21 Nisan 2011 Perşembe

Paganizm ve Hristiyanlık

Paganizm ve Hristiyanlık
Hristiyanlığın aslında Yunan bir pagan dini olduğu günümüzde aralarında hristiyanlığı bırakmış sayısız rahip(Dan Barker gibi) ve eski hristiyan yazarlar tarafından dile getirilmektedir.(örnek olarak Tom Harpur, Timothy Freke,Arthur Weighall gibi)
Hristiyanlık, aslında yahudiliğin hellenileştirilip(hellenizm), Pagan/putperest dinine dönüştürülmüş halidir.
İncil’in içinde pek çok pagan öğesi bulunmaktadır.İsa’dan önce de ölen ve dirilen pagan Tanrıları vardı.
Greko Romen etkisinde büyümüş hristiyanlık da bu Greko Romen pagan dinlerinin devamı niteliğindedir.

Bizim dinimiz sevgi dinidir..

Bizim dinimiz sevgi dinidir..
İnsanların birbirine duyduğu sevgi ve samimiyet bir taraftan onları
güzelleştirip olgunlaşirken,bir taraftan da toplumda nice güzel gelişmelerin
anahtarı olur..
İnsani bağlar pekişir,toplumun çesitli kesimlerin arasında diyalog kapıların
açılır…
Sevgi ve samimiyet öylesine güçlü bir barış ve huzur kaynağıdır ki,yaygın
olduğu toplumlarda çoğu sıkıntılar kendiliğinden yok olur…
Sevgiyi bu kadar sihirli yapan şey ,onun kalbe inşirah denilen ferahlık ve
iç huzurunu getirmesidir..

Beşeri Dinler Toptan Batıldır.

Hak Din İslam’dır:
Allah’ın (azze ve celle) insana ulaşan hidayetinin adı İslam’dır. Allah katında tek din olan İslam.
İşte insan yeryüzünde bu amaç için vardır. Allah (azze ve celle) onu bu amaç için indirdi yeryüzüne Cennette var ettikten sonra. Bu bir sınavdır. Yaman ve ciddi bir sınav.

Biz, Müslümanlar,Hristiyanlarla aynı Allah'a inanmıyoruz!

“Biz, siz Müslümanlarla aynı Allah’a inanıyoruz” derse, biliniz ki bir misyonerdir ve yalan söylüyordur.
Hayır, sizinle aynı Allah'a inanmıyoruz!
Kanal 7’de Mustafa Karataş Hoca, bir vatandaşın kendisine, “Hocam, Müslümanlıktan Hıristiyanlığa geçersem günaha girmiş olur muyum?” diye soran bir elektronik posta gönderdiğini söylüyor.
Ve bizim yüreğimiz “cız!” ediyor
Adam dinden çıkıyor, cennetten cehenneme geçiyor, “Günaha girmiş olur muyum?” diye soruyor.
Peki, niye?

Tevrat’ın mesihi kim?

Tevrat’ın mesihi kim?
 Mesih; Tanrı tarafından kutsal bir görevle atanmış, Yahudileri esaretten kurtaracak Kudüs ve tapınak merkezli bir devlet kuracak, Tevrat kaynaklı bir önderdir. Tevrat’ın peygamberlik kitaplarının birçok yerlerinde, esaret altında kalan Yahudileri, Kudüs merkezli tekrar güçlü bir devlet kurarak, esaretten kurtarıcı bir önder olarak zikredilir. Tevrat’ta kurtarıcı Mesih hakkında bilgiler Yeşaya, Hezekiel, Yeremya, Mika, Zekerya  ve Daniel kitaplarında bol bol zikredilir. Tevrat’ın Hz. Musa’ya indirildiği kabul edilen, Musevilik için asıl bağlayıcı prensiplerin bulunduğu ilk 5 kitabında, ileride gelecek kurtarıcı Mesih’ten bahseden herhangi bir bilgi yoktur. Yahudilikte kurtarıcı Mesih beklentisinin temeli, Asur ve Babil yenilgisiyle başlayan esaret yıllarında yazılan peygamberlik kitaplarına dayanmaktadır:
1 İşay’ın kütüğünden yeni bir filiz çıkacak, Kökünden bir fidan meyve verecek.
2 RAB’bin Ruhu, bilgelik ve anlayış ruhu, Öğüt ve güç ruhu, bilgi ve RAB korkusu ruhu Onun üzerinde olacak.
3 RAB korkusu hoşuna gidecek. Gözüyle gördüğüne göre yargılamayacak, Kulağıyla işittiğine göre karar vermeyecek.
4 Yoksulları adaletle yargılayacak, Yeryüzünde ezilenler için dürüstçe karar verecek. Dünyayı ağzının değneğiyle cezalandıracak, Kötüleri soluğuyla öldürecek.
5 Davranışının temeli adalet ve sadakat olacak. (Tevat-İşaya:11)
Yukarıda zikredilen İşay, Kenan diyarına hakim olup tarihte on iki Yahudi kabilesini birleştirip tek bir devlet kuran Kral Davut’un babasıdır. Kral Davut dönemi, Yahudilerin birlik içinde en güçlü dönem olduğundan, Kral Davut Yahudiler için daima en ideal önderdir. Kral Davut’un oğlu Hz. Süleyman’ın ölümünden sonra devletleri kuzeyde İsrail ve güneyde Yahuda olmak üzere iki parçaya bölünüyor. Önce kuzeydeki İsrail MÖ:719’de Asurlular, sonra da 586’da güneydeki Yahuda Devleti Babilliler tarafından istila ediliyor. İşte bu esaret  dönemlerinde kendilerini esaretten kurtarıp, tekrar büyük devlet kuracak Tanrı tarafından atanan, Mesih Kral Davut gibi kurtarıcı Mesih beklentisi içinde olmuşlardır.  Bu esaret dönemlerinde yaşamış ve Tevrat’ta kitapları bulunan Yeşaya, Hezekiel, Yeremya, Mika, Zekerya  ve Daniel peygamler hep bu kutlu önderin geleceğini müjdelemişlerdir:
“6 Çünkü bize bir çocuk doğacak, Bize bir oğul verilecek. Yönetim onun omuzlarında olacak. Onun adı Harika Öğütçü, Güçlü Tanrı, Ebedi Baba, Esenlik Önderi olacak.
7 Davut’un tahtı ve ülkesi üzerinde egemenlik sürecek. Egemenliğinin ve esenliğinin büyümesi son bulmayacak. Egemenliğini adaletle, doğrulukla kuracak Ve sonsuza dek sürdürecek. Her Şeye Egemen RAB’bin gayreti bunu sağlayacak.” (Yeşaya-9)
Yahudiler’in Mesih beklentisinin temeli bu eserlerdir. Hz. İsa bu peygamberlerden 5 asır sonra dünyaya gelmiş olmasına rağmen Hıristiyanlarda Tevrat’ta beklenen Mesih olarak  gördükleri, Hz. İsa için bu kaynakları delil olarak sunarlar.  Peki, Yeşaya, Mika, Hezekiel ve Zekerya, Babil sürgün döneminde yapılan bunca kehanetler sonunda, beklenen kurtarıcı Mesih gerçekten geldi mi? Yahudileri bu esaretten kurtarıp tekrar Kudüs’e dönüp Tapınağı kurabildiler mi? Yoksa bu Mesih, Hıristiyanların iddia ettikleri gibi 5 asır sonra gelen Hz. İsa mıydı? Evet Yahudiler 70 yıl süren Babil esaretinden sonunda, bekledikleri kurtarıcıya kavuşmuşlardı. Büyük  ümitle bekledikleri Mesih gerçekten gelmişti. Yahudileri Babil esaretinden kurtarıp, Kudüs’e kavuşmalarını ve Tapınaklarını yeniden kurmalarını sağlamıştı. Ancak ortada çok garip bir durum vardı. Kurtarıcı Mesih gelip, Babil’i perişan edip, Yahudileri kurtarmıştı kurtarmasına ama, ortada çok garip bir durum vardı. Kurtarıcı olarak gelen Mesih Beytlehem kasabasından ve Davut soyundan değildi. TEVRAT’TA ÖZLEMLE BEKLENEN MESİH GELMİŞTİ AMA ORTADA GARİP BİR DURUM VARDI. GELEN KURTARICI DAVUT SOYUNDAN OLMADIĞI GİBİ, BİR YAHUDİ’DE DEĞİLDİ. Özlemle bekledikleri Mesih gelmişti, daha doğrusu Tanrı bekledikleri Mesih’i göndermişti.  Gelen Mesih kimmiş önce bir görelim:
“1 RAB meshettiği kişiye, Sağ elinden tuttuğu Koreş’e sesleniyor. Uluslara onun önünde baş eğdirecek, Kralları silahsızlandıracak, Bir daha kapanmayacak kapılar açacak. Ona şöyle diyor:
2 “Senin önünsıra gidip Dağları düzleyecek, Tunç kapıları kırıp Demir sürgülerini parçalayacağım. 3 Seni adınla çağıranın Ben RAB, İsrail’in Tanrısı olduğumu anlayasın diye Karanlıkta kalmış hazineleri, Gizli yerlerde saklı zenginlikleri sana vereceğim. 4 Sen beni tanımadığın halde Kulum Yakup soyu ve seçtiğim İsrail uğruna Seni adınla çağırıp onurlu bir unvan vereceğim.
5 RAB benim, başkası yok, Benden başka Tanrı yok. Beni tanımadığın halde seni güçlü kılacağım.
13 Koreş’i doğrulukla harekete geçirecek, Yollarını düzleyeceğim. Kentimi o onaracak, Sürgünlerimi ücret ya da ödül almadan o özgür kılacak.” Böyle diyor Her Şeye Egemen RAB.” (Yeşaya-45)
Gelen Mesih Yahudi ve Davut soyundan değil, bir Pers’li idi. Yani PERS KRALI KOREŞ’Tİ . M.Ö.538′de pers kralı II. Koreş, Babil Kralı Baltazar’ı yenip 16 Temmuz’da başkent Babil’i fethediyor. Böylece Yahudiler beklediği kurtarıcı Mesihlerine kavuşmuş oluyorlar. Tabi Babil esareti sona ermişti ve sona eren esaret sonunda, Kutsal Kent’lerine kavuşup M.Ö. 515 yılında Tapınaklarını da yeniden kuruyorlar. Böylece Tevrat’ta Yeşaya, Mika, Hezekiel, ve Zekerya peygamberlerin yazdığı iddia edilen kitaplardaki kehanet doğru çıkmıştı. Ayrıca Tevrat’ta Pers Kralı Koreş, Tanrı tarafında bu işe seçildiğine, yani mesih olduğunu açıkça belirtiyor:
“21- Böylece RAB’bin Yeremya aracılığıyla söylediği söz yerine geldi: “Ülke tutulmayan Şabat yıllarını tamamlayıncaya, yetmiş yıl doluncaya kadar ıssız kalıp dinlenecek.”
22- Pers Kralı Koreş’in krallığının birinci yılında RAB, Yeremya aracılığıyla bildirdiği sözü yerine getirmek amacıyla, Pers Kralı Koreş’i harekete geçirdi. Koreş yönetimi altındaki bütün halklara şu yazılı bildiriyi duyurdu:
“23- Pers Kralı Koreş şöyle diyor: ‘Göklerin Tanrısı RAB yeryüzünün bütün krallıklarını bana verdi. Beni Yahuda’daki Yeruşalim Kenti’nde kendisi için bir tapınak yapmakla görevlendirdi. Aranızda O’nun halkından kim varsa oraya gitsin. Tanrısı RAB onunla olsun!” (Tevrat-II. Tarihler-36)
Konu bu kadar açıkken, nedense bu garip duruma kimse değinmez ve Babil sürgününden kurtulmak adına yazılmış olan bu kehanetler, Hıristiyanlarca Hz.İsa’ya, Yahudilerce ise günümüze yorumlanır. Ancak Daniel’in bahsettiği Mesih Hz. İsa’nın gelişine uygun düşebilir. M.S. 70 ve 140 yıllarında Kudüs’te büyük yıkım ve sürgün oldu. Bu sürgün 2000 yıla yakın devam etti. Yahudiler 2000 yıl Kudüs ve Tapınak’tan mahrum, son derece çileli bir hayat sürdüler. 70 yıllık Babil sürgünü bunun yanında anmaya bile değmeyecek kısalıkta. Asıl Tevrat’ta beklenen sürgünden dönmek, Vaad Edilmiş Topraklarda Kutsal Kent’i ve Tapınağı yeniden kurma kehaneti şimdi gerçekleşmişti. İyi de gerçek buysa, hani devlet kuruldu, esaret bitti Mesih nerede kaldı. BÜTÜN BUNLARI GELİP O GERÇEKLEŞTİRECEKTİ. Ayni zamanda, Mesih’ten önce, Mesih’in geleceğini müjdelemek için, Mesih’ten önce geleceği kehanetinde bulunulan İLYAS nerede? (Tevrat-Malaki-4:5) Vaad Edilen Topraklara Yahudiler sürgünden döndüler ve Kudüs başkentli bir devlette kurdular. Bütün İsrailoğulları tekrar Vaad Edilen Topraklara dönecekti ama kayıp on kabileden haber yok. Bütün bunlar olurken beklenen Mesih nerede? Niçin hala gelmedi? Bu kadar çelişkiden sonra, kimse günümüzde boş yere hala, Mesih ne zaman gelecek diye beklemesin. Tevrat’ta sözü edilen kurtarıcı Mesih M.Ö. 538 yılında gelmiştir ve Yahudileri Babil esaretinden kurtarmıştır. Ancak bu gelen kurtarıcı Mesih, Tevrat’ta belirtilen gibi Davut soyundan bir Yahudi değildir. Gerçek bütün açıklığıyla ortada. Dileyen hala gelmesi için beklemeye devam edebilir. Bu durumun farkında olan dindar Yahudiler de yok değil. Lübnan’da ki Hizbullah’ın televizyonunda 18 Haziran 2005 tarihinde yaptığı konuşmada Haham David Weiss “İsrail’i Şeytan’ın maddeleşmiş halidir” diye tanımlayarak:
“Her gün İsrail’in yıkılması için dua ediyoruz” dedi.
Şu andaki İsrail’i SİYONİST BİR DEVLET olduğu için tanımamaktadırlar. “Mesih gelmeden önce bir Yahudi vatanından söz edilemez” der. Bu uyarıyı geçmiş yıllarda Talmud’taki Üç Emire dayanarak 13. yy.’da Haham eliezer,18.yy.’da Haham Yehonatban Eibshuts gibi Alman hahamlar, İspanyol Haham Ezra ve Yahudi bilgin Rafael Hirsch Yahudi göçmenleri Filistine göç konusunda hep uyarmışlardı. Talmud’a göre haklıdırlar.   Beklenen Mesih çıkmadığına göre, bu devlet meşru değil ve Siyonistlerin organize ettiği bir devlettir. Ayrıca Mesih yeryüzünde savaş değil, tüm insanlar için bir barış ve huzur dönemi başlatacaktır.  Aslında  İncil’de bahsedilen zamanın sonunda ve Armagedon Savaşı öncesinde Yahudilerin sürgünden dönüşü ve Filistin’de bir Yahudi devleti kurulması kehaneti de yoktur. İlgililerce konunun ciddiyet bir kez daha gözden geçirilmesini ve insanlara daha gerçekçi bilgiler sunulmasını tavsiye ederiz.”
                                                                           ::ASİYE UTKU::

MİSYONERLERİN HEZEYANLARI

MİSYONERLERİN HEZEYANLARI 

Alem şumul , medarı iftiharımız olan İslam dini ve onun mutlu salikleri ; İslam‟dan uzak yaşayanları , bu şuurdan yoksun Müslümanları ; misyonerlerin türlü hile ve desiselerinden , tanassur ettirilmek istenmelerinden korumak amacıyla İslami gerçekleri yazmak , misyonerlerin hezeyanlarını yok etmek için mektup ve broşürlerini cevaplamak hususunda ve ayni zamanda batılları izale için bu yazılar kaleme alındı . Böylece misyonerlerin sapıklıkları karşısında hakikatları yazmakta ve tekrarlamakta fayda vardır . Mektupları yadırgamadım .Zira çok defa kapı altlarından , parklarda gençlerin ellerine tutuşturulan mektup ve broşürlere rastladık . Daha çok İsviçre , Lozan mahreçli oldukları herkesçe bilinmektedir .

Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla

Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla
Hamd ve bütün övgüler; nice az toplulukları, sayıca kendin çok topluluklara üstün kılan Kahhar olan Allah’adır. Salat ve selam, yaşı elliyi aşkın iken cihad için kılıcını eline alan, yirmisekiz savaşa katılan, kırk savaşa komutan tayin eden, mücahitler mücahidi Allah Resulü Hz. Muhammed (a.w.s) ‘adır.Övgü ve dualarımız ise “Kıyamete kadar hak üzere savaşacak olan, kimsenin onlara zarar veremeyeceği” o kutlu zümreyedir..

“İnsanların hesap görme zamanı yaklaştı, fakat onlar hala habersiz, haktan yüz çeviriyorlar.Rablerinden kendilerine gelen her yeni ihtarı mutlaka, gönülleri gaflet içinde eğlenerek dinlerler..”(Enbiya-1-2)

Ey İman Edenler;
var olacaktır.Bilin ki hesaba çekilme günü yaklaştı, o her şeye hükmeden Allah nefislerimize olan tutkunluğumuzdan dolayı da bizleri hesaba çekecektir. Bizler gaflet içerisinde olsak ta hakka yüzünü çevirmiş kimselerle dinini yüceltecek olan Allah’tır. Bizler dünya meşakkatlerine dalsak ta, yüzünü dünya sevgisinden çevirmiş kimselere dinine yardımı nasip edecek olan Arşın sahibi olan Allah’tır.Bizleri ölüm korkusu sarsa da, Ölüme sevdalı imanlı kalpleri yaşatacak var edecek olan Allah’tır.Bizleri altın,gümüş,ihtişamlı evler, süslere bezenmiş binekler dünya hayatına bağlasa da, “

Ey insanlar!
Bilin ki ne varlığınızla, ne gücünüzle ne saltanatınızla ne cimriliğiniz nede cömertliğinizle Allah’ı aciz bırakacak değilsiniz! Her şeye muhtaç olan bizleriz, O dilediğine lütufta bulunur, dilediğini yüceltir dilediğini de kahreder, O kahhardır.

Ey Müslümanlar!
Size; zulme uğramış, toprakları işgal edilmiş, kadınları esir edilmiş,iffetleri kirletilmiş, çocukları katledilmiş beldelerin haberi ulaşmadı mı!

Kim Rahman’a kulsa sözümü iyi dinlesin! Yıldızlar döküldüğü zaman, güneş söndüğü zaman, dağlar dümdüz edildiği zaman, gözler semaya dehşetle baka kaldığı zaman, ayak ayağa dolaştığı zaman, o zaman gelmeden önce Rabbinin Ayetine kulak versin:Yine siz, Allah’ın hükümlerinin yasak edildiği, Resulüyle alay edildiği, İman edenlerin hapsedildiği beldelerden habersiz misiniz? Gerçekten habersiz misiniz

“Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: «Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize katından bir veli (koruyucu sahib) gönder, bize katından bir yardım eden yolla» diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz? (Nisa-75)

Size ne oluyor ben müslümanım demekten korkuyorsunuz! Size ne oluyor Allah cihadı farz kıldı demekten korkuyorsunuz! Size ne oldu bende Efendimizin yolunu takip eden mücahidim demekten korkuyorsunuz ? Size ne oluyor haykırmıyorsunuz, Allah mücahitleri korusun diye! Haça tapanlar, puta tapanlar bizden şereflimi! Onlar bizden üstünler mi! Canınız Allah resulünün canından değerlimi! Bedenimiz, yüzü yaralanmış, dişleri kırılmış, Allah resulünden değerlimi! Canımız parça parça edilen şehitlerin efendisi Hamza’dan değerlimi! Elleri kesilen bedeni parça parça edilen Musab’dan, çift kanatlı Cafer’den değerlimi! Mallarımız ne de kıymetli değil mi! Bütün malını Allah için infak etmiş, “Aileme Allah ve resulünü bıraktım” diyen Ebu Bekr Sıddık’tan değerlimi! O ki giydiği abasının düğmeleri yok, dikenle tutturmuş! Gökten inen Cibril Selam getirir Rahman’dan! Arş titrer, Sıddık titrer “Kulum bende razımıdır” buyurunca Allah! Yoksulluk, açlık, sefalet, acı dolu bir hayat, buna rağmen razıdır Ebu Bekr! Mallarımız Abdurahman bin Avf’ın, üzeri mallarla dolu Beş yüz devesinden daha mı kıymetli ! O ki cennet karşılığında sattı mallarını, İkramda bulunmak istedi ensar, O’na dilersen eşlerimden birini senin için boşayayım, Bahçemden birini sana vereyim dediğinde Abdurrahman bin Avf elinde bir ip pazarın yolunu göster dedi, Kabe’nin Rabbine yemin olsun ki onlar kazandılar! Tebuk seferinde bütün varlığıyla on bin mücahidi teçhiz eden Hz. Osman, Allah’a yemin olsun ki O’da kazandı…

Ey Rahmanın Kulları!

Yeniden İman etmenin zamanı gelmedi mi ?“Ey İman Edenler İman Edin” (Nisa-136) İbrahim Olup İsmail’i kurban etmenin zamanı daha gelmedi mi? Allah’ın dinine yardım etme zamanı gelmedi mi? Kirletilen namuslar kimin namusu! Öldürülen çocuklar kimin çocukları! Anasız babasız kalan yetimler, öksüzler kimin! Sayısı sözde milyarları bulan Müslümanların beldeleri kimin ellerinde! Unutmayın ki “Kim Allah’ın dinine yardım ederse Allah’ta ona yardım eder” (Muhammed-7) ve yine unutmayın ki Allah’ın bizim gayretimize ihtiyacı yok bununla sadece bizim güzel işler yapmamıza yol vermek ister.Buna ihtiyacı olan bizleriz, dinini güçlendirmek için hayır kazanmamız için, mallarımızı infak etmemizi isteyen Allah zengindir,bizler ise fakiriz, yerin ve göğün hazinlerini Allah katındadır.

Allah’a Yemin Olsun ki, bizler canımızdan vazgeçmedikçe, anam babam, evlatlarım, mallarım Rabbim senin yoluna feda olsun demedikçe, bugün tağutların kendi dinlerini haykırdıkları gibi bizlerde hak davayı haykırmadıkça, her şeyden çok korkulması gereken Allah’tan değil de, kendileri aciz olan küfrün önderlerinden korktukça bu zillet üzerimizden kalkacak değildir!

İşte bu sebepledir ki bizler, Allah’ın dinini yeryüzüne hakim kılmak için son nefesimize kadar mallarımızla, canlarımızla, dilimizle, Allah’ın dilediği süreye kadar Hak dini yaymaya, Bu yolda cihad eden mücahitlere her şekilde yardım etmeye Şanı yüce Olan, Allah’a yemin ettik! Yaşadığımız sürece, Allah’ın dini yeryüzünün en ücra köşesinde hakim oluncaya kadar bu mücadelemiz devam edecektir.

İkinci olarak bu sorumluluğu ben müslümanım diyen, her vicdan sahibine, gerek reelde gerek sanalda ulaştırmak, ümmetin halinden haberdar etmek, onlara yardım etmek, onlara dua etmek üzerlerine bir borçtur.

Allah’a tevekkül eden kullar bilmelidir ki Allah’ın dinine yardım etmek isteyen kullarına Allah hayır yollarını, hayır kapılarını açacaktır. Bu gün Küfrün önderlerinin Müslümanları yok etmek için başlattıkları haçlı seferi, iman eden kimselere gizli değildir. Bu haçlı seferlerine karşı müslümanın yapması gereken Allah’ın izin verdiği sınırlar içerisinde “ Düşmanın Silahı ile silahlanmaktır.”Müminin en büyük silahı da dinine bağlı olmasıdır. Allah Resulü bize şunu haber ediyor:

"İyne (faiz ile alışverişe başladığınız, öküzün kuyruğuna takıldığınız ve çiftçilikle yetinip(geçim derdine düştüğünüz) Allah (c.c.) yolunda cihadı terk ettiğiniz zaman Allah (c.c.), size öyle bir zillet verir ki dininize dönene kadar da onu üzerinizden kaldırmaz"

Allah Resulü bir gün ashabına şöyle der:
Ne olacak sizin haliniz? Gün gelecek siz bir kabın içindeki yemek gibi olacaksınız. Diğer milletler sizi yemek için üstünüze üşüşecekler. Tıpkı bir kabın içindeki yemeği bitirmek için sofraya üşüştükleri gibi. Ey Allah’ın Resûlü sayımız az olduğu için mi böyle olacak? diye sorar bir sahabi.Peygamberimiz: Hayır.Tam aksine, o gün sayınız çok olacak ama
sizi vehn kuşatacak. Yani, dünya tutkusundan doğan ölüm korkusu kalplerinizde yer edecek..

Bugün ben müslümanım diyenlerin sayısı milyarları bulurken, zulme duçar olmuşlar bizleriz! Güçlüler güçsüz, üstünlüğümüz ise ayaklar altında, bunun sebebi ise yeterince açık değimli!

Ey Allah’ın Kulları!

Yeniden silkelenin, yeniden düşünün, yeniden doğun! Nefsim Kudret elinde olan Allah’a yemin Olsun ki Kafirler müşrikler istemese dinini Allah üstün kılacaktır,Üstün gelecek olanlar muhakkak Allah’ın taraftarları olacaktır,

“Onlar öyle kimselerdir ki, halk kendilerine, "İnsanlar size karşı ordu toplamışlar, onlardan korkun" dediklerinde, bu söz onların imanını artırdı ve "Allah bize yeter, O ne güzel vekildir!" dediler.(Ali-İmran173)

Allah, kuluna yetmez mi? Seni O'ndan başka şeylerle korkutuyorlar…(Zümer-36)

Bilin ki Korkulmaya layık, yegane hüküm sahibi, hayrı ve şerri insanlara isabet ettiren Allah’tır, O’nun izni olmadan zarar ve fayda verecek yoktur! Kalplerde yer eden yaratılmışların korkusu ise şeytanın fısıltısından başkası değildir.

O halde Allah’ı razı etmek için yarışın, hakkı yaymak için yarışın, zilleti kaldırmak için yarışın, bu uğurda canlarınızla mallarınızla yarışın, dua ederek yarışın, ta ki Allah’ın hükmü yeniden yeryüzünde hakim olsun! Taki namusumuz onurumuz yeniden kurtulsun..
Ey Rahman’ın Kulları!

Genişliği yerle gök arası olan cennet koşuşun, Artık oraya giren bir daha asla bedbaht olmayacaktır, O gün Rahman’a bakan yüzler görürsün, onlar nur içinde güleçtirler, Yarışacaksanız O’nu görmek için yarışın… O’nu görmek için….

::asiye utku::

Siz, siz olun Yehova Şahitlerini evinizden, ailenizden ve hatta tanıdıklarınızdan ırak tutun.

Türk insanı üzerine bilinen ya da bilinmeyen birçok oyunlar oynanıyor.  Dünyanın neresinde olursa olsun Müslüman  Türk insani yoğun bir kı...