İncil’in tahrif süreci
İncil,
esas itibarı ile Hz. İsa’ya Allah Teala tarafından vahyedilen ilahî
bir kitaptır. Kur’an-ı Kerim, İncil’in Hz. İsa’ya vahyedilen ilahî bir
kitap olduğunu defaatle haber verir. Yerli ve yabancı kaynakların
ittifakla bildirdiğine göre Hz. İsa kendisine vahyedilen bu İncil’i ne
kendisi yazmış ne de yazdırmaya fırsat bulabilmişti. Çünkü Hz. İsa’nın
tebliğ hayatı hem oldukça kısa sürmüş (üç yıl), hem de bu dönemde
çile ve meşguliyetler had safhaya ulaşmıştı. Bununla beraber, Hz.
İsa’nın semaya yükseltilmesinden evvel kendisine iman eden havarilerin
sayısı on iki kadardı; ne var ki bunların çoğu okuma-yazma
bilmiyordu. Dolayısıyla İncil’i yazma imkanı oluşmadı. Ayrıca ilk
Hıristiyanlar, Hz. İsa’nın pek yakında geri döneceğini bekledikleri
için İncil’i yazıya geçirme gereği duymamışlardı.
Bu
hususla ilgili diğer bir olayı daha zikretmek gerekir ki o da İncil’in
yazılı bir kitap olarak gönderilmeyişidir. Tevrat Hz. Musa’ya yazılı
olarak levhalar halinde indirilmişti, İncil ise tıpkı Kur’an-ı Kerim
gibi yazılı metinler halinde nazil olmayıp, Hz. İsa’ya şifahen
vahyedilmiştir.
Hz. İsa’nın semaya yükseltilmesinden
sonra hıristiyanlar sürekli onun geri döneceğini beklemişler, onun
dönüşü gecikince hiç olmazsa akıllarında kalan İncil âyetlerini yazıya
geçirme gayreti içine girmişlerdir. Ne var ki Hz. İsa’yı gören ve
mesajını dinleyenlerin sayısı oldukça azalmıştı. Neticede ancak Hz.
İsa’nın semaya yükseltilmesinden 30-40 sene sonra İnciller yazılmaya
başlanabildi. Bu süre zarfında Hz. İsa’ya inananların sayısı kısmen
artmış, Hıristiyanlık az da olsa başka milletlere yayılmış
bulunuyordu. Artık doğrudan Hz. İsa’yı dinleyenler veya Hz. İsa’nın
tebliği kendisine ulaşanlar, hem kendi ihtiyaçlarını gidermek, hem de
Hz. İsa’yı görmemiş ve Hz. İsa’nın tebliği kendisine ulaşmamış
olanlara onun mesajını ulaştırmak istiyorlardı. Bu nedenle onlar,
akıllarında kaldığı kadarıyla İnciller yazmaya koyulmuşlardır.
İlk
dönemlerde “Hatırat” da denen bu İncillerin sayısı çok fazlaydı.
Hıristiyanlarca muteber sayılan İncillerin (Matta, Markos, Luka,
Yuhanna ve Mektuplar) sınırlandırılması, diğerlerinin apokrif/sahte
sayılması ta dördüncü asrı buldu (325 İznik Konsili). Bu dört İncilden
ilk üçü 60-80, Yuhanna ise 90-100’lerde yazıldı. Görüldüğü üzere
hiçbiri Hz. İsa hayatta iken yazılamamıştır. Dikkat çekici bir durum
da bu dönemde Grekçe dahi yazılan İncillerin günümüze ulaşmayışıdır.
Zira elimizdeki en eski Grekçe İncil yazmalarının 4. asra ait olduğu
bilinmektedir. Bu durumla ilgili olarak ayrıca ifade edilmesi gereken
bir husus da şudur: İncillerin yazımı Hz. İsa’dan en az 30 yıl kadar
gecikince Hıristiyanlık akidesi nerdeyse teşekkül etmiş; Hz. İsa’nın
tanrılığı tartışılmaya başlanmış, Tevrat’ın kutsal metin olarak kabulü
benimsenmiş, kurtuluşun Hz. İsa’ya bağlı olduğu iddia edilmiştir.
İşin
bir başka ilginç tarafı Hz. İsa Aramice konuştuğu halde dört İncil de
Grekçe yazıldı. İlk İncil olan Matta’nın Aramice yazıldığı söylense
de günümüze ulaşmamıştır. Bundan daha da ilginci, Hıristiyanlık
tarihinde Matta ile Yuhanna incilinin yazarlarının Matta ve Yuhanna
olmayıp onların yerine bu İncilleri başkalarının yazdığı iddiası ve
tartışmasıdır.Hıristiyanlık alemi müslümanlardan farklı olarak Hz.
İsa’ya İncil adında bir kitabın vahyedildiğini kabul etmez. Onlara göre
ete-kemiğe bürünmüş yani insan suretinde bir tanrı olan Hz. İsa’nın
bizzat kendisi vahiydir. Başka bir ifade ile Hz. İsa’nın her söylediği
ve yaptığı vahiyden ibarettir. Dolayısıyla onların bu inançlarından
şöyle bir netice çıkarılmıştır: Bu günkü İnciller, Allah tarafından
vahyedilen ayetlerden ziyade Hz. İsa’nın söz ve davranışlarından
ibarettir. Ne var ki bunda bile haddinden fazla eksiklik ve fazlalıklar
vardır. Çünkü bu İnciller arasında ifade farkı, mana farkı ve hatta
çelişkiler bulunmaktadır. Bunun da ötesinde aynı İncil’de bile
birbiriyle çelişen ifadelere rastlanmaktadır.
Bugün İncil
adı verilen eldeki kitaplar, müslümanların anladığı manada vahiy eseri
değildir. Onlar ilk devir havarilerinin ve onların öğrencilerinin
sözlerinden ibarettir. Onlar nasıl inanmak istemişlerse öyle
yazmışlardır. Hıristiyanlar ise, İncil yazarlarının Tanrı’nın ve Kutsal
Ruh’un himayesi altında bu İncilleri yazdıklarına inanırlar. Böyle bir
himaye olsaydı, İncillerde çelişki ve tutarsızlık görülmezdi.
Batıda
genelde Kitab-ı Mukaddes, özelde de Yeni Ahit içerisinde bulunan
çelişkileri gidermek üzere Kitab-ı Mukaddes tetkik ve tenkitleri
başlatılmıştır. Bu yeni bilimsel metoda göre Kitab-ı Mukaddes içerisinde
Tanrı’ya ait olanla olmayan tespit edilecek, bu kitap tüm
tutarsızlıklardan arındırılacaktı. Örnek vermek gerekirse bir
araştırmaya göre Hz. İsa’ya ait olduğu söylenen 518 söz tespit edilmiş,
yapılan tetkik neticesinde bu sözlerin tam 1544 farklı şeklinin olduğu
görülmüş, tüm bu sözlerden ancak 18 tanesinin Hz. İsa’ya ait
olabileceği belirtilmiştir.
Yukarıda beyan edilenlere ek olarak dört İncil’de bulunan bazı tahrif belirtileri ve çelişkileri şöyle sıralayabiliriz:
1. Matta, Markos ve Luka İncillerine göre Hz. İsa’nın risaleti bir yıl, Yuhanna’ya göre ise iki yıldan fazla sürmüştür.
2. Hz. Davud’dan (a.s.) Hz. İsa’ya kadar geçen kuşakların sayısı Matta’ya göre 26 iken Lukaya göre 40’tır.
3.
İncillerin bazı yerlerinde Hz. İsa’ya uluhiyet isnad edilirken bazı
yerlerde de ona insanoğlu denmektedir. Bu ikisi arasında gözden
kaçmayacak açık bir çelişki görülmektedir.
4. Hıristiyanlığa göre
Hz. İsa çarmıha gerileceği sırada “Allah’ım! Allah’ım! Beni neden terk
ettin!” diye Allah’a yalvarmıştır. Bu söz Tanrı İsa’nın ise, onun
Tanrı olduğu halde kendini koruyamadığı anlaşılıyor. Peygamber İsa’nın
sözü ise, onun Tanrı’yı hakkıyla tanımadığı anlaşılıyor. Çünkü bir
peygamber “Allah’ım! Beni neden terk ettin?” demez. Bizim inancımıza
göre ne Hz. İsa çarmıha gerilmiş, ne de böyle bir yakarışta
bulunmuştur.
5. Matta, Hz. İsa’nın soy kütüğünü Hz. İbrahim’e kadar 40 kişi olarak verirken, Luka bunun 55 olduğunu söyler.
6.
İncillerde Hz. İsa için sık sık “Allah’ın oğlu”, “Yusuf’un oğlu”,
“Davudoğlu”, Ademoğlu” gibi ifadeler kullanılır. Bunların arasında açık
bir çelişki vardır.
7. Markos incilinde İncil Allah’a, Romalılara Mektub kitabında ise Hz. İsa’ya nispet edilir.
8. Luka İncilinde bir yerde kurtarıcı Hz. Allah, diğer bir yerde de Hz. İsa olarak verilmektedir.
9. İncillerde Tanrının görülüp görülemeyeceği hususunda çelişkili bilgiler bulunmaktadır.
10.
Bu İnciller, Allah Teala’ya nispet edilemeyeceği gibi Hz. İsa’ya da
nispet edilemez. Allah’a nispet edilemeyeceğini, aslının
korunamadığından, yazıya geçirilemediğinden, ortada üzerinde ittifak
edilen ortak bir metin olmadığından vb. durumlardan anlamaktayız. Hz.
İsa’ya nispet edilemeyişini ise bu İncilleri onun yazdırmayışından, onu
dinleyen ve dinleyenleri dinleyenlerin yazdıkları İnciller içinde
bulunan tutarsızlık, yanlışlık ve çelişkilerden anlamaktayız. Bu
İncillerin Hz. İsa’ya ait olmayışının diğer bir sebebi de çarmıh
olayının İncil metinlerinde geçmesidir. Çarmıhın İncillerde zikredilişi,
bu İncillerin sonrakiler tarafından kaleme alındığını gösterir.
Bu
gibi çelişki ve tutarsızlıkların Allah’a nispet edilen bir kitapta
bulunamayacağına, diğer taraftan bir peygamberin kendini tanrılaştırıp
tanrıyı da insanlaştıramayacağına göre, Hıristiyan kutsal kitabının
sonradan insan eliyle yazıldığı ve tahrif edildiği ortaya çıkmaktadır.
Netice olarak;
Bugün
Hıristiyanların elinde bulunan farklı İncil metinleri yüce Allah
tarafından gönderilen asıl vahiy ürünleri değildir. Çünkü Hz. İsa
peygamberliği döneminde ne yazmış, ne de yazdırmıştır. O semaya
yükseltildikten sonra, bazı öğrencileri Hz. İsa’dan dinlediklerini, Hz.
İsa’nın öğrencilerinin öğrencileri ise hocalarından duyduklarını kendi
metotlarına göre yazmaya başladılar. Böylece mübalağa etmeden
söyleyecek olursak yüzlerce İncil metni ortaya çıktı. İşin içinden
çıkmak maksadıyla oluşturulan komisyonda (325 İznik Konsili’nde) bu
İncillerden 4 tanesi sahih, diğerleri sahte sayıldı. Ancak tartışmalar
bununla bitmedi. Örneğin Barnaba ve Ebionitler incili sahte sayılan
İnciller arasına dahil edildi. Halbuki bu İncillerde Hz. İsa’nın tanrı
olmadığı, çarmıha gerilenin de o olmadığı, onun ancak Allah’ın kulu ve
resulü olduğu, ondan sonra bir peygamber geleceği ve Allah’ın bir
olduğu bildirilmektedir.
Bugün elde bulunan İnciller,
Hıristiyan müntesiplerine yol göstermekten uzak bulunuyor. Geçmişte ve
günümüzde en çok müslüman olanların hıristiyanlardan olması dikkat
çeken bir husustur. Hıristiyanlar, özellikle teslis akidesini (tanrının
Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’tan meydana geldiğini) kabul etmekte
zorlanıyorlar. Bunu akıllarıyla izah edemiyorlar. Çünkü Allah’ın
birliği akidesi Hz. Adem’den beri tüm peygamberlerde tartışma konusu
bile yapılmamışken, Hıristiyanlıkta korkunç bir sapmayla üçlü tanrı
anlayışının ortaya çıkması, insanları ikna edememektedir.
Bugün
dünya gündeminde insanlığın tüm dini, akidevi ihtiyaçlarının yanında
dünyevî, uhrevi ve ruh gereksinimlerini tatmin edecek yegane kaynak
Kur’an-ı Kerim’dir. Çünkü Yüce Allah İslam dinini tüm dinlere üstün
kılmak ve nurunu cihana yaymak için göndermiştir. Bu dinin yeni tabirle
yol haritasını Kur’an-ı Kerim belirlemektedir.
Şu anda Hıristiyanların kabul ettiği İncilin, Allah'ın indirdiği vahye
uymayan yönleri olduğuna Kuran ayetlerinden bazı örnekler:
Aziz
ve celil olan Allah-u teala Kur’an-ı Kerim’inde şöyle buyuruyor: “De
ki: O Allah Bir Tektir.” (İhlas: 1) Hıristiyanlar ise: “baba, oğul,
kutsal ruh” diyerek üç ilah kabul ediyorlar. Bu ne büyük bir
sapmışlıktır. Allah-u teala ihlas sure-i şerif’inde kesin olarak beyan
buyurmaktadır: “O doğurmamış, doğurulmamıştır.” (ihlas: 3)
Hıristiyanlar ise: “isa mesih allah’ın oğlu” diyorlar. Halbuki İsa
aleyhisselâm kur’an-ı kerim’de haber verildiğine göre şöyle
söylemiştir: “Ben Allah’ın kuluyum. O bana kitap verdi ve beni
peygamber yaptı.” (meryem: 30) Hıristiyanlar ise İsa aleyhisselâm’ı
ilahlaştırdılar.
Allah-u teala kehf suresinin 4-5. Ayet-i
kerime’lerinde şöyle buyuruyor: “ve ‘allah çocuk edindi.’ diyenleri
uyarmak için. Bu hususta ne onların ne de atalarının bir bilgisi
vardır.
Ağızlarından ne büyük söz çıkıyor! Onlar yalnız
ve yalnız yalan söylerler.” Hıristiyanlar, hazret-i Allah’a evlat isnat
ediyorlar.
Allah-u teala ayet-i kerimde buyurur ki:
“Muhammed içinizden herhangi bir adamın babası değil, fakat o allah’ın
resul’ü ve peygamberlerin sonuncusudur.” (ahzab: 40) hıristiyanlar ise
incil’de haber verilmesine rağmen: “biz İsa’dan ötesini tanımıyoruz.”
diyorlar
Peygamberlere ve İsa Aleyhisselam’a iman etmek
İslam dininin iman esaslarındandır. Biz Allah-u Teala’nın gönderdiği
bütün peygamberlere ve kitaplara inanırız.
“Hepsi
Allah’a, meleklerine, Kitaplar’ına ve peygamberlerine iman ettiler.
“O’nun peygamberlerinden hiçbirini diğerinden ayırmayız...” derler.”
(Kur’an, Bakara: 285)
Müslümanlar İsa Aleyhisselam’a ve
ona indirilen bozulmamış İncil’e ve Allah’ın gönderdiği diğer bütün
peygamberlere iman eder. İslam inancına göre İsa Aleyhisselam Hazret-i
Allah’ın büyük peygamberlerinden birisidir. Bakire Meryem’den babasız
olarak dünyaya gelmiştir. Adem Aleyhisselam nasıl ki babasız olarak
yaratılmışsa İsa Aleyhisselam’ın yaratılması da bu şekildedir. Nitekim
bugünkü tıp ilminin ulaştığı seviye bu durumun kavranmasını daha kolay
kılmaktadır. Hazret-i Allah beşeri sıfatlardan ve çocuk sahibi
olmaktan münezzehtir.
Bu hakikatleri anlamak ve kabul
etmek istemeyen yahudiler, İsa Aleyhisselam hakkında, babasız dünyaya
geldiğini bahane ederek “zina çocuğudur” dediler, iftira ettiler,
hıristiyanların bir kısmı “ilah” dediler, bir kısmı “ilahın oğlu”, bir
başka fırka da “üçten biridir” dediler. Oysa hakikat Kur’an-ı kerim’de
bildirildiği gibidir:
“Hiç şüphe yok ki, İsa’nın
babasız dünyaya gelişi de Allah nezdinde Adem’in durumu gibidir. Allah
Adem’i topraktan yarattı, sonra ona “Ol!” dedi, o da oluverdi.” (Al-i
imran: 59)
Allah-u Teala’nın Meryem Validemiz hakkındaki
beyan-ı ilahisi de şudur:“Irzını korumuş olan İmran kızı Meryem de bir
misaldir. Biz ona ruhumuzdan üflemiştik. Rabb’inin sözlerini ve
Kitaplar’ını tasdik etmişti. O bize gönülden itaat edenlerdendi.”
(Tahrim: 12)
Hıristiyanlar “Allah üçtür: Baba, oğul,
ruhul kuds; Üç esas, üç şahıs olarak tek esastır.” diyerek “Üç ilah”
anlayışına sapmışlardır. “Sizin için hayırlı olmak üzere bundan
vazgeçin. Şüphesiz ki Allah ancak bir tek ilahtır. O, çocuk sahibi
olmaktan münezzehtir. Göklerde ve yerde olanların hepsi O’nundur. Vekil
olarak Allah yeter.” (Nisa: 171)
Allah, İslam dininin
hak din olduğunu, Hazret-i Kur’an’ın Allah-u Teala’nın indirdiği son
kitabı olduğunu, Muhammed Aleyhissalatü vesselam’ın da Allah-u Teala
tarafından gönderilmiş hak ve son bir peygamber olduğunu bildirerek
bunu kabul etmeyi ve gizlememeyi emrediyor:
“Ey ehl-i kitap! Niçin hakkı batıla karıştırıyor ve bile bile hakkı gizliyorsunuz?” (Al-i imran: 71)
“Allah’a ve peygamberlerine inanın. (Allah) üçtür demeyin!” (Nisa: 171)
“‘Rahman
çocuk edindi’ dediler. Andolsun ki siz, pek çirkin bir şey ortaya
attınız. Onlar o Rahman olan Allah’a çocuk iddia ettiler diye, bu
sözden dolayı neredeyse gökler parçalanacak, yer yarılacak, dağlar
dağılıp çökecekti. Halbuki Rahman olan Allah’a çocuk isnat etmek asla
yakışmaz.” (Meryem: 88-92)
“Allah benim de Rabb’imdir, sizin de Rabb’inizdir. Artık ona kulluk edin, bu doğru yoldur.” (Zuhruf: 64)
“Halbuki
Mesih onlara demişti ki: Ey İsrailoğulları, benim de Rabb’im sizin de
Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin. Kim Allah’a ortak koşarsa,
muhakkak ki Allah ona cenneti haram kılar. Varacağı yer ateştir,
zalimlerin yardımcıları yoktur.” (Maide: 72)
“Ben Allah’ın kuluyum. O bana Kitap verdi ve beni peygamber yaptı.” (Meryem: 30)
“‘Allah, Meryemoğlu Mesih’tir.’ diyenler gerçekten kafir olmuşlardır.” (Maide: 72)
“Andolsun ki: ‘Allah üç ilahtan üçüncüsüdür.’ diyenler kafir olmuşlardır.” (Maide: 73)
“Oysa
bir tek ilâhtan başka ilah yoktur. Eğer bu dediklerinden
vazgeçmezlerse elbette onlardan inkar edenlere çok acıklı bir azap
dokunacaktır.” (Maide: 73)
“Meryem oğlu Mesih ancak bir peygamberdir.” (Maide: 75)
“Ondan
önce de nice peygamberler gelip geçmiştir. Annesi de sıddîka (çok
doğru) bir kadındı. Her ikisi de yemek yerlerdi.” (Mâide: 75) “Ey Ehl-i
kitap! Dininizde taşkınlık etmeyin. Allah hakkında ancak gerçeği
söyleyin.” (Nisa: 171)
“Meryem oğlu İsa Mesih, Allah’ın peygamberidir.” (Nisa: 171)
“Meryem’e ulaştırdığı kelimesidir.” (Nisa: 171)
“Ve O’ndan bir ruhtur.” (Nisa: 171)
Kendisinin
yaratmasıyla meydana gelen bir ruhtur. O’nun “Kün” emri ile bir
mucize olarak vücuda getirdiği için kendisine bir şeref olmak üzere
“Kelimetullah” denilmiştir. Bu ruhun Allah-u Teala’ya izafe edilmesi
şerefini yükseltmek içindir. Allah-u Teâlâ onunla birçok ölü kalplere
hayat vermiştir.
Şu halde;
“Allah’a ve
peygamberlerine inanın. (Allah) üçtür demeyin. Sizin için hayırlı olmak
üzere bundan vazgeçin. Şüphesiz ki Allah ancak bir tek ilahtır. O,
çocuk sahibi olmaktan münezzehtir. Göklerde ve yerde olanların hepsi
O’nundur. Vekil olarak Allah yeter.” (Nisa: 171)
İsa
Aleyhisselam kendisine insan olmanın dışında bir sıfat yakıştırmak
isteyenlere kul olduğunu hatırlatmak ihtiyacı duymuş ve:“Ben ancak
Allah’ın kuluyum.” buyurmuştur. (Meryem: 30)Muhataplarına: “Beni ilah
edinin.” dememiş, bilakis:“Şüphesiz ki Allah benim de Rabb’im, sizin de
Rabbinizdir. O’na kulluk edin. İşte doğru yol budur.” diye nasihatte
bulunmuştur. (Meryem: 36)
Allah-u Teala, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimize hitap ederek bir Ayet-i kerime’sinde şöyle buyurmaktadır:
“De
ki: Rahman’ın çocuğu olsaydı, ona kulluk edenlerin ilki elbette ben
olurdum. Göklerin ve yerin Rabbi, arşın da Rabbi olan Allah, onların
vasıflandırdıkları noksan sıfatlardan münezzehtir. Bırak onları!
Kendilerine vaad edilen günlerine kavuşuncaya kadar dalsınlar, oynayıp
dursunlar.” (Zuhruf: 81-82-83)
Allah-u Teala bir Ayet-i
kerime’sinde Zat-ı akdes’ine kullarından bir parça isnad edenler
hakkında şöyle buyurmaktadır:“Kullarından bir kısmı, O’nun bir cüz’ü
kıldılar. İnsan gerçekten apaçık bir nankördür.” (Zuhruf: 15)
Kur’an-ı
kerim’de Allah-u Teala’nın çocuğu olmaktan münezzeh olduğuna dair
beyanlar sık sık ifade buyurulmaktadır:“Allah çocuk edindi dediler.
Haşa! O yücedir. Göklerde ve yerde olanların hepsi O’nundur. Hepsi O’na
boyun eğmişlerdir.” (Bakara: 116)
Allah-u Teala’nın
çocuk edindiğini söylemek, O’nun insanlara benzediğini söylemek
manasına gelir. O halde hiçbir şeyin kendisine benzemediği Zat-ı
Zülcelalin çocuk edinmesi asla düşünülemez. O, başlangıcı ve sonu
bulunmayan yegane yaratıcıdır.“Elinizde O’nun çocuk edindiğine dair
hiçbir delil yoktur. Allah hakkında bilmediğiniz bir şey mi
söylüyorsunuz?” (Yunus: 68)
“De ki: Allah’a karşı yalan uyduranlar asla iflah olmazlar.” (Yunus: 69)
“Bak! Nasıl da Allah’a yalan yere iftira ediyorlar. Apaçık bir günah olarak bu yeter!” (Nisa: 50)
“O
hiçbir çocuk edinmemiştir. Mülkünde hiçbir ortağı yoktur. Her şeyi
yaratmış, ona bir düzen vermiş, mukadderatını tayin etmiştir.” (Furkan:
2)
“Yahudiler: ‘Üzeyir Allah’ın oğludur.’ dediler.” (Tevbe: 30)
“Hıristiyanlar da: ‘Mesih (İsa) Allah’ın oğludur’ dediler.” (Tevbe: 30)
“Bu, daha önce inkar edenlerin sözlerine benzeterek geveledikleri sözlerdir.” (Tevbe: 30)
“Allah onları kahretsin! Nasıl da uyduruyorlar?” (Tevbe: 30)
Teslis inancı, hıristiyanlığın kaynağından gelen bir inanç değildir. Tahriften kaynaklanan batıl inancıdır.
İsa
Aleyhisselam’dan sonra ilk yazılan Markos incilidir. Bu incilde İsa
Aleyhisselam’a “Sen Mesih’sin.” (8/29) denilirken, Luka’da “Sen
Tanrının Mesihisin.” (9/20) geçmekte, Matta’da ise “Tanrının oğlu
Mesih’sin.” (16/16) ibaresi yazmaktadır. Halbuki Matta ve Luka birçok
alıntıyı Markos’tan yapmıştır. Yuhanna ve Pavlusun mektuplarında da
teslis inancı mevcuttur. Hıristiyanlığa bugünkü teslis inancını sokan
ve Hazret-i İsa’ya uluhiyet isnad eden fikirlerin babası Pavlus’tur.
Bugün
hıristiyanların ilahi kitap olarak sahip çıktıkları İncil’in yaklaşık
yarısı yahudi dönmesi Pavlus’un mektuplarından meydana gelmiştir.
“Yahudi
dönmesi Pavlus Romalı bir hahamdı ve Hıristiyan olmadan önce bir çok
Hıristiyana zulmetmişti. Hıristiyan olduktan sonra kiliseye yazdığı
mektuplar İncil’in 27 kitabının hemen hemen yarısını oluşturuyordu.
‘Tanrının oğlu’ ve ‘haç’ Pavlus’un öğretilerinin temelini
oluşturuyordu.” (Us News and World Report, 20 Nisan 1992, sf. 70)
Hıristiyanlıktan
dönme eski bir pastörün (papazın) dediği gibi “Pavlus’un cin fikirli
mektupları iftiracılık, dedikoduculuk, kıskançlık, ispiyonculuk,
casusluk öğretir.” Özellikle bu mektuplar birçok zıtlık ve
takiyyecilikle doludur.
“Hıristiyanlığa üçlemeyi sokan
Aziz Pavlus, asıl adı Saul olan Tarsuslu bir yahudidir. Aziz Pavlus,
‘İsa bana inerek üçlemeyi öğretti’ diyerek ortaya çıkmadan önce de
Kudüs’te Kabbala öğretimi yapmaktaydı.” (The Concised Atlas of the
Bible, sf. 124)“Kilise Anadolu’ya yayıldıkça İsa Mesih ‘Tanrının oğlu’
olarak geçmeye başladı ki, bu Pavlus’un mektuplarının başlıca
konusuydu.”