MÜSLÜMANLARA İLAHİ VARLIKLAR GEÇİŞTİRMESİYLE SUNULAN TANRININ OĞULLARI İNANCI
Eyüp............1:6 Bir gün
İLAHİ VARLIKLAR RABbin HUZURUNA ÇIKMAK için geldiklerinde, ŞEYTAN da ONLARLA GELDİ.
Job..............1:6 Now it fell upon a day, that the
SONS OF GOD came to present themselves before the LORD, and SATAN came also among them.
OĞULLARI ve ŞEYTANLA yaptığı toplantıları BAŞKA
TANRILARLADA yaptığı İLAN edilen TANRI İNANCI
Zebur……82:1 TANRI YERİNİ ALDI
TANRISAL KURULDA,
Yargısını açıklıyor
İLAHLARIN ORTASINDA:
Zebur……82:2 ‹‹Ne zamana dek haksız karar verecek, Kötüleri kayıracaksınız?
--iSela
Zebur……82:3 Zayıfın, öksüzün davasını savunun, Mazlumun, yoksulun hakkını
arayın.
Zebur……82:4 Zayıfı, düşkünü kurtarın, Onları kötülerin elinden özgür
kılın.››
Zebur……82:5 Bilmiyor, anlamıyorlar, Karanlıkta dolaşıyorlar. Yeryüzünün
temelleri sarsılıyor.
Zebur……82:6 ‹‹ ‹
SİZ İLAHLARSINIZ› DİYORUM, ‹
YÜCELER
YÜCESİNİN OĞULLARISINIZ HEPİNİZ
Zebur……82:7 Yine de İNSANLAR GİBİ ÖLECEKSİNİZ, Sıradan bir önder gibi
düşeceksiniz!››
MÜSLÜMANLARA "oğlum, kulum, şimdi oğlum oldun"
MUHABBETİ çerçevesinde SERVİS edilen "İLK OĞLUM" tanımıyla
YETİNİLMEYİP; "İLK DOĞANIM" ibaresiyle TANRININ OĞULLARI saplantılarını
PEKİŞTİRMELERİ
Mısırdan Çıkış...4:22 Sonra firavuna de ki, ‹RAB şöyle diyor: İSRAİL BENİM İLK OĞLUMDUR.
Exodus............4:22 And thou shalt say unto Pharaoh: Thus saith the LORD: ISRAEL is MY
SON, MY
FIRST BORN
Yukarıdaki örnek YAKUP değilde, Yakupoğulları bazında / Ülke
bazında değerlendirilirse, Alın size bireysel OĞUL ilanı.
Yakupoğullarından sonra başarısızlıkla biten İKİNCİ soy OLUŞTURMA
gayretlerinin ürünü. "BİZ soy olarak, Mısırlı anneden, MISIR'da türemiş
olanlarızın" Mısır'a Yakup ile sokulan insanların sayısının 70'le
sınırlandırılmış olması
(kutsal sayı kabülünün ötesinde) Mısır'a girenlerin sayılabilir, denetlenebilir boyutta olduğunu vurgulamak için olmalı.
(İçlerinde Babamız dedikleri İbrahim'de dahil hiçbir İBRANİNİN ve diğer
SAMİ kökenli birilerinin bulunmadığını söylüyorlar. Kendileri -70 kişi
türeyenler- dışında olanların kitaplarının ve Tanrılarının kapsam alanı
dışında kaldıklarının ilanı için olmalı)
Soylarına ilk berekt kaynağı olatak seçtikleri, Mısır'lı anneden Mısır
doğumlu Yusuf oğlu Efrayim. Yakup'un 2. oğul olmasına rağmen, kutsadığı
Yusuf oğlu Efrayim. Yakup'un da İsrail Tanrısı olarak "benim oğlum"
dediği Efrayim
Yeremya.........31:9 ...... Düz bir yolda yürüteceğim onları. Çünkü
BEN İSRAİLİN BABASIYIM, EFRAİM de
İLK OĞLUMDUR
Jeremiah.........31:9 ...... wherein they shall not stumble: for
I AM A FATHER TO ISRAEL, and EPHRAIM is
MY FIRSTBORN
BAŞLARKEN:
Tanrı kelimesi, Tevhid inancından uzakta gelişme sağlayan, "ALLAH",
dışında kendilerine bir takım hayali olgular oluşturanların, KUTSAL
olarak benimsediklerine verdikleri genel bir addır. Bu benimsemeler,
taş-sopa, dağ-tepe olabileceği gibi, şeytani varlıklar, insanlar ve
cinlerden edinilmiş "kutsal ilanlılarda" olabilir. Meleklerin onların
ibadetine izin vermiyeceği, böyle bir şeyin imkansız olduğu Kur'an'ı
Kerim'de bizlere bildiriliyor.
Melek sandıklarının da kesinlikle CİNLER olduğu, bu tür "ilahi
varlıklar sanılanların" kesinlikle CİN olduğu, Kur'an'ı Kerim'de,
BİZLERİ UYARMAK İÇİN bildiriliyor.Yanlış hayallere kapılmamız ve
bilinmezlerin arkasına takılmamız için İKAZ EDİLİYORUZ.
ALLAH BU DURUMU BİZE ŞU AYETLE BİLDİRİYOR.
34 - SEBE.......... 40.Allah'ın, onları hep birden toplayacağı, sonra
da meleklere, “Bunlar mı size ibadet ediyorlardı?” diyeceği günü bir
hatırla!
34 - SEBE.......... 41.(Melekler) derler ki: “Seni eksikliklerden uzak
tutarız. Onlar değil, sen bizim dostumuzsun. Hayır, onlar
CİNLERE İBADET EDİYORLARDI . Onların çoğu
CİNLERE İNANIYORDU.”
Bu nedenle yazı boyunca, Tanrı kelimesi onların anlayışını belirtmek
için kullanılıyor. Pagan ve putpers dinlerde de, Tanrı kelimesi
kullanılıyor. Asla ve asla Tanrı hitabının "ALEMLERİN RABBİ OLAN
ALLAH'la" bir ilgisi yoktur. "ALLAH", sadece kendisine özel olan
isimlerle anılır.
ALLAH BU DURUMU BİZE ŞU AYETLE BİLDİRİYOR.
19 - MERYEM.....65. (O), göklerin, yerin ve bunlar arasında bulunan
şeylerin Rabbidir. O'na kulluk et ve O'na kullukta sabret. Hiç
O'nun ADIYLA ANILAN birini biliyor musun?
Aynı durum Peygamberler ve Cebrail içinde geçerlidir. Onların ismini
verdikleri, peygamberi olarak ilan ettikler isimler, tamamen kendi
oluşturdukları hatta kendilerine yakıştırdıkları, inanç sistemlerine
uygun buldukları hayali karekterler. Bu uygulama ile kitaplarında bu
isimlerin geçiyor olması nedeniyle de isimlerinin önüne, "Hz." gibi
unvanlar koyulmamıştır.
Konu bizim inancımızda olan, bizlerin bildiği Peygamberlerden
bahsetmeye geldiğinde, Önlerine Hz. unvanı koyulmuştur. Hz. Muhammed,
HZ. İsa, Hz.Musa, Hz. Meryem..gibi..
Onlar peygamber dediklerinin, karılarını satmış olmasını, kardeşleri
ile evlenmesini, kızlarının babalarından çocuk edinmesini, hille
yapmasını, put imal etmesini, Putlara tapmasını, peygambere torunun
tecavüz etmesini, yalan söylemesini kabullenmişler ve bunları da
kitaplarında hiç sakınca görmeden yayınlıyorlar.
Karısını satan, puta tapan peygamber dediklerinin içinde bulunduğu
sözleri yazarken ve o ifadeleri yorumlarken, nasıl olurda; onun isminin
önüne Hz.gibi unvanlar koyabilirim. Nasıl olurda o çirkin eylemleri
Peygamberlerime yapıştırabilirim? Onların kitabındaki, İSA'nın "ben
Tanrıyım/Rab'bım/Oğulum" dediği, ifadesinin önüne Hz.unvanını koyarak
nasıl olurda onu, Hz.İsa ile özdeşleştirebilirim?
Onların Kutsal Ruh dedikleriyle Cebrail'in hiç alakası yoktur. Büyük
ihtimalle kendilerine bağlı olan bir varlıktan bahsediyorlar. Hiç
birşeyden haberi olmayan bir Kutdsal Ruh.
(Ör: Papalık seçiminde herkeze başka isim verilmesi)
Kutsamayla, ilahi kutsallık arasındaki farkı
kavrayamayan, kutsal metin yazarları, ancak babasız doğum olsa olsa
böyle olur demiş, yakıştırma damgalarını hemen vurmuşlar.
Anlayamadıkları, kavrayamadıkları ilahi değerleri, algılayamadıkları
"ALEMLERİN RABBİ OLAN ALLAH" İMANINI anlatamayacaklarını bildikleri
için, bildikleri yoldan gitmişlerdir. Din öğretilerinin, o dönemde
okudukları Eski Ahit kitaplarından aldıkları için, elbetteki açılımları
da ona göre yapacaklardı.
(Eski Ahit'e bağlı olduklarını kendileri
söylüyor. Hatta "İsa kitap getirmedi Eski Ahit'le tebliğlerini yaptı"
diyorlar. Gerçi; "hayır okumadı" deseler bu gün aynı kapak altında
tuttukları, "her harfi Tanrıdan olan kutsallarımız" dedikleri "İsrail
Tanrısı Musa'ya verdi" dedikleri Eski Ahit kitaplarını inkar etmeleri
gerekir. Gerçi kitaplarını alıp Yahve'yi devre dışı bıraktılar ama
olsun. Onlarda Deccaliyet maharetleri -- yaldızlama, örtme -- üstadlık
seviyesinde. Muhakkak İPLER çekilmeden UNLAR serilmiş hazır
bekliyordur.)
Eski Ahit kitaplarının verdiği örneklerle, İSRAİL TANRISININ
öğretileriyle, TANRI OĞULLARINA ALIŞIK olan beyinleri, İNANÇLARI,
kalpleri, GÖĞÜSLERİNDE BESLEDİKLERİ, en kolay anlatımın TANRININ OĞLU
DİYE GEÇİŞTİRMEKLE mümkün olacağını düşünerek, TANRININ OĞLU cevabıyla
ANLATIMI bitirivermişlerdir.
Kutsal metin yazarları, TANRININ OĞULLARININ KABUL EDİLDİĞİ bir
dine mensup oldukları yukarıdaki satırda bildirildi. Evet Eski Ahitin
sahipleri biziz diyen YAHUDİLER'de, KUTSAL METİN YAZARLARI da İSA'ları
da TANRININ OĞULLARI olmasını kabul etmiş bir kitaba ve o kitabın
etrafında oluşturulmuş YAHUDİLİK dinine mensuptular.
Çok Tanrı inançlarını gösterebilmek için, İNGİLİZCE AHİT
kitaplarına bakmak yeterli. Müslüman ülkelerde üzerini örttükleri,
yaldızladıkları, bu çok Tanrılı inancı ifade eden deyimler, kendi
ülkelerinde yani ÇOK TANRI İNANÇLARININ hüküm sürdüğü yerlerde, Deccaliyet
örneği göstererek değiştirdikleri / parlattıkları deyimleri olduğu gibi
kullanmışlar. TANRININ OĞULLARI tanımını Türkiye'de basılan, dağıtılan ESKİ
AHİT kitaplarında, Melekleri çağrıştıran "İLAHİ VARLIKLAR"
(DIVINE ASSETS)
tanımlamasıyla değiştirmişler. Tek Tanrılı din taklidi yapmak kolay
değil. Bu örnekler her konuda her ifadede oldukca çok olmalı.
İngilizce BASKILI Eski Ahit kitabında TANRININ OĞULLARI
Genesis/Yaratılış..6:2 that the
SONS OF GOD saw the
daughters of men that they were fair; and they took them wives, whomsoever
they chose
Yaratılış/Genesis..6:2
TANRININ OĞULLARI, insan kızlarının güzelliğini görünce beğendikleriyle evlendiler.....
Türkçe yazılmış Eski Ahit kitabında İLAHİ VARLIKLAR
Yaratılış...............6:2
İLAHİ VARLIKLAR, insan kızlarının güzelliğini görünce beğendikleriyle evlendiler.
İngilizce BASKILI Eski Ahit kitabında TANRININ
OĞULLARI
Genesis/Yaratılış...6:4 The NEPHILIM were in the earth in those days, and also after that, when the
SONS OF GOD came in unto the daughters of
men, and they bore children to them; the same were the mighty men that
were of old, the men of renown.
Yaratılış/Genesis...6:4
TANRININ OĞULLARI insan
kızlarıyla evlenip çocuk sahibi oldukları günlerde ve daha sonra yeryüzünde
NEFİLLER vardı. Bunlar eski çağ kahramanları..
Türkçe BASKILI Eski Ahit kitabında İLAHİ
VARLIKLAR
Yaratılış................6:4
İLAHİ VARLIKLARIN
insan kızlarıyla evlenip çocuk sahibi oldukları günlerde ve daha sonra
yeryüzünde NEFİLLER vardı.
......
İngilizce BASKILI Eski Ahit kitabında TANRININ OĞULLARI
Job / Eyüp...........1:6 Now it fell upon a day, that the
SONS OF GOD came to present themselves before the LORD, and SATAN came also among them.
Eyüp / Job...........1:6 Bir gün
TANRININ OĞULLARI RABbin HUZURUNA ÇIKMAK için geldiklerinde, ŞEYTAN da ONLARLA GELDİ.
Türkçe BASKILI Eski Ahit kitabında İLAHİ
VARLIKLAR
Eyüp...................1:6 Bir gün
İLAHİ VARLIKLAR RABbin HUZURUNA ÇIKMAK için geldiklerinde, ŞEYTAN da ONLARLA GELDİ.
Tanrı olarak edindiklerinin OĞULLARI olduğu gibi, hep birlikte ŞEYTANLA
toplantılar yapıyorlar. Mutlaka Toplantı sonrası kokteyler düzenleyip
eğlencelerde yapıyorlardır.
Mezburlar/Zebur...2:4 GÖKLERDE OTURAN RAB GÜLÜYOR, Onlarla EĞLENİYOR.
Bu tanılamaları yapan ifadeler çerçevesi içinde; Tanrı olarak işaret
ettikleri ne olabilir? Eğlenen Tanrı, elbette OĞULLARINDAN birine bile
ilgi gösterilmesini kıskanır.
Tanrı olarak edindiklerinin bu toplantıları sadece OĞULLARI ve ŞEYTANLA
yapmakla yetinmeyip BAŞKA TANRILARLADA TOPLANTILAR yaptığı, yine "her harfi
Tanrıdan" dedikleri kitaplarında TANRI anlatımıyla yer alıyor.
Zebur……82:1 TANRI YERİNİ ALDI
TANRISAL KURULDA,
Yargısını açıklıyor
İLAHLARIN ORTASINDA:
Zebur……82:2 ‹‹Ne zamana dek haksız karar verecek, Kötüleri kayıracaksınız?
--iSela
Zebur……82:3 Zayıfın, öksüzün davasını savunun, Mazlumun, yoksulun hakkını
arayın.
Zebur……82:4 Zayıfı, düşkünü kurtarın, Onları kötülerin elinden özgür
kılın.››
Zebur……82:5 Bilmiyor, anlamıyorlar, Karanlıkta dolaşıyorlar. Yeryüzünün
temelleri sarsılıyor.
Zebur……82:6 ‹‹ ‹
SİZ İLAHLARSINIZ› DİYORUM, ‹
YÜCELER
YÜCESİNİN OĞULLARISINIZ HEPİNİZ
Zebur……82:7 Yine de İNSANLAR GİBİ ÖLECEKSİNİZ, Sıradan bir önder gibi
düşeceksiniz!››
Cinlerle irtibatta olan İnsanları Tanrısallaştırdıklarına
göre, CİN'leride Tanrısallaştırmış olmaları işin ilk etabı değil miydi?.
Zaten Taptıklarıda onların arasından seçip İttifak kurdukları değil mi? Çok
Tanrı inancıda, GÖKSEL EGEMENLİK savaşlarıda, "Yeryüzünde olan olayların
hepsi Göklerde de oluyor" demeleride, CİNLERİN bir kısmını iyi-kötü Melek,
bir kısmını aziz-evliya, bir kısmını ulular, bir kısmını iyi-kötü Ruhlar,
bir kısmınıda TANRI ilan etmelerinden kaynaklanmıyor mu?
Açık açık her fırsatta ÇOK TANRIYICIYIZ" ilanları yapanların hangi
AMENTULARINDA aynılık olabilir? Bizlerin TANRI anlayışı aşağıdaki "TABLODA
olduğu gibidir" diyenlerin, Tanrı tariflerini aşağıdaki TABLOYA benzer
yapanların,
(tablolardaki canlandırmalarda
kitaplarından kaynaklanan esinlenmeler sonucu olmalı) İLAHİ DİN olma
olasılığı var mı da AMENTULARIMIZ BİRDİR çağrıları yapılabiliyor.
DİNLERİN DİYALOĞUNA MÜSLÜMANLARI çağıranların HİÇ Mİ? "ALLAH" korkusu
yoktur. "AMENTÜLARIMIZ birdir" TELLALLİĞİNE soyunmuş olanlar hiç mi "ALLAH"
korkusu duymazlar.
"Acaba" diyor insan; "Tevhid imanı yöneldikleri "ALLAH'ı", onların elleriyle
yazdıkları
(kitaplarındaki) ifadelerle
nitelendirmeleri / mizansenlerinin içindeymiş gibi göstermeleri,
onların Tanrı inancıyla Tevhid imanını eşitlemek istemeleri, yüreklerinin
kabuk bağlamasından mı ileri geliyor?
Müslümanlık "İslam Arap HALKLARINDAN KAYNAKLANAN bir dindir." diyenlerle
DİNLERİN DİYALOĞUNA davette bulunmaları, Müslümanları ateşe itmek
olduğu ortada değil mi?
Müslümanları tehlikeye karşı uyarmayıpta, gidilen yolu, kurulan ittifakları
"İSEVİ-MÜSLÜMANLIK, ONLARDA ÇEVEŞEN OKUYOR, HÖŞGÖRÜ İKLİMİ, MEDENİYETLERİN
BULUŞMASI, HEPİMİZ İBRAHİMİ DİNLERİZ" yaldızlarıyla ateş yolunu gizlemek
ancak DECCALİYET tanımı ile açıklanmaz mı?
Yahudilik içinde köklü bir yer edinmiş olan TANRININ
OĞULLARI inancı, Yahudi olan kutsal metin yazarı Luka tarafından da
Hıristiyanlığa taşınmış.Luka; TANRI OĞLU kavramını, ADEM seceresi ile
daha Yeni Ahit'te İSA anlatımına başlamadan aktarmış. Böylece,
HIRİSTİYANLIĞIN ÇOK TANRILI DİN olmasının ilk adımını atarak, çok
tanrılı dinin oluşmasına temel teşkil etmiş. "Kökümüz Yahudilikten dolayı
ÇOK TANRIYA alışık olduğuna göre, İSA'yla gelende mutlaka öyle olmalıdır"
diye kitaplarını yazmış.
(Luka İsa'yı araştırmaları
sonucu kaleme aldığını kendisi söylüyor. "Titiz bir arastırmacıyım" diyor.
"İSA dedi ki" demiyor.)
Adem'i de Tanrının oğlu / SON OF GOD olarak kabul edenler için İSA tanrının
oğludur / SON OF GOD demek çok kolay olmuş olmalı. İnançlarında var
olan SONS OF GOD / Tanrının oğulları inanışları İSA ile TAPINMALARINA resmen
girmiş.
Luka 3:38 Enoş oğlu, Şit oğlu, Âdem oğlu, TANRI
OĞLUYDU.
English Standard Version (©2001)
Luke...3:38 the son of Enos, the son of Seth, the son of Adam, the SON OF
GOD.
New American Standard Bible (©1995)
Luke...3:38 the son of Enosh, the son of Seth, the son of Adam, the SON OF
GOD.
International Standard Version (©2008)
Luke...3:38 the son of Enos, the son of Seth, the son of Adam, the SON OF
GOD.
İsa'ya Tanrı oğlu diyenler, ona sonradan Davut kutsal soyundan baba uydurma,
secereler icad etme yoluna giderek İSA'larının BABASIZ DOĞAN Hz. İSA
olmadığını her fırsatta ilan ediyorlar. Bu tür duyurularla Hz. İsa ile
ilişkilerinin olmadığını, zaten kendilerinin TEVHİD inancı taşımak
gibi, tek ilahlı bir din olmak gibi niyetleri olmadığını defalarca ortaya
koymuş oluyorlar.
Pavlus ve ekibinin asıl amacının, tek ilahlı dine çağrılarda bulunan
Hz. İsa'nın tebliğlerini bozmak, davetleriyle Tevhid inancına açtığı
yolu kapamak, atalarının örtmüş olduğu vahiylerin üzerinin tekrar açılmasını
engellemek olduğu anlaşılmıyor mu?
Müslüman mahallesinde Salyangoz satmayı bir kez kafaya koymuşlar. Ama
ekmek içi protein deposu ama ekmek arası bol ketçaplı. Şifa niyetine
ama şurup halinde ama draje halinde. ama Dinlerin diyaloğuyla ama Amentü
birlik çağrılarıyla, ama İsevi müslümanlık ilanlarıyla ama program
önü-arası-arkası geçirilen jeneriklerde.
Daha da kötüsü, Yahudiler seçilmişliklerini büyük
ihtimalle TANRININ OĞULLARI olmalarına bağlıyorlar. Neden derseniz?
İngilizce metinlerde bu tür oğulluktan bahsedilmesinin yanısıra,
kitaplarındaki tanımlamalardan da, Dünya üzerinde yapmaya
çalıştıklarından da o sonuç çıkıyor.
Aşağıdaki örnekte olduğu gibi, "Hadi" diyorsunuz Onların
dininde Oğul-Baba kavramı karışıyor OĞUL tanımlamalarıni içeren
ifadeleri işlemekten kaçınıyorsunuz. Oğul kastı açık açık yapılmış olan
ifadelerde bile "yok onda kasdedilen, biyolojik bağ olan bir oğulluk
değildir, Baba oğul kavramları <işte şimdi ben senin baban, sende
benim oğlum oldun, kıvamında söylenmiş takdir ve iltifat sözüdür>
izahlarıyla kapatmaya getirebilirler diye örneklemeden kaçınıyorsunuz.
Dedik ya, bahneleri hazır / yaldız fırçaları ellerinde / dolgu macunları
yanlarında, unlar ipler gelmeden serilmiş halde bekliyor.
Zebur.......2:7 RABbin bildirisini ilan edeceğim: Bana, ‹‹Sen benim oğlumsun›› dedi, ‹
‹Bugün ben sana baba oldum.
Ama bazı yerlerde oğlum yada ilk oğlum demekle yetinilmeyip, "DOĞAN
OĞLUMDUR" tanımlamaları yapılıyor. Ülke olarak İsrail için bu DOĞMA
tanımı, BENİM OĞLUM vurgulamasından hemen sonra kullanılıyor. Bu durumda
İsrail'liler seçilmişliklerini Tanrısal yapılanma içinde
değerlendiriyor, kendilerini TANRININ OĞULLARI konumunda görüyorlar
demenin bir sakıncası olmamalı.
İsrail Tanrısının kendine ait gördüklerine türedikleri adresi bildirirken de,
Efrayim için "İLK DOĞANIM" tanımı kullanılıyor.
Oysa
Mısır'da bulunan Yusuf'tan ilk doğanın yani Yusufun 1. çocuğunun
MANAŞŞE, ikinci doğanın Efrayim olduğunu yine kendileri söylüyor.
Her harfi Tanrıdan dedikleri, tüm kurtuluşlarıını içindeki Vaadlerine
bağladıkları, Tapınmalarını tariflerine göre yaptıkları Kitapta / ESKİ
AHİT'te öyle yazıyor. Bu durumda İLK
BİRİNCİ çocuk MANAŞŞE Yusuf'tan, İKİNCİ
İLK DOĞAN İsrail Tanrısından mı olmuş oluyor?
Yeremya.........31:9 ...... Düz bir yolda yürüteceğim onları. Çünkü
BEN İSRAİLİN BABASIYIM, EFRAİM de
İLK OĞLUMDUR
Jeremiah.........31:9 ...... wherein they shall not stumble: for
I AM A FATHER TO ISRAEL, and EPHRAIM is
MY FIRSTBORN
Yaratılış..........41:51 Yusuf İLK oğlunun adını MANAŞŞE koydu.
‹‹Tanrı bana bütün acılarımı ve babamın ailesini unutturdu›› dedi.
Yaratılış..........41:52 ‹‹Tanrı sıkıntı çektiğim ülkede beni verimli kıldı›› diyerek
İKİNCİ oğlunun adını
EFRAYİM koydu.
Tanrı olarak benimsediklerinin ağzından söyletilen, "oğlumdur,
babayım" sözlerine alıştık ama İKİNCİ sırada doğmuş çocuğa, "BENİM İLK
DOĞANIM'dır" demiş olması hiçte alışık olduğumuz bir ifade değil.
İkinci sırada aynı anadan aynı babadan doğupta yani İKİNCİ
İLK DOĞAN olupta, İsrail Tanrısının "BENİM İLK DOĞANIM" demesi mutlaka derin manalar içermektedir.
Eğer ifade de kast edilen, alışkanlık yapmış baba, oğul kelimelerini
kullanmak olsaydı; Türkçe Ahit versiyonunda kullandıkları manada, sadece
BENİM İLK OĞLUM
(my first son) tanımını
kullanmaları yeterli olurdu. İLK OĞUL zaten İLK DOĞAN OĞUL anlamını
içinde barındırır. "Çocuklarım" dersinde, diğer oğlan çocuklar
arasındaki sıralamayı belirtmek içinde, "bu benim İLK DOĞAN OĞLUMDUR"
diyebilirsin. Ama burada yapılansa tam tersi bir durum, İKİNCİ doğan
çocuk İLK DOĞANIM diye takdim ediliyor.
Üstelik başka bir ifade de bu oğulluk ve "İLK DOĞANIM" ibaresini daha
da fazla vurguluyorlar. Tükçesin de, Ahit tarzı alışkanlığı dedirten
, (o tür düşünce intibaını bizlere edindirdikleri)
" baba, oğul" sözcükleriyle durum geçiştirliken, İngilizce Eski Ahit
versiyonunda durumun Türkçesinde gösterilenden çok farklı boyutta
olduğu, adeta üzerine basıla basıla vurgulanıyor.
İSRAİL BENİM OĞLUMDUR, (virgül)
BENİM İLK DOĞANIMDIR
Mısırdan Çıkış...4:22 Sonra firavuna de ki, ‹RAB şöyle diyor: İSRAİL BENİM İLK OĞLUMDUR.
Exodus............4:22 And thou shalt say unto Pharaoh: Thus saith the LORD: ISRAEL is MY
SON, MY
FIRST BORN.
İngilizce ifadeyle Türkçe ifade arasında, çok büyük fark var.
Saklanan tanımlama var. Türkçe ifade de, İsrail Tanrısı, "İSRAİL BENİM
İLK OĞLUMDUR" derken, İngilizce ifade de adeta; "İSRAİL BENİM
İLK DOĞAN
OĞLUMDUR" diyor. Ortalıkta doğumla elde edilmiş bir OĞULLUK tanımı
altında, bahşedilen bir TANRISALLIK YAKIŞTIRMASI var. Kendilerini
Tanrısal ilan etmiş olup kendi aralarında bunu böylece kabul etmişler.
Türkçe ifadede benim İLK OĞLUM derken, İngilizcede benim "İSRAİL
BENİM OĞLUMDUR, İLK
DOĞANIMDIR
" diyor.Neden DOĞUMLA gelen tanımı yapılmış olabilir. İsrail için BENİM
OĞLUMDUR demekle yetinilmeyip, İLK DOĞANIMDIR" vurgulaması yapılıyor.
Ayrıca bu ifadelerde ilk tanımlaması ile yapılan
vurgulamalardan birden fazla TANRI OĞLUNUN var kabul edildiğini de
aşikardır. Eski Ahit'te, NEFİLİLER'den bahsedilirken altına düştükleri
açıklama zaten, TANRISAL ANLAMDA OĞULLUĞU DİN İNANÇLARI içinde kabul
ettikleri, böyle bir görüşün mensup oldukları DİNİN ESASLARINI TEŞKİL
ETTİĞİNİ doğrulamış oluyorlar.
Eyüp kitabında bahsedilen, TANRININ OĞULLARI KAVRAMINDAN farklı bir
kabülün, yapıldığını, ilahi dedikleri varlıkların İNSANLARI hamile
bırakabildiği çok sıradan bir şeymiş gibi din kitaplarının içinde yer
alıyor. Tıpkı bir zamanlar Diyanet'in KUR'AN'I KERİM MEALİNİN içinde bir
takım notlar unuttuğu
(sayfa 380 devamı) gibi. Ayet sıralarını karıştırdığı gibi.
Medyatik olmuş birtakım MEDYUM lakaplı CİNCİLER
kendilerinin CİNLERLE EVLİ olduklarını yıllarca bağıra bağıra
söylediler. Evlilikle yetinmeyip çocukları olduğunu söyleyenlerde
azımsanmayacak sayıdaydı.Cinlerle ilişki kurmayı bir halt sanan, bunu
bir üstünlük olarak gören, ilahi mertebeler edinmiş edalarıya ortalıkta
görünenler aslında Eski Ahit'te normal karşılanan meslekleri eda
ettikleri gibi, Ahit'te kabul edilen evlilikleride gerçekleştirdiklerini
ballandırarak anlatıyorlardı.
Ama hiç biri günahlarını almamak lazım, "çocuklarımız Tanrı
çocuklarıdır" demedi. Hele hele yanına fiziki yapıda birilerini alıp
"işte bunlar bizim HAREMİMİZDEKİ CİN HATUNLARDAN olan çocuklarımız"
demediler
(ah! imkanları olsa bilboardlara, göklere, yerlere resimlerini doldururlar)
Sadece, sanal ortamda yaşadıkları deneyimlerini tatlandırarak
anlattılar. Cin çocuklarını da göstermeyeceklerinden lafta kalan
sözlerle, FİYAT TARİFELERİNE zamlar yaptılar.
(Onların yerinde ben olsam, senin çocukların diye gösterilen, kucağına
tutuşturulan Cin çocuklarından DNA testi isterdim. Olurya babaları belki
başka bir Cinlidir. Tufaya gelmemek lazım diyeceğim de, tufası-mufası
kalmamış kalıbı teslim etmişler zaten, ortaçağ zihniyetli TEKNOLOJİK
BÜYÜCÜLER)
Eski Ahit'te ise bu cinsel ilişkiler, sıradan normal bir şeymiş
gibi karşılanmış olmalı. Hatta az gelmiş olmalı ki; doğum yapmalar
fiziki boyutlarla ifade edilmiş. Hayali bir varlıkla cinsel temas sonucu
ETİYLE KANIYLA CAPCANLI insanlar elde edildiğini kabul etmişler. Bu
kabulleride "iyi saatlerde olsun" olarakta değerlendirmemişlerki,
zihniyet torunlarına miras bırakmaktanda bir çekinti duymamışlar.
"Adamını biliyor" derler ya! Varislerinin "bizimkilerde amma uçmuşlar"
demeyeceğini, bu saçmalıkların arkasına sığınarak hala AMALEK avcılığı
yapacaklarını tahmin etmiş olmalılar ki, kutsal kitaplarına "işte biz
böyle inanıyorduk" diye işlemişler.
Yaratılış.......6:2
İLAHİ VARLIKLAR, İNSAN kızlarının güzelliğini görünce beğendikleriyle evlendiler.
İfadesinin altında; İlahi Varlıklarla ilgili şu açıklamayı yapmışlar.
(Meleklerin
onların inanışında; Günahkar olabildiğini, hata yaptığını, Tanrının
onlara güvenmediğini, Şeytana tek laf bile edemediğini..vb..göz önünde
bulundurmak lazım)
"İLAHİ VARLIKLAR": İbranice "
TANRI OĞULLARI".....Bunların
MELEK yada
ŞİT soyundan gelen İNSANLAR olduğu sanılıyor.
Yaratılış.......6:4 İLAHİ VARLIKLARIN insan kızlarıyla evlenip çocuk
sahibi oldukları günlerde ve daha sonra yeryüzünde NEFİLLER vardı.
Bunlar eski çağ kahramanları, ünlü kişilerdi.
Bu maddenin altına da Nefiller'le ilgili şu açıklamayı yapmışlar.
("NE FİLLER di" der gibi bir şey. Elbetteki kelime İbranice olduğundan, ya! DÜŞMÜŞLER yada DEVLER manasına geliyordur)
"NEFİLLER": İbranice sözcük " DÜŞMÜŞ KİŞİLER" anlamına gelir. Septuaginta
(Eski Ahit'in Yetmişler konseyince yapılmış düzenlemesinin Yunanca çevirisine verilen isim).bunu ‹‹DEVLER›› diye çevirir.
Burada ortaya çıkan soru şu neden ŞİT soyundan
gelen insanlar olabilir deniliyor. Şit'in bir özelliği mi var? Neden
Adem değil de, başka oğullar değil de? "Adem'in 3. oğlu" dedikleri ŞİT.
Neden illaki; "ŞİT'i İlahi varlıklarla cinsel ilişkiye girdi
diyorlar? "İLAHİ VARLIKLAR" dedikleri, "TANRININ OĞULLARI "dedikleri
VARLIKLARI neden illaki "ŞİT'e" bağlıyorlar? Neden başka biri yokmuş
gibi "ŞİT SOYUNDAN geldiği SANILIYOR" diyorlar. İnsanların, duyu ötesi
varlıklarla CİNSEL İLİŞKİYE GİRİP çocuk DOĞURTMA iddiası ancak PAGAN
inançlarında olur.
Bu söylemi; kitaplarında barındıranların, TEK İLAH İNANCINDAN bahsedilebilir mi?
Bu söylemi; inançlarının, dinlerini parçası haline getirenlerin İLAHİ bir değerle ilişkisi olabilir mi?
Bu söylemi; kitaplarında tutanların, inançlarının esasları arasına
katanların, HANGİ İŞLERLE MEŞGUL OLDUKLARI belli değil mi?
Bu söylemi; Dogma olarak kabul edenlerin DÜNYANIN BAŞINA ÖRDÜĞÜ ÇORAP meydanda değil mi?
Bu söylemi; kendilerine rehber edinenlerin görü ötemizdeki CİN
denilen varlıklarla kol-kola hareket ettikleri aşikar değil mi?
Bu söylemi; KURTULUŞ VAADİNİN anahtarı olarak algılayanların, UMUTLARINI NELERE BAĞLADIKLARI anlaşılmıyor mu?
Bu söylemi; İnançlarının ana teması haline getirenlerin, "RAB" demekle NELERE seslenmiş olabileceği belli olmuyor mu?
Bu söylemi; kendilerine kabul edenlerin "İNANÇSIZLARA KARŞI kurduk"
dedikleri İTTİFAKLARIN, kimlere karşı olduğu meydanda değil mi?
Bu söylemle; TANRI, TANRININ OĞLU, İLAHİ VARLIKLAR, dediklerinin CİN'ler olduğu açıkca ortada değil mi?
Bu söylemle; KİTAP VERDİ, ESİNLENDİRDİ, GÖRÜNTÜ VERDİ dedikleri varlıkların kimlikleri belli değil mi?
Bu söylemle; VAADLER ALDIKLARI, adresler ortada değil mi?
Ortaya çıkan durumda şu sorunun cevabının olması gerekir?
İnsanla CİNSEL İLİŞKİYE girdiği iddia edilen
İLAHİ VARLIKLAR,
ŞİT'in SOYUNDAN
NASIL MEYDANA GELMİŞ
olabilir?
O halde ŞİT SOYUNDAN olduğu söylenen İLAHİ VARLIKLAR, İLK DEFA nasıl meydana gelmiş olabilirler.
Şit soyundan gelen İLAHİ VARLIK dediklerini BİR İLKİ / BİR BAŞLANGICI
olmalıI. KİM KİMİNLE YATTI da, İLAHİ VARLIKLAR meydana geldi. Durup
dururken olmaz ki bu doğum. "Resme baktım hamile kaldım" ayaklarıyla da
geçiştirlecek birşey değil. Hele hele! "Leylekler getirdi" hikayesiyle
hiç mi hiç olmaz.
ŞİT soyundan türedilerse, BU İLK DOĞUM nasıl olduda, TANRI OĞULLARI oluştu.
Eğer yaratılmış denilerek için içinden çıkılacaksa o zaman neden ŞİT SOYUNDAN türemiş olabilirler deniliyor?
İLAHİ VARLIK dediklerinin GEN YAPISI nasıl oluştu.
Hayvanlarla İnsanlar ilişkiye girdiğinde bu durum yaşanmaz iken ŞİT SOYUNDAN gelenler bu işi nasıl başardı?
(Siz At yarışlarında Türübinlerden "hadi oğlum
diye bağıranlara bakmayın. Hipodromda koşanlarla akrabalık bağları yok.
Ahit yazarları gibi lafın gelişinden öyle diyorlar. Ama telefon
çaldıranları varsa bu durumda eşler birbirlerini tufaya getiriyor
demektir. Saç, kıl, tüy parfüm kontrolleri yapmak faydalı olur)
Daha ORTADA İLAHİ VARLIKLAR yok iken,
Daha henüz bir KADIN; İNSAN SPERMİ olmadan bir TANRI OĞLU DOĞURMAMIŞ iken
Daha birileri ona KUTSAL SOY YAZAMAMIŞ iken
Özetle: İLAHİ VARLIK henüz DOĞMAMIŞ iken, Nasıl oldu da bir sürü TANRI OĞULLARI oldu?
Ortada yaratılmış olan insanlar ve birde Hayvanlar var.
Birde "ben yarattım" diyen İsrail Tanrısı Yahve var.
Kromozom yapıları, genleri nasıl tuttuda, kim kiminle yattıda
TANRININ OĞULLARI ortalığı doldurdu? Olurmu böyle saçma şey.Tanrının
oğulları ZATEN VARDIDA öyle ortalıkta mı geziniyordu? Biri, bir kıza
talip olduğunda O kız "ben zaten TANRININ OĞLUYLA evliyim mi diyordu?
Kadın, İlahi varlıktan boşanıp başkasıyla evlendiğinde, Erkek, TANRI
dediklerinin Annesiyle mi evlenmiş oluyordu?..vb..
Bu sayılanların hepsi, GÖK KRALİÇESİ denen, SEMİRAMİS ve Oğlu TANRI
Marduk hikayesinde mevcut olan Pagan inançlarıyla şekillendirilmiş
kabuller. Onlarda da Semiramis'in oğlu Babil Kralı Avil Marodak / Marduk
bildiğimiz 2012 damgalı Tanrı Marduk olarak dinlerinin bir parçası
halinde imiş. Aynı durum Hıristiyanlar tarafından TANRI OĞLU denilerek,
MERYEM ve İSA motifli olarak işlenmiş.
Sananlar kim? Şit yerine başka bir yaratılmış olamaz mı? İllaki ŞİT
niye? Niye Kayin'in kardeşi. Bu soruların bir cevabı olmalı.
Görünürde, ŞİT hikayesinin İlahi bir tarafı yok ki, ŞİT ismi
inandırıcı olsun. Tamamen sallama, efsanelerden, farklı inançlardan
alınmış. Kendi üzerlerine biçilmiş, kendilerine adepte edilmiş. Ester'e
ulaşan bir yönlendirme inancına benziyor. İnanç zihniyetlerini ortaya
koyan, ittifaklarını adresleyen ifadeler.
İlahi olabilmesinin ilk şartı, Tanrı olarak benimsediklerinin, "her
harfi bendendir ben verdim" dediği kitaplarında yazanlardan haberdar
olması lazım. Daha da ötesi biraz zaman kavramına, mefhumuna da sahip
olması lazım. Hiç olmazsa tarih hatalarını onlarla / yüzlerle
ölçülebilecek seviyesinde yapacak kadar, zamana malik olması lazım.
Tanrı olarak profilini çizdiklerinin olayların oluş sırasından
vaktinden bi haberi yok ki. Hatta olan bir çok olaylardan da haberi yok.
O'da kutsal metin yazarları gibi YARATILMIŞ bir ÖLÜMLÜ olamalı ki,
neyin nezaman olduğunu bilmediği gibi, etrafında olup bitenden de haberi
yok.
Zaman kavramı onun için, gece gündüz ve güneş hareketleriyle ölçülen
ve belirlenen bir şey olmaktan çok uzak. Ancak VAKİT tanımlı zaman
aralıkları hakkında bilgili ki, verdiği yıllar tıpkı kutsal metin
yazarlarının yazdığı tarihler gibi tutmuyor. Şeytan ve varlık kontrolü,
takviyesi altında olan falcıların, büyücülerin "vakit" tanımıyla
(3-5 vakte kadar, "üç vakit mi desem..." gibi) zaman bildirmeleri bu nedenle olabilir.
Tıpkı saatle işi olmayan insaların "akşam vakti, güz vakti gibi"
tanımları kullanması gibi. Eğer yazılanlar ilahi olsa, zaman sapması,
zaman bilmeme olabilir mi?
Gaybı bilme
"OL" demek değil mi?
Gayp
"OL"'dan
oluşmuyor mu?
Zaman KAVRAMINI bilmeyen, ZAMANLA HİÇ ALAKASI OLMAYAN Tanrı diye işaret ettikleri, NELERİ DOĞRU SÖYLEMİŞ OLABİLİR Kİ?
ZAMANI BİLMEYEN, ZAMANA HAKİM OLAMAYAN "OL" DİYEBİLİR Mİ?
ZAMANA HAKİM OLMAYAN, "OL" DİYEMEYEN, VAADLERDE BULUNABİLİR Mİ?
"OL" DENEMEYEN VAADLER, LAF OLMAKTAN ÖTEYE GEÇEBİLİR Mİ?
"OL" OLMAYAN VAAD OLABİLİR Mİ?
"ALLAH", SANMAZ, "ALLAH", YANILMAZ , "ALLAH", UNUTMAZ ÇÜNKÜ;
SÖYLEDİKLERİ "OL" KONUMUNDADIR. GAYP "OL" DAN OLUŞMUŞTUR. GAYP "OL" DENİLENDİR.
"O" BİRŞEY SÖYLEDİ Mİ, O ZATEN "OLANDIR."
ARTIK O SÖZÜN UNUTULMASI, SANILMASI, BİLİNMESİ yada BİLİNMEMESİ,
OLMASI yada OLMAMASI, ZAMANIN DEĞİŞMESİ / TUTMAMASI yada ZAMANI İSABET
ETTİRMESİ, İSİMİN DEĞİŞMİŞ OLMASI SÖZ KONUSU DEĞİLDİR. ÇÜNKÜ "OL"
DENİLMİŞTİR. NE İÇİN "OL" DENİLDİYSE, O ZATEN OLANDIR.
ALEMLERİN RABBİ OLAN "ALLAH'IN, DİLEDİĞİ" ZATEN OLANDIR.
İşte; "neden ŞİT sanılan oldu" sorusu arkasından,
"zaman kavramı olmayanlar, ilahi nelere sahip oldularda bu saptamayı
yaptılar" demiş ve ilave etmiştik. Ellerinde bulunanın, İLAHİ bir bağı
yok ki, doğruluğundan söz edilebilsin" demiştik. İşte kaynaklarının /
ellerindekinin İlahi'likle alakasının olmadığını gösteren, örneklerden
sadece biri.
Tanrı olarak işaretlenen olgu, "Dünya'daki ilk insanı yarattım"
dediğinde, Yahudi kabullerine göre bu tarih M.Ö. 3761. Hıristiyanların
Ahit mecburiyetiyle kabullenmek zorunda oldukları tarih M.Ö.4164 yılı
Yahudi kabulüyle Hırıstiyan ahit mecburiyetli kabulleri arasında tam 403
yıl var
. (Yani birleşmeleri için nerdeyse 404'e ihtiyaçları var. ),
Her harfi Tanrıdan dedikleri kitaba göre, İsrail
Tanrısı Yahve "BEN ADEM'İ M.Ö 3761 yılında YARATTIM" diyor ve devam
ediyor Adem'in 130 yaşındayken Habil ve Kabilden sonra ŞİT adında bir
çocuğu" oldu diyor. Bu söylenenlerin hepsini onların Tanrı diye
benimsedikleri söylüyor.
Yaratılış.......5:3 Adem 130 yaşındayken kendi suretinde, kendisine benzer bir oğlu oldu. Ona ŞİT adını verdi.
ŞİT Yahudi kabullerine göre, M.Ö 3631 yılında dünyaya gelmiş. 912
yaşında yani 3631-912= 2719 yılında da ölmüş. Daha dün gibi bir tarihte
ölmüş. Horus memleketi, "RA" diyarı, Osis ve İsiris topraklarında
Firavunlar, Piramitlerini yaparken ŞİT olarak isimlendirdikleri,
İNGİLİZCE ismiyle SETH yaşıyormuş.
Tanrı olarak işaret ettikleri,"ADEM'İ YARATTIM" dediğinde ülkemizden
örnek vermek gerekirse, Urfa göbeklitepede İNSANLAR SOSYAL hayatın hüküm
sürdüğü şehirlerde, yaşıyorlarmış.
Birtakım kendini bilmez, Ahit Adem'in oğlu olmayan Ademoğulları,
Okulları, ibadethaneleri, yolları, kurumları olan şehri, İsrail Tanrısı
Yahve'nin "Ademi yarattım" dediği tarihten 5.000
(en az BEŞ BİN)
SENE önce haber vermeden kuruvermiş. Üstelik, hiçte utanmadan
sıkılmadan, Ahit'te bildirilen Adem'e, İSRAİL TANRISI YAHVE'ye ayıp olur
demeden yaşamların sürdürüyorlarmış.
İşte Adem'in
(Ahit sözlerine göre)
yaratılmasından 130 sene sonra Dünya'ya geldiği söylenen ŞİT / SETH
gözünü açtığında, Babası Adem gibi, AKAD İMPARATORLUĞUNUN bir vatandaşı
oluvermiş. Bahçeleri / Aden bahçeside hemen hemen oralarda oluyor.
Dışarı çıkacak yaşa geldiğinde UR-URUK türü şehirlerle, MEZOPOTAMYA
uygarlıklarıyla karşılaşmış. Devletler kurulmuş, uygarlıklar batmış.
Tekerlekte bulunmuş, metallerde işlenir olmuş. Ne yontulan neden
cilalanan taşların hüküm sürdüğü devirler kalmış. Çömlekler yapılıp
üzerleri motifleneli binlerce sene olmuş, Ateştede kebaplar boyunlarda
takılar varmış. Gökleri delmesede evler SARAYLAR varmış..vb...
Ve aklı başına geldiğinde, Ahit'te "ilk insan olan baban" denilen,
DOĞUM İNSANI ADEM'e sormuş "Baba, Ahit'e göre bunlar bizde
türemiyecekler miydi? Oysa sen onlardan birinin çocuğu olmalısın. Bu
nasıl iş? Hem sen "bunların ilk Atasıyım hepsi benden türedi" diyorsun,
hem senden çok büyük insanlar var.
Bana "sen yeryüzünde doğan üçüncü çocuğumsun diyorsun ama Akad
imparatorunun yüz binerce askeri var. Aynı durum Nuh tufanından kurtuldu
denilen Sam, Yafet, Ham içinde geçerli. "Kurtulduk bizden başka hiç
kimse kalmadı, tüm insanlık bizden türeyecek" dedikleri yıllarda
Fİravunlar Piramitlerin de ONBİNERCE işçi çalıştrıp, ordularını alıp
başka ülekelerin ordularıyla savaşmaya gidiyorlar.
Görüldüğü gibi SİT / seth ismini verenlerin KUTSAL
dedikleri kaynak; daha başlangıcından itibaran zaman kavramını idrak
edememiş, çevrede olup bitenden haberi olmayanlar tarafından kaleme
alınmış, edinilen tarafından da "ben verdim" denilerek üstlenilmiş bir
kaynak. İlahi hiç bir bağı olmayan, hiçbir İLAHİ esinti bulaşmamış olan
bir kaynak.
Yarattığını bilmeyen TANRI OLUR MU? "Yarattım" dediğiyle, geçekten
yaratılmış İLK YARATILAN HZ. ADEM arasında, onbinlerce / yüzbinlerce
sene fark yiyen TANRI OLUR MU? O bildirimlerle başlayan kitap ilahi
olabilir mi? Olsa olsa birilerinin ZİHNİYET KİTABI olabilir? Kutsal ilan
edilmiş YOL HARİTALARINI gösteren EL KİTABI olabilir
Kaynakları İLAHİ olmayan, SAĞLAM olmayan, DOĞRU hiç olmayanların ŞİT /
SETH ile işaret etmek istedikleri ne olabilir? "Öyle sanılıyor"
dedikleri ne olabilir? Sandıkları şeyin, işaret ettikleri şeyin İLAHİ
olmadığı kesin. İlahi olsaydı o kitapta yer almazdı. İlahi'liğe bu kadar
önem verenler olsaydı, BİLDİKLERİ BU ve BUNUN gibi ÇELİŞKİLER nedeniyle
KİTAPLARI terk eder, İMANINDAN mesul
( 1.
vazifeleri KİTABI korumak olduğundan, İmanı korumak onların yetki ve
görev alanları dışında kalıyor. Kendilerini takip edenler "denilenlere"
inansınlar onlar için yeterli. İmani değerler onlara biraz fantezi gibi
geliyor) oldukları TAKİPCİLERİNİ hemen uyarırlardı.
Kitapların, il veriliş tarihleri bile Mısır sürgününden sonrasına
rastlıyor. İsrail Tanrısı, Moşe'ye kitabı Sina'da Mısırdan çıktıktan
sonra veriyor ve ölümünden hemen öncede tamamlatmış oluyor. Moşe'nin,
ölümünden sonraki sahneleri yazanlar, Yeşu veya 2. Moşe olarak
isimlendirilen hayali / hayaliyle Yahudiliğe değer katan Esra, kitabın
tamamını yazmadıysa kitabın veriliş izahatı böyle.
Belirttikleri tarihte, "kutsal kitabımız öyle
yazıyor" dedikleri tarihte, "Tanrı olarak kabul ettiğimiz öyle söyledi"
dedikleri tarihte, ismini verdikleri, daha doğrusu sandırmak
istedikleri, ŞİT
(o tarihlerde) yaşamamış.
İlahi emirlerle elçi olanların, Peygamberlerin isimleri arkasına
sığınarak kendi zihniyetlerini gizledilerse, aynı şeyi ŞİT üzerinden de
yapmışlar.
İsmini kullanarak kendilerininde, aynı yolda olduklarını zannettirmek
istedikleri ŞİT Belki onların verdiği tarihten on binlerce sene önce
yaşamış olabilir. Kur'an'ı Kerim'de Şit isminde bir peygamberin
varlığından bahsedilmemektedir. Ama hepimiz tahmin ediyoruz ki / kabul
ediyoruz ki; "ALLAH'ın" gönderdiği Peygamberler Kur'an'ı Kerim'de geçen
isimlerle sınırlı olmayabilir.
Ama o on binlerce sene yaşadı denilen / yaşamış olan
/ yaşadığına inanılan ŞİT, onların kast ettikleri ŞİT değil. Sandırmak
istedikleri, Kutsallar arasına dahil ettikleri, İlahi bir kişilik
kazandırmak istedikleri ŞİT / SETH soyu. Tıpkı AMALEK soyuna
(kötü manada) yükledikleri karekter gibi. İlahi varlıklar statüsüne aldıkları SETH soyundan TÜREYEN TANRININ OĞULLARI. KİMLER OLABİLİR?
SETH eğer ilahi varlıklar statüsüne alınırsa, alındığı
sandırılabilirse bu durumda ellerinde, bağıra bağıra kullanabilecekleri
istenmedikleri kadar, ilahi damgalılar olacak. Şimdi yaptıkları gibi
Semavi din olgusu / sınırları içinde kalma zorunluluklarıda kalkacak.
Neden SİT / SETH sorusunu yineleyip durduk? Mısırda aldıkları,
üzerlerine yapıştırdıkları İNANÇLAR yüzünden o ismin ŞİT / SETH olma
zorunluluğu vardı. Yıllardır, onların verileriyle DÖRTYÜZ OTUZ YIL
yaşanılan bir MISIR kültür, inanç sistemi var?
Eğer "hiç sapmadılar" deniliyorsa
(onlara göre Samiri değil)
Harun, onlara Buzağı yapma fikrine neden kapıldı? Onlar sapmamışlarsa
birkaç gün içinde Tanrı inançlarını değiştirip buzağıya tapar hale
geldiler.
Eğer sapmamışlarsa, yani bugünkü yapılanmalarının temelleri o
zamanlarda atılmamışsa, İsrail Tanrısı dedikleri varlık, Harun'un
yaptığı puttan sonra, Harun'u CEZALANDIRACAĞINA, NEDEN Harun ve Harun
soyundan gelenleri BAŞ KAHİN olarak atadı?
Harun soyundan dışında sandığına dokunanı, bölmesine gireni yok eden
neden bu müsamayı Harun'a gösterdi. Put yaptığı için başka Tanrılar icad
ettiği için kendisne duyulan inancın azlığından dolayı onu hemen yok
etmesi gerekmez miydi? Put yapma yüzünden, İsrail Tanrısının öfkesi
dinsin diye, binlerce kişiyi öldüren ve "öldürdük diye de övünülen
kitap, onların "her harfi Tanrıdan" dedikleri kitap değil mi?
Put yapıp taptıran ödül alıyor, putu belkide hiç
görmemiş olanlar kılıçtan geçiriliyor. Bunda hiç mantıklı bir çıkarım
var mı? Mantıklı tek çıkarım, Kendisi dışında yapılan, ikramları
kıskanan ve aynı ritüelleri kendisi için yapılmasını isteyen bir Tanrı
olarak benimsenen var. Kıskandığıyla benzer yapıda olan İsrail Tanrısı,
sunum işini çok iyi yaptığını gördüğü Harun'u kendisine hizmet etmek
için atıyor.
Pagan inançlarına göre tapınmanın kendisine yapılmasını isteyen İsrail
Tanrısı, bu nedenle Harun'u kendisine ayırıp ceza vermedi çerçevesi
içinde anlatıyorlar ki, bugün yaptıkları Tapınmalarının temelinin,
İsrail Tanrı'sının onayı ile Harun tarafından atılmış olduğu iyice
anlaşılsın.
Buradan anlaşılıyor ki, Mırsır da YETMİŞ kişiyle başlayıp, 1,5-2
milyona ulaşan Yakupoğulları, inanç sistemlerini Mısır Tanrılarından
yana oldukca kaydırmışlar. İsrail'e dönüldüğünde egemen ve baskın gücün,
Mısır göçmenleri olduğu göz önüne alındığında, Bugünkü inanç
sistemlerinin bir ayağının nerelerden kaynaklanarak oluşturdukları da
ortaya çıkıyor. Buhur, Tapınma çadırı gibi ritüeller Mısır Çıkışı /
dönüşü bölümlerinde yer alıyor.
Bu durumda İsrail Tanrısı, sayıları neredeyse 1,5-2 milyon olan Yakup oğullarına,
Neden, Tapınma çadırı, tapınma ritüelleri tariflerini Mısır'dan çıktıktan sonra tarif etti.
Neden, Baş kahin olarak Harun soyunu Mısır'dan çıktıktan sonra tayin etti?
Neden, buhur sunu, yakmalık tütsü gibi hoşuna giden şeyleri Mısır'dan çıktıktan sonra sıraladı?
Neden, kitap verme gibi isteğe Mısır'dan çıktıktan sonra gerek gördü?
Oysa kitaplarına göre, İsrail Tanrısı onlarla birlikte Mısır'a GİTMİŞTİ. "Seninle MISIRA GELECEK
, (VİRGÜL VAR) soyunu bu ülkeye geri getireceğim..."
("Sizinleyim"
demiyor. "BENDE SİZİNLE GELECEĞİM" diyor."Ben Tanrıyım" diyenin
"SİZİNLE GELİYORUM" demesi komik değil mi? Tanrı bir yere gitmez, O her
yerde olamıyorsa o zaten TANRI değildir)
Yaratılış.......46:3 Tanrı, ‹‹Ben Tanrıyım, babanın Tanrısı›› dedi,
‹‹Mısıra gitmekten çekinme. Soyunu orada büyük bir ulus yapacağım.
Yaratılış.......46:4 Seninle birlikte MISIRA GELECEK
, soyunu bu ülkeye geri getireceğim. Senin gözlerini Yusufun elleri kapayacak.››
Mısır'da onlarla olduğu sürece bu isteklerini bildirmedide, Mısırdan
hemen çıkışta bu arzularını tek tek sıraladı. Yoksa Mısırda başka
varlıkların etkisindeydi de
(BAŞKA TANRI OĞULLARININ) onların, İsrail halkına verdikleri din öğretilerine ses çıkaramadı mı? Yoksa;
kendiside orada diğer TANRI OĞULLARINDAN ders alıp pratik mi yapıyordu?
Mısırdan çıkınca isteklerini kanun ve kural haline mi getiriverdi?
Yoksa; Mısırdan çıktıktan çok sonraları, Mısır Tanrılarına yakınlık
hissetmiş, Mısır inanç sistemiyle yoğrulmuş birileri, bu maceraları din
kurallarını, ritüelleri yazıyım mı dedi?
(ritüeller
olmazsa, kurallar olmazsa RUHBAN SINIFI işsiz kalır. Nekadar
anlaşılmazlık, nekadar detay, nekadar kural, nekadar merasim varsa
RUHBAN SINIFININ geçerlilikleri, saygınlıkları, aranılırlıkları o derece
fazla olur)
Yeşu kitabına bakıldığında o bölgeye, hatta VAADEDİLMİŞ bölgenin
tamamına hangi vahşetlerle egemen olunduğu ayrıntılarıyla
anlatılmaktadır. Zaten Eski Ahit kitabının Yeşu bölümüyle,1. Yahudi
gelişim anlatımı bitirilip, Saul ve Davut'la kurulan İsrail devletinin
anlatıldığı 2. etap başlatılmış. 3. etapla inanç sisteminin yine çok
etkilendiği, hatta her şeyin elden geçirilip çeki düzen verildiği,
(2. Musa dönemide denilebilecek hayali Yahudiliğe eş olan Ezra damgasını yemiş)
Babil sürgün hazırlıklarını, Babil dönemini, Babil dönüşünü ve
Yahudilik Manfestosunu anlatan kitaplar sıralamada yerini alıyor.
Mısırdan etkilenmemiş olabilirler mi? Mümkün değil.
Mısır'a Yetmiş kişiyle başladıkları ve 430 yıllık kaldıkları süre
içinde, HORUS memleketinde onun öğretilerinden etkilenmemeleri mümkün
mü? Hemde kendilerini Tanrı olarak gören, Tanrının yeryüzündeki oğulları
olarak gören FİRAVUNLAR ülkesinde, Firavunların yönetiminde bunu
yapmamaları mümkün mü? Ne kadar sağlam oldukları, Mısır'dan hemen
çıkışında, Tapılacak TANRI istemelerinden belli değil mi?
Mısırdan Çıkış...32:1 Halk Musanın dağdan inmediğini, geciktiğini
görünce, Harunun çevresine toplandı. Ona, ‹‹Kalk, bize ÖNCÜLÜK edecek
BİR İLAH YAP›› dediler, ‹‹Bizi MISIRDAN ÇIKARAN
ADAMA, Musaya ne oldu bilmiyoruz!››
Peygamber gelmiş,Onlar onu İLAH kabul edip yok olduğundad İLAH
istiyorlar. Musa'da onlar için birden bire ADAM konumuna
düşveriyor.Gönüllerinde beslediklerini dışlasınlar, söküp atsınlar diye;
inanılmaz mucizelerle Mısır'dan çıkarılmışlar ama onlar hala tapılacak
PUT peşindeler.
Sapma dereceleri, Tanrı inançlarının ne olduğu, Puta dönmelerinden,
gözlerini önünde imal edilen PUTA tapmalarından belli değil mi? Mısır'da
edindikleri İNANCIN ne olduğu. İnançlarını hangi tapınmaların üzerine
oturttukları. Osis, İsiris, Horus inancının hüküm sürdüğü topraklarda,
nelere kapılmış oldukları / olabilecekleri ortada değil mi? Mısır
Tanrılarından etkilenmedi denmesine, gülmeyi bilmeyenler bile
kahkahalarıyla eşlik ederler.
(Şunlar güler demiyorum, Hayvan ismi anmıyorum hakaret olur diye)
"Mısır'da vezir oldu" dedikleri Yusuf'un ismi, hemen
değiştirilmiş. İsimlerin değiştirildiğini bildirenler esasında daha
birçok şeyinde KENDİLERİ TARAFINDAN değiştirildiğini haber vermiş
oluyorlar. Artık anlatmış oldukları Yusuf, kendilerine ait olan
Yusuf'tur. Her şeyiyle, kendilerine münasip kalıplar içine oturttukları
Yusuf'u kaleme aldıklarını, uygun bir dille bildirmiş oluyorlar.
Değiştirilen ismin ne olduğunu, değiştirilen ismin arkasında ne olduğu,
yazının ilerleyen bölümünde ve Yusuf & Haman sayfasında işlenecek
Yaratılış..........41:45 Yusufun ADINI
Safenat-Paneah KOYDU. On Kentinin KÂHİNİ Potiferanın kızı Asenatı da ona KARI OLARAK verdi. Yusuf ülkeyi boydan boya dolaştı.
Daha Mısır yaşamına 70 kişiyle başladıklarında, zaten MISIR
DİNLERİYLE içi içe bir durum sergiliyorlar. Starları bile, Horus'lu,
Osis'li, İsiris'li, Ra'lı..vb.. Bu düşünceye sevk eden ne? Elbette yine
onlara ait kitaplarda geçen ifade, bu teze kaynaklık ediyor. Hem neden
EFRAYİM benim BİRİNCİ DOĞANIM dediğinin de anlamı kendiliğinden ortaya
çıkmış oluyor.
Hatırlayın! bu satırların yazılmasına sebep olan birkaç ifade vardı. O
ifadeler de aynı zamanda yeni dinlerinin nasıl oluştuğunu ortaya koyan,
Mısır'da yaşanılan değişikliğin temelini açıklayan anlatım vardı. 30
yaşında Mısır veziri olan Yusuf; 70 kişiyle girilen Mısır macerası
başlamadan, Yusuf'u babası Yakup'la karşılaşmadan, kıtlık yılları
başlamadan önce evlilik yapıyor.
(Mısır'a giren 70 kişi Yusuf ve iki oğluyla
tamamlanıyor--esasında Altmış Dokuz oluyorlar ama onuda İsrail
Tanrısının kafa karışıklığına verin.Sinirlenip öldürdüğü kişilerle,
Yakup'u iki kez işlemesinde hata yapmış olmalı. İsrail Tanrısı, bir kişi
hatayı sayma ve toplama işlemleri sırasında yapıyor, Luka ise "Her
harfi Tanrıdan" denilen kitaptan / Eski Ahit'ten okuduğu, eski
Tanrısının ifadesini, "her harfi Tanrıdan" dedikleri, yeni Tanrısı Oğul
Tanrının özel meleklerinin yazdırdığı, Kutsal Ruh'un denetlediği
Elçilerin işleri kitabına naklederken yapıyor. 70 kişi olan okuduğu
sayıyı 75 yapıyor. Üstelik Yusuf ve oğulları hariç. Tanrıcılık oynamanın
sonuçları. "Her yazdığımız Tanrı sözüdür, o halde biz Tanrıyız"
diyenlerin, okuduklarını anlayamama durumu.
İşin İSRAİL yada OĞUL TANRI açısından en acı tarafı, bu yanlışlıkların
hepsi, "HER HARFİ TANRIDAN'dır" damgasıyla, Tanrı verdi / onlar
yazdırdı dedikleri kitaplara aktarılıyor. Yapılan tüm hatalar TANRILARI
adına yapılmış oluyor. Tıpkı Put yapan peygamber olayında ortaya
koydukları saçmalıklar gibi. O putu yapıyor ama putu görmeyenlerinde
arasında bulunduğu binlerce kişi katlediliyor, Peygamberde BAŞ KAHİN
oluyor.O dine mensup olanların da, "Put yapan Peygamberin bize
öğrettikleri neler olabiliri" düşünmemesi de garip.).
Elçilerin İşleri....7:14 Yusuf haber yollayıp babası Yakup'u ve tüm akrabalarını, toplam YETMİŞ BEŞ
kişiyi çağırttı.
Yaratılış..............46:27 YUSUFUN Mısırda doğan İKİ OĞLUYLA BİRLİKTE Mısıra göçen Yakup ailesi toplam YETMİŞ
kişiydi
Mısırdan Çıkış..1:5 Yakupun soyundan gelenler toplam YETMİŞ
kişiydi. YUSUF zaten MISIRDAYDI
Yasa Kitabı.......10:22 Mısır'a giden atalarınız YETMİŞ
kişiydi. Şimdiyse Tanrınız RAB sizi göklerdeki yıldızlar kadar çoğalttı.››
Yusuf'un evlendiği kadının babası, ON kentinin BAŞ
KAHİNİ. Sözde Tek ilahlı dinin temsilcisi YUSUF, MISIR TANRILARINA
hizmet eden, dinin yayılması için çabalar sarfeden PAGAN BAŞ KAHİNİNİN
kızıyla evlenip PUTPERES ÖNDERLERDEN kayınpeder sahibi oluyor.
Savundukları tek ilahlı din hakkında bile yeteri bilgisi olmadığı belli
olan Yusuf, Mısır Tanrılarına Hizmet eden BAŞ KAHİN damadı oluyor. Yakup
bile; İsrail Tanrısının, "ben BABANIN tanrısıyım" demesiyle
konuştuğunun, İsrail Tanrısı olduğunu anlıyor. Daha henüz İsrail'
İN
Tanrısı olmamış olmalı ki; Yakup güreşte yendiği Tanrıyı tanıyamıyor.
Bu durumda Yusuf, DİNLERİ konusunda ne kadar bilgili olabilir ki?
Dinlerinin gerektirdiği inançlara ne kadar sahip olmuş olabilir ki?
Yaratılış.......46:2 O gece Tanrı bir görümde İsraile, ‹‹Yakup, Yakup!›› diye seslendi. Yakup, ‹‹Buradayım›› diye yanıtladı.
Yaratılış.......46:3 Tanrı, ‹‹Ben Tanrıyım, babanın Tanrısı›› dedi,
‹‹Mısıra gitmekten çekinme. Soyunu orada büyük bir ulus yapacağım.
Profilini çizdikleri Yusuf öyle, Tanrı korkusu taşıyan bir yapıda
olmaktan ziyade, emrinde olduğu FİRAVUNUNA hizmette kusur etmeme çabası
içinde. Halkın zor durumda bırakıp FİRAVUNU için, toprakları ele geçiren
fırsatları değerlendiren, portföy yöneticisi tarzından çok öte işler
yapıyor.Tefecilik, bankerlik, simsarlık, tahsilatcılık gibi ne kadar
parayla ilgili kötü şey varsa, hepsini gurur duyarak yapıyor.
Takipcileride bu davranışların kendilerine "cuk" oturduğunu düşünmüş
olamalılar ki, Yusuf adı altında yapılan HALKI KÖLELEŞTİRME
operasyonunu, "her harfi Tanrıdan" kitaplarında olmasını yadırgamayıp,
"Tanrı ne kadar doğru söylemiş" tarzı yaklaşımlarla, kendilerine soygun,
işgal şablonları oluşturuyorlar.
Din kitabında vahiylere göre hareket etmesi beklenen / gereken Yusuf,
ÜSDAT TEFECİ tavrıyla gelecek nesillere, MANİFESTO kıvamında, İLK DUAYEN
olarak YAHUDİLİK dersleri veriyor.
Burada tanımlanan Gösterilen rüyayı saklayan, halkını tuzağa düşüren,
aç bıraktığı halkın elinden tüm hayvanları ve Toprakları alıp hepsini
Firavuna köle yapan Yusuf'un, ilahi adaletle, vicdanla, halkı doğru yola
sevk etmekle, dürüstlüğü aşılamakla bir ilgisi var mı?
Rüya halkı soysunlar KÖLE yapsınlar diye mi gösterildi.Yusuf kurtarıcı
rolü üstlensinde, Mısır halkı ve Saray nezdinde itibar görsün, sevilsin
diye mi gösterildi. Rüya anahtarları, efendisine hizmet etsin diye mi
verildi? Yoksa; halkın gözünde kabul görsün DİN önderi olarak sözleride
dinlenir olsun, iman halkın ve Sarayın içine zerk olsun diye mi verildi?
Dinimizin Peygamberi dedikleri Yusuf tarafından Firavunu, ilahi
anlamda makbul biri olarak görmek, Mısır Tanrılarının içlerine ne kadar
çok işlediğini göstermiyor mu? Burada anlatılan Mısır'da olanlar mı?
Yoksa bir Yahudi'nin nasıl olması gerektiği mi? İyi bir YAHUDİ ZİHNİYETİ
nasıl olunur mu? İyi bir YAHUDİ TARZI nasıl olmalı mı? Ester bölümünde
ki, YAHUDİ SİYASİ MANİFESTOSUNUN TİCARİ VERSİYONU gibi.
(Burada bahsedilenYAHUDİLİK ırktan ziyade, bel
kemiğini Yahudilerin -ırk ve inanç olarak- oluşturduğu ama çoğunluğu
başka dinlere mensup olan bir zihniyet.
İsraillilerin anma Irkları; Yahudi,
İsraillilerin anma Dinleri; Yahudi,
İsraillilerin anma ticari davranışları; Yahudi,
İsraillilerin anma Vaad ediilmiş topraklar için davranışları da;
Yahudilik adına, olunca, anlatımlarda da Yahudi aşağıya Yahudi yukarıya
anlamlar çıkıyor.
Elbette zihniyet babaları Yahudiler ve onların ataları. Yahudilerin,
Tanrı adı kullanarak Eski Ahit'i meydana getirmiş olmaları, Yeni
Ahitcilerin de, O KİTAPLARI KUTSALLARI olarak kabul etmeleri, zaten
yeterince Yahudilik zihniyetine sahip olmaları için yetipte artmıştır
bile.
Örneğin:
Her biri; Tanrı sözü diye Yahudilerin VAAD TOPRAKLARI için çalışmıyor mu?
Her biri; Eski Ahit kehaneti diye, "Tanrı öyle istedi" diye Yahudilerin arzuladığı Argemeddon'a ortam hazırlamıyor mu?
Her biri; Yahve için "İSRAİL'İN TANRISI" demekle, Yahudilerin "ayrı, müstakil tanrılarının" var olduğunu vurgulamakla yetinmeyip, ona şükretmiyor mu?
Bizden birileri de; "Bugünkü diye başladığı söze, İsrail Tanrısının
verdiği kitaplara uyanlar CENNETLİKTİR demekle, YAHUDİLERİ canı gönülden
desteklemiş olmuyor mu?
Bizden birileri de; "Yahudi ADL örgütünün ısmarlamasıyla, Hoşgörü
konulu kitaplar yazarak YAHUDİLİK zihniyetinin Müslümanlar arasında
yayılmasına aracılık etmiş olmuyor mu?
Bizden birileri de; KUR'AN'I KERİM" mealinden, Eski Ahit'lerine
yönlendirmeler yapmakla, onarın kitaplarına İlahilik izlenimi vermekle
YAHUDİLİK zihniyetini normalleştirmiş olmuyor mu?
Bizden birileri de; Ametülarımız aynı çağrıları yaparak, Yahudi zihniyetine tabi olnmasını tavsiye etmiş olmuyor mu?
Bizden birileri de; Dolaylı da olsa, "Eski Ahit bizim kutsalımızdır"
diyenlerin liderine yazdığı mektupta; "onlar için RAB'in ne manaya
geldiğini bile bile, mektubu" RAB'bin aciz kulu" diye imzaladığında
YAHUDİLİK zihniyetine bizler açığız / buyrun gelin biz hazırız demiş
olmuyor mu?..vb...
Görüldüğü gibi Yahudilik
kavramı, daha doğrusu o zihniyet Yahudi diniyle, ırkıyla alakalı değil.
Yüzyıllardır Dünya'da bir davranış zihniyeti temsil eden / tarif eden
bir tanım haline gelmiş durumda. Museviliğin, Musevilik tanımının, yada
sadece din olaral Yahudiliği uygulayanların, bu zihniyeti paylaşmayan
İsraillilerin, Yazı boyunca bahsedilen YAHUDİ kavramıyla bir alakası
yok. Onlarda bizler gibi ibadet eden, iyileri ve kötüleri içinde
barındıran topluluklar.
Yahudiliğin candan destekcileri Protestanlar. Kutsal kitaplarını bile
Yahudilerin kabul ettiği biçimde düzenleyen Protestanlar Eski Ahit
kurallarına normal bir Hıristiyandan daha fazla bağlı oldukları için
doğal olarakta en büyük destek onlardan geliyor. Yahudileri seçilmiş
üstün ırk olarak gören, Püritenler olarakta nitelendirilen Protestanlar,
Yahudileri tam manasıyla destekliyorlar. ABD'nin kuruluş felsefesinin
mimarları olan PÜRİTENLER, yoruma gerek bırakmayacak kadar açık bir
şekilde, DÜNYADA yaptıklarından Yahudileri candan ve tüm varlıklarıyla
desteklediklerini görüntüler eşliğinde sergiliyorlar.
Hıristiyanlığın Yahudi mezhebi olarak nitelendirilen, İngiliz kökenli
Püritenler Hırıstiyanlığın Yahudi mezhebi olarak anılıyor. ABD
kuruluşunda Yahudilerin oynadığı rol ortada. Parlarının üzerindeki
işarelerden belli olmuyormu, Protestanların Yahudilik zihniyetini nasıl
paylaştıkları.Hıristyanlığın, Yahudi mezhebi denilebilecek kadar, Eski
Ahit'e ve Yahudilik zihniyet esaslarına bağlı olan Protestanlar
Yahudilerin tüm hareketlerini destekliyor ve katılımda bulunuyor)
Halkının elindeki malları, zorla gasp edip ele
geçiren ve HALKINI zorla KÖLELİĞE İTEN PEYGAMBER olur mu? Gaspcı,
simsar, entrika ve komplolar düzenleyen, durumdan çıkar sağlayan, doğru
yola, dürüstlüğe davet etmek için gönderildiği halkını uyarmayanı,
kendisine elçi olarak seçmiş olan, ancak kendileri gibi zihniyete sahip
olan, kendinden başka hiçbir şeyin önemini kabul etmeyen İTTİFAK
KURDUKLARI bir varlık olabilir.
Tüm halkını Köleleştirirken bu eylemi tek başına yapmadığına göre;
gasbı, işgali, kötülüğü..vs.. normal olarak algılayan bir grup
oluşturdu. Yani iyiliği yayıp kötülüğü men etmekle görevli olan Yusuf,
kötülüğün her türlüsünü ülkenin her tarafına yaymış. Ve kötülük iman ve
insanlık dışı yapılanmayı / piramitleşmeyi
(kule ile kast edilen)
yaparken hep üzerinde din kıyafetini giymiş. Tanrı elçisi gibi
sıfatlarla, Yakupoğullarının kutsallığıyla işleri götürmüş bir Yusuf
profili çizilmiş.
Hiç böyle bir profile sahip olan Yusuf; "ALEMLERİN RABBİ OLAN ALLAH"
tarafından ELÇİ olarak seçilmiş, övgülerine mahsar olmuş, Peygamber
olarak gönderilmiş, vahiyler verilmiş Hz. YUSUF olabilir mi? Asla ve
Asla olamaz. İsmi üzerinden, çıkarları doğrultusunda prim yapan
insanların, attıkları çamurlarla oluşturdukları kendilerine ait Yusuf
olabilir
Kur'an'ı Kerim'de Hz. Yusuf'un bolluk zamanı biriktirdiği /
biriktirdiği ürünleri dağıtarak halkının sevgilisi durumuna geldiği
anlatılıken, Ahit kitaplarında tüccar, tefeci, komplocu, durum
istirmarcısı, vicdansız, simsar, karaborsacı, efendisine hizmet eden,
kendiside oldukca nemalanan, makam mevki sahibi olmuş Haman yapısında
bir YUSUF tiplemesi işleniyor.
Kur'an'ı Kerim'de Yusuf'un arkasından halk "bir daha onun gibisi
gelmez" diye yas tutarken, Ahit kitabında, arkasından "ÖLDÜ" diye yas
tutacak, özgür irade sahibi kimse bırakmayan, "halkın tümünü KÖLE
yaptım" diye övünen YUSUF'un, "KÖLELİK MODELİ" bugünkü zihniyet
uygulayıcılarına, TANRI İZİNLİ ALT YAPI OLUŞTURMA mesajları veriyor.
Din maskesi kullanarak yapılan komplolarla
Piramitini oluşturmuş. Böylece kendinden sonra gelen tüm kuşaklara hangi
konuda olursa olsun Piramit yapmayı öğretmiş. Konunu üstadı olarak
kitaplarında yer almış
(Cemaatlerin, Titan gibi
saadet zincirlerinin, Envey gibi ticari kuruluşlarının "ÜÇLEME"
zincirinin örneğini oluşturmuş olmalı. Kim ne olduğunu anlamadan,
birbirlerini taşıyan ve taşıttıran küçük üçgenlerle ÜÇ BOYUTLU
PİRAMİTLER teşkil edebilmenin fikir babalığı yapmış. Mısır içinde
böylelikle herşeyi çok kolay bir şekilde kontro eder hale gelmiş. Sadece
1-3 kişiye verilen direktif, 1-3 kişiden alınan rapor ve KÖLE yapılan
TÜM MISIR HALKI)
Haksızlığı yasal hale getiren, TİCARET olarak algılatan Yusuf, ateşi
yakıp Tanrıya erişmek için inşaa ettiği KULEYİ bitirmek üzere olduğunu
zannetmiş olmalı ki, yaptığı işlerde Tanrı adı pek anmaz, Tanrıdan
çekinmez olmuş. Tanrıdan hiç görüntüde almamış. Ahit kitabında
anlatılanlara göre, Yahudiliğin temellerini atan Yusuf esasında bir
anlamda MISIR'ın HAMAN'I olmuş.Yada HAMAN'ın yaptıklarını Yusuf adı
altında, iyi bir Yahudilik dersi olarak anlatıvermişler.
Hatırlayın Samirinin yaptığı PUT'u da, Samirinin Buzağısını'da,
Peygamberleri Harun'a maletmişlerdi.Yok olmayan putperes yanlarını,
göğüslerinde hep var olan buzağılarını Peygamberimiz dedikleri Harun
İSMİNİ KULLANARAK duyurmuşlardı. Peygamberleri Harun, GÖNÜLLERİNDE
yaşattıklarına, GÖNLÜNDE
YAŞATTIĞINI şekillendirerek sunmamış mıydı?
Efendisinin" hadi ateşi yak" emriyle yapımına başladığı ama Tamamına
erdiremediği Tanrı'ya erişme umutlarının, Tanrıyı oynama hayallerinin,
kısaca TANRILAŞMA ARZULARININ temellerini atmış. Hani biri evlenince
bekar olanlara "darısı başına" denir ya! KULEYİ tamamlamakta, TEKAMÜLE
erdirmekte bugünkü zihniyet torunlarına kalmış. Hiç bir zaman "darısı
olamayanların başına" temennilerinde bulunamayacakları sanıları için,
nesillerdir çabalıyorlar.
(sürekli uzayan don
lastiği üzerindeki miklro-organizmanın hedefe koşması gibi. Koşuya
başladığında lastiğin bitmesine bir karış varken, durumu
değerlendirdiğinde gördü ki, daha hedefe varmasına 1 metre var)
Ahit maddelerindeki anlatımlara bakarsanız, Ester bölümündeki gibi bir
MANİFESTO ilanı var. Yahudiliğin ekonomik/ finansal sistem anlayışını
yansıtan, bir menifesto yayını var. Ester bölümündeki gibi gizli
mesajlar, gizli tanımlamalar eşliğinde Yahudilik olgusunun, davranış
şeklinin tarifi var.Dünyayı köye çevirip "AĞA / DEREBEY" yetkisiyle,3-5
esasa bağlanmış ana kurallara göre yönetmek istiyorlar. TEK DÜNYA
DEVLETİNİ bu anlayış içinde uygulamaya almak istiyorlar. Kömün birim
yönetimli, eyalet sistemli, konsil
(Ahit esaslı konsey) yönetimli, tek patronlu / Firavunlu / İmparatorlu Altın Ahit esaslı
(Altın çağda Altın Ahit olur herhalde. Yüce Pir'leriyle yapacakları antlaşmanın ismi, "En Son Ahit" olacak değil ya! ) HALKI KÖLELEŞTİRİLMİŞ, TEK DÜNYA DEVLETİ.
Yitshak ve Oğulları……………...http://www.sevivon.com/index.php?mid=838
Büyük Tanah yorumcularından Raşi, peygamber Ovadıa’dan alıntı
yaparak onların YENİDEN BİRLEŞECEKLERİNİ açıklar, günlerin sonunda.
Yaakov MANEVİ gücü temsil ederek Esav’a büyük FİZİKSEL güce diyor ki: “
Ben sana izin veriyorum, önden git ve İNSANLIK TARİHİNE FİZİKSEL olarak
HAKİM OL. Fakat günlerin sonunda, ASLAN KUZUYLA birlikte yaşadığında,
biz biraraya geliriz. O zaman YAHUDİLER EN ÜSTTE OLACAK.”
(Not: Yaakov /Yakup ve Esav İbrahim oğlu,
İshak'ın oğulları. Yakup İsrailoğullarının atası. Abisi Esav ise,
soyundan İsmail oğullarıyla evlenerek Amalek üretenlerin ve bölge
insanlarının atası)
DİKKAT EDİN YAHUDİ'NİN AYAKLARI, HIRİSTİYANIN
OMUZLARINA YÜK VERMEYECEK BİÇİMDE HAVADA . KİMSEYE İHTİYACI KALMAMIŞ,
TANRIYA ULAŞMIŞ SANKİ TEKAMÜL ÜÇGENİNİN KOPUK PARÇASI KONUMUNDA.
TANRISALLAŞMIŞ, EGEMEN DİN
Yahudi'nin, ayakları Hıristiyanın omuzlarına yük vermeyecek biçimde
havada .Hıristiya'nın hiçbir şekilde ibadetine engel olmuyor. Müslüman'a
ise tüm yükü, yüklenmiş ve başını kaldırıp ne olup bittiğini görmesi ve
anlaması imkansız. Çünkü doğrulabilecek konumda değil.
Hıristiyan değerlere,
(önündeki kitaba göre; İsevi-Müslüman adı altında belli süre protest ve ortodoks olarak)
İmani olmayan inançlara secde etmiş olarak kalacak. Kendisinin iman
ettiği, kitap değiştirilmiş, yerine başka kitaplar koyulmuş. O ise hala
kendisinin, doğru bir secde yaptığının inancında.
Efendisinin seçimi olan yolda, efendisine bağlı
olarak, efendilerinin öğretilerinden kaynaklanan bir din anlayışı ile
emredilenleri yapıyor. Çevresinde olup biteni göremiyor, görmesine de
imkan verilmiyor. Sorgulamak, düşünmek, yanlış aramak öğretilenler
arasında yok. Kendisine bu doğrudur denilenleri kayıtsız şartsız bir
teslimiyetle yapıyor. İtaatsizlik ise; "İMANI KAYBETMEK" denmiş bir
kere.
Yahudi tiplemesinin elindeki "GERÇEK FURKAN" adı
altında basılmış olan, KAFALARINA GÖRE takıldıkları kitap. Ataları da
kitaplar yazıp, "TANRIDAN" damgasıyla bu günkü torunlarına metinleri,
miras bırakmamışlar mıydı? Atalarından edindikleri "TANRI ADINA KİTAP
YAZMA" öğretisini zihniyet torunları hiç korku duymadan yerine
getiriyor.
Yazma yetkisini de, ELBETTE "HER HARFİ TANRIDAN" dedikleri ellerindeki
kitaplardan alıyorlar. ATALARINDAN aldıkları bu yetkiye dayanarak
yazdıkları kitapları da, ZİHNİYET TORUNLARINA, "HER HARFİ TANRI"
damgasıyla miras bırakacaklar. O kitapları miras olarak kabul
edenlerde......bu şekilde bir
"sür-git emri" olan bu alışkanlık, "damdan düşen kurbağanın mezar taşındaki, tekraralı hayat hikayesine" benziyor?
Suat Yıldırım'ın
(Ahit Adreslemeli, Ahitlere ilahi kitaplarlar sınıfına sokma çalışması) Ahit yönlendirmeli, Tükce Kur'an'ı Kerim Meali yapmasına savunma olarak bahis konusu ettiği "
benim kitabım B.O.P.'tan önce yayınlandı" diyerek dile getirdiği, Büyük Orta Doğu Projesinin (B.O.P.) bir parçası olarak, Gerçek Furkan adlı kitabı yayınladılar.
Sunum adı ile "The True Furqan"..
ABD'nin Texsas eyaletinde Evangelist, Omega 2001 ve Wine Press
yayınevleri tarafından "Gerçek Furkan" adıyla piyasaya sürülen kitap.
Arapça ve İngilizce olarak basılan bu kitap 366 sayfa. 77 Sure'den
oluşuyor. Üç dinin/İbrahimi dinlerin, 21.Yüzyılın din kitabı, olarak
tanıtılıyor.
İçinde
Hırıstiyan ve yahudi kitaplarından alıntılar yapılmış.
Benzerlik olsun, tanıdık gelsin, yedirmesi / hazmettirmesi kolay olsun
diye de Kuran'dan, bazı surelerin isimleri kullanılmış.
Birçok ülkelerin/toprakların, Yahudilere ve Hıristiyanlara ait
olduğunun vurgusu unutulmamış. Büyük Ortadoğu Projesi"ne destek veren
bir kitap. İslam dünyasını Hıristiyanlaştırma çabalarına katkı sağlayan
bir ürün. The True Furqan
GLOBALLEŞME HAVUCU KONUSUNA DÖNERSEK: Globalleşmeden
anladıkları kontrol edebilmek. Onların Küreselleştirmekten
kasteddikleri; Mutlu birbirlerinden haberdar olan, birbirleriyle
yardımlaşan, sınırların azaldığı, mesafelerin minumuma indirildiği,
özgürlükleri arttığı, paylaşımların yapıldığı, sorunların azaltıldığı,
Kültürel alışverişlerin arttığı, bilgi paylaşımlarının yapıldığı bir
KUCAKLAŞMA değil. Onarın kat ettikleri mefhum; kendi tatminleri, kendi
istekleri, ŞEYTANIN ve Göğüslerde beslenenlerin mutluluğu.
İnsan mutluluğunu esas alan bir oluşum değil onların planlarında yer
alan Küreselleşme, DÜNYA MUTLULUĞU ODAKLI değil, DÜNYANIN MUTLULUĞU
onları ilgilendirmiyor. Onları ilgilendiren DÜNYANIN hangi şekilde
olursa olsun KENDİLERİNE ait olması.Tüm Dünya Krallarının
(Eyalet yöneticilerinin onların DİNİNDEN ve onlara ait olması)
onlara tapar olması.Tüm Dünya zenginliklerinin onların kontrolünde ve
onlara "GELİYOR" olması. Tüm DÜNYA HALKINI, HEDEFLEDİKLERİ GİBİ BARKODLU
KÖLE HALİNE GETİRİLMESİ
Yusuf kıssası altında, Dünya'yı ele geçirmeye,
Dünya insanlarını bir uçtan bir uca köleştirmeye Tanrısal izin var .
Özetle: Ahit bağlamında, Atalarının yazdığı Tanrı müsadesiyle, ilk oğlu
ve ilk doğanı İsrail gibi, ilk "TEK DÜNYA DEVLETİ" kurulabilir. Tek
Dünya Devleti'nin de yöneten Firavunu
(ismi, imparator, başkan, Pir..vs olabilir) elbette olacaktır.
Yaratılış..........47:19 Gözünün önünde ölelim mi? Toprağımız çöle mi
dönsün? Canımıza ve toprağımıza karşılık bize yiyecek sat. Toprağımızla
birlikte
firavunun kölesi olalım. Bize tohum ver ki ölmeyelim, yaşayalım; toprak da çöle dönmesin.››
Yaratılış..........47:20 Böylece Yusuf
MISIRDAKİ BÜTÜN TOPRAKLARI FİRAVUN için SATIN ALDI . Mısırlıların hepsi tarlalarını sattılar, çünkü kıtlık onları buna zorluyordu. TOPRAKLARIN TÜMÜ FİRAVUNUN oldu
Yaratılış..........47:21 Yusuf MISIRIN BİR UCUNDAN ÖBÜR UCUNA KADAR
BÜTÜN HALKI KÖLELEŞTİRDİ.
Tanrı herşeyi yarttığına / herşeyin yaratanı olduğuna göre;
Tanrı sadece İSRAİLLİLERİN BABASIYIM, BENİM İLK DOĞANIM dediğine göre;
Tanrı bu sözlerini de "BEN VERDİM" dediği, "HER HARFİ TANRIDAN"
denilen kitaplar külliyesinde kayıt altına aldırdığına göre; ONLARI KİM
TUTABİLİR?
Yukarıda işlediğmiz örneklerle durum ortada değil mi? Bu durumda İLK
BİRİNCİ çocuk MANAŞŞE Yusuf'tan, İKİNCİ
İLK DOĞAN İsrail Tanrısından mı olmuş oluyor?
Yeremya..........31:9 ...... Düz bir yolda yürüteceğim onları. Çünkü
BEN İSRAİLİN BABASIYIM, EFRAYİM de
İLK OĞLUMDUR
Jeremiah..........31:9 ...... wherein they shall not stumble: for
I AM A FATHER TO ISRAEL, and EPHRAIM is
MY FIRSTBORN
Mısırdan Çıkış..4:22 Sonra firavuna de ki, ‹RAB şöyle diyor: İSRAİL BENİM İLK OĞLUMDUR.
Exodus...........4:22 And thou shalt say unto Pharaoh: Thus saith the LORD: ISRAEL is MY
SON, MY
FIRST BORN.
İngilizce Eski Ahit versiyonunda durumun Türkçesin de gösterilenden
çok farklı boyutta olduğu, adeta üzerine basıla basıla vurgulanıyor.
İSRAİL BENİM OĞLUMDUR, (virgül)
BENİM İLK DOĞANIMDIR
"İlk oğlum" diyen elbetteki İSRAİL TANRISI. Çünkü, Efrayim Yusuf'un 2. oğlu olduğunu söyleyen yine İsrail Tanrısı.
(
Efrayim'i, 2. sırada olduğunu bildiği halde Yakup'a kutsattıran ve
durumuyazılı olarakta bildiren İsrail Tanrısı. Nerde bu bildirimini
yapmış? Elbette İsrail Tanrı'sının "ben verdim" dediği, KULLARI
KONUMUNDA olanlarında "İsrail Tanrısına ait" dedikleri "her harfi
Tanrıdan" olan kitapta, bu günkü kuşaklar bilgisiz kalmasın diye
yapmış).
Yaratılış..........41:52 ‹‹Tanrı sıkıntı çektiğim ülkede beni verimli kıldı›› diyerek
İKİNCİ oğlunun adını
EFRAYİM koydu.
İngilizce ifadeyle, Türkçe ifade arasında, çok büyük fark var.
Saklanan tanımlama var. Türkçe ifade de, İsrail Tanrısı, "İSRAİL BENİM
İLK OĞLUMDUR" derken, İngilizce ifade de; "İSRAİL BENİM
İLK DOĞAN
OĞLUMDUR" diyor. Ortalıkta doğumla elde edilmiş bir OĞULLUK tanımı
altında, bahşedilen bir TANRISALLIK YAKIŞTIRMASI var. Kendilerini
Tanrısal ilan etmiş olanlar, kendi aralarında bunu böylece kabul
etmişler.
Seçilmişlik, Seçkinlik ve kendilerine ait Tanrı
kabulleri, diğer insanların hayvan seviyesinde görmelerine sebep oluyor.
Diğer insanlardan IRKLARINI üstün görmelerinin nedeni; kendilerinin
M.Ö. 3761 yılında...............
(Adem gece yarısına birkaç dakikaka kala doğmuş
olmalı. Neden derseniz? Yaratılışın 6. günün uzunluğu = bu günkü 1000
yıla denkmiş. "Gece yarısı olmalı ki, Adem yaşlanmadan Yaradılış günü
bitsin ve ölmeden Tanrısıyla, Aden bahcesinde günün serinliğinde şöyle
baş başa gezinsin" demek istiyorsunuz AMA diyemiyorsunuz. Çünkü
yaratmaktan çok yorulduğu bildirilen İSRAİL TANRISI, ertesi gününü yani
YARATILIŞIN 7. GÜNÜNÜ dinlenmeyle geçiriyor ve geri geldiğinde bir
bakıyor ki, Adem öleli 40 seneden fazla olmuş. Çocukları ŞİT / SETH'te
ölmüş olmalılar. SİT'in yaşayıp yaşamam durumu, Adem'lerinin gece
yarısına kaç dakika kala olduğuna bağlı. Yaratılış safhasındaki 1 saat
yaklaşık 41,666 yıla denk geliyor.
>>>Tanrısız olan yaşam elbette insanlarda yeni arayışlar peşine
sürüklemiş olmalı ki, Elohim yerine Yahve gelivermiş. "SİT'in / SETH'in
çocuklarını da, Tanrı olmadığından dolayı Tanrının Oğulları olarak ilan
etmişler" tezi, elbette yenmeyecek kadar kötü. Ama TANRI OĞULLARI ilan
edenlerin tezlerini kabul edipte, TANRININ OĞULLARI olduğuna /
olabileceğine inananlar aslında bundan daha İYİ bir uydurmaya mı teslim
olmuşlar? Hiç sorgulamadan bırakın yemeyi, yalayıp yutmuş olmuyorlar mı?
Dinlerinde, din kitaplarında sürekli revizyonlar yapılıyor olması,
esasında onların, "DAHA YOK MU?" davranışlarına sahip olmalarından
kaynaklanmıyor mu? Yemeseler, "TERLİYİZ" deseler, "Çengelköy bademi
olursa yağlayarak belki yeriz" deseler, kutsal metin yazarları da daha
dikkatli eserler vermek zorunda kalırlardı.
"Elohim, Yahve geçişi için, "Tanrısız olmaz, bizlere bir Tanrı lazım"
demiş olmalılar, dinlenmede olan Tanrıları yerine yeni bir tanrı tayin
etmişler" diyesi geliyor insanın. Ama şu bir gerçek ki ELOHİM yerine
ikincil güç olarak gördüklerini, Yahve adı altında, Tanrı ilan edip bu
değişimi yapıp benimsemişler. <<<
Yaratılış etabındaki 1 saat, hani o çok
sevdiğimiz deyim varya! onun isim babası sayılır. 41,5 yıl - 1000 / 24 =
41,66 Yıl. Hani birşey gördüğümüz de 41,5 kere "MAŞALLAH" (Her şey
ALLAH'tan, Herşey "ALLAH'ın" deriz ya! --nazar değmesin anlamında
kullananlara bakmayın-- Yahudi ve Hıristiyan din adamları da o rakkamı,
42 olarak kabul ederek --Ay takvimi, Güneş takvimi çevriminde o süre
ZATEN 42 AY OLUYOR. Kabul edilmiş derken, inanç sistemlerinde bir takım
peryotları, o kabule bağladıkları anlaşılmalıdır.-- bir takım kehanet ve
dinsel oluşumlarda, mayalanmaya bıraktıkları eylemlerinde, peryot
olarak benimsemişler.
...... meydana geldi ilanı yaptıkları Adem
isimli bir insandan TÜREDİKLERİNİ ve onun kendilerini türeten ilk insan
olduğuna inanmalarından kaynaklanıyor..
Kendilerine ait Tanrılarının, kendi ataları Adam'ı
yaratma inancına kendilerini inandırmış olanlar; seçilmiş olmanın
verdiği sorumlulukla "SEÇKİN SOYLARINI" korumak içinde dinlerini
"IRKLAŞTIRMIŞ ve "DİN"tanımı içine dahil etmiş olmalılar.
Tanrı İsrail, Güreşte yenen İsrail, ırk İsrail, ilk doğan İsrail
BU DURUMDA::Ya kitaplarını
yakacaklar, Ya! -"ALEMLERİN RABBİ OLAN ALLAH'a"- inanmıyoruz bizim Tanrı
olarak benimsediğimiz de dolaysıyla ilk atamızda farklı. Bizler sadece
isimlerini kullanıp, İnsanların bilinçlerine yer etmiş olan isimlerden
yararlanarak buralara kadar geldik" diyecekler.
ONLARDA BİLİYORLAR Kİ; zaten onlardan
önce kimsenin bilmesine imkanda yok. Nedeni gayet basit. Arkeoloji
bilimi onlarla başladı, Müzeler onlarla vücud buldu, Dünyanın her
yerinde Arkeolojik kazılar yapıp eserleri götüren
onlar,Kolleksiyonculuğun duayenleri onlar, Tarih kronolojilerini
listeleyenler onlar, Bilim merkezleri Üniversiteleri vakıflar idaresinde
tutan onlar, Ansiklopedileri yazan onlar, Tarihsel oluşumla ilgili
neredeyse butün bilim dallarının kurucusu ve kontrol edenleri onlar,
Arkeolojik kazıları finanse edenler onlar, Sponsor olanlar onlar, Tarih
araştırmalarını ama sanatsal ama meraktan ama kültür aşkından ama tarihe
merakından destekleyen onlar, Üniversitelere, Fonlara, Vakıflara,
Müzelere sahip olanlarda onlar..vb......
BU DURUMDA; "ADEM YARATILDI" DEDİKLERİ TARİHLERDE VAR OLAN,
Krallıklardan,
İmparatorluklardan,
Yıkılan, kurulan Devletlerden
Hanedanlıklardan,
Firavunlardan,
Sosyal hayat süren şehirlerden,
Toplumsal göçlerden,
Irksal hareketlerden,
Bulunan mezarlardan, iskeletlerden,
İnsan neslinin tarihi sürecinden,
İnsanların geçirmiş olduğu aşamalardan
(araç gereç sahibi olma, maden işleme anlamında),
Dinozor kalıntılarından
(Dinozorlarla insanlar
aynı gün, yani 6. gün yaratıldı iddiası "her harfi Tanrı sözü" dedikleri
kitaplarının ifadesi ve tüm hayvanlara ismlerinide Adem veriyor. Olaya
şahit olan ve gözlemlerini kitaba aktaran da, "Kitapların sahibiyim"
diyen İsrail Tanrısı. Onların Tanrı sözü dedikleri ifadelere göre Adem
ve Dinozorlar nerede ise yaşıt),
İnsanların yapmış oldukları çömleklerden, kap-kacaktan
Taşları yontmalarından, taşları cilalamış olmalarından, metalleri işlemiş olmalarından,
Taştan sopadan silahlarından,
Avlandıkları hayvanların cinslerinden,
Süs eşyalarından
Tarıma başlamalarından,..vb.....
İLK HABERDAR OLARAK ONLAR BİLMEYECEKTE, KİMLER BİLECEK?
ONLARIN DIŞINDA KALANLAR, BU TÜR BİLİMSEL BİLGİLERİ: onların
makalelerinden, yayınlarından, konferanslarından, derslerinden,
kitaplarından, belgesellerinden..vb.. öğreniyorlar.
BAL GİBİ BİLİYORLAR, BİLMEKLEDE KALMIYORLAR ADLARI GİBİ EMİNLER Kİ;
Ellerindeki kitapların ve içinde yazılanların hiç birinin ilahi bir
değeri, ilişkisi, esintisi yok,
YİNE BİLİYORLAR Kİ ve BİDİKLERİNDEN EMİNLERKİ; Eğer ellerindeki
kitaplarda ilahi bir esinti olmaz, ATALARI mutlaka onları yok etmiş ve
üzerini yaldızlamıştır.
YİNE BİLİYORLAR Kİ ve ÖZ OĞULLARINI TANIDIKLARI GİBİ BİLİYORLAR Kİ;
Kitaplarının içinde ilahi esinti olsa, ne onlar nede ATALARI "kitaplara
tabii olun, bizlere atılın" diye, insanları davet etmezlerdi. Çünkü; bu
durum onların kendilerini var kabul etme prensiplerine ters, o DOGMALARI
kabul ettirmelerine engel. Dünya'ya bakış felsefelerine ters.
YİNE BİLİYORLAR Kİ; Kitaplarında UNUTULMUŞ en ufak ilahi bir kırıntı
bile, Yapmak istediklerine tam bir engel, İNANÇSIZLARINA karşı
oluşturdukları İTTİFAKLARINA düşman olacatır..
Adem / Adam zamanında var olan, çevrede gözüken,
alet edavat kullanmayı bilen, o zamanının EGEMEN gücü olan, DEVLETLERİN
sahibi olan, ŞEHİR HAYATI süren insanları, CRO-MAGNON'ların olduğunu
iddia eder bir yaklaşım sergiliyorlar. Alıştırma safhası havasında
sergilenen bu tutumlarıyla, kendilerine ÜST YARATILMIŞLAR KATEGORİSİ
oluşturma gayreti gösteriyorlar.
"M.Ö. 3761 yılında yaratıldı" dedikleri Homo-Sapiens, Dünya üzerindeki
varlığı onbinlerce yıllarla ifade edilen İNSANLARIN SOY ATASI ama ilk
Homo-Sapiens, onlara göre M.Ö 3761 yılında yaratıldı dedikleri ADAM /
Adem.
Adam yaratıdı dedikleri tarihlerde, dünyada hüküm süren, uygarlıklar
kurmuş, sosyal yaşam için şehirler kurmuş olan insanların tümünü
CRO-MAGNON ilan etmelerinin nedeni ne olabilir?
Tanrı, CRO-MAGNON'lar varken,
"Homo-Sapiens Adem'i
kendi görüntüsünde yarattı" demekle, secerelerini bağladıkları M.Ö.
3761 doğumlu ADAM'la, var olan insanlar arasında TANRISAL BOYUTTA bir
fark olduğunu ortaya koymuş oluyorlar / ortaya koymuş olmuyorlar mı?
ADAM'ın değilde, Homo-Sapiens'in TORUNLARINDAN biraz koca kafalıydılar
dediklerine göre; CRO-MAGNON soyunun uzun yılar devam ettiğini laf
arasında kabulleri arasına aldıklarını söylemiş olmuyorlar mı? Koca
kafalı anlatımları ile kendileri dışında yayılmış üremiş insanların CRO-
MANGON adamı olduğunu anlatmış olmuyorlar mı? Böylece, bu günkü
soylarının seçkin olma nedenlerini de ortaya koymuş oluyorlar.
"....CRO-MAGNON ADAMI
(onlar
ADAM'ı, ADEM manasında kullandıklarına göre; CRO-NAGNON için
kullandıkları ADAM'da ADEM manasında olmalı CRO-MAGNON'ların ADEM'i
gibi) Uzunca bir süre bir şey yapmadı dedikten sonra,
HOMO-SAPİENS şaşırtıcı oldu, uzay gemisinden, nükleer güce, bilgisayara
kadar inanılmaz teknolojik gelişmelere imza attı..." derseniz,
CRO-MAGNON Adamının, hala yaşadığını ama İNANAÇLARI ve Kafa yapıları nedeniyle de hiçbir ilerleme de katkısının
(taş, sopa, metal bükme-işleme dışında) olmadığını
(Teknolojik
gelişmelere bakarsanız, Elektirik, motor bulunana kadar tüm teknoloji
metal işleme ve bükmeden ibaretti denilebilir. Ne zaman ki Elektrik
kullanılabilir hale geldi, metal bükmenin yanında elektronik, tıp,
nükleer, uzay, GDO..vb dallarda inanılmaz ataklar yapıldı. ortalama 100
yıl civarında denilebilir.) Özel Tanrılarının, özel imalatı olduklarına inananların
(ilk Homo-Sapiens''ler olduklarını inanılmayacağını bile bile sandırmaya çalışanlar) el atmasıyla bu günkü seviyelere gelindiğini de söylemiş olursunuz.
Bireysel kişilik bozukuluklarını tedavisi Tıp merkezlerinde tedavi
ediliyor. Bütünlük içindeki, sapkınlığa, kitle kişilik bozukluğuna
tedavide her halde ancak "ALLAH" tarafından yapılabilir.
Kendilerini GERÇEKTEN TANRI OLARAK, TANRININ OĞULLARI OLARAK
görenlerin, TANRICILIK OYNAYANLARIN kamufle olabilmek içinde,
çırpınışlara gark olanların durumu, başka türlü nasıl düzeltilebilir?
Kişisel bir piskolojik bir sorun olsa, tutar elinden tıp merkezlerine
götürüsün. Koskaca zihniyet topluluğunu, "SAPKINLIKLARINI DÜZELTSİNLER,
KAFALARINI TOPLASINLAR" diye, elinden tutupta CAMİYE, "ALLAH'ın huzuruna
getiremezsin ki.
Binlerce senedir, Peygamberlerin başaramadığını kim başarabilirde
göğüslerinde beslediklerinden onları kurtarabilir? Tek yapı içinde
olsalar durum yine kolay. İkinci sesleri onların tedavisini imkansız
hale getiriyor. İçlerine yerleştirdiklerinin seslerine, dürtülerine
uyarak kendilerine kalıp arayan, çok kişilik SAHİBİ insan davranışları
sergiliyorlar.
On binlerce belki yüzbinlerce yıl önce yaratılmış olan
HOMO-SAPİENS'lerin, M.Ö.3761 tarihinden ÖNCE DOĞMUŞ olanlarını,
CRO-MAGNON ilan edip, kendilerini ilk HOMO-SAPİEN olarak ilan edenlerin,
kişilik değiştirme girişimleri başka türlü nasıl izah edilebilir.
Diğer insanlar arasında kendi "IRK'larını" SİVRİLTMEK, kitaplarının
YALANLARINI örtmek, Tanrı dediklerinin CAHİLLİĞİNİ gizlemek, Atalarının
SALLAMALARINI yaldızlamak için kendilerine uygun karekterler uyduranlara
"KİŞİLİK BÖLÜNMESİ yaşıyorlar, inançlarının İFLAS SENDROMUNU
yaşıyorlar" denmezde, başka ne denir?
Okumuşlarıyla, Aydınlarıyla, Okuyananlarıyla, Okutanlarıyla,
Düşünenleriyle, Düşündürenleriyle, Din Adamlarıyla, Dindar adamlarıyla,
İlim - Bilim adamlarıyla, Üniversiteleriyle, Araştıranlarıyla,
Bulanlarıyla, belgesel izleyenleriyle, Müzelere gidenleriyle,
Kolleksiyon yapanlarıyla, Kronoloji düzenlenleriyle, Arkeolojik kazı
yapanlarıyla, Kitap okuyanlarıyla ....vb.. komple hepsi birden
itirazsız, ÜREME / TÜREME kişilik değişikliğini kabul ettilerse;
karşımızda topluluklar halinde toplumsal paranoya
(tıp terimi her neyse) içindeler denmezde ne denir?
YADA; kendilerini gerçekten ÖZEL TANRILARININ ÖZEL YARATILANLARI
olduğuna inanan, ikinci kişilik geçişini / evresini tamamlamış bir
ZİHNİYET BİRLİĞİ / İTTİFAKI var denilebilir.
YADA; iyi bir Yahudi "NASIL OLMALIDIR"I iyice bellemiş, kendilerine
yöneltilebilecek sıkıcı / sıkıştırıcı soruların altından kalkabilmek
için, KİTAP SAVUNMALARI hazırlayanların YAZILARINI BELLİYEREK, Yahudi
ZİHNİYET SAVUNMASINI içine SİNDİRMİŞ, savunmayla BÜTÜNLEŞME evrimini
YAŞAMAYA devam eden, KENDİLERİNİN, diğer insanlardan, topluluklardan ÇOK
FARKLI OLMALARI GEREKTİĞİNE inanan, DÜZ bir ÇİZGİDE YÜRÜYEMEYEN bir
topluluk var.
Savunmalarının SAÇMALIĞINI göre göre insanların O ZIRVALARA İNANACAĞINI
"zannetmek düşüncesini" ciddiye alanın, TANRI, DİN, İNANÇ ve KİTAP kabullerinde ki ÖLÇÜDE aynı CIVIKLIKTA olmaz mı?
Kitaplarını koruma adına, ortaya sürdükleri tüm
anlatımlar, "iğneciye gidiyoruz" şablonu kalitesinde. "İğneciye
gidiyoruz" şablonuyla büyüyen, sıpalık evresini çoktan geçirmiş, makam
vekiler verilmiş olanların, çocuklara ugulanan şablonu, tutupta
yaşıtlarına uyguaması BEYİN KABULLERİNİN hangi seviyeye kadar
gerilediğini göstermiyor mu?
Kendilerini aynı sözlerle kandırılarak ZİHNİYET takipcileri olduysa,
kendileriyle "İMANİ "aynı seviyede kabul ettikleri / sandıkları
insanlarıda aynı KATEGORİ içinde görmek ÇARESİZLİKLERİNİ ortaya koymuyor
mu?
Tevhid imanı peşinde olanların, sallamaların olduğu kitaba doğruluk
damgası vurma gayeli, saçmalıklara sıcak bakması düşünülebilir mi?
"ALLAH'a duyduğu imanla, "ALLAH" korkusuyla, yalan olduğunu bile bile
birtakım saçmalıkları kabul edilmesinin İMAN sahiplerince mümkün
olmadığını kavrayamayanlar, düşünmeden her söyleneni, her yazılmış olanı
TANRI SÖZÜ diye kabul edenlerdir. Ataları, Tanrıdan demiş onlarda
kendilerini teslim etmişler ve herkezinde kendileri gibi teslim olmasını
bekliyorlar.
İşsiz güçsüz Mükremin Abili dizide: Laz bakkal amca, Tombalağın
nereden geliyorsun sorusuna, "sorma uşağım, Antalyalı adamın biriyle
karşılaştım Antalya'dan Anamı Babamı tanıyormuş gittiğim okulu bile
söyledi, hatta akrabaymışız, Antalya'da ki tarlalarını satayım dedi
bende ona olur" dedim der. Anatımdaki gariplikten dolayı Tombalak "senin
Anan Baban Antalya'lı mı? Antalya'da arazin var mı?", Laz bakkal Amca
"Yok uşağım, benim Antalyada tanıdığımda yok tarlamda yok, ilk okulada
orada gitmedim ama adam ücrette almam dedi" diye açıklamasını yapar.
Bunun üzerine Bakkal çırağı Tombalak "İnanmıyorum Laz Bakkal Amca, seni
ANTALYALI zanneden dolandırıcıyada, dolandırılıyorsun ya! Antalya'da
arazilerin olsaydı hepsini verecektin demek ki" der.
Dikkat edilirse, her iki durumda da İLAHİ değerleriin kabulü yerine, kendi uydurdukları DOLGU malzemeleri var.
Yanlışları düzeltmek yerine, doğruları aramak yerine, dosdoğru olmak
yerine, yalan yanlış olanlara bilerek sarılmak, yanlışlıkların
üzerlerini yaldızlayıp sunmak var.
Her iki durumda da, TANRISALLIĞI KABUL ETMİŞ BİR ZİHNİYET BİRLİĞİ var.
"TANRI OLSA OLSA BÖYLEDİR" sanılarına teslim olmuş ve aynı sanılara başkalarının da inanmasını bekleyenler var.
Atalarının saçmalıdıkları, Tanrı saygısının yok edildiği ATALARINDAN KALAN KİTABIN, KENDİLERİNİ KORUYACAĞINA inanlar var.
Yeni nesilleri ve bilmeyenleri nasıl eğittikleri ortada değil mi?
Okuyanların çoğu ve YAZANLARIN TAMAMI bu tezlerin palavra olduğunu
biliyorlar. Ama şimdi açıklayamadıkları, öyle olduğunu sandıkları
"GİZ"leri için, bu tür sallamalarla SEGİLEDİKLERİ ESPRİ ANLAYIŞLARINI,
ciddi tavırlı bakışlarıyla ortaya koyup vakit kazanıyorlar. Alanda
biliyor sallama olduğunu, ortaya koyanda.
Doktorculuk oyunda öyle değil midir? İğnede yalancıktandır, ilaçta.
Doktor doktor değil, hasta hasta değildir. Ama herkez sanki öyleymiş
gibi hareket eder. Ortada; ilaç kabul edilen su şişesi, iğne olarak
kullanılan annenin tokası, stetoskop yapılan Babanın gözlüğü ve iğneden
korkan hastanın sesi vardır.
Her şey kabuller üzerine kurulmuştur. "Bu buyumuz olsun, şu şunumuz
olsun, o şeyimiz olsun" çeçevesi içinde muayahane tesis ediliverir.
Hastalık teşhisi yapılıp tedaviye de başlanılıverilir. Hiç birşeyin
söyledikleriyle / tanımladıklarıyla alakalı olmadığını Dokorculuk
oyanayanlar da biliyorlar ama OYUNDA CİDDİYETİN gerekli olduğunu da
biliyorlar.
Görende biliyordu gördüğünün Tanrı olmadığını,
Yazanda biliyordu görünenin Tanrı olmadığını,
Görülmüşüm diyende biliyordu aslında kendisinin Tanrı olmadığını,
Okuyan da biliyor, sözlerini okuduğunun Tanrı olmadığını,
Yanlışıkları kapatan da biliyor, saçmalıklarını örttüğünün Tanrı olmadığını,
İki deve kuşu ordusu çölde karşılaşmış niyetleri
ciddi, kan gövdeyi götürecek. Dap-dazlak çölün ortasında kalan Devekuşu
orduları, açıkta kalmanın zararlarını kestirdiklerinden, komutanlarının
BAŞLAR KUMA emrini üzerine, hemencecik BAŞLARINI KUMA sokarlar. 1. DEVE
KUŞU ordusunun komutanı, çevredeki yapılanmadan, düşman DEVEKUŞU
ordusunun harekatından haberdar olabilmek için, gözcüsüne "dışarıya bak"
emrini verir. Aynı sıkıntıları yaşayan ve bilgiye ihtiyacı olan 2.
DEVEKUŞU ordusunu komutanı da bilgi vermesi için gözcüsünden rapor
ister. Her iki gözcü başlarını kumdan dışarı çıkartır etrafa iyice göz
atarlar. Her ikiside, komutanlarına etrafı gözetleyen BİR adet DEVEKUŞU
gördüklerini rapor ederler.
Çevresinde olan bitenden haberi olmadan, kayıtsız şartsız herşeyi
kabullenen, itaat eden, düşünceden yoksun, DOGMALARIN ESİRİ olmuş,
DOGMALAR içinde yaşayan, ve yaşamak isteyen, neye ve neden hizmet
ettiğinin farkında olmayan, DÜZELTMEYE katkıda bulunamayan tam bir "KRAL
GİYİNİK ÇIĞITKANI".
Meraklısı sormuş Devekuşuna, "neden başınızı kuma gömüyorsunuz"
diye soru yöneltilmiş, Deve kuşu, şaşırmış halde "ben, başını kuma gömen
Devekuşu, hiç görmedim" diye cevap vermiş, İçinden de şöyle geçirmiş,
"biz nasıl görürüz onlar, bizi görmez iken".....
Meğer çocuk yaşta öğretilirmiş bu bilgelik onlara, o itibar gören,
büyükleri tarafından, efendileri tarafından.Varlık sebepleri olmuş bu
öğreti."
Başları kumda olanlar görülmez", bir atasözü, bir öğreti, kısaca yaşam biçimleri, olmuş nesillerden nesillere aktarılan.
Şizofren, Kişilik parçalanaması, yada farklı
kişilikleri aynı bedende barındırma problemleri yaşayanlarla, yaşamak
üzere olanlar arasındaki, en önemli fark şuymuş. İlk aşamada olanlar
yani Rûkü halde sallananlar, İKİ kere İKİNİN DÖRT ettiğini bilir ama İKİ
kere İKİNİN BEŞ etmediği için ÜZÜLÜRMÜŞ. Üzüntüsünü giderebilmek
içinde, KENDİSİNİ ÜZMEYECEK kabul edebileceği, sonucunu GERÇEK olarak
kabul edebileceği yeni arayışlara girmekten kendisini ve sahip olduğu
"ikinci zat-ı muhteremi" alıkoyamazmış.
İleri safhada olan ise; İKİ kere İKİNİN BEŞ ettiğini bilir ve bu
bilgisinden dolayıda kendisiyle GURUR duyarmış Gurur duyarmış duymasına
ama "SIRRINI" kimseciklerle de paylaşmazmış.
Nasıl paylaşsın ki karşısındakilerin, BU DEĞERLİ SIRRI ANLAYACAK
zekası, IRKI, ismi, KİTABI, özel Tanrısı, EĞİTMENLERİ yok ki. Kendisiyle
aynı olanlarda, aynı "SIRRA" vakıf olduklarından, onlara da bir
bilidirim de bulunma gereği kendiliğinden kalkarmış. Birbirlerinin "SIR"
sahibi olduklarını da, "SIR" sahibi nasıl olmalıdır öğretilerinden
edindileri bilgilerden, takip ettikleri yazılardan, gittikleri
yerlerden, olaylara yaklaşımlarından, anlattığı sallamalardan, sorulara
verdiği şablon cevaplardan, paylaştıkları ideallerden, birbirlerini
alkışlamalarından, katliamları seyretmelerinden, kendilerini
(bir türlü)
anlayamayanların ortak özelliklerinden, herkezden aldıkları "saçmalama,
sallama, palavra, uydurma " temalı eleştirilerden ve kurdukları
hayallerin eşgüdümlü olmasından anlarlarmış.
Adam zamanında olan ama Adam ile hiçbir bağları
olmayan, devletler, imparatorluklar var olduğuna göre sayıları
milyonlarla ifade edilebilecek insanların hepsini, insan ölçüsünde alt
sınıf olan, insanla alakası olmayan ve nesilleri o tarihten yaklaşık
30.000 yıl önce yok olmuş olan CRO-MAGNON ADAMI ilan etme çalışmalarında
bulunmak, bugünkü insanların çoğunu hayvanlar sınıfında ilan etmek
değil midir?
Adam yaratıldı dedikleri tarihten, on binlerce sene önce yok olan
canlıları; kendi seçkinliklerini vurgulamak, her harfi Tanrı sözü
dedikleri kitaplarının Yalanlarını örtmek için kullanıyorlar.
Tanrı olarak benimsediklerini aslında göğüslerinde yaşattıklarının
zihniyet ikizi olan, hiç bir şeyden haberi olmayan, hiç bir şeyi
bilmeyen, "kitaplarım" dediği metinlerin içeriğini dahi bilmeyenin
(kitaplarda
olan çelişkileri on atfetmek, yalancılığından dem vurmak, akıl vermek,
dalga geçmek, hiçe saymak, saymamak küfür değil mi? İçeriği bilse ve
yaptırım gücü olsa, kendisiyle dalga geçilmesine, aşağlanmasına müsaade
eder miydi?) BİR YARATILMIŞ olduğunu gizlemek için kullanıyorlar.
Atalarından kalan bilgiler, veriler, sanılar, efsaneler ışığında
meydana getirlmiş olan kitaplarına dayanan inanç sistemlerini,
hedeflerine varasıya kadar ayakta tutma adına, insanlar tarafından pek
bilinmeyen CRO-MAGNON adamı kullanıyorlar.
Dedik. Ya kitaplarını yakacaklar, Ya! -"ALEMLERİN RABBİ OLAN ALLAH'a"-
inanmıyoruz, bizim Tanrı olarak benimsediğimiz de, dolaysıyla ilk
atamızda farklı. Bizler sadece isimlerini amaçlarımız için mecburiyetler
karşısında kullandık. O isimleri kullanmasaydık, İlahi vahiyler
üzerinde olan insanları, nasıl olurdu da buralara getirebilirdik?
İnsanların bilinçlerine yer etmiş olan isimlerden yararlanarak buralara
kadar geldik" diyecekler.
Tarihi yanılgılarını, Tanrı olarak benimsediklerinin bilmemezliğini,
yaratılmışlığını gizleyebilmek için, imal ettikleri DOGMAYI kabul etmek
zorunda kalmışlar. Hedeflerine varabilmek için gereken zamanı
kazanabilmek, kitabı koruyabildikleri kadar koruyabilmek için. Kitabı
korurlarsa kitapta onları koruyacak ya!.
Hayvansı yapıya sahip olan CRO-MAGNON ADAM'I yanında, TANRININ KENDİ
GÖRÜNÜMÜNDE yarattığı, YAHUDİ İNSANI anlayışını işlemişler. Üstün,
seçkin ve seçilmiş "IRK" tezlerine destek uydurmakla da, yaratılmışların
içinde TANRININ OĞULLARI kıvamında yer açmışlar.
SEÇKİN YARATILMIŞ OLANLARIN, SEÇİLMİŞLERE HAS OLARAK
YAZILMIŞ, MÜSTAKİL İSRAİLİN TANRISI TARAFINDAN SAHİPLENİLMİŞ
KİTAPLARINDA; BİR TANRI OĞLUNUN DOĞUMU ŞÖYLE BİLDİRİLİYOR.
Yeremya..........31:9 ...... Düz bir yolda yürüteceğim onları. Çünkü
BEN İSRAİLİN BABASIYIM, EFRAYİM de
İLK OĞLUMDUR
Jeremiah..........31:9 ...... wherein they shall not stumble: for
I AM A FATHER TO ISRAEL, and EPHRAIM is
MY FIRSTBORN
Mısırdan Çıkış..4:22 Sonra firavuna de ki, ‹RAB şöyle diyor: İSRAİL BENİM İLK OĞLUMDUR.
Exodus...........4:22 And thou shalt say unto Pharaoh: Thus saith the LORD: ISRAEL is MY
SON, MY
FIRST BORN.
TANRININ OĞULLARI İMAN ESASLARI İÇİNDE ESASLI BİR BİÇİMDE ZATEN YERİNİ
ALMIŞ. GÖĞÜSLERE GİRMİŞ. GÖNÜLLERDE TAHT KURMUŞ. KİTAPLARINDA ARZ-I
ENDAM EDER OLMUŞ. Sadece Müslüman ülkelerdeki yayınlarında "
SONS OF GOD"
/ TANRININ OĞULLARI yerine İLAHİ VARLIKLAR aldatmacasıyla TEK İLAH
inançlarına sahip rollerini devam ettiriyorlar. İnsanlardan doğan
TANRININ OĞULLARI inancı??
Eyüp............1:6 Bir gün
İLAHİ VARLIKLAR RABbin HUZURUNA ÇIKMAK için geldiklerinde, ŞEYTAN da ONLARLA GELDİ.
Job..............1:6 Now it fell upon a day, that the
SONS OF GOD came to present themselves before the LORD, and SATAN came also among them.
Türkçe ifade de "benim İLK OĞLUM" derken, İngilizce'de benim "İSRAİL
BENİM OĞLUMDUR, İLK
DOĞANIMDIR
" diyor.Neden DOĞUMLA gelen tanımı yapılmış olabilir? İsrail için BENİM
OĞLUMDUR demekle yetinilmeyip, İLK DOĞANIMDIR" vurgulaması yapılıyor.
"YÜRÜ KİM TUTAR SENİ" çoşkusunu Tanrı sanısı olarak ARKALARINA ALMIŞ
OLANLARA diğer KULLAR, ancak ve ancak KÖLELİK yapabilirler. "Ancak
KÖLELİK yapabilirler" kabulünü, dinlerinin HAVUCU yapmış olanların;
Yusuf adı altında, Ester adı altında,;
"İYİ YAHUDİ NASIL OLUNURU"
ÖRNEKLEYEN, TANRI MASKELİ MANİFESTO yayınlarının yer alması
mecburiyettir. Yoksa; yaptıkları KATLİAM / SOY KURUTMA günlerini,
binlerce senedir, nasıl olurda BAYRAM ilan edebilirler? "Daha nice
PURİMLERE" hazırlıklar yapabilirler?
Eyaletlerin olduğu, insanaların barkodlandığı tüm mülkiyetin merkezi
fon emrinde olduğu, Firavun / İmparator / Pir yönetiminde
(4. Roma /Yeni Roma gibi)
konsil devlet kurulabilir. Belki o zaman Amerikan Kongersi önündeki
dikili taşa yazıda yazılır. Dünyanın çatısında, 4. Roma imparatorluğu.
Eyalet temsilcilerini oluşturduğu Ahit bağımlı Senatoya sahip bir
imparatorluk. Eğer ilk doğanı İsrail ise, mutlaka ilkinci doğanı TEK
DÜNYA DEVLETİ OLMALI / ABD olmalı. Eğer ilk doğan oğlu Efrayim'se, son
doğan oğlu Efrayim soy damgalı, Yusuf maskeli HAMAN yapısında kim
olabilir.
Şeytan rahatı, huzuru, mutluluğu, dürüslüğü,
doğruluğu, rahat durmayı, sevgiyi, aşkı sevmez ki. Aksi halde adı ŞEYTAN
olmaz, MELEK gibi bir tanım olurdu. ŞEYTANA çok bulaşanlar, artık her
hareketleri ŞEYTANİ olanlar, ŞEYTANIN "yap" dediklerini yapanlar,
ŞEYTANA papuçlarını ters girdirenler, ŞEYTAN TANRILIĞIN soyunanlar da
baktılar işin içinden çıkılmıyor, Partnerleri de ŞEYTAN, "ESASINDA
ŞEYTAN ÖNCELERİ BAŞ MELEKTİ" dediler demesine ama işin içinden
çıkmadılar / işin içinden sıyrılıvermediler.Sadece ortaya çıkan
hareketlerinden dolayı, VİCDANLARINDAKİ UYARI SESİNİ, bu kabulleriyle
başka yerlere yönlendirdiler.
Böylece, "VİCDAN denilen" uyarı sistemine nasır bağlattılar.
Vicdanlarını KARARTARAK kendi frekanslarından yayın yaptırdılar.
Körleştirerek duyulmaz hale getiriverdiler. Ancak ve ancak tercüman
aracılığyla anlaşılabilecek bir yapıya getirdiler. Tercuman olarak
gönderilen peygamberleri, ilahi vahiylerinde üstlerini örtüp /
yaldızlanıp kullanılmaz hale getirilince, kulaklar tıkandı ve kalpler
kabuk bağladı. Kalpler katılaşınca da, Atalarının yazdıkları
MANİFESTOLARI TANRI SÖZÜ kabul ettiler / ettirdiler.
İnananların huzurunda
(açık alanlarda)
"bizler de sizin gibi inanıyoruz" dediler. ŞEYTANLARIYLA baş başa
kaldıklarında da "BİZ ESASINDA İNANALARLA DALGA GEÇENLERİZ" dediler. Ve
uygulamalarına "TANRI DEDİ Kİ" solaganlarıyla maskelemiş olarak devam
ettiler.
Göğüslerinden gelen fısıltıyı da, "HAYRA" YORARAK BU VİCDANIMIZIN sesi
dediler.Yaptıklarının anlaşılmaması için, ŞEYTANLA ilişkilerini kapalı
devreli inanç sistemlerinin parçası yaptılar. Vicdan sesini, VESVESE,
KÖTÜ DÜRTÜ gibi isimler vererek KENDİLERİNİ KANDIRMAYA devam ettiler.
Vicdan olgusu "İNSAN OL" emri / uyarısı verirken, göğüslerinde
beslediklerinden gelen KÖTÜ DÜRTÜ dedikleri "CANİ OL" emrini / uyarısını
veriyordu. "YAŞAMAN İÇİN İNSAN OLMAYI BECER" diyen
SESE karşılık, "YAŞAMAK İÇİN İNSANLARI ÖLDÜR" diyen
DÜRTÜYE uydular.
Böylece; İnsani duygulardan gelecek, İnsanı insan yapan oto-kontrol
sistemlerinden gelecek tüm uyarıları YOK ediverdiler. Oto-kontrol bu.
Mutlaka çalışacak. Akıl ve mantıklar oluşturulmuş düşüncelere yapısı
gereği itiraz edecek, göğse bir sıkıntı, kalbe bir sızı gönderecek.
İllaki uyarıda bulunacak.
Bu illakilik durumu yüzünden, "İllaki bir kötü dürtü olacaksa, illaki
uyaracaksan bizi, AMALEK hakkında uyarman gerekir" diyerek, VİCDANLARINI
AMALEK katlederek susturma yoluna gittiler.
Masum ve Mazlum ve Mahsun ve Maduru oynayarak, o gelen sesi "ama biz
haklıyızla nötürlemeye çalıştılar." Yok etme işlemlerinden planlarından
sonrada "İşte bak yok olmaktan kurtulduk, daha ne istiyorsun"
yaklaşımıyla, oto-kontrolden gelen uyarı sesini, göğüslerinden gelen
(beslediklerinin) öldür sesiyle karıştırıp YOK ETMELERİNE devam ettiler.
AMALEK'lerin soylarını kurutunca da, yeni AMALEKler icad ederek,
KAPKARA hale getirdikleri OTO-KONTROL sitemlerine malzeme sağladılar.
Yaptıkları ve yapacakları SOY kurutmalarına karşı çıkması gereken O
GİZLİ SESİ, katliamlarına ORTAK EDİP birlikte SEVİNÇ YUMAĞI olup PURİM
BAYRAMLARI ilan ettiler. Yoksa içlerinden gelecek olan uyarıyı nasıl
duymamazlığa gelebilirlerdi.
Ne kadar çok cana kıyarlarsa o kadar çok ölümden /
öldürülmekten uzak kalınacağını söyleyen onların "her harfi Tanrıdan"
dedikleri kitapları.Habil'i öldüren, Kabil'i öldürecek olana Lanet
okuyan ifadeler onların kitaplarında. Ben daha çok cana kıydım ben daha
çok korunmalıyım diye istekte bulunanlar onların kitabında. Hatta bu
cana kıymalar katliam, soy kurutma bazında olursa, ogünleri özel ilan
edip BAYRAM ŞENLİĞİNDE kutlanmasını emreden sözler, yine onların
kitabında.
O kitap ki Dünya'da ki insanların yarısının, "her harfi tanrıdan" kabulüyle tapındığı kitap.
Hem Yahudilerin, hem Hıristiyanların
(özellikle Protestanların Yahudilik seviyesine yakın benimsedikleri kitap.Calvanizm ve daha ilerisi Püritenlik)
benimsediği, kurtuluş ümidini bağladıklar, her turlü çelişkilerini,
saçmalıklarını gördükleri halde vaz geçmeyip, "demek ki Tanrıda
yanılırmış, unuturmuş, yalan söylermiş, pişman olurmuş, uzak doğu
Tanrıları gibi buhur istermiş..vs.. dedirten kitap.
Tanrıyı, Peygamberi, Kutsal Ruh'u, Melekleri hafife aldıran, onlara olan inancın seviyesini düşüren kitap.
Anlaşmaya muhtaç Tanrı imajıyla, "her ne yaparsak yapalım nasıl olsa
Tanrı her seferinde yeni bir antlaşma yapmaya mecbur" dedirten kitap.
Hafife aldıra aldıra, sonuda "bizlerin de müstakil sadece bizi
düşünen, sadece bizleri kurtaracak olan, sadece bizlere kitaplar
yazdıran, sadece sözcülerini bizlerden seçen, sadece Kutsal Ruh'u bize
veren BİR ADET TANRIMIZ olsun, bunun mutlaka bir yolu olmalı"
arayışlarına iten bir kitap.
Kaç TANRIYI, kaç TANRI İSMİNİ, kaçTANRI İNANCINI, içinde
BARINDIRDIĞINI saydırmayıp, herkezin TAPINDIĞI, KENDİSİNİN "TEKİL
TANRISI" olsun önerisini, SEÇENEKLERİYLE birlikte TAPINANLARINA sunan
kitap.
Sayılanların hepsi, elbette Hıristiyanlar içinde geçerli. Örneklemek gerekirse;
Hıristiyanlara, ENGİZASYON uygulamaları için, vize veren işte o kitaplar.
Tanrı olgusunu, Engizasyon kasaplarına hafife aldıran, Tanrıyı idare
edebilme konumunda olduklarını hissettiren işte o kitaplar.
Engizasyon mahkeme cellatlarına, "biz Tanrının yeryüzü
temsilcileriyiz, günah işlemeyiz" DOGMALARINA sarıltan işte o kitaplar.
Tanrı adına işgaller yapıp, Tanrı adına yok etme eylemlerini yapanlar hep o kitapları rehber almadılar mı?
Tanrı adına ateşlerde insanları yaktıranlar, hangi kitaplara bağlıydılar?
Onlar o kitaplara "her harfi Tanrı'dan" diye kefil olmasalardı,
bugünkü Hırıstiyanlar o kitaplara "her harfi Tanrı'danmış" diye
tapınacaklar mıydı?
Lanet konusuna dönersek: Kayin'in /Kabil'in cezası hiçte umurunda
olmadığı Tanrı huzurundan ve topraklardan çıkarılması. Öldürülmemesi
içinde, ölümsüz olması içinde, okunan Lanetin yanında TEPESİNE İŞARET
koyulan Kabil böylece çok sevdiği yaşama devam edebiliyor. Ahit
kitaplarında tek amaç sonsuz yaşam isteği değil mi? Arzuları, kurtarıcı
hayal etmeleri, Kanıyla Canıyla Ölümün olmadığı, hasabın sorulmayacağı
Dünya yaşamı değil mi? O halde bu Kayin için neden ceza olsun. Kayin
için bu ceza olsaydı arkasından gelen Torunu Lamek ben ondan daha fazla
cana kıydım o halde ben 7 değil 77 lanetle korunmalıyım der ve bu isteği
kitaplarında yer alır mıydı?
Yaratılış.......4:11 Artık döktüğün kardeş kanını içmek için ağzını açan
TOPRAĞIN LANETİ altındasın.
Yaratılış.......4:12 İşlediğin TOPRAK bundan böyle sana ÜRÜN VERMEYECEK. Yeryüzünde aylak aylak DOLAŞACAKSIN.››
Yaratılış.......4:13 Kayin, ‹‹CEZAM KALDIRAMAYACAĞIM KADAR AĞIR›› diye karşılık verdi,
Yaratılış.......4:14 ‹‹Bugün BENİ BU TOPRAKLARDAN KOVDUN. Artık
HUZURUNDAN UZAK KALACAK, Yeryüzünde aylak aylak dolaşacağım. KİM BULSA
ÖLDÜRECEK BENİ.››
Cezalandırılmak, huzurda olmamak sadece, öldürülmek istemediği için
önem arzediyor. Yoksa Tanrı olarak işaret edilenden ayrı kalmak onun pek
umurunda olmadığı meydanda değil mi? Kulunun öldüğünden haberi olmayan,
kulunun cinayet işlediğinden haberi olmayan, kulunun ecelini tayin
etmeyen / edemeyen, kulunun can vermesi izni ve bilgisi dışında gelişen
bir Tanrı inancında olması gereken cevabı
(NE BİLEYİM BEN HABİL'İN BEKÇİSİMİYİM) pervasızca veren bir insansan, neden Tanrıdan ayrılmak zor gelsin?
Kayin'in kardeşini öldürme nedeni zaten inançsızlık olduğuna göre,
neden Tanrı saygısı duyuyor olsun? Daha yaratılışın hemen başında
ÜSTELİK Tanrı ile aynı bahçede gezinebildikleri ortamda, Tanrı kudretini
algılayamayan, Tanrı olarak kendisini algılatamadığı kitaplarında
sürekli işlenmiş olan TAPILANIN, yapabileceklerinin sınırını
(hiç bir şey yapamayacağını) biliyor ki, konfor kaybı dışında hiç bir şeyden korku duymuyor.
BAHÇE SAHİBİNİNDE YAPTIĞI TEHDİTTE ZATEN, KONFORSUZ BİR YAŞAM
.(o
nasıl bir tanrı inancı ise, İSA'ya etfedilen TANRININ OĞLU
yakıştımasıda öyle komik bir yakıştırma. Her nasıl Tanrı inancıysa,
Tanrıyla GÜNÜN SERİNLİĞİNDE yürüyüşler yapanların hepsi her nasılsa SAĞ
kalıyor. O günlerden tam 2500-2700 yıl sonra --Tanrı mı değişti /
değiştirdiler bilinmez--, "yüzümü gören ölür" diyen Tanrı, o günlerde
hiç böyle bir tehditte bulunmuyor)
Hesapsız bir yaşam için, pervasız bir yaşam için; kitaplarında bile
Tanrı saygınlığını yok eden ifadeleri özellikle kullandıkları
bilinenlerin "zihniyet atalarına da", Tanrısız, hesap vermeden sürülen
yaşam fikri çok cazip gelmiş olmalı.
Nereden bu sonuca ulaşılıyor? Yine kendi kitaplarındaki ifadelerden bu
öldürme işinin aslında korunma yöntemi olduğu ortaya çıkıyor. En
azından düşmanlarına karşı bir çelik yelek, koruma kalkanı konumunda
algılandığı ortaya çıkıyor.
(SİYON YILDIZI GİBİ)
Yaratılış.......4:15 Bunun üzerine RAB, ‹‹SENİ KİM ÖLDÜRÜRSE, ondan
YEDİ KEZ ÖÇ ALINACAK ›› dedi. Kimse BULUP ÖLDÜRMESİN diye KAYİNİN
ÜZERİNE BİR NIŞAN koydu.
Yaratılış.......4:23 Lemek karılarına şöyle dedi: ‹‹Ey Âda ve Silla,
beni dinleyin, Ey Lemekin karıları, sözlerime kulak verin. Beni
YARALADIĞI için BİR ADAM ÖLDÜRDÜM öldürdüm, Beni
HIRPALADIĞI için BİR GENCİ öldürdüm.
Yaratılış.......4:24 Kayinin YEDİ KEZ ÖCÜ alınacaksa, Lemekin YETMİŞ YEDİ KEZ ÖCÜ alınmalı.››
Tersi olsaydı, torunu Lamek; "Ben katilliğin daha alasını
hemde suç olduğunu bile bile
yaptım. Bir adam ve bir genci öldürdüm. O halde Kayin nasıl
öldürülmekten korunduysa bende öyle korunmalıyım" dercesine. kendisinin
de öldürülmemesi için, daha fazla lanet ister miydi?
Tersi olsaydı İsrail, suyumu
(Kurt'un kuzu yeme bahanesi) bulandırdın diye, Ramazanda, bayramda en mubarek kabul edilen günlerde, Bombalama işlemine devam ederler miydi?
Hastahane, okul, kreş, Pazar yeri, sivil çoluk çocuk ayırmadan katliamlar yapabilir miydi?
NE YAZIK Kİ TERSİ DEĞİL. Çünkü kitapları diyor ki; ne kadar çok can alırsan, ne kadar az haklı nedenlerle
(sebepsiz yere) CAN ALINIRSAN, öldürülmekten korunmak adına, İsrail'in Tanrısından
(kendisine ve efradına) kurşun değmemesi için LANET isteyebilirsin. Kitaplarından açıkca ortaya koyulan bu.
Korunma tılsımı için, korunma kalkanı için, korunma büyüsü için
haksız yere CAN ALACAKSIN, masum KANI dökeceksin. Günah keçisi
ilanlarıyla, günahlarından kurtularak korunduklarına inanlar, elbette
her türlü korunma reçetelerini de sanılarına ekleyecektir. Günahlarını
kağıtlara yazarak keçi üzerine yükledikten sonra keçiyi kayalıktan
aşağıya atarak GÜNAHLARINDAN kurtuluveriyorlarmış.
Hayvan derneklerinden, çevrecilerden çekindileri için, artık Keçilere
günahlarını bağlayıp, uçurumdan atamıyor olmalılar. Adetlerine,
geleneklerine, Dinsel ritüellerine çok bağlı olan, Yahudiler günahlarını
neleri yok ederek gideriyor olabilirler?
Anlaşıldığı kadarıyla bu açıklarını, Hayvan seviyesinde gördükleri başka bir deyişle, kendi dışında olan SEÇİLMEMİŞLERİ
(SEÇİLMİŞLİĞİN verdiği ayrıcılıkla),
CRO-MAGNON ADAM'ları bombalayarak kapatıyorlar. Tıpkı içlerindeki kötü
dürtüler yüzünden Amalek avcılığı yapmaları gibi. PURİM BAYRAMLARINA
kavuşmalarını sağlayan SOY YOK etmeleri gibi.
Neden ŞİT'te başkası değil diye başladığımız
yazımızı, kısa bir "zihniyet tanıtma" turu yaptırarak buraya getirdik.
Oğul Tanrı inancını anlatabilmek için uğradığımız ŞİT / SETH ismi diğer
konularıda değinmeyi gerektirdiğinden oldukca uzun bir yol katedildi.
Oğul Tanrı anlayışını, yakıştırmasını ortaya koyabilmek için, Oğul Tanrı
inancının arkasına saklanıp toplumları yönetenlerin / yönlendirmiş
olanların zihniyetini ortaya koymadan anlatabilmek mümkün değil. Oğul
Tanrı inancının kitabı olarak lanse edilen ve "her harfi Tanrıdan"
denilen kitaplardaki çarpıklığı ortaya koymadan da, konuyu izah
edebilmek mümkün değil.
NEDEN İLAHİ VARLIKLAR = TANRININ OĞULLARI NEDEN ŞİT SETH SOYUNDAN
OLDUĞU SÖYLENİYOR? NEDEN BAŞKASI DEĞİLDE ŞİT / SETH SEÇİLDİ BAŞKASI
OLMAZ MIYDI? SORUSUNA; ŞİMDİ CEVAP VERİLEBİLİR SANIRIM.
Neden Şit? Eğer siz dininizi Mısır Tanrılarından esinlenerek, Mısır
inançlarının etkisinde yeniden düzenlerseniz, elbette Tanrıların
Oğullarının ŞİT / SETH soyundan geldiğini söylersiniz, iddia edersiniz /
sanırsınız, esasında sanırmış gibi yapar kutsal kitaba açıklama adı
altında sokarsınız.
Tanrı bildirmi Eski Ahit'e göre 430 yıllık, Yahudi kabullerine göre
210 yıllık MISIR yaşamına ait, YUSUF KÖLELİK MANİFESTOSU dışında bir
bilgi kitaplarda yok ki. Mısır yaşamıyla ilgili, o kadar derme çatma,
sallama bilgiler Ahit'te yer almış ki; Yahudier bile Tanrı sözüyle, 400
ve 430 yıl olarak anılan bu süreyi, TANRI NEREDEN BİLECEK yaklaşımıyla
210 yıla indirivermişler.
"Tanrı bilseydi Mısır'la ilgili bildiklerini, Sinada
Moşe'ye diğer kitaplarla birlikte verirdi" dercesine, Tanrı sözü süreyi
yarı yarıya azaltıvermişler. Kitaplarına uymayan, M.Ö.3761 tarihli
kronolojilerine sıdıramadıkları 220 yılı silivermişler. Mızrak hiçbir
çuvala sığmayacak kadar büyük. Kitabı da zaten TANRI ADINA ataları
yazmamışlar mıydı? O mızrakları bırakanlar ATALARI değil miydi?
"Torunları olarak bu kadarcıkta hakımız olmalı" diyerek bu iskontoyu
yapıvermişler. Kitaplarıyla çelişmişler ama olsun, "zaten neresi düzgün
ki bir şekilde yaldızlarız" diyerek (
Ah! birde DEVE gibi, neremiz düzgünki? diyecek kadar dürüst olabilseler)
yılları yok edivermişler. Zaten, hiç birşeyden habersiz Atalarının
hatalarını, umursamaz Tanrı dediklerinin sallamalarını düzeltmek için,
bu işlemleri yapmıyorlar mı?
407 yıllık süreyi üç nesille parmakları uç uca
gelecek şekilde geçiştirivermişler ama çokta hata yapmışlar. 164
yaşlarında evlendirdikleri
(evlenme yaşı önemki değil. Önemli olan çcuk duğurma yaşındaki zorunluluk)
YOKEVET HALAYI, 268 yaşındayken Harun'u, 271 yaşındayken de Musayı
doğurmak zorunda bırakmışlar. Kadıncağız birde Musa'nın arkasından nehir
boylarında yaşar olmuş. Oğluna süt annelik için o yaşlarda Saraya gider
gelir olmuş
Neden bunu yaparsınız?
Çünkü her herfi Tanrıdan denilen kitapta, "BENDEN BAŞKA TANRI VAR MI?"
diye ara sıra laf dolaştıran AHİT KİTABININ SAHİBİ olarak gösterilen
İsrail Tanrısı, TANRININ OĞULLARINDAN açıkca bahsetmekte.
Türkçe Ahit kitaplarında İLAHİ VARLIK olarak maskelenen, TANRILARIN OĞULLARI, Ahit ehlinin doğruyu bilmesi anlaması için
(sadece Türkçe bilenler için Ahit ehli)
İfade altına İbranice manası "Tanrıların Oğulları" anlamını içerir
notuyla ASIL MANANIN İLAHİ VARLIKLAR değil, TANRILARIN OĞULLARI olduğunu
İLAN EDİLİYOR.
Konunun ehillerince, Ahit bağlılarınca TANRININ OĞULLARI anlaşılması
gerektiğinin, ASLA ve ASLA ilahi Varlıklar olarak ismi geçenlerin
TANRININ OĞULLARI olduğu geçeğinin göz ardı edilmemesini VURGULUYORLAR.
Özetle: İnancına zede vurdurmak istemeyenler buna dikkat etmeli
diyorlar.
İbranice manası, orada elbette laf olsun diye verilmiyor. Türkçe
bilen, Ahit ehlinin öyle OKUMASINI istedikleri için veriyorlar.
"İbranice TANRININ OĞULLARI anlamına geliyor" derken, yapılan tarif
TÜRKÇE KELİME hazinesinde mevcut ki, bizler İLAHİ VARLIK = OĞUL TANRI
eşitlemesini anlıyabiliyoruz. Aynı mana İngilizcede de TANRININ OĞULLARI
anlamına geliyormuş ki, İngilizce Ahit'te de hiç not düşmaden, TANRININ
OĞULLARI olarak işlenmiş.
Ahit ehline diyorlar ki; "MÜSLÜMAN mahallesinde SALYANGOZ SATMA
zorlukları nedeniyle, İLAHİ VARLIKLAR demek zorunda kaldığımız ifade,
ALIŞIK OLDUĞUNUZ gibi TANRILARIN OĞULLARI anlamındadır" diyorlar..
" Sakın ha! TANRININ OĞULLARI yerine İLAHİ VARLIKLAR kabulünde bulunur -
mulunursunuz, İNANCINIZ YOK OLUR GİDER" uyarısı için yazıldığı açıkca
belli olan not; ANA İNANÇLARININ İÇİNDE, "TANRI OĞULLARININ" OLMASININ
NE KADAR DOĞAL KARŞILANDIĞININ göstergesi değil midir?
MÜSLÜMAN MAHALLESİNDE "HADİ SALYANGOZCU GELDİ HANIM" diye
bağıramazlardı ya!. Elbette usturubuyla, racona uygun hareket
etmeliydiler.Salyangoz illaki satılacaksa, malda elde kalmayacağına
göre, ya kıyma içinde, ya! pasta börek içinde, ama yağlayarak ama
tuzlayarak yedirilerek satış gerçekleştirilecektir. İşte Müslüman
mahallesinde, salyongoz satma teknikleri..
Yaratılış........6:2
İLAHİ VARLIKLAR, insan kızlarının güzelliğini görünce beğendikleriyle evlendiler.
Genesis........6:2 that the
SONS OF GOD saw the daughters of men that they were fair; and they took them wives, whomsoever they chose.
Yaratılış........6:4
İLAHİ VARLIKLARIN insan kızlarıyla evlenip çocuk sahibi oldukları günlerde ve daha sonra yeryüzünde NEFİLLER vardı. .....
Genesis........6:4 The NEPHILIM were in the earth in those days, and also after that, when the
SONS OF GOD came in unto the daughters of men, .....
Eyüp............1:6 Bir gün
İLAHİ VARLIKLAR RABbin HUZURUNA ÇIKMAK için geldiklerinde, ŞEYTAN da ONLARLA GELDİ.
Job..............1:6 Now it fell upon a day, that the
SONS OF GOD came to present themselves before the LORD, and SATAN came also among them.
Müslüman mahallesinde sattkları böreklerin içindekini ""ET" diye yemin
edenler, kendi Ahit ehli yiyeceği zaman "sen bağırdığıma yemin ettiğime
bakıpta, yediğini sakın "ET" sanma, O SALYANGOZDUR" diye başka bir
yemin daha ediyorlar.
Tevhit inancı onları bozar. Onların dinine alerji yapar. Tanrı olarak
benimsedikleri ÇOK TANRI İÇİNDEN SEÇİLMİŞ olmanın gururunu yaşayamaz.
TANRININ OĞULLARI OLMASI ONLAR İÇİN OLMAZSA OLMAZLARDAN.
Eğer tek ilaha inanmış olurlarsa, işlerini nasıl yürütebilirler. Başka
kuvvetler olmazsa, İttifaklar kurdukları, işbirliği yaptıkları Tanrısal
değilse, TANRI KUVVETİNDE değilse halleri nice olur.
O görünümler verenler kendilerini tanıttıkları gibi Tanrı Oğulları
değilde, sadece kendileri gibi yaratılmış CİNLERSE bütün hayaller
yıkılmaz mı? Varlık birliğinden bu kadar umutlanmaları, onların Tanrısal
kattaki "sözde yetkileri-etkileri" değil miydi? Onların Tanrısal
vaadleri, onları bu sanılara sürüklememiş miydi?
O halde inançları gereği,
Kurtuluş senaryoları gereği,
Kitaplarını yazarlarken aldıkları görünümlerin ilahi kaynaktan olma
zorunluluğu gereği, mutlaka ve mutlaka TANRININ OĞULLARI olmalı.
İnançlarının ilk temellerini Mısır dinleri üzerine kurduklarını,
onlardan etkilenerek inançlarını yeniden düzenlediklerini söylemiştik
1. etap DİN düzenlemelerini Mısır yaşamların da yapmışlar.
2. etap DİN düzenlemelerini Babil sürgününde yapmışlar.
3. etap düzenlemelerini de ABD'de yapıyorlar.
(daha İsrail 60 senelik bir ülke)
Ana tapınakları aşağıda görüldüğü gibi işlevini sürdürüyor. Tanrının
Yasa kitabının yeni ilaveleri orada yapılıyor olmalı. PARALARININ
ÜZERİNE bile; Tanrılarının ikonlarını basanlar, bağlılıklarını EN
SEVDİKLERİ ŞEYİN ÜZERİNDEN bildirenler, elbette "ONUN GÖZÜ'nün" önünde
yasalarını çıkarırlar. Adına da "TANRININ YASA KİTABI" derler olur
biter. Sanki daha önce kitapları lanse etmede kullandıkları yöntem
farklı mıydı?
Bu durumda, 3. Tapınak çoktan yapılmış ve inanılmaz
mesafeler almış kat etmiş gözüküyor.. Kudüs'te ki tapınak kutsanma
için, Ritüeller için, seronomiler için mutlaka olması gereken ama sadece
formalite gibi gözüküyor. Ritüeller tamamlansın, tılsım bolzulmasın,
kutsama devam etsin, semboller tamamlanmış olsun. Önemli olan adreslerin
ve yol haritalarının ortaya koyulması değil mi?
Tapınak sahibi olmak, "YENİ DÜNYA DÜZENİNİN" yapılanmasıyla yakından
ilgili olduğu aşikar. Elbette Tapınağı sembolikte olsa, Kudüse yapmak
isteyeceklerdir. Eski tütsülü, buhurlu, Tanrılarıyla görüşmeli
seansların olduğu şaşalı günlerine dönmek isteyeceklerdir. Kitapları da
buna benzer şey söylüyor.
Sadece "RAKIMLARI" farklı.
Yeşaya........2:3 Birçok halk gelecek, ‹‹Haydi, RABbin Dağına, Yakupun
Tanrısının Tapınağına çıkalım›› diyecekler, ‹‹O bize kendi yolunu
öğretsin, Biz de Onun yolundan gidelim.›› Çünkü
YASA SİYONDAN, RABbin sözü YERUŞALİMDEN çıkacak.
Mısır dinlerini, inançlarına temel yaparlarken
birtakım ritüelleri benimsedikleri gibi, dinlerine inanaçsal yönden
yeniden çeki düzen veriyorlar.
İSRAİL TANRISI bile Mısır Tanrılarına boyun eğmiş olmalı ki, veya
stajda olmalı ki; Mısır yaşamında İsrailere hiç müdahe edip, yol
gösterdiğine dair en ufak bir emare yok. Bir kaç kutsama dışında. Yakup
ve Yusuf kıssasının anlatılma sebebi, YAHUDİLİK MANİFESTOSUNU Tanrı sözü
dedikleri kitaptan ileterek, uygulamada ortaya çıkması muhtemel, bazı
VİCDANİ, İNSANİ duyguların önünü kesmek.
İYİ YAHUDİ NASIL OLUNUR? İYİ YAHUDİLİK ZİHNİYETİ NEDİRİ içeren YAHUDİLİK
MANİFESTOSU başka türlü, Tanrı vizeli olarak nasıl iletilir?
Bir başka YAHUDİLİK MANİFESTOSUDA ESTER kitabıyla, kutsal metin OKURLARINA iletilmişti.
Tanrı, BÖYLE ŞEYLERE İZİN VERİR mi? düşüncesi yerine, vicdani, dini,
ahlaki, insani hiç bir kıstasa baş vurmadan "Atalardan kalan kitapta
yazdıysa, TANRI SÖYLEMİŞTİRİ" kabul edenlere, HİTAP EDEN MESAJLARI
iletiyor.
Ester - Mordekay YAHUDİLİK MANİFESTOSU KATLİAM NASIL yapılır ve NASIL
BAYRAM / PURİM İLAN ediliri; Yusuf'la iletilen YAHUDİLİK MANİFESTOSUYSA;
İNSANLAR NASIL KÖLE yapılır ve nasıl HARACA BAĞLANIR konusunu işliyor.
Yahudilere, yaşadıkları çöl maceralarını da içeren /
"o anla" ilgili maceralarında yer aldığı kitaplar, hemen Mısır
çıkışında verilmesine rağmen, daha önceden Mısırda yaşanmış olaylar
hakkında pek bir şey yok.
(İsrail Tanrısı Mısır'dayken yanlarına yaklaşamadığı İsrail'lilerden,
Mısır çıkışında tüm detaylarını verip tapınma çadırını istiyor. Tapınma
şekillerini tarif ederek düzenlemeler yapıyor. 430 yıl süren Mısır
yaşamında neden bu tarifler olmamıştı. Tam aksine, YUSUF / HAMAN, Mısır
halkını köle yapıp her birinin mallarını aldığında, MISIR KAHİNLERİNE ve
MISIR TANRILARININ TAPINMA YERİ OLAN yerlere yardımlar yapıyor ki; aç
kalanların Kahinlere, Mısır Tanrılarına olan bağlılıkları artsın.)
İşte bu arada Mısır Tanrı inaçlarıda / Mısır Tanrılarıda esin kaynağı
oluyor. Öyleki savaşta KUTSALLIK KATSIN DİYE ordularına bu Tanrıların
ismini veriyor. Kadeş savaşına katıldığında da Ordularına bu ismi vermiş
: Amon, Ptah, Ra
, Seth. Firavun II. Ramses, elbetteki en seçkin olan Amon kıt'asını yönetmiş
Seth ismi Mısırda en önemli Tanrılar arasındaymış. Seth aynı zamanda
HORUS tanrısının düşmanı amcası. Bu açıklamalar, TANRININ OĞULLARININ
babaları için neden ŞİT / SETH soyunun seçilmiş olduğunu yeterince
ortaya koymuyor mu? Horus'u TANRIYI oynayanlar için, düşman kim
olabilir? İKONLARI, kendilerine TANRI kuvveti olarak kabul edenler için
İYİ yada KÖTÜ deyimi birşey ifade eder mi? Hedefe varmak için, tüm İMANİ
değerler yok edildiyse, İMANİ vahiylerin üzeri örtüldüyse, İMANİ hiç
bir yol kullanılmıyorsa, İMANİ değerlerin kendi hedeflerine zarar
vereceğine inanılmışsa Tanrı olarak birşeyle parlatarak / yaldızlanarak
ortaya sürülmüşse, "ALLAH" korkusu kalmamışsa onlar için İYİ ve KÖTÜ
kavramları yerine, TARAFIMIZDA olanlar ve TARAFIMIZDA olmayanlar
kavramları kabullerindeki kanunları haline gelmiştir.
Kendi kitaplarında bile İYİLİKLE alakaları olmadığı, o günkü ATALARININ
DA, O GÜNKÜ TANRI OLGUSUNDAN korkmadıkları yazımış. Derlerya Eski ahtte
yok edilmesi amaçlanan İNANÇLARDAN biride TANRI KORKUSU. Kendi
edindikleri, arzularına göre ZAMAN içinde karekterize ettikleri
TANRILARINDAN korkmayanlar İYİ ve KÖTÜ kvaramları arasında ayrım
yaparlar mı? Diğer insanları Hayvan sınıfında
(en azından CRO-MAGNON adam ayarında- kro adam) görenler, İYİ-KÖTÜ kavramlarını evrensel anlayış içinde nasıl olurda değerlendirebilirler / değerlendirirler.
Yasa Kitabı ..5:29
Keşke BENDEN KORKSALARDI
ve bütün buyruklarıma uymak için her zaman yürekten istekli olsalardı! O
zaman kendilerine ve çocuklarına sürekli iyilik gelirdi.
İYİ ve KÖTÜ kavramlarının bir değer ifade etmediği günümüzden, İYİ ve
KÖTÜ kavramlarının asla kullanılmayacağı bir DÜNYA DÜZENİNE GİDİŞTE,
asıl olan o tarafta yada bu tarafta olmak değil. ASIL OLAN GALİPLERDEN
OLABİLMEK.
İYİ-KÖTÜ kavramları insani ve ahlaki açıdan değerlendirildiğinde yada
İYİ-KÖTÜ kavramlarının yaşamasına, değerlendirme aracı olmasına izin
verilirse sistemleri olduğu gibi çöker. İYİ-KÖTÜ kavramlarının değer
bulduğu, kıstas edildiği an; DOĞRU ve YANLIŞ yargıları başlar. DOĞRU
bulunanlar, YANLIŞ olanlar yargıları ise; yapılan eylemleri OLMASI
gerekenler, OLMAMASI gerekenler olarak kolayca TASNİF ETMEYE başlar.
İşte bu nokta YENİ DÜNYA DÜZENİNİN organizatörleri tarafından hiç
istenmeyecek ve asla müsade edilmeyecek bir durumu / bil işlevi
çalıştırmaya başlar. O işlev ise insanı insan yapan değerlerin bireysel
ADALET mekanizması VİCDANDIR. ADALET terazisinin DARASIZ, tam dengede
kalmasının tek sağlayıcısı VİCDAN devreye girer.
VİCDANIN devreye girmesi demek, YANİ DÜNYA DÜZENİNİ DE, yeni
DİNLERİNİNDE, açlıkla KÖLELEŞTİRME operasyonlarınında, AMALEK
sendromlarınında, kutlanan KATLİAMLAR şenliği PURİM BAYRAMLARININ da
sonunu getirir.
Artık; İYİ-KÖTÜ ayrımı devreye girmiş, VİCDAN terazisi göreve başlamıştır.
Artık; aynaya baktığında "BEN İNSANMIYIM / BEN İNSANIM" yargıları başlamıştır.
Artık; gelişmelere izlediğinde "İNSANLIK BÖYLE Mİ" olmalı? süreci
başlamış, "yapılanlar İNSANLIK OLAMAZ" boyutuna doğru yol almaya
başlamıştır.
Artık; BEN, BENİM, BENDEN, BENİMKİLER, biz, bizden, bizimkiler, dönemi sona ermiştir.
Artık; Hakkımız, bizim, benim dönemi büyük darbeler yemiş, elde deilen
yada edilmek istenen şeyin HAK ve ADALET sınıları içinde almasına dikat
edilir olmuştur.
Artık; Hakkım demektense, HAK ettim, HAK ettik demektense, "HAK'ka"
uygun olup olmadığı, "HAK'tan" olup olmadığı gözetilir olmuştur.
Artık; Arkadaşlıklar, dostluklar kurulurken, kuvvetli olan, çevresi
olanlar deği eskisi gibi iyiler aranır olmuş, çocuklara kötü arkadaşlar
edinme" tembihleri başlamıştır.
Artık; İYİ-KÖTÜ evrensel niteliğine geri dönmüş, "BİZDEN-ONLARDAN"
kalıbı içinde kullanılmaktan / değerlendirilmekten kurtulmuştur.
Artık; İyiler, "İYİ" kavramıyla kast edilen, insanların ortak kabulleri çercevesi içinde yer alanlardan seçilmektedir
Artık; İyiler, sadece İYİLİK eden
(ör: Kızılderilerin, Aborjinlerin kökünü kazıyarak elde edilen kanlı servetlerle yapılan yardımlar) sınıfında olanlardan değil, İnsani anlamda İYİ olanlardır.
Artık; "HAK'kın" HAK EDİLEN değil, "HAK'tan" GELEN olması gerektiği idrak edilmiş ve uygulamalarda HAKİM DURUMA gelmiştir.
Akıl+Mantık+İstek
(hırs,ideal,hedef..vs) üçlemesinin
üretimlerini İnsanı insan yapan değerler içinde tutabilmek / İnsanı
insan yapan duygu süzgeçlerinden geçirebilmek VİCDAN olgusunun İŞLER
duruma gelmesi için yeterlidir.
Seçilen taraflar, ittifaklar çıkarlar üzerine
olduğu içinde, iyi taraf yada kötü taraf diye brşey yoktur. Sadece
bizden olanlar ve bizden olmayanlar vardır.
(Hani
feminist esprisi vardır. Feministlere göre, Dünya'da iki cinsiyet
vardır. kadınlar / dişiler ve kadınlara / dişilere muhtaç olanlar) Bizden
olanlar birlikte İNANAÇLILAR İTTİFAKLARI kurulacak kadar inançlı,
bizden olmayanlar kendilerine harşı İNANÇSIZLAR İTTİFAKLARI kurulacak
kadar inançsızdırlar ayrımı vardır. Bizden olanlar bizlerin taşıdığı,
insanın taşıması gereken tüm üst değerlere sahip olan, ideal
insanlardır. Bizden olmayanlar ise, bizlerin sahip olduklarımızın çok
uzağında, hiç bir değeri olmayan canlı birimlerdir.
Özetle; İyi - kötü taraf sizin bulunduğunuz yere göre değişmektedir. Bu
nedenle iyi - kötü tarafın seçilmesi diye bir şey söz konusu değildir.
Önemli olan bulunduğunuz tarafın çıkarlarınıza, hedeflerinize uygun olup
olmasıdır.
İYİ-KÖTÜ ayrımı evrensel değerlerle, insanı insan yapan değerlerle,
kendine yapılan kötülük tartılarıyla ölçülmediği sürece, hangi tarafta
olduğunu bimene imkan yok.
Sizin bulunduğunuz taraf mutlaka kötülüklere maruz kalan, hakkı
diğerlerinin elinde kalan madur duruma düşen olmalı ki, "oraları da
bizimdi, şuraları da bizimdi, o'da bizim bu da bizim" feryatları içinde,
doymak bilmez bir hırsla, çevresinde olanlara sahip olabilmenin
yollarını, kapılarını kendisine açabilsin. Kendine VERDİĞİ HAK'larla,
kendisine tanıdığı maduriyetlerle, kendisine tahsis ettiği hakkımdı
payıyla,/ paylaşımıyla, yaptığı yapacağı HAKSIZLIĞI meşru hale
getirebilsin.
Böylece; bu tür BİRİM zihniyeti taşıyanların, toplumsal / küresel bazda
hakimiyetleri için kurdukları ittifaklarla, taraftarı olduklarının dünya
egemenliği sağlanabilsin.Dünya'yı yenen, kontrol eden, hükümran olan,
biçim veren, işgal edebilen konuma gelerek İYİNİN tanımlarını kesin
cizgilerle ortaya koyabilsin
Örnek vermek gerekirse; BOK böcekleri vardır, BOK olmadan, BOKA
bulanmadan yaşayamazlar. İllaki BOK olacak etrafları BOKLUK olacak. Eğer
bu ortam sağlanamazsa asla yaşamlarını sürdüremezler. Tüm yaşam
şartlanmaları BOK ve BOKLUK üzerine kurulmuş.. Atalarından hücrelerine
nakşedilmiş olan bilgi aktarımları öyle.
Bok böceğini kendilerine Tanrı ismi yapacak kadar örneklemiş olanlar,
kozmik evrende semboller yapacak kadar özümsemiş olanlar, Bok böceğinin
MESLEKTAŞLARI olanlar, ZİHNİYETELERİ BOKLAMAK üzerine kurulmuş olanlar,
birşeyi kaçırmışlar. Bok böceği asla ve asla etrafını diğer yaşam
alanlarını BOKLAMIYOR çevre temizliğine katkıda buunuyordu.
Güzeli, güzellikleri yok etmeye değil, tam tersine güzelleşmesi doğal
fanusun hayat bulması ve çeşitlenmesi için çalışıyordu. Özetle: etrafını
BOKLAYIP bırakmak yerine, etrafındaki BOKLUĞU yok edip yaşama Karınca
kararınca katkıda bulunuyordu.
Bok böceğinin MESLEĞİNİ almışlar, isminii tanrılaştırmış, yaptığı
toplardan kozmoz teorileri türetmişler, Güneşler özdeşen düşüncelere
çağrışım yapmışlar, Tılsımlara kalıp yapmışlar, uğurlu aksesuarlar
şekilini çıkarmışlar ama BOK BÖCEĞİNİN varlık / var olma amacına dair
PRENSİPLERİNİ almamışlar. Bok MESLEĞİNİN inceliklerini öğremeden
kendilerini BOK ETMEYE adamışlar.
Örneğin: hırsız yaptığı işin toplum düzenine aykırı
olduğunu bildiği halde yapar. Evde aiesine çocuklarına dürüstlüğün
erdemini de anlatabilir? Ailesi yaptığı işi bilsede hırsızlıkla para
getirenin aile içindeki itibarı, aile bireylerine davranışıyla birebir
ilgili olduğundan, Aile içinde müşfik, dürüst, iyilik sever sözüne
güvenilir olarak nitelendirilebilir.
Örneklemek gerekirse; kanalların birinde 5-6 sene önce, bir ekonomist ve
iki tescilli dolandırıcı aynı programda ilgileri tam olmadığı halde
(parayla
uğraşmaları sayılmazsa. Ekonomist paraya yön vermeye çalışırken,
mesleklerinin dolandırıcılık olduğunu ballandıra ballandıra, cümle aleme
ilan eden iki sülük, herhald yönünü şaşıran paralara "amcana gel"
yapıyorlardı) aynı masayı paylaştılar.
Dolandırıcılardan bir tanesi, Ülkeyi derinden sarsan icraatlara
taşeronluk yapmış olan Parsadan, diğeri de dolandırıcılar kralı olmakla
övünen Raki / Güney Zobu'ydu. Parsadan ve Raki maceralarını anlattılar.
Aile içindeki şefkatli davranışlarınıda anlattılar. Parsadan ailesini
nasıl luks içinde 1. sınıf yaşattığını, dolandırıcılıktan kazancını
örnekleyebilmek için anlattı.
(50-70 milyon gibi bir dolandırma rakkamını ifade etti.)
Dolandırıcılık maceralarını anlatan Parsadan, ailesi gözünde oldukca
kıymetli, aile içinde dürüst, şefkat dolu, aile üyelerine ve çevresine
yardım eden konumunda bir kimliğe sahipken, aile dışında herkezi çarpan
dolandıran, kanunsuz işler yapan bir adam kimliğine sahipti.
Tezgahladığı işlerde, arkada canlar yakıp yakmadığına, yuvalar yıkıp
yıkmadığına bakmadan, saçı bitmişin bitmemişin hakkına aldırmadan
başarıdan başarıya koşan bir adam kimliğini profilinde taşıyordu
Toplumun parasını LÜPLETEN bir adam ve bu parayı lüks bir yaşam
sergileyerek HİÇ BİR DEĞERE ALDIRMADAN HAK HUKUK dinlemeden yiyenler,
evrensel İYİ'yi, insanı insan yapan İYİ'yi, sözlük karşılığı İYİ'yi
tutupta, geçek İYİ taraftarı olur mu? Onların iyi tarafı, İNSANLIĞIN
iyiliğine olabilir mi?
Onların ana felsefesi; Kargalar olduğu sürece o peynire talip olan işini bilir Tilki'ler de olmalıdır
Bu ve bunun gibi nedenlerden dolayı Horus taraftarı olanlar , Seth /Şit
değilde Kain / Kabil yolundan gidenler için yaptıkları seçim gayet
normal bir seçimdir.
O dolandırıcıların yada haramilerin yada rüşvetcilerin paraları çalınsa,
çalana hırsız demiyecekler mi / demiyorlar mı? Para bölüştürürken biri
haksızlık yapsa diğeri hırsız, dolandırıcı, şerefsiz, namussuz-namussuz
kelimeleri sözlük manalarıyla sarfetmiyor mu? Haramilerin lideri de
görüldüğü gibi dürüst olmalı, elbette kendi içinde.
"Bizim reis dürüsttür kimsenin parasını yemez, kimsenin hakkını yemez,
kimseye kazık atmaz" dedirtmeli. Aksi durumda "REİS GÜVENİLMEZ bir adam,
REİS adamı yolda bırakır, REİS adamı satar" derler.
Onlar için Kabil tarafında olmak yada olmamanın ne önemi olabilir? İlahi
vahiylerin var olmuş yada herhangi bir inanç birliğinden olmuş yada
olmamış o zihniyete sahip olanlar için ne farkeder. Onlara gerekli olan,
içinde Tanrı ismi geçen, yanlış ve doğruluğunu asla sorgulamayacakları
yazılı metinler. Ve metinleri yorumlayıp "doğru yol budur diye
gönüllerine su serpen" yani yaptıkları işe icazet veren, vicdanlarında
cılızda olsa varlığını hissedilmesi muhtemel sızıları yatıştıraca, Din
önderlerinin bulunduğu bir inanç sistemi yeterlidir.
Onların Tanrı inançların da bir tutarlılık olabilir mi?
Onların Tanrı inançlarında var kabul ettikleri Tanrı dürüst olabilir mi?
Onların savundukları sistemde Tanrı kötülüğü cezalandıran, doğruluğa mükafat veren olabilir mi?
Onların inançlarında Tanrı kötü, yanlış davranışları engeller mi? ..vb..
Hayır asla engellemez. Eğer öyle birşey olsaydı Raki birkaç kez,
Parsadan'a "ALLAH" işini RAST GETİRSİN demezdi / diyemezdi. "yolunu açık
etsin" demezdi," tuttuğunu altın etsin" demezdi. "ALLAH'tan" bunları
dileyenin, TANRI anlayış sistemi ne olabilir? Hangi ittifaklar onlar
için muteberdir. Çok Tanrı olması rahatsız eder mi? Çok Tanrı çok görüş
olması onları mutlu etmez mi? Hele oğulları olan bir Tanrı inancı
arayıpta bulamadıkları din sistemleri olmalı.
HELE, HELE; OĞUL TANRI "BENİM İŞARETİMİ taşıyanları, benim arkama
takılanları ve beyaz atımla geldiğimde arkamda saflar tutanları,
kötülere karşı savaşımda tek yürek olarak beni destekliyenleri /
destekliyecekelri sonsuz yaşama kavuşturacağım dediyse kim böyle Oğul
Tanrının varlığından şikayet edebilir. GELMESİ için KAZANMASI gereken
BİR'lik MÜCADELESİNDE, yüklenmesi gereken kuvvet için şimdiden kimler
onu "geldi gelecek diyerek" desteklemiyor olabilir.
Kişi Hırıstiyan olmasada, hatta inancını terste bulsa, hatta "onlara
putpereste" dese, bu dedikeriyle yetinmeyip "kitaplarıda uydurma" dese,
Oğul Tanrının gelecek hayali bile işlerinde atılımlar yapmaya yani
projeksiyonlar yeni açılımlar yapmaya itecek ivmeyi bu sanılardan elde
edecektir. O elde edilen sanal ivmelerde gelecek jenerasyonlaraLokomotif
olacaktır.
Böyle bir manzarayı,
iyi kavramını taraftar olarak
görenlerden kim görmemezliğe gelir yada kim o manzaranın kaybolmasını
ister. Elbette kimse istemez. Aynı görüşü paylaşanlar hayallerinin
gerçekleşmesi, zihniyetlerinin devamı için varlık BİR'iği için var
güçleriyle çalışırlar. Gerekirse bu çalışmalarına engel teşkil edecek
dinlerini de o hayale göre, Dinlerin arasında sağladıkları diyaloglarla
düzenlerler. Bu görüşü savunanların bir araya gelip kurdukları
ittifaklar, neleri Tanrıya atfederek yürütüyor olabilirler.
Rüşvet alan, avantayla iş veren, ihalelerden sebeplenen,
derya deniz demeden Homini gırtlak YUTAN,
(Yahudier boşuna dememişler demek ki; "bizim Adam / Adem yatatıldığında
çevrede dolaşan devet sahibi olanlar CRO-MAGNON ADAM'lar ve HOMİNİD'ler
olabilir" diye.. "CRO" bildiğiniz "KRO", "MAGNON" bildiğiniz "maganda",
ADAM'da "Adam / Adem"olmalı HOMİNİD ise "homini gırtlak" tanımlarının
sahibi olmalı. --E.Ahit Yaratılış kitabında neden iki yaratılış hikayesi
var. İki ayrı Yaratılış anlatımı yok. İKİ AYRI YARATILIŞ VAR--,
Onlara göre ADAM zamannda CRO ve MAGANDA olan ADAMLAR vardı. Hiç bir
üreticiliği olmayan sadece gırtlak için yaşayan HOMİNİD'ler vardı.
Tabii bu arada belirtmeden geçmeyelim zat'ıalleride çatal bıçak
kullanmayıp onlara tuvalet temizliği, kölelik ve sakilik yapıyor
olmalılar. Tufan uydurma çocukları Ham, Yafet ve Sam Dünya nufusunu
nasıl çoğaltacağız, iş bize düştü diye karakara düşünürken, Firavun
Piramitlerinde onbinlerce işçi çalıştırıyordu.
Kendilerini, kendilerine seçkin olduklarını sandırmak için,
kendilerini kandırmak için, beyinlerindeki BİLİMSELLİĞİ ikna edebilmek
için, " ÜST ZİHNİYET MENSUBU" olan BU ŞAHSİYETLER kendi DÜŞÜNCELERİNE,
BİLGİLERİNE NASIL acımasız İŞKENCELERE tabii tutuyorlar. Hangi
kalıpların içinde terbiye etmeye çalışıyorlar görüyorsunuz. Asla,
"kitabımız yaratılış macerasında onbinlerce sene hatalı", demeyi
bırakın, ima dahi edemezler.
O nedenle o yıllarda İmparatorluk kurmuş, o tarihlerden binlerce
sene önce şehirler kuranları değişik adlar altında tasnif ediyorlar ki,
"M.Ö. 3761 yılı yaratılış yılıdır" diyen Hahamlarının salladığı,
kitaplarının ise yalan olduğu anlaşılmasın
Onlar için zor mu? Alıştıktan sonra zor gelmemeli. Sayılan şartları
yerine getirdikten sonra, yani sorgusuz sualsiz kabulleri yaptılarsa /
birçok DOGMA'yı, "TANRI BİZİMLE / TANRI BİZİZ", tanımlı TEK DOGMAYA
indirgedikler ve tüm kanalları o DOGMAYA yönlendirdilerse zor
olmamalı..) KENDİSİNİN; insanı insan yapan değerlere göre; sözlük karşılığı kelime manalarına göre;
imana göre; Dinlere göre;
toplumun değer yargılarına göre; kanunlara göre;
Annelik babalık kurallarına göre;
Önderlik liderlik raconuna göre; ne kadar şerefsiz, hırsız, yalancı,
sahtekar, namussuz, günahkar olduğunu bildiği halde, toplumun etik
değerlerinden bahsederek, kendisinin ne kadar dürüst, ne ulaşılmaz,
ahlaklı ..vs.. olduğunu dolaylı yollardan anlatıverir.
Şimdi bu kişilere göre, iyi-kötü tarafta olmak diye
bir şey söz konusu olabilir mi? Doğal olarak kendileri zaten, iyi
tarafın mümtaz bekçileri değiller mi? O halde; Lanetli tarafta olmak
yada olmamak
(to be not to be) önemli mi?
Önemli olan kazanmak değil mi? Kazanacaklarsa Lanetin, kötü olmanın ne
önemi olabilir? Zaten kuralları ve standartları saptayacak olanlar onlar
değil mi?
Hele öğretileri herşeyi mübah kılıyor ve sadece kazanmayı, galip
gelmeyi egemen olmayı esas alıyorsa. Hesap sorma yarine sonsuz yaşamı
içeren BAL ve SÜT akan nehirli ülkeleri hemde bu Dünya üzerinde bizde
veririz diye vaadlerde bulunuyorsa, kim tutar evrensel iyiliği.
"Her şeyi yapabilirsin sadece bana bağlı
olduğunu belli et, benden yana tavır koy, ilahi vahiylerle bildirilen
Cennet bahçelerinde ki, BAL ve SÜT AKAN nehirleri "ben de verebilirim,
hem benimkisi bu Dünya'da olacak" diyenin arkasına kim takılmaz.
Taliplinin, Vaad'cinin peşine takılabilmesi için, Vaad'cinin
şartlarının yanı sıra, kendisini insan yapan değerlerden biraz
azaltmalar, daha doğrusu devre dışı bırakmalar gerekiyor. Önüne koyulan
herşeyi sorgulamadan, mantıksal yargılamadan geçirmeden, düşünce
mekanizmasını çalıştırmadan, vicdan süzgecini sokmdan, hayal dünyanı
sınırlamadan, DOGMA bazında kabul edeceksin.
Yaptığın her eylemin, saptığın her yolun, yaydığın her yalanın,
kandırdığın her duygunun, çeldiğim her aklın..vb..ne kadar doğru bir
davranışı olduğunu düşüneceksin. Özetle sana ait olan sistem içinde hiç
birşeyin yanlışlığını, imkansızlığını, saçmalığını düşünmeyeceksin.
Senin içinde bulunmadığın sistemler içinde herşey yüzde-yüz doğruda
olsa, vicdanın da emretse, yüreğinde kaysa hiçbir şeylerini tasdik
etmeyip, yalanlayıp dalga geçeceksin
Bak bu reçeteyi uyguladığında yaptığın işlerden aldığın
kararlardan, uyguladığın inançlardan / ibadetlerden dolayı vicdanında en
ufak bir rahatsızlık kalıyor mu?
Bak bakalım;sistem içinde yerleştikce GÜNAH diye bir kavram bilincinde, kelime hazinende kalıyor mu?
Bak bakalım; ideallerinin içinde, CENNET mükafatı mı, yoksa, BAL ve SÜT akan nehirlerin olduğu ülke vaadimi yer almış?
Bak bakalım; bu vaadleri sallayana olan inancın, sende kaç
Tanrının olması, Tanrının Oğlu var demeleri, Tanrısallık gibi kavramları
bırakmış mı?
Bak bakalım; insan gibi iman edip Cennete kavuşma hedefi yerine,
Beyaz Atıyla geleceği sandıralanın terkesine oturup, Altın Çağa ulaşma
fotoğrafı başka ihtimallere yer bırakmış mı?
Sahi;
İYİ KİM di? ATIN TERKESİNE
OTURACAKLAR İYİ OLANLAR değil miydi? Onlar Megiddo'da kötülere karşı
zafer kazananıp, ALTIN ÇAĞIN kapılarını açmayacaklar mıydı? BEN BİLMEM
TELEVİZYON AYNASINI AÇIN BAKIN. Takılan gözlüklerden dolayı göremiyor
yada düşünmek zor geliyorsa; İnternet / Bilgisayar / Dabbeye sorun? O
cevaplasın. Hayal kurmayın, hayal etmeyin, hayale dalmayın. Düşünün
sorgulayın, düşünün sorun, düşünün toplayın ve cevap artık sizde.
Vaad edilen hedeflerin ana teması olan Vaad edilmiş topraklar,
atadıkları Tanrı'ya uymalarına, yani sisteme dahil olmalarına karşılık,
Tanrı ağzıyla "bende size oraları verebilirim, bende oraları size
garanti ediyorum, oraları size kazandıracağım" diye kaleme aldıkları
ahit maddesidir.
Atalarına, "ALLAH'ın", "secde ederek girin, tövbe ederek girin,
İman ederek arınarak girin" dediği, İman / Peygamberler bölgesine
girmeyenler, İmanı kabul etmeyenler, İman halkasında yer almayanlar,
İmani halkanın dışında kalanlar, yaptıklar ittifaklarla aynı topraklara,
secde etmeden de / İman sahibi olmadan da / fiziksel edinimlerle de
girilebileceğini vurgulayan tanımın, VAAD olarak anılmasıdır.
Girilecek olan kuru bir toprak değildir. İman bölgesine,
inançsızlığı egemen kılmaktır. İmanın değil kendilerinin hüküman
olacakları Dünya sistemine giriş hayalleridir. "ALLAH'ın" NURU'nu
söndürme hayalleridir. Yosa putperes inancındaki Tanrı saygısına, Tanrı
korkusuna sahip olamayanlar, ALTIN ÇAĞA ve SONSUZ YAŞAMA kavuşmayı nasıl
hayal ediyor olabilirler..
Sınırları, Tevhid imanının yani "ALLAH'IN"
"TEK'liği", "BİR'liği" üzerine kurulmuş İLAH olarak "ALLAH'a" secde
edilmiş olan, "ALLAH" imanın hüküm sürdüğü, bugünkü toprakları,
ŞEHİRLERİN ANASI MEKKE, kutsal şehir Kudüs merkezli olarak
hükümranlıkları atına alma hayallerini içermektedir.
"ALEMLERİN RABBİ OLAN ALLAH'ın" davetcilerine uymayanlar, secde ederek
girmedikleri için hiç bir zaman hükümran olamadıkları, "kovuldukları"
(kitaplarında dolaylı da olsa itiraf ettikleri)
toprakları "HUZURA ÇIKMADAN" elde etmeyi hayallerinin ana tablosu
haline getirmişler. Kendi yaratılış hikayelerinde Atalarına
sarfettirdikleri, "HUZURUNA ÇIKMAYACAĞIM" sözünü gerçekleştirmek için
hayal dünyalarını geniş tutuyorlar.Özetle:" HUZURA" çıkmadan, "HUZURU"
elde etmeyi hayal ediyorlar.
"Vaad" denilen "BİR'lik" çağrısı, o bölgelere hükümran olabilmek için,
illaki,"ALLAH" imanının gerekli olmadığının bildirimi denilebilir.
Oluşturdukları dinler, yazdıkları kitaplar, kurdukları ittifaklarla,
inşaa ettikleri kulelerle, yaydıkları inançsızlıklarla İmanı yok ederek,
Vaadciler olarak o bölgede hükümran olmayı hedefliyorlar.
"ALLAH'a", İmana, secdeye meydan okumanın rest'in açılımıdır /
manifestosudur. Kendi kitabımızı yazdık, kendi inanç sistemimizi kurduk,
kendi Tanrımızı ATADIK, güç için senden bir parça olan
(onlara göre yaratılan herşey ALLAH'tan eksilen bir parça -HAŞA-) varlıkları BİR araya getirdik, biz hazırız deme zamanının HAYALİYLE YANIP TUTUŞUYORLAR.
Kurdukları / oluşturduklarını ilan ettikleri VAAD birlik kuvvetiyle,
"oralara iman olmadan da, kendi sistemimizle, kendi Tanrımızla, kendi
kitabımızla gireriz" diyenlerin, "bunu gerçekleştirmeyecek ne-var?"
yaklaşımıyla kitaplarına aldıkları, "bizler de sizleri o topraklara"
sokacağız hayallerinin adamlarıdır. OĞUL TANRILAR, BABA TANRILAR, İSRAİL
ÖZEL TANRISI, TANRININ OĞULLARI, İlahi Güç yüklenenler, EL SHADDAİ'ler
boşuna mı ortalıkta cirit atıyor?
İmanlı olanlara mükafat olarak verileceği bilinen bal ve süt akan nehirli Cenneti, Takip edilirlerse / seçilirlerse
hemde bu Dünyada vereceklerini vaad etti denilen, aslında gönüllerdeki BUZAĞININ sesidir.
ATALARI KABİL / KAYİM TANRIYA "HUZURUNA
GELMEYECEĞİM" dememiş miydi? Şimdi de zihniyet varisleri olan torunları,
onun huzuruna gelmemek için / çıkmamak için elbette, Horus'un açtığı
sembol-yolundan gidecekler. Mısır yaratılış hikayesini kendilerine
şablon alanlar, ellerindeki vahiy kitaplarına da kullanılmış olan,
kıssları (isim ve olaylar) elbtte Horus Tanrı motifine uygulamakta hiçte
zorlanmadılar.
Yaratılış.......4:11 Artık döktüğün kardeş kanını içmek için ağzını açan TOPRAĞIN LANETİ altındasın.
Yaratılış.......4:12 İşlediğin TOPRAK bundan böyle sana ÜRÜN VERMEYECEK. Yeryüzünde aylak aylak DOLAŞACAKSIN.››
Yaratılış.......4:13 Kayin, ‹‹CEZAM KALDIRAMAYACAĞIM KADAR AĞIR›› diye karşılık verdi,
Yaratılış.......4:14 ‹‹Bugün BENİ BU TOPRAKLARDAN KOVDUN. Artık
HUZURUNDAN UZAK KALACAK, Yeryüzünde aylak aylak dolaşacağım. KİM BULSA
ÖLDÜRECEK BENİ.››
YERYÜZÜNDE BİR ORAYA BİR BURAYA ATILANLAR, TOPRAKTAN ve TOPRAĞIN ÜRÜNÜNÜNDEN DEĞİLDE, ancak FİNANSMANINDAN, KOMİSYONUNDAN
(ŞİMDİDE TOHUMDAN, İLAÇTAN, GDO'dan)
NEMALANABİLENLER KİMLER? TOPRAĞIN ONLARA BİRŞEY VERMEYECEĞİNİ
BİLDİKLERİ İÇİN, YUSUF KÖLELİK MANİFESTOSUNDA 1/5 KOMİSYON / %20
KOMİSYON BİLDİRİMİ YAPANLAR KİMLER?
Nışanlanmış /işaretlenmiş / markalanmış olanın TEKAMÜL PİRAMİTLERİ, kimlerin bastığı paranın üzerinde baş köşeyi işgal etmiş?
Yaratılış.......4:15 Bunun üzerine RAB, ‹‹SENİ KİM ÖLDÜRÜRSE, ondan
YEDİ KEZ ÖÇ ALINACAK ›› dedi. Kimse BULUP ÖLDÜRMESİN diye KAYİNİN
ÜZERİNE BİR NIŞAN koydu.
Neden, insanların itikadi toplulukların işaretlere, sembollere
ihtiyaç duyduğu bu ifadeden daha iyi anlaşılmıyor mu? Her biri ilahi
kabul ettiği kuvvetlere, olgulara ben burdayım, biz burdayız, biziz
göndermeleri yapıyor. Askerlik mi ki bu ? üniforma gibi elbiseleri,
cübbeleri, kaftanları, sarıkları, sakalları, bıyıkları, tesbihleri,
seyyar Put haçları, kendierine ait renkleri olsun. Bu sayılanların
ibadete, imana katkısı olabilir mi? Eğer öyle olsaydı, İlahi emirlerde
sadece temiz ve güzel kıyafet tanımı yerine, üniforma tarifleri olur ve
"buyrun Cennete" denilirdi.
Onlar hala Hz.Musa'nın büyücü olduğunu ve
asasının sihirli olduğunu düşünüyorlar.
Ellerindeki asaların da, o mahretleri göstermesini umuyorlar ve
o, beklenti ile teselli buluyorlar.
Her birinin asası, kendilerine özgü ki; kendilerine ait olanlar başkalarına gitmesin. (Pist ışığı gibi).
Elbette içimizden, alemler efsanelerine inanıpta, haçın altına sığınanlar da azımsanmayacak sayıda. Papa,
Peygamberine Hz.Muhammed'e, hakarette etse kişiliklerini ortaya
koyamadan duramayan tipler var elbette. HAÇ'ın patronunu protesto etmesi
gerekirken, birde ayağına kadar gidip hediye sunuyorlar. Papa her halde
az yaptım diye düşünüyordur.
Kabil / Kayin "Bahçenden uzak kalacağım" demiyor. ARTIK yani "BUNDAN SONRA
HUZURUNDAN UZAK KALACAĞIM" diyor.
Konuştuğu Tanrıysa, bahçeden ayrılmakla, neden HUZURUNDAN uzak kalsın ki? Tanrı her yerde değil mi? Demek ki terkedilen
"Tanrıya olan İNANCIN KENDİSİ".
Dilediği her yerde Tanrıya ibadet edip yalvarabilir. Kayin, Tanrı'ya "HUZURUNDAN UZAK KALACAĞIM" demekle, "
SANA İNANMAKTAN VAZ GEÇTİM" diyor.
"ARTIK SANA İBADET ETMEYECEĞİM, sana tapmayacağım, SANA sunu
SUNMAYACAĞIM ve seni umursamayacağım" diye de açık açık, üstüne üstlük
TANRININ YÜZÜNE karşı bunları söylüyor.
(Tüm olay
onların kitap anlatımına göre, yüzü yüze gerçekleşiyor. Neden derseniz?
Tanrı, Kayin'e, Habil nerede diye soruyor?, Kayin'in "nereden bileyim"
bekcisi miyim? cevabının devamında lanet okumalar geliyor)
Bu durumda "ADAMDAKİ YÜREĞE Mİ BAK DERSİNİN" dersiniz? Yoksa; "BU NASIL TANRI MI" dersiniz?
CEHENNEMDEN KOVULAN / CEZA ALAN KİM?
YILAN ve Adem ile Havva
HUZURDAN KOVULAN KİM?
KAYİN
SAYILANLARIN DURUMUNDA OLMASI GEREKEN KİM?
ŞEYTAN
TANRI İLE TANRININ OĞULLARIYLA BİRLİKTE TOPLANTILARA GİREN ve HİÇ AZARLANMAMIŞ OLAN KİM?
ŞEYTAN
TANRILARI ve KİTAPLARI TARAFINDAN, İNANÇLARI İÇİNDE MUHAFAZA EDİLEN / KORUNAN KİM?
ŞEYTAN
YADA "ŞEYTAN KİM? KAYİN KİM Mİ?" dersiniz.
(Eski Ahitte sadece 17 kez ismi geçiyor sadece bir yerde Süleyman'ı
sayıma teşvik ettiği için eleştirisel olarak yaklaşıma maruz kalıyor.
Diğer yerlerde iltifatlara mahsar oluyor. Şikayeti üzerine baş kahin
bile TANRI HUZURUNDA cezalandırılıyor. >Görünümü gerçek olarak kabul
edipte kitaplarına almış olmaları, zaten kitaplarının yapısını da,
kitaplarını yazanların zihniyet yapısınıda ortaya koymuş olmuyor mu?<
Zaten KİTAPLARI ALDIKLARI GÖRÜNÜMLERİN, RÜYALARIN, ESİNLENMELERİN
ANLATIMINDAN OLUŞMAMIŞ MI?)
MISIR HORUS TANRISI HORUS'UN AMCASININ, TANRI SETH / ŞİT OLDUĞUNU
HATIRLAYIN. Şit / Seth, Adem'in 3. oğlu. Kabil'in/ Kayın'ın küçüğü. Ve
TANRININ OĞULARININ, (SONS OF GOD / SONS OF ELOHİM) ŞİT / SETH soyundan
gelendiğini söyleyen onlar.
.
HORUS, Mısır mitolojisinde kalmş bir efsane dense de siz inanmayın.
Günümüzde de "KUVVET TANRISI / KOALİSYON TANRISI olarak kabul gören bir BAĞLANMA / AİT OLMA / TABİİ OLMA olgusudur.
Güç ve kuvvetlerin birleştirilmeye çalışıldığı "BİR'liğin İTTİFAKIN /
KOALİSYONUN semboldür. Öyle olmasa Dolar üzerinde , kongre binasının
önünde ne işi var. Yüksek mahkemenin çatısında ne işi var?
Tanrıya tapmanın değil, oluşturulmuş güce / kuvvete Tapmanın esas
alındığı sistemde VARLIKLAR ARASI konsorsyumun sembol ismidir. Kendi
evini kendin yap mantığında, kendi TANRISAL GÜCÜNÜ sen oluştur çalışması
sonucu oluştuğunu sandıkları kuvvet dalgasının MASKOTU. Varlıklar arası
oluşturdukları Piramitin gören göz maskesi.
Narsist inanç sistemi kuranlar,
kendilerinden başka güçün egemen olmasını isterler mi? Eğer böyle bir
kabulleri olacak olsaydı. Doların üzerinde ki "Biz Tanrı'ya inanıyoruz /
IN GOD WE TRUST " solaganının yanına "TANRI
SÖZÜMÜZÜ TUTMAMIZI SAĞLADI / "ANNUE CCEPTIS" " yerine "TANRIMIZ
VAADLERİNİ YERİNE GETİRİYOR" yazarlardı. Piramitin altına YENİ DÜNYA
DÜZENİ / "NOVİS ORDO SECLORUM" yazdıklarına göre herşey yeni olduğu gibi
anlayışlarda yeni olacak demektir.
Tanrı kuvvetine tapmanın esas alındığı yeni Dünya Düzenin'de, atama
Tanrı inançlarının idolü olan Horus; Güneş Tanrısı, Ra, Atum gibi
unvanlara ve köklü bir geçmişe sahip olması nedeniyle ikon ilan edilmiş
gözüküyor. Kutsal kitaplarında Tanrıyla Toplantıya girenleri TANRININ
OĞLU olarak kabul edenler için. TANRI KUVVETİNDE İTTİFAKLAR oluşturmak
ve takipcilerini o sisteme entegre etmek hiçte zor olmasa gerek
TANRININ HUZURUNDAKİ TOPLANTIYA, ŞEYTANLA GİDEN TANRI OĞULLARININ
(SONS OF GOD)
SİT / SETH SOYUNDAN GELDİĞİNİ, İNANÇLARININ PARÇASI OLDUĞUNU, DURUMUN
ÖYLE KAVRANMASI GEREKTİĞİNİ, KUTSAL KİTAPLARINDA VURGULAYACAK KADAR ÖNEM
VERENLER, "AHİT ZİHNİYETİNİN" TEMSİLCİLERİ. PARALARININ ÜZERİNE, HORUS
PİRAMİTİNİ KOYUP, "BİZ TANRIYA İNANIRIZ" diyenlerde, O ZİHNİYETİN
TORUNLARI.
Mitolojiye göre; İsis ve Osiris'in oğlu kabul edilirmiş. Şahin başlı
olarak tasvir edilen Horus, aynı zamanda Güneş tanrısı olarakta
gösteriliyormuş. Bunun gibi çeşitli versiyonları olan Horus; eğer İsis
oğlu olarak anılırsa Osiris tarzı bir tanrı olarak kabul ediliyormuş.
Yoksa; GÜNEŞ tanrısı tarzında / yapısında RA, Atum gibi TANRILARIN, OĞLU
olarak anılıyormuş. Ne kadar tanıdık geliyor değil mi? TANRININ OĞLU
tanımı.
Amca Set, Horus'un babası Osiris'i öldürmüş. Bu ölümden sonra hamile
kalan İsis, Horus'u doğurmuş.Osiris'in parçalarını birleştirmiş. Osiris
o zamandan sonra yer altı faaliyetlerine bakıyormuş. Babasının katili
amcası, Seth'den intikam almaya kararlı olan Horus, Şahin kafalı olarak
sembolize edilmiş. Horus böylece herşeyi gören hiç birşeyi gözünden
kaçırmayan olarak vurgulanmış.
(Seth, Şit'in karşılığına denk geliyor. Hz.
Adem'in oğlu olup olmadığını bilinmiyor. Peygamber olduğu Kur'an'ı
Kerim'de belirtilmemiş. Konu Kur'an dışı inanç sistemleri olduğu için o
pencereden bakılmalı. Habil ve Kabil isimleride Kur'an'ı Kerim'de
geçmiyor. -Adem'in iki oğlu tanımlaması ile konu naklediliyor-,
Kutsalımız dedikleri Eski Ahit, Hz. Adem'in oğlu olduğu ileri sürüyor.
Sakın bu durumda Horus ile temsil edilen zihniyet, katil evlat
Kabil'in mirası olmasın? Kendinden olamayanların, kendinden imanda daha
iyi olanların seviyesine gelmektense onları yok ederek her şeyin
belirleyicisi olmayı, 1. tercih olarak kullanan Kabil'i, böylece
yaşatıyorlar olmasınlar.
Binlerce yıldan beri, Seth ile mücadelesini sürdürdüğü söylenen
Horus, esasında peygamber olan ve ALLAH'ın vahiylerini ileten Şit ve
onun öğretileri ile savaşıyor olmasın. Şeytana kötülük MELEKLERDEN
gelir, İMANLI olanlardan gelir.
Şeytanın düşmanları İMAN SAHİBİ OLANLARDIR. Bu noktadan hareketle
de, Horus'un düşmanları elbette İMANDA İLERİ olanlar olacaktır ve
öyledirde. Şahin ile sembolize edilmeside gayet normal. Katil evlattan
daha bilgili olan kargayı sembol yapamayacaklarına göre, kendilerinden
daha bilgili olduğuna inandıkları kuşlardan biri olan Şahini kendilerine
ikon olarak seçmiş olmalılar.)
Keskin bakışları, yasalarını kıl kadar saptırmadan, gerekirse
acımasızca uyguladığını ifade edermiş. Öte alemde de hükümran ilan
edilen Horus, gece gündüz sürekli açık gözü ile herşeyi görür imiş.
Üstelik, gözleri açık kalmakla kötü ilah, Seth ile de mücadelesini
kötülük yapmasına engel olarak sürdürür olurmuş. Gözünün sürekli açık
olması nedeni ile Ay ve Güneşe Horus'un gözleri olarakta bakılırmış.
Böylece
gece gündüz nöbetleşe de olsa insanları gözetlediğine,
önce kendilerini, sonrasında da
kendilerine kattıklarını inandırmışlar.
İSRAİL TANRISIDA HORUSTAN ETKİLENMİŞ OLMALI Kİ: Tanrıyı
oluşturanlar, 7 kollu kandilleri onun adı her yerde kullanılsın diye,
her tarafa dağıtıyorlar
Zekerya........4:10 ‹‹Küçük işleri yapma gününü kim küçümsüyor?
İnsanlar Zerubbabilin elinde çekülü görünce sevinecekler. -‹‹
Bu yedi kandil RABbin bütün
yeryüzünde DOLAŞAN GÖZLERİDİR .››-
Mısırdan Çıkış....25/31 "Saf altından bir şamdan yap. Ayağı, gövdesi
dövme altın olsun. Çanak, tomurcuk ve çiçek motifleri kendinden olsun.
Kitaplarındaki yaklaşımlarından örneklemek
gerekirse; Onların Tanrı kavramından anladıkları / Tanrı kavramıyla
kastettikleri esaslar çerçevesinde değerlendirdiğimizde;
Tanrının oğulları ancak, Tanrıyla güreş tutabilir.
Tanrının oğulları ancak, bir araya geldiklerinde yada gelecek oldukların da Tanrıyı korkuyor olabilirler
Tanrının oğulları ancak, Tanrı adına hareket edebilir.
Tanrının oğulları ancak, bu kadar pervasız olabilir.
Tanrının oğulları ancak, ne yaparlarsa yapsınlar kurtarılacaklar olabilir.
Tanrının oğulları ancak, Tanrılaşabilir.
Tanrının oğulları ancak, Tanrı olmadan da herşeyin Tanrısallık yetileriyle halledilebileceğini ilan edebilir,
Tanrının oğulları ancak, kuruttukları soyların ardından "TANRI
KORKUSU" duymadan en neşeli BAYRAMLARI "PURİM'İ" ilan edebilir ve 2500
yıldır da kutluyor olabilir.
Tanrının oğulları ancak, Megiddo ovasındaki, ARGEMEDDON savaşına,
büyük hesaplaşmaya / düelloya Tanrılıklarını ilan etmeye hazırlanabilir.
Bugün o kitaba tabi olanlar, Sayısını
bilemeyeceğimiz kadar Tanrı olduğunu kabul etmiş durumdalar. TEK İLAH'lı
din taklidi yapıyorlar. E.Ahitciler ve Y.Ahitciler mecburen, kendi özel
Tanrılarını seçmişler diğer tarafı görmemezliğe geliyorlar. Bir taraf
"Yahve" derken diğer taraf "Oğul Tanrı" diyor. Örneklemek gerekirse;
"...VATİKAN .Katolik kilisesi din ve ahlak ilkeleri .....................www.meryemana.net/meryem/tr/misc.php?id=20&par=9&td=11
446 Eski Ahit'te yer alan kitapların Yunanca çevirisinde
Tanrı'nın Musa'ya açınladığı sözle ifade olunamaz adı
YAHVE, Kyrios ("Rab") olarak çevrilmiştir. Rab sözcüğü o zamandan beri
İSRAİL TANRISININ Tanrılığını ifade etmek için kullanılmaya başlandı.
Yeni Ahit bu güçlü "Rab" adını
hem BABA hem de
TANRI'NIN KENDİSİ olarak
kabul edilen İsa için kullanıyor,
bu bir yeniliktir....."
Rab ismini, Eski Ahit ehlinden alıp kullananlar, Yahve için kullanılan
Rab isminin gücünden yararlanmak isteyenler, İSMİYLE BİRLİKTE Yahve'yi
yani İsrail Tanrısını, yani o güne kadar TAPTIKLARI TANRIYI almıyorlar.
(Üstü kalsın gibi bir yaklaşım sergiliyorlar)
İSA'nın Havralarda yalvardığı YAHVE'yi almıyorlar. "Her harfi Tanrıdan"
dedikleri, Yahve'nin Kitaplarını alıyorlar ama YAHVE'yi almıyorlar.
Yahve'nin kitapları Sina'da, Moşe'ye / Musa'ya verdiğine inanıyorlar ama
Yahve'ye Baba Tanrı statüsüde vermiyorlar.
Yahve'yi kitapların sahibi Rab konumunda bırakıyorlar. Tıpkı Oğul
Tanrı'ya Yahve'den alıp verdikleri yada Yahve'nin de kullandığı Rab
mertebesi/ Rab unvanı gibi. Aynı kapak altında kaç Ana / kafa / baş
tanrı oldu. Tanrının oğulları sınıfına girenleri saymazsanız, Elohim,
Yahve, El-Shaddai, Baba Tanrı, Oğul Tanrı, Kutsal Ruh. Bakın herbiri bir
diğerinden bağımsız haller sergiliyorlar.
El-Shaddai olarak gözüktüm demek bile, İbrahim, İshak isimlerini
kullanarak, başka Tanrıların olduğunun ilanı yapılmış oluyor. Yahve, bir
başkasının, İSMİNİ KULLANARAK "ben Tanrı El-Shaddai'yım" demesi,
efsanelere dayalı bilgilere bağlı yaşayanlara "EL-SHADDAİ TANRI" ilanı
yapmaktır. İbrahim'de El-Shaddai kim? demediğine göre, Atalarından bilgi
almış. El-Shaddai, toplumuyla birlikte bildikleri tanrı kıvamında
gördükleri bir isim olmalı ki, itirazsız kabul etmiş.
İbrahim'de, Atalarından gördüğü gibi kabulünü, toplumuna ve oğlu İshak'a
"TANRI EL-SHADDAİ bana dedi ki" diye aktarmış ki İshak'ta El-Shaddai
olarak gözükene "sen kimlerden oluyorsun" diye sormamış.
Mısırdan Çıkış.....3:13 Musa şöyle karşılık verdi: ‹‹İsraillilere gidip,
‹Beni size ATALARINIZIN TANRISI GÖNDERDİ› dersem, ‹ADI NEDİR?› diye
sorabilirler. O zaman ne diyeyim?››
Mısırdan Çıkış.....3:15 ‹‹İsraillilere de ki, ‹Beni size ATALARINIZIN
TANRISI, İbrahimin Tanrısı, İshakın Tanrısı ve Yakupun Tanrısı YAHVE
gönderdi.› Sonsuza dek ADIM BU OLACAK . Kuşaklar boyunca BÖYLE
ANILACAĞIM.
Babalarının Tanrılarını TEK OLAN İLAHI BİLMEYENLER, Yahve ismi ile onu
nasıl tanıyacaklardı. Mecburen El-Shaddai'yi TANRI olarak kabul
edeceklerdi ve öylede olmuş
Yahve, Yakup'a "ben BABANIN TANRISIYIM" dediğinde Yakup'ta doğal olarak
EL-Shaddai ile görüştüğünü ve güreştiğini çocuklarına aktarmış olmalı
ki, Mısır'a gitmeden "seninle Mısır'a geliyorum" diye seslenen sese /
görünene hiç itiraz etmemiş.
Neden derseniz? Bu sorunun cevabını yine kendileri veriyor. Hani "ben
önceleri, İbrahim'e Yahve olarak gözükmedim El-Shaddai olarak gözüktüm,
şimdi ise sana Yahve olarak gözüktüm" demişti ya! Tanrı ağzından bu söz
sarfedilmişti ya! Oysa, İbrahim'in Tanrı olarak kabul ettiğine ismi, ile
hitap ettiğini söyleyenler yine kendileri.
İbrahim kendisne EL-SHADDAİ olarak gözüken, Yahveyi devre dışı bırakan,
El-Shaddai'ye elbette "EL-SHADDAİ" diye seslendi. Çünkü "ADIYLA ÇAĞIRDI"
diyorlar. Genel çağrı unvanlarıyla
(Tanrı, Rab, İsrailin Tanrısı..gibi) çağrıda
bulundu demiyorlar. ADIYLA yani "GÖZÜKTÜM dediği adıyla = EL-SHADDAİ"
ismiyle çağrıda bulunduğunu söylüyorlar. Bu durumda Yahve yada yeni
ismiyle" İsrail Tanrısı" derlerken neyi kast ettikleri ortada değil mi?
İbrahim'in bilmediği bir adla çağırma imkanı var mı? Eğer ismi bilseydi
ben tanrı El-Shaddai olarak kendini tanıtana itiraz eder, saygı
göstermezdi.
Yaratılış............21:33 İBRAHİM Beer-Şevada bir ılgın ağacı dikti; orada RABbi, ÖLÜMSÜZ Tanrıyı
ADIYLA çağırdı.
Mısırdan Çıkış ...6:3 “
BEN YAHVE''yim. İbrahim'e, İshak'a ve Yakup'a
EL SHADDAİ olarak göründüm, ama onlara kendimi
YAHVE ADIYLA tanıtmadım.”
Bu durum'da İbrahim'in hiç itirazsız Rab olarak kabul ettiği kimdi.
El-Shaddai olarak gözüküne, El-Shaddai'yim "BEN TANRINIM" diyene ismiyle
hitap etmişti. Gölgede oturttuğu, ayaklarına su verdiği, yemek
yedirdiği kendisine gözüken EL-Shaddai idi. "ben benim diyendi",
ATALARININ RABBİ olarak kitaptaki satırlarla ortaya sürülen yeni
Tanrıydı.
Yahudilerin başka yatay geçişlerine kadar kendilerine edindikleri,
Hanok'un göğe yükseldi ifdelerine dayanarak yaparak edindikleri
Tanrıları TANRININ OĞLU makamında oturttuklarıı EL-SHADDAİ idi.
Kutsal kitap yazarlarına göre İbrahim, Yahve diye ayrı bir Tanrı
olduğunu bile bilmiyordu. Bilseydi itiraz ederdi. Musa gibi, "Sen
KİMLERDEN oluyorsun" derdi.Torunlarına da "RAB'ı" anlatırken
EL-SHADDAİ'yi kast ediyordu ve ona tapınılmasını istiyordu.
Özetlemek gerekirse, Kutsal metin yazarlarınca söylenen şu: "ATANIZ
İBRAHİM'de RAB olarak EL-SHADDAİ'yi benimsemiş hiç itirazsız, "bildiğim
tanrıya ne oldu, YAHVE nereye gitti sorusu sormadan yerlere kapanmış ve
ona yemekler ikram etmiş, sunularını sunmuştur. O halde ATALARINIZIN
tanrısına sizlerde aynı saygıyı ve tapınmalarınız yapmalısınız.
Atalarınız da esasında farklı bir tapınış ve kabul içinde değildi."
EL-SHADDAİ "ben babanın TANRISIYIM" dediğinde Musa'nın ve diğerlerinin
anladığı EL-SHADDAİ idi. Hıristiyanların da yaptığı gibi YAHVE'nin
güçlü, imaj yapmış, alt yapı oluşturmuş "RAB" ismi alınarak kullanılmış.
Böylece tanrılar arasında bir yatay geçiş daha yapılmış ve nasıl
yapıldığıda bu şekilde gelecek nesillere aktarılmış. Genel yakarışla kim
nereye neye kime yöneldiğini bilmeden, EL-SHADDAİ'ye nezdinde de onun
ikinci izdüşümü olan EZRA'ya yalvarıyor olabilirler.
.
Tanrı Yahve "BENİM İSMİM EL-SHADDAİ" diye kendisini tanıtmıyor.
"Benim adım EL-SHADDAİ" demiyor.
"Ben EL-SHADDAİ'yim diyor.
"Onlara kendimi EL-SHADDAİ olarak tanıttım" demiyor.
"Yahve olarak bir alt yapım varken, ben kendimi "EL-SHADDAİ'nin oluşmuş olan itibarını kullandım" diyor
Mısırdan Çıkış ...6:3 “
BEN YAHVE''yim. İbrahim'e, İshak'a ve Yakup'a
EL SHADDAİ olarak göründüm, ama onlara kendimi
YAHVE ADIYLA tanıtmadım.”
Yaratılış............21:33 İBRAHİM Beer-Şevada bir ılgın ağacı dikti; orada RABbi, ÖLÜMSÜZ Tanrıyı
ADIYLA çağırdı.
İBRAHİM'e, İSHAK'a, YAKUP'a EL-SHADDAİ olarak GÖZÜKTÜM" diyor.
Yani onların zaten Tanrı olarak / Tanrısal gördükleri "EL-SHADDAİ olarak GÖRÜNDÜM" diyor.
Demek ki El-Shaddai'nin toplum içinde bir tarifi, bir tanımı, bir adı, bir sanı varki; "EL-SHADDAİ olarak GÖZÜKTÜM" diyor.
Kitaplarında açıkca birden çok Tanrı inancına ruhsat bizzat Tanrı
işaretli olan tarafından verilmiş oluyor. Kitaplarında çok Tanrıya
inanma ruhsatı kutsal metin yazarları ve din önderleri tarafından
kullanılabilir hale getirilmiş oluyor. Yalnız tek ricaları var.
Özellikle bu konuda Yahve çok hassas kendisinden başka Tanrılara ibadet
edilmesini istemiyorlar. Oğul Tanrı'da kayıt defteriyle tehdit ediyor.
Çok kıskanç olduklarını söyleyenler yine kendileri. Çok Tanrı var. Çok
Tanrıya inanmakta hiç sakınca yok ama bir tanrıya ibadet etme şartı da
var. Çok Tanrıya inanın ama sadece BİR TANRI'YA tapın ki, TEK TANRILI
DİN SINIFINDA yer alabilelim.
Yahve, BABA TANRI olduğu için yada OĞUL TANRI olarak BENİMSEDİĞİMİZ İSA
olduğundan dolayı, "RAB" İSMİNİ KULLANIYORUZ" demiyorlar. Yahve'yi TANRI
olarak İŞARET EDEN "RAB" İSMİNİ, TANRI İSA için kullanıyoruz diyorlar.
Bu durumda, AYNI KAPAK ALTINDA çok Tanrı inancı yanında birde, Rab
KARGAŞASI çıkıyor. Hıristiyanlar Son kitabın yazarları olduğundan
durumda galip gözüküyorlar. Hem Yahve'nin unvanını almışlar, hem onu
(Oğul Tanrının, Tanrısı olmasına rağmen) görmemezliğe
geliyorlar, hemde pasifize ediyorlar. İsa'ları, Yahve emri gereğince
Sünnet olmuş ama "şimdi Oğul Tanrı zamanı" demişler, vermişler gazı
kendi tanrılarına. Sünnet olayı mı? Pavlus'un bir görüntü almasıyla,
kolayca kökten yok edilivermiş.
Hıristiyanların edindikleri Tanrıları, Yahve kitabına bağlı olarak
yaşıyor ve ölüyor. Tanrıları, Yahve adına sünnet oluyor. Tanrıları,
Yahve'ye Havralarda Tapıyor. Tanrılar,ı Yahve'ye "BABA" diyor.
Tanrıları, Havralara "BABA'mın evi" diyor..vb.. Ama Pavlus ve ikinci
nesil din kurucuları; elinden kitabını, ismini, unvanını alıp Yahve'yi
kapı dışarı ediyor. Birinci nesil din kurucularının,Yahve'yi
tapındıkları Tanrı olarak Baba Tanrı konumunda tutma fikirleri varken,
Pavlus ve takipcileri; "olmuşken, yoldan çıkmışken tam olsun"
yaklaşımıyla, Yahve'ye yaptıkları kalem darbesiyle, Oğul Tanrıyı Tahtın
ortasına oturtuvermişler.
Aynı kapak altında; Yahve Rab, İsa'da Rab nasıl oluyor bu iş derseniz
cevabı, "Yahve Rab ama İsa Rab'ler Rab'bi" oluyor. Neden İsa Rab'ler
Rab'bi oluyor? ÇÜNKÜ, ONLARA GÖRE BİRDEN ÇOK RAB VAR. Herkez Rab ilan
edince,
MADEM Kİ TEK TANRI OLMALI o halde; RAB'lerinde Rab'bi olmalı olmalı ki, İBADETLERDEKİ TANRI SAYISI TEKE İNEBİLSİN.
Tıpkı, "TANRIM BENİ NEDEN TERKETTİN" diyen İSA gibi. Kutsal metin
yazarıda, elbette kendi yazdıklarını da, kendi din sistemini de öne
çıkartmak için Tanrı olarak işaret ettiğini de yüceltmek durumundaydı.
"Bizim Rab'bimiz 2. sınıf Rab" diyebilir miydi? Elbette diyemezdi.
Verebileceği tek unvan vardı O'da, "RAB'ler, RAB'bi". Yeni bir Ahit
yani, Altın çağın Altın Ahiti'ni yaparlarsa, herhalde yani tanrılarına
"RAB'ler RAB'binin RAB'bi derler. Yada kısaca HORUS
O nedenle, YAHUDİ ve HIRİSTİYANLAR ÇOK TANRILARIN olduğuna inanıyorlar ama içlerinden TANRI olarak
(onlar öyle diyor. Taptıkları yaratılmış varlığa Tanrı yakıştırması yapan onlar) BENİMSEDİKLERİ
sadece BİR TANESİNE tapıyorlar. Bu bir benimsenene tapılmayı TEK
TANRILI inanç sistemi olarak gösteriyorlar. Çok tanrı içinden bir
Tanrıya tapmış olmak onlar için tek Tanrılı din oluyor.
Eski Ahit kitaplarının verdiği örneklerle, İSRAİL TANRISININ
öğretileriyle, TANRI OĞULLARINA ALIŞIK olan beyinleri, İNANÇLARI,
kalpleri, GÖĞÜSLERİNDE BESLEDİKLERİ, en kolay anlatımın TANRININ OĞLU
DİYE GEÇİŞTİRMEKLE mümkün olacağını düşünerek, TANRININ OĞLU cevabıyla
ANLATIMI bitirivermişlerdir. O günkü toplumun alışık olduğu, bütün
falcıların, büyücülerin, Cincilerin kutsal kabul edildiği dönemde bu
söylenenler anlaşılmasa bile" adettendir" diyip, pekte ses çıkarılmamış.
Ne kadar alışıklar işte yine kendilerinden bir cevap.
Kutsal metin yazarı Markos'a göre; İsa çarmıhta iken
"Elohi, Elohi, lema şevaktani" diye selenmiş.
Bu çağırı Markos'un, beyninde oluşturduğu, göğsüne yerleştirdiği ve tazarak
yaymaya çalıştığı inançtaki
manaya göre; "İsa Tanrım, Tanrım beni niçin terk ettin" diye seslenmiş.
Markos'un, İsa'ya biçtiği konum bu. "TANRIM" diye yalvaran bir
yaratılmış BİR KUL.
"BABA, BABA" dememiş, "BABA TANRI" dememiş.
Tapınılan Tanrı inancının ötesinde, Yaratan anlamında "TANRIM" demiş.
Yaratılan olarak Tanrı'dan yardım istemiş.
Plan gereği, insan vucuduna bürünmüş Tanrı olarak değil, kul olarak bu yardım talebinde bulunmuş.
Plan gereği Tanrılığa ara verip Dünyalı olmamış. Eğer Plan gereği
Dünya'ya gelmiş olsaydı, "TANRIM BENİ NİÇİN TERKETTİN" diye sitem dolu
SORGULAMA ifadesini, kutsal metin yazarı kullandırır mıydı?
Kafasında "OĞUL TANRI" FİKRİ olsaydı, İSA'ya "neden beni terkettin" cümlesini kullandırır mıydı?
Plan gereği Dünya'ya gelen herşeye egemen Rab, plan gereği
zamanının dolduğunu bilir, BABASININ YANINA DÖNECEĞİ içinde "BABA BENİ
NİYE TERKETTİN" diye ağlayıp SIZLAMAZDI.
Ağlayıp sızlayacağına, "BABA PLANIMIZ TUTU, AÇ KOLLARINI BEN
GELİYORUM, çarmıh işi buralarda ağır seyrediyor, akşama ancak orada
olurum, TAHTIN benim olan tarafındaki minderlerin eskimiş yüzlerini
değiştirip, iyice kabartsınlar derdi"
(Çarmıh
konusunu, uluslararası ünü olduğu bilinen, konunun uzmanı olarak
gösterilen, Fatih Kaymakamlığı denetiminde faaliyetlerine devam eden
Fener Patrikhanesinin TÜRKİYE CUMHURİYETİ VATANDAŞI, Patrik
Bartholomeus'a sormak gerekir. Gerilme nasıl oluyor diye?)
"Görevimi başardım,sana kavuşacağım içinde çok
mutluyum, artık şu benim herşeye egemen Rab olma işinide konuşuruz"
diyeceğine, TANRIM BENİ NİYE TERKETTİN diye feryadı figan ettiriyorlar.
Hiç "ben Tanrıyım" diyen, "Tanrım beni niye terkettin" der mi? Kendisi Tanrı değil mi?
Tanrılığa gidiyorum diyene, "Tanrım beni neden terkettin" diye
lafları, OĞUL TANRILIĞA inanmış olan kutsal metin yazarı İsa'ya
söylettirir mi?
İsa'ya bu lafları söyleten arkasından Oğul Tanrı herşeye egemen bizi kurtaracak demesi ne kadar inandırıcı olabilir?
TANRI İSA'yı terketmemiş miydi?
O halde Beyaz Atıyla gelmesini niye bekliyorlar?
Yahudi birinin Yuhanna ismini kulanarak yazdığı, esinlemeler adı
altında yazdığı, "esinlendim" diyen sözlere mi güveniyorlar?
İSA tüm şahitlerin huzurunda, halkın ve havarilerin önünde, annesi
Meryem ve diğer Meryem'lerin önünde "TANRIM BENİ NİYE TERKETTİN" diye
bağırmadı mı?
İsa ve havari kutsal metin yazarlarının ölümünden sonra yazıldığı
kesin olan ama kim tarafından yazıldığı belli olmayan, İSA'yı yeniden
TANRISALLAŞTIRMA çalışmalarının ürünü mektuplara kapılıpta, "göksel
egemenlik Oğul Tanrının, beyaz atı üzerinde gelecek kurtaracak"
sözlerine inanmak, "pul kolleksiyonumu göstereceğim" diyen erkeğin
peşine saf ayaklarına takılarak ilk deneyime balıklama atlamaya
benzemiyor mu? Burada söz konusu olan ilk deneyimden sonra ikinci
deneyimin olmaması.
Tanrının onu terkettiği şahitler önünde kendi ağzından duyrulmuşsa,
daha artık "gelecek bizi kurtaracak" demenin, gönüllere su serpme amaçlı
"İSA, Oğul Tanrıydı" demenin ne alemi var.
Bu sözlere, yani "TANRIM BENİ NEDEN TERKETTİN" sözlerine havarileri,
annesi Meryem ve diğer Meryem"lerde doğru bulmuş ki, mezarının başında
nöbet tutmamışlar / çevresinde gezinmemişler, "dirildi" sözlerine itibar
etmemişler.
Terkedilmeyi, yani kulum sözlerine itibar etmeselerdi, mezarlık
civarından ayrılmazlar, YAHUDİ DİNİNDEN OLMALARI NEDENİYLE UYDUKLARI
SEPT gününün bitim saatinden önce mezarlık çevresine mevzilenirlerdi.
Anında mezarlıkta olurlardı.
Neden mezarlık başında beklesinler ki, ölürken Annesini dönüşü
olmayan yolculuğa çıkıyor olmasının verdiği bilinçle, "ANNEM SANA
EMANET" diye Yuhanna'ya yapıştıran, "TANRIM BENİ NEDEN TERKETTİN" diye
sızlanan biri, "HERŞEYE EGEMEN RAB" olabilir mi? Eğer, Annesini kula
emanet eden gerçek anlamda TANRI ise, İNSANLAR / KULLAR KENDİLERİNİ KİME
EMANET edecekler?
Annesini kuluna emanet edene verilen Tanrılık unvanıda, lafın
gelişinden, "ha! bizim oralardada Tanrının oğlu vardı" türünden dil
alışkanlıklarından olabilir. Yaratılmış ve Tanrılık unvanı verilmiş
İlyas'ı çağıran, daha alt kategoride Tanrılık unvanı yoluna adımını
atmış başka bir yaratılan tarzında.
En ilkel pagan dinlerinde bile, bu anlatımlara sahip birini, bırakın
Tanrı Oğlu unvanıyla ödüllendirmeyi, bırakın tahtın ortasına oturtmayı,
tahtın yanında Tanrının yelpazecisi bile yapmazlar.
Oysa Yahudi dininden olduğu kendi kitaplarında ifade edilen
İSA'larına Sept gününün bitmesini bekletmeden, Tanrının dinlenme günü
demeden, Tanrıyı meşgul etmeyi göze alarak, Tanrının çalıştırmayı göze
alarak, Oğul Tanrıya kendi yasalarını çiğnettirerek Mezardan
çıkartmışlardır.
Tanrı onu terkettiyse, yazarı kim olduğu belli olmayan bir mektup
sözlerinin arkasına takılıpta "gökteki egemenlik Oğul Tanrıya verildi,
Yahve diğerleri aşağıya atıldı"sözleri sapkınlığın vediği gönüllerdeki
sızılara verilen tesellilerdir. Oğul Tanrı, "Rablerin Rabbi, Kralların
Kralı" sologan sözlerinin arkasına takılmak, gönüllerdeki buzağıları
besler.
Üçü-birlğin üçüncüsü olan Kutsal Ruh bu duruma müsade eder miydi?. Kutsal metin yazarını düzelmeyecek şekilde çarpmaz mıydı?
Yahve inancına rakip din çalışmalarının ürünü olarak, RAB'LERİN
RABBİ OĞUL TANRI FİKRİ ortay atılmış bugünlere gelmiştir. Yahve nasıl
ELOHİM adıyla yaratılışı yapan RAB TANRI yanına RAB oarak
sıkıştırıldıysa, BABA TANRI olarak kabul edilen ELOHİM yanına YAHVE'nin
de RAB'bi olarak / olsun diye, Rab'lerin Rab'bi unvanlı OĞUL TANRI
inancı oturtulmuştur.
Yeri gelmişken bir soru. Tanrılarını Rab'lerin Rab'bi gören ve bu
uğurda unvanını ve kitaplarını aldıkları Yahve'yi bile harcayan, atanmış
Tanrı sahibi Hıristiyanlığın patronuna, mektup yazıp, altına RAB'bin
ACİZ kulu diye imza atarsan. PAPA BU TANIMDAN NE ANLAR? Onların RAB
anlayışını bildiği halde bu tanımı kullanmakta bir sakınca görmeyen
Fethullah Gülen PAPA'ya ne tür mesaj iletmiş olabilir.
Yahudilik içinden çıkan, Yahve karşıtı hareketin
ürünü olan OĞUL TANRI. Sürgün dönüşü, Yeruşalimde yaşanan DİN İNANÇ
kapışmasının RÖVANŞI denilebilir. Ezra'nın yazdıklarına karşılık,
Ezranın yaşam verdiği RAB'be karşılık ortaya koyulan RAB'lerinde RAB'bi
olan, OĞUL TANRI inancı.
Markos,
"Elohi, Elohi, lema şevaktani" sözünün açıklamasını yaparak OĞUL TANRILIK GİBİ BİR DURUMUN SÖZ KONUSU OLMADIĞINI, kendi yorumunca bildiriyor.
GERÇEK ANLAMDA İSA'nın TANRININ OĞLU olmadığını ifade ediyor.
Tanrının oğu Tanımının Pagan dinlerinde kullanılan, Eski Ahitte "SONS OF
GOD / Tanrının oğulları olarak yer alan anlam içinde ele alınması
gerektiğini,
"Elohi, Elohi, lema şevaktani" sözüne verdiği "Tanrım beni neden terkettin" açıklamasıyla ortaya koyuyor.
Esasında; "Tanrının Oğlu kavramının" Ahit geleneğinde var olan örneğe dayanarak kullanıldığını söylüyor.
SİT / SETH soyundan geldiği kabul edilen insanlara verilen UNVAN ÇERÇEVESİ içinde kullanıldığını söylüyor.
Oğul Tanrıya atvedilen fazietlerin ilham kaynağınında, de ESKİ
AHİT'te anlatılan PEYGAMBER HANOK yaşam öyküsü olduğunu üzerine basarak
söylüyor.
ÖZETLE: Açın okuyun, araştırın, düşünün diyor. İlk değilki bu tanımlama, İSA TANRININ GERÇEK OĞLU
(kelime anlamıyla) olabilsin diyor.
TANRININ OĞLU tanımlaması, LAFIN GELİŞİNDEN ortaya atılmış bir adreslemedir diyor.
Adres kaynağı da, "SONS OF GOD / Tanrının oğulları" tanımlamasıdır diyor.
Tüm bunları geçersiz kabul edip İSA'yı TANRI OĞLU kabul etmemiz mümkün mü diyor?
Bu durumda her harfi Tanrıdan denilen Eski Ahit'in ne önemi kalır diyor.
İSA'nın, OĞUL TANRI konumuna yükselltiğiniz insanın, TABİ OLDUĞU,
uyguladığı, BABAMIN dediği, kitabı yalanlamak bizim haddimiz değil
diyor.
Kitabı yalalamak, geçersiz kılmak, OĞUL TANRI UNVANI verdiğiniz İNSANIN BABASINI yalanlamak değil midir diyor?
OĞUL TANRILIĞA yükselttiğiniz, bu konuda en ufak düzeltme
girişiminde bulunmamışken, bizler nasıl olurda, TANRI OĞULLARININ BOL
miktarda olduğunu belirten ifadeleri yok sayabiliriz diyorlar.
BABA tanrıyı YALANLAYANLAR kimbilir başka neleride YALANLAMIŞ olmazlar mı diyor?
BABA TANRIYI yalanlayarak OĞUL TANRIYI one sürenlerin söyledikleri DOĞRU KABUL EDİLEBİLİR mi diyor?..vb..diyor da diyor.
İnanmazsanız "her harfi Tanrıdan dediğiniz kitaplarınızı açıp
okuyun. Düşünün, tartışın, araştırın karar verin. Elinizdeki kitabın bir
maddesini geçersiz kabul etmenin tümünü yok saymaya yol açacağını
görün. Bugün orası yarın şurası.
Alemleri Yaratanın, O güce sahip olanın, "OL" dediğinde herşeyi
olduranın, Oğul Tanrıya neden ihtiyacı olsun. O tanım biz zayıfların,
kendimizi güçlü hissetmemiz için taktığımız, yapıştırdığımız,
yakıştırdığımız unvanlardır" diyor. İlahi bir takım belirtiler var
dediklerimize, ayrım olsun, farklı olduğu bilinsin diye astığımız
etiketlerdir diyor.
Oğul Tanrı yapılanma örneklemesinin, EL-SHADDAİ / HANOK inancından
alındığını dolaylı da olsa anlatıyor. Dine yön verenlerin, rant
sağlayanların, Tanrıcılık oynayanların doğrudan söyleyemediği
yaptırımları, oluşturduğu isimler üzerinden çözme ihtiyacının ürünüdür
EL-Shaddai.
El-Shaddai'ye atfedilen, unu kutsallardan ilan edebilmek için
yüklenilen misyona göre, El-Shaddai 300 yıl Tanrı yolunda büyük bir
sadakatla yürümüş, Tanrıya hizmet etmiş ve Tanrı tarafından GÖĞE
YÜKSELTİLMİŞ. Ve tüm bu bilgiler "her harfi Tanrıdan" denilen kitaplarda
da yer alıyorsa; bu tanımlar içinde kalan birine atfedilen sözleri, o
dine bağlı bir inananlı olarak dinlememezlik edebilir mi? 300 yıl Tanrı
yolunda yürüyerek geçen Dünyasal yaşamdan sonra, göğe yükseltilmiş ve
hala da
Tanrı gözdesi olduğu vurgulanan
"El-Shaddai'den" denilen sözleride itirazsız kabul eder..
Üstelik Hanok / E-Shaddai, göğe yükseltilmekle kalınmayıp Tanrıya
İsmi ve görüntüsü kullandırılarak Tanrı olarak gösterilmiş
(El, Shaddai olarak gözüktüm)
Böylece o günkü yaşayanların olan bitenden haberi olmasa da, BUGÜNKÜ
YAHUDİ ve HIRİSTİYANLAR ellerindeki MEVCUD AHİT KİTAPLARINDAN çok
TANRININ olduğunu öğrenmiş oluyorlar.
Hanok / E-Shaddai, Tanrıya Melek yaptırılmış
(Rab'bin
meleği..Yakup'la güreş tutan da o olmalı. Oysa peygamberi Yakup
Tanrıy'la güreştim zannediyor. Yakup'a göre TANRI KİM? elbetteki
EL-SHADDAİ. Çünkü "El-Shaddai olarak gözüktüm" diyor." Bilinen bir Tanrı
olarak gözüktüm" diyor. Yakup, İbrahim, İshak EL-Shaddai Tanrıya o
kadar alışık ki? Musa gibi, "Hangi Tanrı diye sorarlarsa, ne diyeyim?"
diye sormuyor. Görüneni itirazsız Tanrı olarak kabul ediveriyorlar.) Tanrı vekilliğine atanmış, Tanrı Yazmanlık görevi verilmiş
(Hıristiyanlarda da kitap denetmeni Kutsal Ruh),
Kutsal kitaplardan sorumlu patron olduğu ilan edilmiş. Yani TANRI
yapılmış. Oğul Tanrı ele pek farkları var mı? Eski Ahit'te,
Hıristiyanların "her harfi Tanrıdan" kitapları olduğuna göre, şimdi
onların iki Tanrıları, İKİ oğul TANRILAR ve sayısız
(ŞİT / SETH soyundan) "TANRI OĞULLARI / SONS OF GOD" mı oluyor? .
Mısırdan Çıkış ...6:3 “
BEN YAHVE''yim. İbrahim'e, İshak'a ve Yakup'a
EL SHADDAİ olarak göründüm, ama onlara kendimi
YAHVE ADIYLA tanıtmadım.”
Yaratılış............5:24 Tanrı yolunda yürüdü, sonra ORTADAN KAYBOLDU; çünkü TANRI ONU YANINA ALMIŞTI.
Job...................1:6 Now it fell upon a day, that the
SONS OF GOD came to present themselves before the LORD, and SATAN came also among them.
Genesis............6:2 that the
SONS OF GOD saw the daughters of men that they were fair; and they took them wives, whomsoever they chose
Markos,
"Elohi, Elohi, lema şevaktani"
sözüne verdiği "Tanrım, Tanrım beni neden terkettin" sözünü
sarfettikten ve kendi yorumunu yaptıktan sonra, halkın duygularına
değişik açıdan tercüman oluyor. Halkın "ELOHİM / TANRIM" sözünden ne
anladığını ortaya koyuyor. Halkın inanç sisteminin, ilahi boyuttaki
taşıdığı yorumunu / açılımını kutsal metin yazarlığının verdiği
ustalıkla ifade ediyor. İsa'yı gençliğinden beri tanıyan biri olarak,
Havari olarak İsa'nın üzerine yapıştırılan, Tanrı kavramına açıklık
getiriyor. Daha doğrusu Tanrının Oğulluğuna giden yolun başlangıç
sözlerini bildiriyor.
Markos, halkın duygularına "İsa'ya Tanrım, Tanrım beni neden
terkettin" dedirterek tercüman oldu. Çünkü halkta İSA'nın TANRI
OLMADIĞINI biliyordu. Neden denirse?
İSA'nın TANRI olduğunu hiç kimse duymamıştı.
İSA'nın ölüm fermanında TANRININ OĞLU iddiasında bulundu" ibaresi de
yazmıyordu, yazsaydı, Tanrının Oğlu BABASINI çağırıyor derlerdi.
İlyası çağırıyor diyeceklerine, "BABASI İLYAS'ı çağırıyor" derlerdi.
Markos......15:34 Saat üçte İsa yüksek sesle,
«Elohi, Elohi, lema şevaktani» yani, «Tanrım, Tanrım, beni niçin terk ettin?» diye bağırdı.
Markos......15:35 Orada duranlardan bazıları bunu işitince,
«Bakın, İlyas'ı çağırıyor» dediler.
Markos......15:36 Aralarından BİRİ koşup bir süngeri ekşi şaraba
batırdı, bir kamışın ucuna takarak İsa'ya içirdi. «Dur bakalım,
İLYAS GELİP O'nu indirecek mi?» dedi.
Eğer, çarmıha gerilme suçları arasında TANRININ OĞLU olduğu
çığırtkanlarca duyrulmuş, ilan edilmiş olsaydı İLYAS'a "TANRI" diyenler,
"demek ki İLYAS'ın OĞLU VARMIŞ, İsa'da Oğluymuş" derlerdi.
ÖLÜM FERMANINDA TANRILIK İDDİASINDA BULUNDU yazıyor olsaydı, halk
arasında yayılır ve herkez TANRI OĞLUNUN çarmıha gerilmesini seyre
gelirdi."Tanrının Oğlu öldürülebilir mi?" iddiaları başlardı.
Halk kuru kuruya, İsa her "Tanrım" dediğinde, İlyas'ı çağırıyor
demezler "Tanrı oğlu öldürülebilir mi?" derlerdi. İLYAS'ı ÇAĞIRIYOR
diyeceklerine, "TANRI İLYAS, OĞLUNUN ÖLÜMÜNE göz yumar mı?
derlerdi...vb.. Olayın şahidi Markos halkın böyle bir sözünü
nakletmediğine göre, İSA'nın ölüm fermanında TANRININ OĞLU olma iddiası
demek ki yer almamış. Zaten o devirde de Tanrı ve Tanrılık anlayışının
ne olduğu, İLYAS'ın tanrı olarak beklenmesinden belli.
İlyas'ın Tanrı olduğunu onlara kim söyledide YAHUDİLER İLYAS'ı
Tanrı olarak kabul eder duruma geldiler? Din önderi ilan edilmiş, inanç
sistem kurucuları, birtakım anlatımlarla bunları halkın beyinlerine
kazımış. Yaratan Tanrı inancı yerine, yaratılmış ölümlü Tanrı inancı
Tapınmalarının bir yerlerini işgal etmiş. Onlara İlyas'ı kim Tanrı
olduğuna ikna ettiyse, onların fikir mirascıları olan din önderleride,
İSA'nın Tanrının Oğlu olduğuna halkı bir şekilde ikna etmişler.
Daha önce gelmiş ve Tanrı kabulü yapılmış İlyas daveti ile halk bu
inancını ortaya koyuyorlar. İsa'yı Tanrı olarak duymamışlar,
bilmiyorlar. Doğumunda ki mucizeyi, abartıp efsaneleştireceklerine
unutmuşlar bile. Yoksa mucizevi doğumla dünyaya gelmiş biri, ülkenin
öbür ucunda bile TANRININ oğlu olarak ilan edilmiş olsaydı, hak ona
TANRININ OĞLU muamelesi YAPARDI.
Halk; "TANRI İLYAS, oğlu TANRI İSA'yı öldürüyor" derlerdi.
Halk; "TANRI İLYAS, oğlu TANRI İSA'nın ölümünü seyrediyor" derlerdi.
Halk; "TANRI İLYAS ile oğlu TANRI İSA arasında ne oldu da? BABA İLYAS, oğlu İSA'yı terketti" derlerdi.
Halk; "TANRI İLYAS ONU İNDİRECEK Mİ?" yerine "TANRI İLYAS, OĞLUNU İNDİRECEK Mİ?" derlerdi
Markos......15:36 Aralarından BİRİ koşup bir süngeri ekşi şaraba
batırdı, bir kamışın ucuna takarak İsa'ya içirdi. «Dur bakalım,
İLYAS GELİP O'nu indirecek mi?» dedi.
İsa mucizevi bir doğumla aleni olarak, herkezin bilgisi dahilinde
Dünya'ya geldiği halde hiç kimse ona doğduğu günden itibaren TANRI OĞLU
olarak bakmamış ki, halk İSA TANRIM dedikce İLYAS'ı çağırıyor diyor.
Eğer, İsa doğduğu andan itibaren TANRININ OĞLU OLARAK tanıtılmış
olsaydı, halk mutlaka onu bilir ve ona TANRI saygısı gösterirdi. Ve
mutlaka İSA sayesinde, İLYAS'ın Tanrı olmadığını bilmiş olurdu.
İsa gençliğinde de Tanrılık, oğulluk iddiasında bulunmamış ki halk
İsa'ya Tanrılık yakıştırması yapmıyor. Zaten tersi olsa YAHUDİLER
İSA'yı, yani OĞUL TANRI İSA'yı çarmıha gerebilirler miydi?Halkın Tanrı
olarak gördüğü İLYAS'ın oğlunu hangi cesaretle asabilirlerdi? Halk
Tanrısının oğlunu kolayca astırır mıydı?
İLYAS'ı tanrı kabul etmiş bir toplumda TANRILIK iddiasında
bulunmak, TANRININ OĞLU olmak neden suç olsun ki? Çok fazla Tanrı
inancı, YAHUDİLER arasında yer bulmuş ki halkta bu isimleri rahatca
telaffuz edebiliyor. Üstelik bu isim, yani TANRI İLYAS ismi ESKİ AHİT'te
de hiç geçmiyor.
(O gün ellerinde çok farklı
kitaplarda olmuş olabilir. "BU-GUNKÜ" kitaplardan FARKLI OLAN, yani
Fethullah Gülen'in CENNET vizesi olarak işaret etmediği "O-GÜNKÜ"
kitaplarlarda İlyas mevzuu geçmiş olabilir)
Halkın ilyas'ı Tanrı kabul etmesi ve İsa Tanrım derken İlyası bu
çağrıya muhatap kılmaları, O-GÜNKÜ TOPLUMDA TANRI KAVRAMININ hangi
seviyede olduğunu göstermiyor mu? Tanrılıktan ne anladıkları ortada
değil mi?
BirineTanrı unvanı vermek onlar için duyacakları bir iki hikayeye,
abartıya bağlı. İlyas onlara Tanrısal bazda bir şeyler verdi de mi? ona
tanrı uvanını yapıştırdılar. Hayır, birileri ŞEYH UÇURMA metodunu
ÜSTADLAR olarak uygulamış, onlarda İLYAS'I uçurmuşlar. Hala da yanına
başka isim ilavesiyle uçurmaya devam etmiyorlar mı? Hiç birşey
bulamasalar birbirlerini, TANRISAL KATLARA / YETKİLERE uçuruyorlar.
Tanrı edinmeye daha çarpıcı bir örnekte bizden, içimizden
verebiliriz. Tanrı ialan etmenin ilk şartı alt yapıyı oluşturmak,
Tanrılar olabileceğinin yollarını yapmak, beyinleri alıştırmak, bilinç
altlarına birtakım olabilirlik fikirlerini yerleştirmek. Daha sonrası
ise işin kolay kısmı olmalı. Boyut algılama boyutunun ötesi varlıkların
ilahiliğine inanan, inandırılmış olan insanlar zamanı geldiğinde işaret
edilecek olan ölümlüyü Tanrı, Tanrı Oğlu, Tanrı temsilcisi olarak kabul
ediverirler.
Dini yayınlar yapan, din dostuyum diyen bir TV
kanalında 3-4 sene önce, kendisini bir nevi yol mühendisi olarak
tanıtan, topladığı öğrencilerine dersler veren bir zatı muhterem,
progrlamlarının birinde
(tarih?) yine
öğrenci pozisyonunda bulunan kişilerin sorularını cevaplandırarak
programına devam ediyor. Programın bir yerinde, katılımcılardan biri,
birden bire "ALLAH, BAŞKA ALLAH YARATIR MI"diye soruyor.
Ben, kendilerini "ALLAH" DOSTU İLAN etmiş bir programda böyle bir
sorunun hiçte hoş karşılanmayacağını düşünerek, kemik sesleri, havada
uçuşan sandalyeler ve azarlar beklerken, "Yol mühendisiyim,
bende İSLAMİ YOLLAR yapıyorum/gösteriyorum" diyen programcı, gayet sakin bir şekilde,
(anlaşılan beklediği pası alarak)"
EVET" dedi. "ALLAH, İSTERSE BAŞKA ALLAH YARATIR" dedi.Söylediği cümle
bu. "ALLAH" Tanrısal gücü olan, İlahi bir takım meziyetleri olan kullar
yaratır demiyor.
AÇIKCA ve NET olarak BİRDEN ÇOK "ALLAH" (haşa) vardır / var olabilir
/ ilerki günlerde ortaya çıkabilir diyor. Gönlünüzü serin tutun
diyor.Cemaat liderleri tarafından İSA TANRI dendiğinde, hiç itiraz eden
olabilir mi? Yada bir başkası TANRININ YARATTIĞI, TANRI olarak işaret
edildiğinde, "kurtulduk" nidalarıyla dört elle DECCALE sarılmayacaklar
mı? Meğerse yol mühendisiyim derken, ŞEYTANİ yolları yapmayı kast
ediyormuş.
"Ama" dedi "bu lokomotifle arkasından çektiği vagonun benzerliği gibidir, kendisi gibi olmaz" dedi
(1 vardır, 2 diye birşey yoktur, -2- ,..-1- gölgesidir demek
gibi.--SİMETRİK TEK ve BİRİCİK gibi-- "bir ben varım, birde O.O benim"
demek gibi )
ALLAH asla başka bir ALLAH yaratmaz.Allah, kendisine eş olacak,delil
teşkil edecek bir Tanrı yaratmaz.YARATACAĞINI SÖYLEYEN, YARATTIĞINI
İDDİA EDEN ALLAH'IN BÖLÜNDÜĞÜNÜ KABUL ETMİŞ OLUR.Soru bile yaratma
üzerine kurulu.Yaratılan hiç TANRI olabilir mi?
"OL" DİYEREK YARATTIĞI HERŞEY ONUN KULUDUR. "ALLAH" İHTİYAÇSIZDIR.
YARATILAN İSE HERAN "ALLAH'A" MUHTAÇTIR. İhtiyacı olan TANRI olabilir
mi? İhtiyacı olan TANRI inancına sahip olanlar YAHUDİ ve HIRİSTİYAN
TANRI İNANCINDA işaret edilen İNSANLARDAN BUHUR, KONUT isteyen
TANRILARININ dümen suyuna girmiş olanlardır.
Yaratılmış olduğu kesinlikle bilinen ama kendisi BİZZAT İNSANLAR
TARAFINDAN GÖNÜLLERİNDEKİ BOŞLUKLARI doldurabilmek için, YÜREKLERİNDEKİ
"ALLAH" korkusunu azaltabilmek için, "SEN TANRIMIZ OL" denilerek atanmış
varlıklardır. Tanrılarının, yaratılmış olduğundan / olduklarından o
kadar eminler ki; kitaplarını bile "sen Tanrımız ol" diyenler yazmış.
Atadıkları Tanrının hafızası olmadığını bildikleri için de, "biz
sendeniz" anlamına gelen işaretler ve semboller taşıyorlar. Bakrsın
CİN-MİN çarpar ne olur ne olmaz.
YARATILMIŞ TANRILAR dedikleri; Hesap gününden kurtulabilme
HAYALLERİNİ İNANILIR hale getirme İÇ GÜDÜLERİNİN ÜRÜNLERİDİR. Dirilme
gününe kadar süre isteyen ve o gün yapacağı hareketle HESAP GÜNÜNDEN
kurtulmayı hayal eden, ŞEYTANIN ELİNİ GÜÇLENDİRME çalışmalarıdır. ŞEYTAN
birliklerine yaldızlanmış
(Deccaliye) alt yapı oluşturma gayretleridir.
YARATILMIŞ VARLIKLARLA YAPILAN İTTİFAKLARIN ÜRÜNÜ OLAN
ATANMIŞLARDIR. Özetle;; GÖNÜLLERE İÇİRİLMİŞ olan, GÖĞÜSLERDE BESLENEN
BUZAĞILARDIR. Onun sözcülüğüne soyunanlar, çağrılarda bulunanlarda
BUZAĞININ sesidir. BUZAĞININ TELLALLERİDİR.
Beyinlerine, görü ötesi denilen boyutta uçan ve kaçan varlıklar
işlenmiş olanlar için, ilahi güçlere sahip olan ZAT-I MUHTEREMLER bol
sayıda mevcut. Eğer öyle olamasa YA! MEDET..." diye feryadı figan edip,
efendileri olarak bellediklerinin kendilerini kurtarmasını beklerler
miydi?. Yaratılmış kuldan medet umanlar için zaten TANRISALLIK boyutunda
sayısız varlık etrafta cirit atıyor.
Eğer "ALLAH" izni olmadan, hatta emri olmadan birşeylerin, tayin
edilmeden önce, güçlendirilen, misyon sahibi yapılan, görevlendirilen
bol unvanlar verilen YARATILMIŞLARIN birşeyleri yapabileceğine
inanılıyorsa, zaten imani duygular eş koşma boyutunda seyrediyor
demektir. Yok eğer yaldızlama olsun gönüllere teselli olsun diye, "onlar
sadece vesile oluyorlar" deniliyorsa, o zamanda şirk yolları civarında
işiniz ne? DOĞRUDAN DOĞRUYA HERŞEYİ İŞİTEN ve "OL" DİYENDEN isteyin.
Yeni makamlar oluşturarak dolaylı güçler imal ederek kendinizi neden
ateşli yolların kenarında tutuyorsunuz.
"ALLAH" kendisine ortak koşulmaya yol açacak en ufak bir delili var eder mi?
Öyle bir sanıya dahi ruhsat veriri mi?
Kitaplarında şirk koşmaya yol açacak en ufak bir "İMA" dahi geçebilir mi?
Anlatılan, hikaye edilen örneklerle makamlar verilen şahsiyetler,
varlıklar bizlerin kabullerine göre, ne kadar üst olurlarsa olsunlar,
inanılmaz mucizelerle donatılma hikayeleriyle donatılmışta olsalar,
unutulmaması gereken husus, herşey "ALLAH'ın"belirlediği ölçüler içinde
yarattıklarıdır.
Örneğin, Bizler, yapı ve yaratılış olarak çok üstün olduğumuz MİKRO
ORGANİZMALARIN TANRISI konumunda mıyız ki? O gönüllerinde yatan
YARATILAN DA YARDIMCI TANRI SAYILSIN. O gözle görülmeyen mikro organizma
erişilmez gibi görülen o eşsiz vucuda girip onu devirebiliyor.Tıpkı eş
tuttukları, yardımcı Tanrılarının Çarmıhta öldüğünü kabul etmeleri
gibi..Tıpkı, ALLAH'ın NURU'NU SÖNDÜREBİLECEĞİNİ SANAN ve bunu bekleyen
ZAVALLILAR GİBİ.
Lokomotif, vagon benzetmeleri ile,
işaret ettiklerine TANRISAL güçler atfedebilmek gayesini
güdüyorlar.Varlık birliğine giden yollarını oluşturan görüşlerine ait
fikirlerine beyinleri alıştırmak gayesi ile bu soruları oluşturup, bu
yorumları yapıyorlar. En azından soru işareti olarak beyinlerde yer
edinmesi için. Parmak şıklatıldığında "işte bu o" denilebilmesi için.
Savunma daha doğrusu ortaya atıkları temel öğretiyi yenilir hale
kabul edilebilir hale getirmek için törpüleme görüşleri, ŞİRKİ
yaldızlama görüşleri şöyle; "Yaratır ama eşitlikten doğan 2. konumunda
olabilirler, onun gölgesi olabilirler, simetriği olabilirler". Bu ve
bunun gibi kamuflaj sözleriyle AÇTIKLARI ve İLERLEDİKLERİ YOLLARINI
düzgün gösteriyorlar, kendilerini gizliyorlar.
Sorulan sorular ve yapılan yorumlar sonucu bu tür çıkarımlara veya
saptamalara alıştırılan düşünmeyen beyinler, mankurtlaştırılmış
beyinler, İSA TANRININ OĞLUDUR, BABA TANRININ BİRİCİK OĞLUDUR tezlerini
duyduklarında hiçte yadırgamazlar. ZOMBİ bir yaşam süren, kendisine
uzatılan her şeyi sorgusuz sualsiz kabul etmeden önce sadece gönderenin
adresine bakan yapı içinde yetiştirilenler İŞARET EDİLENİ neden
yadırgasınlar.
En iyi örneklerden biride İSA'yı TANRI olarak kabul ettirme
aşamalarının zirvesi sayılabilen İSEVİ-MÜSLÜMAN DİN oluşumu. "ALLAH"
başka "ALLAH" yaratır (HAŞA) felsefesinin ürünü olanların, ÇOK BÜYÜK BİR
OLUŞUMA adım atmış, İMAN YOLUNDA BÜYÜK HİZMETLERE imza atmış edası
içinde, ŞEYTANIN kucağına itildikleri adres İSEVİ-MÜSLÜMANLIK.
İsevi-Müslümanlık adı altında "ALLAH" seçtiği ve kemale erdirdim dediği
MÜSLÜMANLIĞI yıkmak için, uydurulmuş rakip bir unvan.
İsevi-Müslümanlığı KABUL EDECEK, bir şahsiyet,
sanki, Müslüman iken Hz.İsa'yı dışlıyormuşta, İsevi-Müslüman olduğunda
kabullenmiş gibi. Hayır esas amaç İsa'nın TANRILIĞININ KABULÜNÜ
yaptırarak, BİR'de BİR'liği kuvvetlendirebilmek. "Allah'ı"
nitelenebilir, başedilebilir olduğunu sandırmak. Tıpkı Cennetlik fetvası
verdikleri Ahit kitaplarında tasvir edilen benimsenmiş Tanrılar
kıvamında. Görü ötesinde bir çok yaratılmış ama Tanrı kuvvetinde
varlıkların hüküm sürüdğünü beyinlere işlemek.
"ALLAH'ın", yerine kendilerini karar mekanizması seviyesine atayıp ve bu
Tanrısallık makamını, cemaatlerine de / çevrelerine de kabul ettirmiş
olanların, saptadıkları kararlarla oluşturulmuş din sistemleri hangi
yollara hizmet ediyor olabilir?
Aynı kanalın bir başka programında, Abilerinden biri, stüdyodaki
kameraları işaret ederek "ALLAH'ın, da böyle kameraları var tabii daha
gelişmiş" diyor. "ALLAH", kavramaları bu boyutta olanların,iman
konusundaki vaazları ne kadar doğrular barındırabilir ki? "ALLAH",
ZAMANDAN ve MEKANDAN MÜNEZZEHTİR dediklerinde, esasında bu
söylediklerine hiçte inanmadıklarını ortaya koyuyorlar.
Hıristiyanlıktaki TANRININ OĞLU konusuna dönersek:
Eğer, kutsal metin yazarları, yazarların akıl hocası Pavlus, kilise
babaları ve Hıristiyanlık denen din sisteminin kurucuları; gerçek
anlamda, İsa'nın Tanrı'nın oğlu olduğuna
(onların deyimiyle)
Kutsal Ruh'tan, yani kutsal üçü-birliğin üçüncüsünden, insani baba
müdahelesi olmadan hamile kalan bir anneden doğduğuna inansalardı,
ÖLÜMLÜ İNSAN SOYUNA İsa'ya yapıştırabilirler miydi?
HATTA BU YAKIŞTIRMAYI, ERKEK SPERMİ OLMADAN İSA'NIN DOĞDUĞUNA İNANSALARDI YİNE YAPMAZLARDI.
Çünkü sıraladıkları soy, İSA'yla hiçbir BİYOLOJİK, GENETİK bağı olmayan MARANGOZ YUSUF'a ait olan bir secere.
Tanrıyı, daha sonra kitaplarını ve ismini alarak göz ardı ettikleri
YEHVE isteği doğrultusunda sünnet ettirebilirler miydi? Sünnet olayının
Yahve ve Yahudi geleneklerine göre yapıldığını YAZARLAR MIYDI? İsa'ya
GÖREVE BAŞLADIKTAN SONRA bile; Havralar için BABAMIN EVİ dedirttiler
miydi? ..vb..
Sıraladıkları soy kutsalsa, YUSUF'un SOYU KUTSALDIR.
İSA'nın, İNSANİ BAZDA tayin ettikleri KUTSAL SECEREDEN olabilmesi
için MERYEM'in SOYU onların anlayışına göre, KUTSAL OLMALI.
Ama Luka'da, Matta'da MARANGOZ YUSUF'a KADAR OLAN ve hiç MERYEM ile
AİLESİNE yer vermedikleri MARANGOZ YUSUF'un SOYUNU sıralamışlar.
TANRI'nın İNSANDAN KUTSAL SOYU OLABİLİR Mİ?
TANRIDAN DAHA KUTSAL NE OLABİLİR?
İSA'nın TANRI OLDUĞUNA İNANILSAYDI dışladıkları YAHVE'nin sözlerini
gerçekleştireceğiz diye kutsal secerelerle uğraşmazlardı.
Çünkü; artık İSA'nın BULUNDUĞU SOY KUTSAL olurdu..MARANGOZ YUSUF'un
soyu değil. Herkez kendi seceresini İSA'nın seceresine bağlamaya
çalışırdı.
Kutsal metin yazarlarıda Meryem'in ve ailesinin yer aldığı secereler yazarlardı.
Hem; KUTSAL SECERELİ MARANGOZ YUSUF'un OĞLU,
Hem; TANRININ OĞLU,
Kutsal metin yazarlarına göre; Yaşayan ve göğe alınan, anası ve
babası olan, Tanrı yolunda yürüyen, Tanrısal meziyetleri olan El-Shaddai
tarzında / anlayışında TANRININ oğlu,
Sonradan gelenler DİN YAPIMCILARINA göreyse; insan soyuda kitaplara
işlendiği için mecburan kabul edilen ama TANRI gibi TANRI. Gökleri
yerlerin yaratılışında olan TANRI.
Yapıştırılan, kutsal damgalı insani genlere haiz, üstelik defalarca kesintiye uğramış, içinde babalarının kim olduğu
(ırk, miilet ve din olarak)
belli olmayan insanların bulunduğu isim listesini , baba tanrı ile aynı
özden, babanın sağında oturan, herşeye egemen, kutsalların kutsalı,
kralların kralı, Rablerin Rabbi dedikleri tanrının ta kendisi dedikleri
kurtuluş ümitlerini bağladıkları Oğul Tanrıya, yaratılmış olan
(belki de (oğul tanrı tarfından yaratılmış olan. yer ve göklerin yaratılışında isa vardı diyorlar) insani soyunu kutsallığı yok eder düşüncesiyle yakıştırabilirler miydi?
Eğer, kutsal metin yazarları, Tanrı oğlu dedikleri isa'nın, diğer
güneşin oğlu gibi tanımlarla işaret edilenlerden olmadığını
düşünselerdi; ona soy sop icad etmeye yeltenirler miydi?
Tanrının oğlu olup, baba tanrının "sözü" olanı, kutsal ilan etmek
için yaratılmış insanların soylarını kutsamaya kalkarlar mıydı?
Kutsal ruh'tan hamile kaldığını söyleyenler hangi mantıksızlığa dayanarak
İsa'ya kutsal soy adı altında marangoz Yusuf'un seceresini uyduruyorlar.
Kutsal soydan, babasız, insan spermi, spermin taşıdığı taransfer genleri olmadan doğdu denilenin,
insani kutsal soyu olabilir mi?
On iki yıl arayla iki İsa'nın doğum hikayesini yazan kutsal metin
yazarları, kulaktan dolma bilgilere ilave olsu diye Meryem'in
nışanladığını da eklemişler.Çünkü, Kutsal metin yazarları efsanelerden
halk konuşmalrından duydukları İSA'NIN babasız insan doğacağına
inanmıyorlar / inanmamışlar. Babasız doğuma inanmayanlar, duydukları ve
hangi yılda doğduğunu bile bilmedikleri, İSA'ya nasıl olurda TANRININ
OĞLU tanımını bugünkü kullanıldığı halde yakıştırırlar. Tanrının oğlu
geleneklerinde var olan bir deyim. Anlatamadıkları, saçmaladıklarında
sığındıkları en iyi limanlardan biri Tanrının oğlu deyimi. Havada uçan
va kaçanlar gibi.
Kendilerine duydukları hikayeler, rivayetler içinden karekterler
benimseyen ve "işte ben oyum" diye kutsal metinleri yazanlar, İSA'nın
hiçbir zaman BABASIZ doğduğuna inanmamışlar ki, ona gerçek anlamda tanrı
gözüyle bakmış olsunlar da TANRININ OĞLU desinler.
Anlatılan hikayeler gereği, "kralda çıplak" dememişler ama İSA'YA
BİÇTİKLERİ ve kutsal ilan ettikleri BABA MARANGOZ YUSUF seceresi
yazmakla da, gerçek niyetlerini ŞERH OLARAK düşmeyi de ihmal etmemişler.
Diğer kutsal Metin yazarlarıda aynı düşünceye sahip olduklarını, hepsi
bir arada olmalarına rağmen ses çıkarmamakla göstermişler. Yani; ŞERH'e
onay vermişler.