Kitab-ı Mukaddes i okudunuz mu? Biz okuduk ve bulgu ve düşüncelerimizi burada paylaşıyoruz.
21 Nisan 2011 Perşembe
20 Nisan 2011 Çarşamba
TEVRAT‘I KİM YAZDI?
Tevrat, Yahudiler gibi Hıristiyanların da İncile beraber kutsal kitap olarak kabul ettikleri için kısaca ondan bahsetmemiz gerekir.Tevrat; Hz. Musa’ya gelen vahiylerin ve diğer Yahudi Peygamberlerinin kitaplarının toplandığı, Eski Ahit’in ilk beş kitabına verilen isimdir.Arapça bir kelime olan Tevrat’ın, İbranice en yaygın karşılığı Torah’tır.Eski Ahit kavramı ise, daha çok Hıristiyan inancında, Yahudilerin Kutsal Kitabının tümü için kullanılır.Tevrat dediğimizde ülkemizde de, Kanondaki bütün Yahudi din kitaplarının hepsine verilen isimdir.İbranice’de kanondaki kitapların hepsi için verilen isim TANAKH’ tır.Hıristiyanların kullandığı Yunanca Tevrat tercümesinin ismi Septuagint (yalnızca ilk beş kitabın ismi Penteteuch), Latincesinin ismi Vulgate’dir.Tevrat (Eski Ahit), Hz. Musa’ya ait olduğuna inanılan ilk beş kitapla beraber, diğer Yahudi Peygamberlerine ait bir çok kitaptan oluşur. Bugün Yahudilerin Kanon (resmi kabul olunan) olarak kullandığı Kutsal Kitabı olan Tevrat (Tanakh-Eski Ahid), 3 ana bölüm ve toplam 39 kitaptan oluşmuştur.Bu bölümler.24
Tevrat (torah):Yaratılış (Tekvin), Mısırdan çıkış (çıkış), Levililer, Çölde Sayım (Sayılar), Yasanın Tekrarı (Tensiye) olmak üzere toplam 5 kitaptan oluşur. Peygamberler (Nevi’im): Yeşu, Hakimler, I. Samuel, II. Samuel, I.Krallar, ll.Krallar, Yeşaya (İşaya), Yeremya, Hezekiel. On iki Peygamber (Şnayim Asar):Hoşea, Yoel, Amos, Ovadya, Yunus, Mikha, Nahum, Habakkuk, Tsefenya, Haggay, Zekarya, Malaki. Kitaplar (ketuvim):Mezmurlar,Süleyman’ın Meselleri, Eyup, Neşideler Neşidesi, Ruth, Yeremyanın Mersiyeleri, Vaiz, Ester, Daniel, Ezra,Nehemya,I. Tarihler, II.Tarihler.
Yahudiler Tevrat’ın ilk beş kitabının Hz. Musa’ya Tanrı tarafından verildiğine ve hiç bir değişikliğe uğramadığına inanırlar. Eski Ahit’i oluşturan kitaplar,MÖ.1400 ile 400 yılları arasında, uzun zaman dilimi içinde yazılmış birçok peygamberin kitabını içermektedir.Sürgün yıllarında kaybolan Tevrat’a Babil sürgünü dönüşünden sonra Ezra başkanlığında bir heyet tarafından MÖ: 450 yıllarında tekrar derlenmiş olup MÖ: 150 Makkabiler dönemine kadar ilaveler olmasına rağmen MS: Yamniya konsilinde bazı bölümler çıkarılarak son şeklini almıştır. İlk beş kitap, Toplam 187 bölümden oluşmaktadır. Bunlar için verilen toplam kelime ve harf sayılarında, çok farklılık görülmektedir..Bazı kaynaklarda 5851 (Kut. KİT. Değiş.-15), bazılarında 4888 (Kidduşin’de) ile 5845 kelime ve harf sayısı ise 300.000 ile 400.000 arası değişmektedir.Bu kadar farklılıklar, özellikle MS. 2. yüzyıla kadar elde standart bir metin olmaması ve daha sonraları da çeşitli yazım hatalarından kaynaklanmaktadır.Hatta ikinci dünya savaşından sonra yazılan Tevratlar üzerinde İsrail de yapılan incelemelerde bile bunların % 84’ünün hatalı olduğu tespit edilmiştir.25 Şu anda Yahudi ve Hıristiyanların kullandığı Tevrat metinlerinin, tarih içinde son şeklini alması uzun zaman almıştır.Hz.Musa Tanrı’dan vahyedilen on emiri iki taş levhaya ve Tevrat’ıda bir kitap olarak yazarak (orijinal nüsha), Ahit Sandığı denilen sandığın içine korunması için koyar. Bu sandık İsrail Oğulları tarafından kutsal emanet olarak korunur.Hz. Musa’nın vefatından sonra, Hz.Yeşu kendilerine önderlik etmiştir.Hz. Yeşu’dan sonra, İsrail Oğulları yoldan çıkmış ve Tanrı’yı unutarak putlara tapmaya başlamışlar ve başka kavimlerin esaretine altına girmişlerdir.Bu ara Ahit Sandığı ve Tevrat tamamen unutulmuştur. Peygamber Hz. Davut zamanına kadar bu böyle devam etmiştir.Hz. Davut kral olup Kudüs’ü alınca, Ahit Sandığını da bulup buraya getirmiştir.Hz. Davut’tan sonra yerine geçen Oğlu Hz. Süleyman, Kudüs’te meşhur mabedi yaptırmış ve Ahit Sandığını mabede koymuştur.Burada ilk defa Ahit Sandığı açıldığında, içinde iki taş levhadan başka bir şeyin olmadığı görülür(I.krallar 8:9).Hz. Süleyman dan sonra Krallık kuzeyde on kabilenin oluşturduğu İSRAİL, güneyde Yahuda ve Bünyamin kabilelerinin oluşturduğu YAHUDA olarak ikiye ayrılıyor ve iki devlette Tanrı’yı unutup yine putperest oluyor.Bu dönemlerde Hz.Musa’nın dini iyice yasaklanıp unutturulmuş ve Tevrat’ta ortadan kaldırılmıştır.Bu durum MÖ.920 Hz. Süleyman’ın ölümünden,MÖ. 640 yılında kral olan Yoşiya dönemine kadar devam etmiştir.Putperestliği terk eden Yoşiya zamanında Tevrat tekrar bulunur.Bu Yahudi devletinden önce kuzeydeki İsrail, Asurluların İstilasına uğrayıp, topraklarından sürgün ediliyorlar.Daha sonra güneydeki Yahuda devleti, Babil Kralı Hebukednazzar tarafından MÖ. 587’de yağmalanıp, Yahudiler Babil’e köle olarak sürülüyor.Bu ara mabette yıkılıyor ve Ahid Sandığı ve içindeki taş levhalar ile Tevrat saklandığı yerde bir daha bulunmamak üzere kayboluyor. Günümüze kadar aranan bu sandık hala bulunamamış ve Mescidi Aksa Camisinin altındaki mabet kalıntıları içinde hala aranmaktadır. Bu durum MÖ.538 yılına kadar böyle devam etmiş ve Yahudilerin Tevrat’la ilişiği tekrar kesilmiş olur.MÖ. 538 yılında Pers Kralı Cyrus, Babilliler’i yenerek Yahudilerin de esaretini kaldırıp Kudüs’e tekrar dönmelerine ve mabedi inşa etmelerine izin vermiştir.Böylece Yahudi tarihinde ikinci mabet olarak anılan dönem başlar.Bu dönemde bütün aramalara rağmen Ahit Sandığı ve Tevrat bulunamamıştır. Kayıp Tevrat’ı yeniden oluşturmak için Ezra başkanlığında bir meclis kurulup Eski Ahit’i, kuzeydeki Yahudi devleti kalıntıları olan Samiriler diye isimlendirdikleri halklara inat, kare karakterli Asuri yazısıyla yazmıştır.Yazmışlardır ama bakın Kuran ne diyor;
Tevrat (torah):Yaratılış (Tekvin), Mısırdan çıkış (çıkış), Levililer, Çölde Sayım (Sayılar), Yasanın Tekrarı (Tensiye) olmak üzere toplam 5 kitaptan oluşur. Peygamberler (Nevi’im): Yeşu, Hakimler, I. Samuel, II. Samuel, I.Krallar, ll.Krallar, Yeşaya (İşaya), Yeremya, Hezekiel. On iki Peygamber (Şnayim Asar):Hoşea, Yoel, Amos, Ovadya, Yunus, Mikha, Nahum, Habakkuk, Tsefenya, Haggay, Zekarya, Malaki. Kitaplar (ketuvim):Mezmurlar,Süleyman’ın Meselleri, Eyup, Neşideler Neşidesi, Ruth, Yeremyanın Mersiyeleri, Vaiz, Ester, Daniel, Ezra,Nehemya,I. Tarihler, II.Tarihler.
Yahudiler Tevrat’ın ilk beş kitabının Hz. Musa’ya Tanrı tarafından verildiğine ve hiç bir değişikliğe uğramadığına inanırlar. Eski Ahit’i oluşturan kitaplar,MÖ.1400 ile 400 yılları arasında, uzun zaman dilimi içinde yazılmış birçok peygamberin kitabını içermektedir.Sürgün yıllarında kaybolan Tevrat’a Babil sürgünü dönüşünden sonra Ezra başkanlığında bir heyet tarafından MÖ: 450 yıllarında tekrar derlenmiş olup MÖ: 150 Makkabiler dönemine kadar ilaveler olmasına rağmen MS: Yamniya konsilinde bazı bölümler çıkarılarak son şeklini almıştır. İlk beş kitap, Toplam 187 bölümden oluşmaktadır. Bunlar için verilen toplam kelime ve harf sayılarında, çok farklılık görülmektedir..Bazı kaynaklarda 5851 (Kut. KİT. Değiş.-15), bazılarında 4888 (Kidduşin’de) ile 5845 kelime ve harf sayısı ise 300.000 ile 400.000 arası değişmektedir.Bu kadar farklılıklar, özellikle MS. 2. yüzyıla kadar elde standart bir metin olmaması ve daha sonraları da çeşitli yazım hatalarından kaynaklanmaktadır.Hatta ikinci dünya savaşından sonra yazılan Tevratlar üzerinde İsrail de yapılan incelemelerde bile bunların % 84’ünün hatalı olduğu tespit edilmiştir.25 Şu anda Yahudi ve Hıristiyanların kullandığı Tevrat metinlerinin, tarih içinde son şeklini alması uzun zaman almıştır.Hz.Musa Tanrı’dan vahyedilen on emiri iki taş levhaya ve Tevrat’ıda bir kitap olarak yazarak (orijinal nüsha), Ahit Sandığı denilen sandığın içine korunması için koyar. Bu sandık İsrail Oğulları tarafından kutsal emanet olarak korunur.Hz. Musa’nın vefatından sonra, Hz.Yeşu kendilerine önderlik etmiştir.Hz. Yeşu’dan sonra, İsrail Oğulları yoldan çıkmış ve Tanrı’yı unutarak putlara tapmaya başlamışlar ve başka kavimlerin esaretine altına girmişlerdir.Bu ara Ahit Sandığı ve Tevrat tamamen unutulmuştur. Peygamber Hz. Davut zamanına kadar bu böyle devam etmiştir.Hz. Davut kral olup Kudüs’ü alınca, Ahit Sandığını da bulup buraya getirmiştir.Hz. Davut’tan sonra yerine geçen Oğlu Hz. Süleyman, Kudüs’te meşhur mabedi yaptırmış ve Ahit Sandığını mabede koymuştur.Burada ilk defa Ahit Sandığı açıldığında, içinde iki taş levhadan başka bir şeyin olmadığı görülür(I.krallar 8:9).Hz. Süleyman dan sonra Krallık kuzeyde on kabilenin oluşturduğu İSRAİL, güneyde Yahuda ve Bünyamin kabilelerinin oluşturduğu YAHUDA olarak ikiye ayrılıyor ve iki devlette Tanrı’yı unutup yine putperest oluyor.Bu dönemlerde Hz.Musa’nın dini iyice yasaklanıp unutturulmuş ve Tevrat’ta ortadan kaldırılmıştır.Bu durum MÖ.920 Hz. Süleyman’ın ölümünden,MÖ. 640 yılında kral olan Yoşiya dönemine kadar devam etmiştir.Putperestliği terk eden Yoşiya zamanında Tevrat tekrar bulunur.Bu Yahudi devletinden önce kuzeydeki İsrail, Asurluların İstilasına uğrayıp, topraklarından sürgün ediliyorlar.Daha sonra güneydeki Yahuda devleti, Babil Kralı Hebukednazzar tarafından MÖ. 587’de yağmalanıp, Yahudiler Babil’e köle olarak sürülüyor.Bu ara mabette yıkılıyor ve Ahid Sandığı ve içindeki taş levhalar ile Tevrat saklandığı yerde bir daha bulunmamak üzere kayboluyor. Günümüze kadar aranan bu sandık hala bulunamamış ve Mescidi Aksa Camisinin altındaki mabet kalıntıları içinde hala aranmaktadır. Bu durum MÖ.538 yılına kadar böyle devam etmiş ve Yahudilerin Tevrat’la ilişiği tekrar kesilmiş olur.MÖ. 538 yılında Pers Kralı Cyrus, Babilliler’i yenerek Yahudilerin de esaretini kaldırıp Kudüs’e tekrar dönmelerine ve mabedi inşa etmelerine izin vermiştir.Böylece Yahudi tarihinde ikinci mabet olarak anılan dönem başlar.Bu dönemde bütün aramalara rağmen Ahit Sandığı ve Tevrat bulunamamıştır. Kayıp Tevrat’ı yeniden oluşturmak için Ezra başkanlığında bir meclis kurulup Eski Ahit’i, kuzeydeki Yahudi devleti kalıntıları olan Samiriler diye isimlendirdikleri halklara inat, kare karakterli Asuri yazısıyla yazmıştır.Yazmışlardır ama bakın Kuran ne diyor;
“13 ….Onlar kelimelerin yerlerini değiştirirler (kitaplarını tahrif ederler).Kendilerine öğretilen ahkamın (Tevrat’ın) önemli bir bölümünü de unuttular.” (Kur’an-Maide-5)
Barnabas İncili-Sunuş.1.Blm
Barnabas İncili
(-Tam Metin-)
-Sunuş-
Barnabas aslen Kıbrıslı olup yahudi bir aileden doğmuştur. Asıl adı Joseph (Yusuf) tur. Barnaba ise teselli oğlu anlamında ona sonradan verilmiş bir lâkaptır. Barnabas'ın kaleme aldığı incil, İsa'nın bir şakirdi, yani zamanının çoğunu, mesajını yaydığı üç yıllık süre içinde bizzat îsa'nın yanında geçiren bir kişi tarafından yazılmış ve bugüne kadar gelmiş, bilinen tek İncil'dir. Kabul edilmiş dört İncil'in yazarlarının aksine, o İsa ile doğrudan teması olmuş ve öğretisini doğrudan İsa'dan almış biriydi.Barnaba İncili, MS. 325'e kadar İskenderiye Kiliselerinde Kanonik (-gerçek-sahih-) bir İncil olarak kabul ediliyordu. Tevhid (-Allah'ın birliği inancı-) lehinde yazan Iraneus'un (MS.130-200) yazılarından, bu İncil'in İsa'nın doğumundan sonraki birinci ve ikinci yüzyıllarda elden ele dolaştığı anlaşılmaktadır. Putperest Roma dininin ve Eflâtun'un felsefesinin İsa'nın aslî öğretileri içine girmesinden sorumlu olmakla suçladığı Pavlus'a karşı çıkan İraneus, kendi fikirlerini desteklemek için Barnabas İncili'nden geniş alıntılarda bulunmuştur.
İznik Konsülü 325 Yılında Yüzlerce Yazımla Birlikte Barnabas İncili'ni de Yasaklıyor
325'te ünlü İznik Konsülü toplandı. Teslis Pavlus Kilisesi'nin resmî inancı olarak ilân edildi ve bu kararın sonuçlarından birini de, o zaman elde bulunan üçyüz kadar İncil'den dördünün Kilise'nin resmî İnciller'i olarak seçilmesi oluşturdu. Bunlar, Matta, Markos, Luka, Yuhannâ'nın yazdıkları İncîllerdir. Özünde Eflâtûnun ortaya attığı trinite fikri, İsa'dan sonra 1'inci ve 2'inci yüzyıllarda kaleme alınan bu İncîllerde yer aldı. İçlerinde Barnabas İncili'nin de bulunduğu diğer înciller'in bütünüyle yok edilmesi emredildi... Geçerliliği tanınmamış Inciller'den birini yanında bulunduranın öldürüleceğine dair emir çıkarıldı...M.S. 366'da papa olan Damasus'un (304-384), Barnabas İncili'nin okunmaması hakkında buyrultu yayınlandığı kaydedilir. Bu buyrultu M.S. 395'te ölen Sezarya piskoposu Gelasus tarafından desteklenmiştir. Bu piskopos İncil'i Apoler; fal kitaplar listesine almıştır. Apokrifa (-apocrypha-) basitçe 'halktan gizlenen' demektir. Böylece, daha bu aşamada İncil kimsenin eline geçmez olmuştur...
Pavlus Kilisesi 1700 Senedir Barnabas İncilini İmha Etmeye Çalışıyor
Barnaba Incili'yle ilgili daha bazı buyrultular da vardır. 382'de Batı Kiliseleri Buyrultusu'yla ve 465'te papa Innocentın buyrultusuyla yasaklanmıştır... Tüm bu buyrultular Şansölye Seguier (1558-1672) Kütüphanesi'ndeki B. de Montfaucan (1655-1741) tarafından hazırlanmış Yunanca elyazmalar katalogunda anılmaktadır...Barnabas İncili'nin Dikkat Çekici Yolculuğu
İmparator Zeno'nun yönetiminin dördüncü yılı olan M.S. 478'de Barnabas'ın mezar ve kalıntıları keşfedilmiş ve kendi eliyle yazılmış İncili'nin bir nüshası göğsünün üzerinde bulunmuştur. Bu olay, 1698'de Antwerp'de yayınlanan Acta Sanctorum, Boland Junii, Tome II, sayfa 422-450'de geçmektedir...Barnaba încili'nin, buradaki metne de kaynaklık eden, İngilizce çevirisine esas olan el yazması Papa Sextus'un (1589 -1590) elindeydi. O'nun, kendinden pek çok alıntılar yapmış olan Iraneus'un yazılarını okuduktan sonra Bamabas încili'ne büyük ilgi duyan Fra Marino adında rahip bir arkadaşı vardı. Bir gün bu rahip Papa'yı görmeye gitti. Birlikte öğle yemeği yediler ve sonra Papa uykuya daldı. Peder Marino Papa'nın özel kütüphanesindeki kitapları karıştırmaya başladı ve Bamabas İncili'nin İtalyanca bir el yazmasını ele geçirdi. Bunu cübbesinin yenine gizleyerek oradan ayrıldı ve kitapla birlikte Vatikan'dan çıktı. Sonra bu el yazma elden ele dolaşıp, nihayet Amsterdam'da, «hayatı boyunca bu parçaya büyük bir değer verdiği sık sık işitilen büyük bir isim ve yetkiye sahip bir kişi»ye ulaştı. Onun ölümünden sonra, Prusya Kralı'nın danışmanlarından John Frederick Cramer'a geçti. 1709'te Cramer bu el yazmayı ünlü 'kitap kurd'u saray prensi Eugene'e sundu. 1738'de kitap, Prens'in kütüphanesiyle birlikte Viyana'da Hofbibliothek'e geçti ve hâlâ oradadır...
Erken kilise tarihçilerinden önemli bir zat olan John Toland, bu yazmayı incelemiş ve ölümünden sonra 1747de basılmış olan muhtelif çalışmalarında ona atıflarda bulunmuştur. İncil hakkında şöyle der: «Bu, tıpkı kutsal bir kitap görünümündedir.»
İtalyanca elyazma Canon ve Bayan Beggo tarafından İngilizce'ye çevrilerek, 1907'de Oxford Üniversitesi Basımevi tarafından basılıp yayınlandı. Bu İngilizce çevirinin hemen tüm nüshaları birden ve esrarengiz bir şekilde piyasadan kayboldu.
Bir anlatıma göre, Barnabas İncili'nin basımından habersiz olan Vatikan yayım satım gününden hemen önce haberdar olunca acilen aldığı bir kararla kitabın satıma sunulacağı her kitapçının önünde yüzlerce kişilik kuyruklar oluşturularak tüm basımların alınıp imha edilmesi şeklinde rahip ve rahibelere talimat vermiş. Sonrasında gücünü kullanarak kitabın yeni baskılarının yapılmasının önüne geçmiş.
Ancak, bu defa bazı kütüphanelere dağıtım öncesi gönderilen basımlar gözden kaçmış. Bugün için, biri British Museum'da, diğeri Washington'da Kongre Kütüphanesi'nde bulunmak üzere, 1907 tarihli ingilizce basımın yalnızca iki nüshası biliniyor. Bu tarihten sonraki ilk baskı ise 1979'da gerçekleşti. Kongre Kütüphanesi'ndeki nüshanın mikrofilm kopyasını alan pakistanlı müslüman bir araştırmacının sayesinde, 72 sene sonra kitabin yeni bir baskısı yapılabildi..(-Jesus, A Prophet of islam, Londra, 1979, s : 39 - 42).
Pavlus Öğretilerine Uyan Hiristiyanların Barnaba İncilini İnkar Çabaları ve Tarihi Gerçekler:
Hristiyan literatüründe Barnaba İncili'nin adı nerede geçmişse, oraya bir muhalefet şerhi konmuş, bu İncil'in, sahte ve uydurma olduğu, dolayısıyla reddedilmesi gerektiği ileri sürülmüştür. Hattâ bu İncil'in, bir müslümanın hayal gücünün bir eseri olduğu iddia edilmiştir. Bu, iddia tarihi hiç bir dayanağı olmadan inkar amaçlı olarak ortaya atılmıştır; çünkü böyle bir kitap müslümanlar tarafından bilinmiyordu. Eğer bilinseydi pek çok eserde ondan söz edilirdi. Taberî, Mes'ûdî, Ya'kûbî, Bîrûnî, İbn Hazm, İbn Teymiyye gibi hiristiyan kaynaklarına vâkıf olan yazarlar, Hristiyanlık ve onun kutsal kitaplarından bahsederken, Barnabas İncili'ne en ufak bir işarette bile bulunmamışlardır.George Sale'in, 1734 yılında, Kur'an'ın İngilizce çevirisinde bundan bahsetmesinden önce müslümanlar, Barnabas İncili'nin adını bile duymamışlardı. İbnü'n-Nedîm tarafından 995 yılında ve Hacı Halife tarafından 1657'de hazırlanan, geniş birer bibliyografya eseri olan 'el-Fihrist' ve 'Keşfü'z-Zünûn' adlı kitaplarda da bu İncil'in adı geçmemektedir. Bu eserlerin yanısıra 18'inci yüzyıl öncesi süreçte müslümanlarca kaleme alınan ve bugün bilinen hiçbir metinde bu İncilin isminden ya da içeriğinden bahsedilmediği gibi islam uygarlıklarında söylenti-hikaye-efsane düzeyinde dahi adı bir kayda geçmemiştir.
Hz. Muhammed'in Doğumundan 75 Sene Önce...
Barnabas İncili'nin müslümanlar tarafından yazılmadığının bir delili de şudur: Hz. Peygamber'in dünyaya gelişinden 75 yıl önce (M.S. 496), Papa I.Gelasius döneminde 'yanlış ve dînî düşüncelere aykırı kitaplar' adı altında hazırlanan listede (-Decretum Gelasianum-), Barnabas İncili'nin adı geçmektedir. Ayrıca 7'inci yüzyıl öncesinden günümüze gelen ikinci ve farklı bir belgede yasaklanan 60 kitap içinde (-List of the Sixty Books-) Barnabas İncili de yer almaktadır. Barnabas İncili'nin tarih boyunca aslında var olmadığı şeklindeki iddialara değinen Avustralyalı bilim adamı(-La Trobe Universitesi Bendigo-) Dr. Rodney Blackhirst, bir bilimsel makalesinde yukarıdaki iki listeye dikkat çekerek, şöyle demektedir:
«Bazıları, ortaçağın sonlarında Barnabas İncili isimli yazıma rastlanılması öncesi süreçte, böyle bir incilin tarihsel olarak var olmadığını kesin bir güvenle iddia ediyorlar. Oysa farklı yüzyıllardan, iki ayrı liste bunun tersini kanıtlıyor. İki listede de aynı yanlışın olması, aslında olmayan bir şeyin yanlışlıkla iki ayrı listede de "Barnabas İncili" adıyla yer alması mümkün müdür? "60 kitap listesi" sadece bu tek konuda yanlış olabilir mi? Barnabas İncili'nin hiç var olmadığı iddiası kimilerinde, bu incilden bugüne hiç bir parçanın gelmediği iddiasına yerini bırakıyor. Fakat o zaman "60 kitap listesi"nde yer alan kitaplardan sadece Barnabas İncili'nin bir iz bırakmadan kaybolması gibi bir sonuç akla yatkın olacak mıdır?»
Barnabas İnciline getirilen bu yasaklamalar, o çağlarda, bu İncil'i yazacak bir müslümanın var olamayacağını açıkça gösteriyor. Çünkü o zaman daha Hz. Muhammed (doğumu 571) bile doğmamıştı.
Ayrıca yukarıdaki delillere ek olarak şunu vurgulamak yerinde olacaktır: Allah ve bir Peygamberi hakkında yalan söylemek demek olacak böyle bir sahtekarlık; yani bir incil uydurma eylemi; yalancılık ve sahtekarlığa karşı duruşu ve doğruluk ve dürüstluk ahlakını Hz. Peygamber ve Kuran'dan alan bir müslümandan beklenemez. Böyle bir şeyi iddia edebilenler, bazı değişiklikler ve tahrifler yaşadığı Bismarck, Dr. Morris, Spinoza, Goethe ve daha nice batılı entellektüeller tarafından kabul ve ifade edilen 4 İncilin dışında ve 2000 sene önceki orjinal halinde veya orjinal haline yakın olarak gerçek İncil'den içinde güçlü yansımalar bulunan bir metinle karşılaşmanın şok ve şaşkınlığı ile bunu yapıyor olmalılardır.
Alman Protestan Kilise Komisyonu'nun kontrolünden geçerek basımına izin verilen eski ve yeni Ahid çevirileri, şu sunuşla başlar:
«Kutsal kitap gökten inmiş değildir. Eski Ahid (-Tevrat-)'in 39 kitabıyla dört İncil yüzlerce yılda yavaş yavaş gelişmiş ve son şeklini almıştır.»
Burada tevrat ve incil üzerinde tarih boyunca tahrifat ve değiştirmeler yapıldığı gayet net bir şekilde kilise tarafından, ifade ediliyor.
Hakkari'de 1983 Yılında Bulunan Barnabas Nüshası
1983′te Hakkari civarında bir mağarada, İsa Peygamberin konuşma dili olan Ârâmî dilinde ve Süryânî alfabesi ile yazılmış ceylan derisinden bir kitap bulunduğu ve bunun Barnaba İncili olduğu, yurt dışına kaçırılmak istenirken kaçakçıların yakalandığı ve kitabın bir yerde muhafaza edildiği ifade edilmektedir. Kitabı bulanların, kitabın içeriğini anlamak amacıyla, Aramice Uzmanı Filolog Hamza Hocagil'e kitabın ilk sayfasını getirdikleri, Hocagil'in tercüme ettiği sayfaya göre bu kitabın Barnabas İncili olduğu ve aşağıda bulunan incil metninin girişine benzer ifadelerin bu sayfada yer aldığı detayları verilmektedir. (bk. İlim ve Sanat, Mart-Nisan 1986, sayı: 6, s. 91-94).Pavlus Öğretileri ve Resmî Roma Hristiyanlığı
Paulus=Pavlus=Pavlos=Bolis, Tarsus’lu Saul MS 10-67 yılları arasında yaşadı. Pavlus Roma Yurttaşlığı’nı kazanmış yahudi bir aileden geliyordu. Bu nedenle hem Yahudi adı Saul’u hem de Romalı Adı Pavlus’u kullanıyordu. Yahudi önderi I.Gamalyel dönemi’nde Kudüs’de hahamlık öğrenimi gördü.İlk dönemlerinde bağnaz bir Ferisi (-yahudi din adamı-) olarak Hristiyanlığı Yahudilik karşısında büyük bir tehdit saydığı için Kilise Üyeleri’ne yönelik kıyımlarda, yüzlerce inananın öldürülmesinde etkin roller oynadı.
Daha sonraları, «inananların peşine düşerek Şam'a giderken yolda İsa’nın görüntüsü’yle karşılaştığını, böylece tevbe ettiğini» iddia etti. İddiasını doğru kabul eden hristiyanların arasında yaşadı. Kısa bir süreç ardından ise bir topluluğun lideri haline gelerek inananlar arasında önemli ayrışmalara neden oldu. Dini yahudi olmayanlar arasında yayması farklı yönlerinden birisidir.
Hristiyanlığın bir Yahudi Mezhebi olmaktan çıkıp bir Roma Dini’ne dönüşmesine belirleyici katkı’da bulunan kişidir Pavlus. Yeni Ahid’in yaklaşık 1/3 ünü oluşturan mektupları günümüze ulaşmış en eski Hristiyan Metinleri’dir ki bugünkü Hristiyan İlahiyatı’nın temellerini oluşturur. Yeni Ahid’deki Resullerin İşleri Kitabı’nın yarıdan çoğu Pavlus’un etkinlikleri’ni aktarır.
Romanın resmî dini haline gelen hristiyanlık pavlus'un takipçilerinin dini anlayışını yansıtır. Roma kilisesi=Pavlus kilisesi, tevhide (Allah'ın birliği inancı) inanan ya da buna yakın diğer hristiyan mezhep ve topluluklarını ortadan kaldırmak için mücadele etmiş. Bu uğurda afaroz (dinden atma) ve ölüm cezaları uygulamış ve bunlarla korkutmuştur.
Pavlus'un İlk Günah-Keffaret Anlayışı
«İlk Günah Kavramı - her doğanın günahkar doğduğu iddiası -»'nı ileri süren Pavlus mektup ve etkinlikleriyle, Tevrat'ta yer alan Allah'ın emirlerinin dikkate alınmayarak uygulanmamaları sonucunu verecek biçimde keffaret inancını kurmuştur. (-Keffaret; Isa Peygamberin çarmıha çekilerek kendini, insanların günahtan kurtulmaları için feda ettiği, böylece sadece Hz. İsa'ya inanmanın sonsuz kurtuluş için yeterli olacağı inanışı. -Barnabas İnciline ve İslam kaynaklarına göre ise çarmıha gerilen kişi, Hz. İsa'ya ihanet eden ve bunun cezası olarak mucize ile İsa'ya benzetilen Yahuda İskariyot'tur.-)Pavlus'un bu öğretileri ile sadece «kalp temizliği ve İsa'ya inanmayı» yeterli gören, Allah'ın koyduğu kurallar ve O'nun emirlerinden soyutlanan bir din yapılanması ortaya çıkmıştır. Böylesi bir din anlayışı ne diğer dört kanonik incilde ne de Barnabas incilinde Hz. İsa tarafından dile getirilmemiştir.
Barnabas'ta; Hz İsa döneminde, dini kuralların titizlikle uygulandığı ve doğru inanca sahip olmanın, Tevratta yer alan (-domuz eti yasağı gibi-) yasaklamalardan kaçınmanın ve sünnet olma emrinin uygulanması ve ibadetin samimiyetle ve sürekli yapılmasının Hz İsa'nın temel direktifleri arasında olduğu görülür.
Bugünku haliyle Yeni Ahid'de (-incilde-) yer alan şu metin konumuz itibariyle oldukça dikkat çekicidir:
«Hz. İsa'ya tâbi(uyanlar) olanlar kendisinin yeryüzünde olduğu zaman diliminde ve göğe yükseltilmesinin sonrasında Tevrat’a bağlı Yahudi cemaati ile, Kudüs'teki Mabede gitmeye devam etmişlerdir»(-Resullerin İşleri, 3,1)
Barnabas İncil'inde Çelişkiler Olduğuna Dair İddialar Hakkında
Yukarıda sıralananlara gözatıldığında Barnabas İncili'yle ilgili herhangi bir konuda müslümanların bir katkıları olmadığı açıktır. Müslümanların bu İncile ilgilerinin sebebi bir Peygamber olarak kabul ettikleri Hz. İsa'nın gerçek yaşam kesitlerinin detaylarına ve Allah'ın gönderdiği kitaplardan biri olduğuna inandıkları İncilin gerçek haline duydukları doğal meraklarıdır.Bu incilin 2000 sene önceki gerçek incilin tam olarak aynısı olduğunu da iddia edemeyiz. Çünkü, Kanonik kabul edilen diğer 4 incil gibi bu incil de Hz. İsa'nin dili olan aramice değildir, belki en azından birkaç kere tercüme edilmiş bir metindir; örneğin, Aramiceden önce grekçeye sonra latinceye daha sonra italyancaya çevrilmiş olabilir. Türkçe çeviriye kaynaklık eden ingilizce metin ise halen Viyana Hofbibliothek'te bulunan italyanca nüshadan bu yüzyılın başında tercüme edilmiştir. Bu tercümeler esnasında mütercimlerin yetkinlik derecelerinin ya da bilgisel yetersizliklerinin; kasıtsız-teknik kelime yanlışlıklarının roller oynadığı pekala düşünülebilir.
Bu incil vasıtasıyla sezilen ve tarihsel süreciyle varılan sonuç "asıl incil'den" güçlü esintileri yansıtmasıdır.
Çelişki olarak iddia edilenler metinde yer alan temel konu doğrultularında değildir, tam tersine, Barnabas İncili'ni diğer incillerden ayıracak en açıklayıcı kelime "baştan sona tutarlılık" olacakdır.
"Nasıra'ya doğru gemiyle yola çıkmak"
En çok çelişki iddiasının vurgulandığı yer, 151'inci bölümde İsa ve Havarileri'nin Nasıra'dan Kudüs'e yaptıkları yolculuğun çok özet anlatımıyla ilgilidir. Kudüs'ten Nasıra'ya yapılan bir yolculuk ise 20'inci bölümde detaylı şekilde anlatılmıştır. Çelişki iddiasını seslendirenler 151'inci bölümden, "Nasıra'dan Kudüs'e gemiyle gidildi" anlamının çıkarılmasını istemektedirler. Oysa 20'inci bölümde Kudüs'ten Nasıra'ya yapılan yolculuğun güzergahı dönüş yolu için de geçerli olmalıdır.Yol güzergahını anlayabileceğimiz 20'inci bölüm "İsa Galile Denizi'ne gitti ve bir gemiye binerek Nasıra'ya doğru yola çıktı. Bu sırada denizde büyük bir fırtına başladı." cümleleriyle başlar. Yolculuk esnasında önce Galile Gölü civarına uğranıldığı, yolculuğun bir kısmının Galile Gölü üzerinden gerçekleştiği anlaşılır ve herhangi bir çelişkiden sözedilemez. Yolculuk güzergahları mevcut yol alternatiflerine, yolların durumuna, güvenliğine veya başka amaçlara uygun olarak belirlenebilir. İki bin sene önceki yollar ve yol alma koşulları bilinmediğine göre izlenen güzergahın bir tercih sebebi olduğu düşünülmelidir.
Benzer olarak 151'inci bölümde Nasıra'dan Kudüs'e giderken de aynı güzergahın diğer yönde kullanıldığı anlaşılır.
Kudüs, Nasıra ve Galile Gölü arasında bugün yer alan karayolları uzunlukları şöyle: Kudüs'ten Galile Gölü'nün Kudüs'e en yakın yeri olan Dganya Bet'e 156 km (5-6 günlük yürüyüş mesafesi), Tiberias yani Galile Gölü'nün Nasıra'ya en yakın yerinden Nasıra'ya 30 km (Bir günlük yürüyüş mesafesi) Kudüs'ten doğrudan Nasıra'ya 160 km (5-6 günlük yürüyüş mesafesi).
Ayrıca, 20'inci bölümde; "Nasıra kentine gemiyle yanaşıldığı" da yer almaz, sadece, "Nasıra kentine gelince" denmektedir. Aynı şekilde 151'inci bölümde"Kudüs limanından" bahsedilmez.
Barnabas İncili'nde güya "Nasıra Limanı'ndan", "Nasıra'ya gemiyle gidildiği"nden ve "Nasıra'dan Kudüs'e gemiyle gidildiği"nden bahsedildiği ileri sürülerek bir yapay "çelişki" algısı uyandırılmak istenmektedir.Yukarıda yer alan objektif-net-tarihi verilere karşı, duygusallığı yansıtan bir alaycılık ile gerçeklikten kopan demogojik yaklaşımlara yönelebilen bazı çevrelerin yukarıda adı geçen onlarca tarihi belgeye göz gezdirmeleri, hiç değilse kolayca edinebilecekleri Dr. Rodney Blackhirst'a ait yukarıda bir yargı paragrafı alıntılanan makaleyi okumaları önerilebilir.
Diğer bir çelişki iddiası Romalı iki valinin (Plate=pilatus=pilotus) isimleri hakkında dile getiriliyor ki, eğer bir tercüme hatası değil ise, iki ayrı dönemde gelen valilerin isimlerinin aynı olması mümkündür.
İsa Peygamberin 119'uncu bölümde şekerle ilgili verdiği bir örnek sözkonusu ediliyor. Barnabas İncili'ndeki metin anlatımından o dönemde şekerin çok değerli olduğu anlaşılıyor. İsa döneminde şekerin bilinmediğini savunan bazı itirazcılar, şeker pancarından şeker üretimi bilgisinin 7'inci yüzyıldan önce bölgeye ulaşmadığını iddia ediyor. Öyle bile olsa, herhalde durdukça şekerlenen bal ve pekmez gibi tatlı besinlerden de şeker yapılabileceği gözardı ediliyor.
Şu da gözönünde tutulmalıdır ki, yukarıda da belirtildiği gibi bazı detaylarda asırlar boyunca yapılan çevirilerde, tercüme ya da teknik yanlışlıklar mümkün olabildiği gibi çelişki iddialarının argümanlarında da duygusal nedenlerden ya da yanlış bilgilerden kaynaklanan bazı yanlışlar olabileceği gözardı edilemez.
Çünkü, Barnabas İncili bugünkü hristiyan dünyasının da temel aldığı Pavlus yaklaşımına sarsıcı bir yalanlama ve karşı çıkışı da barındırmaktadır..
Tam da bu nedenle asırlar boyu (1700 senedir) tamamen imha edilmek istenmiştir.
Hz. İsa Peygamber neden "Gelecek Mesih ben değilim" diyor?
Mesih nitelemesini İsa'dan sonra gelecek Peygamber hakkında telaffuz edilmesi, Hz. İsa'nın Mesih olmadığından değil, metinden de anlaşılacağı üzere o dönem topluluklarının Mesih denildiğinde bunu en son gelecek Allah'ın Elçisi olarak algılamalarıdır. İsa, "Sen Mesih misin?" şeklindeki sorulara yanıt verirken kendinden sonra gelecek Allah'ın Elçisi'nden haber vermektedir. Barnabas İncili'nin ilk başlığında, girişi ve 6'ıncı bölümünde de İsa Peygamber için "Mesih" denmektedir.İsa peygamberin "Sen Mesih misin?" şeklindeki soruya verdiği cevabı bu gerçeği gösteriyor:
«..Çünkü ben, sizin «Mesih» dediğiniz, benden önce yaratılmış ve benden sonra gelecek ve inancı (dini) son bulmasın diye gerçeğin sözlerini getirecek olan Allah'ın Elçisi'nin ayakkabılarının iplerini veya çoraplarının bağlarını çözecek değerde değilim.»
Tahrifler sonucu sürrealist ve ancak ruhban derecelilerin anladığı(!) anlaşılmaz semboller anlatımı haline gelen ve bünyesinde tahrif ve değişmelerden doğan yanlışlardan yüzlerce sancıyı taşıyan 4 kanonik (!) incilden örnekler vererek, gerçek ve pek çok "çelişki"leri gerçek anlamda göstermek mümkündür. Bu çelişkiler doğu ve batıda, yerinde ve yeterince ele alınarak ilgilenenlere gösterilmiştir. Alman Protestan Kilise Komisyonu'nun, yukarıda yer alan, incile yazdığı sunuş yazısı da bu gerçeğin başka türlü bir ifadesi olarak değerlendirilebilir.
Barnabas İncili, anlaşılmaz hale getirilmiş bir dinin özündeki gerçek halini; aydınlık ve açıklığı, Peygamberlerle iletilen ilahi mesajların tazeliğini okuyanlara hemen hissettiriyor. Barnabas İncili'nin Matta, Yuhanna, Luka ve Markos ile kıyaslamalı okunuşunda, diğer incillerdeki çıkarmalar ve değiştirmeler nedeniyle nasıl anlam bütünlüğünün bozulduğu ve cümle düşüklükleri oluştuğu, böylece yarım ya da aralarda kalan konu ve cümlelerin aslında nereden başladığı ve nasıl geliştiği de ortaya çıkıyor. Ve nasıl insafsız bir tahrif budamasına maruz kaldıkları da anlaşılıyor.
-Sunuşun Sonu-
Barnabas İncili
-Tam Metni-
Mesih Denilen, Allah'ın Dünyaya Gönderdiği Yeni Peygamber İsa'nın Gerçek Kitabı: Havarisi Barnabas'ın Anlatımına Göre
Mesih denilen Nasıralı İsa'nın havarisi Barnabas, yeryüzünde oturan herkese barış, huzur ve teselli diler.Pek sevgili, yüce ve ulu Allah, büyük öğretme ve mucizeler merhametinden şu son günlerde peygamberi İsa Mesih aracılığıyla bizi ziyaret etmiştir; şeytan tarafından aldatılan pek çokları, dindarlık maskesi altında en dinsiz akideyi va'z ederek, Isa'ya Allah'ın oğlu demekte, Allah'ın sonsuza değin emrettiği sünnet olmayı red etmekte ve her türlü kirli etin yenmesine izin vermekte olduğundan, —bunlar arasında bulunan, kendinden üzüntü duymadan söz edemediğim Pavlus da aldatılmıştır— kurtulasınız, şeytan tarafından aldatılmayasınız ve Allah'ın hükmü önünde hüsrana uğramayasınız diye İsa ile yaptığım konuşma ve görüşmelerde gördüğüm ve duyduğum gerçeği yazıyorum. Bu nedenle, sana yazdığımın aksine yeni akideyi va'z edecek herkese dikkat et ki, ebedi kurtuluşa eresin.
Yüce Allah seninle olsun, seni şeytan'dan ve her şerden korusun. Amin.
1. Bu ilk bölümde, melek Cebrail'in Bakire Meryem'e İsa'nın doğuşunu bildirmesi yer alır.
Bu son yıllarda, Yahudi (-İsrail oğulları-) kavmi'nin Davud soyundan Meryem adında bir bakire, Allah'ın gönderdiği melek Cebrail tarafından ziyaret edildi. Günahsız, ayıpsız, namazı kılıp oruç tutarak tam kutsal bir hayat süren bu bakire bir gün yalnızken odasına melek Cebrail girdi ve «Allah seninle olsun, ey Meryem» diye onu selamladı.Bakire, meleği görünce ürktü; fakat, melek şöyle diyerek onu rahatlattı; «Korkma Meryem; çünkü sen, seni kalp gerçeğiyle kanunlarına göre yürüsünler diye İsrail halkına göndereceği bir peygamberin annesi seçen Allah'ın rızasına erdin.» Meryem cevap verdi: «Şimdi ben, hiç bir erkek bilmediğimi görüp dururken, nasıl oğlan dünyaya getireceğim?» Melek cevap verdi: «Ey Meryem; insan yokken insan yaratan Allah, senden de erkek olmadan insan meydana getirmeye kadirdir. Çünkü O'nun için hiç bir şey imkan haricinde değildir.» Meryem cevap verdi: «Allah'ın her şeye kadir olduğunu biliyorum; öyleyse iradesi yerine gelecektir.» Melek cevap verdi: «Şimdi peygambere yüklü oldun; Adını îsa koyacak ve onu şaraptan, kuvvetli içkiden ve bütün temiz olmayan etlerden koruyacaksın, çünkü çocuk Allah'ın kutsal bir (-kuludur.-) Meryem, tevazuyla başını eğerek şöyle dedi: «Allah'ın hizmetçi kuluna bak, dediğin gibi olsun.» Melek gitti ve bakire Allah'ı tesbih ve ta'zim etti: «Ey kalbim, Allah'ın büyüklüğünü bil ve ey ruhum, Kurtancı'm Allah'ı çok sev; çünkü, O kız hizmetçisinin alçak gönüllülüğünü öylesine saydı ki, bütün milletlerce kutsanacağım; çünkü Kadir Olan beni yüceltti, O'nun kutsal adını tesbih ederim. Çünkü, O'nun rahmeti, nesilden nesile Kendisi'nden korkanlar için yayılır. O Kadir Olan elini güçlü kıldı ve kalbinin tasavvurunda gururu dağıttı. Güçlü olanı oturduğu yerden indirdi ve aşağıda olanı yükseltti. Aç olanı güzel şeylerle doyurdu ve zenginleri eli boş gönderdi. Çünkü, O, İbrahim ve oğluna verilmiş sözleri sonsuza değin tutar.»
Barnabas İncili.217.222.Blm
Barnabas İncili
(-Tam Metin-)
217. Hain Yahuda Çarmıha Geriliyor
Askerler Yehuda'yı tutup, alay ede ede bağladılar. Çünkü o, gerçekten îsa olduğunu inkâr ediyordu; askerler kendisiyle alay edip dediler: «Efendi, korkma, çünkü biz seni İsrail kralı yapmaya geldik ve senin krallığı reddedeceğini bildiğimiz için de seni bağladık.»Yehuda karşılık verdi: «Siz aklınızı mı yitirdiniz? Siz, bir soyguncuya (karşı gelir gibi) silâh ve fenerlerle Nasıra'lı îsa'yı almaya geldiniz ve size yol gösteren beni, kral yapmak için bağladınız!»
O zaman askerler sabırlarını yitirip, yumruk ve tekmelerle Yehuda'ya vurmaya başladılar ve onu öfkeyle Kudüs'e getirdiler.
Yuhanna ve Petrus uzaktan askerleri izliyorlardı; ve, İsa'yı idam etmek için toplanmış bulunan Ferisîler heyeti ve başkâhin tarafından Yehuda'ya yapılan tüm sorgulamayı gördüklerine dair bu (satırları) yazanı ikna ettiler. Bu arada Yehuda pek çok deli sözleri söyledi, o kadar ki, herkes katıla katıla gülüp, onun gerçekten İsa olduğuna ve ölüm korkusuyla deli numaraları yaptığına inandılar. Bunun üzerine, yazıcılar, gözlerini bir sargıyla bağlayıp, alay ederek dediler: «Nasıralılar'ın (Isa'ya inananlara böyle derlerdi) peygamberi İsa, söyle bize, yüzüne vuran kimdir?» Ve, onu yuınruklayıp, yüzünü tokatladılar.
Sabah olunca, halkın ileri gelenleri ve Ferisîlerden oluşan büyük bir heyet toplandı; ve, başkâhin Ferisîlerle birlikte Yehuda'ya karşı, İsa olduğuna inandıklarından yalancı şahit, aradılar; ve aradıklarını bulamadılar. Ve, önde gelen kâhinlerin Yehuda'nın Isa olduğuna inandıklarını neden söylüyorum? Hattâ, bunu yazanla birlikte tüm şakirtler buna inanıyordu; ve hatta, İsa'nın zavallı bakire annesi yakınları ve dostlarıyla birlikte buna inanıyordu. Öyle ki, herkesin üzüntüsü inanılmaz derecedeydi. Allah sağ ve diridir ki, yazan, İsa'nın söylemiş olduğu her şeyi, dünyadan nasıl çekilip alınacağını, üçüncü bir kişide nasıl işkence çekeceğini ve dünyanın sonuna kadar ölmeyeceğini unutmuştu. Bu nedenle, İsa'nın annesi ve Yuhanna ile birlikte çarmıhın yanına gitti.
Başkâhin Yehuda'yı bağlı olarak önüne getirtti ve ona şakirtlerini ve akidesini sordu.
Bunun üzerine Yehuda, kendinde değilmiş gibi konuyla ilgili hiç bir cevap vermedi. Başkâhin, İsrail'in yaşayan Allah'ı üzerine, gerçeği söylemesini ondan rica etti.
Yehuda cevap verdi: «Benim Nasıra'lı İsa'yı elinize vermeği va'd eden Yehuda İskariyot olduğumu söyledim size; ve siz, hangi san'atladır bilmiyorum, çıldırmışsınız, çünkü, her bakımdan benim İsa olduğumu kabul ediyorsunuz.»
Başkâhin karşılık verdi: «Ey sapık fitneci, akidenle ve sahte mucizelerinle Galile'den başlayarak, buraya, Kudüs'e kadar tüm İsrail'i aldattın; ve şimdi de, deli numarası yapmakla sana yakışacak olan hak ettiğin cezadan kaçmayı mı düşünüyorsun? Allah sağ ve diridir ki, ondan kurtulamıyacaksın!» Ve, bunu dedikten sonra, hizmetçilerine, anlayışı geri başına gelsin diye yumruk ve tekmelerle ona vurmalarını emretti. Sonra, başkâhinin hizmetçilerinin elinde gördüğü alay inanılmayacak biçimdeydi. Çünkü, heyete zevk vermek için aşkla ve şevkle yeni yeni yöntemler kullanıyorlardı. Bir hokkabaz gibi giydiriyorlar ve el ve ayaklarla o şekilde davranıyorlardı ki, Kenanileri bile bu manzarayı gördüklerinde merhamete getirebilirdi.
Ama, önde gelen kâhinler, Ferisîler ve halkın ileri gelenleri, Isa'ya karşı öylesine çileden çıkmış kalblere sahiptiler ki, Yehuda'nıngerçekten İsa olduğuna inanarak, ona bu şekilde davranıîdığını görmekten zevk duyuyorlardı.
Ardından, onu bağlı olarak İsa'yı gizliden gizliye seven valiye götürdüler. Bunun üzerine o, Yehuda'nın îsa olduğunu sanıp, kendisini odasına aldı ve onunla konuşarak, hangi nedenle önde gelen kâhinlerin ve halkın onu eline verdiklerini sordu.
Yehuda cevap verdi: «Sana gerçeği söylesem de bana inanmazsın; çünkü, belki sen de (önde gelen) kâhinler ve Ferisîler'in aldatıldığı gibi aldatılmışsındir.»
Vali, (onun kanunla ilgili olarak konuşmak arzusunda olduğunu düşünerek) karşılık verdi: «Şimdi sen benim bir Yahudi olmadığımı bilmiyor musun? (Önde gelen) kâhinler ve halkının ileri gelenleri seni benim elime verdiler; bu nedenle, bana gerçeği söyle de, adaletli olanı yapayım. Çünkü, benim seni serbest bırakacak veya seni idam edecek gücüm vardır.»
Yehuda karşılık verdi: «Efendi (m), inan bana eğer beni idam edersen büyük bir yanlışlık yapmış olacaksın; çünkü suçsuz bir kişiyi öldüreceksin; ben Yehuda îskoriyot'um, bir büyücü olan ve san'atıyla beni bu şekle çeviren İsa değilim.»
Vali, bunu duyunca şaştı kaldı, öyle ki, onu serbest bırakmak istedi. Bu nedenle de dışarı çıkıp, gülümseyerek, «Hiç olmazsa bir konuda bu adam ölümü değil, bilakis merhameti hak etmektedir» dedi ve ilâve etti: «Bu adam İsa olmadığını, aksine, îsa'yı yakalamaları için askerlere yol gösteren bilinen bir Yehuda olduğunu söylüyor ve Galile'li İsa'nın büyücü san'atıyla kendisini bu şekle koyduğunu belirtiyor. Bu nedenle, eğer bu doğruysa, onu öldürmek, suçsuz olduğundan büyük bir haksızlık olacaktır. Ama, eğer İsa ise ve kendisini inkâr ediyorsa, o zaman mutlaka anlayışını yitirmiştir. Ve, bir deliyi öldürmek de dinsizce bir davranış olur.»
O zaman, önde gelen kâhinler ve halkın ileri gelenleri, yazıcı ve Ferisîlerle birlikte bağıra çağıra dediler: «O Nasıra'lı İsa'dır, biz onu tanırız; çünkü, eğer suçlu olmamış olsaydı onu senin eline vermezdik. O deli de değildir, bilakis habistir. Çünkü bu yolla elimizden kurtulmaya çalışıyor. Ve onun karıştırdığı fitne, kurtulacak olursa öncekinden daha kötü olacaktır.»
Pilatus (valinin adı böyleydi), böyle bir durumdan kendisini sıyırmak için dedi. «O Galile'lidir ve Hirodes Galile kralıdır; bu nedenle böyle bir davaya bakmak bana düşmez, bu yüzden onu Hirodes'e götürün.»
Bunun üzerine, Yehuda'yı Hirodes'e götürdüler. O, uzun bir süre İsa'nın evine gitmesini arzulamıştı. Ama, îsa onun evine gitmeği hiç istememişti. Çünkü Hirodes, bir Centilî olup, sahte ve yalancı tanrılara tapar, necis Centilîlerin usulü üzere yaşardı. Şimdi, Yehuda oraya getirilince, Hirodes, kendisine pek çok sorular sordu; Yehuda, İsa olduğunu inkâr ederek bunlara, amaca uymayan cevaplar verdi.
O zaman, Hirodes, tüm sarayıyla birlikte onunla alay etti ve, soytarılara giydirildiği gibi ona da beyazlar giydirip, geri Pilatus'a gönderdi ve dedi: «İsrail kavmine adalette başarısızlığa düşme!»
Ve, Hirodes bunu yazdı, çünkü, önde gelen kâhinler, yazıcılar ve Ferisîler kendisine çok miktarda para vermişlerdi. Vali, bunu Hirodes'in bir hizmetçisinden duyunca, o da biraz para elde edebilmek için Yehuda'yı serbest bırakmak istermiş gibi yaptı. Bunun üzerine, kamçılayarak öldürmeleri için kendilerine yazıcıların ödemede bulunduğu kölelerine onu kamçılattı. Ama, bu konuda fermanını vermiş bulunan Allah, bir başkasını sattığı bu korkunç ölümü çekmesi için, Yehuda'yı çarmıha saklıyordu. Her ne kadar askerler onu, vücudu kan revan içinde kalıncaya kadar kırbaçlamışlarsa da, Yehuda'nın kırbaç altında ölmesine izin vermedi. Sonra, alay ederek, üzerine eski mor bir elbise giydirip, dediler: «Yeni kralımızı giydirmek ve taçlandırmak gerek.» Böyle deyip, dikenler topladılar ve kralların başlarına giydikleri altın ve kıymetli taşlardan oluşan taçlar gibi bir taç yaptılar ve bu dikenli tacı Yehuda'nın başına koydular. Asa yerine eline bir kamış verdiler ve yüksek bir yere oturttular. Ve, askerler önüne gelip, alaylı alaylı baş eğerek, onu Yahudiler'in kralı olarak selâmladılar. Ve, yeni kralların vermeye alışık oldukları hediyeleri almak için ellerini açtılar; ve hiç bir şey almayınca da Yehuda'yı tokatlayıp dediler: «Askerlerine ve hizmetçilerine ödemede bulunmayacaktın da, ne diye taç giydin aptal kral?»
Yazıcılar ve Ferisilerle birlikte önde gelen kâhinler, Yehuda'nın kırbaçlarla ölmemiş olduğunu görünce, Pilatus'un onu serbest bırakmasından korkarak, valiye para hediyesinde bulundular. O da bunu alıp. Yehuda'yı ölüm suçlusu olarak yazıcılara ve Ferisî'lere verdi. Bunun üzerine, onun yanısıra iki hırsızı da çarmıhta ölüm cezasına çarptırdılar.
Sonra onu, suçluları astıkları Kalveri dağına götürdüler ve orada, daha çok rezil olsun diye çıplak olarak çarmıha gerdiler.
Yehuda, bağırmaktan başka gerçekte bir şey yapmadı : «Allah, suçlunun kurtulup gittiğini ve benim de haksız yere öldüğümü göre göre, beni neden terkettin?»
Cidden diyorum ki, Yehuda'nın sesi, yüzü ve şekli Isa'ya o kadar benziyordu ki, şakirtleri ve mü'minleri onun îsa olduğuna tamamen inandılar; bu yüzden bazıları, İsa'nın sahte bir peygamber olduğuna ve gösterdiği mucizeleri büyü san'atıyla gerçekleştirdiğine inanarak, İsa'nın doktrininden ayrıldılar; çünkü, İsa dünyanın sonunun yaklaştığı zamana kadar ölmeyeceğini söylemişti. Çünkü, o zaman dünyadan alınmalıydı.
Öte yandan, İsa'nın akidesinde sapasağlam devam edenler, ölenin tümüyle Isa'ya benzediğini görüp, îsa'-nın demiş olduğu şeyleri de hatırlamadıklarından üzüntüye kapıldılar. Ve, İsa'nın annesinin eşliğinde Kalveri dağına gidip, İsa'nın ölümünde sürekli ağlıyarak bulunmakla kalmadılar, aynı zamanda Nikademus ve Aberimetya'lı Yusuf'un aracılığıyla İsa'nın vücudunu, gömmek için validen aldılar. Ve, kesinlikle kimsenin inanmayacağı ağlamalarda onu çarmıhtan indirip, yüz liralık çok kıymetli merhemlerle sararak, Yusuf'un yeni mezarına gömdüler.
218.
Sonra, herkes kendi evine döndü. Bunu yazan Yuhanna ve kardeşi Yakup'la birlikte, İsa'nın annesiyle beraber Nasıra'ya gitti.Allah'tan korkmayan şakirtler geceleyin gidip, Yehuda'nın cesedini çalarak sakladılar ve İsa'nın yeniden dirildiğini yaydılar; bu yüzden büyük karışıklık doğdu. O zaman, başkâhin, afaroz cezasını göze almadan, kimsenin Nasıra'lı İsa'dan söz etmemesini emretti. Ve, büyük bir işkence başladı; pek çokları taşlandı, pek çokları dövüldü ve pek çokları ülkeden sürüldü; çünkü, bu konuda ağızlarını tutamıyorlardı.
Nasıra'ya, çarmıhta ölmüş bulunan hemşehrileri İsa'nın yeniden dirildiği haberi geldi. Bunun üzerine, bu (satırlar) ı yazan İsa'nın annesinden ağlamayı bırakıp, sevinmesini rica etti. Çünkü, oğlu yeniden dirilmisti. Bunu duyan bakire Meryem ağlayarak dedi: «Kudüs'e gidip oğlumu bulalım. Onu gördüğüm zaman rahat ölebilirim.»
219. İsa Gelerek İnananlarla 3 Gün Kalıyor
Bakire, başkâhinin fermanının çıktığı gün, bu (satırlar) ı yazan, Yakup ve Yuhanna'yla birlikte Kudüs'e döndü.Burada, Allah'tan korkan bakire, başkâhinin fermanının haksız olduğunu bilmesine rağmen, yanında kalanlara oğlunu unutmalarını emretti. O zaman, herkes ne kadar da müteessir oldu! — İnsanların kalbini gözleyen Allah biliyor ki, muallimimiz İsa olduğuna inandığımız Yehuda'nın ölümünün üzüntüsüyle, onu yeniden dirilmiş görmenin arzusu arasında, İsa'nın annesiyle birlikte bitip tükeniyorduk.
Bu yüzden, Meryem'in koruyucuları olan melekler, İsa'nın meleklerin eşliğinde kaldığı üçüncü göğe çıkıp, her şeyi İsa'ya anlattılar.
Bunun üzerine îsa, kendisine annesini ve şakirtlerini görme gücü vermesi için Allah'a dua etti. O zaman rahim olan Allah, dört gözde meleği Cebrail, Mikâil, Rafail ve Uriel'e İsa'yı annesinin evine götürüp, yalnızca akidesine inananlarca görülmesine izin vererek, üç gün sürekli olarak kendisini gözetmelerini emretti.
İsa nurla çevrilmiş olarak, bakire Meryem'in, iki kızkardeşi ve Marta ve Meryem Magdalen, Lazarus, bu (satırlar) ı yazan, Yuhanna, Yakup ve Petrus'la birlikte kalmakta olduğu odaya geldi. Bunun üzerine, herkes korkudan ölü gibi düştü. Ve, İsa annesini ve diğerlerini yerden kaldırıp dedi: «Korkmayın, çünkü ben İsa'yım; ve ağlamayın, çünkü ben diriyim, ölmüş değilim.» Herkes uzun bir süre İsa'nın karşısında kendinden geçmiş gibi kaldı; çünkü, İsa'nın öldüğüne artık inanmış bulunuyorlardı. Sonra, Bakire ağlayarak dedi: -Söyle bana oğlum, sana ölüleri diriltme gücü veren Allah neden yakınlarının ve dostlarının utancına rağmen ve akidenin (düştüğü) utanca rağmen senin ölmene, izin verdi? Çünkü seni seven herkes adeta ölmüş durumda.»
220."Neden İsa'nın Öldüğüne İnandırıldılar?"
îsa annesini kucaklayıp cevap verdi: «İnan bana anne, çünkü sana gerçekten diyorum ki, ben hiç ölmedim; Allah beni dünyanın sonuna kadar saklamış bulunuyor.» Ve, bunu deyip, dört meleğe görünmelerini ve meselenin nasıl geçtiği konusunda şahitlik etmelerini rica etti.Bunun üzerine, melekler dört parlak güneş gibi göründüler, öyle ki, herkes korkudan yine ölü gibi (yere) düştü.
O zaman îsa meleklere, görünebilsinler ve konuştukları annesiyle ashabı tarafından duyulabilsin diye, giymeleri için dört keten bezi verdi. Ve, her bir kimseyi (yerden) kaldırıp, rahatlatarak dedi: «Bunlar Allah'ın elçileridir; Allah'ın gizliliklerini bildiren Cebrail, Allah'ın düşmanlarına karşı savaşan Mikâil, ölenlerin ruhlarını alan Rafail (Azrail) ve herkesi Son Gün'de Allah'ın mahkemesine çağıracak olan Uriel (İsrafil).»
O zaman dört melek, Allah'ın İsa'yı nasıl çağırdığını ve bir başkasını sattığı cezayı çekmesi için Yehuda'yı nasıl değiştirdiğini Bakire'ye naklettiler.
Sonra, bu (satırlar) ı yazan dedi: «Ey muallim, sen bizimle birlikte kalırken benim için meşru olduğu gibi, şimdi de sana soru sormak benim için meşru mudur?»
îsa cevap verdi: «Ne istersen sor Barnabas, sana cevap vereceğim.»
O zaman bu (satırlar) ı yazan dedi: «Ey muallim, Allah rahim olduğu halde, neden senin öldüğüne inandırarak bize eziyet etti? Ve, annen senin için o kadar ağladı ki, nerdeyse ölecekti. Ve Allah'ın bir mukaddesi olan sen, Allah neden üzerine, Kalveri dağında hırsızlar arasında öldürüldüğün iftirasının atılmasına izin verdi?»
îsa cevap verdi: «înan bana Barnabas, her günahı, ne kadar küçük de olsa, Allah'a karşı günahla suç işlendiğinden, Allah büyük ceza ile cezalandırır. Bu nedenle, annem ve benimle birlikte olan imanlı şakirtlerin beni birazcık da dünya sevgisiyle sevdiklerinden, adaletli olan Allah, Cehennem alevleriyle cezalanmaması için bu sevgiyi şu andaki üzüntüyle cezalandırdı ve, her ne kadar ben dünyada suçsuz idiysem de, insanlar bana «Allah» ve «Allah'ın oğlu» dediklerinden, Hüküm Günü'nde şeytanların alayına uğramıyayım diye, Allah, herkesi benim çarmıhta öldüğüme inandırarak, bu dünyada Yahuda'nın ölümüyle insanların alayına uğramamı diledi. Ve bu alay, geldiği zaman bu aldanmayı Allah'ın kanununa inananlara açıklayacak olan Allah'ın elçisi Muhammed'in gelişine kadar sürecektir.»
Bu şekilde konuştuktan sonra İsa dedi: «Sen adilsin ey Allah'ımız Rabb, çünkü sonsuz şan ve şeref ancak Sana aittir.»
221.
Ve, İsa bu (satırlar) ı yazana dönüp dedi: «Bak Barnabas, benim dünyada kalışım süresince tüm olup bitenlerle ilgili olarak benim İncil'imi elbette yazmalısın. Ve, aynı şekilde Yehuda'nın başına gelenleri de yaz ki, mü'minler aldanmasın ve herkes gerçeğe inansın.»O zaman, yazan cevap verdi: «Înşallah her dileği yaparım ey muallim, ama Yehuda'nın başına gelenler nasıl oldu bilmiyorum, çünkü hepsini görmedim.»
İsa cevap verdi: «işte her şeyi gören Yuhanna ve Petrus, olup bitenlerin hepsini sana söylerler.»
Ve, sonra îsa kendisini görmeleri için bize, imanlı şakirtlerini çağırmamızı emretti. O zaman Yakup ve Yuhanna, Nikodemus ve Yusuf'la birlikte yedi havari ve yetmişikiden başka daha pek çoklarını topladılar ve hepsi İsa ile birlikte yemek yediler.
Üçüncü gün İsa dedi; «Annemle birlikte Zeytinlik Dağı'na gidin, çünkü, oradan yeniden göğe çıkacağım, beni kimin götürdüğünü görürsünüz.»
Korkularından Şam'a kaçmış bulunan yetmişiki şakirdin yirmi beşi dışında herkes oraya gitti. Ve, hepsi ibadet halindeyken, îsa öğleyin Allah'a senada bulunan çok sayıda melekle geldi; ve, yüzünün nuru herkesi korkudan sararttı ve yüz üstü yere düştüler. Ama, İsa kendilerini kaldırıp, rahatlatarak dedi: «Korkmayın, ben mualliminizim.»
Ve, kendisinin ölüp yeniden dirildiğine inananları uyararak dedi: «Şimdi siz beni ve Allah'ı yalancılar yerine mi koyuyorsunuz? Çünkü Allah bana, size söylediğim gibi hemen hemen dünyanın sonuna kadar yaşamayı bahsetmiştir. «Bakın size diyorum ki, ben değil, hain Yehuda öldü. Dikkat edin, çünkü şeytan sizi aldatmak için her çabayı gösterecektir, ama siz tüm İsrail'de ve dünyanın her yanında duyduğunuz ve gördüğünüz bütün şeyler için benim şahitlerim olun.»
Ve îsa böyle konuşup, mü'minlerin kurtuluşu ve günahkârların hidayeti için Allah'a dua etti. Ve duası sona erdi, annesini kucaklayıp dedi: «Selam sana anneciğim, seni ve beni yaratan Allah'a dayan.» Ve, böyle söyleyip, şakirtlerine dönerek dedi: «Allah'ın lûtfu ve rahmeti sizinle olsun.»
Sonra, orada bulunanların gözleri Önünde dört melek onu göğe çıkardılar.
222.
İsa ayrıldıktan sonra, şakirtler İsrail'in ve dünyanın değişik bölgelerine dağıldılar ve şeytan'ın nefret ettiği Hak, her zaman olduğu gibi, Batılın işkencelerine uğradı. Çünkü, şakirtmiş gibi görünen birtakım şerli insanlar İsa'nın öldüğünü ve tekrar dirilmediğini yazdılar. Diğer bazıları, onun gerçekten öldüğünü, ama tekrar dirildiğini yazdılar. Bir diğerleri ise İsa'nın Allah'ın oğlu olduğunu yazdılar ve yazıyorlar; aralarında aldatılmış olan Pavlus da vardır. Ama biz, yazabildiğimiz kadarını Allah'tan korkanlara anlatıyoruz ki, Allah'ın son Hüküm Günü'nde kurtulabilsinler.İNCİLİN SONU
Barnabas İncili.208.216.Blm
Barnabas İncili
(-Tam Metin-)
208.
«Eğer kötülük yaparsam, beni uyarın, Allah da sizi sevsin, çünkü O'nun istediğini yapmış olursunuz. Ama, kimse günahtan dolayı beni uyarmazsa, bu, sizin dediğiniz gibi İbrahim'in çocukları olmadığınızın ve İbrahim'in bulunduğu başla bir arada bulunmadığınızın işaretidir. Allah sağ ve diridir ki, İbrahim Allah'ı o kadar çok severdi ki, sahte putları parçalayıp, anne ve babasını terketmekle kalmamış, aynı zamanda Allah'a itaat etmek için kendi oğlunu da öldürmek istemiştir.»Başkahin karşılık verdi: «Sana sorduğum bu; ve seni öldürmenin yollarını aramıyorum, o halde söyle bize: İbrahim'in bu oğlu kimdi?»
İsa cevap verdi: «Senin şanının ateşi ey Allah, beni tutuşturuyor ve konuşmadan edemiyorum. Bakın diyorum, İbrahim'in oğlu İsmail'di. Ondan, kendisiyle yeryüzünün tüm kabilelerinin kutsanacağı İbrahim'e, va'd edilen Mesih gelecektir.»
Ö zaman, bunu duyan başkahin kızdı ve bağırdı: «Şu dinsiz herifi gelin taşlayalım. Çünkü o bir îsmaili'-dir. Musa'ya karşı, Allah'ın kanununa karşı küfretmiştir.»
Bunun üzerine, her yazıcı ve Ferisi halkın önde gelenleriyle birlikte İsa'yı taşlamak için taş kaptılar. İsa ise gözlerinden kaybolup mabetten çıktı. Ve o zaman, İsa'yı öldürmek için duydukları dehşetli arzuyla, öfke ve nefretten gözleri dönmüş şekilde birbirlerine öylesine vurdular ki, orada bin kişi öldü ve kutsal mabedi kirlettiler. İsa'nın mabetten çıktığını gören havariler ve mü'minler (çünkü o kendilerinden gizli değildi) kendisini Simun'un evine kadar izlediler.
Bu arada Nikodemus oraya geldi ve Isa'ya, Kudüs'ten çıkıp, Sidrun çayı ötesine gitmesini tavsiye ederek dedi: «Rab, benim Sidrun çayı gerisinde evle birlikte bahçem var, bu bakımdan sana rica ediyorum, şakirtlerinden bazılarıyla oraya git ve kâhinlerimizin bu nefreti geçinceye kadar orada kal. Sana gerekli olan her şeyi sağlıyacağım. Ve, şakirtlerin çoğunu burada Simun'un evinde ve benim evimde bırak, Allah bize her şeyi verecektir.»
Ve, İsa yanına, ilk olarak havariler denilen yalnızca on iki kişiyi almak arzu ederek, böyle yaptı.
209.
Bu sırada, İsa'nın annesi bakire Meryem ibadet ediyordu ki, melek Cebrail kendisini ziyaret edip, oğluna yapılan eziyeti naklederek, dedi: «Korkma Meryem, çünkü Allah O'nu dünya (dakiler) den koruyacaktır. Bunun üzerine, Meryem ağlayarak Nasıra'dan ayrıldı ve oğlunu aramak için Kudüs'e, kız kardeşi Meryem Selâme'nin evine geldi.Fakat, İsa gizlice Sidrun çayının ötesine çekilmiş olduğundan, onu bu dünyada bir daha göremedi; ancak utanç işinden sonra melek Cebrail, Mikâil, (İs)rafil ve Uriel'le birlikte Allah'ın emriyle onu kendisine getirdiler.
210.
Mabeddeki karışıklık îsa'nin ayrılmasıyla dinince, başkâhin yüksek bir yere çıkıp, elleriyle sus işareti yaparak dedi: «Kardeşler! Biz ne yapıyoruz? O'nun şeytan'ca san'atıyla tüm dünyayı aldattığını görmüyor musunuz? Şimdi, eğer o bir büyücü değil ise, nasıl oldu da kaybolup gitti? Emin olun ki, o kutsal biri ve bir peygamber olmuş olsaydı, Allah'a karşı, kul(u) Musa'ya karşı ve İsrail'in ümidi Mesih'e karşı küfürde bulunmazdı! Ve, ne diyeyim ben? O, tüm kâhinlerimize küfretti. Bu bakımdan, bakın size diyorum ki, eğer o dünyadan ayrılmazsa, İsrail kirlenecek ve Allah'ımız bizi milletlere teslim edecektir. Dikkat edin şimdi, onun yüzünden bu kutsal mabed nasıl da kirlenmiş bulunuyor!»Ve, başkâhin o şekilde konuştu ki, pek çokları İsa'yı terketti. Bunun üzerine, gizli tutulan öldürme işi açığa vuruldu. O kadar ki, başkâhin bizzat Hirodes'e ve Roma valisine gidip, İsa'yı, kendisini İsrail'e kral yapmak arzusunda olmakla suçladı ve bu konuda yalancı şahitler de buldular.
Sonra, İsa aleyhinde genel bir toplantı yapıldı. Çünkü Romalıların fermanı herkesi korkutuyordu. Öyle ki, Roma senatosu İsa ile ilgili olarak iki kez ferman yayınlamıştı. Fermanın birinde, Yahudiler'in peygamberi Nasıralı Isa'ya Allah veya Allah'ın oğlu denilmesi ölüm cezasıyla men ediliyor; diğerinde ise, Yahudiler'in peygamberi Nasıralı İsa hakkında tartışmak para cezasıyla yasaklanıyordu. Bu nedenle, aralarında büyük bir ayrılık vardı. Bazıları, İsa aleyhinde Roma'ya yeniden yazı yazılmasını istiyordu; bazıları, bir serserinin sözleriymişçesine ne derse desin, İsa'nın kendi başına bırakılması gerektiğini söylüyor; diğerleri ise, gösterdiği büyük mucizeleri delil olarak ileri sürüyorlardı.
Bu yüzden başkâhin, afaroz acısını göze almadan kimsenin İsa'yı savunur bir tek kelime bile konuşmamasını söyledi ve Herod ve valiyle konuşup dedi: -Her halûkârda elimizde kötü bir risk var. Çünkü, bu günahkârı öldürsek, Kayser'in fermanına karşı davranmış olacağız, yok yaşamasına ve kendisini İsrail'e kral yapmasına izin versek, o zaman durum ne olacaktır?» Bunun üzerine Hirodes kalktı ve valiyi tehdit ederek dedi: «Sakın ki, bu adamı tutman yüzünden bu ülke ayaklanmaya kalkmasın; o zaman seni Kayser'in önünde bir asi olarak suçlarım.» Bu durum karşısında vali, senatodan korkup, Hirodesle dost oldu. (Çünkü önceden birbirlerinden öldüresiye nefret ederlerdi). Ve İsa'nın öldürülmesi üzerinde anlaşıp, başkâhine dediler: «Ne zaman bu suçlu adamın nerede olduğunu öğrenirsen, kendini bize gönder, biz sana asker vereceğiz.» Bu, «yeryüzünün reisleri ve kralları İsrail'in mukaddesine karşı birleşirler. Çünkü o, dünyanın kurtuluş yolunu ilân eder» diyerek, İsrail'in peygamberi İsa'yı önceden haber veren Davud'un peygamberî sözünün gerçekleşmesi için oldu.
Bunun üzerine, o gün Kudüs'ün her yanında İsa için genel bir arama yapıldı.
211.
Sidrun çayı ötesinde, Nikodemus'un evinde bulunan İsa havarilerini rahatlatıp, dedi: «Dünyadan ayrılma vaktim yaklaşmış bulunuyor; kendinizi teselli edin ve üzülmeyin, çünkü ben gittiğim yerde hiç bir ızdırap duymayacağım.«Şimdi, benim hayrıma üzülürseniz, benim dostlarım olmuş olur musunuz? Emin olun ki hayır, bilakis düşmanlar (ım olmuş olursunuz). Dünya neşeleneceği zaman siz üzülün, çünkü, dünyanın neşelenmesi ağlamaya dönüşür; ama sizin üzüntünüz sevince dönüşür ve sizin sevincinizi kimse sizden alamaz; çünkü, kalbin, yaratıcısı Allah'ta duyduğu sevinci tüm dünya çekip alamaz. Allah'ın benim ağzımla size söylediği sözleri unutmamaya bakın. Dünyaya karşı ve dünyayı sevenlere karşı incil'imle yaptığım şahitliği tahrif edecek herkese karşı, benim şahitlerim olun.»
212.
Sonra, ellerini Rabb'e kaldırıp, dua ederek dedi: «İbrahim'in Allah'ı, İsmail ve İshak'ın Allah'ı, babalarımızın Allah'ı, Allah'ımız Rabb, bana verdiklerine merhamet et ve onları dünyadan koru. Onları dünyadan al demiyorum, çünkü, benim İncil'imi tahrif edeceklere karşı onların şahitlik etmesi gerekiyor. Bunun yerine, onları şerden koruman için dua ediyorum, ki, Senin Hüküm Günü'nde, benimle birlikte, senin ahdini bozan İsrail ailesine karşı ve dünyaya karşı şahitlik etmek için gelsinler. Putatapıcı babaların oğullarına karşı, tam dördüncü soya kadar putatapıcılıktan intikam alan kadir ve gayyûr Rabb Allah, benim Senin oğlun olduğumu yazdıkları zaman, bana verdiğin İncil'imi tahrif edecek olan herkesi Sen ebediyyen lanetle. Çünkü, çamur ve toprak olan ben, Senin kullarının hizmetçisiyim ve hiç bir zaman kendimi senin iyi bir kulun olarak düşünmedim; şundan ki, ben Sana, bana verdiklerin karşısında hiç bir şey veremem. Çünkü, her şey Senindir. Bin nesilde Sen'den korkanlar üzerinde merhametini gösteren Rahim Rabb Allah, bana verdiğin Kelâmı'na inananlara merhamet et. Çünkü, nasıl Sen gerçek Allah'san, benim söylediğim söz de öyle gerçektir. Çünkü, o Senindir. Görüyorsun ki, okuduğu kitapla yazılı olandan başkasını okuyamıyan bir okuyucu gibi konuştum; bana verdiğini işte bu şekilde anlattım.Koruyucu Rabb Allah, şeytan'ın kendilerine karşı hiç bir şey yapmaması için bana verdiklerini koru; yalnız onları değil, onlara inanacak her şeyi koru.
«Merhameti bol ve zengin Rabb, Hüküm Günü'nde Elçi'nin cemaati içinde bulunmasını kuluna bahşet; yalnızca bana değil, bana verdiğin herkese, onlarla birlikte, tebliğleri sonucu bana inanacak herkese. Ve, Kendin için bunu yap ki Rabb, şeytan Sen Rabb'e karşı böbürlenmesin.»
«Nimetinden kavmim îsrail için gerekli olan her şeyi sağlayan Rabb Allah, dünyayı kendisi için yarattığını Elçi'nle kutsamayı va'd ettiğin yeryüzünün tüm kabilelerini hatırdan çıkarma. Dünyaya merhamet et ve Elçi'ni çabucak gönder ki, düşmanın olan şeytan, imparatorluğunu yitirsin.» Ve, İsa bunu söyledikten sonra üç kez, «Amin, yüce ve rahîm olan Rabb!» dedi.
Ve, ağlayarak karşılık verdiler. «Amin!»; Yehuda hariç, çünkü o hiç bir şeye inanmıyordu.
213. "O, başkaları için hazırladığı çukura düşecektir"
Kuzuyu yeme günü gelince, Nikodemus kuzuyu îsa ve şakirtleri için gizlice bahçeye gönderdi ve vali ve başkâhinle birlikte Hirodes'in ferman ettiği her şeyi bilirdi.Bunun üzerine Isa ruhen sevinip dedi: «Kutsal adını tesbih ve takdis ederim ey Rabb, çünkü beni, dünyanın işkence edip öldürdüğü kullarının sayısından ayırdın. Şükürler olsun sana Allah'ım, çünkü Senin işini yerine getirdim.» Ve, Yehuda'ya dönerek, ona dedi : «Arkadaş, neye beklersin? Benim vaktim yakın, o halde git de, yapman gerekeni yap.»
Şakirtler, İsa'nın Yehuda'yı Fısıh günü için bir şeyler almaya gönderdiğini sandılar; ama îsa, -Yehuda'nın kendisine ihanet edeceğini biliyordu; bu nedenle, dünyadan ayrılmak arzusuyla böyle konuştu.
Yehuda karşılık verdi: «Rab, yememe izin ver, sonra giderim:»
«Yiyelim« dedi İsa, «çünkü sizden ayrılmadan bu kuzuyu yemeği çok arzu ettim.» Ve, kalkıp, bir havlu aldı ve beline doladı, sonra bir leğene su koyup, şakirtlerinin ayaklarını yıkamaya başladı. Yehuda'dan başlayıp, Petrus'a geldi. Petrus dedi: «Rab, benim ayaklarımı yıkamıyacak mısın?»
îsa cevap verdi: «Benim ne yaptığımı sen şimdi bilmiyorsun, ama daha sonra bileceksin.»
Petrus karşılık verdi: «Benim ayaklarımı hiç yıkamıyacaksın.»
O zaman, İsa kalktı ve dedi: «Sen de Hüküm Günü'nde benim bölüğüme katılmayacaksın.»
Petrus karşılık verdi: «Yalnız ayaklarımı değil Rab, ellerimi ve başımı da yıka.»
Şakirtler yıkanıp da, yemek için sofraya oturduklarında îsa dedi: «Ben sizi yıkadım, yine de tamamen temiz değilsiniz; öyle ki, denizin tüm suyu bana inanmayanı yıkamıyacaktır.» îsa bunu, kendisine kimin ihanet etmekte olduğunu bildiği için dedi. Şakirtler bu sözlere üzülmüşlerdi ki, İsa yine dedi: «Bakın size diyorum ki, sizden biriniz bana ihanet edecek, öyle ki, bir koyun gibi satılacağım; ama yazıklar olsun ona, çünkü, babamız Davut'un böyle biri hakkında söylediği, «O, başkaları için hazırladığı çukura düşecektir» sözünü tümüyle yerine getirecek.»
Bunun üzerine şakirtler birbirlerine bakıp, üzüntü içinde dediler: «Hain kim olacak?»
Sonra Yehuda dedi: «Ben mi olacağım o, ey muallim?»
İsa cevap verdi: «Bana ihanet edecek olanın kim olduğunu söyledim.» Ve, on bir havari bunu duymadı.
Kuzu yenilince, cin Yehuda'nın sırtına bindi ve o da evden çıkarken, İsa kendisine yeniden dedi: «Yapman gereken şeyi çabuk yap.»
214.
İsa evden çıkıp, ibadet etme adeti üzere, yüz kez dizlerini büküp, secdeye vararak ibadet etmek için bahçeye çekildi. Bu sırada, İsa'nın şakirtleriyle birlikte bulunduğu yeri bilen Yehuda başkâhine vardı ve dedi: «Bana va'd olunanı verirseniz, bu gece aradığınız İsa'yı elinize vereceğim; çünkü o onbir ashabıyla birlikte yalnızcadır.»Başkâhin karşılık verdi: «Ne kadar istersin?» Yehuda dedi: «Otuz altın.»
O zaman, başkâhin hemen kendisine parayı saydı ye asker getirmesi için vali ve Hirodes'e bir Ferisi gönderdi ve bir lejyon asker verdiler, çünkü halktan korkuyorlardı; bu nedenle, silahlarını alarak değnekler üzerindeki meş'ale ve fenerlerle Kudüs'ten çıktılar.
215.
Askerler Yehuda'yla birlikte îsa'nın bulunduğu yere yaklaştıklarında, Isa çok sayıda kişinin yaklaştıklarını işitip, korkuyla geri eve çekildi. Ve, on bir (havari) uyumakta idiler.O zaman kuluna gelen tehlikeyi gören Allah, elçileri Cebrail, Mikâil, (İs)rafil ve Uriel'e İsa'yı dünyadan almalarını emretti.
Kutsal melekler gelip, İsa'yı güneye bakan pencereden çıkardılar. Onu götürüp, üçüncü göğe, daima Allah'ı tesbih ve takdis etmekte olan meleklerin yanına bıraktılar.
216.Yahudi İskariyot Mucize ile İsa'ya Benzetiliyor
Yehuda herkesin önünden hızlı hızlı îsa'nın yukarı alındığı odaya daldı. Ve, şakirtler uyuyorlardı. Bunun üzerine, mucizeler yaratan Allah yeni bir mucize daha yarattı. Öyle ki, Yehuda konuşma ve yüz bakımından Isa'ya o şekilde benzetildi ki, O'nun İsa olduğuna inandık. Ve, o bizi uyandırdı. Muallim'in bulunduğu yeri arıyordu. Bunun üzerine, biz hayret ettik ve cevap verdik : «Sen Rab, bizim muallimimizsin; bizi unuttun mu?»O, gülümseyerek dedi: «Şimdi, benim Yehuda îskariyot olduğumu bilmeyecek kadar budalalaştınız!»
Ve, o bunu derken askerler girdiler, ellerini Yehuda'nın üzerine koydular, çünkü o, her bakımdan îsa'ya benziyordu.
Biz, Yehuda'nın dediklerini duyup, yığınla askeri de görünce, delirmiş gibi kaçtık.
Ve, keten beze dolanmış olan Yuhanna da uyanıp kaçtı ve askerin biri kendisini keten bezden yakalayınca, keten bezi bırakıp, çıplak olarak kaçtı. Çünkü Allah, İsa'nın duasını duymuş ve on bir (havariyi) şerden korumuştu.
Barnabas İncili.194.207.Blm
Barnabas İncili
(-Tam Metin-)
194.
Yazıcılar ve ferisiler Lazarus'u öldürmek için başkâhinle istişarede bulundular; çünkü, pek çokları, Lazarus'un insanlarla konuştuğunu, yiyip içtiğini gördüklerinden, Lazarus mucizesinin büyüklüğü dolayısıyla kendilerinin geleneklerini bırakıp, îsa'ya iman ediyorlardı. Fakat, Kudüs'te taraftarları olduğundan ve kizkardeşiyle Magdala ve Beytanya'yı da elinde bulunduran Lazarus güçlü de olduğundan ne yapacaklarını bilmiyorlardı.îsa Beytanya'ya, Meryem'le birlikte Marta ve Lazarus'un evine vardı. Kendisine hizmet ettiler.
Bir gün İsa'nın ayaklan dibinde oturan Meryem onun sözlerini dinliyordu. Bu sırada Marta îsa'ya dedi : «Rab, görmüyor musun kızkardeşim sana gereken bakımı yapmıyor ve senin ve havarilerinin yiyeceklerini getirmiyor.»
İsa cevap verdi.- «Marta, Marta, sen yapman gereken şeyin düşüncesine kapılıyorsun, çünkü Meryem kendinden ebediyen ayrılmayacak bir pay seçti.»
Kendine iman eden büyük bir kalabalıkla birlikte sofrada otururken îsa, konuşup dedi: «Kardeşler, sizinle kalacak pek az zamanım var. Çünkü, vakit gelmiş demektir ve benim dünyadan ayrılmam gerekiyor. Bu nedenle, size Allah'ın Hezekiel Peygambere söylediği sözü hatırlatıyorum: «Ben, senin Allah'ın ebediyen sağ ve diriyimdir ki, günah işleyen ruh ölecektir, ama eğer günahkâr, tevbe edecek olursa ölmeyecek, yaşayacaktır.»
Bu bakımdan, şimdiki ölüm, ölüm değil, gerçekte uzun bir ölümün sonudur; nasıl bedenin bir baygınlık anında içinde ruh varken, candan ayrıldığı zaman, ölenler ve gömülenler üzerinde bayılmak dışında başka hiç bir avantajı olmuyorsa, gömülen (vücut) da Allah'ın kendisini yeniden diriltmesini bekler.
«O halde dikkat edin, Allah'ı idraktan yoksun olan bir hayat ölüdür.»
195. "Bana İnananlar Ebediyyen Ölmeyeceklerdir."
Bana inananlar ebediyen ölmeyeceklerdir. Çünkü, benim sözüm sayesinde Allah'ı içlerinde idrâk edecekler ve bu nedenle de kurtuluşlarını gerçekleştireceklerdir.«Ölüm, Allah'ın buyruğuyla tabiatın yaptığı bir hareketten başka nedir? Şöyle ki, biri bir kuşu tutup, ipini de eline aldığı zaman, baş kuşun uçmasını dilediğinde ne yapar? Tabii ki, mutlaka ele açılmasını emreder ve böylece kuş hemencecik uçup gider. «Ruhumuz», peygamber Davud'un dediği gibi, kişi Allah'ın koruması altında bulunduğu zaman, «kuş avcısının tuzağından kurtulmuş bir serçe gibidir.» Ve hayatımız, tabiatın kendisiyle ruhu insanın bedenine ve canına bağlı tuttuğu bir ip gibidir. Ve, bu bakımdan, Allah dilediği ve tabiata açılmasını emrettiği zaman, hayat kopar ve ruh, Allah'ın ruhları almakla görevlendirdiği meleklerin elinde kurtulur.
O halde, dostlar, dostları öldüğü zaman ağlamasınlar, çünkü Allah'ımız böyle dilemiştir. Ama, günah işledikleri zaman, bırakın durmaksızın ağlasınlar. Çünkü, (günah işlemekle) ruh, Allah'tan, -gerçek hayattan- koptuğundan ölür.
Eğer beden ruhla birleşmeyince çirkinleşiyorsa, ruh, rahmet ve lûtfuyla kendini güzelleştiren ve dirilten Allah'la birleşmeyince çok daha fazla korkunçlaşır.»
Ve, îsa bunu deyip Allah'a şükretti; sonra Lazarus dedi ki: «Rab, bu ev bana geçimim için verdiği tüm şeylerle birlikte, yoksullara bakılması için Yaratıcım olan Allah'a aittir. Bu nedenle, sen de yoksul olduğuna ve pek çok şakirdin de bulunduğuna göre, istediğin zaman istediğin kadar kalmak için buraya gel. Çünkü, Allah'ın kulu, Allah sevgisi için gerektiği kadar size hizmet edeceğim.»
196.
îsa bunu duyunca sevindi ve dedi: «ölmek ne kadar iyi bir şeymiş görün! Lazarus yalnızca bir kere öldü ve dünyanın, kitaplar arasında büyüyen en akıllı adamlarının bilmediği böyle bir akideyi öğrendi! Allah için, her insan Lazarus gibi, insanlar yaşamayı öğrensinler diye yalnızca bir kez için olsun ölmeli.»Yuhanna karşılık verdi: «Ey muallim, bir söz söylememe izin var mı?»
«Bin tane söyle» (diye) karşılık verdi îsa, «Çünkü, nasıl bir insan Allah'a kulluk için mallarını dağıtmaya hazırsa, o akideyi dağıtmaya da hazırdır. Ve, o (böyle yapmaya) ne kadar hazır olursa, mal ölüye yeniden hayat veremezken, sözün o kadar çok bir ruhu tevbeye getirme gücü olur. Bu bakımdan, yoksul bir insana yardım etme gücü olan adam, yardım etmeyip de, yoksul açlıktan öldüğü zaman bir katil olmuş olur. Ama daha kötü katil, Allah'ın Kelâmı'yla günahkârı tevbeye getirebilen, ama getirmeyip, Allah'ın dediği gibi «dilsiz bir köpek» örneği oturup duran kişidir. Böylelerine karşı Allah der: «Kelâmımı gizlediğinden dolayı günahkârın helak olacak olan ruhunu senin ellerinden isteyeceğim, ey benim imansız kulum.»
«Bu durumda anahtarı olup da sonsuz hayata girmeyen, hatta girmek isteyenlere engel olan yazıcıların ve Ferisîler'in durumu ne olmaktadır şimdi?»
«Ey Yuhanna, benim yüzbin sözümü dinledikten sonra bir söz söylemek için benden izin istersin. Bak sana diyorum ki, beni dinlediğin her bir sözün on katını senden dinlemeye hazırım. Ve, bir diğerini dinleyecek olan, konuştuğu her defada günah işler. Çünkü, kendimiz için istediğimizi başkalarına da yapmalı, kendi görmek istemediğimizi başkalarına da yapmamalıyız.»
O zaman Yuhanna dedi: «Ey muallim, neden Allah bunu, yani, kendilerini ve Yaratıcılarını bilmeleri için, Lazarus'un yaptığı gibi bir kez ölüp geri dönmeği insanlara bahşetmedi?»
197.
îsa cevap verdi: «Söyle bana Yuhanna; ev sahibinin biri bir hizmetçisine, evinin manzarasını kapayan ağacı kesmesi için mükemmel bir balta verdi.Ama işçi baltayı unuttu ve dedi: «Eğer efendi bana eski bir balta vermiş olsaydı ağacı kolayca keserdim» Söyle bana Yuhanna, ev sahibi ne dedi? Mutlaka kızdı ve eski baltayı alıp adamın başına çarptı ve dedi:
«Aptal hilekâr! Sana ağacı zahmetsizce kesebileceğin bir balta verdim, sense büyük zahmetlerle çalışman gerekecek ve gidip, hiç bir şey elde edemeyeceğin bu baltayı mı istersin? Ben senin ağacı, çalışman işe yarasın diye kesmeni isterim. Doğru değil mi bu?»
Yuhanna cevap verdi: «Doğruların doğrusu.» (O zaman îsa dedi) : -Ebediyen sağ ve diriyimdir ki» der Allah, «Ben herkese iyi bir balta verdim, bu da bir ölünün gömüldüğünü görmektir. Kim bu baltayı iyi kullanırsa, kalbindeki günah ağacını sancısız çıkarır; böylece lütuf ve rahmetimi kazanır. Onlara salih amellerinden dolayı sonsuz yaşama hakkı veririm. Ama, gün be gün başkalarının ölüp durduğunu gördüğü halde ölümlü olduğunu unutan ve «eğer öbür hayatı görsem, iyi işler yaparım» diyenin üzerine olacaktır öfkem, ve onu ölümle öylesine çarparım ki, bir daha hiç iyilik bulamaz.»
«Ey Yuhanna» dedi îsa, «Başkalarının düşüşünden ayakları üzerinde durmayı öğrenenin avantajı ne büyüktür!»
198.
Sonra, Lazarus dedi: «Muallim, bakın size diyorum ki, günbegün ölenlerin mezara, götürüldüğünü görüp de Yaratıcımız Allah'tan korkmayanın hak edeceği cezayı tasavvur edemiyorum. Böyle biri, tümüyle vazgeçmesi gereken dünyadaki şeyler için kendisine nesi varsa veren Yaratıcısı'na karşı gelir.»O zaman îsa havarilerine dedi: «Bana muallim diyorsunuz ve iyi ediyorsunuz, çünkü Allah benim ağzımla size öğretiyor. Ama, Lazarus'a ne diyeceksiniz? Gerçekten o burada, bu dünyada akideyi öğreten tüm muallimlerin muallimidir. Ben şüphesiz size nasıl iyi yaşanacağını öğrettim, ama Lazarus size nasıl iyi ölüneceğini öğretecektir. Allah sağ ve diridir ki, o peygamberlik hediyesini almıştır; bu bakımdan onun doğru sözlerini dinleyin. Ve, insan kötü ölürse, iyi yaşama boşuna olacağından onun sözlerini o derece fazla dinlemelisiniz.»
Lazarus dedi: «Ey muallim, sana teşekkür ederim ki, gerçeğin değerini veriyorsun; bu nedenle Allah sana büyük hak verecektir.»
O zaman, (bu satırlar)ı yazan dedi: «Ey muallim, Lazarus sana, «hak alacaksın» demekle, nasıl gerçeği söylemiş oluyor? Halbuki, sen Nikodemus'a insanın cezadan başka bir şeye hakkı olmadığını söylemiştin. Sen de bu durumda Allah'ın cezasına mı uğrayacaksın?»
îsa cevap verdi: «Înşallah bu dünyada Allah'ın cezasına uğrarım, çünkü, yapmam gerektiği kadar imanla ona kulluk etmedim.»
«Ama, Allah rahmetinden dolayı beni öylesine sevdi ki, her ceza benden geri alındı. O kadar ki, ben yalnızca bir başka kişide azap göreceğim. Ceza benim için yerindedir. Çünkü insanlar bana Allah dediler. Ama ben gerçek olarak, yalnızca Allah olmadığımı değil aynı zamanda, Mesih de olmadığımı itiraf ettiğimden Allah benden cezayı çekti ve utanç benim olsun diye, onu şerli birine çektirecektir. Bu bakımdan, sana diyorum ki benim Barnabas'ım, bir insan Allah'ın komşusuna ne vereceğinden söz ederken 'komşusunun onu hak ettiğini de söylesin. Ama dikkat etsin ki, Allah kendine vereceği şeyden söz ederken «Allah bana verecek» desin. Ve, «benim hakkım var» dememeye dikkat etsin; çünkü Allah kullarına günahları nedeniyle Cehennem'i hak ettikleri zaman rahmetini bahşetmekten memnunluk duyar.
199.
Allah rahmette o kadar zengindir ki, bin denizin suyu, eğer bu kadarı bulunabilirse, Cehennem alevlerinin bir kıvılcımını söndüremezken, Allah'a karşı suç işlediğine ağlayan kişinin bir damla göz yaşı, Allah'ın imdadına yetiştiği büyük rahmetiyle tüm Cehennem'i söndürür. Bu nedenle, Allah şeytan'ı kahretmek ve kendi nimetini göstermek için, mü'min kulunun her iyi amelini rahmetinin varlığıyla hak diye isimlendirmek diler ve onun komşusu hakkında böyle konuşmasını ister. Yine de, bir insan kendisi hakkında «hakkım var» demekten kaçınmalıdır, çünkü kınanır.»200.
îsa sonra Lazarus'a döndü ve dedi: «Kardeş, benim dünyada kısa bir zaman kalmam gerekiyor. Bu bakımdan, senin evine yakın olduğum zaman, hiç başka yere gitmeyeceğim, çünkü sen bana, benim sevgim için değil, Allah sevgisi için hizmet edersin.»Yahudi'lerin Fısıh bayramı yaklaştı, bu nedenle İsa havarilerine dedi: «Kudüs'e fısıh kuzusu yemeye gidelim.» Ve, Petrus'la Yuhanna'yı şehre gönderip, dedi : «Şehrin kapısının yanında bir sıpayla birlikte bir eşek bulacaksınız, onu çözüp buraya getirin; çünkü, Kudüs'e kadar ona binmem gerekiyor. Ve, eğer biri size, «onu niye çözüyorsunuz» diye sorarsa «muallimin ona ihtiyacı var» deyin, onu getirmenize izin verirler.» Havarileri gittiler. İsa'nın kendilerine söylediklerinin hepsini gördüler ve aynı şekilde eşeği ve sıpayı getirdiler. Havariler cübbesini sıpanın üstüne koydular ve İsa ona bindi. Ve, öyle oldu ki, Kudüs halkı Nasıra'lı İsa'nın gelmekte olduğunu duyunca, ellerinde palmiye ve zeytin dalları «Allah Rabb adına bize gelen kutlu olsun; şükürler Davud'un oğlu!» diye çocuklarıyla birlikte İsa'yı görmek için şehrin dışına çıktılar. İsa şehre girince, halk, «Allah Rabb adına bize gelen kutlu olsun; şükürler Davud'un oğlu!» diye diye elbiselerini eşeğin ayaklan altına yazdılar.
Ferisiler İsa'yı azarlayıp dediler: «Görmüyor musun ne diyorlar? Sustur onlan!»
O zaman İsa dedi: «Ruhumun huzurunda durduğu Allah sağ ve diridir kî, eğer insanlar susacak olsa, habis günahkârların küfrüne karşı taşlar haykıracaktır.» Ve, İsa bunu deyince, Kudüs'ün bütün taşları büyük bir gürültüyle haykırdılar. «Allah Rabb adına bize gelen kutlu olsun!»
Yine de Ferisiler küfürlerine devam ettiler ve bir araya toplanıp, onu konuşurken yakalamak için istişarede bulundular.
201. "İlk Taşı Günahsız Olanınız Atsın!"
İsa mabede girince, yazıcılar ve Ferisiler kendisine zina suçu işlemiş bir kadın getirdiler. Aralarında dediler: «Eğer onu kurtarırsa, bu Musa'nın kanununa aykırıdır ve böylece onu suçlarız; eğer mahkûm ederse, bu kendi akidesine aykırıdır, çünkü o merhameti tebliğ etmektedir. Bu şekilde Isa'ya varıp, dediler: «Muallim, bu kadını zina ederken bulduk. Musa, böylesinin recm edilmesini emretmişti; buna sen ne dersin?»Bunun üzerine îsa eğilip, parmağıyla yerde bir ayna yaptı ve içinde herkes kendi kötülüklerini gördü. Cevap için sıkıştırırlarken, İsa doğrulup parmağıyla aynayı gösterdi ve dedi: «Aranızda günahsız olan ona ilk taşı atsın.» Ve, yeniden eğilip, aynayı çizdi.
Bunu gören insanlar, en yaşlısından başlayarak bir bir çıktılar, çünkü kirli işlerini görünce utanıyorlardı.
İsa yeniden doğrulup, kadından başka kimseyi göremeyince dedi: «Kadın, seni ayıplayanlar nerede?»
Kadın ağlıyarak cevap verdi, «Rab, gittiler; eğer beni bağışlarsan, Allah sağ ve diridir ki, bir daha günah işlemiyeceğim.»
O zaman îsa dedi: «Allah'ı tesbih ederim! Huzurla yoluna git ve bir daha günah işleme, çünkü Allah beni seni mahkûm etmek için göndermedi.»
Sonra, yazıcılar ve Ferisiler toplanınca, îsa kendilerine dedi: «Söyleyin bana; eğer sizden birinizin yüz koyunu olsa ve onlardan birini yitirse doksandokuzunu bırakıp, onu aramaya gitmez misiniz? Ve, onu bulunca, onu omuzlarınıza atıp, komşularınızı çağırarak, onlara demez misiniz? «Benimle birlikte sevinin, çünkü, yitirdiğim koyunu buldum.» Mutlaka böyle yaparsınız.
«Şimdi söyleyin bana, Allah'ımız, dünyayı kendisi için yarattığı insanı daha mı az sever? Allah sağ ve diridir ki, tevbe eden günahkâr üzerine Allah'ın meleklerinde böylesine bir sevinç meydana gelir; çünkü, günahkârlar Allah'ın rahmetini bildirirler.»
202.
«Söyleyin bana, doktor en çok kimin tarafından sevilir, hiç hastalık görmemiş olanlar tarafından mı, yoksa doktorun ağır hastalıklarını iyileştirdiği kişiler tarafından mı?»Ferisiler ona dedi: «Sağlam adam doktoru nasıl sevsin ki? O mutlaka onu, yalnızca hasta olmadığı için sevecektir; ve hastalığı bilmediği için de çok az sevecektir.»
O zaman ruhî bir şiddetle îsa konuşup dedi: «Allah sağ ve diridir ki, sizin kendi diliniz kendi gururunuzu mahkûm ediyor, o kadar ki, Allah'ımız müttakî olandan çok, Allah'ın üzerindeki büyük rahmetini bilen tevbekâr günahkâr tarafından sevilir. Çünkü, muttaki Allah'ın rahmetini bilmez. Bu bakımdan, Allah'ın meleklerinin yanında, tevbe eden bir günahkâr için duyulan sevinç, doksan dokuz muttaki kişiye (duyulandan) daha çoktur.
«Zamanımızda müttakîler nerede? Ruhumun huzurunda durduğu Allah sağ ve diridir ki, takvasız müttakîlerin sayısı çoktur; onların durumu şeytanınki gibidir.»
Yazıcılar ve Ferisiler karşılık verdiler: «Biz günahkârlarız, bu nedenle Allah bize merhamet edecektir» Ve, onlar bunu İsa'yı kışkırtmak için dediler; çünkü, yazıcılar ve Ferisîler, kendilerine günahkâr denmesini büyük bir hakaret sayarlardı.
O zaman İsa dedi: «Korkarım ki siz, takvasız müttakîlersinizdir. Çünkü, günah işleyip de günahınızı inkâr eder ve kendinize muttaki derseniz, takvasız olursunuz; ve eğer kalbinizden kendinizi muttaki kabul ediyor ve dilinizle günahkâr olduğunuzu söylüyorsanız, o zaman bir kat daha takvasız müttakilersiniz demek olur.»
Yazıcılar ve Ferisîler bunu duyunca, İsa'yı havarileriyle birlikte huzur içinde bırakıp başları önünde çekip gittiler ve cüzzamı temizlenmiş olan cüzzamlı Simun'un evine vardılar. Şehir halkı hastalarını Simun'-un evinde toplamış bulunuyorlardı; Isa'ya hastaların iyileştirilmesi için ricada bulundular.
O zaman, saatinin yakın olduğunu bilen İsa dedi: «Ne kadar hasta varsa çağırın, çünkü Allah onları iyileştirecek kudrette ve merhamettedir.»
Karşılık verdiler: «Burada, Kudüs'te başka hasta bulunduğunu bilmiyoruz.»
Isa ağlayarak karşılık verdi: «Ey Kudüs, ey İsrail, senin için ağlıyorum. Sen sana olan ziyareti bilmiyorsun; çünkü, bir tavuğun civcivlerini kanatları altına topladığı gibi, ben de seni yaratıcınız Allah sevgisinde toplamak istedim, ama sen istemedin! Bu nedenle, Allah size şöyle diyor:
203. İlahi Gazaba Uğrayacaklar..
«Ey sert yürekli, sapık fikirli şehir, sana, seni kalbine çevirmesi için ve sen de tevbe edesin diye kulumu gönderdim; ama sen ey bozuk şehir, senin için, ey İsrail, Mısır'a ve Firavun'a yaptıklarımın hepsini unuttum. Kulum hasta vücudunu iyileştirsin diye defalarca ağlarsın; ama, senin günahkâr ruhunu iyileştirmeye çalıştığı için, kulumu öldürmenin yollarını ararsın.»«Cezama uğramayan yalnızca sen mi kalacaksın şimdi? Sen ebediyyen yaşayacak mısın? Ve, senin gururun seni benim ellerimden kurtaracak mı? Kasinlikle hayır, çünkü, bir orduyla birlikte karşına reisler çıkaracağım ve onlar seni kuvvetle saracaklar ve seni onların ellerine öylesine teslim edeceğim ki, gururun doğru Cehennem'e düşecek.»
«Yaşlıları ve dulları bağışlamıyacağım, çocukları bağışlamıyacağım, seni tümden kıtlığa, kılıca ve hakarete terk edeceğim ve üzerine rahmetle baktığım mabedi şehirle birlikte ıssız bırakacağım; o kadar ki, uluslar arasında bir efsane, bir alay konusu ve bir darb-ı mesel olacaksın. Gazabım üzerinde böyle kalacak ve benim öfkem uyumaz.»
204.
Bunları söyledikten sonra İsa yeniden dedi: «Başka hastalar bulunduğunu bilmiyor musunuz? Allah sağ ve diridir ki, Kudüs'te ruhları sağlam olanlar vücutça hasta olanlardan daha azdır. Ve, gerçeği bilmeniz için, size diyorum ki ey hasta olanlar, Allah'ın adına hastalığınız sizden ayrılsın!»Ve, o bunu söylediği zaman, derhal iyileştiler. -Allah'ın Kudüs üzerindeki gazabını duyunca insanlar ağladılar ve merhamet için yalvardılar. O zaman îsa dedi: «Eğer Kudüs günahları için ağlayacak ve pişman olup, yolumda yürüyecek olursa» der Allah, «bir daha onun kötülüklerini hatırlamıyacak ve söylediğim belâlardan hiç birini ona vermeyeceğim. Ama Kudüs, uluslar arasında adıma küfretmekle şanımı lekelediğine değil de, kendi yıkımına ağlar. Bu yüzden öfkem daha çok tutuştu. Ebediyyen sağ ve dîriyimdir ki, eğer Musa ile birlikte kullarım Eyub, İbrahim, Samuel, Davud ve Danyal kavimleri için dua etseler, Kudüs'e olan öfkem yatışmayacaktır.» Ve, İsa bunu dedikten sonra, herkes endişe içinde evine çekildi.
205. Hain Yahuda'nın İhaneti
îsa cüzzamlı Simun'un evinde akşam yemeği yerken, bakın ki, Lazarus'un kızkardeşi Meryem eve girdi ve bir kabı kırıp, İsa'nın başına ve elbisesine yağ merhemi döktü. Bunu gören hain Yehuda, Meryem'i böyle bir işi yapmaktan alıkoymaya çalışıp, dedi: -Gidip merhemi sat ve parayı getir de onu yoksullara vereyim.»îsa dedi: «Ona neden engel olursun? Bırak yapsın, çünkü sizin bulacağınız yoksullar hep sizinledir. Ama beni her zaman bulamıyacaksınız.»
Yehuda karşılık verdi: «Ey muallim; bu yağ merhemi üç yüz kuruşa satılabilir; kaç yoksulun yardım göreceğine bakın şimdi.»
îsa cevap verdi: «Ey Yehuda, ben senin kalbini biliyorum; sabr et bakalım, sana her şeyi vereceğim.»
Herkes korkuyla yemek yedi. Havariler ise üzgündü. Çünkü îsa'nm kendilerinden ayrılması gerektiğini biliyorlardı. Ama, Yehuda kızgındı, çünkü, îsa'ya verilen bütün şeylerin onda birini çaldığından, yağ satılmadığı için otuz kuruşu yitirdiğini biliyordu.
Başkâhini bulmaya gitti; o, kâhinleri, yazıcıları ve Ferisîleri bir heyet halinde toplamış bulunuyordu; kendisine Yehuda dedi: «Bana ne vereceksin? Ben kendisini İsrail kralı yapmak isteyen îsa'yı elinize teslim edeceğim.»
Cevap verdiler: «Şimdi, onu elimize nasıl vereceksin?»
Yehuda dedi: «Şehir dışına ibadet etmeye gittiğini öğrendiğim zaman size söyleyecek ve sizi onun bulunduğu yere ileteceğim; çünkü, onu şehrin içinde fitne çıkmadan yakalamak imkânsız olacaktır.»
Başkâhin karşılık verdi: «Eğer onu bizim elimize verirsen, sana otuz altın vereceğiz ve sana nasıl iyi davranacağımızı göreceksin.»
206.
Gün olunca, İsa halktan büyük bir kalabalıkla birlikte mabede vardı. Bu sırada başkâhin yaklaşıp dedi: «Söyle bana ey İsa, Allah olmadığını, Allah'ın oğlu veya Mesih bile olmadığını itiraf etmiştin, unuttun mu hep bunları?»îsa cevap verdi: «Hayır, asla unutmadım; çünkü bu, Hüküm Günü'nde, Allah'ın mahkemesi önünde yapacak olduğum itirafımdır. Musa'nın kitabında yazılı olan her şey doğruların doğrusudur. Öyle ki, Yaratıcımız Allah bir tek (Allah) tır, ve ben Allah'ın kuluyum ve sizin Mesih dediğiniz Allah'ın Elçisi'ne hizmet etmek arzu ediyorum.»
Başkâhin dedi: «Öyleyse, mabede halktan bu kadar büyük bir kalabalıkla gelmenin yararı ne? Yoksa, kendini îsrail'in kralı mı yapmak istersin? Sakın ki, başına bir tehlike gelmesin!»
îsa cevap verdi: «Eğer ben kendi ün ve şanım için çalışsam ve kendi payımı bu dünyada istemiş olsaydım, Nain halkı beni kral yapmak istediği zaman kaçmazdım. Bana gerçekten inan ki, bu dünyada hiç bir şeyin peşinde değilim.»
O zaman, başkâhin dedi: «Mesih'le ilgili olarak bir şeyi bilmek istiyoruz.» Ve, hemen kâhinler, yazıcılar ve Ferisiler İsa'nın çevresinde bir halka oluşturdular.
îsa karşılık verdi: «Mesih hakkında bilmek istediğiniz bu şey nedir? Ne belli, yalan olmasın bu? Emin olun ki, size yalan söylemiyeceğim. Çünkü, yalan söylemiş olsaydım, tüm îsrail'le birlikte siz, yazıcılar (ve) Ferisîler tarafından göklere çıkarılacaktım; ama, size gerçeği söylediğim için benden nefret ediyor ve beni öldürmenin yollarını arıyorsunuz?»
Başkâhin dedi: -Şimdi biliyoruz ki, senin sırtında, cinin var; çünkü sen bir Samirîsin ve Allah'ın kâhinine saygı duymazsın.»
207.
îsa cevap verdi: «Allah sağ ve diridir ki, benim sırtımda cinim yok, bilakis ben cini fırlatıp atmaya çalışıyorum, dolayısıyla, bu sebepten cin dünyayı bana karşı ayaklandırıyor. Çünkü, ben bu dünyadan değilim. Ben, beni dünyaya gönderen Allah'ın yüceltilmesi için çalışıyorum. Bu bakımdan, bana kulak verin, size kimin sırtında cini bulunduğunu söyliyeceğim. Ruhumun huzurunda durduğu Allah sağ ve diridir ki, cinin iradesiyle çalışanın sırtında cin vardır, o kendisine iradesinin yularını takmış, onu istediği gibi yönetip, her kötülüğe koşturuyor.Bir elbise nasıl sahibini değiştirince, aynı kumaş olduğu halde, adını da değiştirirse, insanlar da tek bir maddeden olmalarına rağmen, insanın içinde çalışanın yaptıkları nedeniyle farklılaşırlar.
Eğer ben (bildiğim kadarıyla) günah işlemişsem, bir düşman olarak benden nefret etmek yerine, niye bir kardeş olarak beni uyarmazsınız? Gerçekten, bir bedenin azaları başla birleştikleri zaman birbirlerinin imdadına koşarlar ve baştan kopuk olanlar ise ona hiç yardım etmezler. Çünkü, bir vücudun elleri bir başka vücudun değil, birlikte oldukları vücudun ayaklarının acısını duyarlar, Ruhumun huzurunda durduğu Allah sağ ve diridir ki, Yaratıcı'sı Allah'ı seven ve O'ndan korkan, başının merhamet duyduğu kişiye karşı merhamet duygusu besler. Allah'ın günahkârın ölmesini dilemeyip, her birinin tevbe etmesini beklediğini görerek, eğer siz benim de birlikte olduğum şu bedendenseniz, Allah sağ ve diridir ki, kendi başıma göre hareket etmem için bana yardım edersiniz.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Siz, siz olun Yehova Şahitlerini evinizden, ailenizden ve hatta tanıdıklarınızdan ırak tutun.
Türk insanı üzerine bilinen ya da bilinmeyen birçok oyunlar oynanıyor. Dünyanın neresinde olursa olsun Müslüman Türk insani yoğun bir kı...
-
Roma Putperestliği Romalılar baştan beri İsa peygamberin hareketini siyasi bir isyan olarak algılamışlardır. Yahudi baş kahinler için ise ...
-
İNCİLDEKİ ÇELİŞKİLER 1- Hz. İsa, gölün karşı yakasında Gadaralıların veya Gerasalıların ülkesine varınca, Matta'ya göre cinlere tutsa...
-
Bu yazı, batılı hristiyan ilahiyatçılar, yazarlar ve kilisenin kabul ettiği tefsir kitaplarına dayanılarak yazılmıştır. Bu yazıda kaynak ...