11 Mayıs 2011 Çarşamba

Dininizin reklamini yaparken nicin Islam`i karaliyorsunuz.

selam ve dua Allah ve Resulüne kıyamete kadar tabi olanların üzerine olsun....

1-) Dininizin reklamini yaparken nicin Islam`i karaliyorsunuz. Sadece kendi dininizi anlatarak (muslumanlarin yaptigi gibi) taraftar toplayamayacaginizi anladiginiz icin mi?

2-) Neden Yahudilige tek kelime bile edemiyorsunuz? Yoksa gercekten hiristiyanlik Yahudilerin kontrolunde bir din midir?

3-) Islam`in dusmani olan her inanci desteklemenizin sebebi nedir? Hz Muhammed`in hayatini anlatan kaynaklarinizda resmen muslumanlara yillarca zulmeden putperestleri bile ovuyorsunuz. Sizin tanri inanciniz bu kadar zayif mi yoksa?

4-) Bir yerde tek tanriya inaniyoruz diyorsunuz, baska yerde Isa Allah`in oglu diyorsunuz? Karar verin artik. Siz tek tanriya mi yoksa 3 tanriya mi inaniyorsunuz?

5-) Bir tanriyi tanri yapan 3 ozellik vardir. 1-)Yaraticilik 2-) ölümsüzlük 3-) Sonsuz guc. Hz Isa bunlarin hangisine sahip? Sizce bir tanri oldurulebilir mi?

6-) Neden tek bir kitabiniz bile yok? Nicin 4 kitabiniz var? Tanri size birbirinden farkli 4 kitap yollayip "istediginizi secin" mi dedi?

7-) Her yerde Islam`in savas ve vahset dini, Hiristiyanligin ise baris dini oldugunu soyluyorsunuz. Peki yuzyillarca suren Hacli katliamlarini nasi aciklayacaksiniz? Bugun hiristiyanlarin bir grubu petrol icin bir ulkeyi isgal ederken hiristiyanligin lideri Papa bile buna vahset diyor bu mu sizin barisciliginiz? Sizin barisciliginiz coluk cocugun uzerine yuzlerce fuze yagdirmak mi, yoksa anadoluyu isgal edip muslumanlari kilictan gecirmek mi? (defalarca hacli ordulariyla denediniz ama Allah izin vermedi size!)

Hz Isa`nin babasi olmadigi icin onun Allah`in oglu oldugunu iddia ediyorsunuz. Hz Adem`in de babasi yoktu, o da mi Allah`in oglu? Eger o da Allah`in ogluysa (ki Hz Isa Allah`in ogluysa Hz Adem de en az onun kadar Allah`in oglu) bu durumda dunyadaki tum insanlar Allah`in cocuklari oluyor. Bu durumda Hz Isa`nin bir ozelligi kalmiyor!

9-) Protestanlar Katoliklere, Katolikler de Protestanlara kafir diyorlar. Bu nasil istir? Hangisi gercek inanc? Daha kendi icinde belli bir inanci olmayan din mi kurtaracak bizi? Hadi diyelim ki hiristiyan olduk, o zaman hangisini sececegiz?

10-) Islam dinindeki Allah`i acimasiz olmakla sucluyorsunuz ve kendi tanrinizin sevgi dolu oldugunu soyluyorsunuz. Hiristiyanlikta Nuh tufaninin olusumu nasildir o zaman? Sevgi dolu tanriniz sevgi dolu yagmur ile mi oldurdu insanlari? Inandiginiz tanri o kadar sevgi dolu ise o zaman nicin Hz Adem`in binlerce yil isledigi bir kusurdan tum insanligi sorumlu tutuyor? Bu mu sizin sevgi anlayisiniz?

11-) Hz Isa`ya gonderilen orjinal incil su an nerededir?

12-) Hz Muhammed`in cagrisina kulak verip musluman olan o zamanin Habesistan Krali ile ilgili ne soyleyeceksiniz? Habesistan krali Necasi o zaman: "Iste yillardir bekledigimiz peygamber geldi" demisti ve Islam`i yanindaki tum papazlarla beraber kabul etmisti. Habeistan krali hiristiyan degil miydi?

13-) Hadi muslumanlara dusmanliginiz var anladik, ama hacli seferlerinde ortodoks hiristiyanlari niye katlettiniz? Onlara ne kininiz vardi?

14-) Barnabas incilini nicin imha etmek istiyorsunuz? Yazilan yuzlerce incil cesidi icinde digerlerine gore daha mantikli gozukmesi sizi rahatsiz mi ediyor? Yoksa bazi yalanlarinizin ortaya cikmasi mi sizi panige sevketti.

15-) Dininiz o kadar guzel bir din ise neden promosyonlara gidiyorsunuz? Neden ailelere hiristiyan olurlarsa para yardimi yapacaginiz vaadinde bulunuyorsunuz? Insanlari rahat birakin, mantiklarina uyuyorsa kabul etsinler dininizi, yoksa rusvet vermeden dininize kimsenin katilmayacagini sonunda anladiniz mi?

16-) Engizisyonlar da hiristiyanligin hosgoru ve barisina ornek olarak verilebilir mi?

17-) Incil belli araliklarla surekli yenilenmektedir. Incilin en son yenilenmesi ve icindeki hatalarin duzeltilmesi de 1900`lere rastlar. Peki bu yeni incillerdeki bazi ayetlerin Kuran`dan calinti olmadigi ne malum? (hani diyorsunuz ya Kuran`daki bazi ayetler incilden calintiymis....)

1 Alkol tum dinlerde yasaklanmisken sizin saraba kutsal icecek demenizin sebebi Incil`i yazdiginiz zaman sarhos olmaniz mi yoksa arkasinda baska sebepler mi var?

19-) Incildeki "Matta: 10/34: “Yeryüzüne selamet getirmeye geldim, sanmayin; ben selamet degil, kilic getirmeye geldim...” Ayetini aciklar misiniz?

20-) Bir ayette Hz Isa`nin uzerinde uzum bulamadigi icin bir agaci lanetlediginden bahsediyor. Bunun ne kadar sevgi dolu bir yaklasim oldugunu aciklar misiniz? Hem tanri olarak gordugunuz Hz Isa nasil oluyor da acikiyor?

21-) Siz Islam`daki bazi inanclarin eski arap putperest medeniyetinden geldigini iddia etmistiniz. Hatta hac ile ilgili olan iddianizi yukarida layikiyla cevaplamistik. Bizim de size bir sorumuz olacak. Tarihcilere gore sizdeki tutsu, mum, vaftiz gibi olaylar eski yunan mitolojisinden alinti. Buna ne diyeceksiniz?

22-) Islam`in o zamanki Ay tanrisi dinine benzedigini soylemistiniz. Incil kabul edildigi donemde romalilarin inandigi gok tanri benzeri dinde de hac vardi ve kutsal gunleri pazardi. Bu cok tanrili din hiristiyanlikla bir suru benzerlik tasiyordu. Bu bir tesaduf mu yoksa hiristiyanlik bu dinden mi alinti? (o donemde roma imparatoru iki dini kaynastirip ortaya bugunku hiristiyanligi cikarmisti boylece roma imparatorlugu icinde yasayan hiristiyanlarla gok tanri dinine inananlar arasinda bir ic savas cikmasini onluyordu)

23-) Turkiye ve Turk halki kurtulus savasindayken onlari haince arkadan vurup isgalcilere destek veren misyoner kuruluslar hala nasil utanmadan sevgiden bahsetmektedirler?

24-) Islam`da hiristiyanla ve yahudiyle evlenmeye izin verilirken hiristiyanlikta neden diger dinlerle evlilige izin verilmez. Bu mudur sizin sevgi ve hosgoru anlayisiniz?

25-) Incilde "bir kadina sag gozun sehvetle bakarsa cikarip at, bu tum vucudunun cehennemde yanmasindan iyidir" diyor. Eger hiristiyanlar incildeki bu sozu uygulasalardi 2 gozlu hiristiyan gorebilir miydik? Arastirmalara gore hiristiyan genclerin %85`i evlenmeden once en az 1 kere cinsel iliskiye giriyorlar. (kaynak: Amerika ve Avrupa) Bir kadina sehvetle bakmanin cezasi gozun cikarilmasi ise zinanin cezasi nedir?

26-) Ayni incilde bosanmis bir kadinla evlenen zina etmis olur diyor. Islam`a vahsi bir din diyen misyonerler acaba bunu aciklayabilirler mi? Arastirmalara gore hiristiyan ulkelerdeki insanlarin %60`i birden fazla evlilik yapmis. Bu zina ehlinin cezasi nedir? (kaynak avrupa ve amerika)

27-) Incilde "sag yanaginiza tokat yiyince sol yanaginizi cevirin" demektedir. Peki hiristiyanlarin daha tokatin izi gelmeden Islam dunyasina yumruk, tekme girismelerinin sebebi nedir? Bu durumda tum hacli ordulari incile gore gunahkar ve cehennemlik olmuyor mu?

2 Incil`de oruc tutarken basiniza yag surup yuzunuzu yikayin diyor. Bu ne anlama geliyor ve hiristiyanlar orucu nasil tutmaktadir (veya tutmakta midir?)

29-) Islam eger bos bir inanc ise nasil oluyor da insanlar kendilerine hicbirsey vaadedilmedigi halde Islam`a kosuyor. Hiristiyanlarda oldugu gibi kendilerine ne para, ne avrupa&amerikada yasam vaadediliyor. Dunyalik hicbir sey vaadetmeden nasil her yil milyonlarca insani kendine cekiyor bu din?

30-) Incil`de "neden kardesinin gozundeki copu gorursun de kendi gozundeki mertegi farketmezsin" diyor. Bu ayni sizinle Islam arasindaki iliski gibi. Islam`a laf atmadan once nicin kendi 4`e bolunmus dininize bakmiyorsunuz?

31-) Incil`de bir ayet gordum ve aciklamasini merak ettim. Lutfen aciklar misiniz: "Ben ogulla babasinin, kizla annesinin, gelinle kaynanasinin arasina ayrilik sokmaya geldim."

32-) Incil`e gore Hz Isa "Carmihini yuklenip ardimdan gelmeyen bana layik degildir." diyor. Peki bu durumda kaciniz ona layiksiniz?
33-) Elimde ingilizce bir incil var ve soyle bir ayet gordum: Luke;14-26 If any one comes to me and does not hate his own father and mother and wife and children and brothers and sisters,yes,and even his own life,he cannot be my disciple. Bunun Turkce karsiligi aynen soyledir: "Sayet bana gelen biri babasindan,ve anasindan ve karisindan ve çocuklarindan ve erkek kardeilerinden ve kiz kardeslerinden, evet,ve hatta kendi hayatindan nefret etmiyorsa benim ögrencim olamaz." Peki misyonerlerin hazirladigi turkce incillerde nicin bu: "isa dönüp onlara söyle dedi: «Biri bana gelip de babasini, annesini, karisini, çocuklarini, kardeslerini, hatta kendi canini bile gözden çikarmazsa benim ögrencim olamaz. " seklinde tercume edilmis? Bu incilleri hazirlayan misyonerler Turkce mi bilmiyorlar, ingilizce mi bilmiyorlar yoksa bazi seyleri saptirmaya mi calisiyorlar?!?!

34-) 1 Corinthians:14-[34]the women should keep silence in the churches. For they are not permitted to speak, but should be subordinate, as even the law says. Bu da bir baska ayetti. Ingilizcesinde kadinlar itaat altina alinmalidir diyor ama misyonerlerin Turkler icin hazirladigi ozel tercumelerde "bayanlar sessizligini korumalidir" yaziyor. Gerci kadinlar sessizligini korumalidir hukmu ingilizce metinde de geciyor ama kadinlarin itaat alinmasi kismi tercumelerde atlanmis. Bu bir tesadur mudur yoksa unutkanlik midir?

35-) Numbers:5-[31] The man shall be free from iniquity, but the woman shall bear her iniquity." Bu ayette soylenen sey "Kocası herhangi bir suçtan suçsuz sayılacak, kadınsa suçunun cezasını çekecek." Incil boyle bir ayet tasirken Islam`daki kadin haklarina nasil dil uzatabiliyorsunuz?

36-) Job:25-[4] How then can man be righteous before God? How can he who is born of woman be clean? Bunun Turkcesi aynen soyle "kadindan dogan biri nasil temiz olabilir" Burada tanri insanligi asagiliyor ama daha cok kadinlari asagiliyor. Islam`da ise Cennet Analarin Ayagi Altindadir gibi yaklasimlarla kadin yuceltilir. Yukarida yazan ayeti misyonerlik faaliyetleri sirasinda okuyor musunuz?

37-) Deuteronomy:23-[2] "No ******* shall enter the assembly of the LORD; even to the tenth generation none of his descendants shall enter the assembly of the LORD. Bu ayetin Turkce tercumesi "hicbir pic tanrinin topluluğuna girmeyecek.Soyundan gelenler de 10. kusaga kadar Rabbin topluluguna giremeyecek" (Ne yapalim sizin iki yuzlu tercumelerinize guvenmedigimiz icin kendi tercumemizi kendimiz yapiyoruz) Burada ******* kelimesi kullanilmis *******`in sozlukteki karsiligi pic kelimesidir. Burada hacli kardeslerimize birden fazla soru yoneltecegim. A-) Ilahi bir kitapta nasil boyle bir soz gecer. B-) Eger birinin anne-babasi zina etmis ise dogan cocugun ne sucu var. Dogan cocuk niye cehenneme gidiyor? Sizin tanrinizin hosgorusu bu kadar mi? C-) Bu ayeti turkce incillerde nicin dogru tercume etmiyorsunuz?

3 Psalm;78-(65) Then the Lord awoke as from sleep, like a strong man shouting because of wine. Bu da bir baska ayet. Turkcesi "saraptan dolayi uykusundan guclu bir adam gibi bagirarak uyanan rab" Simdi buradaki tanri sarhos mu, sarapla ilgisi ne? Tanri ne zaman uyumus da simdi uyaniyor?

'Cehennemi lüzumsuz görüp ucuz Cennet' dağıtarak bugünkü hristiyan ve yahudilerin Cennet'e girebileceği inancını yayanlar da aynı misyonun yerli havarileridir.

Bir inanç ve ibadet sistemi, bize Cennet'i kazandırabildikten sonra, o dinin ve kitabının batıl olması düşünülebilir mi?.. Halbuki Cenabı Allah, gönderdiği 'Son Kitap'ta / Kur'an'da bakınız ne buyuruyor:

"Yahudiler; 'Üzeyr, Allah'ın oğludur' dediler. Hristiyanlar da; 'Mesih (İsa) Allah'ın oğludur' dediler. Bu, onların ağızlarıyla geveledikleri sözleridir. (Sözlerini), önceden inkar etmiş (olan müşrik) lerin sözlerine benzetiyorlar. Allah, onları kahretsin; nasıl da (haktan batıla) çevriliyorlar!.." (Tevbe S. 30).

"Hahamlarını ve rahiplerini Allah'tan ayrı rabler edindiler; Meryem oğlu Mesih'i de. Oysa kendilerine, yalnız tek tanrı olan Allah'a ibadet etmeleri emredilmişti. Ondan başka tanrı yoktur. O, onların ortak koştukları şeylerden münezzehtir"
(Tevbe s.31).

Bu ayetlerde, yahudi ve hristiyanların ne büyük bir sapıklık içinde oldukları ve bu sapıklıktan dolayı Allah'ın kahrına uğradıkları açıkça beyan buyruluyor.

"Andolsun; 'Allah ancak Meryem oğlu Mesih (İsa)'dır' diyenler elbette KAFİR olmuşlardır. Halbuki Mesih demişti ki; 'Ey İsrailoğulları; benim Rabbim ve sizin Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin. Zira kim Allah'a ortak koşarsa muhakkak ki, Allah ona CENNET'İ HARAM ETMİŞTİR ve onun varacağı yer ateştir; zalimlerin yardımcıları yoktur.'"/ "Allah, üçün üçüncüsüdür(Teslis) diyenler, elbette KAFİR olmuşlardır. Oysa yalnız bir tek tanrı vardır; başka tanrı yoktur. Bu dediklerinden vazgeçmezlerse, elbette onlardan inkar edenlere acı bir azap dokunacaktır" (Maide s. 72,73).

Cenab-ı Hakkın bu beyanları gayet açık ve herkes tarafından anlaşılabilecek netliktedir. Bugünkü hristiyanlar da; İsa'yı, "Allah'ın oğlu ve aynı zamanda ilah" kabul ettiklerine göre bu ayetlerin hükmü, aynen onlar için de geçerlidir.

Rabbü'l-âlemin'in 'kafir ve cehennemlik' olarak ilan ettiklerini Cennet'e sokma yetkisini kim kendinde görebilir?!.. Kimin merhameti, Allah'ın rahmet ve merhametinden daha üstün olabilir!? Yoksa bizim bilmediğimiz yeni tanrılar mı türedi!? 'Çağdaş Hoşgörü Tanrıları' (!)...

"De ki: 'Ey Ehl-i Kitap (yahudi ve hristiyanlar) ! Bizim ve sizin aranızda eşit olan bir kelimeye gelin: Yalnız Allah'a tapalım, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım; birimiz, diğerini Alllah'tan başka tanrı edinmesin'"
(Al-i İmran S.64).

Yahudi ve hristiyanlar hak üzere ise ve Allah'a şirk koşmuyorlarsa, C.Allah onlar hakkında -haşa- boş sözler mi beyan ediyor?! Haşa, Allah onlara iftira mı ediyor?..

Hristiyanlıktaki "Teslis:Üçleme" inancı, İsa'yı Allah'ın oğlu ve aynı zamanda "Allah" olarak kabullenmek apaçık şirk değilse nedir?.. "İmdi siz gidip bütün milletlere öğretin. Onları baba, oğul ve ruhu'l-kuds namına vaftiz edin" (Matta İncili, 28/19). Bu cümlelerin, şirke bulaşmadan yorumunu kim yapabilir?..

Kaldı ki, yukarıdaki ayetler nazil olduğu zaman, hristiyan iken sonradan müslüman olan Adiy b.Hâtem; "Ya Resulellah! Biz din büyüklerimize tapmazdık" deyince Allah Resulü; "Onlar bir şeyi helal ve haram kılarlar, siz de onların dediklerine uymaz mı idiniz? İşte bu, onlara tapmak demektir" buyurmuşlardır.

Öyleyse; yeri göğü yarattıktan sonra aciz düşüp yorulan ve istirahata çekilen Yahova mı gerçek olan Allah!?: "Ve Allah (Yahova) , yaptığı işi yedinci günde bitirdi ve bütün işten yedinci günde istirahat etti"
(Tevrat; Tekvin, 2/2).

Ve geleceği bilememe/görememe cehaletiyle malul olarak yanlış kararlar veren ve sonunda pişman olan ve sözünde durmayan (yalancı) bir tanrı mı gerçek Allah olacak?!.. "Ve Rab gördü ki, yeryüzünde adamın kötülüğü çoktu ve hergün yüreğinin düşünceleri ve kuruntuları ancak kötü idi. Ve Rab, yeryüzünde adamı yaptığına nadim (pişman) oldu ve yüreğinde acı duydu. Ve Rab dedi: Yarattığım adamı ve hayvanları, sürünenleri ve göklerin kuşlarını toprağın yüzü üzerinden sileceğim; çünkü onları yaptığıma nadim oldum"
(Tevrat; Tekvin, 6/5,6,7).

Kur'an-ı Mu'cizü'l-Beyanın ayetlerinden anlaşılan odur ki; İslam'ın/ Kur'an'ın Allah'ı (c.c.), bugünkü (muharref:bozulmuş/değiştirilmiş) Tevrat ve İncillere inananların şirkte (küfürde) ve cehennemlik olduklarını beyan ediyor.

Bugünkü yahudi ve hristiyanlar; Kur'an'ın, esmâ ve sıfatlarını zihinlerde/ gönüllerde hiçbir şüphe bırakmayacak bir açıklıkla beyan ettiği Allah'a inanmadıklarına ve özellikleri tamamen farklı -uydurma- bir tanrıya inandıklarına göre; kimin cennetine girecekler? Mesih'in mi, Yahova'nın mı yoksa Allah'ın mı?.. Çünkü üç dindeki 'tanrı' inancı tamamen farklılık arzediyor.

Hal böyle olunca, zihinleri/ gönülleri bulandırmanın hiçbir anlamı yoktur. Bütün dinlerin inanç esaslarını ortaya koymak ve gerçek olan Allah'ın hükmüne tabi ve razı olmaktan başka çare yoktur.

Cenab-ı Allah'ın sebeplerini de zikrederek "küfürde ve cehennemlik" olarak zikrettiği batıl din mensuplarını beyan etmekten sizi alıkoyan nedir?

Hala gaflet uykusunda olanlara, Cenab-ı Hakk'ın şu ikazlarını da hatırlatma görevimizi yapmış olalım:

"Sen, onların kendi dinlerine uymadıkça, ne yahudiler ne de hristiyanlar senden asla razı olmazlar. 'Asıl doğru yol, Allah'ın yoludur' de. Sana gelen ilimden sonra eğer onların arzularına uyacak olursan, andolsun ki, Allah'tan sana ne bir dost, ne de bir yardımcı olmaz" (Bakara S.120).

Öyleyse;
"Ey inananlar; yahudileri ve hristiyanları dost edinmeyin! Onlar, birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost tutarsa, o onlardandır. Şüphesiz Allah, zalim toplumu doğru yola iletmez"
(Maide S.51).

hz.İsa çarmıha gerilmedi

Hz.İsa'nın Muhakeme Edilmesi, Çarmıha Gerilmesi ve Yeniden Dirilmesi ile ilgili Görülen Çelişki

Hz. İsa'nın tutuklanmasından sonra muhakeme edilişi, çarmıha gerilişi, mezara konuşu, mezardan kıyam ederek dirilişi, öğrencilerine görünüşü ve semaya çıkışı mevzularında muharref İncillerde yüzlerce farklı ve çelişkili bilgi vardır. Bunları maddeler halinde açıklamak mümkündür.

Biz, önce tutuklanmanın hemen arkasında cereyan eden hadiselerin incillerde verilişindeki farklılıkları ve çelişkileri şu şekilde tesbit ediyoruz:

1- Matta ve Markos İncillerine göre Hz.İsa'nın tutuklanmasından sonra, talebeleri oradan kaçmışlardır. Luka İncilinde bu konuda bir açıklık yoktur. Fakat Markos İncili, İsa tutuklandıktan sonra bir gencin onun arkasından gittiğini, onu yakalamak istediklerinde üzerindeki elbiseyi bırakarak Hz. İsa'nın peşinden koştuğunu ifade etmektedir. Diğer İncillerde bu gençten bahsedilmemektedir.

2- Hz. İsa tutuklandıktan sonra yapılan mahkeme, Matta, Markos ve Yuhanna'ya göre aynı gece Yahudi meclisinin önünde cereyan etmiştir. Luka'ya göre Hz.İsa, aynı gece değil, ertesi gün muhakeme edilmiştir.

3- Yuhanna'ya göre Hz. İsa, kâhinlerin reislerinin sorularına cevap vermediği için reisin hizmetçisi tarafından dövülmüştür. Ancak diğer incillerde bu konuda hiçbir bilgi
yoktur.

4- Matta İnciline göre Hz. İsa'yı muhakeme eden Romalı hakim Pilatus'un karısı, rüyasında Hz. İsa'nın beraat ettiğini görmüş, bu yüzden onun beraat ettirilmesini kocasından istemiştir. Diğer İnciller, bu olaydan bahsetmezler.

5- Luka'ya göre hakim Pilatus, Hz. İsa'yı muhakeme edilmek üzere Galile (Celile) hakimi Herodos'a göndermiştir. Diğer incillerde bu konuda herhangi bir bilgi yoktur.

6- Matta'ya göre Pilatus, Hz. İsa'nın beraat etmesi gerektiği kanaatine vardıktan sonra, ellerini su ile yıkamış ve "Ben bu iyi insanın kanından beriyim" demiştir. Diğer İnciller bu konuda bilgi vermemektedir.

7- Matta'ya göre Pilatus, Hz.İsa'yı serbest bırakmaya karar verip bunu Yahudilere açıkladığı zaman Yahudiler, "Onun kanı bize ve çocuklarımıza borç olsun" demişlerdir. Bu husus diğer incillerde bu şekilde yer almamaktadır.

Hz.İsa'nın çarmıha gerilmesi ile ilgili olarak İncillerde yer alan haberlerde başlıca şu farklılıkları ve çelişkileri tesbit etmekteyiz:

1- Hz. İsa'nın çarmıha gerildiği ağacı, çarmıha gerildiği yere, Yuhanna'ya göre bizzat Hz. İsa taşımış, Sinoptik İncillere göre ise Kirene'li Simun taşımıştır.

2- Çarmıha gerilmeden önce askerler, Hz.İsa'ya içmesi için Markos'a göre acı karışık şarap verdiler. Matta'ya göre ise, ekşimiş sirke verdiler. İsa'ya verilen içecek şarap mı, yoksa sirke mi? İki İncil farklı farklı bilgi vermektedir. Diğer iki İncil ise bu konuda hiçbir bilgi vermiyor.

3- Hz. İsa, çarmıhta can çekişirken, Yuhanna İnciline göre "Susadım" demiştir. Diğer incillerde bu ifade yoktur.

4- Muharref İncillere göre Hz. İsa, iki yanında birer hırsız bulunduğu halde çarmıha gerilmişti. Markos'a göre onunla beraber çarmıha gerilen iki hırsız, Hz. İsa'yı korkutuyorlardı. Luka'ya göre bu iki hırsızdan biri onu korkutuyordu, diğeri ise Hz.İsa'ya acıyordu.

5- Markos'a göre Hz. İsa, saat üçte çarmıha gerilmiştir. Yuhanna'ya göre ise saat altıdan sonra çarmıha gerilmiştir.

6- Lukaya göre, Hz. İsa çarmıhta iken "Ya rab onları affet, onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar" demiştir. Diğer İncillerde bu bilgi mevcut değildir.

7- Hz.İsa çarmıha gerildiği sırada, Matta ve Markos'a göre "Allah'ım, Allah'ım! Niye beni terkettin" demiştir. Bu ifade diğer iki İncilde mevcut değildir.

8- Hz. İsa çarmıha gerildiği sırada, Yuhanna'ya göre onun yanında başta annesi Meryem olmak üzere, Mecdelli Meryem, diğer Meryem ve bir öğrencisi bulunuyordu. Diğer İncillerin anlattığına göre, o çarmıha gerilirken ne kadınlar, ne de talebeleri onun yakınında değildiler, onlar uzaktan hadiseyi seyrediyorlardı .

9- Hz. İsa'nın çarmıha gerilmesinden sonra Matta'ya görebüyük mucizeler olmuştur. Markos'a göre ise bu mucizelerden sadece bir mucize cereyan etmiştir. Bu da heykelin perdesinin yırtılması hadisesidir. Luka'ya göre, daha Hz. İsa ölmeden önce güneş kararmış ve heykelin perdesi yırtılmıştır.

Hz. İsa'nın kabre konulması ile ilgili olarak İncillerdeki farklılıklar ve çelişkiler kısaca şunlardır :

1- Çarmıhtan ölü olarak indirilen Hz. İsa'yı, Yuhanna'ya göre, Yusuf ve Nikodim isimli iki kişi defnetmiştir. Sinoptik İncillere göre sadece Yusuf defnetmiştir.

2- Yusuf ve Nikodim, Hz. İsa'nın kefenine Yuhanna'ya göre hoş kokular sürmüşlerdir. Diğer İncillerde bu konuda her hangi bir bilgi yoktur.

3- Sinoptik İncillerde Hz .İsa'nın defnedilmesi olayına kadınların şahit oldukları yazılı olmasına rağmen, Yuhannna İncilinde bu konuda bilgi mevcut değildir.

Hz. İsa'nın yeniden dirilerek mezarını terketmesi hadisesi, Matta bap 28, Markos bap 16, Luka bap 24, Yuhanna bap 20-21'de anlatılmaktadır. Adı geçen İncillerin bu baplarında anlatılan hadisede şu noktalarda farklılıklar görülmektedir :

1- Hz. İsa'nın kabre konulmasından sonra onun kabrim ilk ziyaret edenler, Matta'ya göre Mecdelli Meryem, Salome ve Yakub'un annesi Meryemdir. Luka'ya göre mezarı ilk ziyarete gidenler bir grup erkek ve kadındır, bu İncilde şahıs ismi verilmemektedir. Yuhanna İnciline göre kabri ilk ziyaret eden sadece Mecdelli Meryem'dir, o, gördüklerini bilâhere diğerlerine haber vermiştir.

2- Hz. İsa'nın kabrini ziyarete gidenler, kabirde ilk olarak Matta'ya göre melekleri görmüşlerdir. Markos'a göre kabirde bir genci görmüşlerdir. Luka'ya göre kabirde iki insan görülmüştür. Yuhanna'ya göre ise iki melek görülmüştür.

3- Yeniden dirildikten sonra Hz. İsa'yı ilk gören kişi, Matta'ya göre Mecdelli Meryem, Luka'ya göre Emayus'a giden iki öğrenci, Yuhanna'ya göre yine Mecdelli Meryem'dir.

4- Hz. İsa'nın, yeniden dirilerek zuhur ettiğini Havarilere ilk olarak haber veren kişiler, Matta'ya göre iki Meryem, Markos'a göre Mecdelli Meryem ve iki öğrenci, Luka'ya göre sadece iki öğrenci, Yuhanna'ya göre sadece Mecdelli Meryem'dir.

5- Hz. İsa'nın dirilerek kabirden çıktıktan sonra öğrencilerine göründüğü yer, Matta ve Markos İncillerine göre Gali-le(Celile)dir. Luka'ya göre Hz. İsa öğrencilerine Kudüste görünmüştür. Yuhanna'ya göre ise, hem Kudüs'te, hem de Galile'de görünmüştür.

6- Hz. İsa, yeniden dirildikten sonra Havarilere ve diğer öğrencilerine Sinoptik İncillere göre sadece bir kere görünmüş, ama Yuhanna'ya göre üç kere görünmüştür.

Hz. İsa'nın ne zaman tutuklandığı, ne zaman muhakeme edilerek çarmıha gerildiği, kabirde ne kadar kaldığı, öğrencilerine ne şekilde göründüğü ve onlara neler söylediği İncillerde farklı farklı anlatılmaktadır. Yuhanna'ya göre Hz. İsa'nın tutuklanması Fısıh gününden önce olmuştur. Sinoptik İncillere göre ise Fısıh yemeği gecesi olmuştur.

Matta İnciline göre Hz. İsa'nın, defnedildikten sonra kabirde üç gün kalacağı ısrarla belirtilmesine karşılık, aynı İncilde ve diğer incillerde onun, sebt(cumartesi) gününü takip eden haftanın ilk günü(pazar)nde kabirde görülmediği haber verilmek sureti ile büyük bir çelişkiye düşülmektedir. Mat-ta'ya göre Fısıh yemeği gecesi cuma günü akşamı Hz. İsa tutuklanmış, cumartesi günü saat üçte haça gerilmiş, pazar sabahı Mecdelli Meryem, tan yeri ağarırken kabrini ziyarete gidince onu kabrinde bulamamıştır. Hz. İsa bu durumda nasıl kabirde üç gün kalmış oluyor? Bırakın kabirde üç gün kalmasını, onun kabirde kaldığı süre tam bir gün dahi olmamaktadır. Markos ve Luka, hadiseyi hemen hemen Matta'nın anlattığı şekilde nakletmektedirler. Onlar da tutuklamanın cuma günü akşamı olduğunu, cumartesi günü saat üçte çarmıha gerildiğini ve pazar günü kabirden çıktığını haber vermektedirler. Yuhanna İnciline göre Hz. İsa, cumartesi gecesi defnedilmiştir.

İlkel ve vahşi Avrupalılar

Haçlı Seferleri, geri, barbar, ilkel ve vahşi Avrupalıların gelişmiş, uygar, ileri Doğuya saldırısıydı Haçlı Seferleri, bağnaz, yobaz, insanlık düşmanı Avrupa Hıristiyanlığının Türklere, İslama ve Doğuya yaptığı vahşet ve kıyımlardı. Haçlı Seferleri, milyonlarca ilkel ve cahil Avrupalının, aklını kaybetmiş, vaatlere kanmış geri Hıristiyan Avrupalı Hıristiyan kitlelerin, Hıristiyan gericiliğinin ve Avrupa hükümdarlarının peşinden sürüklenmesiydi. Haçlı Seferleri, dünyanın gelmiş geçmiş en kitlesel, en uzun süreli, en vahşi, en fazla zarar veren ilk topyekün saldırı savaşıydı.
Doğulular, saldıran vahşi Avrupalılara karşı kendilerini korumaya çalıştılar, savunma savaşı verdiler.
Avrupalılar, Haçlı Seferleriyle Doğuluları tanıdılar, doğru, geldikleri yerlerde kendilerinden üstün toplumlar gördüler, bu yüzden Doğuya ve Doğululara hayranlık duydular, ama Doğuyu ve Doğuluları tanıdıkları için kendilerinin ne kadar geri olduklarını da gördüler, eziklik duyguları içine girdiler, kızdılar, öfkelendiler, korktular, hırslandılar, kendilerini kaybettiler, bu yüzden Doğululara yapmadıklarını bırakmadılar.
Seferlerin saldırılara uğrayanlar tarafındaki zararı çok fazlaydı. Müslüman kitleler yüz binler halinde katledildiler, milyonlarcası öldürüldü.
Ele geçirilen kentlerde kaçabilenler dışındakilerin hepsi, kadın ve çocuk denmeden yok edildi.
İslam ülkelerinde farklı dinler birarada yaşıyordu.
Orta Doğudaki Yahudi nüfusunun üçte ikisi Haçlılar tarafından ortadan kaldırıldı.
Diğer inançlar ve dinlerin birçoğu seferlerin sonunda artık yoktu.
Saldırılarında hızını alamayan Avrupalılar, Türklerin ve Müslümanların etlerini bile yediler.
Avrupa tarihinde yamyamlık olmadığı halde, intikamcılıktan gözleri dönmüştü. „Hıristiyan askerler, etlerini yiyerek Müslümanlarla savaştıkları inancında“ydılar. Eğlence için insan öldürüyorlardı.
Bütün bunlar yüzünden Doğulular da Avrupalıları, Avrupa Hıristiyanlarını tanıdılar. Onların ne kadar acımasız, ne kadar insanlık dışı yaratıklar olduklarını gördüler.

Doğu medeniyeti, Haçlıların saldırısından önce o dönemde ve öncesinde dünyanın en yüksek medeniyetiydi.
Orta Doğu, Haçlı Seferleri daha başlamadan önce o dönemde dünyanın medeniyet merkeziydi.

Avrupalılar, Haçlı Seferleriyle Doğululardan çok şey öğrendiler, doğru, çünkü kendilerinde Doğuda ve Doğulularda olan hiç bir şey yoktu.
Birarada yaşamayı bilmezlerdi, tek-dinli Avrupa’da başka dinlere tahammül yoktu, hayattan tad ve zevk alacak düzeyden ve anlayıştan uzaktılar, yıkanmayı, yemeyi, ev hayatını, düzeni tanımamışlardı. Hiç bir eğitim görmemişler, hiç bir sağlık hizmetiyle karşılaşmamışlardı.
Seferlerde Orta Doğuya gelen Haçlıların büyük bir kısmı hayatında iki katlı ev görmemişti.
İslamiyete ve Türklere karşı Akdeniz ve Doğu ticaret yolları için Doğu Akdeniz ve Orta Doğuya yapılan, Papalığın önderlik ettiği, aynı zamanda 11. yüzyılla 14. yüzyıllar arasındaki dönemde Avrupalıların yaptığı bu saldırı savaşları, yüzyıllarca sürmüş, milyonlarca Avrupalı, kışkırtılarak Orta Doğuya taşınmış, Müslümanlar başta olmak üzere, bütün Doğululara saldırılmıştır.
Saldırılardan Doğulu Hıristiyanlık da nasibini almış, milyonlarcası öldürüldüğü gibi, Bizans’ın başkenti Konstantinopolis de Haçlı saldırısına uğrayarak Avrupalılar tarafından önce fethedilmiş, sonra da yağmalanmıştır.
Tarihyazımı, İstanbul’un o günlerde gördüğü zararın başka hiç bir dönemde ve hiç bir nedenle bu denli olmadığında birleşir.
Doğu Roma İmparatorluğu Haçlıların saldırısı sonucu bir daha belini doğrultamadı.
Seferlere katılanların çoğu ya yollarda ve oralarda ölüyor ya da ölmese bile bir daha geri dönemiyordu.
Sekiz Haçlı Seferi yapıldı.
İlk Haçlı Seferinde yüz binler olarak (birçok kaynağa göre 600 binden fazla) yola çıkan kitleler Helles Pontos’dan (Çanakkale Boğazı) 110 bin kişi olarak geçmişler ve Kudüs’e 20 bin kişi olarak varabilmişlerdi.
Yalnız 2. Haçlı Seferinde sefere katılan 500 binden fazla Avrupalının öldüğü bilinmektedir (Macarlar, Bulgarlar, Sırplar, Rumlar ve –sefere katılmayan ve Avrupa’da öldürülen– başka "Avrupalılar" bunun dışındadır).
1147 yılındaki Alman İmparatoru Konrad’ın 300 bin kişilik ordusunun ancak yüzde onu "hedefe" varabilmişti.
İki yüzyıldan fazla süren Haçlı Seferlerinde, iki milyona yakın (belki daha da fazla) Avrupalı Orta Doğuya geldi, getirildi.
Ve bu Avrupalılar kitleler halinde felaketler yaşadı.
Yola çıkanlar bu sayının çok üstündeydi.
Bunların bir kısmı yollarda telef olurken, bir kısmı da devam edemiyor, geçilen yerlerde kalıyor, bir kısmı kaçıyor, bir kısmı ise kaybolup yok oluyordu.
Yolu yarıladıktan sonra bile geri dönmeye çalışanlar hiç de az değildi.
Bunlarınsa çoğu geldiklere yere varmayı başaramıyordu.
Her sefer sonunda yola çıkanların çok çok az bir kısmı geri dönmüştü.
Haçlı Seferleri sırasında Avrupa’da nüfus bile azaldı.
Avrupalılar Haçlı Seferlerinden sonra "Batı" oldular, ama Batı olduktan sonra (17. yüzyıldan sonra) yaptıkları Haçlı Seferlerinden utandılar, ezildiler,
20. yüzyıla kadar hem sözünü etmediler, hem de çeşitli yerlere saldırılarına Haçlı Seferi demediler.
Haçlı Seferleriyle Avrupalılar tarihe büyük bir insanlık suçu eklemişlerdi.
20. yüzyılda yavaş yavaş sözü edilmeye başlayan Haçlı Seferleri,
21. yüzyılda resmen uygulamaya koyuldu ve açıkca savunulmaya başlandı.
Artık Batının bütün Doğu politikaları Haçlı Seferidir.
                                      Asiye Utku

Beytlehem Yıldızı

Beytlehem Yıldızı
İsa, Kral Hirodes'in günlerinde Yahudiye Beytlehem'inde doğduğu zaman, işte, Şark'tan Yeruşalim'e müneccimler gelip dediler: "Yahudiler'in kralı doğan zat nerededir, çünkü onun yıldızını Şark'ta gördük ve ona secde kılmaya geldik. Ve işte Şark'ta gördükleri yıldız, önlerince gidiyordu, ta çocuğun bulunduğu yere kadar gelerek üzerinde durdu. Onlar da yıldızı gördükleri zaman taşkın sevinçle sevindiler. MATTA 2: 1-2,9-10

Eski çağların gizleri içinde Hıristiyan inancına göre İsa'nın Nasıra'da Mesih olarak doğduğunu bildiren Beytlehem Yıldızı kadar tartışmalını çok azdır. Matta İncili'nde yıldızın tarifi pek kısadır. "Doğu"daki bir yıldızın müneccimlere Yahudiye'deki Mesih'i bulmaları için yol gösterdiği söylenir. Onları Mesih'in kehanetlerdeki doğum yeri olan Beytlehem'e Yahuda kralı Hirodes gönderdiği için müneccimlerin yıldızı Beytlehem Yıldızı olarak bilinmiştir.

Bazı araştırmacılar "yıldız" falan olmadığına ve hikâyenin İsa'nın ilahi doğumunun mesajını iletmek amacını taşıyan bir efsane olduğuna inanırlar. Ancak hikâyenin tarihi bir temeli olduğuna inananların sayısı da fazladır. O yıldızı bulma araştırmaları ortaya pek çok kuramın çıkmasına neden olmuştur.

İsa'nın doğum tarihi bilinmediği için Müneccimleri Yahudiye'ye çekenin ne olduğunu saptamak güçtür. Kitabı Mukaddes araştırmacıları, 25 Aralık'ın İsa'nın doğduğu gün olmayıp, Hıristiyanların 354 yılı civarında benimsedikleri Romalılar'ın Fethedilemez Güneş Bayramı günü olduğuna inanırlar.

Dahası, Dionysius Exiguus (yaklaşık 533 yılı), takvim yıllarını numaraladığında İsa'nın doğum yılını yanlış hesaplamıştır. Araştırmacıların çoğu Hirodes'in İÖ 4 yılında öldüğü ve İsa'nın da "Hirodes zamanında" doğduğu için İsa'nın doğumunu İÖ 8 ila 4 yılları arasında bir zaman çerçevesine oturturlar.

Bu zaman çerçevesi içinde esrarengiz yıldızı arayan araştırmacılar pek çok göksel nesne önermişlerdir. Eski çağlarda "uzun saçlı yıldızlar" denilen kuyruklu yıldızlar, yıldızın "önden gittiği" ve bebek İsa'nın "üzerinde durduğu" söylendiği için mümkün olabilecek nesnelerdir.

Bir kuyruklu yıldız yıldızlar arasında yavaş hareket ettiği için bu durum yıldızın hareketini açıklayabilir. Ancak bir kuyruklu yıldızın görünmesi, bir kralın doğumunun değil, ölümünün işareti sayılırdı. Ayrıca Matta'da Hirodes ile Kudüs halkının yıldızı görmedikleri söylenir ki, bu da yıldızın fazla görünmediğini gösterir.

"Yeni bir yıldız" herkes tarafından görüleceği için aynı şey bir nova için de geçerlidir. İÖ 5. yüzyılda Çin'de bir nova kaydı vardır ama Batılı astrolojik kayıtlarda bir kralın doğumunu bildiren yeni bir yıldız göründüğü belirtilmemiştir.

Müneccimlerin bebek İsa'ya armağanlar vermesi. Bu Roma katakomb tabletinde "Severa tanrı ile git" yazmaktadır.

Beytlehem Yıldızı Doğulu üç bilge adama ya da müneccime yol gösteriyor: İtalya'da Ravenna'da S. Apollinare Nuovo kilisesinde 6. yüzyıldan kalma mozaik.

Şu andaki kuramların çoğu gezegenlerin hareketlerine ilişkindir, ancak İsa'nın doğduğu zaman gezegenler sayısız kere dünyanın yakınından geçmişlerdi. Gezegenlerin gözle görünür gruplaşması ille de bir kralın doğduğunun alametleri değildi.

Roma imparatorları gibi kişilerin doğumlarındaki astrolojik durumlar, çağdaş standartlara göre pek etkileyici sayılmazdı. Yıldızın belirsiz bir astrolojik kavram olması Hirodes ile Kudüs halkının ona dikkat etmemiş olmasıyla da vurgulanmaktadır. Yahudiler müneccim astrolojisini uygulamazlardı.

BİR ROMA SİKKESİNDEKİ İPUCU

Yıldızın astrolojik anlamı konusundaki yeni bir görüş de İsa'nın doğum yıllarında Antakya'da çıkarılan bir Roma sikkesinden kaynaklanmıştır. Tunç sikkede astrolojik burç olan Koç (Aries), bir yıldızın altında görülmektedir. Claudius Ptolemaios'un Tetrabiblos'u, "astrolojinin kutsal kitabı", bize Aries'in Yahudiye, Samariya, İdumea, Coele Suriyesi ve Filistin'de insani faaliyetleri kontrol ettiğini anlatır. Bu sayılan yerlerin hepsi Kral Hirodes'in ülkesindedir.

Sikke, Yahudiye'nin, başkenti Antakya olan Roma Suriyesi'ne 6. yılda katılmasının anısına çıkarılmış olabilir. Koç'un üzerindeki yıldız Yahudiye'nin Roma Antakya'sı hâkimiyeti altındaki yeni kaderini simgeler. Ancak sikkenin önemi astrologların Yahudiye'de bir kral doğumu için Koç burcunu gözlemlediklerini göstermektedir.

Floransalı ressam Giotto di Bondone "Müneccimlerin Tapınması"nı (Capulla degli Scrovegni, Padua) yaparken eski çağlardaki kuyruklu yıldızın mesajının farkında değildi. Bu fresk üzerinde çalışırken 1304'ün parlak kuyruklu yıldızından esinlenmiş olmalı.

Beytlehem'de Milad Kilisesi, İsa'nın doğum yeri olarak kabul edilir.

Astrolojik kaynaklar bize astrologların yalnızca Yahudiler'in yeni kralını gözlemekle kalmayıp hangi yıldızın kralın doğumunu ilan ettiğini de açıklamaktadırlar. Bu yıldız "Zeus yıldızı", yani Jüpiter gezegeniydi. Jüpiter'in krallık vermesi için en uygun zaman gezegenin sabah yıldızı olarak doğma zamanıydı ki, "doğu"da, astrolojik bakımdan bu anlama geliyordu. Ayın Jüpiter'e yakın geçmesi gibi başka krallık belirtileri de varsa da, bunların hiçbiri "doğu"da olmak kadar önemli değildi.

İsa'nın muhtemel doğum zaman çerçevesini incelemek, ortaya olağanüstü bir gün çıkarmaktadır. Jüpiter İÖ 6. yılın 17 Nisan'ında Koç burcunun doğusundan çıkmıştır. Ay da Koç burcundaydı ve Jüpiter'e doğru ilerliyordu. (Çağdaş hesaplamalarda Ay'ın Jüpiter'in önünden geçtiği ortaya çıkmıştır.) Ayrıca Güneş de Koç burcundaydı ki, bu da bir kralın doğumu için çok güçlü bir astrolojik durumdu. Satürn'ün de orada olması Yahudiye'de büyük bir kralın doğacak olması için inanılmaz bir alamet oluşturmaktaydı.

Romalı Hıristiyan astrolog Firmicus Maternus (Yaklaşık 334 yılı) Koç burcundaki bu koşulların "kutsal ve ölümsüz" bir kişinin doğumunu belirlediğini söylemiştir ki, bu da müneccimlerin Yahudiye'ye gitmelerine yol açmıştır.

Jüpiter, müneccimlerin dikkatini çeken bir şey daha yaptı. Gezegen Koç burcundan çıktı ama yıldızlar arasındaki hareketini tersine çevirdi (Matta'ya göre, "...ve işte, Şark'ta gördükleri yıldız önlerinden gidiyordu.") Jüpiter, Koç burcuna döndü ve İÖ 6. yıl sonlarında birkaç gün sabit kaldı ("Ta çocuğun bulunduğu yere kadar gelerek üzerinde durdu"). Jüpiter'in Koç burcunda sabit kalması da Yahudiye'de büyük olayların olacağının alametiydi ve müneccimler Beytlehem'de yeni kralı bulacaklarına inanarak sevinmişlerdi.

Kitabı Mukaddes dışında müneccimlerin ya da bir başkasının İsa'nın doğum gününü doğrulaması konusunda bir kanıt yoktur. Ancak ilk Hıristiyanlar İsa'nın Mesih kehanetini doğrulayarak bir kral yıldızı altında doğduğuna inanıyorlardı. Her ne olursa olsun, insanlar onun doğudaki bu yıldız altında doğup doğmadığı hakkında kendi sonuçlarını çıkaracaklardır.

İÖ 17 Nisan 6 günü gezegenler Koç burcunda Yahudiye'de Mesih'in doğumu hakkında güçlü bir alamet gösterdiler (çizgili kutu). Burçlar yıldızlarla belli belirsiz rastlaşan hayali alanlardı. İsa'nın doğumunu bildiren en olası yıldız Jüpiter'dir. Gezegen İÖ 6 yılında yıldızlar arasındaki hareketini birkaç gün boyunca tersine sürdürmüştür.

Avrupa birliği hayalimiz...

Avrupa birliği hayalimiz...
İsa’nın 12 havarisini bayrağındaki yıldızlar ile temsil eden Avrupa birliği, ilk Hıristiyanların Roma İmparatorluğu’nun Hıristiyanlığın yayılmaması için yaptığı zulümden kaçarak saklandıkları serbestçe ibadetlerini yaptıkları ve H.z Meryem’in de mezarının bulunduğu Anadolu topraklarını kutsal bölgeler ilan ederek bu toprakların Türklerden ve Müslümanlardan alınıp büyük Hıristiyan Birliği topraklarına geçirmek için çalışan bir topluluktur.H.z Meryem’in mezarının Aydın yakınlarında olduğu kesinleştikten sonra İngilizler buralara gelip binlerce dönüm arazi alıp siteler kurdular belki 20 yıl sonra bu kurdukları siteler büyüyecek ve yerleşim merkezi ilan edecekler ve özerklik isteyip Didim de ki İngilizler biz İngiliz koruması istiyoruz diyecek Alanya da ki Almanlar biz de Almanya dan korunma istiyoruz diyip Almanya veya İngiltere bayrağı çekip burası İngiltere’nin,Almanya’nın toprağıdır demeleri uzak bir ihtimal olmaktan çıkıyor.İstanbul için Vatikan modeli istenmesi ekümenlik talebi, federasyon sistemi için Amerika ile Avrupa Birliği’nin baskı yapması ve sürekli olarak istenilen yerel yönetimler yasasının asıl temelinde bu neden yatmakta.Türkiye’yi ziyarete gelen bütün Avrupa Birliği gözlemcileri ilk söylediği söz Ankara’dan sonra kürdistan’a gideceğini ve Diyarbakır’da kürtçe konuşmasına hiçbir yetkilinin müdahale etmemesi ne anlama geliyor.Türk yetkili İspanya’ya gittiğinde ben Madrid’den sonra Bask bölgesine gideceğim ve Eta militanlarına biraz daha esnek davranılması gerektiğini söylese ve Katalan toprakları için serbestlik istese neler olur. Avrupa Birliği Lozan Antlaşmasından sonra Türkiye’nin siyasal yapısını bir türlü kabul etmemektedir. Birinci Dünya Savaşından sonra Osmanlı’ya dayatılan Sevr Anlaşması genel hükümlerini şimdi Avrupa Birliğinin istedikleri hemen hemen aynı sayılır.Osmanlı’ya bırakılan toprakların parçalanması ve bu bölgelerdeki Müslüman olmayanlara küçük devletçikler kurulması gündeme getiriliyordu.ermenistan,pontus,iyonya,kürdistan gibi kukla devletler kurulması o zaman ki Avrupa devletlerini rüyasıydı.kürdistan kuruldu pontus için çalışmalar başladı Atina olimpiyat oyunlarında ben Karadeniz’den gelen vatandaşlarımız olduğu düşündüğüm bir grup kemençe tulum ile güzel bir oyun sergiledi oyunun bitişinde güzeldi sunucu “Bu güzel oyun için Anadolu pontus’tan gelen arkadaşlarımıza teşekkür ederiz” demesi pontusun da yavaş yavaş hak taleplerine başlayacağı anlamına geliyor. Türkiye gibi diğer bir aday ülke Estonya arasındaki fark ise Türkiye’den azınlık dilleriyle eğitim televizyon yayını yapılması istenirken Estonya’dan bulundukları ülkenin vatandaşı bile olmayan yaşadıkları devletlerin dilini konuşmayan gruplara dil politikalarıyla yaşadıkları ülkelerin dilleri benimsetilmeye çalışılıyor.Avrupa Birliği ikinci dünya savaşından sonra Fransa ve Almanya arasındaki sürtüşmeyi önlemek ve ilerde Almanya’nın tıpkı Hitler gibi yükselmiş bir dönemi olur ise bunu engellemek kısmende kontrol altında tutmak,Kominizim ve Sovyet baskılarından korunmak için kurulan Avrupa Birliği Türkiye toprakları üzerinde yeni bir bizans kurma planları yapıyor.Türkiye de bulunan bütün kendi kontrollerinde ki örgütler vakıflar ile misyoner faaliyetlerde bulunup her istediklerini yapacaklar bu gidişle tam bir dağılma yok ama yok olma aşamasına doğru ilerliyoruz.Sözde ermeni soykırımı tanıyan ülkesinin dört bir yanına soykırım anıtları diken demokrasinin ve özgürlüğün beşiği Fransa’nın ikinci dünya savaşındaki Başkanı Vici Gespato Almanya’sına ülkesindeki 175 bin Yahudi yi Auschwitz ve Birkenau kamplarına yakılmak için yollayan kendisi,Fransız parlamenter ”Türkiye’nin Avrupa Birliğine üyeliği Sevr yeniden tanımasından geçer” demekte Sevr Anlaşmasının yapıldığı binanın önüne ilk ermeni soykırımı anıtını diken gene Fransa’dır.Avrupa Birliği’nin istekleri Amerikan başkanı Reagan’ın 20 yıl önce başlattığı ulusal demokratikleşme sürecidir Amerika’nın milli gücü için demokrasiyi yayma çalışmasıdır.20 yıl önce CIA yaptıklarını gizli kapaklı yapıyordu,amaç sivil toplum örgütlerini yapılandırmak bu sivil toplum örgütlerinin başına da James Bond ve çiçek çocuk karışımı kendilerini burjuva olarak nitelendirmeyen ancak 100 bin dolarlık araçlara binen kişileri getirmek.Ukrayna’da seçimlere 5 kala Viktor Yuşenko George Soros’un mali desteği ile Eurovizyon birincisinin konserleriyle halk desteği yaratarak seçimlere giriyor.Seçimi Ukrayna da ne kadar sendika vakıf sivil toplum örgütü Viktor Yuşenko için destek veriyor.Bunun aynısı Balkanlar da Kafkasya da oldu.Demokrasi için Kosova’ya gelen Birleşmiş Milletler Kosova’da ilk önce 600 yıllık resmi dili Türkçe‘yi kaldırıp yerine resmi dil olarak Arnavutça ve İngilizce’yi getirdi bunları yaparken de elindeki medya ile halkın beynini yıkayıp uyutarak yaptı.Yugoslavya’da bunu yapan kanal B 92 kanalı idi.Milosevic dönemimde bu kanal ulusal bütünlüğü bozucu,bölücü yayınlar yaptığı gerekçesiyle kapatıldı ama B 92 kanalı BBC üzerinden yayınına devam etti.Kanalın tek yaptığı gün de 6-7 pembe dizi yayınlamak bizdeki gibi Biz Evleniyoruz, Biri Bizi Gözetliyor,vb yarışmalarının benzerleri ile Kosova halkına bir İngiliz gibi giyinmeyi bir Amerikalı gibi yemek yemeyi benimseten programlar yaptı.Yugoslavya döneminde tam bir özgürlük abidesi olarak ülkedeki bütün azınlıklar için çalıştı ve şimdi ise Kosova’nın en çok izlenen kanalı.11 Eylül 2001 saldırılarından sonra misyonerler bu bölgelere akın ettiler.Hıristiyan propagandaları her yerde yapılmakta ihtişamlı kiliseler yapılıyor ve cennet tapuları dağıtılmakta.Bosna Hersek’te ki Mostar Köprüsünün tam karşındaki tepeye dev bir haç dikilmesi Bush’un ve Papa’nın aynı açıklamayı yapması “Üçüncü dünya ülkeleri Müslüman ülkeler ve Doğu Bloğu ülkelerine Hıristiyanlığı taşıyın misyonerler iş başına” bu yapılanların hepsi kimliksizleştirmedir. Misyonerler hep aynı vaazı veriyor Saddam da Müslüman’dı Usame Bin Laden de Müslüman’dı Çakal Corlos ta Müslüman oldu bunların hepsi Müslümanlığın kötülükleri İslam çöküyor yönündeki açıklamalar yapıyorlar.Girmek istediğimiz kapısında yalvardığımız Avrupa Birliğin de ki aile yapısı şuan da tamamen bitmiş durumda Avrupa Birliği’nin lokomotifi olan Almanya,Fransa,İngiltere’deki evcil hayvan harcamaları 36 milyar doları geçti.İnsanlar yalnızlıklarını hayvanlarla paylaşıyor aile sistemi yok olmuş çökmüş durumda Fransa da doğan her üç çocuktan biri,Hollanda da ise her iki çocuktan biri evlilik dışı babası yada annesi belli değil.Hollanda da saat 23 ten sonra her kanalda çocuğunuzu kontrol edin evde tutun şeklinde her TV kanalında alt yazılar verilmekte.Kimlik kartımıza karışan din hanesinin kaldırılmasını laik olmamızı isteyen Avrupa Birliği önce kendisi Almanya da ki Hıristiyan olmayanlardan bile kestiği kilise vergisini kaldırasın sonra Türkiye’deki kimlik kartlarındaki din hanesine karışsın.İşte girmek istediğimiz Avrupa Birliği.Bir de başını Rusya’nın çektiği Avrasya oluşumda kurtuluşumuzu savunanlarda var.

Şahinler Amerika da seçimlerini kazanarak böl yönet politikasının gereği olan dünya üzerindeki devletlere müdahale ederek Amerikan güdümlü ve Amerika’ya ye gözü kapalı güven duyan yönetimleri iktidara getirecek, kendi güvenliği ve çıkarları doğrultusunda ulusal devletleri parçalayan kukla devletler yaratılacak Büyük Ortadoğu Projesi’nin kalıcılığı için proje dahilindeki 23 ülkenin sınırlarını değiştirilecek.Amerikan yönetimi, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği gerçekleşirse buna karşı çıkan çevreleri sokağa dökecek, mezhep ve azınlık haklarını savunarak iç savaş çıkaracak, sonrasında yarattığı otorite eksikliği ve kaos sonrasında Amerika ve NATO’nun askeri müdahalesi ile Türk ordusu yenilgiye uğratılacak.Ekonomik olarak %51 hisselerini ellerinde bulundurdukları Dünya Bankası ve IMF ile ekonomik yıkımda başlatacaklar.Kamunun elinde bulunan elektrik,su,haberleşme gibi kuruluşları kendi kontrolünde ve desteğinde olan büyük patronlara verecekler sermaye piyasasının serbestliğinden dolayı ülkedeki spekülatörler ile yaratacakları karmaşa ile ülkenin döviz rezervleri birkaç günde eritip çöküş başlamış olan ülkeye enflasyonunu ikiye üçe katlaması dayatılmak koşulu ile yüksek faizlerle kredi verilecek ve sonuç olarak ta ülkenin sanayi üretimi vurulacak hazinesi boşaltılacak.Siyasi açıdan da Leyla Zana serbest bırakıldıktan sonra önemli bir kamu görevine getirilecek federasyon sistemine geçtik ten sonra kendisine Güneydoğu Anadolu Bakanlığı verilecek.Türkiye ermeni soykırımını tanımayacak özür de dilemeyecek ancak tazminat ödeyecek ermenistan’ a önemli ticari tavizler verilecek.Askerlik Avrupa Birliğine Uyum Yasaları gereği 1 yılın altına inecek.Kıbrıs’tan tamamen Türk askeri çekilecek.Kıbrıs’ta ki garantör ülke konumu Amerika ve İsrail verilecek.12 Eylül paşaları Avrupa Birliğini etkilemeye yönelik kişisel bir yargılama yapılacak.Hollywood Türk tarihi ve Türk destanlarını konu alan onlarca film çekecek en son olanakta Atatürk’ün hayatını konu alan bir film çekilecek .Abdullah öcalan başka bir cezaevine nakil edilecek ve Abdullah öcalan ve arkadaşlarını da kapsayan geniş bir af çıkarılacak.Yunanistan’ın Türkçe’de ki adı Hellas olacak .Ege orduları dağıtılacak kürdistan kurulduktan sonra tanınacak yeni çizilen sınırlar kabul edilecek.kürdistanın genişleme politikası doğuda İran’a batıda Suriye’ye kuzey de Türkiye’ye genişlemesini tamamladıktan sonra başkentini Kerkük ten Diyarbakır’a taşıyacak Başbakanlık sistemine kabul edilecek Türkiye Cumhuriyetinin Resmi Dili Türkçe ve kürtçe olarak değiştirilecek alfabeye q,w,x harfleri alınacak.Bütün bunlar holding medyaları ile Türk halkına Avrupa Birliği yolunda sağlam adımlarla gitmekteyiz Türkiye değişiyor yapılanlar ile daha çağdaş modern bir ülkeye doğru gidildiği benimsetilecek. Türkiye Cumhuriyetini kuran Mustafa Kemal Atatürk ve Kuvayi Milliyeciler boşuna istiklal savaşı vermiş duruma düşürülmektedir

10 Mayıs 2011 Salı

BUGÜNKİ İNCİLLER ASLINI KAYBETMİŞTİR

BUGÜNKİ İNCİLLER ASLINI KAYBETMİŞTİR
Elinize, bugün milyonlarca hristiyan'ın inanıp ona göre amel ettiği bir "İncil" alarak şöyle bir karıştırınız... Dört tanesi bir arada değil mi?.. ?.. Matta, Markos, Luka ve Yuhanna... Haklı olarak soracaksınız: "Hz.İsa'ya, dört tane İncil mi inmişti?"... Hayır! "Peki nerede, Hz.İsa'ya inen o tek İncil?"... Evet, ne yazık ki, mevcut değil!.. Bu dört İncil'in, ilk sahifelerinin başlarını dikkatle okuyunuz... Yanılmadınız; şöyle yazıyor: "İncil:Matta'ya Göre/ İncil:Markos'a Göre/ İncil: Luka'ya Göre/ İncil: Yuhanna'ya Göre..." Şuna göre, buna göre İncil?!. Nerede "Allah'a göre" olan İncil?.. İncillerin başlarındaki bu garip tabirler bile, onların Allah kelamı olmadıklarının açık itiraflarından başka bir şey değildir. "Yuhanna'ya Göre İncil'in şu son ayetine(!) bakınız: "25-İsa'nın yaptığı başka çok şeyler daha vardır; eğer birer birer yazılmış olsalar, yazılan kitaplar dünyaya bile sığmazdı sanırım."
Düşünün düşünebildiğiniz kadar... Muharref(bozulmuş) İncil, düşünmeyi yasaklamış olsa da, düşünmek zorunda olduğumuzu hissediyoruz. Şu halde düşüneceğiz ve anlamaya çalışacağız:
Açıkça anlaşılıyor ki, mezkur "25. cümle", ne Allah'ın bir kelamı, ne de Hz.İsa'nın bir sözüdür. Bunlar, Yuhanna'nın kelamıdır!.. İnsan sözünün karıştığı bir kitap, nasıl ilahi bir kitap olabilir?. Ayrıca Yuhanna, yazdığı İncil'in çok çok eksik olduğunu yukarıdaki sözleriyle (yani, Yuhanna İncil'inin 25. ayetiyle) bariz bir biçimde itiraf etmektedir. Eksikliği, içindeki ayetle tescilli bir kitabın "ilahi" olduğunu tasvip etmek ne surette mümkün olabilmektedir?..
Biraz evvel elinize aldığınız İncil'i karıştırmaya devam ediniz. Hemen hemen yarısının "mektup"lardan müteşekkil olduğunu görüyor musunuz?.. Pavlus'un Romalılara, Korintoslulara (I. ve II.), Galatyalılara, Efesoslulara, Filipililere, Koloselilere, Selaniklilere(I.ve II.), Timoteosa(I.ve II.), Filimona Mektubu; İbranilere Mektup, Yakub'un Mektubu, Petrus'un I.ve II. Mektubu, Yuhanna'nın vahyi... İşte İncil'in çeşitli bölümlerinin başlıkları ve işte bugünkü İnciller... Derme-çatma ve uydurma bir derlemeden ibaret dense yanlış mı olur?..
Bütün bunlardan sonra, İncillerin birbiriyle çelişen muhteviyatını uzun uzun tahlile bilmem gerek kaldı mı!..
Çelişkiler ve batıllar yığınıyla dopdolu olan bugünkü İnciller, İsa'nın doğumundan 325 sene sonra, imparator Konstantin'in, İznik'te topladığı bin kişilik 'Ruhani Meclis'inin yüzlerce birbirini tutmaz İnciller arasından seçtiği "İncil"lerdir. Hz.İsa (as), hayatında İncil yazdırmadığı gibi, İznik Konsili'nde kabul edilen dört İncil de, onun doğumundan uzun yıllar sonra ve başkaları tarafından yazılmışlardır. Hz.İsa'nın konuştuğu dil, Aramice olmasına rağmen bugün elde mevcut en eski İncil nüshası Yunanca'dır. Aramice'den Yunanca'ya kim ve nasıl terceme yaptı dersiniz?.. Öte yandan; sözü edilen en eski nüshalar da, İsa'nın doğumundan sonraki dördüncü ve beşinci yüzyıllara aittir.
Hristiyanlar, asırlardır ve bugün; niçin gerçek dışı beyanlar ve tezatlarla dolu İnciller'e inanıyorlar da, aynı "Konsil"de aforoz edilmiş ve okuyanların şiddetle cezalandırılacağı karara bağlanmış "Barnabas İncil"ine inanmıyorlar? Çünkü, Barnabas İncili de tahrif edilmiş olmasına rağmen, hakikatlerin bir kısmını, diğer İncillerden fazlalık olarak muhafaza etmektedir.
Barnabas İncil'inde Hz.İsa, kendinden sonra gelecek Peygamberi, Hz. Muhammed (sav)'in hakkaniyetini, havarilerine serahaten bildirmektedir. Şöyle ki:
"Size söylüyorum; Allah'ın Resulü bütün mahlukata rahmettir. O, anlayışlı ve tesellici, hikmetli ve kudretli, Allah aşkı ve korkusuyla dolu, dakik ve yumuşak ruhludur. Rahmet ve yardımseverlik ruhu ile, adalet ve acıma hissi ile, nezaket ve sabır ruhu ile hareket eder. Cenab-ı Hak, bütün yaratıklarına verdiğinin üç katını O'na vermiştir. O, bu dünyaya geldiğinde saadet devridir. Buna inanınız. Bütün peygamberlerin Allah'ın onlara verdiği nübüvvet gözüyle gördüğü gibi ben de O'nu gördüm. O'nu görünce, ruhum teselli ile doldu. Ey Muhammed, Allah seninle beraber olsun ve beni, senin ayakkabının bağı olmak şerefi ile şereflendirsin! Eğer ben, bu muradıma erersem, Allah'ın mübarek bir kulu ve büyük bir peygamberi olacağım. Ve Hz.İsa, bunu söyledikten sonra Allah'a şükretti"
(Barnabas İncili;44.bab).
Şimdi mevcut Hristiyanlığın, düşünmek ve araştırmaktan yana olmayışının gerçek sebebi daha iyi anlaşılmıyor mu?.. İlim ile Hristiyanlık arasındaki dargınlığın, Ortaçağ engizisyon ve afarozlarının ve C.Mismer'in serlevha yaptığımız sözlerinin gerçek sebep ve manası... Daha iyi anlaşılıyor değil mi?..
Ve İnciller; İsa'nın efsanevi ve gerçek dışı hayat hikayeleri değil de; ilme ışık tutucu ve gelişmeyi teşvik edici, insanlığın maddi ve manevi ihtiyaçlarına cevap verici, sosyal hayatı kuşatıcı olsalardı, "laiklik" diye bir mesele ve kurum gündeme gelir miydi?..
Bütün bunları düşündükçe; "Kur'an-ı Mu'cizü'l-Beyan" gibi yüce bir kitabın mü'mini olmaktan dolayı, "başını secdeye mıhlayıp bir ömür Allah'a hamd etme makamında" olduğunun daha bir şuuruna eriyor insan!..

Asiye Utku





MUHARREF HRİSTİYANLIĞIN TEMEL ÖĞRETİLERİ VE BUGÜNKÜ İNCİLLER


"Hristiyanlar, alim olunca Hristiyanlıkla alakaları kesilir; Müslümanlar da cahil olunca İslamiyetle alakaları kesilir"
(Charles MİSMER)


İnsan fıtratından haberdar olanların, onun yeme-içme ihtiyacıyla birlikte inanma (dolayısıyla bir dine mensub olma) ihtiyacını da inkar etmeleri mümkün değildir. Hiçbir manevi değeri ve sorumluluğu kabul etmeyenlerin, kendi nefislerini ilah edinmelerini de hesaba katarsak; insanlık tarihi boyunca dinsiz toplumlara rastlamanın imkansızlığı anlaşılmış olur. Ancak birşeylere inanmak veya herhangi bir din edinmek, insan için kurtarıcı bir yol değildir. Esas olan, fıtratına uygun olanı kabullenmek ve "hak din"e mensub olmaktır.
Alemlerin yaratıcısı, alemler içinde "ahsen-i takvim" (en güzel kıvamda) üzere yarattığı insanı başıboş ve sahipsiz bırakmamış; Peygamberler ve varisleriyle birlikte hidayete götürücü mesajlarını bildirmiştir. Hatemü'l-Enbiya Hz. Muhammed'in tebliğ buyurduğu 'Son Kitab'ın beyanı, bu meydanda şöyledir:
"Andolsun, her ümmete; Allah'a ibadet edin, şeytandan uzaklaşın diye bir Resul gönderdik" (Fatır suresi,24).
İlk insanın bir peygamber oluşu ve on sahifelik bir mesajla gönderilişi, insanoğlunun hiçbir zaman peygambersiz (veya peygamber nefesinden habersiz) ve Rabbani mesajdan uzak bırakılmayacağının işaretiydi...Nitekim de öyle olmuştu... Alârivayet; 124 bin peygamber ve 104 kitap, bu ilahi prensip üzere gönderilmişti. Hepsi hak peygamber, hepsi hak kitaplardı. Hak olmayan; insanların hidayet yolundan sapmaları, ilahi mesajları tahrif ve kendi arzularına göre tanzim ederek yorumlamalarıydı.
Bütün peygamberler, aynı Allah'ın (cc) peygamberi; bütün kitaplar, aynı Allah'ın (cc) kitaplarıydı. "Allah katında tek din"
(Al-i İmran suresi,19,85), "hak din" (Saff suresi,9), "dosdoğru din" (Rum suresi,30) İslamiyet olduğuna göre, ilahi dinlerin ortak adıydı, "İslam"...
Hz. İsa (as) da Müslümandı, Hz.Musa (as) da ... Onlara gerçek inananlar da Müslümandı.. İsimler yanıltmasın; Hristiyanlık (İsevilik), adını, Hz. İsa'nın hristiyanlarca karşılığı olan "Hrisos'tan; Yahudilik, (Musevilik: Yudaizm) adını, bu dinin ilk çıktığı yerdeki kavmin adı olan "Yahuda" dan almışlardır. Gerçekte, onlar da birer "İslam" peygamberi ve İslamiyet'in tebliğcileriydi. Şu kadar ki, Cenab-ı Hak, onları belli kavimlere; "Son Peygamberi" ise bütün insanlığa bir "şahit", "uyarıcı" ve "korkutucu" olarak göndermişti.
İlahi dinlerdeki iman esasları aynı olmakla birlikte (öyle de olması gerekir; mesela, Hz. Adem'in inandığı ve anlattığı "Allah" ile bizim inandığımız veya inanmamız gereken "Allah" farklı olabilir mi? Allah için, haşa, bir değişim sözkonusu olamaz...) ameli esaslarda zamanın ihtiyaçlarına göre değişiklikler veya fazlalıklar görülmektedir. Bu, Cenab-ı Hakk'ın, bütün insanlığın ve bütün çağların ( daha doğrusu alemlerin) Rabb'i olmasının bir sonucudur... Kur'an-ı Kerim'i, kendinden önceki bütün kitapları nesh edici (hükmünü kaldırıcı) olarak gönderen ve kıyamete kadar insanlığın her ihtiyacına cevap verici bir "mu'cizü'l-beyan" olarak koruyacak olan da O'dur.
Durum böyle olunca; bugün Tevrat'ın da, İncil'in de asılları mevcut olsalardı-ki, mevcut değildir- bile aslı mevcut ve asliyetini kıyamete kadar muhafaza edecek olan Kur'an-ı Azimüşşan ile mensuh oldukları için onlarla amel etmek caiz olmayacaktı. Eğer, önceki kitaplar, yeterli ve kendileriyle amel etmek caiz olsaydı, Cenab-ı Allah yeni bir kitap nazil buyurmazdı...
Geliniz; bütün bu tarihi, ilmi ve mantıki hakikatleri bir an için bir yana bırakıp (yazımızın konusu olması hasebiyle şimdilik) milyonlarca mensubu ve misyoneri bulunan bugünkü Hristiyanlığın itikadi-temel öğretilerini ve mevcut İncilleri tarafsız bir değerlendirmeye tabi tutalım. Bakalım, sonunda nasıl bir yargıya ulaşacağız?.. Ne dersiniz; bu değerlendirme sonunda, en çok misyonere ve çağdaş imkanlara sahip bir dinin (çok az tebliğci ve imkanlara sahip bir dinin; İslam'ın aksine) yayılma hızının, gerileme noktasına düşmesinin gerçek sebebi daha iyi anlaşılmış olmaz mı?..
Öyleyse nedir, bugünkü Hristiyanlığın itikadi-temel öğretileri?.. Bunu, üç noktada toplayabiliriz:
Bugünkü Hıristiyanlığın İtikadi- Temel Öğretileri
*"Asli suç" (Péche Original): İnsanın doğuştan suçlu ve günahkar kabul edilmesi.
*İnsanın, asli suçtan kurtulabilmesi için, kendisini İsa ile aynileştirmesi gerektiği inancı.
*"Üçleme" (Teslis: Trinite: Ekanim-i selase).
Şimdi; hristiyanlarca vazgeçilmez kabul edilen bu prensipleri, biraz daha yakından anlamaya çalışalım:
*Bütün hristiyanlar; Hz.Adem'in, Cenette yasak meyveden yemesinden dolayı işlediği günahın, onun neslinden gelen tüm insanlara tevarüs yoluyla (ırsi olarak) intikal ettiğine ve bu sebepten, her doğan çocuğun günah yüküyle dünyaya geldiğine inanırlar... Günah denen şeyin, bir insandan başka birine ırsi olarak geçmesi, aklen ve ilmen kabul edilebilir bir husus değildir. Kimse, kimsenin günahını yüklenemez; herkes günahının tek sahibidir. Her hususta olduğu gibi, bu hususta da İslam'ın fevkalade gerçekçi olduğunu görüyoruz. Allah Resulü'nün ifadesiyle; "her doğan, İslam fıtratı üzere doğar..." Tertemiz ve günahsız doğar. Hiçbir şey düşünemeyen, hiçbir şey yapabilme kudretinde olmayan bir çocuğa, işlemediği bir günahı nasıl yüklersiniz?!. Öte yandan; Kur'an'da açıkça ifade edildiği üzere, Hz.Adem(as), işlediği günahtan dolayı tevbe etmiş ve tevbesi kabul olunmuştur
(Bakara suresi,37).
*"Asli suçtan kurtulma" öğretisine gelince:
Hristiyanlıktaki "asli günah" o kadar derindir ki, insan kendi gayretiyle o günahtan kurtulamaz. Hristiyanlığa göre, insanın bu "asli suç"unu, İsa kendi üzerine almış ve kefaretini, kendini çarmıha gerdirerek ödemiştir(!). Oysa İslam'a göre Allah(cc), Hz.İsa'yı kendi katına yükseltmiş ve hala yaşatmaktadır.
Muharref İncil'de şöyle der:
"Zira Allah, dünyayı öyle sevdi ki, biricik oğlunu verdi. Ta ki, ona iman eden her adam helak olmasın; ancak ebedi hayatı bulsun" (Yuhanna;3/16).
"Asli suç"tan kurtulmak için, Allah'ın oğlu(!) İsa'ya inanmakla birlikte, İsa'nın kurduğu yedi tane kilise sırrından biri olan "vaftiz" ameliyesini de yapmak gerekir...
Hristiyanlık, bu konularda fazlaca düşünmeyi yasaklar; ama biz, akl-ı selim sahibi insanların düşünmeden edemeyeceklerini sanıyoruz.
Sormak isteriz: İsa'nın yeryüzüne gelip insanların günahlarını üzerine alarak onları "asli suç"tan kurtarmak için kendini kurban ettiği zamanlardan asırlarca evvel yaşamış, bu fırsatı kaçırmış milyarlarca insanın durumu ne olacaktır?.. Onlar, İsa'nın ümmeti olamadılar diye, İsa'ya yetişemediler diye, "asli günah"larından kurtulamadılar mı?.. İsa'dan evvelki insanlık, büsbütün günahkar mı gitti?.. Bu, onlara adaletsizlik ve zulüm olmaz mı?..
Dahası; İsa kendini, insanları "asli günah"tan kurtarmak için seve seve kurban etmişse (ki, Hristiyanlık inancına göre, İsa buna dünden razıdır; hatta, olayı kendisi tertip etmişcesine idam edileceği haç'ı yerine kadar taşımıştır) ve gerçekten insanlar bu vesile ile "asli suç" tan kurtulmuşlarsa, o zaman bu cinayeti işleyenler büyük sevap işlemiş olmalılar, değil mi?!. Akl-ı selim, bunu nasıl kabul etsin!?..
Ya da şöyle düşünelim: Şimdi ben, mesela; yasaklanmış bir fiil olan hırsızlık suçunu işlesem ve de hüküm giysem, fakat pişman da olmasam ve af dilemesem. Buna karşılık, beni seven birisi, benim yerime suçu kabullenip hapiste yatsa... Bir; dostumun, benim yerime hapiste yatmış olması, beni suçlu olmaktan kurtarır mı? Yani ben, suçsuz sayılabilir miyim? İki; dostumun, yerime cezayı çekmiş olması beni zerrece "ıslah" eder mi? Cezanın bir hedefi de "ıslah" etmek olduğuna göre, cezayı suçlu olan benim çekmem gerekmez miydi? Üç; dostumun benim suçumun kefaretini ödemeye kalkması, beni "ıslah" etmek şöyle dursun, daha nice suçları işlemeye teşvik etmiş olmaz mı? Nasıl olsa, cezamı çekecek birileri bulunmaktadır!..
Fransız mütefekkiri Voltaire, "asli suç" telakkisini tenkiden şöyle der:
"Tanrının, bütün insan kuşaklarını, ilk ataları bir bahçeden bir meyve koparıp yedi diye, sonsuz işkencelerle harap etmek için yarattığını iddiaya cür'et etmek, O'na hakarettir; O'nu barbarlıkların en anlamsızı ile suçlandırmaktır".
*Hristiyanlığın itikaden içine düştüğü çıkmazlardan biri de, belki de en büyüğü, "teslis" (üçleme) inancıdır. Muharref İncil'de, "İmdi siz, gidip bütün milletlere öğretin! Onları baba, oğul ve ruhu'l-kuds namına vaftiz edin" (Matta;28/19) şeklinde ifade edilen üç unsur. Hristiyanların tarih boyu münakaşa ettikleri ve halen de izah edemedikleri hususlar...
"Bir tek Tanrıdan başka Tanrı yoktur" dendiği halde, "her biri gerçekten Tanrı olan üç şahsiyet (Baba Allah-Oğul Allah-Ruhu'l-Kuds) vardır" demek büyük bir çelişkiye düşmek değil midir?..
Yine F.Voltaire, trinite (teslis) konusunda da şu tenkidi getiriyor:
"Teslisteki üç şahsiyet, ya birbirinden ayrı üç cevherdir; veya bunlar, ilahi cevherin a'razlarıdır. Yahut da bunlar, bir cevherin tamamen kendisidir. Birinci duruma göre, tanrı üçleştirilmiş; ikinciye göre, tanrı a'razlardan meydana gelmiştir; yani a'razlar şahsiyet haline getirilmiştir, onlara tapılıyor demektir. Üçüncü hüküm kabul edildiği takdirde de, bölünmez bir bütün boş yere bölünmüş, cüzlere ayrılmıştır" . (Araz: Herhangi bir cevhere takılan ve bu cevherin zatından hariç bulunan vasıf/ Cevher: Varlığı için başkasına muhtaç olmayan, araz olmayan).
Eğer mezkur rükünler, Allah'ın sıfatları olsalardı, "Tevhid" akidesine bir dereceye kadar yaklaşmış olunurdu. Fakat, hristiyanlarca ne baba-tanrı, ne oğul-tanrı ve ne de ruhu'l-kuds birer sıfat değiller, aksine muayyen şahıslar ve ayrı ayrı fertlerdir. Bu durum ise, bugünkü Hristiyanlığın tamamen bir şirk içerisinde olduğunu gösterir. Ayrıca; İsa'nın "Allah'ın yegane oğlu" olduğu inancı, Allah'ı insana benzetmeye götürerek gerçek uluhiyete yakışmaz bir hale sokar. Allah, niçin bir insan şekline bürünerek yeryüzünde yaşayıp bir sürü hakaretlere ve idama(!) maruz kalsın?!. Bu, O'nun yüceliğine ve sonsuz kudretine halel getirmez mi? İnsanlar tarafından rahatlıkla öldürülebilen bir varlık (İsa), nasıl Allah(Rab) olabilir?!.
Bütün bu dogmalara inanmak için, aklı tamamen iptal mi etmek lazım? Başka da çıkar bir yol gözükmüyor!..
Gerçek şu ki; akıl, hakikate ulaşmada ve dinlerin esaslarını kavramada yegane kaynak değildir. Ancak, mümkün olmayanı kabullenmek de, akla tamamen aykırıdır. "Akıl, mutlak hakikatin bütün sınırlarını çizemez. Bununla beraber o, mutlak hakikatin, mutlak muhal (imkansız) den ayrıldığı sınırı da çizebilme gücüne sahiptir... Mütenakız (çelişkili) bir hüküm, akla göre anlaşılmaz bir şey değildir" (N.Taylan)
Kur'an'ın; "Onlar düşünmüyorlar mı/ Biz, bu misalleri insanlar düşünsünler diye veriyoruz/ Hala düşünmez misiniz?" gibi sıkça beyan ve uyarılarına karşı, İnciller, düşünmeyi sanki de yasaklamış ve akılsızlığı tavsiye etmiştir. Nasıl mı? İşte size bir İncil cümlesi: "Kimse, kendi kendini aldatmasın. Eğer bir kimse, aranızda bu dünyada kendisini hikmetli sayarsa, hikmetli olmak için akılsız olsun. Çünkü bu dünyanın hikmeti, Allah'ın indinde akılsızlıktır" (1.Korintoslulara;3/18,19).
Halbuki; bir itikadi prensibi benimseyip gereğince amel etmek için aklı tamamen iptal etmek, o dini yaşamayı ve yaşatmayı son derece zorlaştırarak tatminsizlik doğurur. Bu hususta Kur'an-ı Kerim'in, hristiyanların Allah inancı konusundaki sapmalarına ihtarla işaret ederken, gerçek Allah inancını ortaya koyması çok manidar ve tatminkardır:
"Ey Kitap Ehli! Dininizde taşkınlık etmeyin ve Allah hakkında gerçek olmayan şeyleri söylemeyin. Meryem oğlu İsa Mesih, sadece Allah'ın elçisi, O'nun, Meryem'e attığı kelimesi ve O'dan bir ruhtur. Allah'a ve elçilerine inanın. (Allah) üçtür, demeyin. Kendi yararınıza olarak buna son verin. Çünkü Allah, yalnız bir tek tanrıdır. Haşa O, çocuk sahibi olmaktan yücedir (münezzehtir)" (Nisa suresi,171); "De ki: O Allah birdir /Allah Sameddir (her şey O'na muhtaç, O hiçbir şeye muhtaç değildir)/ Kendisi doğurmamıştır ve (başkası tarafından) doğurulmamıştır/ Hiçbir şey O'nun dengi (benzeri) olmamıştır" (İhlas suresi) buyrulmaktadır.

Siz, siz olun Yehova Şahitlerini evinizden, ailenizden ve hatta tanıdıklarınızdan ırak tutun.

Türk insanı üzerine bilinen ya da bilinmeyen birçok oyunlar oynanıyor.  Dünyanın neresinde olursa olsun Müslüman  Türk insani yoğun bir kı...