6 Şubat 2012 Pazartesi

Hıristiyanlığın dünya insanlık tarihinde en fazla katliam ve vahşet uygulamış toplulukların dini olduğunu görüyoruz.

31 Ocak 2012 Salı, 23:21 tarihinde {BENİM SEÇTİKLERİM} tarafından eklendi
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Kimileri Hristiyanlık'taki "sağ yanağına vurana solunu çevir" şeklindeki hiç bir Hristiyan'ın uygulamadığı tavsiyeyi bu dinin hoşgorüsü ve mensuplarının halim selimliğiyle izah etmeye kalkmaktadır ancak hakikate baktığımzda Hıristiyanlığın dünya insanlık tarihinde en fazla katliam ve vahşet uygulamış toplulukların dini olduğunu görüyoruz. Yani sağ yanağına tokat atana hatta hiç atmayana atom bombasıyla karşılık vermek midir aslolan? Tarihteki ve günümüzdeki Hıristiyan toplulukalarını irdelediğimizde bu korkunç gerçekle karşılaşıyoruz. Şimdi bu katliam ve vahşetlerden bazılarını okuyalım;

İlk haçlı seferleri Papa ll. Urban'ın önderliğinde başladı, iki asra yakın süren haçlı seferlerinde milyonlarca insan katledildi. Sadece öldürülen Hıristiyanlar'ın sayısı iki milyonu geçiyordu.  

17 Temmuz 1203'te Ortodoks'ların hakimiyetindeki İstanbul'u elegeçiren Haçlılar, Kudüs'ü zaptettiklerinde yaptıkları korkunç katliama pek uygun düşen bir vahşetle yağmaladılar İstanbul'u. Onların çılgınlığından dehşete düşen olayın şahidi batılı yazarlar kaleme aldıkları eserlerde duydukları utancı açıkça belli etmişlerdir.   İstanbul un tüm tarihi, dini ve sanatsal eserleri tahrip edilmiş, yakılıp yağmalanmıştır. Sokaklarda yere diz çöküp merhamet dileyen halkın üzerine atlarını süren Haçlılar kadın, yaşlı, çocuk demeden herkesi öldürüyor, fakirlerin evlerini bile talan ediyorlardı. Saraylılar, asiller hatta Rahibeler Haçlılar'ın tecavüzüne maruz kaldılar. (Diyanet ansiklopedisi c.14 s. 538)

Farklı mezhepteki Hıristiyan'a bu muameleyi reva gören Hıristiyan Haçlı'ların Müslümanlara yönelik katliam ve tüyler ürperten vahşetlerini batılı kaynaklardan okuyalım;

Haçlılar'ın katlettikleri Türkler'in etlerini kızartıp yemeleri:

Fransız Akademisi üyelerinden Funck Bretano'nun   ifâdesine göre; vahşî hayvan sürülerinden farksız olan haçlı gürûhu 1096 yılında Anadolu topraklarına saldırdıklarında, İznik civârında yakaladıkları müslüman çocukları parçalamışlar, etlerini şişlere geçirip ateşte kızartmışlar ve henüz pişmeden çiğ çiğ yutmuşlardı. Antakya'ya ulaştıklarında ise, başlarındaki papaz Pierre I'Ermit'in ısrârıyla, yerlerde yatan öldürülmüş Türkler'in cesedlerini birer birer toplamışlar, etlerini kemiklerinden ayırmışlar; sonra da tuzlamış, pişirmiş ve karınlarını bununla doyurmuşlardı. Onlar kızarttıkları müslüman etleriyle iştahlarını (!) tatmin ederken, ölenlerin zincire vurulmuş olan yakınları da surlardan büyük bir acı ve çâresizlik içinde, gözyaşları dökerek olup biteni seyrediyorlardı.

Brentano eserinde devamla, Fransızlar'ın millî destan olarak kabul ettikleri Chanson de Antioche'den şu tüyler ürpertici satırları nakleder:

Antakya önlerinde açlıktan şikâyet eden haçlılara, hıristiyan din adamı Pierre I'Ermit şu tavsiyede bulunur: Açlığınızın sebebi korkaklığınızdır. Türk cesedlerini toplayın! Tuzlayarak pişirilirse daha lezzetli olur!.. Bunun üzerine haçlılar onun dediğini yaptılar. (Funck Brentano, Les Croisades, Paris 1934, s. 24.)

Haçlılar , Antakya'ya saldırdıklarında yaklaşık on bin Türk'ü boğazlayarak, bölgedeki bütün câmileri yakmışlardı. Nitekim hâdiseyi bizzat gözleriyle gören papaz Lemoine yapılan yağma ve katliamdan bahsederken; Bizimkiler sokakları dolaşıyor, rastladıkları çocuklarla ihtiyarları paramparça ediyorlardı. Ancak o gün herkes boğazlanamadı. Ertesi gün bizimkiler geri kalanları kestiler. demişti. (Funck Brentano, Les Croisades, Paris 1934, s. 57)

Fransız tarihçilerinden Rudolf of Caen   de, onların bu iğrenç fiillerinden behsederek şöyle diyordu: Askerlerimiz Maarra'da dinsizlerin (müslümanların) yetişkinlerini yemek kazanlarında kaynar suyla haşladılar; çocukları şişlere geçirerek öldürdüler ve sonra da ızgarada pişirip yediler. (Amin Maalouf, The Crusades Through Arab Eyes; London, al-Saqi Books, bas.: 1984, s. 38.)

Kudüs katliâmı başka bir eserde şu sözlerle anlatılıyor: Katliâm korkunçtu!.. Öldürülenlerin kanları sokaklarda akıyor, atıyla gezenlerin üzerine sıçrıyordu. Akşam karanlığında haçlılar, sevinçten haykırarak kiliseye geldiler ve kana bulanmış ellerini âyin için uzattılar. (G. E. Perry, The Middle East: Fourteen Islamic Centuries Englewood Cliffs, s. 78, bas.: 1983.)

Bizans imparatoru Alexis Komnen'in kızı Anna, Alexis Comnen'in Hayatı adlı kitabında Barbarlar diye târif ettiği haçlıların sergiledikleri vahşetten söz ederken: En büyük eğlencelerinden biri rastladıkları Müslüman çocukları öldürmek, kızartmak ve yemekti. diyor; Fuller de bu çocukların çok küçük yaşlarda olduklarına dikkati çekerek; Boğazlanmamaları için yalvarmasını bile bilmeyen, henüz konuşmaya başlamamış çocuklar, zayıflıkları, kahraman bir savaşçının darbeleri karşısında umumiyetle bağışlanma sebebi olan kadınlar bile boğazlandı. diyordu.(Thomas Fuller - Holywar, Kutsal Savaş veya Haçlı Seferleri Tarihi, c. 1, Bölüm 24.)


Haçlı'ların istila ettkikleri topraklarda sergiledikleri canavarlıklara daha binlerce örnek verilebilir. Bu kadarla yetiniyor, Endülüs katliamına geçiyoruz.

Gustave le Bon, İspanya'daki hıristiyanların müslümanlara yaptıklarını Civilasition des Arabes adlı eserinde şöyle anlatır:

Zafer kazanan hıristiyanların mağlûp Müslümanlar'a karşı icrâ ettikleri her çeşit zulüm ve katliamların hikâyelerini titremeden okumak mümkün değildir! Onları zorla vaftiz ettirdiler. Kutsal Engizisyon mahkemelerine teslim ederek kabil olduğu kadar diri diri yakılmalarını sağladılar. Bu işleri kestirmeden halletmek için de Tuleytule başrahibi hıristiyanlığı kabul etmeyen bütün Araplar'ın kılıçtan geçirilmelerini emretti. Dominiken tarikatı papazı daha da kestirme hareket etti. Kadın ve çocuklar dâhil, ne kadar müslüman varsa kafalarının uçurulması emrini verdi. İspanya'nın yüksek tabakasını, aydınlarını ve sanâyicilerini teşkil eden üç milyon Arap ya öldürüldü, ya da yarımadadan dışarı atıldı. Sekiz asırdan beri Avrupa'nın üzerine ışık saçan parlak medeniyetleri ebediyyen söndü. Bu korkunç katliamlar yanında, Saint Bartelemi Gecesi (Protestanların katolikler tarafından katledilme gecesi) basit bir arbede gibi kalır. Şunu da itiraf etmek gerekir ki, en vahşî istilâcılar arasında bile, bu derece korkunç katliamlarda bulunan tek bir kimse gösterilemez!" (Gustave le Bon, Civilasition des Arabes, s. 129, 160.)

Saint Bartelemi'de Katolik Hristiyanlar sadece bir gecede 60.000 Protestan'ı diri diri yakarak katletmişlerdir.

Amerika'yı istila eden İngiliz, İspanyol ve Amerikalı'lar da tarihte eşine zor rastlanır katliam ve vahşetlere imza atmışlardır;

"İngilizler, Kızılderililer'in kampına üşüşerek hareket eden her şeyi kesip biçtiler. ...diğerleri yatakların altına girdiler, diğer bir kısmı ise büyük bir cesaretle saldırıya karşılık verdiler .... Mason daha sonra kendisinin, Onları yakmalıyız diye bağırdığını ve ardından da bir meşale yakarak .... Manzara tüyler ürperticiydi ... alevlerin arasında ölenlerin ve Mason'un kan damlayan kılıcından kaçıp yatakların altında büzülenlerin çoğu kadınlar, çocuklar ve güçsüz yaşlı adamlardı.

Bundan sonra sağ kalan Pequotlar da yakalanarak hemen hemen tamamen yok edildiler. Diğer köyler bulunup yakıldı. Küçük savaşçı grupları kıstırılarak öldürüldü. Açlıktan ölmek üzere olan kadın ve çocuk gruplarının yerleri tespit edilerek yakalandılar ve köle olarak satıldılar. Tabii eğer şanslılarsa. Diğerlerinin elleri ve ayakları bağlanarak limanın hemen gerisinden okyanusa atıldılar." (Amerikanın Soykırım Tarihi, David E. Stannard, sh. 185-187)

Kızılderili avı o dönemde New England'da popüler bir spor olmuştu. Yaygın nakaratı söylersek, bizimkilerden yalnız bir kayıpla denerek yüzlerce Kızılderilinin öldürülmesine ilişkin rapor üstüne rapor geliyordu. Yine, keşif kolumuzca, Dedham yakınlarındaki ormanlarda, hemen hemen açlıktan ölü vaziyette dolaşırken toplanan çoğu kadın ve çocuk, 26 kadar Kızılderili'nin yakalandığı şeklindeki ifadeler de aynı ölçüde yaygındı. Şüphesiz bütün bunlar Tanrının iradesi idi, der bu olayları nakleden İngiliz... "(Amerika'nın Soykırım Tarihi, David E. Stannard, sh. 189)

Hıristiyan'ların katliamlarını saymakla bitiremeyiz dahası Hıristiyan ülkeler yaşadığımız şu asırda hala katliam ve soykırım konusunda hızlarına hız katarak vahşetlerine vahşet ekleyerek devam etmektedirler, Yahudi'lerin Filistin'de işledikleri cinayetlerin en büyük destekçisi olarak da yine Hristiyan ülkeleri görüyoruz. Hristiyan toplumların insanlık tarihinin en katliamcı kesimini oluşturmasının kendince sebepleri vardır benim şahsi görüşüm savaş hukuku ile ilgili İncil'in hemen hiç bir emir ve yasak içermemesi nedeniyle Hristiyanlar İncil'in Eski Ahit yani kısaca Yahudi'lerin Tevratındaki hükümlerini uygulamaktalar.. Tevrat'ın bu konudaki hükmü de gayet açık; "ele geçirdiğin şehirde kadınları, erkekleri, ihtiyarları, çocukları ve emzikteki bebekleri, nefes alan herkesi katledeceksin".   ALLAH'tan korkmayan bir topluluk da işin içine girince böylesi katliamlar kaçınılmaz olıyor. Yeri geldiğinde Tevarat ve Hristiyanların Eski Ahit'lerindeki bu katliam ayetlerine de değineceğiz inşALLAH. Bu başlık altında tüyler ürperten bu vakanın nedenleri üzerinde durmak ve farklı görüşlerden yararlanmak istiyorum.

Çek Cumhuriyeti’nin Kunta Hora şehrinde, Protestanlar tarafından katledilmiş 40.000 insan ve bunların kemiklerinden yapılmış olan Kemikli Kilise’de tasvir edilen vahşet resmi yazımızın ahirine tam mütenasip düşecektir kanımca…[/size]


Ben burada özellikle bu dinlerin kutasal kitaplarındaki katliam ve vahşet emirlerine dikkat çekmek istiyorum. bir çok kimse bu korkunç gerçekten habersiz ancak Yahudi ve hıristiyan toplumların şiddete meyilli olmasındaki en temel etken Yahudilerin Tevrat'ı, Hristiyan'ların Eski Ahit'leridir. Şimdi burada bu katliam emirlerinden sadece bir tanesine örnek vermek istiyorum;

"Orduların Rabbi şöyle diyor: "Onların her şeylerini tamamen yok et, va onlara acıma, erkekten kadına, çocuktan emzikte olana, öküzden koyuna, deveden eşeğe kadar hepsini öldür."   (I. Samuel, bab 15, ayet 3, s 286)

Bu ayette ve buna benzer bir çok Tevrat (Eski Ahid) ayetinde insanlara açıkça hiç bir ayrım gözetmeden katliam yapmaları emri verilmiştir. Bunun neticesini anlamak için Filistin'de 60 yıldır hiç dinmeden yaşanan vahşeti görüp idrak etmek kafidir.

"Şiddet" terimiyle birlikte yad ettiğiniz İslam ve Kuran hükümlerinde bu türden hiç bir emir ve ayet yoktur. Eğer varsa mümkünse buyurunuz getiriniz. Ben Yahudilik ve hristiyanlık'ın şiddet ve kıyımcılığı emreden daha nice hükümlerini buraya yazabileceğim.


Aslında konumuz İslam değil ancak biraz araştırıldığında şiddet ve katliamın aslında İslam inancına tamamen aykırı olduğu görülecektir. Yeri geldiğinde İslam'ın bu konulardaki hükümlerini kayanaklarıyla birlikte buraya taşıyabileceğiz. Bu açıdan İslam dininin reforma ihtiyacı yoktur. Reforma ve hurafelerden temizlenmeye ihtiyaç duyan dinler hristiyanlık ve yahudilik dinleridir ve bu reform hareketleri 1400-1500'lü yıllardan itibaren de başlamıştır ancak rönesans ve reform hareketleri Hristyan dünyasının katliam ve vahşetlerini durduramamak veya onları insani ve medeni bir çizgiye getirememek bir yana bu hastalıklı yapılarını daha da körüklemiştir. Reform hareketleri sonucu kurulan Protestanlık mezhebine mensup kişiler toplu kıyımlara uğramışlardır. "1572'de Saint Bartelemi katliamında bir gecede 60.000 insan yakılarak katledilmiştir."   Yani tamamen dini saikle yapılmış bir canavarlık, -yakarak adam öldürme o yıllarda hristiyan dünyada çok rağbet gören uygulamalardı-. Protestan'lar da aynı şekilde yüz yıllarca hakimiyet alanlarındaki bölgelerde örn. İngiltere'de Katolikleri hedef almışlardır.

Yine bu hareketler neticesinde Hristiyanlar farklı dünyaları keşfetmeye başladılar. Keşfettikleri yerledeki zenginlikleri ülkelerine getirmiş ve refah seviyelerini yükseltmişlerdir. Ancak bu zihniyetin keşfettiği örneğin Amerika kıtasındaki insanları nasıl toplu kıymlara ve vahşice zulümlere uğrattıkları da son derece ibret vericidir.. kaynaklardan okuyalım;

"İsponyollar dönemin diğer Avrupalılarından ne daha az ne de daha çok insandılar ve ne daha az ne de daha çok insancıldılar. Bu görüşü savunanlar için, İngilizlerin ve sonra Amerikalıların davranışları özel bir ilgi konusudur.

... İspanyolların kanlı yağmalarında yalnız olmadığı -Avrupa soyundan gelen başkalarının da mizacen aynı ölçüde soykırıma yatkın oldukları- yönündeki daha ciddi iddia, göreceğimiz gibi, hem daha güvenilir hem de daha doğrudur. (Amerika'nın Soykırım Tarihi, David E. Stannard, sh. 164)

İspanyol ve İngiliz'lerce keşfediilen Amerika kıtası orada yaşayan yerli halklar için tam bir felaket olmuştur. Katliama uğrayan yerlilerin sayısı milyonlarla ifade edilmektedir ancak bu sayının gerçekte ne kadar olduğunu kimse hiç bir zaman bilemeyecektir.

Sonuç olarak Hristiyan'ların ilerlemeye dönük hareketleri bir açıdan kendierine yaramış, refah ve zenginliklerini de hayal edilemeyecek düzeyde artırmıştır. Fakat ceremesini; sömürülen, köleleştirilen ve vahşice katledilen milyonlarca insan ödemştir. Aynı zihniyet ve aynı mantık hala hiç bir reforma uğramadan kararlılıkla yoluna ve katliamlarına devam ediyor.


İslam savaş hukuku savaşlarda aşırıya kaçılmasını yasaklamıştır, Yahudilik ve Hristiyanlık'ın aksine savaşlarda kadın ve çocukları öldürmek dinen haramdır. Ayet ve hadislerden okuyalım;

Bakara suresi 190

"Size savaş açanlarla siz de Allah yolunda çarpışın; fakat haksız taarruz etmeyin. Çünkü Allah, haksız taarruz edenleri sevmez."

Buradaki "haksız taarruz, aşırıya kaçma" yasağına Kuran'ın diğer ayetlerinde de işaret edilmiştir. Bu haksız taarruzdan kaçınmanın tefsirini de İslam pegamberinin hadislerinden okuyalım;

"Bir savaş sırasında öldürülen bir kadını görünce "Bu kadın savaşmıyordu niçin öldürüldü" diyerek hoşnutsuzluğunu ifade etmiş, öncü birliklerin başındaki Halid b. Velid'e haber göndererek kadın ve çocukların öldürülmemesini emretmiştir.

Bir başka hadis;

"Allah'ın adıyla yola koyulun, Allah yolunda mücadele verin, savaştığınız insanlarla aranızda bir anlaşma var ise ona riayet edin, haddi aşmayın, meşrû savaşırken öldürdüğünüz insanlara müsle yapmayın (ağzını, burnunu keserek, insanlık onurunu rencide edecek şeyler yapmayın) çocukları, kadınları, yaşlıları, ibadethanelerdeki insanları öldürmeyin."  

Maide 8. ayette de şöyle buyruluyor;

"Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz, sakın ha sizi adaletsizliğe itmesin. Âdil olun. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır."

Evet İslam dinini biraz kaynağından araştırdığınızda bu yüce hakikatlerle karşılaşacaksınız.

Şimdi Yahudilik ve Hıristiyanlık'ı İslam'a karşı savunduğunuza göre sizin de bu dinlerdeki savaş hukukuyla ilgili emirleri getirip iddianızı ispatlamanız gerekir. Tevrat'ta ve İncil'de savaşlarda aşırı kaçmayın, kadın ve çocukları öldürmeyin, düşmanınıza bile adil davranın gibi üstün insani vasıfların gereği emirler varsa buyurunuz getiriniz? Şimdi ben size bu dinlerin kutsal kitaplarımdaki savaş, katliam ve vahşet emirlerinden bir kaçına örnek vereyim;

Yeryüzüne barış getirmeye geldiğimi sanmayın. Barış değil, kılıç getirmeye geldim. Çünkü ben babayla oğlun, anneyle kızın, gelinle kaynananın arasına ayrılık sokmağa geldim. (Matta 10/34-35)

Tevrat (hezekiel bab 9):

(5)Ve ben işitirken obirlerine dedi: Onun ardından şehirden geçin ve vurun gözünüz esirgemesin ve acımayın (6) İhtiyarı,genci ve ere varmamış kızı ve çocuklarla kadınları helak için vurun ,fakat üzerinde işareti olana yaklaşmayın ve makdisimden(tapınağımdan) başlayın.Onlar da evin önünde olan ihtiyarlardanbaşladılar...

Yas.13: 12-13 "Tanrınız RAB'bin yaşamanız için size vereceği kentlerin birinde, içinizden kötü kişiler çıktığını ve, 'Haydi, bilmediğiniz başka ilahlara tapalım diyerek kentlerinde yaşayan halkı saptırdıklarını duyarsanız,

Yas.13: 14 araştıracak, inceleyecek, iyice soruşturacaksınız. Duyduklarınız gerçekse ve bu iğrenç olayın aranızda yapıldığı kanıtlanırsa,

Yas.13: 15 o kentte yaşayanları kesinlikle kılıçtan geçireceksiniz. Kenti yok edip orada yaşayan bütün halkı ve hayvanları kılıçtan geçireceksiniz."

Yeşu.11: 11 "İsrailliler kentteki bütün canlıları kılıçtan geçirip yok ettiler. Soluk alan bir tek kişiyi esirgemediler. Ardından Yeşu Hasor'u ateşe verdi.
Yeşu.11: 14 Bu kentlerdeki bütün mal ve hayvanları ganimet olarak aldılar, insanların tümünü ise kılıçtan geçirip öldürdüler; soluk alan bir tek kişiyi esirgemediler."

İşte soykırım ve katliam dediğimiz budur.. Kuran-ı Hakim'in hiç bir ayetinde bu şekil katliam ve canavarlık emri yoktur.. varsa getiriniz?..  

Konu Başlığı: Ynt: (Dünü, Bugünü ve Eserleri ile Hristiyanlık)
Gönderen: Murtazaali üzerinde 12 Ağustos 2010, 08:19:38
Emr-i İlahiyi hatırlar ve bu cinayetleri işleyenleri tel'in ederiz. Ancak Kitab-ı Mukaddes'te katliam yapmayı emreden ayetler olduktan sonra bir Hristiyan veya bir Yahudi'nin işlediği cinayet ve vahşetler onların dinine aykırı olmayacaktır. Şimdi size onların kitaplarında geçen bir soykırım emri içeren ayet;

"Orduların Rabbi şöyle diyor: Amalek'in İsrail'e yaptığını, Mısır'dan çıktığı zaman yolda ona karşı nasıl durduğunu arayacağım. Şimdi git, Amaleki vur ve onların herşeylerini tamamen yok et ve onları esirgeme ve erkekten kadına, çocuktan emzikte olana, öküzden koyuna, deveden eşeğe kadar hepsini öldür." (I.Samuel kitabı 15. bap)

Geçiniz müslümanlık'ı dünya üzerinde kadın ve çocukları katletmeyi bu derece özümsemiş ve sıradanlaştırmış, katlettiği kadın ve çocuklarla dalga geçen kıyafeti üzerinde gururla taşıyabilmiş başka bir tek din ve millete mensup kimse yoktur.. Bunları bu hale getiren vahşet emri ve öğretilerine Zebur'larından tam yerini bulan bir başka örnek daha;

(Mezmurlar, bab 137, ayet 8-9)

"Ey sen, harap olacak Babil kizi, Bize karsilik ettiginin karsiligini, Sana verecek olana ne mutlu! 9Senin yavrularini tutacak, Kayaya çarpacak olana ne mutlu!"  

Tekrar ediyorum Kuran ve Hadislerde katliam emri yoktur, bunların tam zıddına yasaklanmıştır. Buyrunuz size tüm hadis imamlarının üzrinde ittifak ettikleri bir hadis;

(Resulullah s.a.a)'ın katıldığı gazvelerden birinde öldürülmüş bir kadın bulundu. Resululllah (aleyhissalatu vesselam) bunun üzerine kadınları ve çocukları öldürmeyi yasakladı."  

Eğer İslam dininde de Yahudilik ve Hristiyanlık'taki gibi emirler olsaydı o vakit mukayeseniz ve eleştirileriniz değerlendirilebilirdi.. Ancak kesinlikle yoktur. Var olduğunu düşünen varsa buyursun kaynaklarıyla ispatlasın?  


Şimdi tarihi kaynaklardan Hıristiyan İspanyollar'ın İslam'dan takriben 800 yıl sonra gerçekleştirdikleri canilikleri okuyalım, batı "medeniyetinin" gerçek yüzünü daha yakından tanıyalım;

"Hiristiyan Avrupalıların kabuslarının dışa vurum sekline, acı bir örnek Endülüs'te yasanmıstır. Ispanya'daki sonuncu Islâm devleti olan Endülüs Devleti, 2 Ocak 1492'de Ispanyolların eline geçmistir. Hıristiyan İspanyollar, Endülüs Devleti'ni yıkınca, görülmemis bir vahşet ile ilim merkezi olan Endülüs'teki Müslümanları yok etmisler, eşsiz sanat eserlerini tahrip etmislerdir. Avrupa'nin en büyük ve medenî sehri olan Gırnata, korkunç yagmalara maruz kalmistir. Dünyanin en büyük kütüphanelerinden olan ve birkaç yüz bin kitabı bir araya getiren Gırnata Kütüphanesi'nin kitapları, Kardinal Cisneros'un emri ve Kral ile Kraliçe'nin tasvibiyle sehrin büyük meydaninda tamamen yakılmıştır.

Dominiken Tarikatina mensup olan ve 1484 – 1566 Güney Amerika'da Emperyalizme karsi mücadelenin simgesi olmus, bir İspanyol rahibi olan Papaz Bartolome de Las Casas 1542'de, İspanya Prensi II. Philip'e anılarını takdim etmistir. Las Casas, anılarının bir bölümünde şunlari kaydetmistir; her türden vahseti sergilediler. Yerli yerlesim bölgelerine zorla girerek, "küçük çocuklar, yaslı erkekler, hamile kadınlar, hatta yeni dogum yapmis kadinlar dâhil karsilarina çikan herkesi katlettiler." Siddetle vurarak parça parça kestiler, Sürüler halinde ağıla toplanmış koyunlar gibi karınlarını yardılar. Bir adamı tek bir darbede ikiye bölüp bölemeyeceklerine veya bir kişinin başını gövdesinden ayırıp ayıramayacaklarına ya da tek bir balta darbesiyle bagırsaklarını çıkarıp çıkaramayacaklarına dair bahislere bile girdiler. "Memeden kesilmemiş bebekleri ayaklarindan tutup annelerinin gögüslerinden ayırdılar ve baş aşagı kayalara çarptılar. Bütün bunlar olurken digerleri ise gülüp eğleniyorlar, bebekleri omuzlarının üzerinden bir nehre atip, "Kıvran, seni gidi küçük velet!" diye bagırıyorlardı. Yollarina çikan herkesi öldürdüler, fırsat buldukça bir kadını ve bebeğini tek bir hamleyle kılıçtan geçiriyorlardi. Kimseyi sag birakmadılar, kurbanlarını ayaklarindan asabilmek için özellikle ters "L" seklinde genis daragaçlari kurarak bir defada on üç tanesini birden diri diri yakıyorlardi. Vücutlarına kuru saman baglayip atese veriyorlardi. Bazilarini öldürmeyip bileklerini kesiyorlar, ellerini öylece asili birakip onlara, "Bu mektubu al" diyorlardi. Amaçları, onlari böyle zavalli durumlara düsürerek, tepelerde gizlenenleri tehdit etmekti.... " (Prof. Dr. Ramazan ÖZEY "Vatikan'ın Kabusları" makalesinden)

Eski Ahid'de ne diyordu Rabb'ları onlara;

(Mezmurlar, bab 137, ayet 8-9)

"Ey sen, harap olacak Babil kizi, Bize karsilik ettiginin karsiligini, Sana verecek olana ne mutlu! 9Senin yavrularini tutacak, Kayaya çarpacak olana ne mutlu!"

Ve yine bir başka Tevrat emri;

Ele geçen her adamın gödesi delik deşik edilecek ve tutulan her adam kılıçla düşecek. Yavruları da gözleri önünde yere çalınacak, evleri çapul edilecek ve karıları kirletilecek." (İşaya, bab 13, ayet 15)

Şimdi şöyle bir sual ve şüphe akla gelebilir; hristiyanlık ve yahudiliğin geçmişi de günümüzdeki hali de vahşetlerle doludur. Hristiyan ve Yahudilerin gerek diğer milletlere ve gerkse Müslüman'lara karşı tutumu son derece acımasız olmuştur umumiyetle. Peki bir müslümanın bu unsurlara karşı tavrı nasıl olmalıdır? Onlara karşı muamelelerimizde kendilerini mi örnek almalıyız?

Buna karşı cevabımız kesinlikle hayırdır. Bir Müslüman'ın gayrimüslimlere muamelesinde alması gereken tutumu Peygamber efendimizin bizzat Hz. Ali a.s'a yazdırıp imzaladığı tarihi bir vesika ve ahidnameden anlayabiliriz. Bu son derece ibretlik ve manidar vesikayı burada paylaşmayı faideli ve maslahat icabı görüyorum;

"Bu yazı Abdullah oğlu Muhammedin S.A.A bütün hıristiyan'lara verdiği sözü bildirmek için yazılmışdır. Şöyle ki, Cenab-ı Hak kendisini rahmet olarak gönderdiğini müjdelemiş, insanları ALLAHü tealanın azabı ile korkutmuş, insanlar üzerindeki emaneti muhafaza edici yapmışdır. İşte bu Muhammed s.a.a , bu yazıyı, müsliman olmayan bütün kimselere verdiği ahdi tevsik için kaleme aldırdı. Her kim ki, bu ahdin aksine hareket ederse, ister sultan, ister başkası olsun Cenab-ı Hakka isyan, Onun dini ile istihza etmiş sayılır ve Cenab-ı Hakkın lanetine layık olur.

Eğer hıristiyan bir rahib veya bir seyyah bir dağda, derede veya çöllük bir yerde veya bir yeşillikte veya alçak yerlerde veya kum içinde ibadet için perhiz(riyazet) yapıyorsa, kendim, dostlarım, arkadaşlarım ve bütün milletimle beraber onlardan her türlü yükümlülükleri kaldırdım. Onlar benim himayem altındadır. Ben onları başka hıristiyanlarca yapdığımız ahidler mücibince ödemeye mecbur oldukları bütün vergilerden afv etdim. Cizye , harac vermesinler veya kalbleri razı olduğu kadar versinler. Onlara cebr(zorluk) etmeyin. Onların dini reislerini makamlarından indirmeyin. Onları ibadet ettikleri yerlerden çıkartmayın. Bunlardan seyahat edenlere(keşiş) mani olmayın. Bunların manastırlarının hiç bir tarafını yıkmayın. Bunların kiliselerinden mal alınıp müsliman mescidllerinde kullanılmasın. Her kim buna riayet etmezse, ALLAH'ın ve resulünün kelamını dinlememiş ve günaha girmiş olur. Ticaret yapmayan ve yanlız ibadetle meşgul olan kimselerden, her nerede olurlarsa olsunlar cizye, garamet ve ceza gibi vergileri almayın. Denizde ve karada, şarkda ve garbda, onların borçlarını ben saklarım. Onlar benim himayem altındadır. Ben onlara eman verdim. Dağlarda yaşayıp ibadet ile meşgul olanların ekinlerinden harac almayın. Ekinlerinde Beyt ül mal için hisse çıkartmayın. Çünki, bunların ziraati sırf nafakalarını temin için olup kar için değildir. Cihad için adam lazım olursa onlara başvurmayın. Cizye almak gerekirse ne kadar zengin olursa olsun, ne kadar mülkleri olursa olsun yılda oniki dirhemden [40 gram gümüş] fazla vegi almayın. Onlara zahmet meşakkat teklif olunmaz. Kendileriyle bir müzakere yapmak icab ederse ancak merhamet ve iyilikle hareket edilecektir. Onları daima merhamet ve şefkat kanadları altında himaye ediniz. Nerede olursa olsun bir müsliman erkekle evli olan hıristiyan kadınlara, fena muamele etmeyiniz. Onların kendi kiliselerine gidip, kendi dinlerine göre ibadet etmelerine mani olmayınız. Her kim ki Allahu tealanının bu emrine itaat etmez ve bunun zıddına hareket ederse, Cenab- Hakkın ve Peygamberinin emirlerine isyan etmiş sayılacakdır. Bunlara kilise tamirlerinde yardımcı olunacakdır. Bu ahdname kıyamet gününe kadar devam edecek, dünya sonuna kadar değişmeden kalacak ve hiç bir kimse bunun aksine bir harekette bulunmayacakdır."

Mektubun aslı(Ahmed Feridun beğ, Mecmua-i Münşeat-üs salatin, 1. baskı, c.1, s.30)'de geçmektedir.

Müslümanların gayri müslimlere muameleleri 1400 yıl önceki toplumları ve günümüz insanlarını tenvir edici nurlu Peygamberin, en medeni toplumların bile yetişemeyeceği emir ve ikazları rehberliğinde olmuştur ve olması gereken budur. Tarih ve asrımız da buna şahittir.


Şimdi Yahudilerin muharref Tevrat'ı, aynı zamanda Hıristiyan'ların Eski Ahid'lerinden   bazı katliam ve vahşet emirlerini topluca okuyup görelim;

" RAB Yeşu’ya “İşte Eriha’yı kralını ve yiğit savaşçılarını senin eline teslim ediyorum” dedi. halk bağırmaya başladı kahinler de borularını çaldılar. Boru sesini işiten halk daha yüksek sesle bağırdı. Kentin surları çöktü. Herkes bulunduğu yerden dosdoğru kente girdi. Böylece (İsrailliler) kenti ele geçirdiler. Kadın erkek genç yaşlı küçük ve büyük baş hayvanlardan eşeklere dek kentte ne kadar canlı varsa hepsini kılıçtan geçirip yok ettiler. Sonra kenti içindekilerle birlikte ateşe verdiler. Ancak altını ve gümüşü tunç ve demir eşyayı RAB’bin Tapınağı’nın hazinesine koydular.”   (Yeşu bab6 ayet 2-26)

"Ve Allahın Rabbin sana teslim edeceği bütün halkları bitireceksin ve gözlerin onlara acımayacak…. O şehrin ahalisini mutlaka kılıçtan geçireceksin onu ve onda olan her şeyi ve hayvanlarını tamamen yok edeceksin."   (Tesniye bab7, ayet16; 13/15)

"Parlayan kılıcımı bileyip yargılamak için elime alınca düşmanlarımdan öç alacağım benden nefret edenlere karşılığını vereceğim. Oklarımı kanla sarhoş edeceğim. Kılıcım öldürülenlerin ve tutsakların kanıyla düşman önderlerinin başlarıyla ve etle beslenecek." (Tesniye bab32, ayet41-42)

"Ey sen, harap olacak Babil kizi, Bize karsilik ettiginin karsiligini, Sana verecek olana ne mutlu! Senin yavrularini tutacak, Kayaya çarpacak olana ne mutlu!"   (Mezmurlar bab 137, ayet 8-9)



"Tanrınız RAB mülk edinmek üzere gideceğiniz ülkeye sizi götürdüğünde önünüzden birçok ulusu -Hititler'i Girgaşlılar'ı Amorlular'ı Kenanlılar'ı Perizliler'i Hivliler'i Yevuslular'ı sizden daha büyük ve daha güçlü yedi ulusu- kovacak.
Tanrınız RAB bu ulusları elinize teslim ettiğinde onları bozguna uğrattığınızda tümünü yok etmelisiniz. Bu uluslarla antlaşma yapmayacaksınız onlara acımayacaksınız.
Kız alıp vermeyeceksiniz. Kızlarınızı oğullarına vermeyeceksiniz; oğullarınıza da onlardan kız almayacaksınız.
Çünkü onlar oğullarınızı beni izlemekten saptıracak başka ilahlara tapmalarına neden olacaklardır. O zaman RAB size öfkelenecek ve sizi çabucak yok edecek."   (Tesniye bab7 ayet1-4)


"Bütün İsrail Ay kentine döndü ve ahalinin hepsini kılıçtan geçirdiler ve o gün erkeklerden ve kadınlardan öldürülenlerin hepsi onikibin kişiydi."   (Yeşu bab8 ayet24-26)



"Ve Yeşu o günde Makeda’yı aldı onları ve onda olan tüm canları yok etti artakalan kimse bırakmadı.
Ve Yeşu ve kendisiyle beraber tüm İsrail Makkeda’dan Libna’ya geçti ve Libna’ya karşı cenk etti onları ve onda olan tüm canları yok etti artakalan kimse bırakmadı.(…)
Ve Yeşu ve kendisiyle beraber tüm İsrail Libna’dan Lakiş’e geçti ve Lakiş’e karşı cenk etti onları ve onda olan tüm canları yok etti artakalan kimse bırakmadı.
Ve Yeşu ve kendisiyle beraber tüm İsrail Lakiş’ten Eglon’a geçti ve ona karşı cenk etti onları ve onda olan tüm canları yok etti artakalan kimse bırakmadı.
Ve Yeşu ve kendisiyle beraber tüm İsrail Eglon’dan Hebron’a çıktı ve Hebron’un tüm kentlerini ve oradaki tüm canları yok etti artakalan kimse bırakmadı.
Ve Yeşu ve kendisiyle beraber tüm İsrail Debir’e döndü ve tüm kentlerini ve oradaki tüm canları yok etti artakalan kimse bırakmadı.
Ve Yeşu tüm diyarı dağlık bölgeyi güneyi Şefela’yı ve yamaçları ve tüm kralları vurdu İsrail’in Allahı Rabbin emrettiği artakalan kimse bırakmadı ve tüm nefes sahiplerini yok etti. Ve Gazze’ye kadar ve Gibeon’a kadar tüm Goşen diyarını vurdu.”   (Yeşu bab 10 ayet28-41 den kısaltılarak alınmıştır)

"İsrailliler kentteki bütün canlıları kılıçtan geçirip yok ettiler. Soluk alan bir tek kişiyi esirgemediler. Ardından Yeşu Hasor'u ateşe verdi.

Bu kentlerdeki bütün mal ve hayvanları ganimet olarak aldılar, insanların tümünü ise kılıçtan geçirip öldürdüler; soluk alan bir tek kişiyi esirgemediler." (Yeşu bab11 ayet 11-14)

"Ele geçen her adamın gövdesi delik deşik edilecek ve tutulan her adam kılıçla düşecek. Yavruları da gözleri önünde yere çalınacak, evleri çapul edilecek ve karıları kirletilecek."   (İşaya, bab 13, ayet 15)

"Orduların Rabbi şöyle diyor: Amalek'in İsrail'e yaptığını, Mısır'dan çıktığı zaman yolda ona karşı nasıl durduğunu arayacağım. Şimdi git, Amaleki vur ve onların herşeylerini tamamen yok et ve onları esirgeme ve erkekten kadına, çocuktan emzikte olana, öküzden koyuna, deveden eşeğe kadar hepsini öldür." (I.Samuel kitabı 15. bap)

"O kentte yaşayanları kesinlikle kılıçtan geçireceksiniz. Kenti yok edip orada yaşayan bütün halkı ve hayvanları kılıçtan geçireceksiniz."   (Yas. bab13 ayet15)

(5)Ve ben işitirken obirlerine dedi: Onun ardından şehirden geçin ve vurun gözünüz esirgemesin ve acımayın (6) İhtiyarı,genci ve ere varmamış kızı ve çocuklarla kadınları helak için vurun ,fakat üzerinde işareti olana yaklaşmayın ve makdisimden(tapınağımdan) başlayın.Onlar da evin önünde olan ihtiyarlardanbaşladılar. (Hezekiel bab9 ayet5-6)

(Hezekiel, bab 39, ayet 18-20)

"Kanlarını için, etlerini yiyin"

"Et yiyin, ve kan için, yiğitlerin etini yiyecekseniz ve dünya beylerinin kanını, koçların, kuzuların, ve ergeçlerin, boğaların kanını içeceksiniz. Hepsi Başanın semiz hayvanlarıdır. Sarhoş oluncaya kadar kan içeceksiniz."

Hiç yorum yok:

Siz, siz olun Yehova Şahitlerini evinizden, ailenizden ve hatta tanıdıklarınızdan ırak tutun.

Türk insanı üzerine bilinen ya da bilinmeyen birçok oyunlar oynanıyor.  Dünyanın neresinde olursa olsun Müslüman  Türk insani yoğun bir kı...