BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Kimileri Hristiyanlık'taki
"sağ yanağına vurana solunu çevir"
şeklindeki hiç bir Hristiyan'ın uygulamadığı tavsiyeyi bu dinin
hoşgorüsü ve mensuplarının halim selimliğiyle izah etmeye kalkmaktadır
ancak hakikate baktığımzda
Hıristiyanlığın dünya insanlık tarihinde en fazla katliam ve vahşet uygulamış toplulukların dini olduğunu görüyoruz.
Yani sağ yanağına tokat atana hatta hiç atmayana atom bombasıyla
karşılık vermek midir aslolan? Tarihteki ve günümüzdeki Hıristiyan
toplulukalarını irdelediğimizde bu korkunç gerçekle karşılaşıyoruz.
Şimdi bu katliam ve vahşetlerden bazılarını okuyalım;
İlk
haçlı seferleri Papa ll. Urban'ın önderliğinde başladı, iki asra yakın
süren haçlı seferlerinde milyonlarca insan katledildi.
Sadece öldürülen Hıristiyanlar'ın sayısı iki milyonu geçiyordu.
17
Temmuz 1203'te Ortodoks'ların hakimiyetindeki İstanbul'u elegeçiren
Haçlılar, Kudüs'ü zaptettiklerinde yaptıkları korkunç katliama pek
uygun düşen bir vahşetle yağmaladılar İstanbul'u.
Onların
çılgınlığından dehşete düşen olayın şahidi batılı yazarlar kaleme
aldıkları eserlerde duydukları utancı açıkça belli etmişlerdir.
İstanbul un tüm tarihi, dini ve sanatsal eserleri tahrip edilmiş,
yakılıp yağmalanmıştır. Sokaklarda yere diz çöküp merhamet dileyen
halkın üzerine atlarını süren Haçlılar kadın, yaşlı, çocuk demeden
herkesi öldürüyor, fakirlerin evlerini bile talan ediyorlardı.
Saraylılar, asiller hatta Rahibeler Haçlılar'ın tecavüzüne maruz
kaldılar. (Diyanet ansiklopedisi c.14 s. 538)
Farklı
mezhepteki Hıristiyan'a bu muameleyi reva gören Hıristiyan
Haçlı'ların Müslümanlara yönelik katliam ve tüyler ürperten
vahşetlerini batılı kaynaklardan okuyalım;
Haçlılar'ın katlettikleri Türkler'in etlerini kızartıp yemeleri:
Fransız Akademisi üyelerinden
Funck Bretano'nun ifâdesine göre; vahşî hayvan sürülerinden farksız olan haçlı gürûhu 1096 yılında Anadolu topraklarına saldırdıklarında,
İznik
civârında yakaladıkları müslüman çocukları parçalamışlar, etlerini
şişlere geçirip ateşte kızartmışlar ve henüz pişmeden çiğ çiğ
yutmuşlardı. Antakya'ya ulaştıklarında ise, başlarındaki
papaz
Pierre I'Ermit'in ısrârıyla, yerlerde yatan öldürülmüş Türkler'in
cesedlerini birer birer toplamışlar, etlerini kemiklerinden ayırmışlar;
sonra da tuzlamış, pişirmiş ve karınlarını bununla doyurmuşlardı.
Onlar kızarttıkları müslüman etleriyle iştahlarını (!) tatmin ederken,
ölenlerin zincire vurulmuş olan yakınları da surlardan büyük bir acı
ve çâresizlik içinde, gözyaşları dökerek olup biteni seyrediyorlardı.
Brentano
eserinde devamla, Fransızlar'ın millî destan olarak kabul ettikleri
Chanson de Antioche'den şu tüyler ürpertici satırları nakleder:
Antakya önlerinde açlıktan şikâyet eden haçlılara,
hıristiyan din adamı Pierre I'Ermit şu tavsiyede bulunur: Açlığınızın
sebebi korkaklığınızdır. Türk cesedlerini toplayın! Tuzlayarak
pişirilirse daha lezzetli olur!.. Bunun üzerine haçlılar onun dediğini
yaptılar. (Funck Brentano, Les Croisades, Paris 1934, s. 24.)
Haçlılar ,
Antakya'ya saldırdıklarında yaklaşık on bin Türk'ü boğazlayarak, bölgedeki bütün câmileri yakmışlardı.
Nitekim hâdiseyi bizzat gözleriyle gören papaz Lemoine yapılan yağma ve
katliamdan bahsederken; Bizimkiler sokakları dolaşıyor, rastladıkları
çocuklarla ihtiyarları paramparça ediyorlardı. Ancak o gün herkes
boğazlanamadı. Ertesi gün bizimkiler geri kalanları kestiler. demişti.
(Funck Brentano, Les Croisades, Paris 1934, s. 57)
Fransız tarihçilerinden Rudolf of Caen de, onların bu iğrenç fiillerinden behsederek şöyle diyordu:
Askerlerimiz
Maarra'da dinsizlerin (müslümanların) yetişkinlerini yemek
kazanlarında kaynar suyla haşladılar; çocukları şişlere geçirerek
öldürdüler ve sonra da ızgarada pişirip yediler. (Amin Maalouf, The Crusades Through Arab Eyes; London, al-Saqi Books, bas.: 1984, s. 38.)
Kudüs katliâmı başka bir eserde şu sözlerle anlatılıyor:
Katliâm
korkunçtu!.. Öldürülenlerin kanları sokaklarda akıyor, atıyla
gezenlerin üzerine sıçrıyordu. Akşam karanlığında haçlılar, sevinçten
haykırarak kiliseye geldiler ve kana bulanmış ellerini âyin için
uzattılar. (G. E. Perry, The Middle East: Fourteen Islamic Centuries Englewood Cliffs, s. 78, bas.: 1983.)
Bizans
imparatoru Alexis Komnen'in kızı Anna, Alexis Comnen'in Hayatı adlı
kitabında Barbarlar diye târif ettiği haçlıların sergiledikleri
vahşetten söz ederken: En büyük eğlencelerinden biri rastladıkları Müslüman çocukları öldürmek, kızartmak ve yemekti.
diyor; Fuller de bu çocukların çok küçük yaşlarda olduklarına dikkati
çekerek; Boğazlanmamaları için yalvarmasını bile bilmeyen, henüz
konuşmaya başlamamış çocuklar, zayıflıkları, kahraman bir savaşçının
darbeleri karşısında umumiyetle bağışlanma sebebi olan kadınlar bile
boğazlandı. diyordu
.(Thomas Fuller - Holywar, Kutsal Savaş veya Haçlı Seferleri Tarihi, c. 1, Bölüm 24.)
Haçlı'ların
istila ettkikleri topraklarda sergiledikleri canavarlıklara daha
binlerce örnek verilebilir. Bu kadarla yetiniyor, Endülüs katliamına
geçiyoruz.
Gustave le Bon, İspanya'daki hıristiyanların müslümanlara yaptıklarını Civilasition des Arabes adlı eserinde şöyle anlatır:
Zafer
kazanan hıristiyanların mağlûp Müslümanlar'a karşı icrâ ettikleri her
çeşit zulüm ve katliamların hikâyelerini titremeden okumak mümkün
değildir! Onları zorla vaftiz ettirdiler. Kutsal Engizisyon
mahkemelerine teslim ederek kabil olduğu kadar diri diri yakılmalarını
sağladılar. Bu işleri kestirmeden halletmek için de Tuleytule başrahibi
hıristiyanlığı kabul etmeyen bütün Araplar'ın kılıçtan
geçirilmelerini emretti. Dominiken tarikatı papazı daha da kestirme
hareket etti. Kadın ve çocuklar dâhil, ne kadar müslüman varsa
kafalarının uçurulması emrini verdi. İspanya'nın yüksek tabakasını,
aydınlarını ve sanâyicilerini teşkil eden üç milyon Arap ya öldürüldü,
ya da yarımadadan dışarı atıldı. Sekiz asırdan beri Avrupa'nın
üzerine ışık saçan parlak medeniyetleri ebediyyen söndü. Bu korkunç
katliamlar yanında, Saint Bartelemi Gecesi (Protestanların katolikler
tarafından katledilme gecesi) basit bir arbede gibi kalır. Şunu da
itiraf etmek gerekir ki, en vahşî istilâcılar arasında bile, bu derece
korkunç katliamlarda bulunan tek bir kimse gösterilemez!"
(Gustave le Bon, Civilasition des Arabes, s. 129, 160.)
Saint Bartelemi'de Katolik Hristiyanlar sadece bir gecede 60.000 Protestan'ı diri diri yakarak katletmişlerdir.
Amerika'yı istila eden İngiliz, İspanyol ve Amerikalı'lar da tarihte eşine zor rastlanır katliam ve vahşetlere imza atmışlardır;
"İngilizler,
Kızılderililer'in kampına üşüşerek hareket eden her şeyi kesip
biçtiler. ...diğerleri yatakların altına girdiler, diğer bir kısmı ise
büyük bir cesaretle saldırıya karşılık verdiler .... Mason daha sonra
kendisinin, Onları yakmalıyız diye bağırdığını ve ardından da bir
meşale yakarak .... Manzara tüyler ürperticiydi ... alevlerin arasında
ölenlerin ve Mason'un kan damlayan kılıcından kaçıp yatakların
altında büzülenlerin çoğu kadınlar, çocuklar ve güçsüz yaşlı
adamlardı.
Bundan sonra sağ kalan Pequotlar da
yakalanarak hemen hemen tamamen yok edildiler. Diğer köyler bulunup
yakıldı. Küçük savaşçı grupları kıstırılarak öldürüldü. Açlıktan ölmek
üzere olan kadın ve çocuk gruplarının yerleri tespit edilerek
yakalandılar ve köle olarak satıldılar. Tabii eğer şanslılarsa.
Diğerlerinin elleri ve ayakları bağlanarak limanın hemen gerisinden
okyanusa atıldılar."
(Amerikanın Soykırım Tarihi, David E. Stannard, sh. 185-187)
Kızılderili
avı o dönemde New England'da popüler bir spor olmuştu. Yaygın
nakaratı söylersek, bizimkilerden yalnız bir kayıpla denerek yüzlerce
Kızılderilinin öldürülmesine ilişkin rapor üstüne rapor geliyordu.
Yine, keşif kolumuzca, Dedham yakınlarındaki ormanlarda, hemen hemen
açlıktan ölü vaziyette dolaşırken toplanan çoğu kadın ve çocuk, 26
kadar Kızılderili'nin yakalandığı şeklindeki ifadeler de aynı ölçüde
yaygındı.
Şüphesiz bütün bunlar Tanrının iradesi idi, der bu olayları nakleden İngiliz... "(Amerika'nın Soykırım Tarihi, David E. Stannard, sh. 189)
Hıristiyan'ların
katliamlarını saymakla bitiremeyiz dahası Hıristiyan ülkeler
yaşadığımız şu asırda hala katliam ve soykırım konusunda hızlarına hız
katarak vahşetlerine vahşet ekleyerek devam etmektedirler, Yahudi'lerin
Filistin'de işledikleri cinayetlerin en büyük destekçisi olarak da
yine Hristiyan ülkeleri görüyoruz.
Hristiyan toplumların
insanlık tarihinin en katliamcı kesimini oluşturmasının kendince
sebepleri vardır benim şahsi görüşüm savaş hukuku ile ilgili İncil'in
hemen hiç bir emir ve yasak içermemesi nedeniyle Hristiyanlar İncil'in
Eski Ahit yani kısaca Yahudi'lerin Tevratındaki hükümlerini
uygulamaktalar.. Tevrat'ın bu konudaki hükmü de gayet açık; "ele
geçirdiğin şehirde kadınları, erkekleri, ihtiyarları, çocukları ve
emzikteki bebekleri, nefes alan herkesi katledeceksin".
ALLAH'tan korkmayan bir topluluk da işin içine girince böylesi
katliamlar kaçınılmaz olıyor. Yeri geldiğinde Tevarat ve
Hristiyanların Eski Ahit'lerindeki bu katliam ayetlerine de
değineceğiz inşALLAH. Bu başlık altında tüyler ürperten bu vakanın
nedenleri üzerinde durmak ve farklı görüşlerden yararlanmak istiyorum.
Çek
Cumhuriyeti’nin Kunta Hora şehrinde, Protestanlar tarafından
katledilmiş 40.000 insan ve bunların kemiklerinden yapılmış olan
Kemikli Kilise’de tasvir edilen vahşet resmi yazımızın ahirine tam
mütenasip düşecektir kanımca…[/size]
Ben burada
özellikle bu dinlerin kutasal kitaplarındaki katliam ve vahşet
emirlerine dikkat çekmek istiyorum. bir çok kimse bu korkunç gerçekten
habersiz ancak Yahudi ve hıristiyan toplumların şiddete meyilli
olmasındaki en temel etken Yahudilerin Tevrat'ı, Hristiyan'ların Eski
Ahit'leridir. Şimdi burada bu katliam emirlerinden sadece bir tanesine
örnek vermek istiyorum;
"Orduların Rabbi şöyle diyor: "Onların
her şeylerini tamamen yok et, va onlara acıma, erkekten kadına,
çocuktan emzikte olana, öküzden koyuna, deveden eşeğe kadar hepsini
öldür." (I. Samuel, bab 15, ayet 3, s 286)
Bu
ayette ve buna benzer bir çok Tevrat (Eski Ahid) ayetinde insanlara
açıkça hiç bir ayrım gözetmeden katliam yapmaları emri verilmiştir.
Bunun neticesini anlamak için Filistin'de 60 yıldır hiç dinmeden
yaşanan vahşeti görüp idrak etmek kafidir.
"Şiddet"
terimiyle birlikte yad ettiğiniz İslam ve Kuran hükümlerinde bu türden
hiç bir emir ve ayet yoktur. Eğer varsa mümkünse buyurunuz getiriniz.
Ben Yahudilik ve hristiyanlık'ın şiddet ve kıyımcılığı emreden daha
nice hükümlerini buraya yazabileceğim.
Aslında konumuz İslam değil ancak
biraz
araştırıldığında şiddet ve katliamın aslında İslam inancına tamamen
aykırı olduğu görülecektir. Yeri geldiğinde İslam'ın bu konulardaki
hükümlerini kayanaklarıyla birlikte buraya taşıyabileceğiz. Bu
açıdan İslam dininin reforma ihtiyacı yoktur. Reforma ve hurafelerden
temizlenmeye ihtiyaç duyan dinler hristiyanlık ve yahudilik dinleridir
ve
bu reform hareketleri 1400-1500'lü yıllardan itibaren de
başlamıştır ancak rönesans ve reform hareketleri Hristyan dünyasının
katliam ve vahşetlerini durduramamak veya onları insani ve medeni bir
çizgiye getirememek bir yana bu hastalıklı yapılarını daha da
körüklemiştir. Reform hareketleri sonucu kurulan Protestanlık mezhebine mensup kişiler toplu kıyımlara uğramışlardır.
"1572'de Saint Bartelemi katliamında bir gecede 60.000 insan yakılarak katledilmiştir." Yani tamamen dini saikle yapılmış bir canavarlık,
-yakarak adam öldürme o yıllarda hristiyan dünyada çok rağbet gören uygulamalardı-. Protestan'lar da aynı şekilde yüz yıllarca hakimiyet alanlarındaki bölgelerde örn. İngiltere'de Katolikleri hedef almışlardır.
Yine
bu hareketler neticesinde Hristiyanlar farklı dünyaları keşfetmeye
başladılar. Keşfettikleri yerledeki zenginlikleri ülkelerine getirmiş ve
refah seviyelerini yükseltmişlerdir. Ancak bu zihniyetin keşfettiği
örneğin Amerika kıtasındaki insanları nasıl toplu kıymlara ve vahşice
zulümlere uğrattıkları da son derece ibret vericidir.. kaynaklardan
okuyalım;
"İsponyollar dönemin diğer Avrupalılarından ne
daha az ne de daha çok insandılar ve ne daha az ne de daha çok
insancıldılar. Bu görüşü savunanlar için, İngilizlerin ve sonra
Amerikalıların davranışları özel bir ilgi konusudur.
...
İspanyolların kanlı yağmalarında yalnız olmadığı -Avrupa soyundan
gelen başkalarının da mizacen aynı ölçüde soykırıma yatkın oldukları-
yönündeki daha ciddi iddia, göreceğimiz gibi, hem daha güvenilir hem
de daha doğrudur.
(Amerika'nın Soykırım Tarihi, David E. Stannard, sh. 164)
İspanyol
ve İngiliz'lerce keşfediilen Amerika kıtası orada yaşayan yerli
halklar için tam bir felaket olmuştur. Katliama uğrayan yerlilerin
sayısı milyonlarla ifade edilmektedir ancak bu sayının gerçekte ne
kadar olduğunu kimse hiç bir zaman bilemeyecektir.
Sonuç
olarak Hristiyan'ların ilerlemeye dönük hareketleri bir açıdan
kendierine yaramış, refah ve zenginliklerini de hayal edilemeyecek
düzeyde artırmıştır. Fakat ceremesini; sömürülen, köleleştirilen ve
vahşice katledilen milyonlarca insan ödemştir. Aynı zihniyet ve aynı
mantık hala hiç bir reforma uğramadan kararlılıkla yoluna ve
katliamlarına devam ediyor.
İslam savaş hukuku
savaşlarda aşırıya kaçılmasını yasaklamıştır, Yahudilik ve
Hristiyanlık'ın aksine savaşlarda kadın ve çocukları öldürmek dinen
haramdır. Ayet ve hadislerden okuyalım;
Bakara suresi 190
"Size savaş açanlarla siz de Allah yolunda çarpışın; fakat haksız taarruz etmeyin. Çünkü Allah, haksız taarruz edenleri sevmez."
Buradaki
"haksız taarruz, aşırıya kaçma"
yasağına Kuran'ın diğer ayetlerinde de işaret edilmiştir. Bu haksız
taarruzdan kaçınmanın tefsirini de İslam pegamberinin hadislerinden
okuyalım;
"Bir savaş sırasında öldürülen bir
kadını görünce "Bu kadın savaşmıyordu niçin öldürüldü" diyerek
hoşnutsuzluğunu ifade etmiş, öncü birliklerin başındaki Halid b.
Velid'e haber göndererek kadın ve çocukların öldürülmemesini
emretmiştir.
Bir başka hadis;
"Allah'ın
adıyla yola koyulun, Allah yolunda mücadele verin, savaştığınız
insanlarla aranızda bir anlaşma var ise ona riayet edin, haddi aşmayın,
meşrû savaşırken öldürdüğünüz insanlara müsle yapmayın (ağzını,
burnunu keserek, insanlık onurunu rencide edecek şeyler yapmayın)
çocukları, kadınları, yaşlıları, ibadethanelerdeki insanları
öldürmeyin."
Maide 8. ayette de şöyle buyruluyor;
"Ey
iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile
şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz, sakın ha sizi
adaletsizliğe itmesin. Âdil olun. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınmaya
daha yakındır. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah,
yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır."
Evet İslam dinini biraz kaynağından araştırdığınızda bu yüce hakikatlerle karşılaşacaksınız.
Şimdi
Yahudilik ve Hıristiyanlık'ı İslam'a karşı savunduğunuza göre sizin
de bu dinlerdeki savaş hukukuyla ilgili emirleri getirip iddianızı
ispatlamanız gerekir.
Tevrat'ta ve İncil'de savaşlarda aşırı
kaçmayın, kadın ve çocukları öldürmeyin, düşmanınıza bile adil davranın
gibi üstün insani vasıfların gereği emirler varsa buyurunuz getiriniz?
Şimdi ben size bu dinlerin kutsal kitaplarımdaki savaş, katliam ve
vahşet emirlerinden bir kaçına örnek vereyim;
Yeryüzüne
barış getirmeye geldiğimi sanmayın. Barış değil, kılıç getirmeye
geldim. Çünkü ben babayla oğlun, anneyle kızın, gelinle kaynananın
arasına ayrılık sokmağa geldim. (Matta 10/34-35)
Tevrat (hezekiel bab 9):
(5)Ve
ben işitirken obirlerine dedi: Onun ardından şehirden geçin ve vurun
gözünüz esirgemesin ve acımayın (6) İhtiyarı,genci ve ere varmamış
kızı ve çocuklarla kadınları helak için vurun ,fakat üzerinde işareti
olana yaklaşmayın ve makdisimden(tapınağımdan) başlayın.Onlar da evin
önünde olan ihtiyarlardanbaşladılar...
Yas.13: 12-13 "Tanrınız
RAB'bin yaşamanız için size vereceği kentlerin birinde, içinizden
kötü kişiler çıktığını ve, 'Haydi, bilmediğiniz başka ilahlara tapalım
diyerek kentlerinde yaşayan halkı saptırdıklarını duyarsanız,
Yas.13: 14 araştıracak, inceleyecek, iyice soruşturacaksınız. Duyduklarınız gerçekse ve bu iğrenç olayın aranızda yapıldığı kanıtlanırsa,
Yas.13: 15 o
kentte yaşayanları kesinlikle kılıçtan geçireceksiniz. Kenti yok edip
orada yaşayan bütün halkı ve hayvanları kılıçtan geçireceksiniz."
Yeşu.11: 11 "İsrailliler
kentteki bütün canlıları kılıçtan geçirip yok ettiler. Soluk alan bir
tek kişiyi esirgemediler. Ardından Yeşu Hasor'u ateşe verdi.
Yeşu.11: 14 Bu
kentlerdeki bütün mal ve hayvanları ganimet olarak aldılar,
insanların tümünü ise kılıçtan geçirip öldürdüler; soluk alan bir tek
kişiyi esirgemediler."
İşte soykırım ve
katliam dediğimiz budur.. Kuran-ı Hakim'in hiç bir ayetinde bu şekil
katliam ve canavarlık emri yoktur.. varsa getiriniz?..
Konu Başlığı:
Ynt: (Dünü, Bugünü ve Eserleri ile Hristiyanlık)
Gönderen:
Murtazaali üzerinde
12 Ağustos 2010, 08:19:38
Emr-i
İlahiyi hatırlar ve bu cinayetleri işleyenleri tel'in ederiz. Ancak
Kitab-ı Mukaddes'te katliam yapmayı emreden ayetler olduktan sonra bir
Hristiyan veya bir Yahudi'nin işlediği cinayet ve vahşetler onların
dinine aykırı olmayacaktır. Şimdi size onların kitaplarında geçen bir
soykırım emri içeren ayet;
"Orduların Rabbi şöyle
diyor: Amalek'in İsrail'e yaptığını, Mısır'dan çıktığı zaman yolda ona
karşı nasıl durduğunu arayacağım. Şimdi git, Amaleki vur ve onların
herşeylerini tamamen yok et ve onları esirgeme ve erkekten kadına,
çocuktan emzikte olana, öküzden koyuna, deveden eşeğe kadar hepsini
öldür." (I.Samuel kitabı 15. bap)
Geçiniz
müslümanlık'ı dünya üzerinde kadın ve çocukları katletmeyi bu derece
özümsemiş ve sıradanlaştırmış, katlettiği kadın ve çocuklarla dalga
geçen kıyafeti üzerinde gururla taşıyabilmiş başka bir tek din ve
millete mensup kimse yoktur.. Bunları bu hale getiren vahşet emri ve
öğretilerine Zebur'larından tam yerini bulan bir başka örnek daha;
(Mezmurlar, bab 137, ayet 8-9)
"Ey
sen, harap olacak Babil kizi, Bize karsilik ettiginin karsiligini,
Sana verecek olana ne mutlu! 9Senin yavrularini tutacak, Kayaya
çarpacak olana ne mutlu!"
Tekrar ediyorum
Kuran ve Hadislerde katliam emri yoktur, bunların tam zıddına
yasaklanmıştır. Buyrunuz size tüm hadis imamlarının üzrinde ittifak
ettikleri bir hadis;
(Resulullah s.a.a)'ın katıldığı gazvelerden birinde öldürülmüş bir kadın bulundu. Resululllah (aleyhissalatu vesselam) bunun üzerine kadınları ve çocukları öldürmeyi yasakladı."
Eğer
İslam dininde de Yahudilik ve Hristiyanlık'taki gibi emirler olsaydı o
vakit mukayeseniz ve eleştirileriniz değerlendirilebilirdi.. Ancak
kesinlikle yoktur. Var olduğunu düşünen varsa buyursun kaynaklarıyla
ispatlasın?
Şimdi tarihi kaynaklardan
Hıristiyan İspanyollar'ın İslam'dan takriben 800 yıl sonra
gerçekleştirdikleri canilikleri okuyalım, batı
"medeniyetinin" gerçek yüzünü daha yakından tanıyalım;
"Hiristiyan
Avrupalıların kabuslarının dışa vurum sekline, acı bir örnek
Endülüs'te yasanmıstır. Ispanya'daki sonuncu Islâm devleti olan Endülüs
Devleti, 2 Ocak 1492'de Ispanyolların eline geçmistir. Hıristiyan
İspanyollar, Endülüs Devleti'ni yıkınca, görülmemis bir vahşet ile ilim
merkezi olan Endülüs'teki Müslümanları yok etmisler, eşsiz sanat
eserlerini tahrip etmislerdir. Avrupa'nin en büyük ve medenî sehri olan
Gırnata, korkunç yagmalara maruz kalmistir. Dünyanin en büyük
kütüphanelerinden olan ve birkaç yüz bin kitabı bir araya getiren
Gırnata Kütüphanesi'nin kitapları, Kardinal Cisneros'un emri ve Kral
ile Kraliçe'nin tasvibiyle sehrin büyük meydaninda tamamen yakılmıştır.
Dominiken
Tarikatina mensup olan ve 1484 – 1566 Güney Amerika'da Emperyalizme
karsi mücadelenin simgesi olmus, bir İspanyol rahibi olan Papaz
Bartolome de Las Casas 1542'de, İspanya Prensi II. Philip'e anılarını
takdim etmistir. Las Casas, anılarının bir bölümünde şunlari
kaydetmistir; her türden vahseti sergilediler. Yerli
yerlesim bölgelerine zorla girerek, "küçük çocuklar, yaslı erkekler,
hamile kadınlar, hatta yeni dogum yapmis kadinlar dâhil karsilarina
çikan herkesi katlettiler." Siddetle vurarak parça parça kestiler,
Sürüler halinde ağıla toplanmış koyunlar gibi karınlarını yardılar. Bir
adamı tek bir darbede ikiye bölüp bölemeyeceklerine veya bir kişinin
başını gövdesinden ayırıp ayıramayacaklarına ya da tek bir balta
darbesiyle bagırsaklarını çıkarıp çıkaramayacaklarına dair bahislere
bile girdiler. "Memeden kesilmemiş bebekleri ayaklarindan tutup
annelerinin gögüslerinden ayırdılar ve baş aşagı kayalara çarptılar.
Bütün bunlar olurken digerleri ise gülüp eğleniyorlar, bebekleri
omuzlarının üzerinden bir nehre atip, "Kıvran, seni gidi küçük velet!"
diye bagırıyorlardı. Yollarina çikan herkesi öldürdüler, fırsat
buldukça bir kadını ve bebeğini tek bir hamleyle kılıçtan
geçiriyorlardi. Kimseyi sag birakmadılar, kurbanlarını ayaklarindan
asabilmek için özellikle ters "L" seklinde genis daragaçlari kurarak
bir defada on üç tanesini birden diri diri yakıyorlardi. Vücutlarına
kuru saman baglayip atese veriyorlardi. Bazilarini öldürmeyip
bileklerini kesiyorlar, ellerini öylece asili birakip onlara, "Bu
mektubu al" diyorlardi. Amaçları, onlari böyle zavalli durumlara
düsürerek, tepelerde gizlenenleri tehdit etmekti.... " (Prof. Dr. Ramazan ÖZEY "Vatikan'ın Kabusları" makalesinden)
Eski Ahid'de ne diyordu Rabb'ları onlara;
(Mezmurlar, bab 137, ayet 8-9)
"Ey
sen, harap olacak Babil kizi, Bize karsilik ettiginin karsiligini,
Sana verecek olana ne mutlu! 9Senin yavrularini tutacak, Kayaya
çarpacak olana ne mutlu!"
Ve yine bir başka Tevrat emri;
Ele
geçen her adamın gödesi delik deşik edilecek ve tutulan her adam
kılıçla düşecek. Yavruları da gözleri önünde yere çalınacak, evleri
çapul edilecek ve karıları kirletilecek." (İşaya, bab 13, ayet 15)
Şimdi
şöyle bir sual ve şüphe akla gelebilir; hristiyanlık ve yahudiliğin
geçmişi de günümüzdeki hali de vahşetlerle doludur. Hristiyan ve
Yahudilerin gerek diğer milletlere ve gerkse Müslüman'lara karşı tutumu
son derece acımasız olmuştur umumiyetle. Peki bir müslümanın bu
unsurlara karşı tavrı nasıl olmalıdır? Onlara karşı muamelelerimizde
kendilerini mi örnek almalıyız?
Buna karşı
cevabımız kesinlikle hayırdır. Bir Müslüman'ın gayrimüslimlere
muamelesinde alması gereken tutumu Peygamber efendimizin bizzat Hz. Ali
a.s'a yazdırıp imzaladığı tarihi bir vesika ve ahidnameden
anlayabiliriz. Bu son derece ibretlik ve manidar vesikayı burada
paylaşmayı faideli ve maslahat icabı görüyorum;
"Bu
yazı Abdullah oğlu Muhammedin S.A.A bütün hıristiyan'lara verdiği
sözü bildirmek için yazılmışdır. Şöyle ki, Cenab-ı Hak kendisini
rahmet olarak gönderdiğini müjdelemiş, insanları ALLAHü tealanın azabı
ile korkutmuş, insanlar üzerindeki emaneti muhafaza edici yapmışdır.
İşte bu Muhammed s.a.a , bu yazıyı, müsliman olmayan bütün kimselere
verdiği ahdi tevsik için kaleme aldırdı. Her kim ki, bu ahdin aksine
hareket ederse, ister sultan, ister başkası olsun Cenab-ı Hakka isyan,
Onun dini ile istihza etmiş sayılır ve Cenab-ı Hakkın lanetine layık
olur.
Eğer hıristiyan
bir rahib veya bir seyyah bir dağda, derede veya çöllük bir yerde veya
bir yeşillikte veya alçak yerlerde veya kum içinde ibadet için
perhiz(riyazet) yapıyorsa, kendim, dostlarım, arkadaşlarım ve bütün
milletimle beraber onlardan her türlü yükümlülükleri kaldırdım. Onlar
benim himayem altındadır. Ben onları başka hıristiyanlarca yapdığımız
ahidler mücibince ödemeye mecbur oldukları bütün vergilerden afv
etdim. Cizye , harac vermesinler veya kalbleri razı olduğu kadar
versinler. Onlara cebr(zorluk) etmeyin. Onların dini reislerini
makamlarından indirmeyin. Onları ibadet ettikleri yerlerden
çıkartmayın. Bunlardan seyahat edenlere(keşiş) mani olmayın. Bunların
manastırlarının hiç bir tarafını yıkmayın. Bunların kiliselerinden mal
alınıp müsliman mescidllerinde kullanılmasın. Her kim buna riayet
etmezse, ALLAH'ın ve resulünün kelamını dinlememiş ve günaha girmiş
olur. Ticaret yapmayan ve yanlız ibadetle meşgul olan kimselerden, her
nerede olurlarsa olsunlar cizye, garamet ve ceza gibi vergileri
almayın. Denizde ve karada, şarkda ve garbda, onların borçlarını ben
saklarım. Onlar benim himayem altındadır. Ben onlara eman verdim.
Dağlarda yaşayıp ibadet ile meşgul olanların ekinlerinden harac
almayın. Ekinlerinde Beyt ül mal için hisse çıkartmayın. Çünki,
bunların ziraati sırf nafakalarını temin için olup kar için değildir.
Cihad için adam lazım olursa onlara başvurmayın. Cizye almak gerekirse
ne kadar zengin olursa olsun, ne kadar mülkleri olursa olsun yılda
oniki dirhemden [40 gram gümüş] fazla vegi almayın. Onlara zahmet
meşakkat teklif olunmaz. Kendileriyle bir müzakere yapmak icab ederse
ancak merhamet ve iyilikle hareket edilecektir. Onları daima merhamet
ve şefkat kanadları altında himaye ediniz. Nerede olursa olsun bir
müsliman erkekle evli olan hıristiyan kadınlara, fena muamele
etmeyiniz. Onların kendi kiliselerine gidip, kendi dinlerine göre
ibadet etmelerine mani olmayınız. Her kim ki Allahu tealanının bu
emrine itaat etmez ve bunun zıddına hareket ederse, Cenab- Hakkın ve
Peygamberinin emirlerine isyan etmiş sayılacakdır. Bunlara kilise
tamirlerinde yardımcı olunacakdır. Bu ahdname kıyamet gününe kadar
devam edecek, dünya sonuna kadar değişmeden kalacak ve hiç bir kimse
bunun aksine bir harekette bulunmayacakdır."
Mektubun aslı(Ahmed Feridun beğ, Mecmua-i Münşeat-üs salatin, 1. baskı, c.1, s.30)'de geçmektedir.
Müslümanların
gayri müslimlere muameleleri 1400 yıl önceki toplumları ve günümüz
insanlarını tenvir edici nurlu Peygamberin, en medeni toplumların bile
yetişemeyeceği emir ve ikazları rehberliğinde olmuştur ve olması
gereken budur. Tarih ve asrımız da buna şahittir.
Şimdi Yahudilerin muharref Tevrat'ı,
aynı zamanda Hıristiyan'ların Eski Ahid'lerinden bazı katliam ve vahşet emirlerini topluca okuyup görelim;
"
RAB Yeşu’ya “İşte Eriha’yı kralını ve yiğit savaşçılarını senin eline
teslim ediyorum” dedi. halk bağırmaya başladı kahinler de borularını
çaldılar. Boru sesini işiten halk daha yüksek sesle bağırdı. Kentin
surları çöktü. Herkes bulunduğu yerden dosdoğru kente girdi. Böylece
(İsrailliler) kenti ele geçirdiler. Kadın erkek genç yaşlı küçük ve
büyük baş hayvanlardan eşeklere dek kentte ne kadar canlı varsa hepsini
kılıçtan geçirip yok ettiler. Sonra kenti içindekilerle birlikte ateşe
verdiler. Ancak altını ve gümüşü tunç ve demir eşyayı RAB’bin
Tapınağı’nın hazinesine koydular.” (Yeşu bab6 ayet 2-26)
"
Ve
Allahın Rabbin sana teslim edeceği bütün halkları bitireceksin ve
gözlerin onlara acımayacak…. O şehrin ahalisini mutlaka kılıçtan
geçireceksin onu ve onda olan her şeyi ve hayvanlarını tamamen yok
edeceksin." (Tesniye bab7, ayet16; 13/15)
"Parlayan
kılıcımı bileyip yargılamak için elime alınca düşmanlarımdan öç
alacağım benden nefret edenlere karşılığını vereceğim. Oklarımı kanla
sarhoş edeceğim. Kılıcım öldürülenlerin ve tutsakların kanıyla düşman
önderlerinin başlarıyla ve etle beslenecek." (Tesniye bab32, ayet41-42)
"Ey
sen, harap olacak Babil kizi, Bize karsilik ettiginin karsiligini,
Sana verecek olana ne mutlu! Senin yavrularini tutacak, Kayaya çarpacak
olana ne mutlu!" (Mezmurlar bab 137, ayet 8-9)
"Tanrınız
RAB mülk edinmek üzere gideceğiniz ülkeye sizi götürdüğünde önünüzden
birçok ulusu -Hititler'i Girgaşlılar'ı Amorlular'ı Kenanlılar'ı
Perizliler'i Hivliler'i Yevuslular'ı sizden daha büyük ve daha güçlü
yedi ulusu- kovacak.
Tanrınız RAB bu ulusları
elinize teslim ettiğinde onları bozguna uğrattığınızda tümünü yok
etmelisiniz. Bu uluslarla antlaşma yapmayacaksınız onlara
acımayacaksınız.
Kız alıp vermeyeceksiniz. Kızlarınızı oğullarına vermeyeceksiniz; oğullarınıza da onlardan kız almayacaksınız.
Çünkü
onlar oğullarınızı beni izlemekten saptıracak başka ilahlara
tapmalarına neden olacaklardır. O zaman RAB size öfkelenecek ve sizi
çabucak yok edecek." (Tesniye bab7 ayet1-4)
"Bütün
İsrail Ay kentine döndü ve ahalinin hepsini kılıçtan geçirdiler ve o
gün erkeklerden ve kadınlardan öldürülenlerin hepsi onikibin kişiydi."
(Yeşu bab8 ayet24-26)
"Ve Yeşu o günde Makeda’yı aldı onları ve onda olan tüm canları yok etti artakalan kimse bırakmadı.
Ve
Yeşu ve kendisiyle beraber tüm İsrail Makkeda’dan Libna’ya geçti ve
Libna’ya karşı cenk etti onları ve onda olan tüm canları yok etti
artakalan kimse bırakmadı.(…)
Ve Yeşu ve
kendisiyle beraber tüm İsrail Libna’dan Lakiş’e geçti ve Lakiş’e karşı
cenk etti onları ve onda olan tüm canları yok etti artakalan kimse
bırakmadı.
Ve Yeşu ve kendisiyle beraber tüm
İsrail Lakiş’ten Eglon’a geçti ve ona karşı cenk etti onları ve onda
olan tüm canları yok etti artakalan kimse bırakmadı.
Ve
Yeşu ve kendisiyle beraber tüm İsrail Eglon’dan Hebron’a çıktı ve
Hebron’un tüm kentlerini ve oradaki tüm canları yok etti artakalan kimse
bırakmadı.
Ve Yeşu ve kendisiyle beraber tüm
İsrail Debir’e döndü ve tüm kentlerini ve oradaki tüm canları yok etti
artakalan kimse bırakmadı.
Ve Yeşu tüm diyarı
dağlık bölgeyi güneyi Şefela’yı ve yamaçları ve tüm kralları vurdu
İsrail’in Allahı Rabbin emrettiği artakalan kimse bırakmadı ve tüm
nefes sahiplerini yok etti. Ve Gazze’ye kadar ve Gibeon’a kadar tüm
Goşen diyarını vurdu.” (Yeşu bab 10 ayet28-41 den kısaltılarak alınmıştır)
"İsrailliler
kentteki bütün canlıları kılıçtan geçirip yok ettiler. Soluk alan bir
tek kişiyi esirgemediler. Ardından Yeşu Hasor'u ateşe verdi.
Bu
kentlerdeki bütün mal ve hayvanları ganimet olarak aldılar,
insanların tümünü ise kılıçtan geçirip öldürdüler; soluk alan bir tek
kişiyi esirgemediler." (Yeşu bab11 ayet 11-14)
"Ele
geçen her adamın gövdesi delik deşik edilecek ve tutulan her adam
kılıçla düşecek. Yavruları da gözleri önünde yere çalınacak, evleri
çapul edilecek ve karıları kirletilecek." (İşaya, bab 13, ayet 15)
"Orduların
Rabbi şöyle diyor: Amalek'in İsrail'e yaptığını, Mısır'dan çıktığı
zaman yolda ona karşı nasıl durduğunu arayacağım. Şimdi git, Amaleki vur
ve onların herşeylerini tamamen yok et ve onları esirgeme ve erkekten
kadına, çocuktan emzikte olana, öküzden koyuna, deveden eşeğe kadar
hepsini öldür." (I.Samuel kitabı 15. bap)
"O
kentte yaşayanları kesinlikle kılıçtan geçireceksiniz. Kenti yok edip
orada yaşayan bütün halkı ve hayvanları kılıçtan geçireceksiniz." (Yas. bab13 ayet15)
(5)Ve
ben işitirken obirlerine dedi: Onun ardından şehirden geçin ve vurun
gözünüz esirgemesin ve acımayın (6) İhtiyarı,genci ve ere varmamış
kızı ve çocuklarla kadınları helak için vurun ,fakat üzerinde işareti
olana yaklaşmayın ve makdisimden(tapınağımdan) başlayın.Onlar da evin
önünde olan ihtiyarlardanbaşladılar. (Hezekiel bab9 ayet5-6)
(Hezekiel, bab 39, ayet 18-20)
"Kanlarını için, etlerini yiyin"
"Et
yiyin, ve kan için, yiğitlerin etini yiyecekseniz ve dünya beylerinin
kanını, koçların, kuzuların, ve ergeçlerin, boğaların kanını
içeceksiniz. Hepsi Başanın semiz hayvanlarıdır. Sarhoş oluncaya kadar
kan içeceksiniz."