24 Mayıs 2016 Salı

HZ.İSA TANRI MIDIR?

Hz. İsa hakkında, onun tanrılığı ile ilgili olduğu iddiasıyla sunulan, Tanrının Oğlu, yaşayan canlı söz (logos) veya ruhullah konularında genişçe izahlarda bulunduk. Tabi ki 27 ayrı kitap ve 9 farklı yazar tarafından birbirlerini görmeden farklı yerlerdeki problemler için yazılmış olan bir eserde, farklı iddiaların ve bazı uyuşmazlıkların bulunması gayet doğaldır. Şimdi de İncillerde açıklanan, onunla ilgili diğer tanrılık iddiasındaki ifadeleri inceleyelim. Hz. İsa için, Tanrının Oğlu, Logos ve Ruhullah ifadelerinden sonra yine O’nun bizzat kendi ağzından söyletilen tanrılıkla ilgili birçok ifade vardır. Bu ifadelerinde çok büyük bölümü yine Yuhanna İncilinde bulunmaktadır. Fakat dikkatlice incelenirse bunların çoğunun yine mecazi anlatımlar olduğu görülecektir. Şimdi çoğunlukla Hz. İsa’nın Tanrılığı ile ilgili kullanılan ifadelere bakalım;
“29  Onları bana veren Babam her şeyden  üstündür.Onları Baba’nın elinden kapmaya kimsenin gücü yetmez.
30 Ben ve Baba biriz.”(Yuhanna-10)
  
“8 Filipus, “Ya Rab, bize Baba’yı göster, bu bize yeter” dedi.
9 İsa, “Filipus” dedi, “Bunca zamandır sizinle birlikteyim. Beni daha tanımadın mı? Beni görmüş olan, Baba’yı görmüştür. Sen nasıl, ‘Bize Baba’yı göster’ diyorsun?
10 Benim Baba’da, Baba’nın da bende olduğuna inanmıyor musun? Size söylediğim sözleri kendiliğimden söylemiyorum, ama bende yaşayan Baba kendi işlerini yapıyor.
11 Bana iman edin; ben Baba’dayım, Baba da bendedir. Hiç değilse bu işlerden dolayı iman edin.“(Yuhanna-14)
Genelde yukarıda ki ifadelerden Hz. İsa için Tanrı olduğu sonucunu yorumu yapılır. Bu ifadelere dikkat edilirse hepsi de, Hz. İsa için yazılan en son yazılan eser olan Yuhanna İncilinden olduğunu görürüz. Tekrar dikkat edelim, bu ifadeler de , Hz. İsa için, doğrudan bir Tanrı olduğundan ziyade, mecazi benzetmeler vardır. Birileri, Yuhanna 10:33’ te olduğu gibi “Bu mecaz değildi. Yahudiler bu sözden dolayı O’nu öldürmek istediler” diyebilir. Biz de deriz ki, ünlü tavvufcu Hallacı Mansur da “Ben hakkım” dediği için, insanlar O’nu, kendini Tanrı’ya eş tuttu diye öldürdüler. Hallacı Mansur bu sözüyle Tanrı mı oldu? Şimdi iyi düşünelim “BENİ GÖREN BABA’YI GÖRMÜŞTÜR” SÖZÜ MECAZ DEĞİL DE NEDİR ? Tanrı İsa gibi bir insan mıdır? Tekrar tekrar iyi düşünelim. Eğer bunlar Hz. İsa’nın Tanrı olduğuna delil sayanlara, ayni eserde bulunan birde aşağıda ki ifadeleri incelemelerini tavsiye ederiz;
20-21  “Yalnız onlar için değil, onların sözüyle bana iman edenler için de istekte bulunuyorum, hepsi bir olsunlar. Baba, senin bende olduğun ve benim sende olduğum gibi, onlar da bizde olsunlar. Dünya da beni senin gönderdiğine iman etsin.
22 Bana verdiğin yüceliği onlara verdim. Öyle ki, bizim bir olduğumuz gibi bir olsunlar.“(Yuhanna-17)  
“20 gün anlayacaksınız ki, ben Babam’dayım, siz bendesiniz, ben de sizdeyim.“(Yuhanna-14)
“23….Beni seven sözüme uyar, Babam da onu sever. Biz de ona gelir, onunla birlikte yaşarız“(Yuhanna-14)
“17 İsa, “Bana dokunma!” dedi. “Çünkü daha Baba’nın yanına çıkmadım. Kardeşlerime git ve onlara söyle, benim Babam’ın ve sizin Babanız’ın, benim Tanrım’ın ve sizin Tanrınız’ın yanına çıkıyorum.”(Yuhanna-20)
“28 Size, ‘Gidiyorum, ama yanınıza döneceğim’ dediğimi işittiniz. Beni sevseydiniz, Baba’ya gideceğim için sevinirdiniz. Çünkü Baba benden üstündür.”(Yuhanna-14)
“1-2 Yahudiler’in Nikodim adlı bir önderi vardı. Ferisiler’den olan bu adam bir gece İsa’ya gelerek, “Rabbî, senin Tanrı’dan gelmiş bir öğretmen olduğunu biliyoruz. Çünkü Tanrı kendisiyle olmadıkça kimse senin yaptığın bu mucizeleri yapamaz” dedi.”(Yuhanna-3)

Yukarıdaki ifadeleri, bir öncekilerde olduğu gibi, mecazi benzetme olmayıp, Hz. İsa’nın Tanrılığına yorumlanıyorsa, ayni mantıkla, bu durumda ikinci bölümdekilere baktığımızda, iman eden herkes Hz. İsa gibi Tanrı olmaktadır. ”Ben babadayım, siz bendesiniz, bende sizdeyim” “Bizde gelir, onunla birlikte yaşarız” ifadelerinden bu anlam çıkmaz mı? Hele ayni yazarın eserinde bir ifade var ki kimsenin hiçbir yöne saptıramayacak kadar açık ve bizim iddiamızı her yönüyle destekler nitelikte;
“28 Size, ‘Gidiyorum, ama yanınıza döneceğim’ dediğimi işittiniz. Beni sevseydiniz, Baba’ya gideceğim için sevinirdiniz. Çünkü Baba benden üstündür.”(Yuhanna-14) 
Hz. İsa’nın Tanrılığı için yorumlanan Yuhanna’nın başında geçen bir ifade var;
“1 Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı’yla birlikteydi ve Söz Tanrı’ydı.
2 Başlangıçta O, Tanrı’yla birlikteydi1.
3 Her şey O’nun aracılığıyla var oldu, var olan hiçbir şey O’nsuz olmadı.
14 Söz, insan olup aramızda yaşadı. (Yuhanna-1)

Buradan hareketle İsa için yaşayan vahiy ve dolayısıyla Tanrı olduğu iddia edilir. Kuran’da buna benzer olarak Hz. İsa hakkında “Kelamullah-Ruhullah”, yani yaradılışında ilahi vahiy-ruh birleşimini açıklar;
“ Ey Kitab ehli! Dininizde sınırları aşmayın ve Allah hakkında ancak hakkı söyleyin. Meryem oğlu İsa Mesih, ancak Allah’ın peygamberi, Meryem’e ulaştırdığı (emriyle onda var ettiği) kelimesi ve kendisinden bir ruhtur. Öyleyse Allah’a ve peygamberlerine iman edin, “(Allah) üçtür” demeyin. Kendi iyiliğiniz için buna son verin. Allah, ancak bir tek ilâhtır. O, çocuk sahibi olmaktan uzaktır.” (Nisa-171)
Her şeyin ilk yaratılışında PROGRAMINDA etken ilahi vahiy-ruh’tur (daha sonra yaradılış programı toğumda saklanmıştır). Ancak Tanrı’dan olan bu özellikten dolayı bu varlık Tanrı’ya eş olamaz. Zaten Kuran’da Allah bunu açıklamaktadır;
“Şüphesiz Allah katında (yaratılışları bakımından) İsa’nın durumu, Âdem’in durumu gibidir: Onu topraktan yarattı. Sonra ona “ol” dedi. O da hemen oluverdi.” (Ali İmran)
Sanırım konu anlaşılmıştır. Zaten bir önceki Nisa-171. ayette Hz. İsa için peygamber olduğu belirtilmiştir. Hz. İsa’ya Tanrı niyetine tapanlar var diyenlere, yine Hz. İsa’nın kendi ağzından, kime tapınılması gerektiğini ikaz eden ifadelerde var deriz;

“36 Adam şu yanıtı verdi: “Efendim, O kimdir? Söyle de kendisine iman edeyim.”37 İsa, “O’nu gördün. Şimdi seninle konuşan O’dur” dedi.38 Adam, “Rab, iman ediyorum!” diyerek İsa’ya tapındı.”(Yuhanna-9)

“10 İsa ona şöyle karşılık verdi: “Çekil git, Şeytan! ‘Tanrın Rab’be tapacak, yalnız O’na kulluk edeceksin’ diye yazılmıştır.”(Matta-4)
  Ya Tomas’ın meşhur sözüne ne demeli derseniz;
 “27 Sonra Tomas’a, “Parmağını uzat” dedi, “Ellerime bak, elini uzat, böğrüme koy. İmansız olma, imanlı ol!”
28 Tomas O’na, “Rabbim ve Tanrım!” diye yanıtladı.
29  İsa, “Beni gördüğün için mi iman ettin?” dedi. “Görmeden iman edenlere ne mutlu!”(Yuhanna-20)
Önce bu kadar büyük bir iddiayı bir Yahudi olan Tomas’ın söyleyebileceğinden şüpheliyiz. Bu derece önemli bir sözü sadece Yuhanna İncili yazarı mı duydu?  Acaba bu söz Hz. İsa’yı tanrılaştırmak için söylendiğinden emin miyiz? Sakın görülen mucize karşısında söylenmiş bir hayret ve şaşkınlık ifadesi olmasın. Ayrıca zaten ilk üç İncilde, çarmınta ölen hz. İsa’nın böğrünün mızrkla delinmesi yok ki, Tomas’ın, parmaklarıyla Hz. İsa’nın yaralarını kontrol ettiğini yazsınlar. Bu önemli sözü diğer incil yazarları niçin duymadılar. Zaten Yuhanna İncilinin yazarı balıkcı Yuhanna’nın yazmış olamayacağı üzerinde tam bir ittifak var. Çünkü diğer İncillerde bulunan ve havari Yuhanna’nın şahit olduğu bir çok olay burada bulunmamaktadır. Bu sözün söylenip söylenmediğini ve eğer söylendi ise ne maksatla söylendiği meçhul. Ama sıradan bir balıkçı Yuhanna’nın hiç alışık olmadığı Yunan-Helen kültürü kitaba hakimdir. Burada Havari Tomas’a söyletilen “Rabbim ve Tanrım“ hitabını Roma İmparatoru Domitian’a ait bir tanımlama ve hitap şeklidir.31 Romalılar imparatorlara böyle hitap ederek yağcılık yaparlardı. Buna cevabımız Thomas’ın kendi yazdığı İncilden olacaktır. Bu kadar önemli bir iddiayı gerçekten Thomas söylediyse kendi incilindeki 114 cümlede neden söz etmedi acaba ? Aksine bakın kendi incilinde neler söylüyor;

“31 İsa dedi; Hiç bir peygamber kendi köyünde  kabul görmez.Hekim kendisini tanıyanları tedavi etmez..“( Tomaya göre incil )

Buraya kadar gördüklerimiz genelde İncillerde Hz. İsa’nın kendi ağzından söyletilen ifadelerdi. Bir de İncillerde Hz. İsa ve havarilerinin söylemediği halde, diğer İncil yazarlarının Hz. İsa’yı direk Tanrı ilan eden ifadeleri bulunmaktadır;

“5 Büyük atalar onların atalarıdır. Mesih de bedence onlardandır. O her şeyin üzerinde hüküm süren, sonsuza dek övülecek Tanrı’dır! Amin.”(Romalılar-9)

“ 1 İsa Mesih’in kulu ve elçisi ben Simun Petrus’tan Tanrımız ve Kurtarıcımız İsa Mesih’in doğruluğu sayesinde bizimkiyle eşdeğer bir imana kavuşmuş olanlara selam!”(2.Petrus-1)

“13  Bu arada, mübarek umudumuzun gerçekleşmesini, ulu Tanrı ve Kurtarıcımız İsa Mesih’in yücelik içinde gelmesini bekliyoruz.“(Titus-2)
“20  Yine biliyoruz ki, Tanrı’nın Oğlu gelmiş ve gerçek Olan’ı tanımamız için bize anlama gücü vermiştir. Biz gerçek Olan’dayız, O’nun Oğlu İsa Mesih’teyiz. O gerçek Tanrı ve sonsuz yaşamdır.”(1.Yuhanna-5)

Havari Yuhanna ve Petrus adına yazılan mektuplarda anlatılanlarla, Luka’nın yazdığı elçilerin işlerinde Petrus ve Yuhanna’nın İsa hakkında ki anlattıkları (Elç.İş.2:14-36, 3:12-36, 4:8-12, 5:29-31, 10:34-43) birbirleriyle çelişmektedir. Pavlus İsa’nın aşırı yüceltilmesine varan bir çok sözü olmasına rağmen, Baba Tanrı daima Hz. İsa’dan üstün tutulmuştur. Aksine Elçilerin işlerinde Petrus ve Yuhanna, Hz. İsa için, Tanrı olduğundan değil, Hz. Musa’nın geleceğini bildirdiği peygamber  (Elç. İş. 3:22) olduğu belirtilir. Biri öyle biri böyle çık işin içinden çıkabilirsen. Bu çelişkiler ister istemez insanın aklına, sonradan Hz. İsa’nın Tanrılığına katkı amaçlı ilaveler olasılığını getirmektedir. Yazılarında onlarca kez Baba Tanrının üntünlüğü ve Hz. İsa’nın daha aşağı konumda bir insan olduğu belirten bir kişi niçin bir yerde O’nu Tanrı konumuna çıkarsın. Yukarıda Hz. İsa’nın Tanrılığından bahseden yazılara baktığımızda bunların neredeyse tamamına yakını MS: 100 yıllarında en son yazılanYuhanna İncilinden olduğu dikkatinizi çekmiştir. Bu incilde yukarıda yaptığımız alıntılardan başka hz. İsa’nın tanrılığına yorumlanabilecek 70 cıvarında tanım bulunmaktadır. Halbuki Hz. İsa’nın ölümünden 15 yıl sonra yazılmış ve Matta ile Luka inciline kaynak olmuş MARKOS İNCİLİNDE HZ. iSA’NIN TANRILIĞINA DOĞRUDAN YORUMLANABİLECEK CİDDİ BİR ŞEY YOKTUR. HAVARİLERİN MİSYON FAALİYETLERİNİN ANLATILDIĞI “HAVARİLERİN İŞLERİ” BÖLÜMÜNDE HAVARİLER BU YENİ DİNİ YAYARKEN NEDENSE HZ. İSA’NIN TANRI OLDUĞUNU ANLATMAYI UNUTMUŞLER. YİNE HZ. iSA’NIN KARDEŞİ VE YİNE, İSA’DAN SONRA HAVARİLERİN LİDERİ YAKUP’UN İNCİLDEKİ MEKTUBUNDA HZ. İSA’NIN TANRI OLDUĞUNA İLİŞKİN HİÇBİR BİLGİ YOKTUR. BU İKİ ESER PAVLUS’UN MEKTUPLARI GİBİ, İNCİLDEKİ EN ORJİNAL ESERLERDİR. Aslında bizlere çarpık gelen bu anlayış Roma pagan anlayışına uymaktadır. Roma- Pagan inanışında ZEUS-Apollon en büyük baba Tanrı olmasına karşılık bunların oğulları veya yer yüzünde temsilcileri ilan edilen imparatorlar vardı ve bunların heykelleri tapınaklara dikilip tapınılmaktaydı. Roma İmp. Augustus  Tanrı ve Tanrının oğlu, Tiberius kurtarıcı Zeus’un oğlu veya Tanrının oğluve Neron Tanrıların en büyüğünün oğlu ilan edilmişti. Yine İmparator Domitian kendisine “Rabbim ve Tanrım” diye hitap ettiriyordu. Hz. İsa’yı hiçbir tereddüde meydan bırakmayacak bir şekilde açıkça Tanrı ilan eden İncil yazarlarının bu iddialarına karşılık bizde sözü bizzat Hz. İsa’ya bırakıyoruz;
“28 Onların tartışmalarını dinleyen ve İsa’nın onlara güzel yanıt verdiğini gören bir din bilgini* yaklaşıp O’na, “Buyrukların en önemlisi hangisidir?” diye sordu.
29 İsa şöyle karşılık verdi: “En önemlisi şudur: ‘Dinle, ey İsrail! Tanrımız Rab tek Rab’dir.
30  Tanrın Rab’bi bütün yüreğinle, bütün canınla, bütün aklınla ve bütün gücünle seveceksin.’
31  İkincisi de şudur: ‘Komşunu kendin gibi seveceksin.’ Bunlardan daha büyük buyruk yoktur.”
32 Din bilgini İsa’ya, “İyi söyledin, öğretmenim” dedi. “‘Tanrı tektir ve O’ndan başkası yoktur’ demekle doğruyu söyledin.”(Markos-12)

“17 İsa yola çıkarken, biri koşarak yanına geldi. Önünde diz çöküp O’na, “İyi öğretmenim, sonsuz yaşama kavuşmak için ne yapmalıyım?” diye sordu.
18  İsa, “Bana neden iyi diyorsun?” dedi. “İyi olan yalnız biri var, O da Tanrı’dır.”(Markos-10)
“28  Bedeni öldüren, ama canı öldüremeyenlerden korkmayın. Canı da bedeni de cehennemde mahvedebilen Tanrı’dan korkun.“(Matta-10)

“44  Birbirinizden övgüler kabul ediyor, ama tek olan Tanrı’nın övgüsünü kazanmaya çalışmıyorsunuz. Bu durumda nasıl iman edebilirsiniz?“(yuhanna-5)
 “11  Kardeşlerim, birbirinizi yermeyin. Kardeşini yeren ya da yargılayan kişi, Yasa’yı yermiş ve yargılamış olur. Yasa’yı yargılarsan, Yasa’nın uygulayıcısı değil, yargılayıcısı olursun.
12 Oysa tek Yasa koyucu, tek Yargıç vardır; kurtarmaya da mahvetmeye de gücü yeten O’dur. Ya komşusunu yargılayan sen, kim oluyorsun?“ (Yakup-4)

Bütün bu karşılaştırmaları, hala yetersiz bulanlar için son bir şeyler daha sunalım;
“12  Sizlere yeryüzüyle ilgili şeyleri söylediğim zaman inanmazsanız, gökle ilgili şeyleri söylediğimde nasıl inanacaksınız?
13 Gökten inmiş olan İnsanoğlu’ndan başka hiç kimse göğe çıkmamıştır.
14  Musa çölde yılanı nasıl yukarı kaldırdıysa, İnsanoğlu’nun da öylece yukarı kaldırılması gerekir.“ (Yuhanna-3)
“13  İsa, Filipus Sezariyesi bölgesine geldiğinde öğrencilerine şunu sordu: “Halk, İnsanoğlu’nun kim olduğunu söylüyor?”
14  Öğrencileri şu karşılığı verdiler: “Kimi Vaftizci Yahya, kimi İlyas, kimi de Yeremya ya da peygamberlerden biridir diyor.” (Matta-13)
57  Yolda giderlerken bir adam İsa’ya, “Nereye gidersen, senin ardından geleceğim” dedi.
58 İsa ona, “Tilkilerin ini, kuşların yuvası var, ama İnsanoğlu’nun başını yaslayacak bir yeri yok” dedi. (Luka-10)
Kimse İnsanoğlu kavramına başka anlam yüklemeye kalkmasın  ve Daniel-7:13’ü çarpıtmasın. Bu tanım Tevrat’ta 105 defa geçer ve her biride kesinlikle bir insanı kasteder.
“5-6 Çünkü tek Tanrı ve Tanrı’yla insanlar arasında tek aracı vardır. O da insan olan ve kendisini herkes için fidye olarak sunmuş bulunan Mesih İsa’dır. Uygun zamanda verilen tanıklık budur.” (Timeteos-2)
“9 Ama meleklerden biraz aşağı kılınmış olan İsa’yı, Tanrı’nın lütfuyla herkes için ölümü tatsın diye çektiği ölüm acısı sonucunda yücelik ve onur tacı giydirilmiş olarak görüyoruz.” (İbraniler-2)
Hele Tanrı olan birinin, şeytan tarafından 40 gün süreyle denenmesine ne demeli. Hz. İsa hakkında Tanrılık iddiasında bulunmayan ilk üç incildeki bu olaydan, Yuhanna İncili yazarı, tabi ki bahsetmez. Haklı, çünkü bu durumun onun iddialarıyla çeliştiği açık.
“13  İsa çölde kaldığı kırk gün boyunca Şeytan tarafından denendi. Yabanıl hayvanlar arasındaydı, melekler O’na hizmet ediyordu.” (Markos-19)

Ve çarmıhta can veren aciz bir kulun feryadı ile bu açıklamalara son verelim.
45  Öğleyin on ikiden üçe kadar bütün ülkenin üzerine karanlık çöktü.46  Saat üçe doğru İsa yüksek sesle, “Eli, Eli, lema şevaktani?” yani, “Tanrım, Tanrım, beni neden terk ettin?” diye bağırdı. » (Matta-27)
Sanırım durum son derece karışık İsa için Tanrı diyenler de var insan diyenler de. Eğer biz Hz. İsa hakkında yazılan bu eserlerin, İsa’nın ölümünden 50-100 yıl gibi uzun bir zaman aralığında, insanların ağızlarında, İsa’nın yaşamıyla ilgili sözlerden derlendiğini bilirsek konu bayağı aydınlanmış olur. Şu anda ki Hıristiyan alemi de bilir ki, Kudüs’ yaşamış, Hz. İsa’nın ilk havarileri (Nasraniler veya ebionitler) için, İsa insan bir peygamberdi. Daha sonraları Pavlus ile Roma topraklarında gelişen yeni anlayışa göre İsa hakkında, yavaş yavaş Tanrısal özellikler uyduruldu. En sonunda MS:325 yılında İznik konsilinde tamamen Tanrı’ya eş koşuldu. İşte bu anlayışta ki insanların anlatımlarında toparlanan İncillerde İsa, bazen insan peygamber, bazen Tanrı’ya eş konumdadır. Bu karışıklıktan kurtulamayan kilise de İsa hakkında önceleri Tam manasıyla Tanrı’dır derken daha sonraları MS:451 yılında “ayni zamanda insan” olduğunu kabul etti. Yani hem insan , hem de Tanrı. Pavlus için Tanrısal özellikler taşımasına rağmen, İsa tam manasıyla Tanrı değildir. Tam manasıyla Tanrı olmadığına dair bazı deliller de Pavlus’tan sunalım;
27 Çünkü, “Tanrı her şeyi Mesih’in ayakları altına sererek O’na bağımlı kıldı.” “Her şey O’na bağımlı kılındı” sözünün, her şeyi Mesih’e bağımlı kılan TANRI’YI İÇERMEDİĞİ açıktır.
28 Her şey Oğul’a bağımlı kılınınca, Oğul da her şeyi kendisine bağımlı kılan TANRI’YA BAĞIMLI olacaktır. Öyle ki, Tanrı her şeyde her şey olsun.” (1.Korintliler-15)
Görüldüğü gibi Pavlus’un bu ifadeleri teslis inancına da karşıdır. Bütün bunlar şu gerçeğin ispatıdır. Hz. İsa gerçekte insan bir peygamberdi. Ama daha sonraları birileri, onu bu hale döndürmek istedi. Fakat tam beceremedi. Yani birilerinin O’nu tanrılaştırmak istedikleri ortada. Fakat yine bazı İncil yazarlarının,  O’nu normal bir insan olarak tanımladığı ve Tanrıyı yücelttikleri de bir gerçek. Ama dileyen sadece Hz. İsa’nın Tanrılığıyla ilgili olanları görerek, O’nu Tanrı ilan eder, insanlığıyla ilgili ifadelerle de çeliştiklerinde, hem de insan der olur biter. Burada önemli sorun Hz. İsa kimliği üzerinde, İncil’de ki 9 farklı yazarın tanımladığı “İSA” kimliğinin birbirleriyle uyuşmamasıdır. Hatta aynı yazara ait olduğu yazılan kısımlarda bile, birbirine zıt bir sürü “İSA” tanımlaması bulunması, ilk yazarlardan sonra (“Hangi İncil” bölümünde bunlar ayrıntılı anlatıldı) acemice ilaveler yapıldığı, gerçeğini doğrulayan açık kanıtlardır. Bazı yazarların (Yuhanna, Pavlus) gözünde Hz. İsa tanrısal özellikte, bazılarında (Markos İncili, İbraniler ve 1.Petrus’un asıl bölümleri, Yakup’un mektubu) ise her şeyiyle bir insan özelliğindedir. İki farklı tanımlamaları bir arada değerlendirip hem öyledir, hem de böyle demekle iş çözülmez. Bu iki farklı iddianın ikisi de doğrudur demek, durumu tamamen çıkmaza sokmuştur. Bir sürü insani davranışın nedeni sorulunca “O tümüyle insandır” diyeceksiniz, yine bir sürü Tanrıya ait davranışın nedeni için de “O tümüyle Tanrıdır “ diyeceksiniz ve sonrada Hz. İsa’yı “Beni gören babamı görmüştür “ diye konuşturacaksınız. Yine “Bu nasıl iştir akıl mantık almıyor” denildiğinde ise, “Tanrıyı anlamak mantık işi değildir” diyerek işin içinden çıkacaksınız.    Bir sürü Tanrının tek olduğunu anlatan Tevrat ve İncil ayetlerini sırala, sonrada bir sürü kişiyi Tanrı ilan et, bütün bunlar yetmiyormuş gibi bir de, Hz. Meryem’i de (Thetokos) Tanrının Anası, Tanrıca ilan et. Sonra da bunların heykellerini, ikonalarını kiliselere dik. “Bu nasıl iş “diye sorulduğunda da “Tanrı tektir, bunlar Tanrının görünümü” de. Sonra da yapılan işin putperestlik olmadığını iddia et. Bu gerçekleri gören yalnızca bizler değiliz. Protestanlar bile bu yapılanlara tam bir putperestlik diyerek isyan etmişlerdir. Bu da bizim eleştirilerimizin önemli bir kısmını doğrulamaktadır. Şimdilik anlamamakta direndikleri diğer kısımları da zaman içinde anlayacaklardır. Tabi bütün bu tanımlamaları insan mantığıyla toplanan konsillerde, yıllarca tartışarak kararlaştıracaksın, sonrada Kutsal Ruh’un ilhamıyla oldu diyeceksin. Bu durumda biz de Protestanların Kutsal Ruhu farklı mıdır diye sormadan edemeyiz? Bu anlatılanları, insaf sahibi birçok kişinin görüp, bir şekilde izahlarda bulunma gayreti içinde oldukları da görülmektedir.
“Öte yandan, eğer Mesih İsa Tanrı değil de, Tanrının yaratmış olduğu varlıklardan biri olsaydı, yaşamı, ölümü ve öğretişlerine saygı duyulabilirdi. Fakat ona tanrının kendisi olarak tapınmak büyük hata olurdu. Tanrının yerine konulan bir puttan başka bir şey olmazdı. Kutsal Kitap, putperestlik konusunda taviz vermez. Tanrı kendi görkemini başkasına vermeyeceğini söyler (yeşaya 42:8; 48:11).Kendinden başka bir ilahın veya ilahların olmayacağını söyler (yeşaya 45:5, 21-22; yeremya 10:6; 1.Korintliler (:4-6). Ve sadece Tanrı’ya tapınmamız gerektiğini vurgular (Yasa’nın Tekrarı 6:13-14; Matta 4:10). İşte, İsa ya Tanrı’dır ya da Tanrı değildir. O’na yanlış bir şekilde inanmak da bir putperestliktir şeklidir”32

Sonra da otur, Tanrı neden insan oldu diyerek bazı anlatılanlar tutmasa da şunları yaz;

“Bizler gibi ölümlü olan insanlar, sonsuz olan Tanrı’yı nasıl anlayabilir…Tanrı insanların anlayacağı bir şekilde, insan bedeni alarak, kendisini insanlara göstermesiyle anlaşılabilir.Beden almış olan bu kişi, Tanrı’nın sonsuzluğunu ve her yerde olma halini temsil etmese de, (bunun için zaman ve mekan uygun değildir), Tanrının doğasını açıkça ifade edebilirdi…İnsanlar sonsuz olan Tanrı’yı biraz olsun anlayabilsinler diye,Tanrı sözü İsa,insan olup aramızda yaşadı.”33
Bu durumda acaba insanlar Tanrıyı biraz olsun anlayabildiler mi, yoksa kafalar bu konuda daha fazla mı karıştı? Biraz iyi düşünelim! Hala ikna olmayanlar için son bir delil daha verelim ve Tevrat’ta İsa için verilen en kuvvetli delillerde, İsa için Tanrı mı yoksa Tanrı’nın kulu mu olduğunu görelim;
“17-18 Bu, Peygamber Yeşaya aracılığıyla bildirilen şu söz yerine gelsin diye oldu:”İşte Kulum, O’nu ben seçtim. Gönlümün hoşnut olduğu sevgili Kulum O’dur. Ruhum’u O’nun üzerine koyacağım,O da adaleti uluslara bildirecek.” (Matta-12)

HIRİSTİYANLIK VE MİTRAİZM

mithras

13Tekelerle boğaların kanı ve serpilen düve külü murdar olanları kutsal kılıyor, bedensel açıdan temizliyor.
14Öyleyse sonsuz Ruh aracılığıyla kendini lekesiz olarak Tanrı’ya sunmuş olan Mesih’in kanının, diri Tanrı’ya kulluk edebilmemiz için vicdanımızı ölü işlerden temizleyeceği ne kadar daha kesindir!

İlk bakışta Pavlus un söylediklerinde bir anormallık bulamıyabilirsiniz, ama birkaç kez okuyup düşününce anlıyorsunuz ki Lusifer işin detayında gizli. Buradan iki detay ortaya çıkıyor:
1) Tekeler boğaların kanı ve serpilen döve külü murdar olanları kutsal kılar ve bedensel açıdan temizler.
2) Mesih in kanı sizi keçı ve boğa kanlarından daha çok temizler.. Yanı 2. sinin koşulu birincisine inanmak.
Mantıksal olarak eğer birincisi yanlışsa ikinciside yanlıştır. Pavlus un sözlerinin ince anlamı şudur Mitra Mesih kurtarıcıdır, İsa Mesih daha çok kurtarıcıdır; tabiki hitab ettiği Tarsuslular için. Bir başka örnekte; A marka deterjan çamaşırları temizler, B Marka deterjan lekesiz ve daha çok temizler.
Burda Önemli olan Yahudilikte tekelerin ve boğaların kanı ve serpilen düve külünün murdar olanları kutsal kıldığına ve bedensel açdan temizleyeceği ne dair bir inanç yoktur ki. Bu Mitraistlerin inancı ve Tarsus onların şehriydi. Yahudilerin kurban kesmesi ve kurbanı yakma ritüeli Tanrıyı memnun etmek içindir. Müslümanlar da Tanrının emrini yerine getirmek ve böylece Tanrıyı memnun edebilmek için kurban keserler.
Pavlus Mitraist inançları çok zekice ve sinsice (Şeytanca) Hıristiyanlığa şırıngalamıştır. İşte Tarsus ta bugünkü Hıritiyanlığını oluşturan Pavlus doktırınleri orataya çıkmıştı.
Tanrının sevgisi, biricik oğlunu kurban etmeye zorlamıştı ki günahlarımız kurtarıcının kanıyla yıkanılıp af olundu ve tanrının ritüel olarak vücudunun yenmesi ve kanının içilmesi gibi hep Hıristiyanların dilinde tekrar edilen sloganlar ve ana temalar haline gelecekti. Pavlus Mıtraizmi bir keçi ve boğa yani hayvan kurban edilmesnden İnsan, tanrı kurban edilmesine terfi ettirdi; aslında etkileyici bir fikir olmalıki hala günümüzde 2 milyara yakın insan inanıyor ve bazı insanlarda duyduklarından etkilenip Hıristiyan oluyor. Ancak ne kadar etkileyici ve romantik olsada realızmden ve Hz İsa nın gerçek öğretileriyle hiç alakası yok. Hz. İsa nın cennete yükseltilmesinden 2 sene sonra ortaya çıkan Pavlus hiç bir zaman gerçek havariler tarafından bir havari olarak kabul edilmediği gibi fikirleri ve teolojside hiç bir zaman kabul edilmemişdi. Daha sonra Roma İmpartoru Mitraist Konsantin kendi putperest inançlarını kabul ettirerek günümüz Hıristiyan doktirinleri tamamen şekillenmişti.

KUTSAL RUHLA VAFTİZ
elçinin İşleri 1 5


5Şöyle ki, Yahya suyla vaftiz etti, ama sizler birkaç güne kadar Kutsal Ruh’la vaftiz edileceksiniz
Kutsal Ruhla Vaftiz edilme Markos 3:8 ve Yuhanna 1:33 tede geçiyor
fakat Matta 3:11 Luka 3:16 da Kutsal Ruh ve ATEŞ le vaftiz edileceksiniz yazıyor. Pavlus ta ateşle temizlenmenin gerektiğini söylüyor. (1 Korintliler 3:15)
Sadece Kutsal Ruhla mı vaftiz edilecekler yoksa Kutsal Ruh ve Ateşlemi vatiz edilecekler? Buda bir çelişki. Ama ATEŞ le vaftiz mi?
Tabiki Hıristiyanlar bunuda teolojilerine uygun olarak yorumlayacaklardır. Yani yoruma ihtiyaçları var. Neden ATEŞ acaba? Zerdüştlükte Ateş kutsaldır ateş temizler ve Kutsal Ruhla vaftiz etme kesinlikle Zerdüştlükten geliyor. Gerçi Zerdüştler insan sidiğini içerler ve su ateş ve sidikle de vaftiz olurlar. Hiç kimse sonradan Zerdüşt olamaz bu sebeble dünyada sayıları 100 bini aşmaz. aşırı Pers ırkçısı bir dindir. Ama Yahudilik ve Hıristiyanlık üzerine etkisi inkar edilemez.
Matta 16:9
6İsa onlara, “Dikkatli olun, Ferisiler’in ve Sadukiler’in mayasından kaçının!” dedi.
Elçinin İşleri 23:6


…Kardeşler, ben özbeöz Ferisiyim. Ölülerin dirileceği umudunu beslediğim için yargılanmaktayım.»

İşte Pavlus Ferisi mezhebinden olduğunu kabul ediyor. Ferisi Farsi den geliyor yani İran Yahudileri. ey Hıristiyanlar İsa sizi Ferisilerin mayasından kaçının demiyormu? Pavlus un babasınında Ferisi olduğunu bilmiyormusunuz? Pavlus un Hz. İsa yı boğanın (bir hayvanın) yerine koyduğunu anlamıyormusunuz?  Düşünelim biraz, Pavlus ölüler derken hangi ölüleri kastediyor?  Zaten yahudiler ölünün dirileceğine inanıyorlar, eğer İsa yı kastediyorsa , İsa nın dirilip havarilere gözüktüğünü bilmiyormuydu? Muhakkak pavlus un oraya buraya yazdıkları mektupları toplayan ve opyeleyen her kimse o bilmiyordu.
Hala müjde müjde diye Pavlus un safsatalarıyla masumları kandırmaya uğraşıyorsunuz. Birde İncil i okudunuzmu diye ilanlar veriyorsunuz. Okuduk ve al sana:
Matta 23 27:33
27«Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Siz dıştan güzel görünen, ama içi ölü kemikleri ve her türlü pislikle dolu badanalı mezarlara benzersiniz. 28Dıştan insanlara doğru kişilermiş gibi görünürsünüz, ama içte ikiyüzlülük ve kötülükle dolusunuz.
29«Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Peygamberlerin mezarlarını yaparsınız, doğru kişilerin türbelerini donatırsınız. 30`Atalarımızın yaşadığı günlerde yaşasaydık, onlarla birlikte peygamberlerin kanına girmezdik’ diyorsunuz. 31Böylece, peygamberleri öldürenlerin torunları olduğunuza siz kendiniz tanıklık ediyorsunuz. 32 Haydi, atalarınızın başlattığı işi bitirin! 33 “Sizi yılanlar, engerekler soyu! Cehennem cezasından nasıl kaçacaksınız?
?
Hıristiyanlar bu yazılanları okurken Pavlus unda bir Farisi olduğunu neden umursamıyorlar acaba?
İkiyüzlü münafık diye Pavlus Kefas ı suçlamıyormuydu? Pavlus amı inanıyorsunuz yoksa İsa yamı? Kim iki yüzlü Kefas mı İsa mı yoksa Ferisi Pavlus mu?
circlemitra
MİTRAİZM
Mitraistlerin duası;
Ey Ruh un ruhu,
beni ölümsüzlük doğumuna ada ki yeniden doğayım,
ve kutsal ruh içimde nefes alsın.
Testis inancında yer alan ve misyonerlerin rahiplerin dillerinde doladığı “Kutsal ruh”  Hıristiyanlığa özgü birşey değilmiş. Mitraist rahipler verdikleri sermonlarda Hırisityanlardan çok daha önceden kutsal ruh un içlerinde olduğunu ve onlara rehberlik ettiğini söylüyorlardı. 
O cennetten insan gibi doğmak için gelmişti ve böylece insanları günahlardan kurtaracaktı, ve o bakireden 25 Aralık ta doğmuştu. Onun doğduğunun haberini ilk çobanlar öğrendi.(1)
“O” Mitra yerine sadece İsa ekleyin alın size yeni bir din.
merry-mithras
25 Aralik bugün Hıristiyanlar arasında Chrıstmas diye Hz. İsa nın doğum günü olarak kutlanır. Ancak 25 Aralık Hz. İsa nın doğum günü değildir. 25 Aralık Kış Günberisi bütün güneşe tapanların kutsal günüdür. Yezidiler
ve Zerdüştlerde o günü bayram olarak kutluyorlar. Hıristiyanların Şeytana tapanlarla aynı gün bayram yapması
düşündürücü. 25 Aralık bütün Güneş tanrılarının doğum günüdür. Aynı zamanda Mithra nında doğum günüdür.
Nazarenler diğer Yahudiler gibi Sebt günü (Sabbath) Cumartesi idi. Mitraistlerin kutsal günü Pazar günü Hıristiyanların kutsal günü oldu. Yahudilerin kullandığı Lunar takvimden güneşe tapanların Solar takvimine geçildi. Pazar gününün İngilizcesi Sunday herşeyi açıklıyor: yani Güneş günü. Gerçi Hıristiyanlar dan komik Sunday ve Sonday diye kelime oyunu yapanlarda var.
Roma da 1. yüzyılda gece yarısı 25 Aralık ın ilk dakikalarında tapınaklar aydınlatılırdı, Beyaz Cübbeler giymiş rahipler sunakta dururlardı. Cemaat ta Rab tanrılarının doğum gününü kutlamak için gelmişlerdi. Ama İsa Mesih adına ilahiler değilde Güneş tanrısı Mİtra adına söylüyorlardı. Nasıl oluyorda Monoteistik bir Yahudi Mesih Mitranın yerine geçiyor? Bu bir günde olacak bir iş değildi, temeli atan Pavlus ve binayı tamamlayan da Roma imparatoru Konstantin di.
Bu değişim İsa dan sonra 300 400 yıl kadar zaman almıştı.
Tertulyan gibi bazı Hıristiyan teologlar Mitraistlerin Chrıstmas ve Aşai Rabbani
gibi bazı ritüelleri Hıristiyanlardan aldıklarını iddia atmişlerdi halada iddia ediyorlar. Bu Hıristiyan ve Mitraizm arasında benzerlilkleri kabul ettiklerindendir. Sadece ilk çıkaran biziz onlar bizden aldılar demektedirler.
Mıtraizm Hıristiyanlıktan yaklaşık 1400 yıl önce kurulmuştu ve Roma imparatorluğunun her tarafına yayılmıştı ki Hırıstiyanların iddiaları saçmadır.
MİTRAİST PAPAZ
MİTRAİST PAPAZ
Ancak Mıtraızm ve Hıristiyanlık arasındaki benzerlik kadar zıtlıklarda vardır.
zaten biz Mitraizmin Hıristiyanlık olarak devam ettiğini söylemiyoruz, Mitraizmde olan bazı ritüel, doktirin, ve inançların Hıristyanlığa şırınga edildiğini söylüyoruz. Mesela Masonluktada olan gizlilik ve efsane ilkeleri ve kadınların kabul edilmemesi. Mitraizm in kadınları kabul etmemesi belkide Hıritiyanlığın yayılmasındaki en büyük sebeplerden birisidir. Mesela Konstantin Mitraist ti ama karısı Hıristiyan dı. Hıristiyan kadınlar Hıristiyan çocuklar yetiştirdi ve Mitraizm zamanla Hıristiyanlık içinde izlerini bırakarak kayboldu.
Mıtra ağaçta
Mıtra ağaçta
Mıtraizmin kökü Zerdüştlüğe dayanır ama Mıtraizmin Zerdüştlükten bile önce geldiği söylenir. Ama Mıtraizm Hellenleştirilmiştir. Mıtras güneş tanrısına eşit insan figüründe tanrıydı. Hz İsa nın doğumunda ziyaretine geldiği iddia edilen Magiler Mitraıst rahiplere verilen isimdi. Zerdüşt insan figüründe bir pagan tanrı kurtarıcı mesih in geleceğini müjdelemişti. Pavlusçu Hıristiyanlar bu Mesih in İsa olduğunu Mitraistleri inandırmıştı zaten Pavlusifer yazımızda Pavlus un Tarsus ta Mıtraıstleri İsa nın kanını
boğanın kanının yerine koyarak Hıristiyanlaştırdığını anlatmıştık, kafasındaki Mesih in yayılması için zaten Pvlus her yolu mubah kılmıştı.
Pavlus un bahsettiği Hıristiyanlarında sloganlaştırdığı müjde işte Zerdüştün müjdesidir. Zerdüşt kutsal kitabı Avesta da kötüye karşı iyiyi galip getirecek ve sonsuzluk iksiri sunacak bir mesih in müjdesi veriyordu.
Mıtrasa inananlar öldükten sonra hesap gününe kadar mutlu olacak ve inananlar için cennetin kilidini açacak ve inananları ebedi kurtuluşa kavuşturacak ve kendisine inanmayanları ve vaftiz edilmeyenleri öldürecekti. Yani ebedi hayat ve kurtuluşun ön koşulu sadece Mitras a inanmaktı. Bir benzerlik seziyormusunuz?
Yeni ahitin 7 kitabını yazan ve 6 sı başkaları tarafından onun ismine atıfta bulunulan Tarsus lu Pavlus Hellenistik Mesih fikriyle Yahudi Mesih inancını sentez etmesi sonucunda bugünkü Hıristiyanlığın kurban Mesih teolojısini ortaya çıkardı.
Mitra ve Hürriyet abidesi benzerliği
Not: Mitraizm sadece Hıristiyanlığı değil Masonluğuda etkiledi Hürriyet abideside bunun bir göstergesi.

Mıtras yandaşları boğanın etini yeyip kanını içince yeniden doğduklarına ve Hayatın boğanın kanıyla yeniden yaratıldığına inanırlardı. Bu törene iştirak edenler fizik gücünün yanı sıra ruhi ölümsüzlüğe ve sonsuz nura kavuşturulurdu. Mıtrasın ritüellerini Aşaı Rabbani (İsa nın kanını ve etini temsil eden şarap ve ekmek)ayinine benzerliklerinden de bahsetmişti.(2)
Mıtraizm özellikle Roma ordusu mensubları arasında yayılmıştı ve bu sebeple asker dini olarak bilinirdi. Britanya adasında bile yapılan kazılarda Mıtraıst tapınaklar bulunmuştu. Anadolu dan Britanya ya Roma ordusunun gittiği her yerde Mitraizmin izlerine rastlamak mümkün. İskenderiyeli Yahudi filozof Filo (30 iö -45 is)  Mitraist hurafelerin hızla yayılmasınadan dolayı kaygılarndığını yazmıştı buda Hz İsa nın yaşadığı zamana denk geliyor.
Aşağıda ağaçtaki üç Mitra testis inancını temsil ediyor : Mitra, Varuna, ve Aryaman. Ayrıca Mitra nın bakir ruhban bir hayat yaşanıştı, Hz İsa için aynısı söyleniyor ama burada ilginç bir ayrıntı var. Eğer Hz İsa bir Rabbi ise evlenmiş biri olması lazımdı çünkü Yahudi şeriatini göre evlenmiş olmadan Rabbi olunmaz. Ama evlenmemiş bakir biri Mitraist rahip olabilir. Bugün özellikle katolik rahipler kardinaller Mitra yı örnek alarak evlenmiyorlar her halde. Aslında Güneş’e tapma Hırıstiyanların sırrı, İsa güneş tir diyorlar.  Mitra güneş tanrısı  isim değiştir alın size Hıristiyanlık gerçeği İsa Güneş tanrısı.


Bir çam ağacında yer alan 3 Frıig şapkalı başlı Mıthra
Bir çam ağacında yer alan
3 Frig şapkalı başlı Mıthra
Mıtras ın gizemleri Tarsus ta icat edildi, Öyleyse Pavlus un Hırıstiyan doktirinleri ile Mitraist öğretileri arasındaki dikkate değer benzerliklerden habersiz olması imkansız. (3)

Ölü tekrar yükseldiğinde, Yaşayan ölümsüzleştiğinde, (o) hayatı aziz yapacak. (4)
Hayatı aziz yapacak olan Mitras sadece ona iman sizi özgürleştirecek. Ona inanmazsanız sonsuz hayata ulaşamayacak öleceksiniz. Aslında daha iyi anlamak için Yahudi inancınada bir göz atmak gerek. Yahudiler goyim veya Yahudi olmayanları hayvanla aynı seviyeye koyar yani bir gentıle ölünce yok olur gider hayvan gibi. Ruhu göğe yükselen ve yargılanacak olan sadece Yahudidir. Diğer insanlar Talmud a göre Yahudilere hizmet etmek için Yahudi ye benzer yaratılmışlardır. Pavlus ta diyorki benim Mesih ime inanınki sizi Yahudiler mertebesine ulaştırsın yani aklınca dalga geçiyor ama Hıristiyanlar bunu anlamıyor. Mayası bozuk bir Ada’mın oraya buraya yazdığı mektupların ıslak imzalı orijinleri olmamasına rağmen Tanrı’nın sözü olduğuna inanıyorsanız kendinize yazık etmiş olursunuz. Tanrı oraya buray mektup gönderseydi şimdi email Twitter whatsapp tan mesajlarda yollayabilir yani..
” Parisliler, Hadi ben öldüm dirildim göğe yükseldim” “brb ” bu Twitter’de bütün parislilere yollayabilirdi ve parşömenleri katır sırtında birkaç ay sürecek bir kervanla yollamazdı.
Mesela birisi çıksın ben size ABD vatandaşlığı vereceğim sadece bana inanın yeter desin, bir ABD başkanın oğlu sizin vatandaş olup kurtulmanız için kendini kurban etti, bu kimseye inananlar olursa gitsinler bakalım ABD konsolosluğuna o mayası bozuk adama inandıkları için viza alabiliyorlar mı. Tabiki o adamın niyeti kimseye viza aldırmak olamazdı ancak inançlarını suiistimal etmek olacaktı.
Zerdüştte sadece Perslilere kurtuluşu müjdeliyordu ama Mitras bütün ırklara kurtarıcıydı.
Pavlus, Hz İsa nın hayatı, bakire Meryem anamızın mucizevi doğumu, Hz İsa nın hayattayken dersleri hatta mucizeleri hakkında hiç bahsetmezken, İsa Mesih in ölümü ve bu ölümün manasına konsantre olaraka Mitraistik Mesih inancını Hıristiyanlar için doktirinleştirmişti. İsa Mesih in hayatı, öğretileri, annesi, kardeşi, Nazaren tarikatı, havariler hepsi bir kenara atılıyor, Mitrasla özleşen İsa Mesih , Tanrının oğlu kurtarıcı doktirini
ön plana çıkıyor ve doktirini ortaya çıkaran Pavlus ta gerçek havarierden üstün mesih gibi bir konuma yükseliyordu. Pavlus ortaya çıkardığı yeni Mesih e sadece inanmayı kafi görüyor, inananları sonsuz hayat inanmayanarada yok olmayı vaad ediyordu. Mitras ta aynı vadlerde bulunmamışmıydı?
Katolik Ansiklopesinde:
Talihsiz insanın bir arkadaş ve kurtarıcıya ihtiyacını kullanmak için pusuya yatan kötü ruhlar hiç yanılmazlar.
Mitras kimdir? Mıtras insan ve tanrı arasında arabulucudur.
Mitras dünyanın bereketi, verimliliği, ve selametinden sorumluydu,boğayı insanların menfaati ve kurtuluşu için öidürmüştü ve böylece başarıya ulaşmıştı. Pavlus teolojisininde Tanrı oğlunu insanların kurtuluşu ve selameti için kurban ediyor. Boğanın kanıda Mesihin kanıda aynı işleri görüyor. Ama Pavlus a göre İsa nın kanı boğanın kanından daha etkili.

Rahipler güneş doğumunda tanrı doğdu diye beyan ederler sonra eğlence gelirdi sonrada mıtras ın havarileri (12 havarisi vardı.) ile göğe yükselmeden önce yediği son akşam yemeğini temsilen bir yemek yenirdi.(5)

Hıristiyanların ilk teorisyenlerinden ve babalarından Tertulyan Mitraistleri eleştirdiği kitabında Mitraistlerin Son Akşam yemeği ritüelini Aşai Rabbani ayininin Şeytani bir taklidi olduğunu söyler, ve Mitraistlerin tanrılarının göğe yükselmesini canlandırdıklarınıda sözlerine eklemişti.
Mitraistlere göre hayatın kaynağı boğanın kanıydı ve boğanın etini
yemekle ve kanını içmekle yeniden doğduklarına inanırlardı. (Tarsuslu Pavlus un teolojısının kaynağı) Bazı törenlerde boğanın eti yerine ekmekte kullanılıyordu.
Bunu söyleyen İsa dan 1000 yıl önce yaşamış olan Zerdüşt:


Benimle bir olmak ve benimle yemek için vücudumdan yemeyen ve kanımdan içmeyen kurtuluşu bilemez.

Luka 22 19:20
19Sonra eline ekmek aldı, şükredip ekmeği böldü ve onlara verdi. «Bu sizin uğrunuza feda edilen bedenimdir. Beni anmak için böyle yapın» dedi.
20Aynı şekilde, yemekten sonra kâseyi alıp şöyle dedi: «Bu kâse, sizin uğrunuza akıtılan kanımla gerçekleşen yeni antlaşmadır.
Son akşam yemeği ilk defa Pavlus tarafından 1 Korıntlıler 11:23-26 de bahsedilmiştir. Markos, Matta, Luka, ve Yuhanna incilleri daha sonraları yazıldıkları için kaynakları Pavlus tur. Pavlus unda Zerdüşt ve Mitrastır.
Hz. İsa nın mitraist putperestlerin bir ayinini havarilerie beraber tatbik ettiği düşünülemez ve aslında Hz İsa ya çok büyük bir hakarettir.
Mitraistlerkurban ettikleri boğanın kanıyla vaftiz olurdu.
Yani boğa tanrının kanıyla yıkanıp günahlarından arındırıldıklarına inanırlardı.
Değerli kanıyla günahlarımızdan yıkadı diye misyonerlerden veya evancelstlerden duyarsınız hafif piyano eşliğinde Mitraistleri neden kopyelediklerini sorun?
Son Akşam Yemeği Last Supper
Son Akşam Yemeği
Last Supper

Mitras Son Akşam Yemeği
Mitras Son Akşam Yemeği
Kaynaklar
(1) Condon, R.J. Our Pagan Christmas.
(2)The Jesus Mysteries” by Timothy Freke & Peter Gandy (1999)
(3) Reynolds (1993) p78.
(4) Zamyad yasht, 19,89 quoted in Vermaseren, Mithras, the Secret God
(5) R. J Condon, in Our Pagan Christmas

22 Mayıs 2016 Pazar

PAVLUS ve MITHRAS GİZEM KÜLTÜ

BİRİNCİ AŞAMA: Önce, Pavlus'un Korintliler’e ikinci mektubunun 12. bölümündeki ayetleri anımsayalım: 2. Korintliler 12. bölüm 1 Yararlı olmasa da övünmek gereklidir. Şimdi görümlere ve Rab'bin vahiylerine geleyim. 2 On dört yıl önce alınıp üçüncü göğe götürülmüş bir Mesih izleyicisi tanıyorum. Bu, bedensel olarak mı, yoksa beden dışında mı oldu, bilmiyorum, Tanrı bilir. 3-4 Evet, bu adamın cennete götürüldüğünü biliyorum; bu, bedensel olarak mı, yoksa bedenden ayrı mı oldu, bilmiyorum, Tanrı bilir. Orada, dille anlatılamaz, insanın söylemesi yasak olan sözler işitti. 5 Böyle biriyle övüneceğim. Ama kendimle ilgili olarak, güçsüzlüklerimden başka bir şeyle övünmeyeceğim. 6 Övünmek istesem bile akılsız olmayacağım. Çünkü gerçeği söylemiş olacağım. Ama kimse beni gördüğünden ya da işittiğinden daha üstün görmesin diye övünmekten kaçınıyorum. 7 Aldığım vahiylerin üstünlüğüyle gururlanmayayım diye bana bedende bir diken, beni yumruklamak için Şeytan'ın bir meleği verildi, gururlanmayayım diye. 8 Bundan kurtulmak için Rab'be üç kez yalvardım. 9 Ama O bana, «Lütfum sana yeter. Çünkü gücüm, güçsüzlükte tamamlanır» dedi. İşte, Mesih'in gücü içimde bulunsun diye güçsüzlüklerimle sevinerek daha çok övüneceğim. 10 Bu nedenle Mesih uğruna güçsüzlükleri, hakaretleri, zorlukları, zulümleri ve darlıkları sevinçle karşılıyorum. Çünkü ne zaman güçsüzsem, o zaman güçlüyüm. 11 Akılsız biri gibi davrandım, ama beni buna siz zorladınız. Aslında beni siz tavsiye etmeliydiniz. Çünkü bir hiç isem de, sözüm ona üstün elçilerden hiç de aşağı değilim. 12 Elçiliğimin kanıtları aranızda büyük bir sabırla, belirtiler, harikalar ve mucizelerle gösterildi. 13 Size yük olmayışımdan başka öbür kiliselerden ne eksiğiniz var ki? Bu haksızlığımı bağışlayın! İKİNCİ AŞAMA: Şimdi de, Mithras Gizem Kültü (dini) ile ilgili şu bilgileri gözden geçirelim Kaynak: Roma’nın Gizem Dinleri, Çiğdem Dürüşken, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 2000, syf. 156-7 Mithras gizemlerine girecek olan kişi on iki eziyeti çekmek durumundaydı: Aday ilkönce, uzun bir oruç dönemine girerdi. Düzenli su içmekten ve et yemekten kaçınırdı. Bunu başaran kişi, Mithras'ın askeri olmaya hak kazanırdı. Ruh, dinin gizemlerine katılmadan önce bu maddi dünyayı terk ederdi. Gökyüzünün zorlu geçitlerinden geçmek zorunda olan ruh, ilk başta Boğa ve Aslanın burç kuşağındaki derecelerinden geçer, sonra da esir tabakasına ulaşırdı. Ruh, sonradan saf ateşin bulunduğu alana geçmeye hak kazanırdı. Perses ve Güneş derecelerinden geçerek buna ulaşırdı. Sonuçta, tanrısal doğayla birliğe ererdi. Bu eylemler, Babaların babası (Pater) oluncaya kadar devam ederdi. Origenes’e göre, yedi göğün öğrenilmesi, her birinin basamaklarla çıkılması, gökyüzünün farklı durumlarının öğrenilmesine işaret etmektedir.(1) Mithrasçılığın temel içeriklerinden en önemlisi, dünyada iyi ve kötü arasında süregelen savaşımdı. Kosmos’un ve yeryüzü güçlerinin bu ikircil (düalist) işleyişi ve karışımı, insan cinslerinde de vardı. Her insan oruç tutarak ve kendisinden istenmeyen şeylere gözünü kapatarak kendisini iyiye yöneltecek güce sahip olabilirdi. Mithras tanrı, insanlığa hizmet etmek görevi doğrultusunda, iyinin zafer kazanması için boğa öldürme sahnesini (tauroktoni) her zaman gerçekleştirmeye hazırdı. O insanlığın kurtuluşu için, cennetten sürülmüş bir Mesih’ti. İnsanların günahını taşıyan ve onların yargıcı olarak dönüşü beklenen güçtü. Mithras mağaraları en fazla yüz kişi alabilen yer altı mağaralarıydı.(2) Mağaralarda hep bir kuyu bulunurdu. Bu mağaralara bir dizi yer altı geçidiyle ulaşılır ve bu geçitler külte kabul törenlerinde kullanılırdı. Yalnızca erkeklerin girmesine izin verilen bu törenlere katılanlar, aldıkları derecelere göre, yedi aşamada sınırlanırdı: 1- Kuzgun (Corvus) 2- Gelin (Nymphus) 3- Asker (Miles) 4- Aslan (Leo) 5- Pers (Persa) 6- Güneşin Ulağı / Koruyucusu (Heliodromus) 7- Baba (Pater) Her aşama yedi gezegen tanrısından birine aittir. Mithrasçılar’ın bu aşamadan geçerek yükselmeleri, ruhun gökteki yükselişiyle eş değerde sayılır. Bu dereceler, adayın yedi göksel cisim aracılığıyla ilerlemesine izin verir: İlk aşama, Mercurius’un hakimiyetindeki Corvus (Kuzgun)’dur ve adayın ölümünü betimler. Adayın ilk aşamada ölmesi, günahlarından suyla arınarak, yeniden dirilmesi için ona verilen bir fırsat olarak değerlendirilmelidir. Venus’un hakimiyetindeki Nymphus (Gelin) aşaması, gizemlere kabulün ikinci aşamasıdır. Mithras’ın gelini olarak düşünülen adaya bir duvak takılır ve eline bir lamba verilir. Mithras heykeline bir kap su sunmak görevidir. Kap onun kalbi, su ise aşkını simgeler. Bu aşamada, aday hakikat ışığını henüz görmekten yoksundur. Mars hakimiyetindeki Miles (Asker) aşaması olan üçüncü aşamada, eski yaşamından sıyrılmak üzeredir. Kördüğüm atılmış bir ipi elleriyle çözer. Kendisine bir taç verilir. Bunun anlamı, maddi dünyanın bağlarından kurtulmadır. Tacı başında çevirir, omzuna koyar. Onun tacının Mithras tanrının kendisi olduğunu kabul eder. Bunun anlamı, adayın kendi zihnini başından uzaklaştırması ve kendine önder olarak Mithras’ı seçmesidir. Bu aşama, adayın kendi benine gerçek bir savaş açtığı aşamadır. YORUM Mithras kültü, Stoa (felsefe) okulunun merkezi durumundaki Tarsus’ta ortaya çıkmıştır. Pavlus ise Tarsuslu’dur. Gençlik yıllarında Stoa okulundan etkilenen Pavlus, Stoacılar’ın önemli rol oynadıkları Mithras Gizem Kültü’ne merak sarmıştır. Hatta bu külte girebilmek için, çeşitli aşamalarda rüşvet dahi vermiştir. Bunu 1.Korintliler mektubundaki şu sözlerinden çıkarabiliriz: “Kim kendi parasıyla askerlik yapar?” (1Ko.9:7). Bu külte girmeden önce, gerekli olan koşulları yerine getirir Pavlus: “Üç gün boyunca gözleri görmeyen Saul hiçbir şey yiyip içmedi.” diye yazar doktoru ve en yakın arkadaşı Luka, Elçilerin İşleri kitabında (Elç.İş.9:9). Böylelikle giriş için gereken “uzun bir oruç dönemi” aşaması yerine getirilmiş olur. O artık Mithras’ın bir askeridir, ve gizemleri öğrenmeye başlamıştır. Bunun için maddi dünyayı terk etmesi gerekiyordu. Bunu da yine, Timoteos’a yazdığı ikinci mektubunda kendi satırlarıyla açıklar: “Askerlik yapan kişi günlük yaşamın işlerine karışmaz; kendisini askerliğe çağıranı hoşnut etmeye çalışır.” (2Ti 2:4). Pavlus, ilk iki aşama olan Kuzgun (Corvus) ve Gelin (Nymphus) aşamalarını detaylandırmamış olsa da, bunu tahmin etmek çok da zor değildir. Külte katılmadan önce, Corvus aşamasını, vaftizle, yani günahlarını suyla arıtarak, yeniden dirilmesi aşamasını, Titus’a yazdığı mektupta, biraz da süsleyerek şöyle açıklar: “Ama Kurtarıcımız Tanrı, iyiliğini ve insana olan sevgisini açıkça göstererek bizi kurtardı. Bunu, doğrulukla yaptığımız işlerden dolayı değil, kendi merhametiyle, yeniden doğuş yıkamasıyla ve Kurtarıcımız İsa Mesih aracılığıyla üzerimize bol bol döktüğü Kutsal Ruh'un yenilemesiyle yaptı.” (Tit 3:4-6). Sıradaki aşama olan Nymphus, diyesi, gelin aşaması ile ilgili, Korintliler’e yazdığı ikinci mektubunda şu betimlemeleri kullanır: “Üstün gücün bizden değil, Tanrı'dan kaynaklandığı bilinsin diye biz bu hazineye toprak kaplar içinde sahibiz.” (2Ko 4:7). Toprak kaplar içindeki hazine, Pavlus’un Tanrı aşkıdır, diyesi, yüreğidir. Şimdi, Pavlus’un Korintliler’e ikinci mektubunun 12. bölümündeki “üçüncü göğe götürülme” sahnesine gelelim. Kanımca, Pavlus, Mithras Gizem Kültü’ndeki yaşadığı son deneyim olan bu aşamadan sonra, kültten kovulmuştur. Hatırlanacağı gibi, bu aşamanın adı Miles, diyesi, Asker aşamasıdır. Artık o bir asker olmuş ve kültün gizemlerine vakıf olmaya başlamıştır: 2 On dört yıl önce alınıp üçüncü göğe götürülmüş bir Mesih izleyicisi tanıyorum. Bu, bedensel olarak mı, yoksa beden dışında mı oldu, bilmiyorum, Tanrı bilir. 3-4 Evet, bu adamın cennete götürüldüğünü biliyorum; bu, bedensel olarak mı, yoksa bedenden ayrı mı oldu, bilmiyorum, Tanrı bilir. Orada, dille anlatılamaz, insanın söylemesi yasak olan sözler işitti. On dört yıl önce... Pavlus bu satırları, yaklaşık olarak İ.S. 56-57 yıllarında yazar. Şimdi on dört yıl öncesine dönelim. İ.S. 32-33, diyesi, İsa’nın çarmıha gerilişinin yaşandığı savlanan tarih. Pavlus burada açıkça yalan konuşmaktadır. O tarihlerde Mesih izleyicisi tanıyor olması olanaklı değildir. Çünkü Mesih izleyicileri, kendilerini, hele ki Pavlus gibi bir kişiden büyük bir dikkatle saklarlardı. Kaldı ki, Mesih izleyicisi diye bir kavram da henüz yoktu. Bu tarih, diyesi, 32-33 yılları, Pavlus’un Mithras Gizem Kültü’nde, üçüncü aşama olan, Miles (Asker) aşamasını deneyimlediği yıllar olsa gerek. Üçüncü göğe götürülme olarak betimlediği olay da, rituel sahnesi olsa gerek. Büyük olasılıkla Pavlus, bu aşamanın verdiği vecd (kendinden geçme durumu) ile, “bedensel mi, beden dışında mı” olduğunu anlayamıyor. Tanrı bilir, demekle yetiniyor. Ancak, yaşamış olduğu vecdin etkisiyle, cennete gitmiş olduğundan neredeyse emin. Orada dille anlatılamaz, diyesi, diğer insanlara, kültün gizemi ve susma yasası gereğince, açıklanması yasak olan bilgiler alıyor. Mithras Gizem Kültü’nün bir gizemini daha öğrenmiş oluyor. Bundan dolayı da kendisiyle ne kadar övünse yeridir, diye düşünüyor (2.Ko 12:5). Bu aşamadaki konumunu, yani Asker olma durumunu da, Timoteos’a şu sözleriyle açıklıyor: “Mesih İsa'nın iyi bir askeri olarak benimle birlikte sıkıntıya göğüs ger.” (2Ti 2:3 ). O artık Asker aşamasının armağanını da almıştır. Kendisine bir taç verilmiştir: 1Ko 9:25 Yarışa katılanların hepsi kendilerini her yönden denetlerler. Böyleleri bunu çürüyecek bir defne tacı kazanmak için yaparlar, biz ise hiç çürümeyecek bir taç için yaparız. 1Se 2:19 Ümidimiz, sevincimiz kimdir? Rabbimiz İsa geldiği zaman O'nun önünde övüneceğimiz taç nedir? Mithras kültündeki genel anlayış olan Mesih inancını da kolaylıkla benimser Pavlus. Sonra... Sonra, Mithras Gizem Kültü ile ilişkisi olduğunu öğrenen Gamaliel, kızının Pavlus ile evlenmesine izin vermez. Daha sonra... Bu duruma çok üzülen ve kızan Pavlus da, intikamını, Yahudi dinini, Mithras gizem kültünden edinmiş olduğu bilgilerle, dostu ve doktoru Luka’nın adına Hıristiyanlık diyeceği, bu karma dini kurarak alır. Pavlus, tek başına Hıristiyanlığın mimarıdır. Elç 11:26 Öğrencilere ilk kez Antakya'da Mesihçiler (Hıristiyanlar) adı verildi.

21 Mayıs 2016 Cumartesi

BATI VE BATI TAKLİTÇİLERİNİN SONU. BİZDEKİ BATICI PEZEVENK VE FAHİŞELERE DUYURULUR :

BATI VE BATI TAKLİTÇİLERİNİN SONU :::... BİZDEKİ BATICI PEZEVENK VE FAHİŞELERE DUYURULUR : ABD ,sex bataklığına sürüklenebilecek gençleri evlilik öncesi ilişkiden korumak için yılda 117.000.000 $ harcıyor , önümüzdeki yıl bu para 135.000.000$2a yükseltilecek ( Vatan Gazetesi : 09.09.2003) : DSP-MHP-ANAP KOALİSYONUNDA SAĞLIK BAKANI OSMAN DURMUŞ'A GELEN HEMŞİRELER BİRLİĞİ BAŞKANI KADIN " EVLİLİK ÖNCESİ KIZLARIN CİNSEL DENEYİM KAZANMALARI (!) GEREKTİĞİNİ İLERİ SÜRMÜŞTÜ ...! ÜRPETEN SAPIKLIK : Almanya'da çocuk pornosuna karşı tarihin en büyük operasyonu yapıldı. 1.500 polis aynı anda 500 ayrı eve baskın yaptı. 26 bin sapık içinde öğretmenlerin de bulunması bomba etkisi yarattı.Alman polisi internet tarihinin en büyük çocuk pornosu şebekesini çökertti.Toplam 1.500 polisin katıldığı "Avcı" kod adlı operasyonla 500 ayrı eve baskın yapan Alman güvenlik güçleri, akıllara durgunluk veren bir yeraltı organizasyonunu açığa çıkardı. Yapılan açıklamada, Amerika'dan Avustralya'ya kadar 166 ülkede faaliyet gösteren 26 bin 500 sapığın kimlik bilgilerinin ele geçirildiği belirtildi.Rahipler-polisler bile sapık :Alman emniyetinden yapılan açıklamada, aralarında rahipler, öğretmenler, hatta polislerin bile bulunduğu şebekenin, internet üzerinde 38 ayrı "çocuk pornosu grubu" oluşturdukları ve resim ile videoları bu gruplar üzerinden yaydıkları vurgulandı. Operasyonun en üzücü tarafı ise çocuk pornosundan para kazananlar arasında çocuklarla ilgili işlerde gönüllü olarak çalışanların da bulunmasıydı. Sapıklardan birinin bilgisayarında 4 aylık bir bebeğin bile pornografik amaçlı resmi bulundu.Sadece ABD'de de son 2 ay içinde çocuk pornosundan bin kişinin gözaltına alındığı açıklandı.( Vatan gazetesi : 28.09.2003) ÇAĞDAŞ ÜNİVERSİTE'DEN BİR ALINTI :" ...Boğaziçi Üniversitesinde okuyanlar bilir.Öğrenci işleri müdürümüz vardı, Metin B....Güzel kızlara düşkündü . Bizlerde krediye ihtiyacımız olunca,ders bırakmak-ilave etmek istersek " File çorap çeker , hafif dekolte yapar , ayakkabıları da geçirdiğimiz gibi alırdık soluğu Metin Hoca'da.Biraz da flörtöz konuştunuz mu işiniz halloldu demekti..." (Sabah : 04.10.2003 ) NAMUS KELİMESİNİN KANUNLARDAN ÇIKARILMASINI İSTEYEN ÇAĞDAŞ (...) KADINLARA DUYURULUR : Batman'da fakir bir ailenin 12 ve 13 yaşındaki iki kız çocuğunun 3 yıldır binlerce erkeğe satması...( 04.10.2003 tarihli gazeteler ) Mardin'de 64'ü rütbeli 341'i er toplam 405 asker için tecavüz davası açıldı... ( Hürriyet : 04.10.2003)Ahlak ve Namus olmadan toplum ancak hayvanlaşır ! Çocuk Vakfı, 20 Kasım 2001 tarihinde bütün dünyada kutlanacak olan Dünya Çocuk Hakları Günü nedeni ile RİSK ALTINDAKİ DÜNYA ÇOCUKLARI RAPORU hazırladı : ... Afrika'da çocuklara yönelik seks turizminde artış var. Seks turizmi açısından Senegal en önemli merkez. Onu Gambiya, Togo, Benin izliyor. Çocuk pornografisinde de artış gözleniyor. Diğer merkezlerin aksine Gambiya'ya gelenler Avrupalı kadınlar ve onlar da erkek çocuklarla ilişki kurmak için burayı tercih ediyorlar. Güney Afrika'da Angola, Mozambik, Kenya gibi ülkelerden getirilen 38 bin çocuk seks pazarında kullanılıyor.Afrika'da çocuğun kaçırılarak ticarî cinsel istismara maruz bırakılmasını önlemeye yönelik hukukî engellemeler ise yeterli değil. Belirtildiğine göre Asya-Pasifik ülkelerinden Nepal'den Hindistan'a her yıl 150 bin kadın ve kız çocuğu kaçırılıyor. Kamboçya seks turizminin merkezlerinden biri. Sadece Çin'de çeyrek milyon kadın ve kız kaçırılıyor. Yeni Zelanda'da 11 yaşında seks pazarında kız çocuklarına rastlanıyor. Polis raporlarına göre yakalananların %44'ü 14 yaşının altında. Avustralya'da da çocuk pornografisi artış göstermiş. Çin ve Tayland'da bu işi meslek haline getirmiş mafyaların varlığından sözediliyor. Hindistan ve Pakistan insan kaçıranlar için hem bir merkez hem de Bangladeş, Sri Lanka, Nepal ve Afganistan gibi ülkelerden kaçırılanlar için kullanılan transit bir yol olarak ifade ediliyor. Taylandlı Rin daha 9 yaşındayken annesi tarafından seks pazarına alıştırılmış. Bu bölgeden kaçırılan çocukların bir kısmı seks pazarının bir parçası oluyorlar. Pek çok çocuk organ nakli için kaçırılırken bazı çocuklar ucuz işçi olarak da kullanılıyorlar. Zayıf sınır güvenliği ve hukukî düzenlemelerdeki eksikler bu sorunla mücadeleyi güçleştiriyor. Latin Amerika'da bazı çocuklar aileleri tarafından seks pazarına zorlanırken bazıları da daha iyi yaşam şartlarına kavuşmak ümidiyle gittiği büyük şehirlerde ya aç kaldığı için ya da refah seviyesi yüksek bir yaşamı sürdürmek için fahişelik yapıyor.Guatemala'da çocuklardaki AIDS oranında artış var. El Salvador Limanı, çeşitli ülkelerden buraya gelenlerin çocukların seks pazarına sürüldüğü bir merkez. Bu ülkede erkek çocukların da pazarlandığı söyleniyor. Nikaragua ve Honduras'tan kaçırılan çocuklar genellikle Guatemala'ya getiriliyorlar. Diğer ülkelerin aksine Meksika'da çocuklara yönelik cinsel sömürünün faillerinin devletin kendi vatandaşları olduğu söyleniyor. İddialar bu ülkede 16 bin çocuğun cinsel istismara maruz kaldığı yönünde. Bu ülkede çocukların gece kulüplerinde de çalıştırıldığı belirtiliyor.Kosta Rika'da seks turizminin müşterilerinin genellikle Amerikalı, Kanadalı, Japon ve İtalyan olduğu iddia ediliyor. Yakalananların çoğu gelişmiş ülke vatandaşları. Çocuk kurultayında sunulan bir rapor ülkemizde ‘fahişeliğin’ yaşının 15’e kadar düştüğünü gösterdi. Sadece İstanbul’da 500 çocuk ‘seks işçisi’ olduğu açıklandı ... Dünyada 3 milyonun üzerinde çocuk fahişe olduğu tahmin ediliyor. Bu alanda Asya ülkeleri başı çekerken onu Latin Amerika ve Afrika izliyor. Yine bir başka gerçek de her yıl Avrupa ülkelerine Uzak Asya’dan çocuk fahişelerin gönderildiği iddiaları... Raporda çocukların ‘seks işçisi’ olarak pazarlandığı yerler de sayılıyor. Barlar, masaj salonları, özel evler ve bazı otel, motel gibi konaklama yerleri başlıca cinsel sömürü mekanları. Rapora göre, çocuk fahişeliğin artmasında parçalanmış aileler büyük bir rol oynuyor NOT:ABD 'de günde 1900 kadına tecavüz ediliyor (Amerikan tecavüz merkezi), her 23 dakikada bir cinayet , her 49 saniyede bir saldırı gerçekleşiyor. ABD'de kadın nüfusunun %50' si kocasından veya bir erkekten dayak yiyor. (5.8.90 :milliyet) BATIDA SOSYAL DEPREM : .AVRUPA’DA EVLİLİK DIŞI ÇOCUK SAYISI:DANİMARKA % 48,İNGİLTERE 5 30 , ALMANYA % 18 , FRANSA % 14’TÜR… . İSPANYA’DA İLKOKUL 4 VE 5. SINIF ÇAĞINDA 80 BİN KIZ ÇOCUĞU HAMİLE BIRAKILMIŞTIR . BOŞANMA ORANI RUSYA’DA % 33, İNGİLTERE2DE % 32 ,FRANSA’DA % 19’DUR .ANNE BABASI İLE BERABER YAŞAYAN AİLE SAYISI DEVLETİN SAĞLADIĞI EKONOMİK TEŞVİKLERE, VERDİĞİ ÖZEL İZİNLERE RAĞMEN AVRUPA’DA % 8 ‘DİR. .ZAMANIN BAŞKANI CLİNKTON’UN 15 DANIŞMANI EŞCİNSELDİR.ABD’DE 20 MİLYON EŞCİNSEL VARDIR. BU DA NÜFUSUN % 10’UDURBU ORAN YUNANİSTANDA % 17 ‘DİR YANİ ALTIDA BİRDİR. AİLESİ İLE İLGİLENMEYEN AVRUPA HALKI ŞU AN KEDİ KÖPEK BESLEMEYE ADETAQ MAHKUM OLMUŞLARDIR ! LOLİTA İHTİLALİ Dünkü Milliyet'in 3. sayfasında bir haber: "12 yaşındaki kız internette tanıştığı adama kaçtı." Sayfayı çevirin: Edirne'de sevişirken görüntülenen liseli kızın fotoğrafları... Ve günlerdir Mardin'den Sivas'a kadar Türkiye'nin dört bir yanından 12 - 13 yaşında küçük kızlara tecavüz haberleri... Madalyonun bir yüzünde ağzı salyalı sübyancılar var. Peki diğer yüzünde?.. Alttan alta inanılmaz bir "ergen ihtilali" yaşadığımızın farkında mısınız? * * * Son zamanlarda bir lise mezuniyet balosunda bulundunuz mu hiç? Gitseniz, gördüğünüz ağır makyajlı, cesur dekolteli, yüksek topuklu, cep telefonlu kızların 16 - 17 yaşında olduğuna inanabilir miydiniz acaba? Levent'te bir estetik kliniğinde görevli bir uzmanla görüştüm. Dinlediklerime inanamadım: "14 - 15 yaşında kızlar, ana babalarından habersiz gelip kaşlarını kaldırmak, fazla yağlarını aldırmak, selülit tedavisi yaptırmak istiyor"muş. Geçenlerde bir kız elinde Angelina Jolie'nin fotoğrafıyla gelmiş ve "Bununki gibi dudak istiyorum" demiş. 18'lik bir lolita da göğüslerini büyütmesi için yalvarmış. "En büyük istekleri" neymiş biliyor musunuz? Zara'nın ya da Diesel'in 34 bedenine sığmak... Bunun için yarışıyorlarmış: "Çünkü televizyonda gördükleri mankenler 34 beden giyiyor. Onu giyebilmek için 44 kilo kalmaları lazım. Bunun için resmen aç geziyorlar. Gün boyu yedikleri, bir kase yoğurt, iki tas salata, sigara, kahve ve kola... 500 kaloriyle yaşamaya çalışıyorlar. O yüzden vücutlarında demir, sodyum eksikliği var. Yanlış beslendikleri için vücutları hızla deforme oluyor, müdahale için de bize geliyorlar." Uzman, bunun son 3 yılda gözlenen bir "patlama" olduğunu söylüyor: "Ben de anneyim, 18'lik 'lipolu' (yağ aldırmış) kızları görünce dehşete kapılıyorum. Biriktirdiği 300 - 500 milyonla gelip 'Dudağımızı şişir' diyenleri 'Bırakın dudağınızı da gidin kafanızı şişirin' diye geri yolluyorum." * * * Genelde üst gelir grubundan hastaları bulunan bir jinekoloğun gözlemleri daha da çarpıcı: "Genç nüfusta müthiş bir uyanma var" diyor. 17 - 18 yaşlarında lise öğrencilerinin kürtaj için başvurduğunu söylüyor ve bazı gözlemlerini aktarıyor: Batı'da ergenlik yaşı 16 - 17'den 11 - 12'ye geriledi. Amerika'da 10 yaşa kadar düştü. Genç kızlar annelerinden çok daha erken adet görüyor artık... Bunun, iklimden beslenmeye kadar pek çok nedeni olabilir ama en önemli nedenlerinden biri "psiko - seksüel uyarımın artması"... Yani, okulda, çevrede ve özellikle de medyada cinsel teşhirin yaygınlaşması... Baştan çıkarıcı klipler, uyarıcı filmler, cinsellik yüklü diziler, çıplaklığa çağıran reklamlar, beyinde ergenliği erken uyandırıyor, cinselliğin keşfini hızlandırıyor. Özellikle varlıklı kesimden gençler, lise çağında, özentiyle büyük ve seksi görünme derdine düşüyor. Karşı cinsi de sadece bir seks nesnesi olarak görüyor. Anneleri mi? Onlar da kızlarının ponponlu çorapları ve lastik ayakkabılarıyla genç görünme çabasında... Küçükler büyük, büyükler küçük görünmek için yarışıyor adeta... * * * Kimseyi suçlamayalım; bu tablo bizim eserimiz: İyi bir kalça sahibi olmanın, iyi bir kafa sahibi olmaktan daha fazla prim yaptığı bir ülkeden ne bekliyordunuz ki? Kafasını çalıştıranların kafasını koparırken, kalçasını çalıştıranları baş tacı eden bir toplumda nasıl çocuklara "Göğsünü değil, kütüphaneni büyüt" öğüdü verebiliriz ki? Yasak çare değil... Beyin faaliyetine itibar kazandırmaya ve öncelikler konusunda topyekün bir hesaplaşmaya ihtiyacımız var. ( MİLLİYET : Can Dündar ) SANAT (!) DÜNYASINA KÜÇÜK BİR BAKIŞ : Medyada yer bulmayana ekstra işlerde ekmek yok. Adına kısaca ekstra denilen; düğün, bayi toplantısı, açılış-kapanış ve festival konserlerine çağrılabilmek için medyada ortalarda olmak gerekiyor. Ekstranın güzelliği de dolarla verilmesi ve sıfır vergi verilmesi. Düğünde tuvalette elinize sokuşturulan bir tomar dolardan maliyenin haberi nereden olacak ki... Veren zaten ben verdim demiyor ki.Alan razı veren razı... 5 bin dolardan başlıyor (en kıytırığı bu kadar para almadan şehir dışına çıkmaz), 50 bin dolara kadar çıkıyor. En fazla alanlar ise Tarkan, Sezen Aksu ve Hülya Avşar... Önemli olan şu sıralar en çok ekstra işe giden yani dolarları çuvalla toplayan Gülben'i zayıflatıp yok etmek... Ve yerine Petek Dinçöz'ü getirmek....Gülben şimdi hem acemi hem de sahipsiz. Bir süre böyle kurda kuşa yem olarak atılacak. Tabii iki yıla kalmadan da anasının evine gönderilecek. Yerine de başka bir hatun getirilecek. Sakın acımayın. Bu doğanın kanunu. Gülben de arkasına iş adamı Erol Evcim'i aldığı zaman İbrahim Tatlıses ve Kadir İnanır'ı kullanmış, Hülya'ya rakip gösterilmişti. Bu sayede 'star' olmuş, kaç daha yetenekli akranı şarkıcıyı sollamıştı. Ekstra kraliçelerini! incelemeye devam edelim. Petek Dinçöz galiba bu şansını yitirdi. En büyük hamisi Star'ın patronu Hakan Uzan, bu kadar işinin arasında onunla uğraşamaz. Aşkın Nur Yengi de kendi kendini bitirdi.... Son aylarda müthiş bir atak yapan Ebru Gündeş çok popüler. Ebru'nun sahnesi de iyi. Ama konuşup, gülünce sanki... Birden çocuk oluyor. Oysa ekstra işinde seksi olmak çok önemli. Özellikle de sadece erkeklerin katıldığı bayiler toplantılarında... Ebru'yu sadece zevkle dinliyorlar ama o sahnede iken hayal kuramıyorlar. Ayrıca yanına gelip fotoğraf çektirmek de var değil mi? Sonra amca gidip karısına hava atacak. Öyle veya böyle sahnede seksi. Estetikli göğüsleri işe yarıyor. ( Aykut Işıklar : TERCÜMAN :04.09.2003 ) Bu habere para karşılığı satılan mankenleri (...!...)...vs ekleyebilirsiniz...! ÇAĞDAŞ HAYAT ( !) VE KADIN : Çağdaş olduğu iddia edilen hayat tarzında kadınlar ,kendilerinin dış görünüşleri ile değer kazanacakları konusunda ikna edilmiş durumda bulunmaktadırlar.Bilgi,görgü,zeka'dan önce uzay çağının ,21. yüzyılının kadınının (!) değeri sarı (bazen kızıl...! ) saçlar ,ikide bir değişen vücut ölçüleri daralıp bollaşan, bazen yırtık, bazen sökük ...ama daima modacılarla kumaş tröstlerinin anlaşması ile çoğu da cinsel tercihini tuhaf şekilde yapan kreasyoncularca hazırlanmış moda elbiselerini giyen ,kendince karar vermesine izin verilmeyen makyaj, giyim, ...hatta hayat tarzına, yaşam tarzına ( yani dinine) başkalarının karar verdiği evlendiği kocasının yanında yüzünde salatalık maskesi , saçlarında bigudi ...vs ile dolaşan ve kocası ile yatağa bu halde iken girerken sabah evden çıkarken , kocasından ayrılırken makyaj yapmaya çalışan süslenen, kokular sürünen kadın ne kadar hayatında hür ve doğru karar verme hakkına sahip olabilmektedirler acaba...?Örneğimize devam edelim ;her çağdaş kadın aynı şeyi yapsa, eşinin yanında savaş boyalarını sürünmüş gibi dolaşırken dışarıya çıkarken süslense eşleri ,hayat arkadaşları hanımından uzaklaşıp gözü dışarıya kaymaz mı ?Öyle ya eşine değilde dışarıdaki insanlar için süslenen kadın eşini ne kadar kendine bağlayabilir...? Kocasıda tıpkı kendi eşi gibi ,eşi için süslenmeyen ,başkaları için farkında olmadan süslenen diğer kadınlara ilgi duysa ,aynı şeyi başka erkek kendi eşine karşı hissetse toplumda aile ,ahlak ne hale gelir ,öyle değil mi!Flörtle başlayıp ,aşkla alevlenen ,evlilikle sonuçlanan çağdaş evlilikler ;ihanet,kısa süren evlilikler , boşanmalar asrı olan asrımızın temel kaynağı bu ters mantık olmasın sakın...! Hatalı olan ne kadın ne de kocadır, hata iki cinsede modern hayat diye bu tuhaf ve ters mantığı kabul ettirenlerdir! İslam'da ise kadın dışarıda örtünür , süsünü ,çekiciliğini evde eşine saklar.Tabiiki aynı durum erkek içinde söz konusudur! Yine acaba neden hostes bacılar onlarca erkeğe hizmet ederken , yemek ikram edip ,yastık kabartıp , kemer bağlarken... medeni olurlar da evlenip işini terkedip sadece eşine hizmet etmeye karar verince tenkide uğramaktadır."Hayatını güvence altına almak,ekonomik özgürlük..." sözlerinin arkasında doğru ve güvenilebilen bir eş ,hayat arkadaşı bulunamaması gibi bir mantık yatıyor olmasın sakın? Sokakta kızımızın beline bir erkek kolunu dolasa ona kızarız da adı " dans " olunca bu harekete neden tepki göstermeyiz acaba !!?? Adı "Moda " olunca yırtık,çıplak,tuhaf elbiseleri neden doğal karşılarız ! Kızımız veya oğlumuz " don " ile dışarıda dolaşsa buna karşı çıkarız da adı " mayo veya şort " olunca neden buna karşı çıkmayız ! SUNUCU -MANKEN İPEK TENOLCAY . " MİNİ ETEK GİYİP , İNCE ÇORAPLA GEZİYORSAN BAŞKALARIYLA FLÖRT EDİYORSUNDUR.İLTİFATLAR , BAKIŞMALAR ALDATMA DEĞİL Mİ ?" ( MİLLİYET :11.01.2003) ÇAĞDAŞ OKUL - HAYAT VE GETİRİLERİ Eğitimli kadınlar cinsel şiddet mağduru... (Milliyet:12.06.2003) İstanbul Üniversitesi (İÜ) Adli Tıp Enstitüsü'nce, üniversite öğrencisi ve mezunu kadınlarla yapılan bir araştırma, katılımcıların büyük bir bölümünün cinsel şiddet türlerinden en az birisine maruz kaldığını ortaya koydu. İÜ Adli Tıp Enstitüsü'nden Prof. Dr. Mustafa Fatih Yavuz ile yüksek hemşire Zehra Kayı, 591'i üniversite öğrencisi olan 700 kadınla, ''Kadın üniversite gençliği ve mezunlarına yönelik cinsel saldırı'' konulu araştırma yaptı. Araştırma sonucunda, katılımcıların yüzde 84'ünün laf atma, açık-saçık konuşma, röntgencilik, teşhircilik, sarkıntılık, ırza geçme gibi ''sözel, görsel, dokunsal'' cinsel şiddet türlerinden en az birisine maruz kaldığı belirlendi. Bunlardan yüzde 44.8'inin, basit cinsel içerikli dokunuştan zorla cinsel ilişkiye kadar uzanan ''dokunsal şiddet'' türlerinden birini yaşadığı tespit edildi. Cinsel şiddet türleri arasında ilk sırayı yüzde 81.3 ile sözel ve dokunsal olanlar aldı. Araştırmaya katılan yaklaşık her 5 kadından birinin teşhircilik eylemiyle karşı karşıya kaldığı ortaya çıktı. Cinsel saldırı boyutundaki eylemlerin yaklaşık yarısında fiziksel şiddet kullanıldı. Yine eylemler sırasında korkutma-tehdit ile kandırma da ilk sıralarda yer aldı. İLK SIRADA SEVGİLİLER VAR Araştırma, sanılanın aksine, cinsel şiddet eylemlerinin yabancılar değil, çoğunlukla tanıdık kişiler tarafından gerçekleştirildiğini ortaya koydu. Buna göre, saldırganların yüzde 95'inden fazlası tanıdık. Çalışmaya göre, ilk sırada sevgili düzeyindeki erkek arkadaş, ikincisi sırada nişanlılık ve sözlülük ilişkisi geliyor. Üçüncü sırada ise ensest ilişki türleri var. Araştırmada, sevgili düzeyindeki erkek arkadaşların daha çok görsel ve dokunsal cinsel şiddet türü uyguladığı dikkat çekti. Saldırganların çok büyük çoğunluğunu ise ortalama 25 yaşındaki erkekler oluşturdu. Eylemin gerçekleştirildiği yerler arasında ilk sırayı saldırganın evi aldı. Çalışma, eylemler nedeniyle adli makamlara başvuru oranının ise hemen hemen yok denecek kadar az olduğunu da ortaya koydu. Buna göre, adli makamlara iletilen cinsel şiddet türleri teşhircilik, cinsel içerikli dokunma ve cinsel birleşmeye teşebbüs eylemi ile sınırlı kaldı ve oranı yüzde 2-3'ü geçmedi. Bu tür eylemleri yaşayanların, çaresizlik ve suçluluk hissiyle utanma duygusunu yaşadığı da belirlendi. TAHMİN EDİLENİN DAHA ÖTESİNDE... Araştırma sonuçlarını değerlendiren Prof. Dr. Yavuz, cinsel şiddetin toplumdaki tüm bireyler için bir sorun ve tehlike olduğuna işaret etti. Prof. Dr. Yavuz, ''Bu çalışma, toplumumuzda cinsel şiddet boyutlarının tahmin edilenlerin de daha ötesinde olduğunu ortaya koyuyor'' dedi. Mağdurların adli makamlara başvurmama nedenleri arasında ilk sırayı toplumun olumsuz yaklaşımının aldığına işaret eden Prof. Dr. Yavuz, bunu; ispatlayama ve saldırganın misilleme yapma korkusunun takip ettiğini ifade etti. Prof. Dr. M. Fatih Yavuz, ''Cinsel şiddet eylemlerine maruz kalma oranının yüksekliği, karşı karşıya olduğumuz sorunun büyüklüğünü de gösteriyor. Adli makamlara yansıma oranlarının çok düşük olması da, bu soruna hukuksal, sosyolojik ve medikal açıdan ciddiyetle ve yoğun bir şekilde önem verilmesi gerektiğini ortaya koyuyor'' diye konuştu. NOT : NOT : AŞAĞIDAKİ YAZI BİR İSLAM ALİMİNİN YAZISI DEĞİL,AKSİNE BİR YABANCI YAZARIN EVLİLİĞİN HAYAT BOYU MUTLU ŞEKİLDE SÜRMESİ İÇİN YAZDIĞI EŞLERE TAVSİYELERDEN OLUŞAN BİR KİTAPTAN ALINMIŞTIR !( Z. ZİGLAR : HAYAT BOYU FLÖRT ) KARŞI CİNSTEN İNSANLARLA ARKADAŞLIK … Karşı cinsten insanların uzun süreli çalışma ilişkilerinde olaylar genellikle sinsice gelişir.Kişi ”Karşı cinsten filanca kişiyle sadece arkadaşız” dediklerinde kesinlikle kendilerini aldatmaktadırlar.Bazen doğru gelebilir yada ilişkinin başında doğru gelebilir. Oysa pek çok durumda karşı cinsle kurulan arkadaşlık bir süre sonra, diğerinin zekası yada mesleki yeteneğine duyulan saygıya bağlı olarak arkadaşlıktan öte bir şey haline gelmeye başlar.İlişki adım adım daha açık ve güvenilir bir nitelik kazanır.Küçük şeyler paylaşıldıkça bir takım tesadüfler ve ortaklıklar sonucunda daha yakınlaştığınızı fark edersiniz. Eğer evliyseniz eşinizle aranızdaki farklılıklar yavaş yavaş su yüzüne çıkmaya başlar. Bir bakmışsınız ki yeni arkadaşınızla her şeyde uyuşurken ,eşinizle hiçbir konuda uyuşmaz hale gelmişsiniz.Tabii sonunda diğer insanla (arkadaşınızla) uyum faktörü yada fiziksel çekicilik nedeniyle hormonlar faaliyete geçer ve kaçınılmaz olay nihayet gerçekleşir.Olmasını asla tasarlamadığınız şeyler olur. Konunun trajik yanı Çoğu cazip şeyin zamanla felaket getireceğinin başta inkar edilmesidir. Karşı cinsten biriyle gözlerin SANİYENİN ONDA BİRİ KADAR BİR ZAMANDA uzunca birleşmesi , koridorda yanından geçerken özel bir itina göstermek,herhangi bir yerde tesadüfen çarpışmak,TOKALAŞIRKEN veya bir şey alıp verirken ellerin bir iki saniye daha uzun tutulması,… bunlar ve bunun benzeri ipuçlarını görmemezlikten gelmek … bu gibi şeyler kırmızı bayraklardır böyle durumlarda kendinize “zararsız flört “ olamayacağını hatırlatın. Eğer evli iseniz olan şeyi dürüstçe kabul edin – mazeret aramayın – ve eşinize bağlılığınızı hatırlayın. İş yerinizdeki arkadaşınızla veya sekreterinizle bir kere yemeğe çıksam ne olur , demeyin : Boşanmaların yüzde yetmişi aynı iş yerinde veya yakın iş birliği halinde çalışan şahısların yakınlaşması sonucu oluşuyor.yüzde ellisi de eşlerden birinin bir alış veriş merkezinde veya otoparkta karşı cinsten biri ile tanışması ve o kişiye karşı ilgi duyması ile gerçekleşiyor. Kısacası sekreterinizle veya işbirliği içinde olduğunuz karşı cinsle iş yemeğine veya bir yerde buluşmanızın size hiçbir kazancı olmaz , ama kaybedeceğiniz çok şey olur! İşin gerçeği bu konuda duyarlı öğütler vardır :” evlilikten önce iffet , evli iken sadakat gerekir.” Karşı cinsten biri ile çalışmanız gereken durumlar olacaktır. Bu durumu önleyemeyebilirsiniz ama kendi düşünce ve konuşmalarınızı pekala denetleyebilirsiniz. Temel sorun , dostluk ile flört arasındaki çizgiyi aştığınız zaman sonuçta bir şeylerin yaşanabilecek olmasıdır.yaşananlarda kötü sonuçlar doğurur. REKLAMLAR VE KADIN HAKLARI : - BIR PARTIDESINIZ ,SIZI NASIL FARKETMELERINI SAGLARSINIZ ? ...GÜLÜMSEMENIZE GÜVENEREK ( DISLERINIZLE ! ) - FARKEDECEKLER (SAÇLARINIZI ...) - BAKALIM ILK KIM BIRISININ DIKKATINI ÇEKECEK ? ... ( TABII KI EN DEKOLTE GIYINIP, SAÇLARINI AHENKLE DANSETTIRENLER...) KRAVAT RAKLAMINDA BUZ PATENI YAPAN MINI ETEKLI , KRAVATLI ( ! ) BAYAN, MAYO ILE GÖZLÜK REKLEMI YAPAN MANKEN ( ! ) LER , ...; GÖZLER BAYRAM ETTI , ÜRÜN DEGIL , MANKEN ILGI TOPLADI HABERLERI ... Sömürülmek isteyen "çağdaş(!) yaşamı savunmaya devam etsin ...taki GERÇEK yüzünmüze çarpana kadar. HA SAHI ! ! , HIÇ KADIN SÖMÜRÜSÜ YAPAN SAHIBI ASIRI DINCI BIRI OLAN MAMÜL REKLAMI GÖRDÜNÜZ MÜ ?... Ne ilginçtir , " sevgilinizin çıplak resmini gönderim , yayınlayalım" diyen genel yayın yönetmeni , kendi eşinin çıplak resminin yayınlamayı reddediyordu bir özel kanaldaki sohbette...!!! 15 YAŞINDA ÇAĞDAŞ HAYATIN KURBANI OLDU ! MERSİN'de evlenme vaadi ile kandırılan liseli 15 yaşındaki N.Ö., sevdiği gencin kendisini terk etmesinin ardından fuhuş batağına düştü. N.Ö.'yü ïpara karşılığı pazarlamak, zorla cinsel ilişkiye girmek, oral ve grup toplu seks yapmağı iddialarından aralarında sendikacı, öğretmen, işadamı, muhasebeci, muhtar ve eski bir bürokrat eşinin de bulunduğu 11 kişi yakalandı. 2 kişi ise aranıyor. Olay, Yeni Mahalle'de oturan 46 yaşındaki anne Hamide Ö.'nün Cumhuriyet Savcılığı'na verdiği şikayet dilekçesi ile ortaya çıktı. Dilekçenin Emniyet Müdürlüğü'ne havale edilmesi üzerine Ahlak Masası operasyon başlattı. İfadesini gözyaşları içinde veren N.Ö., başından geçen olaylar zincirini tüm ayrıntısına kadar anlattı. `EVLENECEKTİK' Genç kız geçen aralık ayında komşuları olan Gökhan Nayman'la tanışıp arkadaşlık yapamaya başladığını belirterek, ``Gökhan ile arkadaşlığımızda evine gittik. Burada bir süre oturduktan sonra bana evleneceğimizi, mutlu bir yuvamızın olacağını söyleyerek benimle sevişmeye başladı. Ben de evleneceğimiz için sesimi çıkarmadım. Daha sonra benimle evlenmeyeceğini söyleyerek ayrıldı. Ben de korktuğum için kimseye bir şey söylemedim. Daha sonra beni terk edip ortada bıraktı. Bu olaydan sonra barda tanıştığım Garip Öztürk benimle evleneceğini söyledi. O da bir süre benimle olduktan sonra kayıplara karıştı'' dedi. Yaşamı kararan genç kız ifadesinde öz teyzesi N.'nin evinde de eski İl Daimi Encümen Üyesi, Selüloz-İş Sendikası Silifke Şube Başkanı ve MHP milletvekili aday adaylarından İ.Y. ile tanıştığını ifade ederek, ``Bir gün Silifke'ye gittiğimde İ. ile karşılaştım. Beni bürosuna çıkarttı. Orada ilişkiye girdikten sonra bana 30 milyon lira para verdi'' diye konuştu. ....... İşçi Nejat Ö. ile evli olan anne Hamide Ö.'nün şikayeti üzerine başlatılan soruşturma kapsamında N.Ö.'nün verdiği ifadelerden sonra polis, genç kızla ilişkiye giren sendikacı, öğretmen, işadamı, emlakçı, muhasebeci, muhtar ve aracı kadınları yakalayarak gözaltına aldı. Garip Öztürk ile İ.Y., T.K., M.A., B.K., G.T., H.K., M.T., O.T., R.Y., M.A. gözaltına alınırken; polis N.Ö.'yü evlenme vaadiyle kandırıp birlikte olan Gökhan N. ile ilişki kurduğu B.A.'yı ise arıyor. Milliyet :20 Eylül 2003 Cumartesi BİZLER GAZETELERDEKİ BU TÜR İĞRENÇ OLAYLARA , HABER NİTELİKLİ YAZILAR GÖZÜYLE BAKMAYIZ,BAKAMAYIZ !AKSİNE AYNI OLAYLAR BAŞKA GENÇ KIZLARIN- SİSTEMİN KURBANLARININ - BAŞINI GELMESİN DİYE HAREMLİK-SELAMLIK'I TAVSİYE ETMEKTE, SAVUNMAKTAYIZ!!! AYRICA YUKARIDAKİ MAĞDUR AİLE DE BİR GÜN BAŞLARINA BÖYLE BİR ŞEY GELECEK DİYE BEKLEMİYORLARDI. AYNI OLAYIN BAŞINA GELMESİNİ İSTEMEYEN TÜM TOPLUMA HAREMLİK-SELAMLIK'I SAVUNMALARINI TAVSİYE EDİYORUZ...SENDİKACI,ÖĞRETMEN,MUHTAR,İŞADAMI,ASKER,POLİS...HEPSİ OKUMUŞ İNSANLAR AMA EĞİTİM ,NEFSE UYMAYA-ZİNA ETMEYE HATTA ZALİMLİĞE-SAPIKLIĞA-SÜBYANCILIĞA ENGEL DEĞİL...! KISACA "HANGİ ÇAĞDAYIZ , 21.YY , ...VS LAFLARININ İÇİ BOŞ , HEDEFİ KADIN-KIZLARI ERKEKLERİN SOFRASINA YEM YAPMAKTAN BAŞKA BİR İŞE YARAMIYOR !

26 Kasım 2015 Perşembe

Tarikatlar sizi şirke batırır Tarikatlar ,Şirk , Hurafe ve Gericilik yuvalarıdır. Peygamberin savaşı bu müşriklerle idi.

Sirk nedir Şirk ; Allaha ortak koşmak demektir . Onların çoğu ancak ortak koşarak Allah'a inanırlar. ( Yusuf 106 ) Nasıl olur ? Allahın adına yapılması gereken şeyleri , başkalarına da yaparsanız şirke batmış olursunuz.Ve şirk bağışlanmayan bir günahtır! Muhakkak ki Allah, O'na şirk koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışındaki şeyleri dilediği kimse için bağışlar. Ve kim Allah'a şirk koşarsa, o taktirde büyük bir günah işleyerek iftira etmiştir. ( Nisa 48.ayet ) En iyi Şirke batma yolları ! 1- Allahla birlikte başkasından da medet / yardım beklemek Peygamberlere , Evliyalara (! ) , Gavs ( ! ) , imam , molla , şeyh vs hiçbir kimseye dua edilmez. Herhangi bir yardım beklentisine girmek şirktir. Allah harici hiç kimse insanlara yardım edemez. Her namazda , dahi her rekatta okunan Fatiha suresine bakalım ; (Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. ( Fatiha 5.ayet ) Görüldüğü gibi yalnızca Allahtan yardım beklenir. İnsanlar bunu günde 100 kez söyleseler de , gidip başkalarından medet umabiliyorlar. Yardımı ancak Allahtan bekleyip dua edin. Allah kullarına çok yakın ve duacının duasını kabul edendir. Şayet kullarım Beni senden sorarlarsa gerçekten Ben çok yakınım. Bana dua edince duacının duasını kabul ederim; O halde onlar da Benim davetime koşsunlar ve Bana layıkiyle iman etsinler ki, doğru yola gidebilsinler. ( Bakara 186 ) Allahı peşi sıra yalvaranlara Allah ne diyor ? Muhakkak ki; Allah'tan başka dua ettikleriniz sizler gibi kullardır. Öyleyse onları çağırın. Eğer doğru sözlü iseniz böylece size (sizin duanıza) icabet etsinler (duanızı yerine getirsinler). ( Araf suresi 194.ayet ) Allah'ı bırakıp da, kendisine kıyamet gününe kadar cevap veremeyecek şeylere yalvarandan daha sapık kim olabilir? Oysa onlar, bunların yalvarışlarından habersizdirler. ( Ahkaf 5 ) Yardım istenmeyecek kimseler arasında peygamberler de vardır! Peygamber tek başına karar verip , yardımcı sıfatı olsaydı , yüzyıllarca süregelen Ortadoğudaki akan kanı durdururdu. De ki: “Ben sadece Rabbime dua ederim ve hiç kimseyi O'na ortak etmem.” ( Cin suresi 20.ayet ) Müşrikler tehlikeye düştüklerinde fıtratı gereği ( doğal yapısı gereği ) yalnızca Allaha dua ederler . Düşen bir uçaktaki Allah , Allah bağrışmaları bu yüzdendir. Gemiye bindikleri zaman dini Allah’a has kılarak O’na dua ederler. Onları kurtarıp karaya çıkardığı zaman ise bir de bakarsın ki, Allah’a ortak koşuyorlar. ( Anketbut 65 ) Tehlike geçtiğinde ise , yetiş ya falan dedim yetişti kurtardı diye anlatmaya başlar. De ki: “Sizler, açıktan ve gizlice O’na ‘Eğer bizi bundan kurtarırsa, elbette şükredenlerden olacağız’ diye dua ederken, sizi karanın ve denizin karanlıklarından (tehlikelerinden) kim kurtarır?”( Enam 63 .ayet ) De ki: “Onlardan ve her türlü sıkıntıdan sizi Allah kurtarır. Ama siz yine de O’na ortak koşuyorsunuz.” ( Enam 64 ) Allah, geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de gecenin içine sokar. Güneşi ve Ay’ı da koyduğu kanunlara boyun eğdirmiştir. Her biri belirli bir vakte kadar akıp gitmektedir. İşte bu, Allah’tır, Rabbinizdir. Mülk yalnızca O’nundur. Allah’ı bırakıp da ibadet ettikleriniz, bir çekirdek zarına bile hükmedemezler. ( Fatır 13 ) Eğer onları çağırsanız, çağrınızı duymazlar. Duysalar bile çağrınıza karşılık veremezler. Kıyamet günü de sizin ortak koştuğunuzu inkâr ederler. Bunları sana hiç kimse, hakkıyla haberdar olan (Allah) gibi haber veremez. ( Fatır 14 ) "Yok efendim onların bize karşılık veremeyeceğini biliyoruz , Allah onları sever , onların sevgisine bizim isteğimizi yerine getirir belki " diye bir düşünce var . Kardeşim aracılık şirktir ! bunu anla . Allaha dininizi öğretmeyin. Yapmayın. De ki: “Dîninizi Allah'a mı öğretiyorsunuz? Ve Allah, göklerde ve yerde olanı bilir. Ve Allah, herşeyi en iyi bilendir.” ( Hucurat 16 ) * Darda kalanın yardımına ancak Allah yetişir / sıkıntıları ancak Allah giderir * Bolluğu / rahmeti ancak Allah verir Eğer Allah sana bir zarar dokundurursa, onu yine O’ndan başka giderecek yoktur. Eğer sana bir hayır dilerse, O’nun keremini geri çevirecek de yoktur. O, hayrını kullarından dilediğine eriştirir. Ve O bağışlayandır, esirgeyendir. 2) Türbe ziyaretleri şirktir. Sınavımı geçeyim , eş bulayım , zengin olayım , şifa bulayım , affedileyim vs .. nedenlerle ülkemizde ziyaret edilirler ve ruhlarına fatiha , Allaha dua edilir , şu yatan zatın yüzü suyu hürmetine diye . Allah'ı bırakıp da, kendisine kıyamet gününe kadar bile cevap veremeyecek şeylere yalvarandan daha sapık kim olabilir? Oysa onlar, bunların yalvarışlarından habersizdirler. ( Ahkaf 5 ) Bu kişiler size ahirette bile karşılık veremeyecekler. Sen ölülere işittiremezsin! Şüphesiz sen ölülere duyuramazsın. Arkalarına dönüp kaçarlarken sağırlara da çağrıyı duyuramazsın. ,( Neml 80 ) Diriler ile ölüler de bir olmaz. Allah, dilediğine işittirir. Sen, kabirde bulunanlara işittirecek değilsin. ( Fatır 22 ) Allah, gizlediğinizi de açığa vurduğunuzu da bilir. ( Nahl 19 ) Hep cansızdırlar. Diri değildirler. Ne zaman diriltileceklerini de bilmezler. ( Nahl 21 ) 3- Allaha yaklaşmak için aracı / Vesile koymak "Allahım benim günahlarımı şu zatın yüzü suyu hürmetine bağışla " şirktir . Allah size şah damarınızdan daha yakınken , neden araya birilerini koyma ihtiyacı hissedersiniz ki? Andolsun, insanı biz yarattık. Nefsinin, kendisine fısıldadıklarını, kötülüğe teşvik telkinlerini biliriz. Biz ona şah damarından daha yakınız. ( Kaf suresi 16. ayet ) 4- Allahtan başkası adına yada başkasını düşünerek namaz kılmak. Hz. Muhammedin şefaatini kazanma amaçlı kılınan sünnet namazları şirktir. Namaz Allahın rızasını kazanmak için , Allah emrettiği için kılınır . Farz namazları haricinde insanlar namaz kılabilir ( nafile ) bunda Allah rızası aranır. Ve muhakkak ki mescidler, Allah içindir. Artık Allah ile beraber başka birine dua etmeyin. ( Cin 18 ) 5- Allahın yasalarından ayrı bir yasa koymak . Örneğin ; Haramı helal , helali haram yapan kimse kendisini Allah katında görmektedir . Sadece Allah haramı haram , helali helal yapabilir. Allah'a ortak koşanlar: 'Allah dileseydi biz de babalarımız da ortak koşmaz ve bir şeyi haram kılmazdık' diyecekler. Onlardan öncekiler de böyle yalanladılar da sonunda şiddetli azabımızı tattılar. De ki: 'Yanınızda bize karşı çıkarabileceğiniz bir bilgi var mı? Siz sadece zanna uyuyorsunuz ve tutarsız tahminlerde bulunuyorsunuz.' ( En am 148 ) 6- Herhangi bir nesnenin sizi kötülüklerden koruduğuna inanmak şirktir. Boğazınıza taktıgınız çevşen , kolye , nazar boncuğu (süs amaçlı değilde koruduğuna inanılarak takılıyorsa ) vs her türlü nesneler ..Bizi sadece Allah korur! . * Nazar boncugu konusunda şu açıkmalayı yapalım , "korumak" bilimsel olarak düşünülüpte , örneğin nazar boncuğu dikkat çektiği için insanda var olan enerjinin , bir yere odaklanıp sizi rahatsız etmesini engelleyebilir , Bu nedenle takıldığında bir sakınca yoktur ancak Nazar boncuğunun kerametli olduğuna , sanki bir sihir gibi bişey olduğuna inanmak şirke götürür. 7- Allahtan başkasından şefaat beklemek Şefaat hakkındaki şu yazıyı okumanızı tavsiye ederiz Yoksa Allah’tan başka şefaatçiler mi edindiler? De ki: “Hiçbir şeye güçleri yetmese ve düşünemiyor olsalar da mı?” ( Zümer 43 ) De ki: “Şefaat tümüyle Allah’a aittir. Göklerin ve yerin hükümranlığı O’nundur. Sonra yalnız O’na döndürüleceksiniz.” ( Zümer 44 ) Onlar, bakalım sonu nereye varacak diye ancak onun tehditlerinin gerçekleşmesini bekliyorlar. Onun tehditlerinin geleceği gün önceden onu unutmuş olanlar: «Muhakkak ki, Rabbimizin peygamberleri bize gerçeği getirmişlermiş. Bak şimdi bizim şefaatçılardan hiçbiri var mı ki, bize şefaat etsinler? Veya geri döndürülsek de yaptığımız işlerden başkasını yapsak?» diyecekler. Doğrusu onlar, kendilerine yazık ettiler ve uydurup güvendikleri şeyler yanlarından kaybolup gitmiş olacaktır. ( Araf 53 ) “O’nu bırakıp da başka ilâhlar mı edineyim? Eğer Rahmân bana bir zarar vermek istese, onların şefaati bana hiçbir fayda sağlamaz ve beni kurtaramazlar.” ( Yasin 23 ) Ey iman edenler! Hiçbir alışverişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin olmadığı kıyamet günü gelmeden önce, size rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayın. İnkâr edenler ise zalimlerin ta kendileridir. ( Bakara 254 ) Andolsun, sizi ilk defa yarattığımız gibi teker teker bize geldiniz. Size verdiğimiz dünyalık nimetleri de arkanızda bıraktınız. Hani hakkınızda Allah’ın ortakları olduğunu zannettiğiniz şefaatçilerinizi de yanınızda görmüyoruz? Artık aranızdaki bağlar tamamen kopmuş ve (Allah’ın ortağı olduklarını) iddia ettikleriniz, sizi yüzüstü bırakıp kaybolmuşlardır. ( enam 94 ) Allah’ı bırakıp, kendilerine ne zarar, ne de fayda verebilecek şeylere tapıyorlar ve “İşte bunlar Allah katında bizim şefaatçılarımızdır” diyorlar. De ki: “Siz, Allah’a göklerde ve yerde O’nun bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz!? O, onların ortak koştukları şeylerden uzaktır, yücedir.”. ( ( Yunus 18 ) Allahın lanetlediğini peygamber kurtaramaz! Şefaatle ilgili şu videoya bakınız. Çaarpıtılan ayet necm 26 yada burada cevap verilmektedir. Şefaat , bir kişiyi cehennemden cennete koyma işi değildir! Allaha ortak koşanlara müşrik denir . İyi bilin ki, halis din yalnız Allah’ındır. O’nu bırakıp da başka dostlar edinenler, “Biz onlara sadece, bizi Allah’a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz” diyorlar. Şüphesiz Allah, ayrılığa düştükleri şeyler konusunda aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı ve nankör olanları doğru yola iletmez. ( Zümer 3 ) Ayette görüldüğü gibi müşrikler , Allahı inkar edenler değil , Bizi Allaha yaklaştırsın diye ibadet eden / dua eden , ondan yardım bekleyen , Allahın sıfatlarını kullarda görenlerdir. Onlara, «gökleri ve yeri kim yaratmıştır; Güneş'i ve Ay'ı belli ölçü ve düzende tutup buyruk altına kim almıştır?» diye sorsan, «Allah...» diyecekler. O halde (Hak'tan) nasıl çevriliyorlar?! ( Ankebut 61 ) Andolsun ki onlara, kim yağdırır gökten yağmuru da onunla, ölümünden sonra diriltir yeryüzünü diye sorsan Allah derler mutlaka; de ki: Hamd Allah'a, fakat çoğu akıl etmez. ( Ankebut 63 ) Genelde şöyle bir kanı vardır , müşrikler putlara tapanlardır. hayır!! , tapılan şeyler insan da olabilir! Hemen şunu diyorlar ; iyi de biz bu insanlara tapmıyoruz . illa ki şekli olarak o kişinin önünde secdeye gitmeniz gerekmiyor . Dua edilecek , yardım beklenecek tek bir merci var o da Allah. Ahirette müşrikler kendilerine tapıldığını inkar edecekler ; De ki: şimdi baksanız a şu sizin Allahın berîsinden yalvarıb durduklarınıza, gösterin bana onlar Arzdan hangi cüz'ü yaratmışlar, yoksa onların Göklerde mi bir ortaklıkları var? Haydin bana bundan evvel bir kitab yâhud ılimden bir eser getirin eğer sadıksanız(doğru sözlülerseniz ) ( Ahkaf 4.ayet ) Allah'ı bırakıp da kıyâmet günü, kendisine cevap vermeyecek olan ve kendisine tapanlardan haberleri bile bulunmayan şeylere tapandan daha sapık kimdir ki? ( Ahkaf 5 ) Ve insanların toplandığı zaman onlar, düşman kesilirler ve kendilerine tapanların kulluklarını da inkâr ederler. ( Ahkaf suresi 6.ayet ) İbrahim, onlara dedi ki: “Sırf aranızda dünya hayatına mahsus bir sevgi (ve çıkar) uğruna Allah’ı bırakıp birtakım putlar edindiniz. Sonra kıyamet gününde kiminiz kiminizi inkâr edip tanımayacak; kiminiz kiminize lânet edecektir. Barınağınız cehennem olacaktır. Yardımcılarınız da olmayacaktır.” ( Ankebut 25 ) Görüldüğü gibi insandırlar. Muhakkak ki; Allah'tan başka dua ettikleriniz sizler gibi kullardır. Öyleyse onları çağırın. Eğer doğru sözlü iseniz böylece size (sizin duanıza) icabet etsinler (duanızı yerine getirsinler). ( Araf suresi 194.ayet ) Burada daha açık görülüyor. Müşrikler bütün yetkinin Allahta olduğunu kabul eder De ki: "Göklerden ve yerden sizlere rızık veren kimdir? Kulaklara ve gözlere malik olan kimdir? Diriyi ölüden çıkaran ve ölüyü diriden çıkaran kimdir? Ve işleri evirip çeviren kimdir? Onlar: "Allah" diyeceklerdir. Öyleyse de ki: "Peki siz yine de korkup sakınmayacak mısınız? ( Yunus 31 ) İşte bu işleri yapan Allah’dır; gerçek Rabbinizdir. Hakdan sonra da sapıklıktan başka ne vardır? O halde (Bu açık delillerden sonra imandan) nasıl çevrilirsiniz? ( Yunus 32 ) Haktan başkası sapıklıktır! Müşrik Allaha ibadet eder Hz. ibrahimden bu yana Hac ve Umre yapılmıştır . Müşrikler de hicretin 9. yılına kadar hac ve umre yapmışlardır. Onlar mekkelilerin Arafata çıkmaması gibi ibadette bazı eksiltmeler yapabilirlerdi. Ey iman edenler! Allah'a ortak koşanlar ancak bir pislikten ibarettir. Artık bu yıllarından sonra, Mescid-i Haram’a yaklaşmasınlar. Eğer yoksulluktan korkarsanız, Allah dilerse lütfuyla sizi zengin kılar. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. ( Tevbe 28) Haccı ve umreyi de Allah için tamamlayın. ( Bakara 196 ) Müşrikler , hacılara su vermek ve mescidi haramı ibadete açık tutmakla övünürlerdi. Allah onların bu övünmeleri hak etmediklerini şu ayetlerle bize bildirmişlerdir. Allah’a ortak koşanların, inkârlarına bizzat kendileri şahitlik edip dururken, Allah’ın mescitlerini imar etmeleri düşünülemez. Onların bütün amelleri boşa gitmiştir. Onlar ateşte ebedî kalacaklardır. ( Tevbe 17 ) Allah’ın mescitlerini, ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte onların doğru yolu bulanlardan olmaları umulur. ( Tevbe 18 ) Hacılara su verme ve Mescid-i Harâm'ı îmâr etme işiyle uğraşanların derecesini Allah'a ve âhiret gününe inanıp Allah yolunda savaşan kimsenin derecesiyle bir mi tutarsınız? Ve Allah, zulmeden topluluğu doğru yola sevketmez. ( Tevbe 19 ) Müşrikler , müşrikliği red eder. Müşriklerina asıl hedefi , Allaha yaklaşmaktır. Kimisi gerçekten iyi niyetle bağlanır. Bu sebeble onlar birşeyi /kişiyi Allaha tam olarak ortak koşmadıklarını düşünürler . Ve o gün hepsini de toplar da sonra Tanrıya şirk koşanlara deriz ki: Nerede size yardım edecek sanıp şirk koştuklarınız? ( Enam 22) Sonunda onların manevraları, “Rabbimiz Allah’a andolsun ki biz (O’na) ortak koşanlar değildik” demelerinden başka bir şey olmayacaktır. ( Enam 23 Bak, kendilerine karşı nasıl yalan söylediler ve düzmekte oldukları da kendilerinden kaybolup uzaklaştı. (Enam 24 ) " Biz ortak koşanlardan değildik" Kimisi de müşrik olduğunun farkına varmaz çünkü anlayarak! kuran okumuyordur. Ve kim Rahmân'ın zikrinden yüz çevirirse, şeytanı ona musallat ederiz. Böylece o (şeytan), onun yakın arkadaşı olur. ( Zuhruf 36 ) Şüphesiz bu şeytanlar onları doğru yoldan saptırırlar. Onlar ise doğru yolda olduklarını sanırlar. ( (Zuhruf 37 ) Ve insanların toplandığı zaman onlar, düşman kesilirler ve kendilerine tapanların kulluklarını da inkâr ederler. (Ahkaf 6 ) O zamanın gerçekleştiği süreçte, suçlular (şirk ehli) ümitlerini kesip susarlar. ( Rum 12 ) Onların, Allah’a koştukları ortaklardan kendileri için şefaatçılar da olmayacaktır. Artık onlar ortak koştukları şeyleri de inkâr ederler. ( Rum 13 ) O gün tanrı edinilen aracılar müşrikleri kabul etmez! Onların hepsini bir araya toplayacağımız, sonra da Allah’a ortak koşanlara, “Siz de, ortaklarınız da yerinizde bekleyin” diyeceğimiz günü düşün. Artık onların (ortak koştuklarıyla) aralarını tamamen ayırırız ve ortak koştukları derler ki: “Siz bize ibadet etmiyordunuz.” ( Yunus 28 ) “Şimdi ise sizin bize tapınmanızdan habersiz olduğumuza dair sizinle bizim aramızda şâhit olarak Allah yeter.” ( Yunus 29 ) Kendileri için destek sağlasınlar diye Allah'tan başka ilâhlar edindiler. ( Meryem 81 ) Hayır, hayır. Tapındıkları ilâhlar onların kulluğunu tanımayacak, onlara hasım, düşman, olacaklar.( Meryem 82 ) Şirke batmaması konusunda peygamberimiz bile uyarılmıştır! Andolsun, sana ve senden önceki peygamberlere şöyle vahyedildi: “Eğer Allah’a ortak koşarsan elbette amelin boşa çıkar ve elbette ziyana uğrayanlardan olursun.” ( Zümer 65 ) Hayır, yalnız Allah’a ibadet et ve şükredenlerden ol. ( Zümer 66 ) Allahı bırakıp , şeytanları dost edinmeyin! Allah bir kısmına hidayet verdi ve bir kısmına da sapıklık inip yerleşti. Çünkü, Allah’ı bırakıp şeytanları dostlar edindiler. Bir de zannederler ki, kendileri hidayettedirler. ( Araf 30 ) Uyarıya dikkat edin , bir de kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar. ALLAH bize yeter! Fakat döner, yüz çevirirlerse hemen de ki: Allah yeter bana, yoktur ondan başka tapacak, ona dayandım ve odur büyük arşın sâhibi. ( Tevbe 129 . ayet ) Ve eğer gerçekten onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorarsan, mutlaka: "Allah" derler. De ki: "Allah'tan başka taptıklarınızı gördünüz mü? Eğer Allah bana bir zarar dileseydi, O'nun zararını onlar giderebilir mi? Veya bana bir rahmet dileseydi, onun rahmetini tutabilirler mi (engelleyebilirler mi)?” De ki: “Allah bana yeter!” Tevekkül edenler (yalnız) ona tevekkül ederler (onu vekil ederler)." ( Zümer 38 ) Biz, işte böyle, her peygamber için suçlulardan bir düşman yarattık. Yol gösterici ve yardım edici olarak Rabbin yeter. ( Furkan 31 . ayet ) Ve Allah'ındır ne varsa göklerde ve ne varsa yeryüzünde ve koruyucu olarak Allah yeter. ( Nisa 132.ayet ) 'Şüphesiz benim (gerçek) kullarımın üzerinde senin bir gücün olamaz.' Vekil olarak Rabbin yeter. (isra 65 ) Nûh’tan sonra da nice nesilleri helâk ettik. Kullarının günahlarını hakkıyla bilici ve görücü olarak Rabbin yeter. (isra 17. ayet ) Bize dost yardımcı olarak kim yeter? Allah, sizin düşmanlarınızı çok daha iyi bilir. Allah, dost olarak yeter. Allah, yardımcı olarak da yeter. ( Nisa 45 . ayet ) Ey Peygamber! Sana ve sana tabi olan mü’minlere Allah yeter. (Enfal Suresi 64 ) Ve onu ummadığı yerden rızıklandırır. Kim Allah'a güvenirse O, ona yeter. Şüphesiz Allah emrini yerine getirendir. Allah her şey için bir ölçü koymuştur. ( Talak suresi 3.ayet ) Darda kalana kim yardım eder? Yahut kendisine dua ettiği zaman zorda kalmışa cevap veren ve başa gelen kötülüğü kaldıran, sizi yeryüzünün halifeleri kılan mı? Allah ile birlikte başka ilâh mı var!? Ne kadar az düşünüyorsunuz! ( Neml suresi 62.ayet ) Tövbeleri kim kabul eder? Günahları kim bağışlar? Yine onlar, çirkin bir iş yaptıkları, yahut nefislerine zulmettikleri zaman Allah’ı hatırlayıp hemen günahlarının bağışlanmasını isteyenler -ki Allah’tan başka günahları kim bağışlar- ve bile bile işledikleri (günah) üzerinde ısrar etmeyenlerdir. ( Ali imran 135 ) Allah katında (makbul) tövbe, ancak bilmeyerek günah işleyip sonra çok geçmeden tövbe edenlerin tövbesidir. İşte Allah, bunların tövbelerini kabul buyurur. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. ( Nisa 17 . ayet ) Velimiz kimdir ? Allah, iman edenlerin velisi (dostu ve destekçisi)dir. Onları karanlıklardan nura çıkarır; inkâr edenlerin velileri ise tağut'tur. Onları nurdan karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar, ateşin halkıdırlar, onda süresiz kalacaklardır. ( Bakara 257 ) Gaybı kim bilir ? De ki: “Göktekiler ve yeridekiler gaybı bilemezler, ancak Allah bilir. Onlar öldükten sonra ne zaman diriltileceklerinin de farkında değildirler.” ( Neml suresi 65 . ayet ) Bizi rızıklandıran kim ? O, yeri sizin için döşek, göğü de bina yapan, gökten su indirip onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkarandır. Öyleyse siz de bile bile Allah’a ortaklar koşmayın. ( Bakara 22.ayet ) 2 yorum: Adsız dedi ki... Şu ayetleri birde diyanetin mealli kuranını indirip (sadece meali bile yeter)mealini okuyup sonrada tefsırını okursanız bu siteyi hazırlayanların zihniyetini anlarsınız (heralde yayımlamayacakları yorum budur) 23 Ekim 2014 14:22 Adsız dedi ki... Ey mu'minler, ey muvahhidler, ey haniler... Tarikatçılarla, muşriklerle başa çıkmanız çok zordur. Bütün peygamberler bunlar uğraşmış ve bunların işkencelerine maruz kalmıştır. Allah Teala'ya şirk koşmayan siz vicdanları temiz insanlar, önce bir araya gelerek güçbirliği sağlayınız; sonra istişarelerle ve yardımlaşarak şirke karşı etkin mücadele yöntemlerini keşfetmek ve geliştirmek için stratejiler geliştiriniz. Unutmayınız ki her şeyiniz bugün müşriklerin elindedir. Onların hegemonyası altında yaşamaktasınız. Hatta bazı gafil mu'minler bu necis ve murdar insanlarla haşır neşir olmakta ve olmak zorunda kalmaktadır. Eğer cahiliye ölümüyle ölmek istemiyorsanız, en kısa zamanda birleşiniz ve hiç olmasa başınızın çaresine bakınız. Ehl-i tevhide selam olsun. . 

1 Ekim 2015 Perşembe

Geleneksel Hıristıyanlıktan Modern Hıristıyanlığa Mitraizmin Etkisi

Sevmek bir yerdeki sabah galiba. Beni bir türlü oraya götürmediler' Her sevginin başlangıcı, insan yaşamında güneşin doğduğu andır elbette. Oysa, çaba harcamadan, birilerinin kendisini sevmesini bekleyenler başarılı olamazlar hiçbir zaman... Ne sazı konuştururlar, ne neyi üflerler, ne de şiire varır dilleri... İnsanin bir ömür boyu peşinden koştuğu sevmek nedir peki? Yüreğin bir başkası için çarpması mı? Suyun yüzünde, yapraklarını ağır ağır açan bir nilüfer mi yoksa? Göç mevsimi, yaralı eşini kanatlarıyla örterek ölümü bekleyen yaban kazlarının vefası mı? Ya da kayayı delen tomurcuğun direnci mi sevmek? Kan ve gözyaşından oluşmuş bir dünyanın ortasında bile, insanı insanla kucaklaştıran duygu mu? Ya sevilmek? Bir başkasının bakışlarından biricik olduğunu anlamak mı sevilmek? Yürürken başı biraz daha dik, dudak kıvrımlarını uçarı, adımları hafif kılan, sevilmek mi yoksa? Sesin, sıcacık bir hoşgörüye bürünmesi, bütün Canlılara yönelik sevecenlik, artan coşku, sevilmekten mi hep? Ya nedir sevmemek? Küçük hesaplarla ölçüp biçmek midir karşıdakini? Hoyrat bir rüzgarın, özenle dizilmiş saksıları devirmesi mi? Dalganın saldırması mı, adı özlem olan bir kayığa? Koparıp bir çiçeği yakaya takmak mı yoksa? Kekliği kafese kapatmak mı, siyah örtüler altında ürkek doğasız bırakıp, avlarda tuzak olarak kullanmak mı sevmemek? Canlıyı soyuna nankör kılmak, sonra insanlık dersi vermek mi yoksa? Bir yudum Su uzatmaktan üşenmek mi sevmemek? Gülümsemekten kaçınmak, okşamanın ince kıyılarına inmemek mi asla? Sevilmemek nasıl bir duygu peki? Yavru kedileri boğmak mı oyun diye? Kalın topuklu çizmelerle ezmek mi başakları ya da çocukları? Nedir hiç sevilmemek? Bir çölün ortasında durmadan susamak mı? Kapıları dinlemek mi binbir korkuyla? Para biriktirmek mi aç karnına? Ökseler, pusatlar yapmak dalları ok gibi sivriltmek mi? Yaz Günleri ateşler yakmak mı kocaman bir şehrin ortasında? Ölümü izlemek mi keyifle? Nedir sevilmemek? Ne kadar yabancılaştırır insanı insana? Havada uçuşan bir sözcük müdür sevgi? Sezilir mi, tutulur mu, görülür mü? Nasıl bilinir varlığı? Yalnızca yokluğunda mı anlaşılır tadı? Önce kendini tanımakla başlar sevgi. Kendini onarmakla başlar... İnsanın, insan olma bilincini, aklıyla, yüreğiyle duymasıyla başlar... Doğanın ve yaşamın bir parçası olduğunu anlamasıyla... Yaşam benim için var. Su benim temizliğim. Ben Suyu en uzak dallara taşımalıyım... Sonra insan var... Doğanın en güzel ürünü... Üç bin yılda ayağa kalkmayı öğrenen ve beni bugüne hazırlayan insan... İlmek ilmek örülen kültürümün ilk halkası... Bir insana duyulan sevgiyle başlayan yaşam... Peki nedir sevgi? Birlikte bir gülüşü uzatmak, acıyı paylaşıp azaltmak belki de. Aynı duaya el kaldırmak. Dokunmak biraz. Kanın, damarlardan akışını hızlandırarak duymak insanın sıcaklığını... Aynı anda görebilmek bir şimşek çakımını... Ocağı birlikte üflemek ısınmak için... İnsan olmanın o eksikliğini güzelliğini sezebilmek karşılıklı. Tamamlayabilmek birbirini... Bir türlü önleyemediğimiz o ses: 'benim onurlanacağım kadar önemli ama benden bir adım geri...' diyorsa eğer, o sesi susturabilmek... Koltuklara, halılara, kristallere, markalara gösterdiğin özenin çok fazlasını gösterebilmek bir insana... Duygularını, düşüncelerini anlamaya çalışmak. Özlemlerini aramak birlikte... Benim ol ama benden bağımsız bireyliğini de koru. Olduğun gibi kal ama çoğalsın, zenginleşsin içinin erdemi... Seni ilk sevdiğim Gün gibi sürdür kişiliğini ama durmadan gelişelim birlikte... Birlikteliktir sevgi... Kimsenin kimseyi kullanmadığı... Kimsenin kimseye hükmetmediği... Kimsenin kimseyi mülkiyetine geçirmediği... Önce beni bekle duraklarda, sonra bekleyeni olmayan bütün yolcuları... Önce benim için bir şarkı söyle, sonra bütün sağırlar duysun sesini... Beni sev! Öyle sev ki, bütün insanlığı kucaklasın sevgin...

14 Kasım 2014 Cuma

TANRIYI KİMLER GÖRMÜŞTÜR?

Yas.34: 10 O günden bu yana İsrail'de Musa gibi RAB'bin yüz yüze görüştüğü bir peygamber çıkmadı.

1. Krallar Bölüm 11: 9-10 İsrail'in Tanrısı RAB, kendisine iki kez görünüp, 'Başka ilahlara tapma!' demesine karşın, Süleyman RAB'bin yolundan saptı...
Hoş.12: 3 Yakup ana rahminde kardeşinin topuğunu tuttu, Büyüyünce Tanrı'yla güreşti.
Yar.32: 28 Adam, "Artık sana Yakup değil, İsrail* denecek" dedi, "Çünkü Tanrı'yla, insanlarla güreşip yendin." D Not 32:28 "İsrail": "Tanrı'yla güreşir" anlamına gelir.
Yar.3: 21 RAB Tanrı Adem'le karısı için deriden giysiler yaptı, onları giydirdi.
Şimdi bu metinlere baktığımız da, Musa peygamberin Tanrınızla yüz yüze görüştüğü yazılı, Tanrınızın Süleyman peygambere iki defa göründüğü açıkça yazılı, Yakub peygamberin Tanrınızla güreşip onu yenerken gözlerini kapadığını düşünmüyorsunuzdur, Adem peygamber ve Havva validemizin baheçe de görmedikleri birinden saklandıklarını ve onları giydirirken gözlerini yumduklarını düşünmüyorsunuzdur. Ayrıca çok uzun olduğu için buraya yazmadığım ama Yaratılış Kitabınızın 18 bölümünde İbrahim peygamberin Tanrınızla yüz yüze görüştüğünü umarım unutmamışsınızdır.
Tanrının görülmesiyle ilgili sizin inandığınız Kutsal Kitabınızın üç değişik kabulü vardır. Bunlar şöyledir:
1- Eski Antlaşmaya ve Yahudilere göre Tanrı bir çok kişiye kendisini göstermiştir... Bununla ilgili ayetler yukarıda var.
2- Yeni Antlaşmanızın Yuhanna Kitabına göre, Meryemoğlu İsa Mesih'e (as) kadar Tanrıyı hiç kimse görmemiştir, Tanrınız, Meryemoğlu İsa Mesih'in (as) bedeniyle görülmüş ve onunla tanınmıştır. Bununla ilgili ayetleri siz yazmışsınız.
3- Pavlusa göre ise; Bırakın Meryemoğlu İsa Mesih'le (as) Tanrının görülmesini, Tanrı Hiç bir zaman görülmez ve ölmez. Bununla ilgili ayet:
1.Timoteus 1:17 Onur ve yücelik sonsuzlara dek tüm çağların Kralı olan ölümsüz, görünmez tek Tanrı'nın olsun. Amin.
İşte görüldüğü gibi 3 farklı yaklaşım, Ama Eski Antlaşmayı incelediğimiz de, Dua edildiğin de, gelen görünen bir tanrıdan söz edemeyiz. Meryemoğlu İsa Mesih'in (as) yaşamında da bu durum böyledir.
Size sorduğum ikinci soruya ki aşağıya yazıyorum:
Meryemoğlu İsa Mesih kendi yaşamında dua edip tapınırken, ona kim geliyordu?
Bu soruya Meryemoğlu İsa Mesih'in (as) zaten kendisi Tanrıydı demek istemişsiniz. Ama size de kaç defa sordum, Meryemoğlu İsa Mesih'in (as) Kendisi nerede "BEN SİZİN TANRINIZIM" dediyse buyurun buraya yazın. Aksine şimdi size bir ayet yazacağım:
Luk.6: 12 O günlerde İsa, dua etmek için dağa çıktı ve bütün geceyi Tanrı'ya dua ederek geçirdi.
Bakınız, akıl var mantık var, sizin Tanrınızın bu ayete göre, dua ettiği bir Tanrısı var. Sizin Tanrınız, kendi Tanrısı için Kutsal Kitabınız'da şöyle diyor:
Yu.14: 28 ... Çünkü Baba benden üstündür.
Siz tüm bunlara rağmen, kendisinin söylemediği bir şeyi Meryemoğlu İsa Mesih'e (as) yakıştırarak onu Tanrılaştırmaya çalışıyorsunuz. Gelin bu inadınızdan vazgeçin. İblisin sizleri ayartmasına fırsat vermeyin.
Eğer sizler gerçekten Meryemoğlu İsa Mesih'e (as) bağlıysanız, gerçekten onu seviyorsanız, öyleyse onun Rabbine, onun Allah'ına dua edin. O Allah'a kul olun.
Çık.24: 9 Sonra Musa, Harun, Nadav, Avihu ve İsrail ileri gelenlerinden yetmiş kişi dağa çıkarak
Çık.24: 10 İsrail'in Tanrısı'nı gördüler. Tanrı'nın ayakları altında laciverttaşını andıran bir döşeme vardı. Gök gibi duruydu.
Çık.24: 11 Tanrı İsrail soylularına zarar vermedi. Tanrı'yı gördüler, sonra yiyip içtiler.
Sevgili kardeşlerim bakınız, yalnız Hz. Musa (as) değil, onunla beraber olan 70 kişi Tanrılarını görmüşler ve gördükleri Tanrının ayakları altında lacivert taşını andıran bir döşeme varmış... Şimdi İsrail Halkı bu insanlara Tanrının şeklini şemailini sordu veya sormadı, buda tamamen farklı bir konu. Ama ana konu, Meryemoğlu İsa Mesih'ten (as) önce Tanrının görünüp görünmediğidir.
Sizin Kutsal Kitabınıza baktığımızda göründüğü çok açık. Ama Yeni Antlaşmanıza bakacak olursak, görünmemiştir. Aslada görünmez... Burada eğer bir problem varsa, bu Yeni Antlaşmanın sorunudur. Eski Antlaşma yoruma gerek kalmayacak bir şekil de açıkça görüldüğünü söylemektedir. İbrahim (as) peygamberin kıssasına iyice bakın orada zaten insan olarak göründüğü yazılı. Bu konuyla ilgili son olarak şu ayetleri de yazalım ve konuyu kapatayım.
Çık.24: 16 RAB'bin görkemi Sina Dağı'nın üzerine indi. Bulut dağı altı gün örttü. Yedinci gün RAB bulutun içinden Musa'ya seslendi.
Çık.24: 17 RAB'bin görkemi İsrailliler'e dağın doruğunda yakıcı bir ateş gibi görünüyordu.
Ayetlerde gördüğünüz gibi, Tanrı bütün İsraile başka bir şekilde zaten kendisini ifade etmiştir. Ama bazı seçtiği kişilere bizzat görünmüştür. Bu durumda Yuhanna, yazarının kim olduğu belli olmayan Yuhanna İncili, Eski Antlaşmayla ve Pavlusla taban tabana zıt düşmüştür. Bu gayet açıktır.

Siz, siz olun Yehova Şahitlerini evinizden, ailenizden ve hatta tanıdıklarınızdan ırak tutun.

Türk insanı üzerine bilinen ya da bilinmeyen birçok oyunlar oynanıyor.  Dünyanın neresinde olursa olsun Müslüman  Türk insani yoğun bir kı...