22 Ocak 2013 Salı

İNCİLLERDEKİ ÇELİŞKİLİ ÇARMIH İZAHLARI

İNCİLLERDEKİ ÇELİŞKİLİ ÇARMIH İZAHLARI
Günümüz Hıristiyanları, "Yeni Ahit" olarak bilinen Kutsal Kitaba inanırlar. Bu kitapta Allah'a samimi bir biçimde iman ve ibadet etmeye çağıran, çok güzel ahlaki prensipler öğütleyen pek çok kısım vardır. Bu açıdan Yeni Ahit'in büyük bir bölümü, Kuran-ı Kerim'e mutabıktır. Bu nedenle Müslümanlar ve Hıristiyanlar pek çok ortak inancı paylaşmakta ve aynı ahlaki değerlere inanmaktadırlar. Bu, Müslümanlık ve Hıristiyanlık arasında diyalog ve işbirliği kurulmasına zemin oluşturan çok önemli bir gerçektir.
Ancak Yeni Ahit'e yer alan iki temel öğretinin yanlış olduğunu, Allah bize Kuran'da bildirmektedir.
Bunlardan birincisi, Hz. İsa'nın çarmıha gerildiği ve bunun tüm insanlar için bir tür "kurban verme" anlamına geldiği inancıdır.
İkincisi ise, Hz. İsa'nın "Allah'ın oğlu" olduğu iddiasıdır. (Allah'ı tenzih ederiz. Gerçekte Allah, çocuk sahibi olmaktan münezzehtir.)
İlginç olan bir nokta ise, bu iki inanç konusunda İncillerde yer alan açıklamaların da birbirleriyle son derece çelişkili olmasıdır.
Dört İncil
Yeni Ahit'te Hz. İsa'nın yaşamını ve tebliğini anlatan dört ayrı "incil" yer alır. Bu Dört İncil'in ilk üçü—yani Matta, Markos ve Luka—birbirlerine büyük ölçüde paraleldir. Bu nedenle Hıristiyan geleneğinde "Snoptik İnciller" olarak tanımlanırlar. (Snoptik, "aynı gözden" demektir ve üç İncil'in ortak bakış açısını ifade eder). Bunların arasında tarihsel olarak en erken yazılanı, Yeni Ahit'te ikinci sıraya konmuş olmasına rağmen, Markos'un İncilidir. Matta ve Luka'nın kendi İncilleri'ni yazarken Markos'u kaynak olarak kullandıkları ancak bazı eklemeler yaptıkları kabul edilmektedir.
Dördüncü İncil olan Yuhanna ise, Snoptiklerden çok kesin bazı çizgilerle ayrılır. Yuhanna'da anlatılan bazı olaylar Snoptiklerde yer almaz ya da bunun tersi sözkonusudur. Dahası, Yuhanna'nın anlattığı bir olay, Snoptiklerde tamamen farklı bir biçimde anlatılabilmektedir.
Çarmıh Konusu İle İlgili Çelişkili İzahlar
Daha önce de açıkladığımız gibi, Kuran'ı Kerim'de çarmıha gerilen kişinin aslında Hz. İsa olmadığı, Allah'ın mucizesiyle onun bir benzerinin çarmıha gerildiği, Hz. İsa'nın bu tuzaktan kurtuduğu bildirilmektedir.
Yeni Ahit'in İncilleri ise çarmıha gerilen kişinin Hz. İsa olduğu konusunda ısrarcıdırlar. Ancak, Hz. İsa'nın çarmıha gerilmesi ile ilgili anlatımlarında, başka hiçbir konuda çelişmedikleri kadar birbirleriyle çelişirler.
Bu konuda hem Snoptikler ile Yuhanna İncili arasında hem de Snoptiklerin kendi içlerinde büyük uzlaşmazlıklar vardır. Hz. İsa'nın havarileri ile birlikte yediği söylenen Son Yemekle başlayan, onun tutuklanması, yargılanması ile devam eden anlatım ile ilgili İnciller arasında büyük bir anlaşmazlık konusudur. Bu anlaşmazlıkların önemli noktalarını sırasıyla inceleyelim:
• Snoptikler Hz. İsa ile öğrencilerinin son yemeğinde "ekmek-şarap ayini" yaşandığını ileri sürerler. Oysa Yuhanna'da bu olaya hiç değinilmez. Bunun yerine bu incilde Hz. İsa'nın son yemek sırasında bir saygı ve sevgi ifadesi olarak "öğrencilerinin ayaklarını yıkadığı" gibi apayrı bir iddia yer almaktadır.
• Hz. İsa'nın Romalılar tarafından tutuklanması konusunda yine kesin bir anlaşmazlık vardır. Snoptikler'in iddiasına göre Yahuda İskaryot Hz. İsa'yı Romalılara göstererek ele vermiş, Yuhanna'ya göre ise Hz. İsa kendisini tanıtarak teslim olmuştur. Hz. İsa'nın Yahuda'ya verdiği cevaplar da çelişkili şekilde anlatılır: Matta'ya göre Hz. İsa "arkadaş, bunun için mi geldin?" demiş, Yuhanna'ya göre ise Yahuda ile Hz. İsa arasında hiçbir konuşma olmamıştır.
• Hz. İsa'nın tutuklanmasının ardından öğrencilerinin ne yaptığı konusu da anlaşmazlık nedenidir. Matta'ya göre öğrencilerin hepsi kaçmış, bir tek Petrus uzaktan Hz. İsa'yı izlemiştir. Markos ise Hz. İsa'yı sadece "keten beze sarınmış bir gencin" izlediği, bu gencin de yakalandığı ama keten bezin içinden sıyrılıp kaçtığı gibi garip bir detay anlatır. Luka, Matta gibi Hz. İsa'yı sadece Petrus'un izlediğini yazar. Yuhanna ise "Simon Petrus'la başka bir öğrenci İsa'nın ardından gidiyorlardı" diye yazmaktadır.
• Hz. İsa'nın kimin tarafından yargılandığı sorusunun cevabı da farklıdır. Snoptik İnciller Hz. İsa'nın Yahudi Yüksek Kurulu (Sanhedrin) tarafından yargılandığını anlatırlar. Yuhanna'ya göre ise Hz. İsa Sanhedrin tarafından değil, "o yıl başkahin olan Kayafa" ve onun kayınbabası Hanna tarafından yargılanmıştır.
• Hz. İsa'nın Roma valisi Pilatus tarafından yargılanması da farklı farklı anlatılır. Snoptikler'e göre Hz. İsa Pilatus'un kendisine yönelttiği suçlamalara hiçbir cevap vermemiş, sadece onun sorduğu "sen Yahudilerin Kralı mısın?" sorusuna "söylediğin gibidir" şeklinde kısa bir karşılık vermiştir. Yuhanna ise Hz. İsa'nın Pilatus'a uzun bir cevap verdiği, "Krallığının" bu dünyada değil, öteki dünyada olduğu konusunda detaylı bir açıklama yaptığı gibi bir iddia içerir.
• Çarmıhı kimin taşıdığı da tartışmalıdır. Snoptikler, çarmıhı Kireneli Simon adlı bir adamın taşıdığını yazarlar, Yuhanna ise Hz. İsa'nın çarmıhı kendisinin taşıdığını ileri sürer.
• Hz. İsa'yla birlikte çarmıha gerildiği kabul edilen haydutların tepkileri yine farklı farklı anlatılır. Hz. İsa'nın son sözleri olarak aktarılan ifadeler de çelişkilidir.
• İnciller çarmıh olayının zamanında da farklı bilgiler verirler. Snoptiklere göre olay Fısıh (Mayasız Ekmek) bayramının ikinci gününde, Yuhanna'ya göre ise Fısıh bayramından bir gün önce yaşanmıştır...
Bu çelişkilerin ortaya oldukça garip bir tablo çıkardıkları ise açıktır.
Çünkü Hz. İsa'nın yaşamının son gününü oluşturduğu söylenen ve Son Yemek'ten çarmıha kadar uzanan bu olaylar, Hıristiyanların kabulüne göre, yüzlerce görgü tanığının önünde gerçekleşmiş olaylardır. Sadece havarilerin katıldığı Son Yemek hariç, hepsi kalabalık önünde yaşanmış olmalıdırlar. İncillere göre Hz. İsa'nın tutuklanması, Yahudiler ve Romalılardan oluşan yüzlerce kişilik bir grubun gözleri önünde gerçekleşmiştir. Yine İncillere göre, çarmıh olayı da Kudüs'te, halkın gözleri önünde yaşanmış olmalıdır.
Peki bu denli çok görgü tanığının önünde yaşandığı söylenen bu olayların anlatımlarında bu denli keskin çelişkiler nasıl olabilir?...
Cevap açıktır: İnciller çarmıh anlatımlarında bu denli belirgin bir biçimde çelişmektedirler, çünkü anlattıkları hikaye, bir yanılgı üzerine kuruludur. Çarmıha gerilen kişi Hz. İsa değildir. Allah, bu mübarek peygamberi kurulan tuzaktan kurtarmıştır.
Hz. İsa Ölmemiştir, Allah Katındadır
Kuran’da Hz. İsa’yı öldürmek amacıyla inkar edenlerin bir tuzak kurdukları haber verilir. Ancak bu tuzağın sonu şöyle bildirilmiştir:
Onlar (inanmayanlar) bir düzen kurdular. Allah da (buna karşılık) bir düzen kurdu. Allah, düzen kurucuların en hayırlısıdır. (Al-i İmran Suresi, 54)
Ayetlerde de bildirildiği gibi, inkarcılar Hz. İsa’yı öldürmek için harekete geçmiş, tuzak kurmuşlardır. Ancak bu kişiler Hz. İsa’yı öldürmeyi başaramamışlar, onun bir benzerini, Hz. İsa zannederek öldürmüşlerdir. Allah, Hz. İsa’yı kendi Katına yükselterek, hazırlanan tuzağı boşa çıkarmıştır:
Ve: "Biz, Allah'ın Resulü Meryem oğlu Mesih İsa'yı gerçekten öldürdük" demeleri nedeniyle de (onlara böyle bir ceza verdik.) Oysa onu öldürmediler ve onu asmadılar. Ama onlara benzeri gösterildi. Gerçekten onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, kesin bir şüphe içindedirler. Onların bir zanna uymaktan başka buna ilişkin hiçbir bilgileri yoktur. Onu kesin olarak öldürmediler. (Nisa Suresi, 157)
Aynı ayetin devamında Hz. İsa’nın ölümü için şöyle buyrulmaktadır:
Hayır; Allah onu kendine yükseltti (refea). Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (Nisa Suresi, 158)
Ayette bildirilen gerçek açıktır. Hz. İsa'yı öldürmeye kalkışanlar, bunda başarılı olamamışlardır. Ayette geçen "...Ama onlara (onun) benzeri gösterildi..." ifadesi bu durumu açıkça haber vermektedir. Allah insanlara Hz. İsa'nın bir benzerini göstermiş ve Hz. İsa’yı da Kendi Katına yükseltmiştir. Ayrıca Rabbimiz, bu iddiada bulunanların gerçeğe dair bir bilgileri olmadığını da bildirmektedir.
Hz. İsa, öldürülmemiştir.
Kuran'da işaret edilen ve Peygamberimizin (s.a.v.) hadislerinde açıkça haber verilen bir gerçek ise, Hz. İsa'nın hayatta olduğu ve ahir zamanda dünyaya geri döneceğidir.


HIRİSTİYANLIKTAKİ ÜÇLEME YANILGISI
Kuran'da Hıristiyanların olumlu inançlarına ve ahlaki özelliklerine dikkat çekilir. Allah Hıristiyanların Müslümanlar için "insanlar içinde sevgi bakımından en yakın" olduklarını ve "büyüklük taslamadıklarını" bildirir. (Maide Suresi, 82) İslam'a göre Hıristiyanlar inkarcı değil, Yahudilerle birlikte, "Kitap Ehli"dirler. Yani Allah'ın önceki vahiylerine iman eden inançlı insanlardır.
Ancak Kuran'da Hıristiyanların çok büyük bir yanılgısına dikkat çekilir. Bu, Hz. İsa'ya ilahlık atfetme hatası olan "Üçleme" ifadesidir. Allah Kuran'da Hıristiyanları bu konuda şöyle uyarmaktadır.
"Ey Kitap Ehli, dininiz konusunda taşkınlık etmeyin, Allah'a karşı gerçek olandan başkasını söylemeyin. Meryem oğlu Mesih İsa, ancak Allah'ın elçisi ve kelimesidir. Onu (‘OL’ kelimesini) Meryem'e yöneltmiştir ve O'ndan bir ruhtur. Öyleyse Allah'a ve elçisine inanınız; "üçtür" demeyiniz. (Bundan) kaçının, sizin için hayırlıdır. Allah, ancak bir tek ilahtır. O, çocuk sahibi olmaktan yücedir. Göklerde ve yerde her ne varsa O'nundur. Vekil olarak Allah yeter. (Nisa Suresi, 171)
Nitekim tarihi bilgilere baktığımızda da, Üçleme'nin Hıristiyanlığa sonradan girmiş bir hurafe olduğu ortaya çıkmaktadır.
Hıristiyanlığın Özü: Tevhid
Hıristiyanlık, ilk başta, Filistin'de yaşayan Yahudiler arasında doğdu. Hz. İsa'nın çevresinde bulunan ve ona inanan insanların tamamına yakını Yahudiydi ve Hz. Musa’nın şeriatına göre yaşıyorlardı. Yahudiliğin en temel özelliği ise tevhid inancıydı, Allah’a bir ve tek olana iman etmekti.
Ancak Hıristiyanlık Hz. İsa’nın Allah Katına alınışının ve Yahudilerin dünyasından çıkıp pagan dünyaya doğru yayılışının ardından farklılaşmaya başladı. Hz. Musa’nın şeriatının temeli olan tevhid inancı büyük bir değişikliğe uğradı ve Hıristiyanlar Hz. İsa'yı kendilerince bir ilah olarak kabul etmeye başladılar.
“Üçleme” inancı bu sürecin sonunda ortaya çıktı. Bu kavram, Hıristiyanlar için, “Baba, Oğul ve Kutsal Ruh”tan meydana gelmiş üçlü bir Allah inancı anlamına gelmektedir. Üçleme, geleneksel Hıristiyanların en önemli iman şartlarındandır. Üçleme inancı sonsuz güç ve kudret sahibi olan Rabbimiz'e batıl bir anlayışla bakan, Allah’ın insanlara peygamber olarak gönderdiği Hz. İsa’ya uluhiyet veren yanlış bir inanıştır. Ancak, kendi içinde birçok çelişkiler barındırmasına ve tevhid inancının tamamen karşısında yer almasına rağmen, Hıristiyanların tahrif edilmiş inanç sistemlerinde çok önemli bir yere sahiptir. Üçlemeye, dolayısıyla Hz. İsa’nın Allah’ın oğlu olduğuna, inanmayan bir kişi geleneksel Hıristiyanlığın savunucuları tarafından gerçek bir Hıristiyan olarak kabul edilmez.
Üçleme'yi Kabul Etmeyenlere Baskı
İlginç olan bir nokta, Hıristiyanlık tarihi boyunca üçleme inancına karşı çıkıp, Hz. İsa’nın sadece Allah’ın peygamberi olan bir beşer olduğunu savunan çeşitli kişi ve akımların şiddetli baskılara maruz kalmış olmasıdır. Bu kişilerin İncil’den ve Hz. İsa’nın hayatından getirdikleri deliller her zaman göz ardı edilmiş, insanlar bu konularda konuşmaktan menedilmişlerdir. Bu tevhid inancı sahipleri, Hz. İsa’nın Allah’ın oğlu olduğunu söyleyenlere şiddetle karşı çıkmış, bunun açıkça “Allah'a şirk koşmak” olduğunu söylemişlerdir. Bu nedenle de asırlar boyunca “kafir”, “sapkın” (heretik) ve hatta “Hıristiyanlık düşmanı” olarak tanıtılmış, onlara destek verenler de aynı tepkilerle karşılaşmışlardır. Kimi yurtlarından sürülmüş, kimi de engizisyon mahkemelerince yakılarak öldürülmüş veya asılmışlardır. Bu tepkiler üçleme karşıtlarının sayıca artmalarını, fikirlerini yaymalarını engellememiştir. Ancak Hıristiyan dünyasında Allah’ın birliğine iman edenler, her zaman için üçleme savunucularının yanında azınlık konumunda olmuşlardır.
Ancak konuyu tarafsız gözle araştıranlar bile, gerçek Hıristiyanlığın, tarih boyunca baskı altına alınan sözkonusu muvahhid (tevhide inanan) Hıristiyanlık olduğunu tespit etmektedirler. Özellikle de 18. yüzyılda başlayan bağımsız Kitab-ı Mukaddes araştırmalarının büyük bir bölümünde, üçleme, kefaret ve benzeri Hıristiyan dogmalarının gerçek Hıristiyanlıkta yer almadığı sonucuna varılmıştır. Araştırmaları yapan uzmanlar, Tevrat, İncil ve diğer Hıristiyan kaynakları üzerinde yaptıkları incelemelerle, dünya üzerinde hakim olan geleneksel Hıristiyanlığın Hz. İsa döneminde yaşanan dinden önemli farklılıklar taşıdığını, Hz. İsa’dan asırlar sonra şekillendirildiğini ortaya koymuşlardır.
Üçleme İnancını Reddeden Hıristiyanlar
Bu tarihsel kanıtların da etkisiyledir ki, günümüzde bazı Hıristiyan mehzepler üçlemeyi reddetmektedirler. Örneğin dünyanın dört bir yanında kiliseleri bulunan Üniteryen Kilisesi, üçleme inancını kabul etmeyen çok büyük bir Hıristiyan topluluğudur. Bu cemaatin üyeleri –aralarında çeşitli görüş farklılıkları bulunsa da- Hz. İsa’nın Allah’ın oğlu olduğunu kabul etmemekte, Hıristiyanlığın bir ve tek olarak Allah’a iman etmeyi emrettiğini söylemektedirler. Büyük bir bölümü de Hz. İsa’nın tüm insanların günahlarına kefaret olarak çarmıha gerildiği yönündeki iddianın yanlışlığını vurgulamaktadırlar. Günümüzde üçleme karşıtı Hıristiyanlarla, farklı isimler altında ve farklı Kilise oluşumları şeklinde karşılaşmak mümkündür. Özellikle de Amerika’da “üçleme karşıtları” her geçen gün daha da güçlenmekte ve Hıristiyan dünyasında gerçekleri açıkça dile getirenlerin sayısı büyük bir artış göstermektedir. Bunlar arasında "The Worldwide Church Of God" özellikle dikkat çekicidir. Bu kilisenin kurucusu Herbert W. Armstrong, üçleme doktrininin pagan kültürlerden Hıristiyanlığa giren bir batıl inanç olduğunu savunmaktadır.
Bu konuda en çok dikkat edilmesi gereken nokta, geleneksel Hıristiyanlığı savunanlar tarafından Hıristiyanlığın temeli olarak gösterilen “üçleme” inancına Kitab-ı Mukaddes’in hiçbir bölümünde rastlanamamasıdır. Ne Yahudilerin Kutsal Kitapları olan Eski Ahit’te ne de Hıristiyanların kutsal metni olan İncil'de bu inanç yer almamaktadır. Üçleme inancı İncil’de yer alan bazı ifadelerin yorumlarına dayanmaktadır ve bu kelime ilk kez 2. yüzyılın sonlarında Antakyalı Theophilus tarafından kullanılmıştır. Bu inancın Hıristiyan inançlarına tam anlamıyla dahil olması ise çok daha sonraları gerçekleşmiştir. Bu nedenle de Kitab-ı Mukaddes araştırmacıları ve üçleme karşıtları özellikle “Hıristiyanlık dininin temeli olarak tanıtılan üçleme inancının Kutsal Kitap’ta açık ifadelerle yer alması gerekmez miydi? Eğer bu inanç gerçekten doğru olsaydı, Hz. İsa’nın bu konuyu tüm açıklığıyla insanlara anlatmış olması gerekmez miydi?” soruları üzerinde yoğunlaşmaktadırlar. Bu sorulara kendilerinin verdikleri cevap ise açıktır: İncil’de tüm açıklığıyla yer almayan, dolayısıyla ilk Hıristiyanlar tarafından bilinmeyen bir inanç, asla Hıristiyanlığın temeli olamaz. Bu, Hz. İsa’nın ardından ve yerleşik Yunan kültürünün etkisiyle oluşturulan mitolojik bir efsaneden başka bir şey değildir, Hıristiyanlığın özüyle de hiçbir ilgisi yoktur.
Aslında bu gerçek, İncil dikkatli bir biçimde okunduğunda da görülebilir.
İncil’de de “Allah’a Bir ve Tek Olarak İman Etmek” Esastır
Kuran'da Hz. İsa’nın Yahudilere şu şekilde tebliğde bulunduğu bildirilmektedir:
"Ey İsrailoğulları, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a ibadet edin" (Maide Suresi, 72)
Hz. İsa'nın insanları tevhide çağıran ifadeleri, aksi yönden çarpıtma ve tahriflere maruz kalmış olan Yeni Ahit'in İncillerinde bile bugün hala bulunabilir. Örneğin Hz. İsa, Markos İncili'ne göre, kendisine gelerek "tüm buyrukların en önemlisi hangisidir?" diye soran bir Yahudi din bilginine şöyle cevap vermiştir: "En 'Dinle, ey İsrail! Allahımız olan Rab tek Rab'dir. Allahın olan Rab'bi bütün yüreğinle, bütün canınla, bütün aklınla ve bütün gücünle sev'önemlisi şudur: ." (Markos, 12/28-30)
Yine Markos İncili'nde yer alan aşağıdaki pasaj ise, Hz. İsa'nın kendisinin ilahlaştırılması bir yana, övülmesine bile engel olduğunu göstermektedir:
"İsa yola çıkarken, biri koşarak yanına geldi. Önünde diz çöküp O'na, "İyi öğretmenim, sonsuz yaşama kavuşmak için ne yapmalıyım?" diye sordu. İsa ona, "Bana neden iyi diyorsun?" dedi, "iyi olan tek biri var, O da Tanrı'dır." (Markos, 10/17-18)
Aslında tek başına bu pasaj bile üçlemenin Yehi Ahit'e aykırı bir inanç olduğunu göstermeye yeterlidir. Hz. İsa övgü kabul etmeyip övülmeye layık olanın sadece Allah olduğunu vurgulayarak, kendisinin Allah'ın bir kulu olduğunu çok açık bir biçimde ifade etmektedir.
Gerçekte Hz. İsa Allah'ın bir peygamberidir Hz. Musa’nın getirdiği vahyin tahrif edilmesinin ardından, insanları Allah'ın birliğine çağırmak, O’ndan başka ilah olmadığını insanlara tebliğ etmek için gönderilmiştir. O, Hz. Musa’nın getirdiği hak dini dejenere edip bozan İsrailoğullarını bağnaz geleneklerinden uzaklaşıp, batıl inanışlarını terk etmeye, sadece Allah’a teslim olmaya çağırmıştır. Ayetlerde Hz. İsa’nın İsrailoğullarına tebliği şu şekilde bildirilir:
İsa, açık belgelerle gelince, dedi ki: "Ben size bir hikmetle geldim ve hakkında ihtilafa düştüklerinizin bir kısmını size açıklamak için de. Öyleyse Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Şüphesiz Allah, O, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir; şu halde O'na kulluk edin. Dosdoğru yol budur." (Zuhruf Suresi, 63-64)
"Benden önceki Tevrat'ı doğrulamak ve size haram kılınan bazı şeyleri helal kılmak üzere size Rabbinizden bir ayetle geldim. Artık Allah'tan korkup bana itaat edin. Gerçekten Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O'na ibadet edin. Dosdoğru olan yol işte budur." (A-li İmran Suresi, 50-51)
Müslümanlara, Hıristiyanlara, Yahudilere ve tüm dünya insanlarına düşen de, bu İlahi çağrıya uymaktır.

Hiç yorum yok:

Siz, siz olun Yehova Şahitlerini evinizden, ailenizden ve hatta tanıdıklarınızdan ırak tutun.

Türk insanı üzerine bilinen ya da bilinmeyen birçok oyunlar oynanıyor.  Dünyanın neresinde olursa olsun Müslüman  Türk insani yoğun bir kı...