17 Aralık 2011 Cumartesi

HER MÜSLÜMAN TÜRK BU YAZIYI OKUMALI PAYLAŞMALI [MİSYONERLİK TEHLİKESİ]


Son zamanlarda Türkiyemiz, Hıristiyan misyonerlerinin saldırı ve akınına uğramış bulunuyor. Türkiye’nin hemen her tarafına yayılmış olan misyonerler serbestçe Hıristiyanlık propagandası yapyıyorlar ve halkımız arasında Hıristiyanlık’ı yaymak üzere büyük imkanlarla gece gündüz çalışıyorlar.

Misyon kelimesi Latince olup genelde “görev” demektir. Misyoner kelimesi ise genelde “görevli” anlamına gelmektedir. Ancak misyoner kelimesi özel kavram olarak, “Hıristiyanlığı yaymakla görevli olan kişi manasını” ifade etmektedir. Özellikle ülkemizde “misyonerlik” denildiği zaman “Hıristiyanlık’ı yayma faaliyeti”, “misyoner” denildiği zaman da “Hıristiyanlık’ı yayma yolunda çalışan, propaganda yapan kimse” manası anlaşılmaktadır.


Son zamanlarda Türkiyemiz, Hıristiyan misyonerlerinin saldırı ve akınına uğramış bulunuyor. Türkiye’nin hemen her tarafına yayılmış olan misyonerler serbestçe Hıristiyanlık propagandası yapyıyorlar ve halkımız arasında Hıristiyanlık’ı yaymak üzere büyük imkanlarla gece gündüz çalışıyorlar.
Bu kötü gelişmeler insanda şöyle bir şüphe uyandırıyor:


Türkiye, AB’ye (Avrupa Birliğine) girerken aynı zamanda adım adım Hıristiyanlaştırılacak mıdır?
Uyum yasaları ile misyonerlerin yolu açılmış ve onlara her türlü imkan sağlanmış ve destekler verilmiştir. Böylece Türk halkını Hıristiyanlaştırmanın yolu mu açılmak istenmektedir?
Bu yolda yapılan kötü icraatlar ve misyonerlerin böylesine pervasız, özgüvenli ve de kararlı çalışmaları insanda haklı olarak böylesine kötü şüpheler uyandırıyor.
Şu anda Türkiye’nin hemen her tarafına yayılan misyonerler, halkımızı, özellikle gençlerimizi Hırıstiyan yapabilmek için var güçleri ile çalışıyorlar.


Hırıstiyanlıkla ilgili bedava kitaplar, kasetler ve CD’ler dağıtıyorlar. Hatta paralar dağıtıyorlar, iş istiyene iş bulucaklarını, yurtdışına gitmek isteyenleri yurtdışına göndereceklerini vaat ediyorlar. Başlarına topladıkları saf insanlara korsan kiliselerde İslamiyet’i ve Türkiye’yi yeren, Hıristiyanlığı öven propaganda konuşmaları yapıyorlar, kurdukları radyolarla gün boyu aynı yolda zararlı propaganda konuşmaları yayınlıyorlar. Yoksul ailelere ve işsizlere iş vaat ediyorlar, gençlere dolar dağıtıyorlar, parlak gelecek vaat ediyorlar. İş yerlerine ve evlere özel ziyaretler yaparak, Hırıstiyanlığı aşılamaya çalışıyorlar.
Misyonerler tuzağa düşürmek istedikleri yoksul Müslüman halkımıza ve gençlerimize önce sahte bir sevgi ve şefkat gösteriyorlar, yardımsever ve iyilik sever bir tavırla yaklaşıyorlar hatta bazı yardımlar da yapıyorlar, sonra onların dini ve milli inançlarını yıkıp Hırıstiyan yapabilmek için zehirli konuşmalar ve propagandalar yapıyorlar ve binbir çeşit taktik ve yönteme başvuruyorlar.
Bu arada kanunsuz korsan kiliselerin sayısı her geçen gün artıyor ve buraları birer fitne fesat merkezi ve de tuzak merkezi olarak kullanıyorlar.
Bütün bu çalışmaların sonucu olarak birtakım bilgisiz gençlerimiz ve kandırılmış insanlarımız Hıristiyan oluyorlar, misyonerlerin tuzağına düşüyorlar...
Üzülerek ifade edelim ki, bütün bu zararlı ve tehlikeli faaliyetler hükümetin himayesi ve hoşgörüsü ile yapılıyor. Devlet, bu türlü zararlı faaliyetleri önleyeceği yerde himaye ediyor. AB için, dinimize saldırıyı hoşgörüyorlar...


Misyonerler manevi kalelerimize
saldıran Haçlı askerleridir


Tekrar ediyoruz, Türkiyemiz’in her tarafına yayılan Hırıstiyan misyonerleri, manevi kalelerimize saldıran eski düşman Haçlı ordusunun silahsız askerleridirler. Sanıldığı gibi onlar öyle dindar falan değildirler, hatta onların büyük bir kısmı dine hiç inanmazlar. Misyonerler dini rol yapmayı iyi öğrenmiş, iyi yetiştirilmiş birer casus, ajan ve toplum bozguncusudurlar.
Silahlı düşmanlar savaş halinde, maddi kalelerimize saldırırlar. Silahsız Haçlı askerleri olan misyonerler ise, barış zamanında manevi kalelerimize saldırmaktadırlar.


Misyonerler yüce dinimiz İslam’a saldırıyorlar, halkımızın ve gençlerimizin imanına saldırıyorlar.
Misyonerler, Türk halkının din kardeşliği bağına saldırıyorlar, milli birliğimize, vicdan birliğimize saldırıyorlar... Ulusal bütünlügümüze saldırıyorlar.
Evet, bütün misyonerler yıkıcı, bölücü ve de bozguncudurlar. O nedenledir ki misyonerler devlet ve millet bütünlüğümüze saldırıyorlar. Daha doğrusu misyonerler hedef seçtiklleri, girdikleri her ülkede bölücülük ve bozgunculuk yaparlar.


Unutmayalım eski düşman Haçlı ordusunun bugünkü silahsız askerleri olan misyonerler, manevi kalelerimize ve değerler sistemimize, dinimize, milli kültürümüze, birlik ve bütünlüğümüze saldırıyorlar. Onlara fırsat vermeyelim, bulunduğumuz yerden kovalım.


Misyonerlik din maskeli, yıkıcı siyasi harekettir


Sevgili okuyucularım, misyonerlik faaliyeti sanıldığı ve iddia edildiği gibi salt dini bir faaliyet değildir. Misyonerlik bizim için din maskeli yıkıcı, bölücü, siyasi bir harekettir. O nedenle, misyonerlerin yaldızlı sözlerine aldanmamak gerekir.
Misyoner faaliyetleri neden yıkıcı, bölücü ve zararlı faaliyettir?
Çünkü, misyonerler, öncelikle yüce dinimiz İslam’a ve milli değerlerimize ve milli kültürümüze düşmandırlar, onları yıkmak istemektedirler.
Halkımızın İslami inancının yanlış ve yalan olduğunu söylüyorlar, Kur’an-ı Kerim’in kutsal kitap olmadığını, Hz. Muhammed’in yalancı peygamber olduğunu iddia ediyorlar. Gerçek kutsal kitabın İncil, kurtarıcının da Tanrı’nın oğlu İsa Mesih olduğunu ileri sürüyorlar. Bu ve benzeri asılsız iddiaları sık sık tekrarlayarak, saf ve sade Müslümanlar’ın İslamiyet’ten ayrılmasına ve sonuçta Hırıstiyan olmasına sebep oluyorlar.


Dinini değiştiren milliyetini de değiştiriyor


Şurası sosyolojik bir gerçektir ki, dini inançlar ile milli inançlar birbiri ile yakından ilgilidir. Dinini değiştiren kimseler genelde birçok milli inanç ve kanaatlerini de değiştirmektedir. Bunun örneklerini her ülkede ve her din değiştirme olayında görmek mümkündür. Çünkü, din değiştirmeye yol açan misyonerler dini telkinleri yanında milli konularda da yıkıcı propagandalar yapıyorlar. Mesela bu günkü Avrupa medeniyetinin ve kalkınmanın Hıristiyanlığın eseri olduğunu, Hıristiyanlık dışında kalan halkların geri, değersiz, medeniyetten ve insan haklarından uzak olduklarını anlatıyorlar. Böylece Hıristiyanlık propagandası yapılan kişinin dini inançları ile birlikte milli inançları da bizzat kötülenerek, güya yanlışlıkları ortaya konularak yıkılıyor. Dolayısıyla Türkiye’de de dinini değiştiren insanlar genelde milli inanç ve düşüncelerini de zamanla değiştirmektedirler. Böylece İslami inancını kaybedip Hıristiyan olan vatandaşımız zamanla Müslüman halkımızdan da manen kopuyorlar. Düne kadar sokaktaki herkese ‘Müslüman din kardeşi’ gözüyle bakan kendisi de Müslüman olan kişi, halk deyimi ile dinden çıkıp ‘gavur’ olunca, kendi milletine yabancılaşıyor, hatta kendi dinine ve milletine düşman haline geliyor. Bundan sonra hangi dine girmiş ise o dinin mensuplarını din kardeşi olarak görüyor. Sonradan Hıristiyan olan kimse bundan sonra Müslüman Türkler’i değil, Hıristiyan Yunanlılar’ı kendisine din kardeşi olarak görüyor. Bir tartışma ve çatışma halinde Türkler’in değil, Yunanlılar’ın safında yer alıyor. Konu sadece bir din kardeşliği duygusundan ibaret de değildir. Önce Müslüman iken dönme Hıristiyan haline gelen kişi hemen her konuda artık kendisini Türk Milleti ve Türk Devleti’nin yanında değil, Hıristiyan milletlerin ve devletlerin yanında hissediyor. Kısacası dini inançların değişmesi ile oluşan yeni psikolojik duyguları ve yeni dini düşünceleri yönünde, bütün milli kanaatları, hatta hayatla ilgili birçok inanç ve düşünceleri köklü biçimde değişmektedir. Böylece o dönme kişi başka bir kimliğe bürünmektedir.
Normal bir Müslüman Türk, İslamiyet’e inanır, saygı ve sevgi duyar, Müslüman halkımızı din kardeşi, kan kardeşi olarak bilir, ona sevgi ve saygı ile bağlı bulunur. Türk devletine, Fatih Sultan Mehmet ve Atatürk gibi devlet adamlarımıza ve milli şahsiyetlerimize yine sevgi ve saygı besler içinde...
Aynı kişi, misyonerlere avlanarak Hırıstiyan olursa, o kişinin iç dünyası, kültürü bozulur ve inançları değişir. Bu defa o kişi, İslamiyet’ten ve Müslüman halkımızdan, manen nefret eder, onlardan kopar, hatta onları düşman görür. Türk devletine, devlet adamlarına, ordumuza düşman haline gelir. Özellikle Fatih Sultan Mehmet’e, Atatürk’e ve diğer milli kahramanlarımıza düşman haline gelir. Çünkü onları, savaşta Hıristiyanlar’ı yenmekle, onları bu topraklardan atıp Müslüman Türkler’i yerleştirmekle suçlarlar...
Görülüyor ki, bir Müslüman Türk, misyonerlere avlanıp da, dinini değiştirip Hıristiyan olmakla, milliyetini de değiştirmekte, vatana ve millete bağlılığı da değişmektedir.



Amaçları Türkiye’yi ele geçirmek


Konu sadece bir din ve kimlik değiştirmekten ibaret de değildir. Olayın dini ve kimlik sorunu yanında ekonomik, sosyal ve siyasi yönü de hem de ağırlıklı olarak mevcuttur. Meydana gelecek tehlikeli gelişmeleri “Görünen köy kılavuz istemez” çerçevesi içinde şöyle özetlemek isteriz:

Misyonerlerin çalışmaları ile sonuçta, Müslüman halkımızın içinde kendine yabancılaşmış dönme Hıristiyan guruplar oluşacak, bunlar Türkiye’ye bağlı olmak yerine Hırıstiyan devletlere ve milletlere bağlı olacaklar, gönülleri onlardan yana olacak, Müslümanlar’ı din kardeşi değil, Hırıstiyanlar’ı din kardeşi olarak bağırlarına basacaklar. Evet, Hıristiyan dönmeler, Türkiye’den değil, Yunanistan’dan yana, İngilizler’den, Fransızlar’dan yana olacaklardır. Bu arada söz konusu yerli Hıristiyan dönmeleri Avrupalı devletler kendi has adamları olarak, içimizdeki casusları olarak onları maddi ve manevi yönden destekleyecekler, ortak fabrikalar kurucaklar, onlara temsilcilikler ve bayilikler verecekler, Türkiye’ye Avrupa’dan ithal edilecek mallar onların eliyle getirilecek, Türkiye’den Avrupa’ya ihraç edilecek malları da yine onların eliyle yollayacaklardır. Böylece Müslüman’dan dönme Hırıstiyan Türkler’in sahibi oldukları birçok yeni holdingler ve büyük zenginler ortaya çıkartılacaktır. Dönme Hıristiyanlar’ın bu ekonomik gelişmeleri onlara aynı zamanda sosyal ve siyasal güç de kazandıracaktır. Böylece zaman içinde onlar Türkiye’de gerçek güç ve iktidar sahibi, söz sahibi haline geleceklerdir. Daha açık söylemek isteriz: Böylece haçlı seferlerinden beri ele geçirilmek istenen Anadolu ve bütün halinde Türkiye, Hıristiyan Avrupa tarafından tek kurşun atılmadan, demokratik yollarla, içinden teslim alınmış olacaktır. Bu bir hayal değildir. Şu andaki gidiş devam ettiği taktirde varacağı yer burasıdır. Ancak bu noktada hemen belirtelim ki, Türk Milleti bu tehlikeli gidişe mutlaka “Dur” diyecektir. Dolayısıyla da her yurtsever Müslüman Türk bu konuyla ilgilenmeli, tehlikeli gidişe “Dur”diyebilmek için, dinimizi ve devletimizi, vatan ve milletimizi koruyabilmek için elini taşın altına sokmalı, maddi ve manevi mücadeleye katılmalıdır.

Şöyle de değerlendirmek mümkün: Misyonerler içimizden nice insanları Müslüman Türk olmaktan çıkartacak, manen ve ruhen Hıristiyan, Alman, İngiliz, Yunan veya bir başka millete dönüştüreceklerdir. Kendi insanlarımızı çalıp, zihniyetlerini değiştirip kendi adamları haline getirecekler ve içimizde birer ajan olarak kullanacaklardır. Barış zamanında ülkenin aleyhine faaliyet gösterecekler, rakip ülkelerin işbirlikcisi olacaklar, savaş zamanında ise, düşmanın iç uzantısı olarak bizi arkadan vuracaklardır. Türk Milleti olarak bu türlü ihanetleri, arkadan vurmaları İstiklal Savaşı sırasında çok gördük...

Daha açık söyleyelim, misyonerlerin nihai amacı, emperyalistlerin nihai amacına uygun olarak, barış zamanında manevi kalelerimizi çökertmek, milli birliğimizi, vicdan bütünlüğümüzü, din ve kültür birliğimizi bölmek, parçalamak ve sonunda savunmasız hale düşürülecek olan Türk topraklarını, Anadolu’yu ele geçirmektir.

Evet Hıristiyan misyonerler işte bu korkunç amaç için çalışıyorlar. Bunun en açık maddi belgesi ellerindeki İncil kitaplarında mevcuttur. Dağıttıkları İnciller’in arka iç kapaklarında Anadolu’yu kutsal Hıristiyan toprakları olarak ilan ediyorlar .

İşte, misyonerler Türkler’in elinde esir kabul ettikleri ve kutsal Hıristiyan toprakları saydıkları Anadolumuz’u kendileri ele geçirmek için, böylesine korkunç bir amaç için çalışıyorlar... Biz Müslüman Türkler için büyük bir tehlike değil midir bu ?

Hıristiyan azınlıklar arkadan vurdular

İstiklal Savaşı sırasında Hıristiyan azınlıkların önemli bölümü bizi arkadan vurdular, işgalci düşmanla işbirliği yaparak isyan ettiler, bizimle savaştılar.
İşte, şimdi yine içimizden hem de kendi evlatlarımızdan bize düşman Hıristiyan azınlıklar oluşturuyorlar. Yarın başımız derde girdiği zaman, bunlar da bizi arkadan vuracaklar ve düşmanla işbirliği yapacaklardır.
Görülüyor ki, misyonerlik hareketleri sanıldığı gibi salt dini olay değildir, misyonerlik din yıkıcılığıdır, inanç ve milli kültür yıkıcılığıdır, millet bölücülüğüdür, millet bireylerini birbirine düşman edici bir fitne ve fesat hareketidir. Askeri ifadeyle misyonerlik, psikolojik harekattır. Bir ülkeyi içinden yıkma ve çökertme faaliyetidir, bir çeşit düzensiz savaştır, soğuk savaştır.
Dolayısıyla da, her biri bir Haçlı askeri olan, bizi içimizden çökertmeyi amaç edinen, dinimizin ve milletimizin düşmanı olan misyonerlere fırsat vermeyelim, hukuki ve demokratik yollarla onların etkilerini kıralım, yanımızdan kovalım...
Evet sevgili okuyucularım, din maskesi takınmış hain ve sahtekar misyonerlere inanmayalım, onlara ‘Hadi ordan inanç hırsızları, size inanmıyoruz burayı terk edin’ diyelim.

Masum Hıristiyanlar’a saygılıyız

Biz Türkler bize, dini inançlarımıza ve milli değerlerimize saldırmayan, halkımızın ve gençlerimizin dinini ve imanını yıkmakla meşgul olmayan masum Hıristiyanlar’a saygı duyarız. Ülkemizde yaşayan gayrimüslimlerin hiç birine bugüne kadar hiçbir saygısızlık yapmadık, onlar bizim şeref ve namusumuza emanettirler... Biz onları severiz ve sayarız. Bizim onlarla bir sorunumuz yoktur.
Ancak, son yıllarda ülkemize yurt dışından gelen misyonerler, asla masum dindar Hıristiyanlar değildirler. Bunlar Hırıstiyan olmayanlara ve İslamiyet’e savaş açan saldırgan, sinsi ve gizli düşmandırlar. Bu Misyonerler Müslüman Türkler’e, ‘Şeytanın dölleri’ diyorlar, biz Türkler’e, “Hıristiyan toprağı olan Anadolu’yu işgal eden şeytanın uşakları, şeytanın dölleri, barbar Türkler” diyorlar. Halbuki asıl barbarlar ve şeytanın uşakları, dünyayı iki defa savaşa sokarak 60-70 milyon insanın ölümüne sebep olan, şimdilerde ise masum insanların başına bombalar yağdıran, kanını döken zalim Hıristiyan emperyalistlerdir, ve de asıl barbarlar, asıl şeytanın uşakları zalim emperyalistlerin emrinde çalışan, emperyalistlerin öncü güçleri , maaşlı ajan propagandacısı olan, iman hırsızı, sahtekar misyonerlerdir. O nedenledir ki atalarımız İslam ve Müslüman Türk düşmanı olan, insanlık düşmanı olan zalim emperyalistlere ve onların silahsız askerleri ve casusları propagandacıları olan misyonerlere ‘gavurlar’ adını takmışlardır.


Hıristiyan ülkelere gitsinler

Eğer, misyonerlerin amacı Hırıstiyanlığı yaymak ise, halkı Hırıstiyan kökenli olan ülkelere gitsinler, çünkü oralarda aydınlanan insanların büyük bölümü akıl ve mantık dışı buldukları için Hıristiyanlığa inanmaz hale gelmişlerdir. Varsa tutarlı ve doğru dini bilgileri gitsinler onlara anlatsınlar ve yeniden Hıristiyan yapsınlar. Ama bunu yapamazlar. Çünkü misyonerlerin inançları çelişkilerle dolu, tutarsız ve sakattır. Hz. İsa’ya hem “insan”, hem “Allah’ın oğlu”, hem “Allah” diyen, sonra da bu Allah’ı “Yahudiler öldürdü” diyen misyonerlerin düşüncelerine, aklı başında olan ve biraz düşünen aydın insanlar inanır mı? Bunu kendileri de bildikleri için Avrupalı aydınlara Hıristiyanlığı anlatmaya yanaşmıyoırlar.

Dolayısıyla misyonerlerin amacı din ve iman değildir! Onların maksadı din istismarı yaparak, İslam düşmanlığı yaparak; çeşitli hile ve kandırmalarla Müslüman halkları içinden dönüştürmek, milli ve manevi değerlerine, devletine ve milletine olan bağlılık ve inançlarını yıkmak, milletin manevi savunma mekanizmalarını parçalamak ve böylece ülkeyi içinden teslim olmaya hazır hale getirmeye çalışmaktır.

Çünkü misyonerlerin arkalarında onları para ve emirleri ile yönlendiren emperyalist büyük devletler vardır. Misyonerler din iman için değil, o emperyalist devletlerin yayılmacı amaçlarına hizmet için çalışıyorlar.

Tekrar ediyoruz; eğer misyonerlerin amacı, Hırıstiyanlığa hizmet ise, aslen Hırıstiyan olan Avrupa ülkelerine gitsinler, çünkü orada halkın ve gençlerin çok büyük bölümü Hırıstiyanlığı mantıksız bularak terk etmiş bulunuyorlar, gitsinler onlara yeniden anlatsınlar Hırıstiyanlık’ı...

Hiç yorum yok:

Siz, siz olun Yehova Şahitlerini evinizden, ailenizden ve hatta tanıdıklarınızdan ırak tutun.

Türk insanı üzerine bilinen ya da bilinmeyen birçok oyunlar oynanıyor.  Dünyanın neresinde olursa olsun Müslüman  Türk insani yoğun bir kı...