17 Aralık 2011 Cumartesi

MİTOLOJİK BİR ZAMANLAMA HATASI: “K I L I Ç” !

Burada  gözden kaçırılmaması gereken, çok ilginç bir zamanlama hatası var! Meleklerin ellerinde bulunan “alevli KILIÇLARI!” (Bak Yar. 3:24) Zavallı ilk insanın Aden bahçesinden içeri girmesini engellemek için sanki dev gibi baş meleklerin varlığı yeterli olmuyor! Meleklerin onlara: “içeri girmeniz yasaklandı, giremezsiniz” demeleri; veya hiç söz söylemeseler bile, ellerini “yasak, dur, giremezsiniz” anlamında kaldırmaları da yetmiyor!
Süper akıllı, sivri zekalı (!?) Tevrat yazarının aklı, ilk insanın içeri girmesini engelleyebilmeye yeterli olacak başka bir şey bulmuş! O da, eski savaş aletleri olan “KILIÇLAR!” Şimdi düşünebiliyor musunuz? Dünyada henüz sadece iki insan var. Topluluklar, aşiretler, kabileler, uluslar... yok. Kavgalar, çekişmeler, sürtüşmeler yok. Savaş hiç olmamış. İlk insanın savaştan ve savaş aletlerinden hiç birinden haberi ve d bilgisi de yok!
Adem’den “Kılıcın” icadı dönemine dek, tam beş devir geçmesi gerek! Önce vahşi hayvanlardan sopalarla korundular. Sonra “taş devri” geldi. Arkasından “yontma taş devri,” sonra “cilalı taş devri,” arkasından “bronz taş devri,” daha sonra da maden bulunarak maden devri gelmiştir. İşte kılıçlar da bu “maden” devrinde ilk olarak icat edilmiştir.
Öyle anlaşılıyor ki, Tevrat’taki bu mitolojik masalı yazan ilkel yazar, Tevrat’ın Yaratılış bölümünü yazarken, bir ara şaşırdı ve zamanlamayı unutuverdi! Yazarın kendisi kılıcın kullanıldığı “maden” devrinde yaşıyordu. Savaşçıların ve bekçilerin ellerinde, engellemek için kılıcın iyi iş gördüğünü biliyordu. Şimdi bu masalını yazarken; Cennet bahçesini korumakla yükümlü meleklerin ellerine birer “kılıç” vermek, yazara daha akıllıca ve DAHİCE geldi. Böylece meleklerin, görevlerini daha iyi yapacaklarını, ilk insanın daha çok korkacağını zannetti.

Bu düşünce, yazara o denli anlamlı ve güzel geldi ki, birden kendi dönemini, beş dönem geriye, ta ilk insanın dönemine taşıdığını unuttu... Baş meleklerin her birinin eline kendi yaşadığı döneminin “kılıçlarını” vermeyi de ihmal etmedi...
Bana söyle misiniz? Adem ve Havva ne anlardı kılıçtan? Adını, şeklini, kullanılma amacını, neye yaradığını bile bilmezlerdi! “Kerubi” denen Baş Meleklerin ise, “kılıçlara” ne gerekleri vardı ne de ihtiyaçları... Ama olan oldu bir kere! Zamanlama hatası yapıldı! Ama İYİ Kİ DE ZAMANLAMA HATASI OLDU! Çünkü, başlarını kuma gömmek istemeyenler için, “dötra kanonik” veya “Apokrif” denilen kitaplardaki gibi; Tevrat’ta da bu zamanlama hatası olmasaydı; Tevrat’ın uydurma, mitolojik, efsaneleri nasıl anlaşılacak, GERÇEK ESİN OLMADIĞI nasıl belli olacaktı?
Kutsal Kitaptaki bu açık zamanlama hatası da, diğer hataları gibi zaman sürecinde “sineye çekildi!” Yani ne yapıp edip, bu fahiş zamanlama hatasını da “kutsallaştırdılar!” “Gerçek Tanrısal esin” temelinin üzerine oturtarak “dokunulmazlık” kazandırdılar. Yüzyıllarca da başlarını kuma gömerek, bu hatanın üzerine sünger çektiler, es geçtiler...
Bu hatayı gören bazıları da, düzeltmek için çocukça, adi ve saçma yorumlar yaptılar: “Bu sözler, yani meleklerin ellerinde taşıdıkları kılıç, Adem ve Havva okusunlar diye yazılmadı. Biz okuyup da anlayalım diye yazıldı...” dediler. Yani, bu olayı okurken, eğer bizler meleklerin ellerinde kılıç olduğunu okumasaymışız, Adem ve Havva meleklerden korkmayacaklar, meleklerle boğuşacaklar, hatta melekleri etkisiz edip, tekrar bahçeye girebileceklerini... (!?) bile düşünebilecekmişiz! Ama meleklerin ellerinde “kılıçları” olduğunu okuduğumuz için; Adem ve Havva’nın “kılıçlardan korkarak” meleklerle boğuşmayı göze alamadıklarını anlamalıymışız! Bakın! Gördünüz mü? Çözüm işte geldi! Zamanlama hatası bunun neresinde? Yorum ne denli güzel, mantıklı, isabetli, doyurucu ve de ikna edici değil mi? (!!! ???)

Hiç yorum yok:

Siz, siz olun Yehova Şahitlerini evinizden, ailenizden ve hatta tanıdıklarınızdan ırak tutun.

Türk insanı üzerine bilinen ya da bilinmeyen birçok oyunlar oynanıyor.  Dünyanın neresinde olursa olsun Müslüman  Türk insani yoğun bir kı...