21 Nisan 2011 Perşembe

Geleneksel Hıristıyanlıktan Modern Hıristıyanlığa Mitraizmin Etkis

Geleneksel Hıristıyanlıktan Modern Hıristıyanlığa Mitraizmin Etkisi
Daha önce kaleme aldığımız yazılarımızda Hıristiyanlığın tarihsel kökenlerinden bahsederken, bu inancın tarihsel arka planında, aynı yüzyıl içerisinde yaşadığı paganist dinlerden büyük ölçüde etkilendiğini belirmiştik

Daha önce kaleme aldığımız yazılarımızda Hıristiyanlığın tarihsel kökenlerinden bahsederken, bu inancın tarihsel arka planında, aynı yüzyıl içerisinde yaşadığı paganist dinlerden büyük ölçüde etkilendiğini belirmiştik. Kaleme aldığımız konular itibariyle meseleye şöyle bir dokunmuş fakat detay vermemiştik. Bugün bu yazımızda, Hıristiyan inancının tarihi kökenlerine bakarak, bu inancın nasıl ve hangi koşullarda, kendinden önceki inançlardan etkilendiğine değineceğiz.

Öncelikli olarak Mitraizm hakkında kısa bir bilgi vermemiz gerekmektedir. Kelime anlamı sözlükte “yüce Tanrı ile insan arasında bir derece” manasına gelmektedir. Mitraizm; Zerdüşt’ün kutsal kitabı Zend-Avesta’nın I. bölümü Yesna’da geçen, Hint ve İran kaynaklı bir dindir. Bu inanca göre, tüm yaratılanlar bir boğadan çıkmıştır; bu boğada ilahi âleme çıkmadan önce Mitra tarafından kurban edilmiştir. İmparator Kommodus tarafından (180–192) Mitra inancı geliştirilmiş ve sonrasında da kendine yayılma alanı bulmuştur.

Neticede Mitraizm, bir kült haline dönüştürülmüş ve Hıristiyanlığa alternatif bir inanç halinde algılanmıştır. Zaman içinde Roma’da kendisine etki alanı bulan Mitraizm inancı, milattan sonra II. yüzyılda Hıristiyanlıkla rekabet edecek seviyeye ulaşmıştı. Mitraizmin; Hıristiyanlıkla, inanç alanında ortak noktalarının çok olması Kiliseyi belli bir süre sonra endişeye sevk etmeye başlamıştı. Mitraizmin giderek güçlenmesi, Geleneksel Hıristiyan Kilisesini, imanlılarını kaybetme korkusuyla karşı karşıya getirdi. Sonuçta Kilise, Mitraizm inancıyla 5. yüzyılda savaşmış ve bu inancı pasifize etmeyi başarmıştır.(Osman Cilacı, Dinler ve İnançlar Terminolojisi)

Geleneksel Hıristiyanlık İnancının, M.Ö 68 yıllarında Tunuslu denizcilerin Roma’ya taşıdığı bu inançtan neden bu kadar rahatsız olmuştur sorusunun cevabı, her iki inancın ortak olarak inandığı değerlerde yatmaktadır. Tarihsel olarak M.S 5. yüzyılda Geleneksel Hıristiyanlık tarafından pasifize edilen Mitraizm inancı, Hıristiyanlık inancı tarafından kelimenin tam anlamıyla emilmiştir. Bazı tören ve öğretileri kapsayan bu emme işlemi içerisinde Tanrı Mitra’nın yerine, onu emenler tarafından İsa monte edilmiştir.

Tanrı Mitra insanlar arasında yine insan suretiyle yaşamış ve insanlığın iyiliği için bilinmeyen bir nedenle acı çekerek ölmüştür. İşin can alacı noktalarından biriside şudur; bugün var olan günümüz Hıristiyanlığının kurucusu olarak kabul edilen Aziz Pavlos Tarsusludur ve yukarıda da belirttiğimiz gibi bu inancı Roma’ya taşıyanlarda Tarsuslu denizcilerdi. Yani Pavlos bu inancı ve bu inancın öğretilerini biliyor ve yakından tanıyordu.
Zaten Pavlos’un mektuplarında ve diğer İncillerde (Mitraizme ait olan “yeniden dirilme) Mitraizmin izleri görülmektedir. Benzerlikler bununla da sınırlı değildir zira Mitraizmin Tanrısına ait bazı terminolojik ifadelere Yeni Ahit Külliyatında da rastlıyoruz. Terminolojideki şaşırtan benzerlik bu inancın öz eleştirisi yapıldığında akla bazı soruları ve beraberinde de sorunları getirmektedir. Mitra’nın bir kayadan doğduğu inancı, ilk dönem kilisesinde görülen bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır.

Mitra’ya ait aynı olay Yeni Ahit Külliyatında I. Korintoslulara Mektup 10/4 de Pavlos tarafından İsa’ya verilir. Matta 16/18 deyse İsa Nebi, Petrus’a atfen “Kilisemi bu kaya üzerine kuracağım” der. Roma’da Vatikan eteklerinde, Havari Petrus için kutsanmış olarak kabul edilen “Hıristiyan Kayası” gerçekte Mitra’ya aittir ve onun için kutsanmıştır. Bahsedilen bölgede yapılan araştırma kazılarında da Mitra’ya ait bazı kalıntıların bulunması da bu iddiaları doğrulamaktadır. (Arthur Wegall, Hıristiyanlığımızdaki Putperestlik)

Mitraizm’de, Mitra sembolik olarak bir boğa ile mücadele eder ve onu yener. Boğanın kanından dünyaya barış ve mısır başağı simgesiyle de bolluk getirir. Bu mitsel anlatımda, boğa dünyayı veya insanlığı sembolize etmektedir. Hıristiyanlıktaki İsa’da Mitra gibi dünyayı yenmiştir. Pers yazıtlarındaysa Mitra boğanın kendisidir ve yine Hıristiyan teolojisindeki gibi kendisini insanlık için acı bir ölümle feda eder. Bu mitsel anlatımlardaki aşamalardan bir diğerinde boğa koça dönüşür. Mitra ile birleşen, Zodyak Koçu Arries, Pers mitolojisine girerken karşımıza kuzu olarak çıkar. Hıristiyan teolojisindeki hâkim görüşte de “Tanrı kuzusunun kurban edilmesi” fikri Mitraizme inananların inancıyla aynı şekilde eşsiz bir yere sahiptir.

Mitraizme ait bir olgu olan “Tanrıların yeniden dirilmesi festivali” Hıristiyanlıkta da bazı yortularda aynı haliyle karşımıza çıkmaktadır. Aradaki benzerlikler dolayısıyla 7. yüzyılda Kilisece, putperest içeriklere sahip olan festivaller yasaklanmaya çalışılmış fakat bu noktada Kilise başarısız olmuştur. (Arthur Wegall, Hıristiyanlığımızdaki Putperestlik)

Hıristiyanlıkta yer alan “Kuzunun kanı ile yıkandı” ifadesi de yine dikkati çeken bir başka benzerliği karşımıza çıkarıyor. Mitraizm’de yer alan, boğa veya koç kanı ile yıkanma, Hıristiyan inancı içerisinde de görülmektedir. Mitra’ya tapanlar, bir parça ekmek ve bir tas su alarak gerçekleştirdikleri ayinlerde Tanrılarını sembolik olarak yerlerdi. Böylece Tanrıları ile bedenleştiklerine inanan Mitraizm mensupları temizlendiklerine inanırlardı.
Tanrıların insan olarak telakki edilmesi ve yine bu insan suretindeki Tanrıların yenmesi, çok eski bir külttür ve tarihi süreçte yamyamlığa kadar uzanmaktadır. Bu ibadetler İsa Nebi döneminde yoktu ve onun istekleri doğrultusunda da başlatılmamıştı. Olayın gelişim sürecini göz önüne alırsak zaten bu tapınma veya ibadetin Mitraizm’de mevcut olduğu ve oradan alınarak Hıristiyanlığa monte edildiği açıkça görülecektir. Yukarıda bahsettiğimiz “inancın emilmesinden” kastımızda buydu.

Mitraizm’de yer alan “Mitranın Askerleri” “Bekâr rahip ve Rahibeler” olguları da iki inançta ortak olarak gözlemlenmektedir. Bunun yanında Mitra’ya atfen okunan birçok ilahinin Hıristiyanlar tarafından kopyalanarak (emilerek) İsa Nebiye aitmiş gibi okunması da dikkat çeken bir başka husustur. Mitraizm’de, Mağaralarda düzenlenen ayinlerin varlığı bilinmektedir. İlk dönem Hıristiyanları da bazı mağaraları ibadet ve toplu defin işleri için kullanmışlardır. Yine bu iki inanca sahip olanlar, kullandıkları mağaraların içini süslerlerdi. İlk dönem Hıristiyan süslemelerinde de görülen Mitraizm etkisi takdire şayandır.

Mitra için kullanılan “Kutsal Pazar Günü” Hıristiyanlıkta da halen kullanılmaktadır. Genel olarak Kilisenin politikası olan bir tutumu yansıtan bu davranışın altındaki nedenler bugün çözülmüş bir olgudur aslında. Kilise paganist toplumları kendi inancına katmak ve imanlılarının sayısını arttırmak için genel olarak yakınlarında var olan bazı pagan inançlarının en çok kullanılanlarını kabul etmiş ve böylece o inanca mensup insanları kendi inancına dâhil etmeye çalışmıştır. Geleneklerle insanları mutlu eden ve en sevilen bazı festivalleri bünyelerine dâhil etmenin pek de bir sakınca doğurmayacağına inanan kilise bu politikasından vazgeçmemiştir. Bu fikrin inançsal alt yapısı da hali hazırda mevcuttu. Zaten Pavlos’da demiyor muydu “herkesle her şey oldum” diye. Kilisenin arayıp da bulamadığı fetva Hıristiyanlığın kurucusundan gelmişti ve böyle davranmanın da bir sakıncası yoktu onlara göre.

Rabbin kutsal günü Pazar, Hıristiyanlıktan çok daha önce, aynı şekilde kabul ediliyor ve kutlanılıyordu. 25 Ocak günü Mitraizm inancında Mitra’nın doğum günüydü ve bu inançta suni emmeyle Kilise tarafından 4.yüzyılda çalınarak Hıristiyanlığa adapte edilerek İsa Nebinin doğum günü haline getirilmiştir. (Arthur Wegall, Hıristiyanlığımızdaki Putperestlik)

Bu konuda son olarak bir başka ilginç benzerliği sizlere aktararak makalemize noktamızı koymak istiyoruz. Mitraizm’de, bu inancın başı olan kişiye “PATER PATRUM” denilmektedir. Bu unvan “babaların babası” anlamına gelmektedir ve bu kişi de Roma’da bulunmaktaydı. Bugün herkesin bildiği Katolik Âleminin “PAPASI” kutsal baba anlamında kullanılmaktadır ve Papa’nın mekânı da Romadır.
Bugün gelinen noktada Hıristiyan inancının yaşadığı vadi, göz gözü göremeyecek derecede sisle kaplanmış bir durumdadır. İnancını korumaya çalışanların aklını karıştıran bu tarz sorunlar, bu sisli vadide yol almaya çalışan kişilerin, birbirlerine ve geleneksel mitlere/inançlara çarparak daha fazla sorunların içine düşmelerine neden olmaktadır. Tarihsel mit ve efsanelerden beslenen inançların açtığı kafa karışıklıklarına karşı, bizler bir kez daha uyarımızı yeniliyoruz:

Hiç yorum yok:

Siz, siz olun Yehova Şahitlerini evinizden, ailenizden ve hatta tanıdıklarınızdan ırak tutun.

Türk insanı üzerine bilinen ya da bilinmeyen birçok oyunlar oynanıyor.  Dünyanın neresinde olursa olsun Müslüman  Türk insani yoğun bir kı...