptayacak olanlar onlar değil mi?

Hele öğretileri herşeyi mübah kılıyor ve sadece kazanmayı, galip gelmeyi egemen olmayı esas alıyorsa. Hesap sorma yarine sonsuz yaşamı içeren BAL ve SÜT akan nehirli ülkeleri hemde bu Dünya üzerinde bizde veririz diye vaadlerde bulunuyorsa, kim tutar evrensel iyiliği. "Her şeyi yapabilirsin sadece bana bağlı olduğunu belli et, benden yana tavır koy, ilahi vahiylerle bildirilen Cennet bahçelerinde ki, BAL ve SÜT AKAN nehirleri "ben de verebilirim, hem benimkisi bu Dünya'da olacak" diyenin arkasına kim takılmaz.

Taliplinin, Vaad'cinin peşine takılabilmesi için, Vaad'cinin şartlarının yanı sıra, kendisini insan yapan değerlerden biraz azaltmalar, daha doğrusu devre dışı bırakmalar gerekiyor. Önüne koyulan herşeyi sorgulamadan, mantıksal yargılamadan geçirmeden, düşünce mekanizmasını çalıştırmadan, vicdan süzgecini sokmdan, hayal dünyanı sınırlamadan, DOGMA bazında kabul edeceksin.

Yaptığın her eylemin, saptığın her yolun, yaydığın her yalanın, kandırdığın her duygunun, çeldiğim her aklın..vb..ne kadar doğru bir davranışı olduğunu düşüneceksin. Özetle sana ait olan sistem içinde hiç birşeyin yanlışlığını, imkansızlığını, saçmalığını düşünmeyeceksin. Senin içinde bulunmadığın sistemler içinde herşey yüzde-yüz doğruda olsa, vicdanın da emretse, yüreğinde kaysa hiçbir şeylerini tasdik etmeyip, yalanlayıp dalga geçeceksin

Bak bu reçeteyi uyguladığında yaptığın işlerden aldığın kararlardan, uyguladığın inançlardan / ibadetlerden dolayı vicdanında en ufak bir rahatsızlık kalıyor mu?
Bak bakalım;sistem içinde yerleştikce GÜNAH diye bir kavram bilincinde, kelime hazinende kalıyor mu?
Bak bakalım; ideallerinin içinde, CENNET mükafatı mı, yoksa, BAL ve SÜT akan nehirlerin olduğu ülke vaadimi yer almış?
Bak bakalım; bu vaadleri sallayana olan inancın, sende kaç Tanrının olması, Tanrının Oğlu var demeleri, Tanrısallık gibi kavramları bırakmış mı?
Bak bakalım; insan gibi iman edip Cennete kavuşma hedefi yerine, Beyaz Atıyla geleceği sandıralanın terkesine oturup, Altın Çağa ulaşma fotoğrafı başka ihtimallere yer bırakmış mı?

Sahi; İYİ KİM di? ATIN TERKESİNE OTURACAKLAR İYİ OLANLAR değil miydi? Onlar Megiddo'da kötülere karşı zafer kazananıp, ALTIN ÇAĞIN kapılarını açmayacaklar mıydı? BEN BİLMEM TELEVİZYON AYNASINI AÇIN BAKIN. Takılan gözlüklerden dolayı göremiyor yada düşünmek zor geliyorsa; İnternet / Bilgisayar / Dabbeye sorun? O cevaplasın. Hayal kurmayın, hayal etmeyin, hayale dalmayın. Düşünün sorgulayın, düşünün sorun, düşünün toplayın ve cevap artık sizde.

Vaad edilen hedeflerin ana teması olan Vaad edilmiş topraklar, atadıkları Tanrı'ya uymalarına, yani sisteme dahil olmalarına karşılık, Tanrı ağzıyla "bende size oraları verebilirim, bende oraları size garanti ediyorum, oraları size kazandıracağım" diye kaleme aldıkları ahit maddesidir.

Atalarına, "ALLAH'ın", "secde ederek girin, tövbe ederek girin, İman ederek arınarak girin" dediği, İman / Peygamberler bölgesine girmeyenler, İmanı kabul etmeyenler, İman halkasında yer almayanlar, İmani halkanın dışında kalanlar, yaptıklar ittifaklarla aynı topraklara, secde etmeden de / İman sahibi olmadan da / fiziksel edinimlerle de girilebileceğini vurgulayan tanımın, VAAD olarak anılmasıdır.

Girilecek olan kuru bir toprak değildir. İman bölgesine, inançsızlığı egemen kılmaktır. İmanın değil kendilerinin hüküman olacakları Dünya sistemine giriş hayalleridir. "ALLAH'ın" NURU'nu söndürme hayalleridir. Yosa putperes inancındaki Tanrı saygısına, Tanrı korkusuna sahip olamayanlar, ALTIN ÇAĞA ve SONSUZ YAŞAMA kavuşmayı nasıl hayal ediyor olabilirler..


Sınırları, Tevhid imanının yani "ALLAH'IN" "TEK'liği", "BİR'liği" üzerine kurulmuş İLAH olarak "ALLAH'a" secde edilmiş olan, "ALLAH" imanın hüküm sürdüğü, bugünkü toprakları, ŞEHİRLERİN ANASI MEKKE, kutsal şehir Kudüs merkezli olarak hükümranlıkları atına alma hayallerini içermektedir.

"ALEMLERİN RABBİ OLAN ALLAH'ın" davetcilerine uymayanlar, secde ederek girmedikleri için hiç bir zaman hükümran olamadıkları, "kovuldukları" (kitaplarında dolaylı da olsa itiraf ettikleri) toprakları "HUZURA ÇIKMADAN" elde etmeyi hayallerinin ana tablosu haline getirmişler. Kendi yaratılış hikayelerinde Atalarına sarfettirdikleri, "HUZURUNA ÇIKMAYACAĞIM" sözünü gerçekleştirmek için hayal dünyalarını geniş tutuyorlar.Özetle:" HUZURA" çıkmadan, "HUZURU" elde etmeyi hayal ediyorlar.

"Vaad" denilen "BİR'lik" çağrısı, o bölgelere hükümran olabilmek için, illaki,"ALLAH" imanının gerekli olmadığının bildirimi denilebilir. Oluşturdukları dinler, yazdıkları kitaplar, kurdukları ittifaklarla, inşaa ettikleri kulelerle, yaydıkları inançsızlıklarla İmanı yok ederek, Vaadciler olarak o bölgede hükümran olmayı hedefliyorlar.

"ALLAH'a", İmana, secdeye meydan okumanın rest'in açılımıdır / manifestosudur. Kendi kitabımızı yazdık, kendi inanç sistemimizi kurduk, kendi Tanrımızı ATADIK, güç için senden bir parça olan (onlara göre yaratılan herşey ALLAH'tan eksilen bir parça -HAŞA-) varlıkları BİR araya getirdik, biz hazırız deme zamanının HAYALİYLE YANIP TUTUŞUYORLAR.

Kurdukları / oluşturduklarını ilan ettikleri VAAD birlik kuvvetiyle, "oralara iman olmadan da, kendi sistemimizle, kendi Tanrımızla, kendi kitabımızla gireriz" diyenlerin, "bunu gerçekleştirmeyecek ne-var?" yaklaşımıyla kitaplarına aldıkları, "bizler de sizleri o topraklara" sokacağız hayallerinin adamlarıdır. OĞUL TANRILAR, BABA TANRILAR, İSRAİL ÖZEL TANRISI, TANRININ OĞULLARI, İlahi Güç yüklenenler, EL SHADDAİ'ler boşuna mı ortalıkta cirit atıyor?

İmanlı olanlara mükafat olarak verileceği bilinen bal ve süt akan nehirli Cenneti, Takip edilirlerse / seçilirlerse hemde bu Dünyada vereceklerini vaad etti denilen, aslında gönüllerdeki BUZAĞININ sesidir. ATALARI KABİL / KAYİM TANRIYA "HUZURUNA GELMEYECEĞİM" dememiş miydi? Şimdi de zihniyet varisleri olan torunları, onun huzuruna gelmemek için / çıkmamak için elbette, Horus'un açtığı sembol-yolundan gidecekler. Mısır yaratılış hikayesini kendilerine şablon alanlar, ellerindeki vahiy kitaplarına da kullanılmış olan, kıssları (isim ve olaylar) elbtte Horus Tanrı motifine uygulamakta hiçte zorlanmadılar.  


Yaratılış.......4:11 Artık döktüğün kardeş kanını içmek için ağzını açan TOPRAĞIN LANETİ altındasın.
Yaratılış.......4:12 İşlediğin TOPRAK bundan böyle sana ÜRÜN VERMEYECEK. Yeryüzünde aylak aylak DOLAŞACAKSIN.››
Yaratılış.......4:13 Kayin, ‹‹CEZAM KALDIRAMAYACAĞIM KADAR AĞIR›› diye karşılık verdi,

Yaratılış.......4:14 ‹‹Bugün BENİ BU TOPRAKLARDAN KOVDUN. Artık HUZURUNDAN UZAK KALACAK, Yeryüzünde aylak aylak dolaşacağım. KİM BULSA ÖLDÜRECEK BENİ.››

YERYÜZÜNDE BİR ORAYA BİR BURAYA ATILANLAR, TOPRAKTAN ve TOPRAĞIN ÜRÜNÜNÜNDEN DEĞİLDE, ancak FİNANSMANINDAN, KOMİSYONUNDAN (ŞİMDİDE TOHUMDAN, İLAÇTAN, GDO'dan) NEMALANABİLENLER KİMLER? TOPRAĞIN ONLARA BİRŞEY VERMEYECEĞİNİ BİLDİKLERİ İÇİN, YUSUF KÖLELİK MANİFESTOSUNDA 1/5 KOMİSYON / %20 KOMİSYON BİLDİRİMİ YAPANLAR KİMLER?




Nışanlanmış /işaretlenmiş / markalanmış olanın TEKAMÜL PİRAMİTLERİ, kimlerin bastığı paranın üzerinde baş köşeyi işgal etmiş?

Yaratılış.......4:15 Bunun üzerine RAB, ‹‹SENİ KİM ÖLDÜRÜRSE, ondan YEDİ KEZ ÖÇ ALINACAK ›› dedi. Kimse BULUP ÖLDÜRMESİN diye KAYİNİN ÜZERİNE BİR NIŞAN koydu.

Neden, insanların itikadi toplulukların işaretlere, sembollere ihtiyaç duyduğu bu ifadeden daha iyi anlaşılmıyor mu? Her biri ilahi kabul ettiği kuvvetlere, olgulara ben burdayım, biz burdayız, biziz göndermeleri yapıyor. Askerlik mi ki bu ? üniforma gibi elbiseleri, cübbeleri, kaftanları, sarıkları, sakalları, bıyıkları, tesbihleri, seyyar Put haçları, kendierine ait renkleri olsun. Bu sayılanların ibadete, imana katkısı olabilir mi? Eğer öyle olsaydı, İlahi emirlerde sadece temiz ve güzel kıyafet tanımı yerine, üniforma tarifleri olur ve "buyrun Cennete" denilirdi. Onlar hala Hz.Musa'nın büyücü olduğunu ve asasının sihirli olduğunu düşünüyorlar. Ellerindeki asaların da, o mahretleri göstermesini umuyorlar ve o, beklenti ile teselli buluyorlar. Her birinin asası, kendilerine özgü ki; kendilerine ait olanlar başkalarına gitmesin. (Pist ışığı gibi).

Elbette içimizden, alemler efsanelerine inanıpta, haçın altına sığınanlar da azımsanmayacak sayıda.
Papa, Peygamberine Hz.Muhammed'e, hakarette etse kişiliklerini ortaya koyamadan duramayan tipler var elbette. HAÇ'ın patronunu protesto etmesi gerekirken, birde ayağına kadar gidip hediye sunuyorlar. Papa her halde az yaptım diye düşünüyordur. Kabil / Kayin "Bahçenden uzak kalacağım" demiyor. ARTIK yani "BUNDAN SONRA HUZURUNDAN UZAK KALACAĞIM" diyor.
Konuştuğu Tanrıysa, bahçeden ayrılmakla, neden HUZURUNDAN uzak kalsın ki? Tanrı her yerde değil mi? Demek ki terkedilen "Tanrıya olan İNANCIN KENDİSİ".

Dilediği her yerde Tanrıya ibadet edip yalvarabilir. Kayin, Tanrı'ya "HUZURUNDAN UZAK KALACAĞIM" demekle, "SANA İNANMAKTAN VAZ GEÇTİM" diyor.

"ARTIK SANA İBADET ETMEYECEĞİM, sana tapmayacağım, SANA sunu SUNMAYACAĞIM ve seni umursamayacağım" diye de açık açık, üstüne üstlük TANRININ YÜZÜNE karşı bunları söylüyor. (Tüm olay onların kitap anlatımına göre, yüzü yüze gerçekleşiyor. Neden derseniz? Tanrı, Kayin'e, Habil nerede diye soruyor?, Kayin'in "nereden bileyim" bekcisi miyim? cevabının devamında lanet okumalar geliyor)

Bu durumda "ADAMDAKİ YÜREĞE Mİ BAK DERSİNİN" dersiniz? Yoksa; "BU NASIL TANRI MI" dersiniz?

CEHENNEMDEN KOVULAN / CEZA ALAN KİM? YILAN ve Adem ile Havva
HUZURDAN KOVULAN KİM? KAYİN
SAYILANLARIN DURUMUNDA OLMASI GEREKEN KİM? ŞEYTAN
TANRI İLE TANRININ OĞULLARIYLA BİRLİKTE TOPLANTILARA GİREN ve HİÇ AZARLANMAMIŞ OLAN KİM? ŞEYTAN
TANRILARI ve KİTAPLARI TARAFINDAN, İNANÇLARI İÇİNDE MUHAFAZA EDİLEN / KORUNAN KİM? ŞEYTAN

YADA "ŞEYTAN KİM? KAYİN KİM Mİ?" dersiniz.

(Eski Ahitte sadece 17 kez ismi geçiyor sadece bir yerde Süleyman'ı sayıma teşvik ettiği için eleştirisel olarak yaklaşıma maruz kalıyor. Diğer yerlerde iltifatlara mahsar oluyor. Şikayeti üzerine baş kahin bile TANRI HUZURUNDA cezalandırılıyor. >Görünümü gerçek olarak kabul edipte kitaplarına almış olmaları, zaten kitaplarının yapısını da, kitaplarını yazanların zihniyet yapısınıda ortaya koymuş olmuyor mu?< Zaten KİTAPLARI ALDIKLARI GÖRÜNÜMLERİN, RÜYALARIN, ESİNLENMELERİN ANLATIMINDAN OLUŞMAMIŞ MI?)


MISIR HORUS TANRISI HORUS'UN AMCASININ, TANRI SETH / ŞİT OLDUĞUNU HATIRLAYIN. Şit / Seth, Adem'in 3. oğlu. Kabil'in/ Kayın'ın küçüğü. Ve TANRININ OĞULARININ, (SONS OF GOD / SONS OF ELOHİM) ŞİT / SETH soyundan gelendiğini söyleyen onlar.


  HORUS, Mısır mitolojisinde kalmş bir efsane dense de siz inanmayın. Günümüzde de "KUVVET TANRISI / KOALİSYON TANRISI olarak kabul gören bir BAĞLANMA / AİT OLMA / TABİİ OLMA olgusudur. Güç ve kuvvetlerin birleştirilmeye çalışıldığı "BİR'liğin İTTİFAKIN / KOALİSYONUN semboldür. Öyle olmasa Dolar üzerinde , kongre binasının önünde ne işi var. Yüksek mahkemenin çatısında ne işi var?

Tanrıya tapmanın değil, oluşturulmuş güce / kuvvete Tapmanın esas alındığı sistemde VARLIKLAR ARASI konsorsyumun sembol ismidir. Kendi evini kendin yap mantığında, kendi TANRISAL GÜCÜNÜ sen oluştur çalışması sonucu oluştuğunu sandıkları kuvvet dalgasının MASKOTU. Varlıklar arası oluşturdukları Piramitin gören göz maskesi.

Narsist inanç sistemi kuranlar, kendilerinden başka güçün egemen olmasını isterler mi? Eğer böyle bir kabulleri olacak olsaydı. Doların üzerinde ki "Biz Tanrı'ya inanıyoruz / IN GOD WE TRUST " solaganının yanına "TANRI SÖZÜMÜZÜ TUTMAMIZI SAĞLADI / "ANNUE CCEPTIS" " yerine "TANRIMIZ VAADLERİNİ YERİNE GETİRİYOR" yazarlardı. Piramitin altına YENİ DÜNYA DÜZENİ / "NOVİS ORDO SECLORUM" yazdıklarına göre herşey yeni olduğu gibi anlayışlarda yeni olacak demektir.

Tanrı kuvvetine tapmanın esas alındığı yeni Dünya Düzenin'de, atama Tanrı inançlarının idolü olan Horus; Güneş Tanrısı, Ra, Atum gibi unvanlara ve köklü bir geçmişe sahip olması nedeniyle ikon ilan edilmiş gözüküyor. Kutsal kitaplarında Tanrıyla Toplantıya girenleri TANRININ OĞLU olarak kabul edenler için. TANRI KUVVETİNDE İTTİFAKLAR oluşturmak ve takipcilerini o sisteme entegre etmek hiçte zor olmasa gerek

TANRININ HUZURUNDAKİ TOPLANTIYA, ŞEYTANLA GİDEN TANRI OĞULLARININ (SONS OF GOD) SİT / SETH SOYUNDAN GELDİĞİNİ, İNANÇLARININ PARÇASI OLDUĞUNU, DURUMUN ÖYLE KAVRANMASI GEREKTİĞİNİ, KUTSAL KİTAPLARINDA VURGULAYACAK KADAR ÖNEM VERENLER, "AHİT ZİHNİYETİNİN" TEMSİLCİLERİ. PARALARININ ÜZERİNE, HORUS PİRAMİTİNİ KOYUP, "BİZ TANRIYA İNANIRIZ" diyenlerde, O ZİHNİYETİN TORUNLARI.

Mitolojiye göre; İsis ve Osiris'in oğlu kabul edilirmiş. Şahin başlı olarak tasvir edilen Horus, aynı zamanda Güneş tanrısı olarakta gösteriliyormuş. Bunun gibi çeşitli versiyonları olan Horus; eğer İsis oğlu olarak anılırsa Osiris tarzı bir tanrı olarak kabul ediliyormuş. Yoksa; GÜNEŞ tanrısı tarzında / yapısında RA, Atum gibi TANRILARIN, OĞLU olarak anılıyormuş. Ne kadar tanıdık geliyor değil mi? TANRININ OĞLU tanımı.

Amca Set, Horus'un babası Osiris'i öldürmüş. Bu ölümden sonra hamile kalan İsis, Horus'u doğurmuş.Osiris'in parçalarını birleştirmiş. Osiris o zamandan sonra yer altı faaliyetlerine bakıyormuş. Babasının katili amcası, Seth'den intikam almaya kararlı olan Horus, Şahin kafalı olarak sembolize edilmiş. Horus böylece herşeyi gören hiç birşeyi gözünden kaçırmayan olarak vurgulanmış.

(Seth, Şit'in karşılığına denk geliyor. Hz. Adem'in oğlu olup olmadığını bilinmiyor. Peygamber olduğu Kur'an'ı Kerim'de belirtilmemiş. Konu Kur'an dışı inanç sistemleri olduğu için o pencereden bakılmalı. Habil ve Kabil isimleride Kur'an'ı Kerim'de geçmiyor. -Adem'in iki oğlu tanımlaması ile konu naklediliyor-, Kutsalımız dedikleri Eski Ahit, Hz. Adem'in oğlu olduğu ileri sürüyor.
Sakın bu durumda Horus ile temsil edilen zihniyet, katil evlat Kabil'in mirası olmasın? Kendinden olamayanların, kendinden imanda daha iyi olanların seviyesine gelmektense onları yok ederek her şeyin belirleyicisi olmayı, 1. tercih olarak kullanan Kabil'i, böylece yaşatıyorlar olmasınlar.
Binlerce yıldan beri, Seth ile mücadelesini sürdürdüğü söylenen Horus, esasında peygamber olan ve ALLAH'ın vahiylerini ileten Şit ve onun öğretileri ile savaşıyor olmasın. Şeytana kötülük MELEKLERDEN gelir, İMANLI olanlardan gelir.
Şeytanın düşmanları İMAN SAHİBİ OLANLARDIR. Bu noktadan hareketle de, Horus'un düşmanları elbette İMANDA İLERİ olanlar olacaktır ve öyledirde. Şahin ile sembolize edilmeside gayet normal. Katil evlattan daha bilgili olan kargayı sembol yapamayacaklarına göre, kendilerinden daha bilgili olduğuna inandıkları kuşlardan biri olan Şahini kendilerine ikon olarak seçmiş olmalılar.)


Keskin bakışları, yasalarını kıl kadar saptırmadan, gerekirse acımasızca uyguladığını ifade edermiş. Öte alemde de hükümran ilan edilen Horus, gece gündüz sürekli açık gözü ile herşeyi görür imiş. Üstelik, gözleri açık kalmakla kötü ilah, Seth ile de mücadelesini kötülük yapmasına engel olarak sürdürür olurmuş. Gözünün sürekli açık olması nedeni ile Ay ve Güneşe Horus'un gözleri olarakta bakılırmış. Böylece gece gündüz nöbetleşe de olsa insanları gözetlediğine, önce kendilerini, sonrasında da kendilerine kattıklarını inandırmışlar.

İSRAİL TANRISIDA HORUSTAN ETKİLENMİŞ OLMALI Kİ: Tanrıyı oluşturanlar, 7 kollu kandilleri onun adı her yerde kullanılsın diye, her tarafa dağıtıyorlar
Zekerya........4:10 ‹‹Küçük işleri yapma gününü kim küçümsüyor? İnsanlar Zerubbabilin elinde çekülü görünce sevinecekler. -‹‹Bu yedi kandil RABbin bütün yeryüzünde DOLAŞAN GÖZLERİDİR .››-

Mısırdan Çıkış....25/31 "Saf altından bir şamdan yap. Ayağı, gövdesi dövme altın olsun. Çanak, tomurcuk ve çiçek motifleri kendinden olsun.


Kitaplarındaki yaklaşımlarından örneklemek gerekirse; Onların Tanrı kavramından anladıkları / Tanrı kavramıyla kastettikleri esaslar çerçevesinde değerlendirdiğimizde;
Tanrının oğulları ancak, Tanrıyla güreş tutabilir.
Tanrının oğulları ancak, bir araya geldiklerinde yada gelecek oldukların da Tanrıyı korkuyor olabilirler
Tanrının oğulları ancak, Tanrı adına hareket edebilir.
Tanrının oğulları ancak, bu kadar pervasız olabilir.
Tanrının oğulları ancak, ne yaparlarsa yapsınlar kurtarılacaklar olabilir.
Tanrının oğulları ancak, Tanrılaşabilir.
Tanrının oğulları ancak, Tanrı olmadan da herşeyin Tanrısallık yetileriyle halledilebileceğini ilan edebilir,
Tanrının oğulları ancak, kuruttukları soyların ardından "TANRI KORKUSU" duymadan en neşeli BAYRAMLARI "PURİM'İ" ilan edebilir ve 2500 yıldır da kutluyor olabilir.
Tanrının oğulları ancak, Megiddo ovasındaki, ARGEMEDDON savaşına, büyük hesaplaşmaya / düelloya Tanrılıklarını ilan etmeye hazırlanabilir. Bugün o kitaba tabi olanlar, Sayısını bilemeyeceğimiz kadar Tanrı olduğunu kabul etmiş durumdalar. TEK İLAH'lı din taklidi yapıyorlar. E.Ahitciler ve Y.Ahitciler mecburen, kendi özel Tanrılarını seçmişler diğer tarafı görmemezliğe geliyorlar. Bir taraf "Yahve" derken diğer taraf "Oğul Tanrı" diyor. Örneklemek gerekirse;

"...VATİKAN .Katolik kilisesi din ve ahlak ilkeleri .....................www.meryemana.net/meryem/tr/misc.php?id=20&par=9&td=11

446 Eski Ahit'te yer alan kitapların Yunanca çevirisinde Tanrı'nın Musa'ya açınladığı sözle ifade olunamaz adı YAHVE, Kyrios ("Rab") olarak çevrilmiştir. Rab sözcüğü o zamandan beri İSRAİL TANRISININ Tanrılığını ifade etmek için kullanılmaya başlandı. Yeni Ahit bu güçlü "Rab" adını hem BABA hem de TANRI'NIN KENDİSİ olarak kabul edilen İsa için kullanıyor, bu bir yeniliktir....."

Rab ismini, Eski Ahit ehlinden alıp kullananlar, Yahve için kullanılan Rab isminin gücünden yararlanmak isteyenler, İSMİYLE BİRLİKTE Yahve'yi yani İsrail Tanrısını, yani o güne kadar TAPTIKLARI TANRIYI almıyorlar. (Üstü kalsın gibi bir yaklaşım sergiliyorlar) İSA'nın Havralarda yalvardığı YAHVE'yi almıyorlar. "Her harfi Tanrıdan" dedikleri, Yahve'nin Kitaplarını alıyorlar ama YAHVE'yi almıyorlar. Yahve'nin kitapları Sina'da, Moşe'ye / Musa'ya verdiğine inanıyorlar ama Yahve'ye Baba Tanrı statüsüde vermiyorlar.

Yahve'yi kitapların sahibi Rab konumunda bırakıyorlar. Tıpkı Oğul Tanrı'ya Yahve'den alıp verdikleri yada Yahve'nin de kullandığı Rab mertebesi/ Rab unvanı gibi. Aynı kapak altında kaç Ana / kafa / baş tanrı oldu. Tanrının oğulları sınıfına girenleri saymazsanız, Elohim, Yahve, El-Shaddai, Baba Tanrı, Oğul Tanrı, Kutsal Ruh. Bakın herbiri bir diğerinden bağımsız haller sergiliyorlar.

El-Shaddai olarak gözüktüm demek bile, İbrahim, İshak isimlerini kullanarak, başka Tanrıların olduğunun ilanı yapılmış oluyor. Yahve, bir başkasının, İSMİNİ KULLANARAK "ben Tanrı El-Shaddai'yım" demesi, efsanelere dayalı bilgilere bağlı yaşayanlara "EL-SHADDAİ TANRI" ilanı yapmaktır. İbrahim'de El-Shaddai kim? demediğine göre, Atalarından bilgi almış. El-Shaddai, toplumuyla birlikte bildikleri tanrı kıvamında gördükleri bir isim olmalı ki, itirazsız kabul etmiş.

İbrahim'de, Atalarından gördüğü gibi kabulünü, toplumuna ve oğlu İshak'a "TANRI EL-SHADDAİ bana dedi ki" diye aktarmış ki İshak'ta El-Shaddai olarak gözükene "sen kimlerden oluyorsun" diye sormamış.

Mısırdan Çıkış.....3:13 Musa şöyle karşılık verdi: ‹‹İsraillilere gidip, ‹Beni size ATALARINIZIN TANRISI GÖNDERDİ› dersem, ‹ADI NEDİR?› diye sorabilirler. O zaman ne diyeyim?››
Mısırdan Çıkış.....3:15 ‹‹İsraillilere de ki, ‹Beni size ATALARINIZIN TANRISI, İbrahimin Tanrısı, İshakın Tanrısı ve Yakupun Tanrısı YAHVE gönderdi.› Sonsuza dek ADIM BU OLACAK . Kuşaklar boyunca BÖYLE ANILACAĞIM.

Babalarının Tanrılarını TEK OLAN İLAHI BİLMEYENLER, Yahve ismi ile onu nasıl tanıyacaklardı. Mecburen El-Shaddai'yi TANRI olarak kabul edeceklerdi ve öylede olmuş

Yahve, Yakup'a "ben BABANIN TANRISIYIM" dediğinde Yakup'ta doğal olarak EL-Shaddai ile görüştüğünü ve güreştiğini çocuklarına aktarmış olmalı ki, Mısır'a gitmeden "seninle Mısır'a geliyorum" diye seslenen sese / görünene hiç itiraz etmemiş.

Neden derseniz? Bu sorunun cevabını yine kendileri veriyor. Hani "ben önceleri, İbrahim'e Yahve olarak gözükmedim El-Shaddai olarak gözüktüm, şimdi ise sana Yahve olarak gözüktüm" demişti ya! Tanrı ağzından bu söz sarfedilmişti ya! Oysa, İbrahim'in Tanrı olarak kabul ettiğine ismi, ile hitap ettiğini söyleyenler yine kendileri.

İbrahim kendisne EL-SHADDAİ olarak gözüken, Yahveyi devre dışı bırakan, El-Shaddai'ye elbette "EL-SHADDAİ" diye seslendi. Çünkü "ADIYLA ÇAĞIRDI" diyorlar. Genel çağrı unvanlarıyla (Tanrı, Rab, İsrailin Tanrısı..gibi) çağrıda bulundu demiyorlar. ADIYLA yani "GÖZÜKTÜM dediği adıyla = EL-SHADDAİ" ismiyle çağrıda bulunduğunu söylüyorlar. Bu durumda Yahve yada yeni ismiyle" İsrail Tanrısı" derlerken neyi kast ettikleri ortada değil mi? İbrahim'in bilmediği bir adla çağırma imkanı var mı? Eğer ismi bilseydi ben tanrı El-Shaddai olarak kendini tanıtana itiraz eder, saygı göstermezdi.

Yaratılış............21:33 İBRAHİM Beer-Şevada bir ılgın ağacı dikti; orada RABbi, ÖLÜMSÜZ Tanrıyı ADIYLA çağırdı.

Mısırdan Çıkış ...6:3 “BEN YAHVE''yim. İbrahim'e, İshak'a ve Yakup'a EL SHADDAİ olarak göründüm, ama onlara kendimi YAHVE ADIYLA tanıtmadım.”

Bu durum'da İbrahim'in hiç itirazsız Rab olarak kabul ettiği kimdi. El-Shaddai olarak gözüküne, El-Shaddai'yim "BEN TANRINIM" diyene ismiyle hitap etmişti. Gölgede oturttuğu, ayaklarına su verdiği, yemek yedirdiği kendisine gözüken EL-Shaddai idi. "ben benim diyendi", ATALARININ RABBİ olarak kitaptaki satırlarla ortaya sürülen yeni Tanrıydı.

Yahudilerin başka yatay geçişlerine kadar kendilerine edindikleri, Hanok'un göğe yükseldi ifdelerine dayanarak yaparak edindikleri Tanrıları TANRININ OĞLU makamında oturttuklarıı EL-SHADDAİ idi.

Kutsal kitap yazarlarına göre İbrahim, Yahve diye ayrı bir Tanrı olduğunu bile bilmiyordu. Bilseydi itiraz ederdi. Musa gibi, "Sen KİMLERDEN oluyorsun" derdi.Torunlarına da "RAB'ı" anlatırken EL-SHADDAİ'yi kast ediyordu ve ona tapınılmasını istiyordu.

Özetlemek gerekirse, Kutsal metin yazarlarınca söylenen şu: "ATANIZ İBRAHİM'de RAB olarak EL-SHADDAİ'yi benimsemiş hiç itirazsız, "bildiğim tanrıya ne oldu, YAHVE nereye gitti sorusu sormadan yerlere kapanmış ve ona yemekler ikram etmiş, sunularını sunmuştur. O halde ATALARINIZIN tanrısına sizlerde aynı saygıyı ve tapınmalarınız yapmalısınız. Atalarınız da esasında farklı bir tapınış ve kabul içinde değildi."

EL-SHADDAİ "ben babanın TANRISIYIM" dediğinde Musa'nın ve diğerlerinin anladığı EL-SHADDAİ idi. Hıristiyanların da yaptığı gibi YAHVE'nin güçlü, imaj yapmış, alt yapı oluşturmuş "RAB" ismi alınarak kullanılmış. Böylece tanrılar arasında bir yatay geçiş daha yapılmış ve nasıl yapıldığıda bu şekilde gelecek nesillere aktarılmış. Genel yakarışla kim nereye neye kime yöneldiğini bilmeden, EL-SHADDAİ'ye nezdinde de onun ikinci izdüşümü olan EZRA'ya yalvarıyor olabilirler. .




Tanrı Yahve "BENİM İSMİM EL-SHADDAİ" diye kendisini tanıtmıyor.
"Benim adım EL-SHADDAİ" demiyor.
"Ben EL-SHADDAİ'yim diyor.
"Onlara kendimi EL-SHADDAİ olarak tanıttım" demiyor.
"Yahve olarak bir alt yapım varken, ben kendimi "EL-SHADDAİ'nin oluşmuş olan itibarını kullandım" diyor

Mısırdan Çıkış ...6:3 “BEN YAHVE''yim. İbrahim'e, İshak'a ve Yakup'a EL SHADDAİ olarak göründüm, ama onlara kendimi YAHVE ADIYLA tanıtmadım.”
Yaratılış............21:33 İBRAHİM Beer-Şevada bir ılgın ağacı dikti; orada RABbi, ÖLÜMSÜZ Tanrıyı ADIYLA çağırdı.

İBRAHİM'e, İSHAK'a, YAKUP'a EL-SHADDAİ olarak GÖZÜKTÜM" diyor.
Yani onların zaten Tanrı olarak / Tanrısal gördükleri "EL-SHADDAİ olarak GÖRÜNDÜM" diyor.
Demek ki El-Shaddai'nin toplum içinde bir tarifi, bir tanımı, bir adı, bir sanı varki; "EL-SHADDAİ olarak GÖZÜKTÜM" diyor.

Kitaplarında açıkca birden çok Tanrı inancına ruhsat bizzat Tanrı işaretli olan tarafından verilmiş oluyor. Kitaplarında çok Tanrıya inanma ruhsatı kutsal metin yazarları ve din önderleri tarafından kullanılabilir hale getirilmiş oluyor. Yalnız tek ricaları var. Özellikle bu konuda Yahve çok hassas kendisinden başka Tanrılara ibadet edilmesini istemiyorlar. Oğul Tanrı'da kayıt defteriyle tehdit ediyor.

Çok kıskanç olduklarını söyleyenler yine kendileri. Çok Tanrı var. Çok Tanrıya inanmakta hiç sakınca yok ama bir tanrıya ibadet etme şartı da var. Çok Tanrıya inanın ama sadece BİR TANRI'YA tapın ki, TEK TANRILI DİN SINIFINDA yer alabilelim.

Yahve, BABA TANRI olduğu için yada OĞUL TANRI olarak BENİMSEDİĞİMİZ İSA olduğundan dolayı, "RAB" İSMİNİ KULLANIYORUZ" demiyorlar. Yahve'yi TANRI olarak İŞARET EDEN "RAB" İSMİNİ, TANRI İSA için kullanıyoruz diyorlar. Bu durumda, AYNI KAPAK ALTINDA çok Tanrı inancı yanında birde, Rab KARGAŞASI çıkıyor. Hıristiyanlar Son kitabın yazarları olduğundan durumda galip gözüküyorlar. Hem Yahve'nin unvanını almışlar, hem onu (Oğul Tanrının, Tanrısı olmasına rağmen) görmemezliğe geliyorlar, hemde pasifize ediyorlar. İsa'ları, Yahve emri gereğince Sünnet olmuş ama "şimdi Oğul Tanrı zamanı" demişler, vermişler gazı kendi tanrılarına. Sünnet olayı mı? Pavlus'un bir görüntü almasıyla, kolayca kökten yok edilivermiş.

Hıristiyanların edindikleri Tanrıları, Yahve kitabına bağlı olarak yaşıyor ve ölüyor. Tanrıları, Yahve adına sünnet oluyor. Tanrıları, Yahve'ye Havralarda Tapıyor. Tanrılar,ı Yahve'ye "BABA" diyor. Tanrıları, Havralara "BABA'mın evi" diyor..vb.. Ama Pavlus ve ikinci nesil din kurucuları; elinden kitabını, ismini, unvanını alıp Yahve'yi kapı dışarı ediyor. Birinci nesil din kurucularının,Yahve'yi tapındıkları Tanrı olarak Baba Tanrı konumunda tutma fikirleri varken, Pavlus ve takipcileri; "olmuşken, yoldan çıkmışken tam olsun" yaklaşımıyla, Yahve'ye yaptıkları kalem darbesiyle, Oğul Tanrıyı Tahtın ortasına oturtuvermişler.

Aynı kapak altında; Yahve Rab, İsa'da Rab nasıl oluyor bu iş derseniz cevabı, "Yahve Rab ama İsa Rab'ler Rab'bi" oluyor. Neden İsa Rab'ler Rab'bi oluyor? ÇÜNKÜ, ONLARA GÖRE BİRDEN ÇOK RAB VAR. Herkez Rab ilan edince, MADEM Kİ TEK TANRI OLMALI o halde; RAB'lerinde Rab'bi olmalı olmalı ki, İBADETLERDEKİ TANRI SAYISI TEKE İNEBİLSİN.

Tıpkı, "TANRIM BENİ NEDEN TERKETTİN" diyen İSA gibi. Kutsal metin yazarıda, elbette kendi yazdıklarını da, kendi din sistemini de öne çıkartmak için Tanrı olarak işaret ettiğini de yüceltmek durumundaydı. "Bizim Rab'bimiz 2. sınıf Rab" diyebilir miydi? Elbette diyemezdi. Verebileceği tek unvan vardı O'da, "RAB'ler, RAB'bi". Yeni bir Ahit yani, Altın çağın Altın Ahiti'ni yaparlarsa, herhalde yani tanrılarına "RAB'ler RAB'binin RAB'bi derler. Yada kısaca HORUS


O nedenle, YAHUDİ ve HIRİSTİYANLAR ÇOK TANRILARIN olduğuna inanıyorlar ama içlerinden TANRI olarak (onlar öyle diyor. Taptıkları yaratılmış varlığa Tanrı yakıştırması yapan onlar) BENİMSEDİKLERİ sadece BİR TANESİNE tapıyorlar. Bu bir benimsenene tapılmayı TEK TANRILI inanç sistemi olarak gösteriyorlar. Çok tanrı içinden bir Tanrıya tapmış olmak onlar için tek Tanrılı din oluyor.
Eski Ahit kitaplarının verdiği örneklerle, İSRAİL TANRISININ öğretileriyle, TANRI OĞULLARINA ALIŞIK olan beyinleri, İNANÇLARI, kalpleri, GÖĞÜSLERİNDE BESLEDİKLERİ, en kolay anlatımın TANRININ OĞLU DİYE GEÇİŞTİRMEKLE mümkün olacağını düşünerek, TANRININ OĞLU cevabıyla ANLATIMI bitirivermişlerdir. O günkü toplumun alışık olduğu, bütün falcıların, büyücülerin, Cincilerin kutsal kabul edildiği dönemde bu söylenenler anlaşılmasa bile" adettendir" diyip, pekte ses çıkarılmamış. Ne kadar alışıklar işte yine kendilerinden bir cevap.

Kutsal metin yazarı Markos'a göre; İsa çarmıhta iken "Elohi, Elohi, lema şevaktani" diye selenmiş.
Bu çağırı Markos'un, beyninde oluşturduğu, göğsüne yerleştirdiği ve tazarak yaymaya çalıştığı inançtaki manaya göre; "İsa Tanrım, Tanrım beni niçin terk ettin" diye seslenmiş. Markos'un, İsa'ya biçtiği konum bu. "TANRIM" diye yalvaran bir yaratılmış BİR KUL.

"BABA, BABA" dememiş, "BABA TANRI" dememiş.
Tapınılan Tanrı inancının ötesinde, Yaratan anlamında "TANRIM" demiş.
Yaratılan olarak Tanrı'dan yardım istemiş.
Plan gereği, insan vucuduna bürünmüş Tanrı olarak değil, kul olarak bu yardım talebinde bulunmuş.
Plan gereği Tanrılığa ara verip Dünyalı olmamış. Eğer Plan gereği Dünya'ya gelmiş olsaydı, "TANRIM BENİ NİÇİN TERKETTİN" diye sitem dolu SORGULAMA ifadesini, kutsal metin yazarı kullandırır mıydı?
Kafasında "OĞUL TANRI" FİKRİ olsaydı, İSA'ya "neden beni terkettin" cümlesini kullandırır mıydı?
Plan gereği Dünya'ya gelen herşeye egemen Rab, plan gereği zamanının dolduğunu bilir, BABASININ YANINA DÖNECEĞİ içinde "BABA BENİ NİYE TERKETTİN" diye ağlayıp SIZLAMAZDI.

Ağlayıp sızlayacağına, "BABA PLANIMIZ TUTU, AÇ KOLLARINI BEN GELİYORUM, çarmıh işi buralarda ağır seyrediyor, akşama ancak orada olurum, TAHTIN benim olan tarafındaki minderlerin eskimiş yüzlerini değiştirip, iyice kabartsınlar derdi" (Çarmıh konusunu, uluslararası ünü olduğu bilinen, konunun uzmanı olarak gösterilen, Fatih Kaymakamlığı denetiminde faaliyetlerine devam eden Fener Patrikhanesinin TÜRKİYE CUMHURİYETİ VATANDAŞI, Patrik Bartholomeus'a sormak gerekir. Gerilme nasıl oluyor diye?)  


"Görevimi başardım,sana kavuşacağım içinde çok mutluyum, artık şu benim herşeye egemen Rab olma işinide konuşuruz" diyeceğine, TANRIM BENİ NİYE TERKETTİN diye feryadı figan ettiriyorlar.

Hiç "ben Tanrıyım" diyen, "Tanrım beni niye terkettin" der mi? Kendisi Tanrı değil mi?
Tanrılığa gidiyorum diyene, "Tanrım beni neden terkettin" diye lafları, OĞUL TANRILIĞA inanmış olan kutsal metin yazarı İsa'ya söylettirir mi?
İsa'ya bu lafları söyleten arkasından Oğul Tanrı herşeye egemen bizi kurtaracak demesi ne kadar inandırıcı olabilir?
TANRI İSA'yı terketmemiş miydi?
O halde Beyaz Atıyla gelmesini niye bekliyorlar?
Yahudi birinin Yuhanna ismini kulanarak yazdığı, esinlemeler adı altında yazdığı, "esinlendim" diyen sözlere mi güveniyorlar?
İSA tüm şahitlerin huzurunda, halkın ve havarilerin önünde, annesi Meryem ve diğer Meryem'lerin önünde "TANRIM BENİ NİYE TERKETTİN" diye bağırmadı mı?

İsa ve havari kutsal metin yazarlarının ölümünden sonra yazıldığı kesin olan ama kim tarafından yazıldığı belli olmayan, İSA'yı yeniden TANRISALLAŞTIRMA çalışmalarının ürünü mektuplara kapılıpta, "göksel egemenlik Oğul Tanrının, beyaz atı üzerinde gelecek kurtaracak" sözlerine inanmak, "pul kolleksiyonumu göstereceğim" diyen erkeğin peşine saf ayaklarına takılarak ilk deneyime balıklama atlamaya benzemiyor mu? Burada söz konusu olan ilk deneyimden sonra ikinci deneyimin olmaması.

Tanrının onu terkettiği şahitler önünde kendi ağzından duyrulmuşsa, daha artık "gelecek bizi kurtaracak" demenin, gönüllere su serpme amaçlı "İSA, Oğul Tanrıydı" demenin ne alemi var.

Bu sözlere, yani "TANRIM BENİ NEDEN TERKETTİN" sözlerine havarileri, annesi Meryem ve diğer Meryem"lerde doğru bulmuş ki, mezarının başında nöbet tutmamışlar / çevresinde gezinmemişler, "dirildi" sözlerine itibar etmemişler.

Terkedilmeyi, yani kulum sözlerine itibar etmeselerdi, mezarlık civarından ayrılmazlar, YAHUDİ DİNİNDEN OLMALARI NEDENİYLE UYDUKLARI SEPT gününün bitim saatinden önce mezarlık çevresine mevzilenirlerdi. Anında mezarlıkta olurlardı.

Neden mezarlık başında beklesinler ki, ölürken Annesini dönüşü olmayan yolculuğa çıkıyor olmasının verdiği bilinçle, "ANNEM SANA EMANET" diye Yuhanna'ya yapıştıran, "TANRIM BENİ NEDEN TERKETTİN" diye sızlanan biri, "HERŞEYE EGEMEN RAB" olabilir mi? Eğer, Annesini kula emanet eden gerçek anlamda TANRI ise, İNSANLAR / KULLAR KENDİLERİNİ KİME EMANET edecekler?

Annesini kuluna emanet edene verilen Tanrılık unvanıda, lafın gelişinden, "ha! bizim oralardada Tanrının oğlu vardı" türünden dil alışkanlıklarından olabilir. Yaratılmış ve Tanrılık unvanı verilmiş İlyas'ı çağıran, daha alt kategoride Tanrılık unvanı yoluna adımını atmış başka bir yaratılan tarzında.

En ilkel pagan dinlerinde bile, bu anlatımlara sahip birini, bırakın Tanrı Oğlu unvanıyla ödüllendirmeyi, bırakın tahtın ortasına oturtmayı, tahtın yanında Tanrının yelpazecisi bile yapmazlar.

Oysa Yahudi dininden olduğu kendi kitaplarında ifade edilen İSA'larına Sept gününün bitmesini bekletmeden, Tanrının dinlenme günü demeden, Tanrıyı meşgul etmeyi göze alarak, Tanrının çalıştırmayı göze alarak, Oğul Tanrıya kendi yasalarını çiğnettirerek Mezardan çıkartmışlardır.

Tanrı onu terkettiyse, yazarı kim olduğu belli olmayan bir mektup sözlerinin arkasına takılıpta "gökteki egemenlik Oğul Tanrıya verildi, Yahve diğerleri aşağıya atıldı"sözleri sapkınlığın vediği gönüllerdeki sızılara verilen tesellilerdir. Oğul Tanrı, "Rablerin Rabbi, Kralların Kralı" sologan sözlerinin arkasına takılmak, gönüllerdeki buzağıları besler.

Üçü-birlğin üçüncüsü olan Kutsal Ruh bu duruma müsade eder miydi?. Kutsal metin yazarını düzelmeyecek şekilde çarpmaz mıydı?

Yahve inancına rakip din çalışmalarının ürünü olarak, RAB'LERİN RABBİ OĞUL TANRI FİKRİ ortay atılmış bugünlere gelmiştir. Yahve nasıl ELOHİM adıyla yaratılışı yapan RAB TANRI yanına RAB oarak sıkıştırıldıysa, BABA TANRI olarak kabul edilen ELOHİM yanına YAHVE'nin de RAB'bi olarak / olsun diye, Rab'lerin Rab'bi unvanlı OĞUL TANRI inancı oturtulmuştur.

Yeri gelmişken bir soru. Tanrılarını Rab'lerin Rab'bi gören ve bu uğurda unvanını ve kitaplarını aldıkları Yahve'yi bile harcayan, atanmış Tanrı sahibi Hıristiyanlığın patronuna, mektup yazıp, altına RAB'bin ACİZ kulu diye imza atarsan. PAPA BU TANIMDAN NE ANLAR? Onların RAB anlayışını bildiği halde bu tanımı kullanmakta bir sakınca görmeyen Fethullah Gülen PAPA'ya ne tür mesaj iletmiş olabilir.


Yahudilik içinden çıkan, Yahve karşıtı hareketin ürünü olan OĞUL TANRI. Sürgün dönüşü, Yeruşalimde yaşanan DİN İNANÇ kapışmasının RÖVANŞI denilebilir. Ezra'nın yazdıklarına karşılık, Ezranın yaşam verdiği RAB'be karşılık ortaya koyulan RAB'lerinde RAB'bi olan, OĞUL TANRI inancı.

Markos, "Elohi, Elohi, lema şevaktani" sözünün açıklamasını yaparak OĞUL TANRILIK GİBİ BİR DURUMUN SÖZ KONUSU OLMADIĞINI, kendi yorumunca bildiriyor.

GERÇEK ANLAMDA İSA'nın TANRININ OĞLU olmadığını ifade ediyor. Tanrının oğu Tanımının Pagan dinlerinde kullanılan, Eski Ahitte "SONS OF GOD / Tanrının oğulları olarak yer alan anlam içinde ele alınması gerektiğini, "Elohi, Elohi, lema şevaktani" sözüne verdiği "Tanrım beni neden terkettin" açıklamasıyla ortaya koyuyor.

Esasında; "Tanrının Oğlu kavramının" Ahit geleneğinde var olan örneğe dayanarak kullanıldığını söylüyor.
SİT / SETH soyundan geldiği kabul edilen insanlara verilen UNVAN ÇERÇEVESİ içinde kullanıldığını söylüyor.
Oğul Tanrıya atvedilen fazietlerin ilham kaynağınında, de ESKİ AHİT'te anlatılan PEYGAMBER HANOK yaşam öyküsü olduğunu üzerine basarak söylüyor.
ÖZETLE: Açın okuyun, araştırın, düşünün diyor. İlk değilki bu tanımlama, İSA TANRININ GERÇEK OĞLU (kelime anlamıyla) olabilsin diyor.
TANRININ OĞLU tanımlaması, LAFIN GELİŞİNDEN ortaya atılmış bir adreslemedir diyor.
Adres kaynağı da, "SONS OF GOD / Tanrının oğulları" tanımlamasıdır diyor.
Tüm bunları geçersiz kabul edip İSA'yı TANRI OĞLU kabul etmemiz mümkün mü diyor?
Bu durumda her harfi Tanrıdan denilen Eski Ahit'in ne önemi kalır diyor.
İSA'nın, OĞUL TANRI konumuna yükselltiğiniz insanın, TABİ OLDUĞU, uyguladığı, BABAMIN dediği, kitabı yalanlamak bizim haddimiz değil diyor.
Kitabı yalalamak, geçersiz kılmak, OĞUL TANRI UNVANI verdiğiniz İNSANIN BABASINI yalanlamak değil midir diyor?
OĞUL TANRILIĞA yükselttiğiniz, bu konuda en ufak düzeltme girişiminde bulunmamışken, bizler nasıl olurda, TANRI OĞULLARININ BOL miktarda olduğunu belirten ifadeleri yok sayabiliriz diyorlar.
BABA tanrıyı YALANLAYANLAR kimbilir başka neleride YALANLAMIŞ olmazlar mı diyor?
BABA TANRIYI yalanlayarak OĞUL TANRIYI one sürenlerin söyledikleri DOĞRU KABUL EDİLEBİLİR mi diyor?..vb..diyor da diyor.

İnanmazsanız "her harfi Tanrıdan dediğiniz kitaplarınızı açıp okuyun. Düşünün, tartışın, araştırın karar verin. Elinizdeki kitabın bir maddesini geçersiz kabul etmenin tümünü yok saymaya yol açacağını görün. Bugün orası yarın şurası.

Alemleri Yaratanın, O güce sahip olanın, "OL" dediğinde herşeyi olduranın, Oğul Tanrıya neden ihtiyacı olsun. O tanım biz zayıfların, kendimizi güçlü hissetmemiz için taktığımız, yapıştırdığımız, yakıştırdığımız unvanlardır" diyor. İlahi bir takım belirtiler var dediklerimize, ayrım olsun, farklı olduğu bilinsin diye astığımız etiketlerdir diyor.

Oğul Tanrı yapılanma örneklemesinin, EL-SHADDAİ / HANOK inancından alındığını dolaylı da olsa anlatıyor. Dine yön verenlerin, rant sağlayanların, Tanrıcılık oynayanların doğrudan söyleyemediği yaptırımları, oluşturduğu isimler üzerinden çözme ihtiyacının ürünüdür EL-Shaddai.

El-Shaddai'ye atfedilen, unu kutsallardan ilan edebilmek için yüklenilen misyona göre, El-Shaddai 300 yıl Tanrı yolunda büyük bir sadakatla yürümüş, Tanrıya hizmet etmiş ve Tanrı tarafından GÖĞE YÜKSELTİLMİŞ. Ve tüm bu bilgiler "her harfi Tanrıdan" denilen kitaplarda da yer alıyorsa; bu tanımlar içinde kalan birine atfedilen sözleri, o dine bağlı bir inananlı olarak dinlememezlik edebilir mi? 300 yıl Tanrı yolunda yürüyerek geçen Dünyasal yaşamdan sonra, göğe yükseltilmiş ve hala da Tanrı gözdesi olduğu vurgulanan "El-Shaddai'den" denilen sözleride itirazsız kabul eder..

Üstelik Hanok / E-Shaddai, göğe yükseltilmekle kalınmayıp Tanrıya İsmi ve görüntüsü kullandırılarak Tanrı olarak gösterilmiş (El, Shaddai olarak gözüktüm) Böylece o günkü yaşayanların olan bitenden haberi olmasa da, BUGÜNKÜ YAHUDİ ve HIRİSTİYANLAR ellerindeki MEVCUD AHİT KİTAPLARINDAN çok TANRININ olduğunu öğrenmiş oluyorlar.

Hanok / E-Shaddai, Tanrıya Melek yaptırılmış (Rab'bin meleği..Yakup'la güreş tutan da o olmalı. Oysa peygamberi Yakup Tanrıy'la güreştim zannediyor. Yakup'a göre TANRI KİM? elbetteki EL-SHADDAİ. Çünkü "El-Shaddai olarak gözüktüm" diyor." Bilinen bir Tanrı olarak gözüktüm" diyor. Yakup, İbrahim, İshak EL-Shaddai Tanrıya o kadar alışık ki? Musa gibi, "Hangi Tanrı diye sorarlarsa, ne diyeyim?" diye sormuyor. Görüneni itirazsız Tanrı olarak kabul ediveriyorlar.) Tanrı vekilliğine atanmış, Tanrı Yazmanlık görevi verilmiş (Hıristiyanlarda da kitap denetmeni Kutsal Ruh), Kutsal kitaplardan sorumlu patron olduğu ilan edilmiş. Yani TANRI yapılmış. Oğul Tanrı ele pek farkları var mı? Eski Ahit'te, Hıristiyanların "her harfi Tanrıdan" kitapları olduğuna göre, şimdi onların iki Tanrıları, İKİ oğul TANRILAR ve sayısız (ŞİT / SETH soyundan) "TANRI OĞULLARI / SONS OF GOD" mı oluyor? .


Mısırdan Çıkış ...6:3 “BEN YAHVE''yim. İbrahim'e, İshak'a ve Yakup'a EL SHADDAİ olarak göründüm, ama onlara kendimi YAHVE ADIYLA tanıtmadım.”
Yaratılış............5:24 Tanrı yolunda yürüdü, sonra ORTADAN KAYBOLDU; çünkü TANRI ONU YANINA ALMIŞTI.
Job...................1:6 Now it fell upon a day, that the SONS OF GOD came to present themselves before the LORD, and SATAN came also among them.
Genesis............6:2 that the SONS OF GOD saw the daughters of men that they were fair; and they took them wives, whomsoever they chose   Markos,"Elohi, Elohi, lema şevaktani" sözüne verdiği "Tanrım, Tanrım beni neden terkettin" sözünü sarfettikten ve kendi yorumunu yaptıktan sonra, halkın duygularına değişik açıdan tercüman oluyor. Halkın "ELOHİM / TANRIM" sözünden ne anladığını ortaya koyuyor. Halkın inanç sisteminin, ilahi boyuttaki taşıdığı yorumunu / açılımını kutsal metin yazarlığının verdiği ustalıkla ifade ediyor. İsa'yı gençliğinden beri tanıyan biri olarak, Havari olarak İsa'nın üzerine yapıştırılan, Tanrı kavramına açıklık getiriyor. Daha doğrusu Tanrının Oğulluğuna giden yolun başlangıç sözlerini bildiriyor.

Markos, halkın duygularına "İsa'ya Tanrım, Tanrım beni neden terkettin" dedirterek tercüman oldu. Çünkü halkta İSA'nın TANRI OLMADIĞINI biliyordu. Neden denirse?
İSA'nın TANRI olduğunu hiç kimse duymamıştı.
İSA'nın ölüm fermanında TANRININ OĞLU iddiasında bulundu" ibaresi de yazmıyordu, yazsaydı, Tanrının Oğlu BABASINI çağırıyor derlerdi.
İlyası çağırıyor diyeceklerine, "BABASI İLYAS'ı çağırıyor" derlerdi.
Markos......15:34 Saat üçte İsa yüksek sesle, «Elohi, Elohi, lema şevaktani» yani, «Tanrım, Tanrım, beni niçin terk ettin?» diye bağırdı.
Markos......15:35 Orada duranlardan bazıları bunu işitince, «Bakın, İlyas'ı çağırıyor» dediler.
Markos......15:36 Aralarından BİRİ koşup bir süngeri ekşi şaraba batırdı, bir kamışın ucuna takarak İsa'ya içirdi. «Dur bakalım, İLYAS GELİP O'nu indirecek mi?» dedi.

Eğer, çarmıha gerilme suçları arasında TANRININ OĞLU olduğu çığırtkanlarca duyrulmuş, ilan edilmiş olsaydı İLYAS'a "TANRI" diyenler, "demek ki İLYAS'ın OĞLU VARMIŞ, İsa'da Oğluymuş" derlerdi.

ÖLÜM FERMANINDA TANRILIK İDDİASINDA BULUNDU yazıyor olsaydı, halk arasında yayılır ve herkez TANRI OĞLUNUN çarmıha gerilmesini seyre gelirdi."Tanrının Oğlu öldürülebilir mi?" iddiaları başlardı.

Halk kuru kuruya, İsa her "Tanrım" dediğinde, İlyas'ı çağırıyor demezler "Tanrı oğlu öldürülebilir mi?" derlerdi. İLYAS'ı ÇAĞIRIYOR diyeceklerine, "TANRI İLYAS, OĞLUNUN ÖLÜMÜNE göz yumar mı? derlerdi...vb.. Olayın şahidi Markos halkın böyle bir sözünü nakletmediğine göre, İSA'nın ölüm fermanında TANRININ OĞLU olma iddiası demek ki yer almamış. Zaten o devirde de Tanrı ve Tanrılık anlayışının ne olduğu, İLYAS'ın tanrı olarak beklenmesinden belli.

İlyas'ın Tanrı olduğunu onlara kim söyledide YAHUDİLER İLYAS'ı Tanrı olarak kabul eder duruma geldiler? Din önderi ilan edilmiş, inanç sistem kurucuları, birtakım anlatımlarla bunları halkın beyinlerine kazımış. Yaratan Tanrı inancı yerine, yaratılmış ölümlü Tanrı inancı Tapınmalarının bir yerlerini işgal etmiş. Onlara İlyas'ı kim Tanrı olduğuna ikna ettiyse, onların fikir mirascıları olan din önderleride, İSA'nın Tanrının Oğlu olduğuna halkı bir şekilde ikna etmişler.

Daha önce gelmiş ve Tanrı kabulü yapılmış İlyas daveti ile halk bu inancını ortaya koyuyorlar. İsa'yı Tanrı olarak duymamışlar, bilmiyorlar. Doğumunda ki mucizeyi, abartıp efsaneleştireceklerine unutmuşlar bile. Yoksa mucizevi doğumla dünyaya gelmiş biri, ülkenin öbür ucunda bile TANRININ oğlu olarak ilan edilmiş olsaydı, hak ona TANRININ OĞLU muamelesi YAPARDI.

Halk; "TANRI İLYAS, oğlu TANRI İSA'yı öldürüyor" derlerdi.
Halk; "TANRI İLYAS, oğlu TANRI İSA'nın ölümünü seyrediyor" derlerdi.
Halk; "TANRI İLYAS ile oğlu TANRI İSA arasında ne oldu da? BABA İLYAS, oğlu İSA'yı terketti" derlerdi.
Halk; "TANRI İLYAS ONU İNDİRECEK Mİ?" yerine "TANRI İLYAS, OĞLUNU İNDİRECEK Mİ?" derlerdi

Markos......15:36 Aralarından BİRİ koşup bir süngeri ekşi şaraba batırdı, bir kamışın ucuna takarak İsa'ya içirdi. «Dur bakalım, İLYAS GELİP O'nu indirecek mi?» dedi.

İsa mucizevi bir doğumla aleni olarak, herkezin bilgisi dahilinde Dünya'ya geldiği halde hiç kimse ona doğduğu günden itibaren TANRI OĞLU olarak bakmamış ki, halk İSA TANRIM dedikce İLYAS'ı çağırıyor diyor. Eğer, İsa doğduğu andan itibaren TANRININ OĞLU OLARAK tanıtılmış olsaydı, halk mutlaka onu bilir ve ona TANRI saygısı gösterirdi. Ve mutlaka İSA sayesinde, İLYAS'ın Tanrı olmadığını bilmiş olurdu.

İsa gençliğinde de Tanrılık, oğulluk iddiasında bulunmamış ki halk İsa'ya Tanrılık yakıştırması yapmıyor. Zaten tersi olsa YAHUDİLER İSA'yı, yani OĞUL TANRI İSA'yı çarmıha gerebilirler miydi?Halkın Tanrı olarak gördüğü İLYAS'ın oğlunu hangi cesaretle asabilirlerdi? Halk Tanrısının oğlunu kolayca astırır mıydı?

İLYAS'ı tanrı kabul etmiş bir toplumda TANRILIK iddiasında bulunmak, TANRININ OĞLU olmak neden suç olsun ki? Çok fazla Tanrı inancı, YAHUDİLER arasında yer bulmuş ki halkta bu isimleri rahatca telaffuz edebiliyor. Üstelik bu isim, yani TANRI İLYAS ismi ESKİ AHİT'te de hiç geçmiyor. (O gün ellerinde çok farklı kitaplarda olmuş olabilir. "BU-GUNKÜ" kitaplardan FARKLI OLAN, yani Fethullah Gülen'in CENNET vizesi olarak işaret etmediği "O-GÜNKÜ" kitaplarlarda İlyas mevzuu geçmiş olabilir)

Halkın ilyas'ı Tanrı kabul etmesi ve İsa Tanrım derken İlyası bu çağrıya muhatap kılmaları, O-GÜNKÜ TOPLUMDA TANRI KAVRAMININ hangi seviyede olduğunu göstermiyor mu? Tanrılıktan ne anladıkları ortada değil mi?

BirineTanrı unvanı vermek onlar için duyacakları bir iki hikayeye, abartıya bağlı. İlyas onlara Tanrısal bazda bir şeyler verdi de mi? ona tanrı uvanını yapıştırdılar. Hayır, birileri ŞEYH UÇURMA metodunu ÜSTADLAR olarak uygulamış, onlarda İLYAS'I uçurmuşlar. Hala da yanına başka isim ilavesiyle uçurmaya devam etmiyorlar mı? Hiç birşey bulamasalar birbirlerini, TANRISAL KATLARA / YETKİLERE uçuruyorlar.

Tanrı edinmeye daha çarpıcı bir örnekte bizden, içimizden verebiliriz. Tanrı ialan etmenin ilk şartı alt yapıyı oluşturmak, Tanrılar olabileceğinin yollarını yapmak, beyinleri alıştırmak, bilinç altlarına birtakım olabilirlik fikirlerini yerleştirmek. Daha sonrası ise işin kolay kısmı olmalı. Boyut algılama boyutunun ötesi varlıkların ilahiliğine inanan, inandırılmış olan insanlar zamanı geldiğinde işaret edilecek olan ölümlüyü Tanrı, Tanrı Oğlu, Tanrı temsilcisi olarak kabul ediverirler. Dini yayınlar yapan, din dostuyum diyen bir TV kanalında 3-4 sene önce, kendisini bir nevi yol mühendisi olarak tanıtan, topladığı öğrencilerine dersler veren bir zatı muhterem, progrlamlarının birinde (tarih?) yine öğrenci pozisyonunda bulunan kişilerin sorularını cevaplandırarak programına devam ediyor. Programın bir yerinde, katılımcılardan biri, birden bire "ALLAH, BAŞKA ALLAH YARATIR MI"diye soruyor.

Ben, kendilerini "ALLAH" DOSTU İLAN etmiş bir programda böyle bir sorunun hiçte hoş karşılanmayacağını düşünerek, kemik sesleri, havada uçuşan sandalyeler ve azarlar beklerken, "Yol mühendisiyim, bende İSLAMİ YOLLAR yapıyorum/gösteriyorum" diyen programcı, gayet sakin bir şekilde, (anlaşılan beklediği pası alarak)" EVET" dedi. "ALLAH, İSTERSE BAŞKA ALLAH YARATIR" dedi.Söylediği cümle bu. "ALLAH" Tanrısal gücü olan, İlahi bir takım meziyetleri olan kullar yaratır demiyor.

AÇIKCA ve NET olarak BİRDEN ÇOK "ALLAH" (haşa) vardır / var olabilir / ilerki günlerde ortaya çıkabilir diyor. Gönlünüzü serin tutun diyor.Cemaat liderleri tarafından İSA TANRI dendiğinde, hiç itiraz eden olabilir mi? Yada bir başkası TANRININ YARATTIĞI, TANRI olarak işaret edildiğinde, "kurtulduk" nidalarıyla dört elle DECCALE sarılmayacaklar mı? Meğerse yol mühendisiyim derken, ŞEYTANİ yolları yapmayı kast ediyormuş.

"Ama" dedi "bu lokomotifle arkasından çektiği vagonun benzerliği gibidir, kendisi gibi olmaz" dedi (1 vardır, 2 diye birşey yoktur, -2- ,..-1- gölgesidir demek gibi.--SİMETRİK TEK ve BİRİCİK gibi-- "bir ben varım, birde O.O benim" demek gibi )

ALLAH asla başka bir ALLAH yaratmaz.Allah, kendisine eş olacak,delil teşkil edecek bir Tanrı yaratmaz.YARATACAĞINI SÖYLEYEN, YARATTIĞINI İDDİA EDEN ALLAH'IN BÖLÜNDÜĞÜNÜ KABUL ETMİŞ OLUR.Soru bile yaratma üzerine kurulu.Yaratılan hiç TANRI olabilir mi?

"OL" DİYEREK YARATTIĞI HERŞEY ONUN KULUDUR. "ALLAH" İHTİYAÇSIZDIR. YARATILAN İSE HERAN "ALLAH'A" MUHTAÇTIR. İhtiyacı olan TANRI olabilir mi? İhtiyacı olan TANRI inancına sahip olanlar YAHUDİ ve HIRİSTİYAN TANRI İNANCINDA işaret edilen İNSANLARDAN BUHUR, KONUT isteyen TANRILARININ dümen suyuna girmiş olanlardır.

Yaratılmış olduğu kesinlikle bilinen ama kendisi BİZZAT İNSANLAR TARAFINDAN GÖNÜLLERİNDEKİ BOŞLUKLARI doldurabilmek için, YÜREKLERİNDEKİ "ALLAH" korkusunu azaltabilmek için, "SEN TANRIMIZ OL" denilerek atanmış varlıklardır. Tanrılarının, yaratılmış olduğundan / olduklarından o kadar eminler ki; kitaplarını bile "sen Tanrımız ol" diyenler yazmış. Atadıkları Tanrının hafızası olmadığını bildikleri için de, "biz sendeniz" anlamına gelen işaretler ve semboller taşıyorlar. Bakrsın CİN-MİN çarpar ne olur ne olmaz.

YARATILMIŞ TANRILAR dedikleri; Hesap gününden kurtulabilme HAYALLERİNİ İNANILIR hale getirme İÇ GÜDÜLERİNİN ÜRÜNLERİDİR. Dirilme gününe kadar süre isteyen ve o gün yapacağı hareketle HESAP GÜNÜNDEN kurtulmayı hayal eden, ŞEYTANIN ELİNİ GÜÇLENDİRME çalışmalarıdır. ŞEYTAN birliklerine yaldızlanmış (Deccaliye) alt yapı oluşturma gayretleridir.

YARATILMIŞ VARLIKLARLA YAPILAN İTTİFAKLARIN ÜRÜNÜ OLAN ATANMIŞLARDIR. Özetle;; GÖNÜLLERE İÇİRİLMİŞ olan, GÖĞÜSLERDE BESLENEN BUZAĞILARDIR. Onun sözcülüğüne soyunanlar, çağrılarda bulunanlarda BUZAĞININ sesidir. BUZAĞININ TELLALLERİDİR.

Beyinlerine, görü ötesi denilen boyutta uçan ve kaçan varlıklar işlenmiş olanlar için, ilahi güçlere sahip olan ZAT-I MUHTEREMLER bol sayıda mevcut. Eğer öyle olamasa YA! MEDET..." diye feryadı figan edip, efendileri olarak bellediklerinin kendilerini kurtarmasını beklerler miydi?. Yaratılmış kuldan medet umanlar için zaten TANRISALLIK boyutunda sayısız varlık etrafta cirit atıyor.

Eğer "ALLAH" izni olmadan, hatta emri olmadan birşeylerin, tayin edilmeden önce, güçlendirilen, misyon sahibi yapılan, görevlendirilen bol unvanlar verilen YARATILMIŞLARIN birşeyleri yapabileceğine inanılıyorsa, zaten imani duygular eş koşma boyutunda seyrediyor demektir. Yok eğer yaldızlama olsun gönüllere teselli olsun diye, "onlar sadece vesile oluyorlar" deniliyorsa, o zamanda şirk yolları civarında işiniz ne? DOĞRUDAN DOĞRUYA HERŞEYİ İŞİTEN ve "OL" DİYENDEN isteyin. Yeni makamlar oluşturarak dolaylı güçler imal ederek kendinizi neden ateşli yolların kenarında tutuyorsunuz.

"ALLAH" kendisine ortak koşulmaya yol açacak en ufak bir delili var eder mi?
Öyle bir sanıya dahi ruhsat veriri mi?
Kitaplarında şirk koşmaya yol açacak en ufak bir "İMA" dahi geçebilir mi?

Anlatılan, hikaye edilen örneklerle makamlar verilen şahsiyetler, varlıklar bizlerin kabullerine göre, ne kadar üst olurlarsa olsunlar, inanılmaz mucizelerle donatılma hikayeleriyle donatılmışta olsalar, unutulmaması gereken husus, herşey "ALLAH'ın"belirlediği ölçüler içinde yarattıklarıdır.

Örneğin, Bizler, yapı ve yaratılış olarak çok üstün olduğumuz MİKRO ORGANİZMALARIN TANRISI konumunda mıyız ki? O gönüllerinde yatan YARATILAN DA YARDIMCI TANRI SAYILSIN. O gözle görülmeyen mikro organizma erişilmez gibi görülen o eşsiz vucuda girip onu devirebiliyor.Tıpkı eş tuttukları, yardımcı Tanrılarının Çarmıhta öldüğünü kabul etmeleri gibi..Tıpkı, ALLAH'ın NURU'NU SÖNDÜREBİLECEĞİNİ SANAN ve bunu bekleyen ZAVALLILAR GİBİ.

Lokomotif, vagon benzetmeleri ile, işaret ettiklerine TANRISAL güçler atfedebilmek gayesini güdüyorlar.Varlık birliğine giden yollarını oluşturan görüşlerine ait fikirlerine beyinleri alıştırmak gayesi ile bu soruları oluşturup, bu yorumları yapıyorlar. En azından soru işareti olarak beyinlerde yer edinmesi için. Parmak şıklatıldığında "işte bu o" denilebilmesi için.

Savunma daha doğrusu ortaya atıkları temel öğretiyi yenilir hale kabul edilebilir hale getirmek için törpüleme görüşleri, ŞİRKİ yaldızlama görüşleri şöyle; "Yaratır ama eşitlikten doğan 2. konumunda olabilirler, onun gölgesi olabilirler, simetriği olabilirler". Bu ve bunun gibi kamuflaj sözleriyle AÇTIKLARI ve İLERLEDİKLERİ YOLLARINI düzgün gösteriyorlar, kendilerini gizliyorlar.

Sorulan sorular ve yapılan yorumlar sonucu bu tür çıkarımlara veya saptamalara alıştırılan düşünmeyen beyinler, mankurtlaştırılmış beyinler, İSA TANRININ OĞLUDUR, BABA TANRININ BİRİCİK OĞLUDUR tezlerini duyduklarında hiçte yadırgamazlar. ZOMBİ bir yaşam süren, kendisine uzatılan her şeyi sorgusuz sualsiz kabul etmeden önce sadece gönderenin adresine bakan yapı içinde yetiştirilenler İŞARET EDİLENİ neden yadırgasınlar.

En iyi örneklerden biride İSA'yı TANRI olarak kabul ettirme aşamalarının zirvesi sayılabilen İSEVİ-MÜSLÜMAN DİN oluşumu. "ALLAH" başka "ALLAH" yaratır (HAŞA) felsefesinin ürünü olanların, ÇOK BÜYÜK BİR OLUŞUMA adım atmış, İMAN YOLUNDA BÜYÜK HİZMETLERE imza atmış edası içinde, ŞEYTANIN kucağına itildikleri adres İSEVİ-MÜSLÜMANLIK. İsevi-Müslümanlık adı altında "ALLAH" seçtiği ve kemale erdirdim dediği MÜSLÜMANLIĞI yıkmak için, uydurulmuş rakip bir unvan.  


İsevi-Müslümanlığı KABUL EDECEK, bir şahsiyet, sanki, Müslüman iken Hz.İsa'yı dışlıyormuşta, İsevi-Müslüman olduğunda kabullenmiş gibi. Hayır esas amaç İsa'nın TANRILIĞININ KABULÜNÜ yaptırarak, BİR'de BİR'liği kuvvetlendirebilmek. "Allah'ı" nitelenebilir, başedilebilir olduğunu sandırmak. Tıpkı Cennetlik fetvası verdikleri Ahit kitaplarında tasvir edilen benimsenmiş Tanrılar kıvamında. Görü ötesinde bir çok yaratılmış ama Tanrı kuvvetinde varlıkların hüküm sürüdğünü beyinlere işlemek.

"ALLAH'ın", yerine kendilerini karar mekanizması seviyesine atayıp ve bu Tanrısallık makamını, cemaatlerine de / çevrelerine de kabul ettirmiş olanların, saptadıkları kararlarla oluşturulmuş din sistemleri hangi yollara hizmet ediyor olabilir?

Aynı kanalın bir başka programında, Abilerinden biri, stüdyodaki kameraları işaret ederek "ALLAH'ın, da böyle kameraları var tabii daha gelişmiş" diyor. "ALLAH", kavramaları bu boyutta olanların,iman konusundaki vaazları ne kadar doğrular barındırabilir ki? "ALLAH", ZAMANDAN ve MEKANDAN MÜNEZZEHTİR dediklerinde, esasında bu söylediklerine hiçte inanmadıklarını ortaya koyuyorlar. Hıristiyanlıktaki TANRININ OĞLU konusuna dönersek: Eğer, kutsal metin yazarları, yazarların akıl hocası Pavlus, kilise babaları ve Hıristiyanlık denen din sisteminin kurucuları; gerçek anlamda, İsa'nın Tanrı'nın oğlu olduğuna (onların deyimiyle) Kutsal Ruh'tan, yani kutsal üçü-birliğin üçüncüsünden, insani baba müdahelesi olmadan hamile kalan bir anneden doğduğuna inansalardı, ÖLÜMLÜ İNSAN SOYUNA İsa'ya yapıştırabilirler miydi?

HATTA BU YAKIŞTIRMAYI, ERKEK SPERMİ OLMADAN İSA'NIN DOĞDUĞUNA İNANSALARDI YİNE YAPMAZLARDI.
Çünkü sıraladıkları soy, İSA'yla hiçbir BİYOLOJİK, GENETİK bağı olmayan MARANGOZ YUSUF'a ait olan bir secere.

Tanrıyı, daha sonra kitaplarını ve ismini alarak göz ardı ettikleri YEHVE isteği doğrultusunda sünnet ettirebilirler miydi? Sünnet olayının Yahve ve Yahudi geleneklerine göre yapıldığını YAZARLAR MIYDI? İsa'ya GÖREVE BAŞLADIKTAN SONRA bile; Havralar için BABAMIN EVİ dedirttiler miydi? ..vb..

Sıraladıkları soy kutsalsa, YUSUF'un SOYU KUTSALDIR.
İSA'nın, İNSANİ BAZDA tayin ettikleri KUTSAL SECEREDEN olabilmesi için MERYEM'in SOYU onların anlayışına göre, KUTSAL OLMALI.
Ama Luka'da, Matta'da MARANGOZ YUSUF'a KADAR OLAN ve hiç MERYEM ile AİLESİNE yer vermedikleri MARANGOZ YUSUF'un SOYUNU sıralamışlar.

TANRI'nın İNSANDAN KUTSAL SOYU OLABİLİR Mİ?
TANRIDAN DAHA KUTSAL NE OLABİLİR?
İSA'nın TANRI OLDUĞUNA İNANILSAYDI dışladıkları YAHVE'nin sözlerini gerçekleştireceğiz diye kutsal secerelerle uğraşmazlardı.
Çünkü; artık İSA'nın BULUNDUĞU SOY KUTSAL olurdu..MARANGOZ YUSUF'un soyu değil. Herkez kendi seceresini İSA'nın seceresine bağlamaya çalışırdı.
Kutsal metin yazarlarıda Meryem'in ve ailesinin yer aldığı secereler yazarlardı.

Hem; KUTSAL SECERELİ MARANGOZ YUSUF'un OĞLU,
Hem; TANRININ OĞLU,

Kutsal metin yazarlarına göre; Yaşayan ve göğe alınan, anası ve babası olan, Tanrı yolunda yürüyen, Tanrısal meziyetleri olan El-Shaddai tarzında / anlayışında TANRININ oğlu,
Sonradan gelenler DİN YAPIMCILARINA göreyse; insan soyuda kitaplara işlendiği için mecburan kabul edilen ama TANRI gibi TANRI. Gökleri yerlerin yaratılışında olan TANRI.

Yapıştırılan, kutsal damgalı insani genlere haiz, üstelik defalarca kesintiye uğramış, içinde babalarının kim olduğu (ırk, miilet ve din olarak) belli olmayan insanların bulunduğu isim listesini , baba tanrı ile aynı özden, babanın sağında oturan, herşeye egemen, kutsalların kutsalı, kralların kralı, Rablerin Rabbi dedikleri tanrının ta kendisi dedikleri kurtuluş ümitlerini bağladıkları Oğul Tanrıya, yaratılmış olan (belki de (oğul tanrı tarfından yaratılmış olan. yer ve göklerin yaratılışında isa vardı diyorlar) insani soyunu kutsallığı yok eder düşüncesiyle yakıştırabilirler miydi? Eğer, kutsal metin yazarları, Tanrı oğlu dedikleri isa'nın, diğer güneşin oğlu gibi tanımlarla işaret edilenlerden olmadığını düşünselerdi; ona soy sop icad etmeye yeltenirler miydi?

Tanrının oğlu olup, baba tanrının "sözü" olanı, kutsal ilan etmek için yaratılmış insanların soylarını kutsamaya kalkarlar mıydı?
Kutsal ruh'tan hamile kaldığını söyleyenler hangi mantıksızlığa dayanarak İsa'ya kutsal soy adı altında marangoz Yusuf'un seceresini uyduruyorlar.
Kutsal soydan, babasız, insan spermi, spermin taşıdığı taransfer genleri olmadan doğdu denilenin, insani kutsal soyu olabilir mi?

On iki yıl arayla iki İsa'nın doğum hikayesini yazan kutsal metin yazarları, kulaktan dolma bilgilere ilave olsu diye Meryem'in nışanladığını da eklemişler.Çünkü, Kutsal metin yazarları efsanelerden halk konuşmalrından duydukları İSA'NIN babasız insan doğacağına inanmıyorlar / inanmamışlar. Babasız doğuma inanmayanlar, duydukları ve hangi yılda doğduğunu bile bilmedikleri, İSA'ya nasıl olurda TANRININ OĞLU tanımını bugünkü kullanıldığı halde yakıştırırlar. Tanrının oğlu geleneklerinde var olan bir deyim. Anlatamadıkları, saçmaladıklarında sığındıkları en iyi limanlardan biri Tanrının oğlu deyimi. Havada uçan va kaçanlar gibi.

Kendilerine duydukları hikayeler, rivayetler içinden karekterler benimseyen ve "işte ben oyum" diye kutsal metinleri yazanlar, İSA'nın hiçbir zaman BABASIZ doğduğuna inanmamışlar ki, ona gerçek anlamda tanrı gözüyle bakmış olsunlar da TANRININ OĞLU desinler.

Anlatılan hikayeler gereği, "kralda çıplak" dememişler ama İSA'YA BİÇTİKLERİ ve kutsal ilan ettikleri BABA MARANGOZ YUSUF seceresi yazmakla da, gerçek niyetlerini ŞERH OLARAK düşmeyi de ihmal etmemişler. Diğer kutsal Metin yazarlarıda aynı düşünceye sahip olduklarını, hepsi bir arada olmalarına rağmen ses çıkarmamakla göstermişler. Yani; ŞERH'e onay vermişler.

Hiç yorum yok:

Siz, siz olun Yehova Şahitlerini evinizden, ailenizden ve hatta tanıdıklarınızdan ırak tutun.

Türk insanı üzerine bilinen ya da bilinmeyen birçok oyunlar oynanıyor.  Dünyanın neresinde olursa olsun Müslüman  Türk insani yoğun bir kı...