17 Aralık 2011 Cumartesi

Bhagavad Gita thomas İncilleri

Aşağıdaki ayetler Gnostik İncillerden derlemedir,
"Büyük ruhlar bana eriştikten sonra ÖLÜMLÜLERİN EZİYETLER DÜNYASI MADDESEL YANSIMA DÜNYASINA ASLA GERİ DÖNMEZLER" (Bhagavad Gita)

"Maddesel enerjinin (MAYA ve Prakirti) içinde yer alan canlı, maddesel ifadesinin tadını çıkarır, canlı DOĞANIN ÇEŞİTLİ İFADELERİ İÇİNDE İYİ VE KÖTÜ İLE KARŞILAŞIR" (Bhagavad Gita)

"Yaşam boyunca acının ve mutluluğun bir görünüp bir kaybolması, mevsimlerin gelip gitmesi gibidir, onlar 5 duyunun algılamasıyla oluşurlar kişi paniğe kapılmadan bunları anlayışla karşılamasını öğrenmelidir" (Bhagavad Gita)

Srimad Bha ga vata m'da acıların yalnızca bir "ilüzyon" olduğundan söz edilir:

"Tanrı tarafından yaratılan bir yanılgı (MAYA) sonucu, evren gerçek olmadığı halde gerçekmiş gibi görünür, tıpkı rüyada çektiğimiz acıların yalnızca hayalden ibaret olması gibi" (Srimad Bhaga vata m)


Bu ilüzyon nasıl biter:

"İnsan Tanrı'yı idrak ettiğinde özgürdür, bütün acıları sona ermiştir, doğum ve ölüm yoktur artık onun için...Maddesel dünyadan uzaktır, ruh dünyası vardır, bütün her şeyin gücü, insan hepsine sahiptir çünkü çünkü onunla birleşmiştir" (Şvetaşvatara Upanişad)


"En günahkar kişi olsan da spiritüel bilginin sandalına bindiysen,acıların okyanusunu kuşkusuz baştan aşağı aşacaksın" (Bhagavad Gita)

"Bedenlenmiş canlı, maddesel bedenine bağlı üç ifade şeklinin ötesine geçmeyi başarırsa doğum ölün yaşlılık ve bunların eden olduğu acılardan kurtularak ölümsüzlük öz suyundan içer" (Bhagavad Gita)


Tabi ki her canlının yaşadığı acılar KARMA kanununa göre oluşur, insanın yaşayabileceği hiçbir acı, nedensiz yere veya Tanrı'nın keyfine göre oluşmaz, kişi Maya enerjisi etkisindeki maddesel dünya için yaratılan KARMA kanununa göre kaderini kendi yaratır. Bu şuna benzer: Denizi düşünelim (Buna Karma diyelim) Tanrı denizi (Karma kanununu) yaratmıştır ama deniz kendiliğinden bir "kötülük kaynağı" değildir, eğer kişi yüzmeyi iyi biliyorsa denizden zevk alır, eğer bilmiyorsa boğulup ölebilir. Yani denizden iyilik mi kötülük mü bulacağı, yine kendisine bağlıdır eğer denizden kötülük bulursa (boğulursa) bu denizin veya denizi yaratan Tanrı'nın "kötülük kaynağı" olduğu, kötülüğe neden olduğu, kötülük yarattığı anlamına gelmez kişi kendi kaderini kendi yaratmıştır çünkü.

Aynı şekilde bu dünyada büyük acılar çeken, felaketlerle karşılaşan herkesin başına gelenler "Ceza" veya "Tanrı'dan" değildir, kendi kaderlerini yaratıp, geçmiş hayatlarında bu acılara neden olacak şekilde davranmışlardır, bir nevi Etki-Tepki yasasıdır.

Dolayısıyla Tanrı'nın içinde veya dışında kötülük bulunmaz.

Şimdi şu sorulabilir: Peki Tanrı Maya yani Karma etkisiyle oluşan yanılsama dünyasını neden yarattı? Daha önce yazdığım gibi:

Maya’nın aslında 2 görevi vardır, birincisi her şeyin özünün, tek gerçeğin, tek DEĞİŞMEYEN gerçeğin Brahman olduğu, bütün canlıları da Brahman bilinç okyanusundan küçücük damlalar olduğu hakikatini RUH EVRİMİNİN gerçekleşebilmesi amacıyla gizlemektir, böylece Tanrısal şuur ile, içteki doğa ile hareket etmeyince Maya devam eder.

İkincisi de Brahman yerine bu dünyayı görmemizdir, yani dünya yanılsamasıdır. Filozof Shankara "karanlıkta ilüzyon sonucu bir yılan gibi görünen şeyin aslında sadece bir ip olması" örneğini kullanır. Nasıl ki o nesnenin ip olduğunu idrak ettiğmizde "yılan" ilüzyonu kayboluyorsa, dünya ilüzyonu da BRAHMAN bilgisinin idrak edilip deneyimlenmesi sonucu yok olur.

Atman bireysel ruh, kendini doğanın yanıltıcı enerjisi sonucu doğa ile özdeşleştirdiğinde Brahman doğasında olduğunu, Brahman olduğunu unutur.

Asıl önemli soru: MAYA ENERJİSİNDEKİ CANLILAR KÖTÜLÜKLE KARŞILAŞIYORSA BUNUN KAYNAĞI TANRI DEĞİL MİDİR?

Hayır kesinlikle değildir, yukarıdaki deniz örneğinde söylediğim gibi NÖTR olan Maya'da Mayanın bağlayıcı gücü Karma dünyasında canlılar kendi Karma'larına göre kötülük veya iyilik bulur, kendi kaderlerini yaratırlar.Yani kişinin, bu maddesel dünyada başına gelen iyi/kötü her şey kendi yarattıkları.

Şöyle özetlersek Maddesel ilüzyonu yaratan Tanrı, bu maddesel dünya içinde ilüzyonun KÖTÜ olmasını veya İYİ olmasını sağlayan kişinin kendisidir, yine görüleceği gibi Tanrı'nın kötülük ile uzaktan yakından ilgisi yok çünkü kötülüğü yaratmaz, kötülüğün kaynağı da değil, kötülüğün kaynağı kişinin kendisidir.

"Kötülüğün kaynağı ne?": "Kötülük İllüzyonunun kaynağı kendi kaderlerimizi yaratan BİZiz"
Yaşadığımız maddesel dünyada kötülük de iyilik de bir illüzyondur bu nedenle

Bhagavad Gita:

"Bilge kişi, maddesel dünyada herhangi bir şey için asla kendini çok yıpratmaz, herhangi bir şey için de asla çok mutlu olmaz" (Bhagavad Gita) der.


İşte bu ayetin anlatmak istediği de yaşadığımız MAYA etkisindeki dünyada kötülüklerin de iyiliklerin de ilüzyon olduğudur, ANCAK çoğu kişi için ilüzyon mutluluk veren şeylerin ya da üzüntü veren şeylerin "önemsizleşmesi" manasına gelmez, ancak mistik bilgi yoluyla Brahman'ı kavrayanlar için geçerlidir bu ilüzyon. İlüzyonun farkında olmayan kişi için tabi ki "gerçek" kadar gerçektir bu ilüzyon.

Şöyle düşünelim, rüya gördüğümüz zaman rüyanın sadece "bir rüya" olduğunun farkında oluyor muyuz? Çoğunlukla hayır! Ama bu rüyanın bir ilüzyon olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Rüya görüldüğü anda inanılmaz gerçektir ama sabaha kadar etkisi azalır unutulur, aynı gerçek hayatta bir 15 dakika öncesinin şimdiye oranla daha az gerçek görünmesi gibi.

Maddesel dünyanın ilüzyon olması, çoğu kişi için, onun (Dünyanın) gerçekliğinden bir şey kaybettiren bir olgu değildir.
Varlığımız anlamı: bizim Tanrı'dan bir parça olmamızdır, Tanrı koca bir okyanus ise biz de ondan su damlalarıyız.

Varlığımızın sebebi: Yanılsama dünyasındaki varlığımızın sebebi ise RUH EVRİMİdir, biz O su damlasıyız ama ruh evrimi bakımından bu gerçeği farketmek için tabiri yerindeyse ÇALIŞMAK gerekiyor, yoksa evrim ve gelişim mümkün olmazdı. Bütün canlılar bir yaşam planıyla doğmaktadır, herkesin yaşamında küçük ya da büyük farketmez, bir "vazife" vardır (maddesel anlamda değil) ancak çoğu kişi de bunun farkında değildir ya da daha az farkındadır. Böylece kimileri maddesel istekler peşinden koşarak, maddesel ideallerinin peşinde koşarak ve onlara ulaşmaya çabalayarak hayatını doldurmaktadır, maddesel nedenlerden ötürü mutsuzluklara, karanlıklara veya geçici sevinçlere boğulup kalarak, hayatta kurumuş yaprak misali maddesel ideallerinin peşinden bir oraya bir buraya sürüklenerek yaşamını dolduranlardan başka bir de hayatını anlamlandırabildiği ölçüde iç huzuru yakalamış "hayat planı" ile ilgili şuur seviyesi daha yüksek insanlar da vardır, karma yasası gereği bu farkındalık şuur seviyesini de kişi geçmiş yaşamlarında bizzat kendisi belirlemiştir.


"Ortodoks" hristiyanlığın en önemli inançlarından biri de teslis inancı.

Teslis inancının kökenine baktığımızda, bu inancın semitik kökenli olmadığını görürüz, hristiyanlıktan ve yahudilikten çok daha önce pek çok toplumun üçleme inançları vardı, ancak bunlar gerçekten de 3 Tanrı'yı simgeliyordu.

Hristiyanlara göre üçlübirlik, kendini Baba, oğul ve Kutsal Ruh BENLİKLERİNDE açıklayan tek Tanrı'dır, hristiyanlara göre, Tanrı kendini 3 farklı bilinç merkezinde açıklar, bunlar Tanrı'nın parçaları asla değildir çünkü Tanrı parçalara bölünemez ancak bunlar Tanrı'nın "kişilik"leridir, "bilinç merkezleri"dir, "Baba", enerjideki güce, oğul enerjinin ışığa dönüşmüş haline, Kutsal ruh da yayılan ısıya benzetilir.


Teslis genellikle şu şekil ile açıklanır:

Üçgenin ortasında Tanrı, üstünde baba iki yanında ise oğul ve Kutsal Ruh.Kutsal Ruh ortadaki Tanrı’dır, Oğul ortadaki Tanrı’dır, Baba ortadaki Tanrı’dır ancak baba oğul değildir oğul Kutsal Ruh değildir, ortadaki yere “Madde” yazalım yanlara ve üst kısma da “katı, sıvı, gaz” yazalım, katı maddedir, sıvı maddedir, gaz maddedir ancak katı, sıvı; sıvı da gaz ile “aynı şey” değildir.

Sonuçta anlatılmak istenen üç ayrı tanrı değil de tek Tanrı'ya inandıkları ama bu Tanrı'nın 3 farklı biçimde var olup kendini açıkladığı felsefesidir.(Trinity) Böylece pek çok kültürde görülen (Osiris-Isıs-Horus, Amen-Mut-Khonsu, Khnum-Satis-Anukis..vs gibi) “triteism” inancına yani 3 ayrı Tanrı’ya değil de 3 biçimli tek Tanrı’ya inandıklarını söylerler. Ayrıca, Muhammed’in üçlü birlik ile ilgili bilgileri kulaktan dolma olduğu için ne anlatılmak istendiğini anlamamış, Kur’an’a “Allah üçün üçüncüsüdür diyen kafirdir”, “Sen, beni ve annemi de Tanrılar olarak mı kabul edin dedin?” şeklinde ayetler koymuştur, Muhammed’in hristiyan üçlü birliği hakkındaki bilgi eksikliğini bir kenara bırakırsak, konsept olarak pagan üçlemeleri ile hristiyan “üçlemesi” aynı olsa da, gerçekten de hristiyan üçlemesi diğer pek çok kültürün üçlemesinden, en azından felsefi olarak, ayrılmaktadır.

Fakat bir kültürün teslisi hristiyanlık teslisiyle nerdeyse aynıdır: TRİMURTİ (Hindu teslisi)

Trimurti üçlü birliği Brahma, Şiva ve Vişnu’dan oluşur, Brahma, Vişnu ve Şiva, ayrı Tanrılar DEĞİL, tek Tanrı’nın farklı VAROLUŞ HALLERİDİR! Brahma yaratılışı, Vişnu koruyuculuğu Şiva ise yok edilişi simgeler, Tek bir Tanrı vardır ancak bu Tanrı 3 farklı halde “işler”.Bu haliyle Trimurti, hristiyan Trinity’sinin (üçlü birliğinin) neredeyse aynısıdır! Bazı hristiyan apologistler (Apologist: “hristiyanlık savunucusu”) bunun farkına varmış ve Trimurti’nin gerçekten de hristiyan üçlü birliğine çok benzediğini kabul etmişlerdir ancak şöyle derler “En eski Trimurti simgesi, hristiyanlıktan sonra 4. ya da 5. yüzyıla aittir” Bu ifade kısmen doğrudur gerçekten de en eski Trimurti (üç başlı gösterim) kalıntıları hristiyanlığın doğuşundan sonradır ancak bu, Trimurti inancının hristiyanlıktan çok daha eski olduğu gerçeğini değiştirmez çünkü hristiyanlıktan en az 400 yıl öncesine tarihlenen Hindu kutsal metinleri Trimurti anlayışından bahsetmektedir!

Örneğin daha “geç dönem” upanişadlarından olsa da, hristiyanlıktan en az 400 yıl öncesine tarihlenen Maitri (Maitrayani) Upanişad’ı, Brahma, Vişnu ve Şiva’nın; Brahman’ın farklı HALLERİ, GÖRÜNTÜLERİ (aspect) olduğunu söylemektedir! (Maitrayani upanişad, 4:5)

Bugün bazı mezhepler, yanlış anlaşılacağı gerekçesiyle Trimurti’nin üzerinde durmaz hatta Trimurti’yi öğretmez ancak Trimurti inancı, Hindu kutsal metinlerinde bulunmaktadır, hristiyanlıktan çok daha eskidir ve hristiyan teslisinin neredeyse aynısıdır. Tarihten biliyoruz ki hristiyanlıkta teslis inancı, kademeli olarak oluşan bir inançtır Yunan, Doğu ve Pers felsefelerinin senteziyle oluşmuştur ve tamamen Pagan kaynaklıdır.
Yorum (0) :: Yorum yaz! :: Bağlantı

6/12/2007 - Gnostik Ayetler
Kategori: Hristiyanlik
Aşağıdaki ayetler Gnostik İncillerden derlemedir, Gnostisizm ve hristiyanlıktaki yeri, hristiyanlığın mistik kökenleri ile ilgili bilgi için lütfen hristiyanlık bölümüne bakınız.


"Eğer size derlerse Nereden geliyorsunuz? deyin ki onlara bizler ışıktan geliyoruz, ışığın kendinden doğduğu yerden" (Thomas İncili)

"Ben, herkesin üzerindeki ışığım. Ben Her şey’im. Her şey benden çıktı ve Her şey bana ulaştı. Ağacı yarın, ben oradayım. Bir taşı kaldırın, beni orada bulacaksınız" (Thomas İncili)

"Herşeyi bilen kişi eğer kendini bilmiyorsa hiçbirşey bilmiyor demektir" (Thomas İncili)


"İçinizdekini açığa çıkardığınızda, o şey sizi kurtaracaktır. Eğer o şeye sahip değilseniz, içinizde sahip olmadığınız o şey, sizi öldürecektir" (Thomas İncili)


"Işığın insanlarının içinde ışık vardır, ve bütün dünyayı aydınlatır. Eğer ışık vermez ise, o karanlıktır" (Thomas İncili)


"İsa dedi : Eğer size rehberlik edenler, size derse: "Bakın Tanrı’nın krallığı göklerdedir, o zaman göğün kuşları sizden önce oraya giderler; eğer size derlerse: Tanrı’nın krallığı denizlerdedir, o zaman balıklar sizden önce oraya giderler. Ama Tanrı’nın krallığı sizin içinizdedir, ve çevrenizdedir. Eğer sizler kendinizi bilirseniz o zaman bilinirsiniz, ve diri babanın evlatları olduğunuzu bileceksiniz" (Thomas İncili)
"Suretinizi gördüğünüz zaman memnun olursunuz..Fakat görüntülerinizin sizden önce varlığa dönüştüğünü ve ne öldüğünü ne de görünür olduğunu gördüğünüzde buna ne kadar dayanmak zorunda kalacaksınız?" (Thomas İncili)


"Işık ve karanlık, yaşam ve ölüm iyi ve kötü, sadece birbiriyle ilişki içinde var olan ve birbirlerine karşılıklı olarak bağımlı olan olgulardır" (Philip İncili)


İçinizdeki gören ve işiten şey, Rabbin Logosudur. O, Tanrı baba'nın bilincidir" (Hermes Trismegistus)


"Her şey değişir, dünya bir yanılsamadır. Yeniden diriliş var olanların açığa çıkışı, onların dönüşümü ve yeniliğe geçiştir. Ayrımlardan ve engellerden kurtulursanız yeniden dirilişe zaten kavuşmuş olacaksınız" (Treatise of Resurrection)


"Dunyanın kuruluşundan bu yana her yana dağılmış olan parçalarımı saklayın ve onları bir araya getirin sonra ışığa taşıyın" (Book of Logos)


"Ruh'u gördüğünüzde ruh haline gelirsiniz, Mesih'i gördüğünüzde Mesih, Baba'yı gördüğünüzde Baba haline gelirsiniz!" (Philip İncili)


Eğer beden bilinç dolayısıyla varlığa geldiyse bu, mucizedir. Eğer bilinç, bedenden dolayı varlığa geldiyse bu mucizelerin mucizesidir" (Thomas İncili)


"Eğer sünnet yararlı olsaydı babaları onları annelerinden sünnetli olarak meydana getirirdi, yararlı olan sünnet Ruhta yapılan sünettir" (Thomas incili)


"Gözlerinizle görmediklerinizi zihninizle görün, gözleriniz kapalı olsa da zihninizi sürekli açık tutun" (Petrus'un İşleri)


"Benim ağzımdan içen kişi benim gibi olacaktır. Ben, o haline gelceğim ve saklı olan şeyler ona ifşa edilecek." (Thomas incili)


"Sophia parlak bir şekilde ışık saçar ve sönmez asla. O, kendisini sevenler tarafından kolaylıkla anlaşılır ce onu arayanlar tarafından bulunur" (Sophia of Solomon)
Devam edecek...
Yorum (yok) :: Yorum yaz! :: Bağlantı

3/12/2007 - Buddhist, Zen deyişleri
Kategori: Buddhizm
"Formlar, benlik/ruh değildir; algılama benlik değildir, kavrayışlar benlik değildir, mental oluşumlar ve hisler de "ben" değildir, hiçbiri "ben"/"ruh" değildir, bunların hepsi değişime tabiidir ve kalıcı değildir"


"Nedensellik, etkileşim, koşullar ve ayırt edici algılama...Dört büyük element bunlardandır."


"Fiziksel objelerin aslında kendilerinden gerçekliklerinin olmadığını öğretiyorum, bunların ancak zihnin ürünleri olduğunu söylüyorum, aslında hepsi bir hayaldir. Bunların duyularla algılandığı ve ayırt edildiği doğrudur fakat aslında diğer yandan hiçbirinin kendiliğinden kendi doğaları, gerçeklikleri yoktur. Onlar gerçekte görülmüyorlar ama zihin tarafından ‘tasarımlanıyorlar’. Bir bakıma kavranabiliyorlar ama bir bakıma da gerçekte kavranamıyorlar."


"Bütün şekiller,formlar "boşluk"tur. Formlar boşluktan başka bir şey değildir. Aynı şey duygular, algılayışlar, oluşumlar ve bilinç/zihin için de geçerlidir.


"Nefret hiçbir zaman nefretle yok edilemez. Nefret sevgiyle yok edilir bu ölümsüz kanundur.

öfkeyi sevgiyle, kötülüğü iyilikle yen. Açgözlülüğü cömertlikle, yalanı gerçekle yen"


"İnsan isimlere, formlara ve maddesel dünyaya bağlanır ve onların zihnin bir yanılsaması olduğunu, zihinde oluştuğunu unutur ve hata yapar böylece zihnin özgürlüğü engellenmiş olur."


"Bizim olan herşey düşüncelerimiz sonucundadır. Düşüncelerimizde kurulur,düşüncelerimizde oluşur. Eğer bir kimse kötü düşünceyle konuşur ya da davranırsa onu tıpkı tekerleğin kağnı çeken bir öküzü izlemesi gibi, acı izler"


"Nedensellikler, zerreler, en küçük şeyler, madde, fiziksellikler hepsi gerçekte zihinde oluşan, zihnin oluşturduğu şeylerdir"


"Bu dünyayı bir hava kabarcığı bir serap gibi düşün. Dünyayı böyle gören kişiyi ölüm görmez."


"Bu dünyayı yaratan, zihninizdir."


"Bütün biçimler gerçek dışıdır, bunu idrak edebilen kişi acılara tepki vermez; işte bu saflık yoludur. Varlığın öteki kıyısına vardığında önce, sonra ve ortada olandan vazgeç"


"Bütün fenomenler aslında "boşluk"tur. Hiçbir şey ne yaratılmıştır ne yok edilmiştir,ne artar ne azalır. Bu nedenle bu "boşluğa" dahildir her şey. Boşluktan ayrı ne formlar vardır, ne duygular ne algılamalar ne oluşumlar ne de zihin vardır. Kulak ta yoktur göz de yoktur zihin şuuru da yoktur. Cehalet yoktur ne yaşlılık vardır ne hastalık ne de ölüm. Ulaşılacak bir şey de yoktur.

Buddhalığa Nirvana'ya ulaşanlar bu gerçekliği kavrarlar."


"Efendim, adınız nedir?" "Bana Nagasena derler fakat bu yalnızca bir isim, bir sözcük, içinde bir kimlik, bir benlik/ruh yok. Bir ad, bir lakap, yalın bir sözcükten başka bir şey değil" Bu cevap üzerine kral yanındaki Yunanlılara şaşkınlığını ifade eder sonra tekrar usta Magasena'ya döner ve sorar "O zaman Nagasena, dünyada katil de yok iyilik yapan da yok kötülük yapan da yok çalan da yok öğretmen de yok usta da yok...Sen 'Nagasena' olduğunu söylüyorsun!

"Nagasena bu saçlar mıdır?” “Hayır büyük kral”, “Duygu ve coşkular mıdır?” “Hayır büyük kral” Nagasena kraldan arabayı tanımlamasını ister. “Tekerlek, .., ok, sandık ve kollar bir arada olunca arabadan söz edilir. Araba yalnizca bir ad, adlandırmaktan, belirtmekten başka bir işe yaramayan boş bir sözcükten başka bir şey değil.” “Evet kralım. Benim de saçlarım, derim...(vücudun 32 bölümü, bunlara beyin de dahil, sayılır) ad ve bedenim, duygularım, algılarım, geçmiş eylemlerimle biçim almış karakter özelliklerim, ayırt edici bilincim (bu sayılanlar 5 Skandha'ya, "Five aggregates" de denir, dahildir) bir araya gelince Nagasena adi veriliyor. Ama kimlik, benlik/ruh söz konusu değil, nasil arabanın beş bölümü bir araya gelince 'araba' diyorlarsa, beş Skandha da bir araya gelince bir 'benlik'ten bir özneden söz ediliyor."


"İki öğrenci, manastırın dalgalanmakta olan flamasına bakar, öğrencilerden biri "flama hareket ediyor" der, diğeri ise "hayır hareket eden aslında rüzgar" der. O sırada yanlarından geçen ve bu konuşmaya tanık olan Budist usta onlara dönüp şöyle der "Ne rüzgar ne de flama...sadece zihin hareket ediyor"


"Bütün şekiller,formlar "boşluk"tur. Formlar boşluktan başka bir şey değildir. Aynı şey duygular, algılayışlar, oluşumlar ve bilinç/zihin için de geçerlidir.

Bütün fenomenler aslında "boşluk"tur. Hiçbir şey ne yaratılmıştır ne yok edilmiştir,ne artar ne azalır. Bu nedenle bu "boşluğa" dahildir her şey. Boşluktan ayrı ne formlar vardır, ne duygular ne algılamalar ne oluşumlar ne de zihin vardır. Kulak ta yoktur göz de yoktur zihin şuuru da yoktur. Cehalet yoktur ne yaşlılık vardır ne hastalık ne de ölüm. Ulaşılacak bir şey de yoktur.

Buddhalığa Nirvana'ya ulaşanlar bu gerçekliği kavrarlar."

"Aydınlandığında artık herhangi bir din kalıbına bağlı değilsindir.
Sevgisin ve gerçeksin.
Ve sevgiyle gerçeğin formu olmaz.
Formlara dolarlar
Ama kelime asla kelimenin ifade ettiği ile aynı şey degildir
"Tanrı" kelimesi Tanrı değildir
'Anne' kelimesi anne değildir.
'Ben' kelimesi ben değildir.
Tüm bu sözler boştur.
Bunlar, zihin seviyesinde oynadığımız oyunlardır.
İçimizde anlamak isteyen şeyi besleyişimizdir. Ve iste söylenen onca sözün ardından buradayız.
Nereye gittiler?
Hepsini hatırlıyor musun?
Boş, boş ...
Onları duyduysan şu anda burada bomboşsun.
Sonraki söz için hazırsın.
Ama söz içinden geçip gidecek.
Hiç bir şeyi bilmene gerek yok, işin komik olan yanı da bu.
O kadar basitleşirsin ki,
Boşalırsın, hiç bir şey bilmezsin.
Sadece bilgelik olursun. Hiç bir şeye dönüşmeden Her şey olursun. (Bir Budist ustadan...)


"Tüm Buddhalar ve insanlar tek bir zihinden başka bir şey değil. Onun dışında hiç bir şey yok. Bu zihnin başlangıcı yok, doğumu yok, ölümü yok. Ne yeşil ne sarı, biçim ve görünümden uzak, ne varlık ne de yokluk denilebilir ona. Tam burada, olduğu gibi ama daldan dala atlayan düşünceler üretildiğinde hataya düşersin. Sınırsız bir boşluk gibi, ölçünün ve hesabın ötesinde. Bu tek zihin bizzat Buddha'dir ve Buddha ile insanlar arasında bir fark yoktur. Ancak insanlar harici biçimlere bağımlıdır ve kendilerini dışarıda ararlar. Ne kadar kovalarsan, o kadar elden kaçırırsın. Sen umutsuzca bir "Buddha"yı arayan bir Buddha'sın. Zihin, zihne tutunmaya çalışıyor. Tüm çabanla sonsuza dek dene, asla kavuşamayacaksın. Birbiri ardına açılan düşüncelerini biraz dinlendir ve boş kaygılarını bir kenara bırak, işte Buddha karşında apaçık duruyor."

Hiç yorum yok:

Siz, siz olun Yehova Şahitlerini evinizden, ailenizden ve hatta tanıdıklarınızdan ırak tutun.

Türk insanı üzerine bilinen ya da bilinmeyen birçok oyunlar oynanıyor.  Dünyanın neresinde olursa olsun Müslüman  Türk insani yoğun bir kı...