20 Nisan 2011 Çarşamba

Barnabas İncili-82-91.bölüm

82.

O zaman İsa iç çekti ve ağlayıp, dedi: «Yazıklar olsun sana Yahudiye, çünkü, sen «Rabb'ın mabedi, Rabb'ın mabedi» diye büyüklenir ve sanki hiç Allah yokmuş gibi ömür sürer, kendini tümden dünyanın zevklerine ve kazançlarına verirsin; (işte) bu kadın Hüküm Günü'nde seni Cehennem'e mahkûm edecek; çünkü, bu kadın Allah önünde rahmet ve bereketin nasıl bulunacağını öğrenmeye çalışıyor.»
Ve, kadına dönerek dedi: *Ey kadın, siz Samiriyeliler bilmediğiniz şeye ibadet eder, fakat biz İbranîler bildiğimiz şeye ibadet ederiz. Bak, sana diyorum ki, Allah ruhtur ve gerçektir, ve öyle de, ona ruhtan ve gerçekten ibadet edilmelidir. Çünkü, Allah'ın va'di Kudüs'te, Süleyman mabedinde yapılmıştır, başka yerde değil. Ama, inan bana, bir gün gelecek ve Allah rahmetini bir başka şehre gönderecek ve her yerde O'na gerçekten ibadet etmek mümkün olacaktır. Ve, Allah her yerde gerçek ibadeti rahmet(iy)le kabul edecektir.
Kadın karşılık verdi: «Biz Mesih'e bakıyoruz; o geldiğinde bize öğretecek.»
İsa cevap verdi: «Biliyor musun sen kadın, Mesih'in geleceğini?»
Kadın cevap verdi: «Evet ya, Rab.»
O zaman İsa sevindi ve dedi: «Gördüğüm kadarıyla ey kadın, sen mü'minsin; bu bakımdan bil ki, Mesih'in inancıyla Allah'ın seçtiği herkes kurtulacaktır; dolayısıyla, Mesih'in gelişini bilmen gerekmektedir.»
Kadın dedi: «Ey Rab, belki de sen Mesih'sin.» İsa cevap verdi: «Ben, kuşkusuz İsrail ailesine bir kurtuluş peygamberi olarak gönderilmiş bulunuyorum; fakat, benden sonra Allah'ın tüm dünyaya gönderdiği Mesih gelecek; onun için yaratmıştır Allah dünyayı. Ve, o zaman tüm dünyada Allah'a ibadet edilecek ve rahmete erilecek, o kadar ki, şimdi yüz yılda bir gelen sevinç yılı Mesih'le her yerde her (bir) yıla inecek.»
Sonra, kadın su kabını bırakıp, İsa'dan duyduğu her şeyi bildirmek üzere şehre koştu.

83.

Kadın İsa ile konuşurken, havarileri gelmiş ye İsa'­nın bir kadınla bu şekilde konuşmasına şaşıp kalmışlardı. Yine de kimse ona, «Samiriyeli bir kadınla böyle niye konuşursun?» demedi.
Sonra, kadın ayrılıp gidince dediler: «Muallim, yemeğe gelin.»
İsa karşılık verdi: «Ben öbür yemeği yemeliyim.» O zaman, havariler birbirlerine dediler: «Belki, bir yolcu İsa ile konuşup ona yiyecek bulmak için gitmiştir.» Ve, bu (satırları) yazana sorup dediler: «Buraya muallime yemek getirebilecek kimse geldi mi ey Barnabas?»
O zaman (bu satırları) yazan cevap verdi: Gördüğünüz, şu boş kovayı suyla doldurmak için getiren kadından başka kimse gelmedi.».O zaman, havariler İsa'nın sözlerinin anlamını bekliyerek, şaşırıp kaldılar. Bunun üzerine îsa dedi: «Bilmez misiniz ki, gerçek yiyecek Allah'ın istediğini yapmaktır,- çünkü, insanı yaşatan ve ona hayat veren ekmek değil, daha çok, iradesiyle (gelen) Allah'ın sözüdür. Ve, işte bu nedenle kutsal melekler yemezler. Ama, yalnızca Allah'ın iradesiyle beslenerek yaşarlar. Ve, bu şekilde biz, Musa ve İlya ve yine bir başkası kırk gün kırk gece hiç yiyeceksiz (dururuz).
Ve, İsa gözlerini kaldırıp dedi: «Hasat (vaktine) ne kadar var?»
Havariler cevap verdiler; «Üç ay.»
İsa dedi: «Öyleyse bakın, nasıl dağ mısırlarla ağarmışsa, ben de size diyorum ki, bugün toplanması gereken büyük bir hasat vardır.» Ve, sonra kendisini görmeye gelen kalabalığa işaret etti. Şehre varan kadın, «Ey insanlar, gelin ve Allah'ın İsrail ailesine gönderdiği yeni bir peygamber görün» diyerek, tüm şehri ayağa kaldırmış ve İsa'dan duyduğu şeylerin hepsini anlatmıştı. (îsa'nın bulunduğu) yere gelip, kendileriyle kalması için ona yalvardılar; ve (İsa) şehre girip onlarla iki gün kaldı; hastaları iyileştirdi ve Allah'ın melekûtuyla ilgili dersler verdi.
O zaman, şehirliler kadına dediler: «Senin söylediğin zamankinden daha çok onun mucizelerine ve sözlerine inanıyoruz; çünkü, o kuşkusuz Allah'ın kutsal bir (kulu), kendine inananların kurtuluşu için gönderilmiş bir peygamberdir.
Gece yarısı namazından sonra havariler İsa'nın yanına vardılar ve (îsa) onlara dedi: «Bu gece Allah'ın elçisi Mesih zamanında —Şimdi yüz yılda bir gelirken her yıl gelen sevinç (gecesi) olacak. Bu bakımdan, istiyorum ki uyumayalım, ibadet edelim, yüz kez rükûya varıp, her zaman hamde lâyık Kadir ve Rahim olan Allah'ımızı ta'zim edelim ve her seferinde (şöyle) diyelim: «Sen yegâne Allah'ımız, kabul ve itiraf ederiz ki, Sen'in başlangıcın olmadı, sonun da olmayacak; çünkü Sen rahmetinle her şeye başlangıç verdin ve adaletinle de hepsine bir son vereceksin; Sen'in insanlar arasında hiç bir benzerin yoktur. Çünkü, sonsuz iyiliğin içinde Sen ne kımıldarsın, ne de herhangi bir arızaya uğrarsın.. Bize merhamet et, çünkü, bizi Sen yarattın ve biz Sen'in Ellerinin eseriyiz.»

84.

îbadet edildikten sonra îsa dedi: «Allah'a şükredelim, çünkü, bize bu gece büyük rahmet indirdi; çünkü, bu gece geçecek olan zamanı geri getirdi. Ve biz Allah'ın Elçisi'yîe birlikte ibadet ettik. Ve, ben onun sesini duydum.»
Havariler bunu duyunca çok sevindiler ve dediler: «Muallim, bize bu gece bazı hükümler öğret.»
O zaman İsa dedi: «Hiç balla karışık gübre gördünüz mü?»
Cevap verdiler: «Hayır Rab, çünkü, kimse bunu yapacak kadar deli değildir.»
«(Madem öyle), ben de size diyorum ki, dünyada daha deli insanlar vardır.» dedi îsa, «Çünkü, Allah'a kullukla onlar dünyaya kulluğu karıştırırlar. O kadar ki, lekesiz hayat yaşayanların pek çoğunu şeytan aldatmış ve ibadet ederlerken, ibadetleriyle dünya işlerini kanştirmışlar, bu nedenle de, bu zamanda Allah'ın gözünde çirkinleşmişlerdir. Söyleyin bana, ibadet için yıkanırken, hiç bir pis şeyin kendinize dokunmamasına dikkat ediyor musunuz? Evet, mutlaka. Ya ibadet ederken ne yapıyorsunuz? Ruhunuzu Allah'ın rahmetiyle günahlardan temizliyorsunuz. Öyleyse, ibadet ederken, dünyalık şeylerden söz etmek ister misiniz? (Aman) böyle yapmamaya dikkat edin, çünkü, her dünyalık kelime, konuşanın ruhu üzerinde şeytan'ın bir gübresidir.»
O zaman, havariler titrediler, çünkü, (İsa) ateşli bir ruhla konuşmuştu, ve dediler: «Ey muallim, eğer, biz ibadet ederken bir arkadaş bizimle konuşmaya gelirse ne yapalım?»
Isa cevap verdi: «Bekletin ve ibadeti tamamlayın.» Bartalemus dedi: «Ama, alınır da, kendisiyle konuşmadığımızı görünce çeker giderse?»
İsa cevap verdi: «Eğer alınırsa, bana inanın ki, o sizin bir arkadaşınız veya bir mü'min değil, gerçekte inanmayanın biri ve şeytan'ın yoldaşıdır. Söyleyin bana, eğer Hirodes'in bir seyis yamağıyla konuşmaya gitseniz ve onu Hirodes'in kulağına söz anlatırken bulsanız, sizi bekletti diye alınır mısınız?» Kesinlikle hayır; aksine, arkadaşınızı kralın sevdiğini görerek rahat edersiniz. Doğru değil mi?» dedi Isa.
Havariler cevap verdiler; «Doğruların doğrusu.» O zaman İsa dedi: «Bakın, size diyorum ki, herkes ibadet ederken Allah'la konuşur. Öyleyse, insanla konuşacağız diye, Allah'la konuşmayı bırakmanız doğru olur mu? Bundan dolayı, Allah'a kendinden çok saygı gösterdiğiniz için arkadaşınızın alınması doğru olur mu? İnanın bana, eğer beklettiğimiz zaman alınırsa, şeytan'ın iyi bir kulu (demektir) o. Çünkü, Allah'ın insan için bırakılması şeytan'ın arzusudur. Allah sağ ve diridir ki, her iyi işte, Allah'tan korkan kendini dünyanın işlerinden ayırmalı ki, iyi ameli bozulmasın.»

85.

«Bir adam kötü işte bulunduğu veya kötü sözler söylediği zaman, biri onu düzeltmeye gidip, bu tip işlerden men etse, bu adamın yaptığı nedir?» dedi İsa.
Havariler cevap verdiler: «İyi eder, çünkü, güneşin daima karanlığı sürüp çıkarmaya çalışması gibi, her zaman kötülüklerin men edilmesini isteyen Allah'a hizmet eder.»
İsa dedi: «Ben de size diyorum ki, aksine, bir insan iyilik yapar ve iyi (şeyler) konuşurken, kim onu daha iyi olmayan herhangi bir şeyi bahane ederek engellemeye çalışırsa şeytan'a hizmet eder. Hayır, hayır, onun yoldaşı (bile) olur. Çünkü şeytan, her iyi şeyi engellemekten başka bir işe bakmaz.»
«Şimdi ben size ne diyeyim? Allah'ın dostu ve mukaddesi Süleyman Peygamber'in dediği gibi diyeyim size: «Tanıdığınız bin kişiden biri arkadaşınızdır.»
O zaman Matta dedi: «Öyleyse, kimseyi sevemiyeceğiz.»
Isa cevap verdi: «Bakın, size diyorum ki, sizin için günah dışında herhangi bir şeyden nefret etmek meşru değildir; o kadar ki, şeytan'dan bile Allah'ın yaratığı olarak nefret edemez, ancak Allah'ın düşmanı olarak (nefret edebilirsiniz). Bu, neden böyle biliyor musunuz? Söyleyeyim size: Çünkü, o, Allah'ın bir yaratığı olup, Allah'ın yarattığı her şey iyi ve tamdır. Bu bakımdan, kim yaratılandan nefret ederse Yaratan'-dan da nefret eder. Fakat, arkadaş tek bir şeydir, kolayca bulunmaz, ama kolayca yitirilir. Çünkü, arkadaş sonsuz derecede sevdiğiyle zıtlaşmaya katlanamaz. Dikkat edin, tedbirli olun ve arkadaş olarak sevdiğinizi sevmeyeni seçmeyin. Arkadaşın ne demek olduğunu biliyor musunuz? Arkadaş; şu bu değil, yalnızca ruh doktoru demektir. Ve böyle de, nasıl kişi, hastalığı bilip de, ilâcını vermekten anlayan iyi bir doktoru çok seyrek bulursa, aynı şekilde, hataları bilip, doğruya yöneltmekten anlayan arkadaşlar da (çok seyrek bulunur.) Fakat, burada bir şer vardır; şöyle ki, arkadaşlarının hatalarını görmezlikten gelen arkadaşlara sahiptir pek çokları; diğerleri vardır, onları mazur görür; bir diğerleri onları dünyevî bahanelerle savunur; ve en kötüsü de, arkadaşını yanlışlara çağırıp yardım eden ve sonunu kendi kötü sonuna benzetendir. Dikkat edin ki, böylelerini arkadaş edinmeyesiniz, çünkü, gerçekten onlar düşmandırlar ve ruh katilleridirler.»

86.

«Arkadaşınız şöyle olsun: Sizi doğrultmak isterken bile, kendisi doğrulsun; sizin Allah sevgisi için her şeyden geçmenizi isterken bile, Allah'a hizmet için kendini bile feda etmeniz onu memnun etsin.
«Ama söyleyin bana, eğer bir kişi Allah'ı nasıl seveceğini bilmezse, kendini ne şekilde seveceğini nasıl bilir; kendini sevmeği bilmezken, başkalarını ne şekilde seveceğini nasıl bilir? Kesinlikle imkânsızdır bu. Bu bakımdan, kendinize arkadaş seçeceğiniz zaman (çünkü, hiç arkadaşı olmayan, oldukça yoksul olandır) , önce, onun güzel soyuna, güzel ailesine, güzel evine, güzel giysisine,   güzel şekline ve güzel   sözlerine bakmayın. Çünkü; kolayca aldanırsınız. Fakat, Allah'­tan nasıl korktuğuna, dünyalık şeyleri nasıl hakir gördüğüne, salih amelleri nasıl sevdiğine ve hepsinin üstünde kendi bedeninden nasıl nefret ettiğine bakın ki, gerçek arkadaşı kolayca bulasınız; eğer o her şeyin üstünde Allah'tan korkuyor ve dünyanın fani şeylerini hakir görüyorsa; her zaman salih amellerle meşgul oluyor ve kendi vücudundan zalim bir düşman gibi nefret ediyorsa. Yine de, böyle bir arkadaşı, sevgin onda kalacak şekilde sevmeyeceksiniz. Çünkü, (bu şekilde) bir puta tapıcı olursunuz. Ama, onu Allah'ın size verdiği bir hediye olarak sevin, çünkü, bu şekilde Allah (onu) daha büyük sevgiyle süsleyecektir. Bakın, size diyorum ki, gerçek bir arkadaş bulan Cennet'in zevklerinden birini bulmuştur; hayır, hayır, böylesi Cennet'in anahtarıdır.
Teddeus karşılık verdi: «Ya, bir adamın şans eseri, sizin anlattığınız gibi olmayan bir arkadaşı olacak olursa, ey muallim? Ne yapsın o? Ondan vaz mı geçsin?»
İsa cevap verdi: «Gemisini kârlı olduğu sürece kullanan, zararlı hale geldiğini gördüğü zaman da bırakan denizcinin yaptığı gibi yapsın. Senden daha kötü olan arkadaşını böyle yaparsın, senin için bir tehlike olduğu şeylerde eğer Allah'ın rahmetinden ayrı düşmeyeceksen onu terk et.»

87.

«Vay haline tökezlerden dolayı dünyanın. Tökezlerin gelmemesi olmaz, tüm dünya kötülükler içinde yüzüyor çünkü. Ama yine de, vay o adama ki, tökezler onun vasıtasıyla gelir. Eğer bu adam boynunda bir el değirmeni taşıyıp,   denizin derinliklerine dalsaydı, komşusuna karşı suç işlemesinden daha iyi olurdu. Eğer, gözünüz sizin bir günah nedeniyse, onu çıkarıp atın; çünkü, tek bir gözle Cennet'e gitmek, ikisiyle birlikte Cehennem'e gitmekten daha iyidir. Eğer, eliniz veya ayağınız sizi günaha itiyorsa, (yine) aynı şekilde yapın; çünkü, göklerin melekûtuna bir ayak veya bir elle girmek, iki el veya iki ayakla Cehennem'e gitmekten daha iyidir.»
Petrus seslendi: «Rab, ben bunu ne yapayım? Muhakkak, kısa zamanda parça parça olacağım.»
İsa cevap verdi: «Ey Petrus, bedeni aklı bırak ve doğruca gerçeği bul. Çünkü, sana öğreten senin gözündür, sana işlerinde yardım eden ayağındır, sana bir~şeyler alıp veren de elindir. Bu bakımdan, bunlar senin için günah nedeni olursa, onları bırak; çünkü, Cennet'e bilgisiz, bir kaç amelle ve yoksul gitmek, Cehennem'e akıllı, büyük amellerle ve zengin gitmekten daha iyidir. Seni Allah'a kulluktan alıkoyan her şeyi, bir kişinin görmesini engelleyen her şeyi fırlatıp attığı gibi, kendinden çıkar at.»
Ve, îsa böyle söyleyip, Petrus'u yanına çağırdı ve ona dedi: «Eğer, kardeşin sana karşı günah işlerse, git ve onu düzelt. Eğer düzelirse sevin; çünkü, kardeşini kazanmış olursun. Ama, düzelmezse, yeniden git ve iki tanık çağırıp, onu yeniden düzelt; ve düzelmeyecek olursa git ve durumu kiliseye anlat; yine de düzelmeyecek olursa, onu kâfir yerine koy, bu bakımdan, onunla aynı çatı altında durmaz, onun oturduğu masada yemek yemez ve onunla konuşmazsın; o kadar ki, yürürken ayağını koyduğu yeri bilirsen, oraya kendi ayağını koymazsın.»

88.

Ama, aklında olsun ki, kendini daha iyi görmeyesin; bunun, yerine şöyle diyesin: «Petrus, petrus, eğer Allah nimetiyle sana yardım etmese, ondan daha kötü olursun.»
Petrus karşılık verdi: «Onu nasıl düzeltmeliyim?»
îsa cevap verdi: «Kendinin nasıl düzeltilmesini istiyorsan öyle. Başkalarının sana nasıl katlanmalarını istiyorsan, sen de başkalarına öyle katlan. înan bana Petrus, çünkü sana söylüyorum ki, merhametle kardeşini düzelttiğin her vakit Allah'ın merhametini çekersin ve sözlerin meyvesini verir; fakat, sert ve haşin olursan, Allah'ın adaleti tarafından sertçe cezalandırılırsın ve sözlerin hiç meyve vermez. Söyle bana Petrus: Şu, yoksulların içinde yemeklerini pişirdikleri toprak kaplar var ya, bunları onlar denk geldiğince taşlarla ve demir çekiçlerle mi yıkıyorlar? Emin ol ki hayır; ama, bunların yerine sıcak suyla (yıkamıyorlar mı?) Kaplar, demirle parça parça olur, yemek eşyası ateşte yanar; fakat, insan merhametle düzelir. Dolayısıyla, kardeşini düzelteceğin zaman kendi kendine şöyle diyesin: «Eğer Allah bana yardım etmezse, onun bugün yaptıklarının, ben daha kötüsünü yaparım yarın.»
Petrus karşılık verdi: «Kardeşimi kaç kez bağışlamalıyım, ey muallim?»
İsa cevap verdi: «Onun seni kaç kez bağışlamasını istiyorsan, o kadar.»
Petrus dedi: «Günde yedi kez mi?»
îsa cevap verdi: «Yalnızca yedi kez değil, onu her gün yetmiş çarpı yedi kez bağışlayacaksın; çünkü.-bağışiayan bağışlanacak, cezaya çarptıran ise cezaya çarptırılacaktır.»
O zaman bu (satırlar) ı yazan dedi: «Yanıklar olsun reislere! Çünkü, Cehennem'e gidecektir onlar.»
îsa, onu azarlıyarak dedi: «Böyle demekle aptallaşıyorsun, ey Barnabas! Bak, sana diyorum ki, reisin devlet için gerekli olduğu kadar, banyo vücut için, gem at için ve dümen gemi için önemli değildir. Ve, hangi nedenle Allah Musa'ya, Yuşa'ya, Samuel'e, Davud ve Süleyman'a ve gelip geçen daha pek çoklarına hüküm verdi? Bunlara Allah, kötülüklerin kökünden kazınması için kılıç vermiştir.»
O zaman, bu (satırları) yazan dedi: «Şimdi, cezaya çarptırma ve bağışlama hükümleri nasıl verilmeli?»
îsa cevap verdi: «Herkes hüküm verici değildir: -Çünkü, başkalarını cezaya çarptırma hak ve yetkisi yalnızca hakimlere aittir, ey Barnabas. Ve, nasıl baba, tüm beden çürümesin diye, çürümüş bir azanın oğlundan kesilip atılmasını emrederse, hakim de suçluları cezaya çarptırmalıdır.»

89.

Petrus dedi: «Kardeşimin tevbe etmesi için ne kadar beklemem gerek?»
İsa cevap verdi: «Seni ne kadar beklemelerini istiyorsan o kadar.»
Petrus karşılık verdi: «Herkes bunu anlamaz; bu bakımdan, bize daha açık konuşun.»
îsa cevap verdi: «Allah'ın seni beklediği kadar, sen de kardeşini bekle.»
«Bunu da anlamazlar» dedi Petrus. îsa cevap verdi: «Tevbe etmek için vakti olduğu sürece bekle.»
O zaman, Petrus üzüldü ve diğerleri de (üzüldüler) , çünkü, söylemek istenileni anlamadılar. Bunun üzerine, îsa cevap verdi: «Eğer sağlam anlayış sahibiyseniz ve kendinizin günahkâr olduğunuzu biliyorsanız, kalbinizi günahkâra karşı merhametten kesmeyi hiç bir zaman düşünmezsiniz. Ve, ben böyle açık açık söylüyorum size, ki günahkâr, dişlerinin altında nefes alıp verecek bir ruhu oldukça tevbe etsin diye beklenmelidir. Çünkü, Kadir ve Rahim olan Allah'ımız onu böyle bekler. Allah demedi ki, «Şu saatte günahkâr oruç tutacak, zekât verecek, namaz kılacak ve hacca gidecek ve ben de onu affedeceğim.» Pek çokları bunu yerine getirdiler de, ebediyen lanete uğradılar. Fakat, O dedi: «Şu saatte günahkâr günahlarına ağlasın, ben de, kendi payıma onun kötülüklerini daha fazla hatırlamam.» Anlıyor musunuz?» dedi îsa.
Havariler cevap verdiler: «Kısmen anladık, kısmen de anlamadık.»
îsa dedi: «Neresini anlamadınız?» Cevapladılar: «Oruçla birlikte namaz da kılan pek çok kişinin lanete uğramasını.»
O zaman, îsa dedi: «Bakın, size diyorum ki, münafıklar ve goyimler Allah'ın dostlarından daha çok namaz kılar, daha çok zekât verir ve daha çok oruç tutarlar. Ama, inançları olmadığından, Allah sevgisi için tevbe edemezler ve böylece lanete uğrarlar.»
O zaman Yuhanna dedi: «Bize, Allah aşkına imanı öğret.»
îsa cevap verdi: «Şimdi, sabah namazını kılma vakti.» Bunun üzerine kalkıp yıkandılar ve her zaman Sübhan ve Azîm Allah'ımıza ibadet ettiler.

90.

Namaz bitince, havarileri yeniden İsa'nın yanına geldiler, o da ağzını açtı ve dedi: «Yaklaş Yuhanna, çünkü bu gün, sorduğun her şeyi sana anlatacağım. İman, Allah'ın seçtiklerini mühürlediği bir mühürdür: mühür ki, Elçisi'ne vermiş ve O'nun ellerinden seçilmiş olan herkes imanı almıştır. Çünkü, nasıl Allah birdir, öyle de, iman da birdir. Bu nedenle, her şeyden önce Elçisi'ni yaratmış olan Allah, O'na her şeyden önce, sanki Allah'ın benzeriymiş (resmiymiş) ve Allah'ın yaptığı ve söylediği şeylerin hepsiymiş gibi imanı vermiştir. Ve, işte, mü'min imanla her şeyi birinin gözleriyle gördüğünden daha iyi görür; çünkü, gözler yanılabilir; hatta, hemen hemen her zaman yanılır; ama iman asla yanılmaz, çünkü, kaynak olarak Allah ve sözüne sahiptir. Bana inan, imanla Allah'ın tüm seçtikleri kurtulur. Ve, herhangi bir kimsenin iman olmadan Allah'ı memnun etmesinin imkânsız olduğu da kesindir. Bu nedenle şeytan, orucu ve namazı, zekâtı ve haccı hiçe indirmek için çalışmaz; inanmayanları daha bu işleri yapmaya iter, çünkü, insanın karşılığını almadan çalıştığını görmekten zevk alır. Fakat, tüm gayretiyle imanı hiçe indirmek için sancılanır durur. Bu bakımdan iman özenle bilhassa korunmalıdır; ve en emin yol da, «Neden?» sorusunun insanları Cennet'ten çıkardığını ve şeytan'ı en güzel bir melekten çirkin bir cine çevirdiğini görerek, «Neden'i bırakmak olacaktır.»
O zaman Yuhanna dedi: «Şimdi biz, ilmin kapısı olduğunu göre göre, «Neden» i nasıl bırakalım?»
İsa cevap verdi: «Öyle değil, «Neden» Cehennem'-in kapısıdır.»
Bunun üzerine Yuhanna sustu, Isa devam etti : «Allah bir şey söylediği zaman ey insan, sen kimsin ki, kuşkun kalmasın diye, «Neden böyle dedin ey Allah; neden böyle yaptın? diyecekmişsin? Toprak kap, olur ya, yapıcısına diyecek mi ki, «beni neden su tutmak için yaptın da, almak için yapmadın?» Bak, sana diyorum ki, her iğvaya karşı şu sözle kendini güçlendirmen gerekir: «Allah böyle dedi», -Böyle yaptı Allah»; «Allah böyle diledi»; çünkü, böyle yapmakla emniyet içinde yaşarsın.»

91.

Bu zamanda Yahudiye'nin her yanında, İsa hakkında büyük bir dedikodu vardı: Romalı askerler şeytan'ın çalışmalarıyla, İsa'nın kendilerini ziyaret etmeye gelen Allah olduğunu söyleyerek, İbranîler'i karıştırıyorlardı. Bunun üzerine, öylesine büyük bir fitne doğdu ki, kırk gün demeden tüm Yahudiye silahlandı; o kadar ki, oğul babasına, kardeş kardeşine karşı durdu. Çünkü, bazıları İsa'nın dünyaya gelen Allah olduğunu söylerken, diğerleri, «Hayır, O Allah'ın oğludur» diyor; bir diğerleri de, «Hayır, çünkü Allah insana benzemez, bu nedenle de, oğul edinmez; Nasıralı İsa ise Allah'ın bir peygamberidir» diyorlardı.»
Ve, bu (fitne) İsa'nın gösterdiği büyük mucizeler nedeniyle doğmuştu.
Bunun üzerine, halkı susturmak için, başkâhinin alnında Allah'ın kutsal adı, Teta Gramaton (aslından aynen alındı) olduğu halde kâhinlik cübbesini giyip at üzerinde merasimde görünmesi gerekti. Ve, benzer şekilde vali Pilatus ve Hirodes de ata bindiler.
Bu olaylar nedeniyle, Mizpeh'de, her biri kılıçlı ikiyüzbin kişiden oluşan üç ordu toplandı. Onlara karşı Hirodes konuştu, fakat susmadılar. Sonra, vali ve başkahin konuşup dediler: «Kardeşler, bu savaş şeytan'ın çalışmasıyla doğuyor, çünkü îsa hayattadır ve ona baş vurup, kendisi hakkında ifade vermesini istememiz gerekir. Sonra da ne derse ona inanırız.»
Bunun üzerine herkes sustu; silahlarını bırakıp, birbirlerini kucakladılar ve birbirlerine şöyle dediler: -«Beni affet, kardeş!»
O gün, kararlaştırıldığı biçimde herkes söyleyeceği şeye göre Isa'ya inanmayı kalbine koydu. Ve, vali ile başkâhin tarafından, İsa'nın bulunduğu yeri bildirecek olana büyük ödüller verileceği ilân edildi.

Barnabas İncili-72-81.bölüm

72. Allah'ın Elçisiyle İlgili İşaretler

îsa geceleyin havarileriyle gizlice konuşup, dedi: «Bakın, size diyorum ki, şeytan sizi buğday gibi elemek arzu eder. Fakat ben sizin için Allah'a yalvardım ve benim için tuzaklar kurandan başka sizin için helak olmak yoktur.» Ve, bunu Yehuda hakkında dedi, çünkü, melek Cebrail ona Yehuda'nın kâhinlerle nasıl el birliği içinde olduğunu ve îsa'nın konuştuğu her şeyi onlara bildirdiğini söylemişti.
Bunu yazan göz yaşlarıyla Isa'ya yaklaşıp, dedi: «Ey muallim, bana söyle, sana ihanet edecek olan kimdir?»
İsa cevap verip, dedi.- «Ey Barnabas, şimdi senin için onu bilmenin zamanı değildir. Fakat, yakında kötü olan kendini ortaya koyacaktır. Çünkü, ben dünyadan ayrılacağım.»
O zaman, havariler ağlıyarak dediler: «Ey muallim, demek bizi bırakacaksınız? Sen bizi bırakmaktansa, biz ölelim, çok daha iyi!»
İsa cevap verdi: «Kalbiniz üzüntü çekmesin, korkmayın da; çünkü sizi ben yaratmadım, fakat sizi yaratmış olan yaratıcımız Allah sizi koruyacaktır. Bana gelince, ben şimdi, dünyaya selâmet getirecek olan Allah'ın Elçisi'nin yolunu hazırlamak için dünyaya gelmiş bulunuyorum. Fakat, sakın ola ki, aldatılmayasınız, çünkü, benim sözlerimi alıp, benim kitabımı kirletecek pek çok sahte peygamber gelecektir.»
O zaman, Arıdreâs dedi: «Muallim, bize bazı işaretler söyle ki, onu bilelim.»
İsa cevap verdi: .«Sizin zamanınızda gelmeyecek, fakat, sizden birkaç yıl sonra, kitabımın hükümsüz ki, kılınacağı, o kadar ki, ancak otuz kadar mü'minin kalacağı bir zamanda gelecektir. Bu zamanda Allah dünya(dakilere) acıyacak ve bu bakımdan Elçisi'ni gönderecektir; (Elçisi'nin) üzerinde bir bulut duracak, buradan onun Allah'ın seçilmiş bir (kul)u olduğu bilinecek ve O'nunla tanınacaktır. Dinsizlere karşı büyük bir güçle gelecek ve yeryüzünde putatapıcılığı yıkacaktır. Ve, ben de seviniyorum ki, onunla Allah tanınıp, ta'zim edilecek ve ben de gerçek olarak tanınacağım; ve, benim insandan öte olduğumu söyleyenlerden öç alacaktır. Bakın, size diyorum ki, ay çocukluğunda ona uyku verecek ve büyüdüğünde o (ayı) ellerine alacaktır. Bırakın, dünya onu çıkarıp attığını fark etsin, çünkü o, putatapıcıları öldürecek; Allah'ın kulu Musa ve yaktıkları şehirleri ve çocuklarını öldürdükleri şehirleri bağışlamayan Yuşa çok daha fazlasını öldürmüştü; çünkü eski bir yaraya kişi ateş tatbik eder.
«O, bütün peygamberlerinkinden daha açık bir gerçekle gelecek ve dünyayı yanlış yere kullananı azarlayacaktır. Babamızın şehrinin kuleleri neş'eyle birbirlerini selamlayacaklardır; ve işte, putatapıcılığın (yüz üstü) yere kapaklandığının görüleceği ve benim de başkaları gibi bir insan olduğumu itiraf edeceği zaman, bakın, size söylüyorum ki, Allah'ın Elçisi gelmiş olacaktır.»

73.

«Bakın, size diyorum ki, eğer şeytan sizin Allah'ın dostları olup olmamanız (konusunda) uğraşacak olursa —çünkü, kimse kendi şehirlerine saldırmaz,— eğer şeytan dileğini üzerinize korsa, size kendi zevklerinize kaydırmakla işkence eder; fakat, sizin kendisine düşman olduğunuzu bildiğinden, sizi helak etmek için her şiddete baş vuracaktır. Ama, korkmayın, çünkü, o size karşı zincire vurulmuş bir köpek gibi duracaktır. Çünkü, Allah benim duamı işitmiştir.»
Yuhanna cevap verdi: «Ey muallim, yalnız kendimiz için değil, fakat kitaba inanacaklar için de anlat; eski iğvacı insana nasıl tuzak kurar?»
İsa cevap verdi: «Bu mel'un dört yolla iğva eder. İlki, kendisi düşüncelerle iğva ettiği zamandır İkincisi, kulları aracılığıyla söz ve işlerle iğva ettiği zamandır. Üçüncüsü, sahte akideyle iğva ettiği zamandır. Dördüncüsü (de), sahte görüşlerle iğva ettiği zamandır. Şimdi, ateşi olanın suyu sevdiği gibi, günahı seven insan bedeni her şeyiyle onun yanındayken, insan nasıl tedbirli olmalıdır? Bakın, size diyorum ki, eğer bir insan Allah'tan korkarsa, (Allah) her şeye karşı ona zafer verir, ki Davud peygamber (şöyle) der: «Allah üzerinizde melekler görevlendirecek, (ve onlar) şeytan sizi yanıltmasın diye yollarınızı tutacaklardır. Bin (tanesi) sol kolunuz üzerine düşecek, bir on bin tanesi de sağ kolunuz üzerine düşecek ki, (şeytanlar) yanınıza yaklaşmasın.»
«Hattâ, Allah'ımız büyük sevgisinden, aynı Davud aracılığıyla bizi koruyacağını va'd etmiştir. «Öğretmenlik edecek anlayış veriyorum sana; ve yürüyeceğin yollannda kendi gözümü senin üzerine dikeceğim.»
Ama, ne diyeyim ben? O, İşaya aracılığıyla dedi: «Bir anne kendi rahminin çocuğunu unutabilir mi? Fakat, size diyorum,ki, o unuttuğu zaman, ben sizi unutmayacağım.»
«Öyleyse, söyleyin bana, gözetici olarak melekleri ve koruyucu olarak daim sağ olan Allah'ı varken Şeytan'dan kim korkar? Bununla birlikte, Süleyman Peygamber'ın dediği gibi, .(şu da) gereklidir: «Sen Rabb'-dan korkmak için gelen oğlum, iğvalara karşı ruhunu hazır et.. Bakın, size diyorum ki, insan paraları muayene eden bir banker gibi yapıp, düşüncelerini muayene etmeli ki, yaratıcısı Allah'a karşı günah işlemesin.»

74.

«Dünyada günah için(hiç) kaygı çekmeyen insanlar var olagelmiştir ve vardır; bunlar en büyük yanılgı içindedirler. Söyleyin bana, şeytan nasıl günah işledi? Onun insandan daha değerli olduğu düşüncesiyle günah işlediği ortada. Süleyman, bir ziyafete Allah'ın tüm yaratıklarını davet etmeği düşünerek günah(zelle) işledi de, bir balık hazırladığı her şeyi yiyerek onu doğrulttu. Bu bakımdan, babamız Davud'un sözü sebepsiz değildir: «Bir kimsenin kalbinde yükselmek için kişi gözyaşları vadisinde oturur.» Ve, bu nedenle Allah, peygamberi îşaya aracılığıyla bağırmaz mi: «Gözlerinden kötü düşüncelerinizi çekip, ayırın.» Ve, bu amaçla Süleyman der: «Tüm tutuşunla kalbini tut.» Ruhumun huzurunda durduğu Allah sağ ve diridir ki, düşünmeden günah işlemek mümkün olmadığından, her şey günaha götüren kötü düşünceler için söylenir. Şimdi, deyin bana, çiftçi bağ diktiği zaman, diktiklerini derine koymaz mı? Kesinlikle kor. İşte böyle de, şeytan günahı dikerken gözde veya kulakta durmayıp, Allah'ın mekânı olan kalbe geçer. Allah'ın kulu Musa aracılığıyla dediği gibi; «Benim kanunumda yürüsünler diye, ben içlerinde yerleşeceğim.»
«Şimdi söyleyin bana, eğer kral Hirodes içinde oturmak arzu ettiği bir evi korumanız için size verecek olsa, düşmanı Pilatus'un oraya girmesine veya içine eşyalarını koymasına katlanır mısınız? Emin olun ki, hayır. Öyle de, Allah'ın, mekânı olan kalbinizi korumanız için size verdiğini göre göre, Şeytan'ın oraya girmesine veya içine düşüncelerini yerleştirmesine hiç katlanmamanız gerekir. Bu bakımdan, nasıl banker, Kayser'in resmi doğru mudur, değil midir, gümüş sağlam mıdır, sahte midir ve gereken ağırlıkta mıdır diye paraya dikkat ediyor ve bu nedenle onu elinde evirip çeviriyorsa, siz de öylece dikkat edin. Ah, deli dünya! Kuşkusuz, kendi kulların Allah'ın kullarından daha ölçülü ve sakıngan olduğu için, son günde Allah'ın kullarını ihmal ve dikkatsizlikleri nedeniyle azarlayasın ve yargılayasın diye, kendi işlerinde ne kadar da akıllısındır. Söyleyin bana şimdi, kim bir düşünceyi, bankerin gümüş bir parayı (muayene ettiği) gibi muayene ediyor? Emin olun ki, hiç kimse.»

75.

Sonra, Yakup dedi: «Ey muallim, bir düşüncenin bir para gibi muayenesi nasıl olur?»
İsa cevap verdi: «Düşüncedeki sağlam gümüş dindarlıktır. Çünkü dine aykırı her düşünce şeytan'dan gelir. Doğru resim, peşlerinden gitmemiz gereken kutsal (kul)ları ve peygamberleri örnek (almak) tır; düşüncenin ağırlığı ise, her şeyin kendisine göre yapılması gereken Allah sevgisidir. Böyle oldu mu, düşman, komşuna karşı araya din dışı düşünceler getirecektir, bedeni bozmak için dünyaya uygun (düşünceler); Allah sevgisini bozmak için dünya sevgisiyle (ilgili düşünceler).»
Bartalemus cevap verdi: «Ey muallim, iğvaya kapılmayalım diye az düşünmemiz için ne yapmamız gerekiyor?»
İsa cevap verdi: «îki şey gereklidir sizin için. îlki, kendinizi çok eğitmeniz, ikincisi de, az konuşmanızdır; çünkü, tenbellik her türlü kirli düşüncenin toplandığı bir bataktır. Çok fazla konuşmak ise, kötülükleri biriktiren bir süngerdir. Bu bakımdan yalnızca çalışmanızın vücudu meşgul etmesi değil, aynı zamanda ruhunun da ibadetle meşgul olması gerekmektedir. Çünkü, (ruh) ibadetten hiç bir zaman uzak durmamak ihtiyacındadır.»
Temsil olsun diye anlatıyorum: «(Çalıştırdıklarının) hakkını vermeyen bir adam vardı, bu nedenle de, onu tanıyan kimse tarlalarını sürmeye gitmezdi. Bunun üzerine, lânetli bir adam gibi dedi: «Pazar yerine gidip, hiç bir şey yapmayan boş adamları bulacağım, onlar da boş olduklarından bağlıklarımı işlemeye gelecekler.» Bu adam evinden çıktı ve boş boş oturup, hiç paraları olmayan pek çok yabancı buldu. Kendileriyle konuşup, onları bağlığına şevketti. Fakat, onu tanıyan ve eli iş tutan hiç kimse o tarafa gitmedi.
«(Çalıştırdıklarının) hakkını vermeyen şeytan'dır, çünkü o iş verir ve insan bunun karşılığında hizmetine sonsuz ateşler alır. Bu nedenle, Cennet'ten sürülmüş ve işçiler aramaya çıkmıştır. O, işlerine mutlaka, boş boş oturanları, en çok da kendisini tanımayanları koşar. Her ne durumda olursa olsun, kötülüğü bilmek, ondan kurtulmak İçin yeterli değildir. Fakat, onu altetmek için iyiliklerle uğraşmak da gerekir.»
«Size bir temsil (daha) anlatıyorum. Üç bağ tarlası olan ve bunları üç çiftçiye icara veren bir adam vardı. Birinci adam bağları nasıl işleyeceğini bilmediğinden, bağlar yalnızca yaprak verdi, ikincisi üçüncüye, bağlara nasıl bakılması gerektiğini öğretti; o da onun sözlerini en iyi şekilde dinledi ve kendisine anlatıldığı şekilde kendininkini işledi; o kadar ki, üçüncünün bağı çok (meyve) verdi. Fakat, ikinci zamanını yalnızca konuşmakla geçirerek, bağını işlemeden bıraktı. İcarları ödeme zamanı gelince, bağ tarlalarının sahibine birinci  (adam) dedi:. «Efendi, bağ tarlalarının nasıl işleneceğini bilmiyorum, bu bakımdan, bu yıl hiç meyve alamadım.»

76.

Bağ sahibi cevap verdi: «Ey aptal, sen dünyada tek başına mı yaşarsın da, toprağı işlemesini çok iyi bilen ikinci bağcının fikrini sormazsın? Belli ki, bana (hiç bir şey) ödemeyeceksin.»
«Ve, böyle deyip, onu efendisine (borcunu) ödeyinceye kadar hapiste çalışmaya mahkûm etti; (fakat) sade dilliliğinden acıma (duyguları) harekete geçip onu salıverip, dedi: «Defol, benim bağımda daha fazla çalışmanı istemiyorum, senin borcunu ödemen için bu kadarı yeter.»
İkincisi geldi (ve) ona (bağ) sahibi dedi: «Hoş geldin benim bağcım! Bana borçlu olduğun meyveler nerede? Kuşkusuz sen, bağların nasıl budanacağını en iyi bilen olduğundan, sana icara verdiğim bağım çok meyve vermiş olmalı.»
İkinci (adam) cevap verdi: «Ey efendi, senin bağın öyle duruyor, çünkü, ben ne kök ve dalları budadım, ne de toprağı işledim; bu bakımdan, bağ meyve vermedi, ben de sana (borcumu) ödeyemiyorum.»
Bunun üzerine bağ sahibi, üçüncü (adamı) çağırdı ve hayret içinde sordu: «Bana, kendine ikinci bağı icara verdiğim şu adamın, sana icara verdiğim bağın nasıl işleneceğini sana tam olarak anlattığını söyledin. Öyle de, nasıl olur da ona icara verdiğim bağ, hepsi aynı toprakken meyve vermemiş olsun?» Üçüncü (adam) cevap verdi: «Efendi, bağlıklar yalnızca konuşmakla işlenmez, fakat, bağının meyve vermesini isteyen günde bir gömlek terletmelidir. Ve, hiç bir şey yapmaz, ama vaktini konuşmakla harcarken ey efendi, senin bağcının bağı nasıl meyve versin? Emin olun ey efendi, eğer o kendi sözlerini uygulamaya koymuş olsaydı, bu kadar çok konuşamayan ben sana iki yıllık icarı öderken, o beş yıllık bağ kirasını verirdi.»
«Efendi kızdı ve bağcıya sertçe çıkıştı: «Ve sen, kesilecek dalları kesmeyip, tarlayı düzlememekle büyük bir iş yaptın. Bu nedenle de, sana verilecek büyük bir ödül var!» Ve, hizmetçilerini çağırıp, onu acımadan dövdürdü. Ve sonra da, onu her gün döven zalim bir hizmetçinin gözetiminde hapse koydu. Ve arkadaşlarının ricalarına bakıp da, hiç bir zaman serbest bırakmak da İstemedi.»

77.

Bakın, size diyorum ki, Hüküm Günü'nde pek çokları Allah'a diyecek: «Rabb, biz senin kanununu va!z ettik ve öğrettik.» Bunlara karşı kuşlar bile haykırıp, diyecekler: «Siz başkalarına va'z ederken, kendi dilinizle kendinizi mahkûm ediyordunuz, ey günah işçileri!»
«Allah sağ ve diridir ki» dedi Isa, «gerçeği bilip de aksini yapan, öylesine feci bir ceza ile cezalandırılacak ki, hani neredeyse şeytan bile ona acır duruma gelecek. Şimdi söyleyin bana, Allah bize kanununu bilmek için mi verdi, uygulamak için mi? Bakın, size diyorum ki, tüm ilmin amacı, bildiğini yapan bir akıla sahip olmaktır.»
«Söyleyin bana, eğer bir kişi sofrada oturup, gözleriyle nefis etlere baksa,  ama elleriyle kirli şeyleri seçse ve bunları yese bu bir deli değil midir?» «Kesinlikle öyle» dedi havariler. O zaman, İsa dedi: «Ey bütün delilerden de deli, sen ey adam, anlayışınla göğü bilir, ellerinle yeri seçersin; anlayışınla Allah'ı tanır, içinden dünyayı seçersin; anlayışınla Cennet'in zevklerini bilir, yaptıklarınla Cehennemin bayağılıklarını seçersin. Kılıcı Bırakıp da, savaşa kınıyla giden cesur asker! Şimdi, bilmezmisiniz ki,   geceleyin yürüyen yalnızca ışığı görmek için değil, gerçekte, hana salimen varabilsin diye doğru yolu görmek için ışığı arzular? Ey, bin defa hakir görülüp, iğrenilmesi gereken dünya, çünkü, Allah'ımız kutsal peygamberleriyle hep kendi ülkesine ve dinlenme yerine giden yolu bildirmek istedi, fakat, sen şerli  (yaratık), yalnızca gitmek istememekle kalmaz, daha kötüsü, ışığı hakir görürsün! Şu deveyle ilgili atasözü (ne) doğrudur: «Deve, kendi çirkin yüzünü görmek istemediğinden içmek için duru suyu beğenmezmiş.» îşte, kötülük yapan dinsizler de böyledir; kötü işleri bilinmesin diye ışıktan nefret ederler. Fakat, âklı olup da, iyi işler yapmamakla kalmayıp, daha kötüsü, (aklını) şerlerde kullanan, hediyeleri, (onları) vereni öldürmek için alet olarak kullanan gibidir.»

78.

«Bakın, size diyorum ki, Allah şeytan'ın düşüşüne acımadı, ama, yine de Adem'in düşüşüne (acıdı). Bırakın, artık bu, iyiliği bilip de kötülük yapanın mutsuz durumunu bilmeniz için yetsin.»
O zaman, Andreas dedi: «Ey muallim, böyle bir duruma düşmemek için, bilgiyi bir yana koymak iyi bir şey (o halde)!»
İsa cevap verdi: «Eğer, dünya güneşsiz, insan gözsüz ve ruh da anlayışsız iyiyse o zaman bilmemek de iyidir. Bakın, size diyorum ki, bilginin ebedi hayat için olduğu kadar, ekmek geçici hayat için iyi değildir. Öğrenmenin Allah'ın bir emri olduğunu bilmez misiniz? Şöyle diyor Allah: «Büyüklerinize sorun ve onlar size öğretsinler.» Ve, kanun hakkında Allah der: «Görün ki, hükmüm gözlerinizin önündedir; oturacağınız zaman, yürüyeceğiniz zaman ve her zaman onun üzerinde düşünün.» Öyleyse, öğrenmenin iyi olup olmadığını şimdi biliyorsunuzdur herhalde. Ah, mutsuzdur bilgeliği hakir gören. Çünkü o, ebedî hayatı kesinlikle yitirecektir.»
Yakup, karşılık verdi: «Ey muallim, Eyüb'ün bir hocadan ders almadığını biliyoruz, İbrahim de (aynı); öyleyken, Allah'ın kutsal (kulları) ve peygamber oldular.»
İsa cevap verdi: «Bakın, size diyorum ki, güveyin evinden olanın evlenme (törenine) çağırılmasına gerek yoktur, çünkü o, törenin yapıldığı evde oturmaktadır. Fakat, evden uzakta olanlar (çağırılır). Şimdi, bilmez misiniz ki, Allah'ın peygamberleri Allah'ın rahmet ve bereket evindedirler ve Allah'ın kanunlarını açık olarak içlerinde bulurlar. Babamız Davud bu konuda (bakın) ne der: «Allah'ımın kanunu kalbimdedir; bu nedenle, O'nun yolu kazmakla yapılmayacaktır.» Bakın, size diyorum ki, Allah'ımız insanı yaratırken, onu yalnızca doğru olarak yaratmakla kalmadı. aynı zamanda kalbine, Allah'a kulluk etmeye uygun olanı kendine göstermesi için bir ışık yerleştirdi. Bu bakımdan, bu ışık günahlar nedeniyle kararsa bile, yine de sönmez, Çünkü, her kavimde, Allah'ı yitirmiş olup, sahte ve yalancı tanrılara kulluk etseler bile, Allah'a kulluk etme arzusu vardır. Dolayısıyla, bir insanın Allah'ın peygamberlerinden ders alması gereklidir, çünkü onlar, Allah'a iyi kulluk ederek Cennet'e, vatanımıza giden yolu öğretmek için ışığı yakarlar; tıpkı, gözleri hasta olanlara yardım ve kılavuzluk edilmesinin gerekli olduğu gibi.»   

79.

Yakup karşılık verdi: «Peygamberler ölüyse bize nasıl öğretecekler; ve peygamberler hakkında bilgisi olmayana da nasıl öğretilecektir?»
Isa cevap verdi: «Onların akidesi, incelenebilsin diye yazılır, çünkü (yazılanlar) peygamberden size (kalandır). Bakın, bakın size diyorum ki, peygamberliği hakir gören, yalnızca peygamberi hakir görmekle kalmaz, peygamberi gönderen Allah'ı da hakir görmüş olur., Fakat, (bazı) kavimler gibi peygamberliği bilmeyenlere gelince, size söylüyorum: Eğer, böyle yörelerde bir insan kalbinin kendine gösterdiği biçimde, başkalarından görmediğini başkalarına yapmadan ve başkalarından aldığını komşusuna vererek yaşayacak olursa, evet böyle bir insan Allah'ın rahmetinden uzak kalmayacaktır. Ölürken, daha önce olmazsa Allah kendisine öğretecek ve rahmetle kanununu verecektir. Belki de, Allah'ın kanun sevgisi için kanun verdiğini düşünüyorsunuz. Kesinlikle böyle değil, ama, gerçekte Allah kanununu, insan Allah sevgisi için iyilik yapsın diye verir. Ve, Allah Kendi sevgisi için iyilik yapan bir insan bulsa sanki onu hakir mi görecektir? Hayır, asla, ama daha da, onu kendilerine kanun verdiklerinden çok sevecektir. Bir örnek olarak anlatıyorum : «Büyük mal varlığı olan bir adam vardı; ve bölgesinde yalnızca meyve vermeyen çöl topraklar bulunuyordu, îşte, bir gün böyle bir çöl araziden geçerken, meyvesiz bitkiler arasında güzel meyveler yeren bir bitki buldu. Bunun üzerine, bu adam dedi: «Bu bitki nasıl olur da, böylesine güzel meyveleri verir? Onu kesinlikle kesmiyecek ve diğerleriyle birlikte ateşe vermeyeceğim.» Ve, hizmetçilerini çağırıp, o bitkiyi söktürerek bahçesine diktirdi. îşte böyle de size diyorum ki, Allah'ımız nerede olurlarsa olsunlar, salih amel işleyenleri Cehennem'in alevlerinden koruyacaktır.»

80.

«Söyleyin bana, putatapıcılar arasında Eyub Uz'-dan başka nerede kaldı? Ve, tufan zamanında Musa nasıl yazıyor? Bana söyleyin, O der: «Nuh gerçekten, Allah'ın önünde rahmet buldu.» Babamız İbrahim'in sahte putlar yapıp tapınan inançsız bir babası vardı. Lût, yeryüzünün en rezil insanları arasında yaşadı. Danyal, bir çocukken Hananya, Azarya ve Mişael'le birlikte Buhtunnasır tarafından öyle bir şekilde tutsak alındılar ki, o zaman daha sadece iki yaşında idiler; ve puta tapıcı hizmetçiler kalabalığı içinde yetiştirildiler. Allah sağ ve diridir ki, nasıl ateş zeytin, servi veya palmiye demeden kuru şeyleri yakar ve onları ateşe çevirir, öyle de Allah'ımız, Yahudi, Sisian, Yunan veya Ismaili demeden, salih amellerde bulunan herkese merhamet eder. Fakat, kalbin orada durmasın ey Yakup. Çünkü, Allah'ın peygamber gönderdiği yerde kendi hükmünü tümüyle reddedip peygamberi izlemek, «O neden böyle diyor?», «Neden böyle yasaklıyor ve emrediyor?» demeden, «Allah böyle istiyor», «Allah böyle emrediyor» demek gerekir. Şimdi, İsrail kavmi Musa'yı hakir gördüğünde, Allah Musa'ya ne demişti?   «Onlar seni hakir görmediler,   fakat onlar Beni hakir gördüler.»

81.

«Bakın size diyorum ki, insan tüm ömrünü konuşup yazmayı öğrenmeye değil, salih amel işlemeyi öğrenmeye de harcamalıdır. Şimdi söyleyin bana, tüm dikkatiyle hizmet ederek, kendini memnun etmeye çalışmayan Hirodes'in şu kulu kimdir? (Var mıdır böyle biri?) Yalnızca çamur ve gübre olan bir bedeni memnun etmeye çalışıp da, tüm şeyleri yaratan ve ebedi Sübhan ve Kuddüs olan Allah'a kulluk etmeye çalışmayıp unutan dünya(dakiler)e yazıklar olsun.»  «Söyleyin bana, eğer kâhinler Allah'ın ahd sandığını taşırken bırakıp yere düşürmüşlerse, bu onların büyük bir günahı değil midir?»
Havariler bunu duyunca titrediler, çünkü, Allah'ın sandığına yanlış dokunduğu için Allah'ın Uzza'yı öldürdüğünü biliyorlardı. Ve dediler: «Böyle bir günah en feci olanıdır.»
O zaman İsa dedi: «Allah sağ ve diridir ki, Allah'ın onunla her şeyi yarattığı ve ona uymakla size sonsuz hayat sunduğu sözünü unutmak daha büyük bir günahtır.»
Ve Isa böyle deyip dua etti. Duasından sonra dedi : «Yarın Samiriye'ye varmamız gerekiyor, çünkü, Allah'ın kutsal meleği bana böyle dedi.»
Belli bir günün sabahında erkenden Isa, Yakub'un yaptığı ve oğlu Yusuf'a verdiği kuyuya yaklaştı. Seyahat nedeniyle yorgun düşen Isa havarilerini yiyecek satın almaları için şehre gönderdi. Kendi de kuyunun yanına, bir kuyu taşının üstüne oturdu. Ve, bir de ne görsün, Samiriyeli bir kadın su çekmek için kuyuya gelmiyor mu!
İsa kadına dedi: «İçmek için bana (su) ver!» Kadın cevapladı: «Şimdi, sen bir İbrani olarak, ben Samiriyeli bir kadından içecek istemeye utanmıyor musun?»
İsa cevap verdi: «Ey kadın, senden içecek isteyenin kim olduğunu bilsen, belki de sen ondan içecek isterdin.»
Kadın karşılık verdi: «Şimdi, kuyu derinken ve senin de su çekecek ne kovan, ne de ipin olmadığını görüp dururken, bana nasıl içmek için (su) verecekmişsin?»
Isa cevap verdi: «Ey kadın, kim bu kuyunun suyundan içerse, susuzluk ona yine gelir, fakat, kim benim verdiğim sudan içerse, artık bir daha susamaz; ama (bunu) susuz olanlara içmek için verirler, o kadar ki, sonsuz hayata ererler.»
O zaman, kadın dedi: «Ey Rab, bana bu suyundan ver.»
îsa cevap verdi: «Git, kocanı çağır, ikinize de içmeniz için vereceğim.»
Kadın dedi: «Benim kocam yok.»
îsa karşılık verdi: «Peki, doğruyu söyledin, çünkü senin beş kocan oldu, şimdiki ise kocan değildir.»
Kadın bunu duyunca şaşırdı ve dedi: «Rab, anlıyorum ki, sen bir peygambersin; bu nedenle söyle bana, yalvarırım : îbraniler, Kudüs'te Siyon dağı üzerinde, Süleyman'ın yaptırdığı mabette ibadet ederler ve derler ki, bir başka yerde değil (ancak) orada (insanlar) Allah'ın rahmet ve bereketini bulurlar. Ve, halkımız (ise) bu dağlar üzerinde ibadet eder ve derler ki, ibadet yalnızca Samiriye dağlarında yapılmalıdır. (Bu durumda) gerçek ibadet edenler kimler olmuş oluyor?»

barnabas İncili-59-70.bölüm

59. Cehennemin Mahiyeti

«Cehennem birdir ey havarilerim, ve içinde melunlar ebediyyen ceza çekeceklerdir. Böyle de, biri diğerinden daha derin yedi odası veya bölümü vardır ve en derinine giden daha büyük azap çekecektir. Yine, benim Mikâil'in kılıcıyla ilgili sözlerim de doğrudur. Çünkü, bir günah işleyen bir cehennemi hak eder, iki günah işleyen iki cehennemi hak eder. Bu bakımdan, bir cehennemde günahkâr mel'unlar, on, yüz veya bin cehennemde azap çekiyormuş hissi duyacaklardır; ve Kadîri Mutlak Allah, gücü ve adaleti sebebiyle, Şeytan'a on, yüz, bin (bir milyon) cehennemdeymiş gibi ve geri kalanların her birine de kötülüklerine göre azap çektirecektir.»
Sonra Petrus karşılık verdi: «Ey muallim, gerçekten Allah'ın adaleti büyüktür ve bugün bu konuşma sizi üzdü; bu nedenle, sizden rica ediyoruz, dinlenin ve cehennemin nasıl olduğunu bize yann anlatan.»
Isa cevap verdi: «Ey Petrus, bana dinlenmemi söylersin; Ey Petrus, sen ne dediğini bilmiyorsun. Yoksa böyle konuşmazdın. Bakın, sana diyorum ki, bu dünya hayatında dinlenmek dindarlığın zehri ve her iyi işi tüketen (bir) ateştir. Hem, Allah'ın peygamberi Süleyman'ın bütün peygamberler gibi, üşengeçliği eleştirdiğini unuttun mu? (Ne kadar) doğru söylüyor o; «Haylaz, soğuk korkusuyla toprağı işlemiyecek ve yaz gelince dilenecektir!» Bundan dolayı, dedi: «Elinden ne geliyorsa, hepsini dinlenmeden yap.» Ve, Allah'ın en suçsuz dostu Eyüp ne diyor: «Kuşun uçmak için doğduğu gibi, insan da çalışmak için doğmuştur.» Bakın, size diyorum ki, her şeyden çok dinlenmekten nefret ederim.»                            

60.

«Cehennem birdir ve kış yazın, soğuk da sıcağın zıddı olduğu gibi, o da Cennet'in zıddıdır. Bu bakımdan, Cehennem'in alçaklığını tanımlayan, Allah'ın nimetlerinin Cennet'ini görmüş olmalıdır.

Ve, sonra îsa ağlatan bir inilti koyvererek, dedi: -«Cidden, hiç şekillenmemiş olmak, böylesine dehşetli işkencelerden daha iyi olurdu. Çünkü, vücudunun her yanında işkenceler çeken ve kendisine merhamet gösterecek olması şöyle dursun, herkes tarafından alay edilen bir insan düşünün; söyleyin bana, bu büyük bir azap olmaz mı?»

Havariler cevap verdiler: «En büyüğü.»
Sonra İsa dedi: «Şimdi bu cehenneme (oranla) bir sevinçtir. Size gerçekten diyorum ki, eğer Allah, tüm insanların bu dünyada çektikleri ve Hüküm Günü'ne kadar çekecekleri azabı bir kefeye ve cehennem azabının tek bir saatini da öbür kefeye koysa, fasık ve facirîer kuşkusuz bu dünyanın acılarını seçerler. Çünkü, dünyanın acıları, insanlann elinden gelirken, diğer (acılar) merhamet nedir bilmeyen cinlerin (zebanilerin?) elinden gelir (çekilir). Ne zalim (bir) ateş verecektir onlar zavallı günahkârlara! Ne acı, ama yine de alevleri hafifletmeyecek olan (bir) soğuk! Ne gıcırdayan dişler, hıçkırıklar ve ağlamalar! Öyle ki, Erden (Irmağı)ın suyu, onların gözlerinden her saniye dökülecek yaşlardan daha azdır. Ve, burada dilleri, anneleri, babaları ve ebedi Sübhan olan Yaratıcılanyla birlikte yaratılmış her şeye lanet okuyacaktır.»

61.

İsa böyle deyip, Musa'nın kitabında yazılı olan Allah'ın kanununa göre havarileriyle birlikte yıkandı; ve sonra namaz kıldılar. Ve, onu böyle üzgün gören havariler kendisiyle o gün hiç konuşmadılar, her biri, onun sözleri üzerine dehşetten dona kalmıştı.
Sonra İsa, akşam namazının ardından ağzını açıp dedi: «Hangi aile babası bir hırsızın evine girmek niyetinde olduğunu bilirse uyuyabilir? Emin olun, hiç biri; çünkü (etrafı) gözetler ve hırsızı öldürmek için hazır bekler. Öyle de, şeytan'ın yiyebileceği kişiyi bulmak için dolaşan azgın bir arslan olduğunu bilmez misiniz? O, insana günah işletmenin yolunu arar. Bakın, size diyorum ki, eğer insan (şu) tüccar gibi davranırsa, o gün hiç bir korkusu olmaz. Çünkü, hazırlığı iyidir. Ticaret yapmaları ve kârı adil bir şekilde bölüşmeleri için komşularına para veren bir adam vardı. Ve, bir kısmının ticareti iyi gitti ve parayı iki katına çıkardılar. Fakat, bir kısmı ise parayı, onu kendilerine veren adamı kötüleyip, düşmanının hizmetinde kullandılar. Şimdi söyleyin bana, (bu) komşu borçlularını hesap vermeğe çağırdığında, ne olacaktır? İnanın, o ticareti iyi gidenleri ödüllendirecek, fakat diğerlerine karşı kızgınlığı paylama biçiminde kendini gösterecektir. Ve, sonra onları kanuna göre cezalandıracaktır. Ruhum huzurunda duran Allah sağ ve diridir ki, komşu, kendisi sena olunsun ve insan Cennet'in ihtişamına ersin ve dünyada iyi yaşasın diye, insana hayatla birlikte sahip olduğu her şeyi veren Allah'tır. İyi yaşayanların örneği, paraları iki katına çıkanlardır. Çünkü, günahkârlar onların (gösterdiği örneğe bakarak) tevbeye gelirler, böylece iyi yaşayan insanlar daha büyük bir ödülle ödüllendirileceklerdir. Fakat, günahlarıyla (ve) Allah'ın düşmanı şeytan'ın hizmetinde geçen hayatlarıyla Allah'ın kendilerine verdiği şeyleri yarıya indiren, Allah'a küfreden ve başkalarına saldırılarda bulunan lânetli günahkârlar, söyleyin bana, bunların cezası ne olacaktır?»
«Ölçülemez (derecede) olacaktır» dedi havariler.

62.

Sonra îsa dedi: «îyi yaşayacak olan, dükkânını kilitleyip, onu gece gündüz büyük bir dikkatle koruyan tüccardan örnek almalıdır. Ve, aldığı şeyleri satarak kâr etmek isteyecektir, çünkü bu şekilde kaybedeceğini sezerse, kendi kardeşine bile satmayacaktır. Öyleyse sizin de böyle yapmanız gerekir. Çünkü, gerçekten ruhunuz bir tüccardır, beden ise dükkândır; bu bakımdan, duyular yoluyla dışandan aldığını, (ruhuyla)   alır, satar. Ve para sevgidir. Bakın bakayım, sevginizi vererek kendisiyle kâr edemiyeceğiniz en küçük bir düşünceyi alıp satmazsınız. Ama, düşünce, söz, iş tümüyle Allah'ın sevgisi için olmalı,- çünkü, (ancak) bu şekilde o gün emniyette olursunuz. Bakın, size diyorum ki, pek çokları abdest alıp namaza gider, pek çokları oruç tutup zekât verir, pek çokları ilimle uğraşır ve başkalarına va'z verir,  (ama) hepsinin sonu Allah katında kötüdür; çünkü, bedeni temizlerler, kalbi değil; ağızla ağlarlar, kalple değil; etlerden uzak dururlar, kendilerini günahlarla doyururlar; kendilerine iyi densin diye, başkalarına kendileri için iyi olmayan şeyler verirler; işe yarasın diye değil, konuşmayı bilmek için ilimle uğraşırlar. Kendilerinin tersini yaptıklan şeyleri başkalarına öğütlerler. Ve, böylece kendi dilleriyle kendilerini mahkûm ederler. Allah, sağ ve diridir ki, bunlar Allah'ı kalpleriyle tanımazlar; çünkü, tanımış olsalardı severlerdi; ve insan madem ki sahip olduğu her şeyi Allah'tan almıştır, Öyle de, her şeyi Allah'ın sevgisi uğrunda harcamalıdır.»

63.

Bir kaç gün sonra, îsa Samirîierin bir şehrine uğradi; (fakat) kendisini şehre almadıklan gibi, havarilerine ekmek de satmak istemediler. Bunun üzerine Yakup ve Yuhanna dediler: «Muallim, razı olur musun ki, Allah'a dua edelim de, gökten bu insanların üzerine ateş indirsin?»
îsa cevap verdi: «Hangi ruhun sizi çektiğini bilmiyorsunuz da, böyle konuşuyorsunuz. Hatırlayın ki,
Allah, içinde Allah'tan korkan kimse görmediğinden Ninova'yı yıkmaya karar vermişti. Burası, öylesine kötüydü ki, Allah Yunus peygamberi bu şehre göndermek üzere çağırdı. O da halktan korkusundan Tarsus'a kaçmak istedi. Bunun üzerine Allah O'nu denize attı ve bir balığa yakalanıp, Ninova yakınıra fırlatıldı. Ve, orada tebliğde bulundu, insanlar tevbeye geldiler ve Allah da kendilerine acıdı,»
«Öç için çağıranlara yazıklar olsun çünkü her insanın içinde Allah'ın öcünü çekecek bir neden bulunduğundan, (çağırdıkları) başlarına gelecektir. Şimdi söyleyin bana, bu şehri bu insanlarla birlikte siz mi yarattınız? Ey siz deliler, emin olun ki hayır. Çünkü tüm yaratıklar bir araya gelse, hiç yoktan yeni tek bir sinek yaratamazlar. Eğer, bu şehri yaratmış olan Sübhan ve Azim Allah şimdi onu yaşatıyorsa, siz hangi nedenle onu yıkmayı arzularsınız? Neden şöyle demediniz? «Razı olur musun ki muallim Allah'ımız Rabb'e dua edelim de, bu insanlar tevbeye gelsinler?» Kesinlikle, benim havarimin (yapacağı) doğru hareket budur. Kötülük yapanlar için Allah'a dua etmektir. Habil, Allah'ın lanetine uğrayan kardeşi Kabil kendisini öldürürken böyle yaptı. İbrahim, karısını kendisinden alan Firavun için de böyle yaptı ve bunun üzerine Allah'ın meleği (Firavun'u) öldürmedi de, vurup sakatladı. Dinsiz kralın iradesiyle mabette öldürülürken, Zekeriyya da böyle yaptı. Allah'ın tüm dostları ve kutsal peygamberlerle birlikte, Yeremya îşaya, Hezekiel, Danyal ve Davud böyle yaptılar. Söyleyin bana, eğer bir kardeş çıldırmışsa, kötü konuştu ve yanına varanlara vurdu diye onu öldürür müsünüz? Kesinlikle, böyle yapmıyacaksınız, bilakis, sakatlığına iyi gelecek ilaçlarla onu sıhhatına kavuşturmaya çalışacaksınız.»

64.

«Ruhum huzurunda duran Allah sağ ve diridir ki, bir günahkâr herhangi bir insana eziyet ederken, sağlam bir zihne sahip değildir, çünkü, söyleyin bana, düşmanının cübbesini yırtma uğruna başını kıracak bir kimse var mıdır? Şimdi, düşmanının bedenini incitmek için kendini Allah'tan, ruhunun başından ayıran kişinin nasıl salim bir zihni olabilir?
«Söyle bana ey insan, düşman kimdir? Kesinlikle bedeniniz, ve sizi öven herkes. Bu nedenle, eğer sıhhatli bir zihne sahipseniz, sizi kötüleyenlerin ellerini öper ve size eziyet edenlere ve vurup duranlara hediyeler verirsiniz; çünkü, ey insan, çünkü, bu hayatta günahlarınızdan dolayı ne kadar kötülenir ve eziyet çekerseniz, Hüküm Günü'nde o kadar az (kötülenip, eziyet çekeceksiniz). Fakat, söyle bana ey insan, eğer veliler ve Allah'ın peygamberleri, masum olmalarına rağmen eziyet çekmiş ve dünya tarafından lekelenmişlerse, ey günahkâr, sana yapılacak olan nedir; ve onlar kendilerine eziyet edenler için dua edip, tüm sabırlarıyla tahammül göstermişlerse, senin ne yapman gerekir, ey Cehennem'e lâyık olan insan? Söyleyin bana ey havarilerim, Şimei'nin Allah'ın kulu Davud Peygamber'e hakaretler edip, taşladığını bilmiyor musunuz? Öyleyken, Şimei'yi seve seve öldürecek olanlara Davud ne dedi?» Sana ne oluyor ki ey Yoab, Şimei'yi öldürmek istiyorsun? Bırak, bana hakaretler etsin o, çünkü bu, o hakaretleri nimete çevirecek olan Allah'ın iradesidir.» Ve, böyle oldu; Allah Davud'un sabrını gördü ve onu kendi oğlu Absalom'un zulmünden kurtardı.

İki havari cevap verdi: «Rab, biz günaha girdik, Allah bize merhamet etsin.»

Ve îsa cevap verdi: «Amin.»

65.

Fısıh bayramı yaklaştı ve îsa havarileriyle birlikte Kudüs'e gitti. Ve, «Probatika» denilen havuza vardı. Ve, her gün Allah'ın meleği havuzu bulandırdığından ve suya ilk giren (suyun) hareketinden sonra her türlü noksanlıktan kurtulduğu için banyoya böyle denirdi. Bu nedenle, beş çatılı bölmesi olan havuzun yanında çok sayıda hasta kalırdı. Ve, îsa orada otuzsekiz yıl bulunan, azap verici bir sakatlıkla ma'lûl güçsüz bir adam gördü. Bunun üzerine, durumu İlâhî ilhamla bilen îsa hasta adama acıdı ve şöyle dedi: iyi olmak ister misin?»
Güçsüz adam cevap verdi: «Rab, melek suyu bulatınca beni içine itecek kimsem olmuyor, fakat ben gelirken de, bir başkası benden önce inip oraya giriyor.»
Sonra, îsa gözlerini gök yüzüne kaldırıp, dedi: «Allah'ımız Rabb, babalarımızın Allah'ı, bu güçsüz adama merhamet et.»
Ve, bunu dedikten sonra İsa (yine) dedi: «Allah'ın adıyla kardeş, bütün ol; kalk ve yatağını al.»
Sonra, güçsüz adam kalktı, Allah'a hamdederek yatağını omuzlarına koydu ve Allah'a hamd ederek evine gitti.
Onu görenler bağırdılar: «Bugün yedinci gündür; yatağını taşıma meşru değildir.»

Sonra, kendisine sordular: «Kimdir o?»

O cevap verdi: «Adını bilmiyorum.»
Bunun üzerine, aralarında söyleştiler.- «Nasıralı îsa olmalı.» Diğerleri dedi: «Hayır, çünkü o Allah'ın kutsal bir (kul) udur, halbuki bunu yapan kötü bir adamdır, çünkü yedinci gün (ün) yasağını çiğnemiştir.»
Ve, îsa mabede girdi ve sözlerini duymak için büyük bir kalabalık yanına yaklaştı, bu durum karşısında, Ferisiler kıskançlıktan yanıp tutuşuyorlardı.

66.

İçlerinden biri öne gelip dedi: «îyi muallim, doğru ve güzel öğretirsin; bu bakımdan söyle bana, Cennet'te Allah bize nasıl bir mükafat verecektir?»
İsa cevap verdi: «Sen bana iyi dersin ve yalnızca Allah'ın iyi olduğunu bilmezsin. Allah'ın dostu Eyüp'-ün sözüne (bakın) : «Bir günlük çocuk temiz değildir; yaa, Allah'ın melekleri bile Allah'ın huzurunda hatasız değildirler.» Daha da dedi: «Beden günahı çeker ve toprağın suyu emdiği gibi kötülükleri emer.»
Bunun üzerine kafası karışan Ferisi sustu. Ve îsa dedi: «Bakın, size söylüyorum ki, hiç bir şey konuşmaktan daha feci değildir. Süleyman'ın sözüne (dikkat edin) .- «Hayat ve ölüm dilin kudreti içindedir.»
Ve, havarilerine dönüp, dedi: «Sizi kutsayanlara karşı dikkatli olun, çünkü onlar sizi aldatmaktadırlar. Dille şeytan ilk anne babamızı kutsadı, ama sözlerinin sonu kötü oldu. Mısır'ın önde gelenleri de aynı şekilde Firavun'u kutsadılar, Caİut Filistinlileri kutsadı. Yine, dörtyüz sahte peygamber Ahab'ı kutsadı; ama, övgüleri yalancıktandı ki, övülen övenlerle birlikte helak olup gitti. Bu bakımdan Allah İşaya Peygamber aracılığıyla boşuna, '«İnsanlarım, sizi kutsayanlar sizi aldatırlar» dememiştir.
Yazıklar olsun size yazıcılar ve Ferisîler; yazıklar olsun size kâhinler ve Levililer çünkü siz, Kurban kesmeye gelenleri Allah'ın bir insan gibi et yediğine inandırarak, Rabb'ın kurbanını berbat ettiniz.»

67.

Çünkü, onlara dersiniz: «Koyun, sığır ve kuzularınızı Allah'ın mabedine getirin ve (kendiniz) hiç yemeyip, bunları size vermiş olan Allah'a bir pay ayırın»; ve babamız İbrahim'in inancı ve itaatıyla birlikte, Allah'ın kendisine yaptığı va'd ve verdiği nimetler hiç bir zaman unutulmasın diye, babamız İbrahim'in oğluna bahşedilen hayata bir şahitlik olan kurbanın menşeini onlara anlatmazsınız. Fakat, peygamber Hezekiel aracılığıyla Allah der: «Kurbanlarınızı benden uzaklaştırın, sizin kurbanlıklarınız bana kerih geliyor.» Allah'ın Hoşea Peygamber'e söylediği sözün olacağı vakit yaklaşıyor: «İnsanların seçmediğine seçilmişler diyeceğim.» Ve, Hezekiel Peygamber'e de der; «Allah insanlarıyla, babalarınıza verip de gözetmedikleri ahde göre olmayan yeni bir ahid yapacak ve onlardan taş yürek (lerini) alıp, yeni bir yürek verecek;- ve bütün bunlar olacaktır, çünkü siz O'nun kanununda yürümüyorsunuz. Ve, elinizde anahtar varken açmıyorsunuz; tersine üstünde yürümek isteyenler için yolu kapatıyorsunuz.»
Kâhin her şeyi mabedin yanında duran başkâhine bildirmek için gidiyordu ki, İsa dedi; «Kal, çünkü soruna cevap vereceğim.»

68.

«Allah'ın bize Cennet'te ne vereceğini size anlatmamı istersin. Bakın, size diyorum ki, ücretleri düşünenler patronu sevmezler. Önünde bir koyun sürüsü bulunan bir çoban kurdun geldiğini görünce onları korumaya hazırlanır; (ama) tersine, ücretli kurdu görünce koyunları ve sürüyü terkeder. Huzurunda durduğum Allah sağ ve diridir ki, eğer babalarımızın ALLAH'ı sizin Allah'ınız olmuş olsaydı, «Allah bize ne verecek» diye aklınızdan geçirmezdiniz. Tersine, Davud Peygamber'in dediği gibi derdiniz: «Bana verdiği bunca şeye karşılık ben Allah'a ne vereceğim?»
Anlayasınız diye, sözlerimi bir temsille anlatacağım. Kralın biri, yol kenarında hırsızlar tarafından soyulup, ölme derecesinde yaralanan bir adam gördü. Ve, ona acıyıp, bu adamı şehre götürerek  (gerekli) bakımını yapmalarını kölelerine emretti ve onlar da bunu tüm dikkatleriyle yerine getirdiler. Ve, kral hasta adama karşı büyük bir sevgi duyup, kızını ona verdi ve varisi yaptı. Şimdi, bu kral mutlaka en merhametli (bir kraldı); fakat, adam köleleri dövdü, ilâçları küçümsedi, karısına kötü davrandı, kral hakkında ileri geri konuştu ve sipahilerini ona karşı ayaklandırdı. Ve, kral herhangi bir hizmet istediğinde, «Kral bana ödül olarak ne verecek» der dururdu. Şimdi, kral bunu işitince, böylesine dinsiz bir adama ne yapsın?»
Hepsi (birden) cevap verdiler. «Yazıklar olsun ona, kral onu her şeyden yoksun bırakır ve şiddetli , bir biçimde cezalandırır.» O zaman îsa dedi: «Ey kâhinler, yazıcılar, Farisîler ve siz, benim sözümü dinleyen başkâhin: «Size Allah'ın, peygamberi îşaya aracılığıyla söylediğini bildiriyorum: «Ben köleleri besledim ve yücelttim, fakat onlar beni küçümsediler.»
Kral, İsrail kavmini bu dünyada acılarla dolu bularak, onlara kulları Yusuf, Musa ve Harun'u verip, bakımlarını yaptıran Allah'ımızdır. Ve Allah'ımız onlara karşı öylesine bir sevgi duymuştur ki, İsrail kavmi uğruna Mısır'ı vurmuş, Firavun'u boğmuş ve Kenanîlerle Medyenliler'in yüz yirmi kralını darmadağın etmiştir; İsrail Kavmi'ne kanununu vermiş, onları insanlarımızın oturduğu (toprakların) tümüne varis kılmıştır.
«Fakat, îsrail Kavmi'nin yaptığı nedir? Ne kadar peygamberi öldürmüş, ne kadar peygamberliği bozup lekelemiştir; nasıl da Allah'ın kanununu çiğnemiştir; bu nedenle kaç tanesi Allah'tan kopup, sizin suçlarınız yüzünden ey kâhinler, putlara kulluğa koşmuştur!
Ve, yaşama biçiminizle Allah'ın şanını nasıl da hiçe sayarsınız! Ve, (sonra da) gelip bana sorarsınız; «Allah bize Cennet'te ne verecek» diye. Bana şöyle sormalıydınız : «Allah'ın bize Cehennem'de vereceği ceza ne olacaktır?» Ve, sonra da Allah'ın kendinize merhamet etmesi amacıyla gerçek tevbe için ne yapmanız gerektiğini (sormalıydınız). Size bunu söyliyebilirim ve sizi bu hedefe yöneltiyorum.»

69.

«Huzurunda durduğum Allah sağ ve diridir ki, benden göklere çıkarma değil, gerçeği alacaksınız. Bu bakımdan size diyorum ki, babalarımızın günah işledikten sonra yaptığı gibi tevbe edip, Allah'a dönün ve kalbinizi sertleştirmeyin.»
Kâhinler bu konuşma üzerine kızgınlıktan bitip tükeniyorlardı ama, halktan korkularına tek bir ses çıkaramıyorlardı.
Ve, îsa sözlerini şöyle sürdürdü: «Ey fakihler, ey yazıcılar, ey Ferisîler, ey kâhinler, söyleyin bana, şovalyeler gibi atlar arzular, fakat savaşa gitmeği arzu etmezsiniz; kadınlar gibi güzel giysiler arzular, fakat eğirme ve çocuk beslemeği arzu etmezsiniz; tarlaların meyvelerini arzular, fakat toprağı işlemeği arzu etmezsiniz; denizin balıklarını arzular, fakat balığa gimeyi arzu etmezsiniz; şehirliler gibi şeref arzular, fakat cumhuriyetin yükünü arzu etmezsiniz; ve kâhinler olarak onda birleri (aşarı) ve ilk (toplanan) meyveleri arzular, fakat Allah'a gerçek kulluk etmeği arzu etmezsiniz. Böyleyken, burada şersiz - kötülüksüz her iyiliği arzuladığınızı gören Allah ne yapacaktır size? Bakın, size diyorum ki, Allah size, tüm iyiliklerden yoksun her türlü şerri bulacağınız bir yer verecektir.»
Ve, îsa bunları deyince, konuşup göremiyen ve işitme gücünden yoksun bir cin çarpmışı getirdiler kendisine. Bunun üzerine, inançlarını gören îsa gözlerini göğe kaldırdı ve dedi: «Babalarımızın Allah'ı Rabb, bu hasta adama merhamet et ve ona sıhhat ver ki, bu insanlar beni Sen'in gönderdiğini bilsinler.»
Ve, İsa böyle söyleyip, ruha ayrılmasını emrederek, dedi: «Rabbımız Allah'ın adının gücüyle adamdan ayrıl ey şerli olan!»
Ruh ayrıldı ve dilsiz adam konuştu, gözleriyle de gördü. Bunun üzerine herkes korkuya kapıldı, fakat yazıcılar dediler: «Cinlerin reisi Beelzebu'nun gücüyle cinleri çıkarıp atıyor.»
O zaman İsa dedi: «İçinde ayrılık olan her ülke yok olur, ev ev üstüne yıkılır; eğer, şeytan'ın gücüyle şeytan çıkarılıp atılıyorsa, bu ülke nasıl ayakta duracak? Eğer, sizin oğullarınız Süleyman Peygamber'in kendilerine verdiği kitapla şeytan'ı çıkarıp atıyorlarsa, benim şeytan'ı Allah'ın gücüyle çıkarıp attığımı doğruluyorlar (demektir). Allah sağ ve diridir ki, Kutsal Ruh'a karşı küfür, dünya ve Ahiret'te bağışlanmayacaktır. Çünkü, kendi kendine kötülük eden insan, günahını bile kendini günaha sokacaktır.»
Ve, İsa bunları deyip, mabetten çıktı. Ve, halk, toplayabildikleri tüm hastaları getirdikleri ve İsa da dua ederek, hepsine sıhhat verdiği için, ona ta'zimde bulundular. Bunun üzerine, o gün Kudüs'deki Romalı askerler şeytan'ın dürtmesiyle, İsa'nın, halkını ziyarete gelen İsrail Kavmi'nin Allah'ı olduğunu söyleyerek halk arasında fitne yaymaya başladılar.

70.

îsa Bayramdan sonra Kudüs'ten ayrılıp Filipus Kayseriyesi sınırlarından içeri girdi. Bu sırada, melek Cebrail halk arasında başlayan fesadı kendisine söyleyince, havarilerine sordu: «İnsanlar benim için ne diyor?»
Dediler: «Bir kısmı senin îlya olduğunu, bir diğer kısmı Yeremya, bir diğer kısmı da eski peygamberler­den biri olduğunu söylüyor.»
îsa cevap verdi: «Ya siz; benim için siz ne diyorsunuz?»
Petrus cevap verdi: «Sen Allah'ın oğlu Mesih'sin.»
O zaman, îsa kızdı ve kızgınlıkla onu azarlayıp, dedi; «Defol, ayrıl benden, çünkü sen şeytan'sın ve beni günaha sokmaya çalışıyorsun!»
Ve, onbir (havariyi) de tehdit edip, dedi: «Eğer böyle inanıyorsanız, yazıklar olsun size, çünkü ben böyle inananlara karşı Allah'tan büyük bir lanet kazandım.»
Ve, Petrus'u kovup atmak istedi; bunun üzerine onbir (havari) onun için Isa'ya yalvardılar. O da onu kovmayıp, yeniden azarlıyarak dedi: «Uyanık olun da, bir daha sakın böyle bir söz söylemeyin, çünkü Allah sizi reddeder.»
Petrus ağladı ve dedi: «Rab, ben aptalca konuştum; Allah'a yalvar da beni affetsin.»
O zaman İsa dedi: «Eğer, Allah'ımız kulu Musa'­ya, çok sevdiği îlya'ya veya herhangi bir peygambere görünmek dilemiş olsa, Allah'ın bu imansız nesle görünmesi gerektiğini mi düşüneceksiniz? Siz bilmez misiniz ki, Allah her şeyi hiç yoktan tek bir sözle yaratmıştır ve tüm insanların menşei bir çamur parçasıdır. Bu durumda Allah'ın nasıl olur da, insana benzeyen bir yanı bulunabilir? Yazıklar olsun, şeytan'a kanarak kendi kendilerine eziyet edenlere!»
Ve, îsa bunu deyip, Petrus için Allah'a yalvardı, on bir (havari)yle Petrus ağhyarak, dediler: «Amin, amin ey Allah'ımız Azîm ve Sübhan Rabb.»
Ardından îsa ayrıldı ve avamın kendisiyle ilgili olarak boş düşüncelerini söndürmek için Galile'ye gitti.

71.

İsa, kendi memleketine gelince tüm Galile yöresinde, îsa Peygamberin Nasıra'ya nasıl geldiği yayıldı. Bunun üzerine, büyük bir dikkatle hastaları araştırıp, kendisine getirdiler ve onlara elleriyle dokunması için yalvardılar. Ve, kalabalık öylesine büyüktü ki, tanınmış, felçli bir zengin kapıdan geçemiyerek İsa'­nın bulunduğu evin damına çıktı ve damın örtüsünü alıp, kendini İsa'nın önündeki yazgıların yanına bıraktı, îsa, bir an tereddüt edip durdu ve sonra dedi: «Korkma kardeş, çünkü günahların sana bağışlanmış bulunuyor.»
Herkes bunu duyunca incindi ve dedi: «Kimdir bu günahları bağışlayan?»
O zaman İsa dedi: «Allah sağ ve diridir ki, ben günahları bağışlayamam, bir başka kişi de (bağışlayamaz) , ama, yalnızca Allah bağışlar. Fakat, Allah'ın kulu olarak ben, başkalarının günahlan için Allah'a yalvarabilirim; ve, işte bu hasta adam için O'na yalvardım ve eminim ki, Allah duamı işitmiştir. Bu nedenle, gerçeği bilesiniz diye, bu hasta adama diyorum: «Babalarımızın Allah'ı, İbrahim'in ve oğullarının Allah'ının adıyla, iyileşmiş olarak kalk!» Ve, İsa bunu deyince, hasta adam iyileşmiş olarak kalktı ve Allah'ı ta'zim etti.
O zaman, halktan olanlar İsa'dan dışanda duran hastalar için Allah'a yalvarmasını rica ettiler. Bunun üzerine, îsa dışanya onların yanına çıktı ve ellerini kaldmp dedi: «Ey orduların Allah'ı, yaşayan Allah, gerçek Allah, hiç ölmeyecek olan kutsal Allah Rabb, onlara merhamet et!» Bunun üzerine, herkes cevap verdi: «Amin.» ve, böyle dedikten sonra hasta halkın üzerine ellerini koydu ve hepsi sıhhatlerine kavuştular.
Bundan dolayı Allah'ı ta'zim ettiler: «Allah bizi peygamberi aracılığıyla ziyaret etmiştir ve Allah, büyük bir peygamber göndermiştir bize.»

Barnabas İncili-52-58.bölüm



52. Kıyametin Kopuşu

«Allah'ın Hüküm Günü öylesine korkunç olacaktır ki, bakın size söylüyorum, günahkârlar, Allah'ın kendilerine kızgın kızgın konuşmasını, duymaktansa, hemen on cehennemi seçeceklerdir. Onlara karşı bütün yaratıklar şahitlik edecektir. Bakın, size diyorum ki, yalnızca günahkârlar korkmakla kalmayacak, Allah'ın seçilmiş (kulları) ve velîler (korkacak), öyle ki, İbrahim takvasına güvenmeyecek, Eyüp günahsızlığına itimad etmeyecek. Ve, ne diyorum? Allah'ın Elçisi bile korkacak, şu sebepten ki, Allah, ululuğunu bildirmek için, Allah'ın kendisine her şeyi nasıl vermiş olduğunu hatırlamasın diye Elçisini hafızadan yoksun bırakacak. Bakın, size diyorum ki, bütün kalbimle söylüyorum, dünya (dakiler) bana tanrı diyeceklerinden ve bundan dolayı açıklamada bulunmam gerekeceğinden ben titriyorum. Ruhumun huzurunda durduğu Allah sağ ve diridir ki, ben de diğer insanlar gibi ölümlü bir insanım; Allah beni, hastalar şifa bulsun, günahkârlar doğrulsun diye İsrail ailesi üzerine peygamber yapmışsa da, ben Allah'ın kuluyum ve siz, benim dünyadan ayrılmamdan sonra, şeytan'ın çalışmalarıyla benim kitabımdaki gerçeği iptal edecek olan şu habislere karşı nasıl konuştuğuma şahitsiniz. Fakat, ben sonlara doğru döneceğim ve benimle birlikte Enoh'la İlya da gelecek ve sonları meş'um olacak habisler karşısında delil ve şahit olacağız.» Ve, îsa böyle deyip, göz yaşı döktü, bunun üzerine havariler hüngür hüngür ağlayıp, seslerini yükselterek dediler: «Bağışla ey Rabb(ımız) Allah ve suçsuz kuluna merhamet et.» îsa karşılık verdi: «Amin, Amin.»

53.

«Bu günden önce» dedi İsa, «dünyanın üzerine büyük bir belâ gelecektir; öylesine amansız ve acımasız bir savaş olacak ki, insanlar arasındaki ayrılık ve gruplaşmalar nedeniyle, baba oğulu öldürecek, oğul babayı öldürecektir. Bu şekilde şehirler yerle bir edilecek ve kırlar çöl olacaktır. Öylesine salgın hastalıklar baş gösterecek ki, ölüleri taşıyacak kimse bulunmayacak ve hayvanlara yem olsun diye terk edilecekler. Yeryüzünde kalanlara Allah öylesine bir kıtlık gönderecek ki, ekmek altından daha kıymetli olacak ve her türlü pis şeyleri yiyecekler. Ey, hiç kimseden, «günah işledim, bana merhamet et ey Allah (im)» sözünün duyulmayacağı, fakat, korkunç seslerle, her zaman azametli ve Sübhan olan (Allah'a) küfredileceği zavallı çağ!»
«Bundan sonra, o gün yaklaşırken, yeryüzünün sakinleri üzerine, onbeş gün süreyle her gün korkunç bir işaret gelecek. İlk gün, güneş gökteki yörüngesinde ışıksız, fakat kumaş boyası gibi siyah olarak seyredecek; ve bir babanın ölmekte olan oğluna ah-vah ettiği gibi, ah-vah edecek. İkinci gün, ay kana dönecek ve kan yeryüzüne çığ gibi inecek. Üçüncü gün, yıldızların düşman orduları gibi, aralarında savaştıkları görülecek. Dördüncü gün, taşlar ve kayalar, vahşî düşmanlar gibi birbirleri üzerine hücum edecekler. Beşinci gün, her bitki ve ot kan ağlayacak. Altıncı gün, deniz (ler) yüzelli gez (kadar) yükselip, bütün gün öyle duvar gibi kalacaklar. Yedinci gün, tersine pek az görülebilecek kadar derine batacaklar. Sekizinci gün, kuşlarla yeryüzünün ve suların hayvanları bir araya gelip, feryat ve figan edecekler. Dokuzuncu gün, öylesine korkunç bir dolu fırtınası olacak ki, ancak canlıların onda biri kalacak şekilde her şeyi öldürecek.-Onuncu gün, öylesine korkunç yıldırımlar ve gök gürlemeleri meydana gelecek ki, dağların üçte bir parçası yarılıp kavrulacak. On birinci gün, her ırmak geriye doğru akacak ve su yerine kan akıtacak. On ikinci gün, her canlı figan edip, inleyecek. On üçüncü gün, gök kitap gibi dürülecek ve her canlının ölmesi için ateş yağdıracak. On dördüncü gün, öylesine korkunç bir deprem olacak ki, dağların tepeleri kuşlar gibi havada uçuşacak ve bütün yeryüzü bir ova haline gelecek. Onbeşinci gün, kutsal melekler ölecek ve Allah tek başına hayatta kalacak şan, şeref ve azamet O'-nundur.»
Ve Isa böyle deyip, her iki eliyle yüzünü tokatladı ve başını yere vurdu. Ve, başını kaldırıp, dedi: «Benim sözlerime, benim Allah'ın oğlu olduğumu katanlara lanet olsun.» Bu sözler üzerine havariler ölüler gibi yere kapandılar, bunun üzerine îsa onlan kaldırıp, dedi: «O günde korkuya kapılmak istemiyorsak, şimdi Allah'tan korkalım.»

54. Hüküm Günü

«Bu işaretler geçince, dünya üzerine kırk gün karanlık olacak, yalnızca yaşayan Allah'tır (o gün), şan ve azamet ebediyyen O'nadır. Kırk gün geçince Allah, tekrar güneş gibi, fakat bin güneş kadar parlak kalkacak olan Elçisi'ne hayat verecek. O, oturacak ve konuşmayacak, çünkü kendinden geçmiş gibi olacak. Allah, sevdiği dört meleği yeniden diriltecek ve onlar Allah'ın elçisini arayacak. Bulunca da, kendisine göz kulak olmak için (bulunduğu yerin) dört yanına yerleşecekler. Ardından, Allah tüm meleklere hayat verecek ve Allah'ın Elçisinin çevresinde arılar gibi dönerek gelecekler. Bundan sonra, Allah tüm peygamberlerine hayat verecek ve Adem'in ardından hepsi Allah'ın Elçisi'nin elini öpmeye gidecek ve kendilerini O'nun himayesine bırakacaklar. Sonra, Allah tüm seçkin (kullarına) hayat verecek ve (şöyle) bağıracaklar: «Ey Muhammed, bizi hatırından çıkarma!» Bu bağırışmalar üzerine Allah'ın elçisinde acıma duygusu uyanacak ve kurtuluşları için endişelenecek, ne yapması gerektiğini düşünecek. Bunun ardından, Allah her yaratılmışa hayat verecek ve önceki varlıklanna dönecekler, fakat herkes, aynca konuşma gücüne sahip olacak. Sonra, Allah tüm günahkârlara (fasık, facir, kâfir, münafık) hayat verecek, yeniden dirildiklerinde çirkinliklerine bakarak, Allah'ın tüm yaratıkları bağıracaklar: «Rahmetin bizi bırakmasın, ey Allah'ımiz Rabb.» Bunun ardından, Allah şeytan'ı diriltecek ve onu görünce, görünümünün iğrençliğinden korkarak, her yaratık ölü gibi olacak. «Allah razı olsun ki» dedi İsa, «bu canavarı ben o gün görmem, yalnızca Allah'ın Elçisi bu tür şekillerden korkuya kapılmayacak, çünkü O sadece Allah'tan korkacak.»
Sonra, surunun sesiyle herkesin dirileceği melek, suruna yeniden üfürüp, diyecek: «Hüküme gelin ey yaratıklar, çünkü Yaratıcı'nız sizi yargılamak diliyor!» Ardından, göğün ortasında, Yehoşafat vadisi üzerinde ışıldayan bir taht belirecek ve üzerine beyaz bir bulut gelecek, bunun üzerine melekler bağıracaklar: «Sen, bizi yaratan ve bizi şeytan'ın kaydırmasından koruyan Allah'ımızı tesbih ve ta'zim ederiz.» Sonra, Allah'ın elçisi korkacak, şu sebepten ki, kimsenin gerektiği kadar Allah'ı sevmemiş olduğunu algılayacak. Çünkü, karşılığında bir parça altın alacak olanın altmış akçesi olmalı; öyle de, eğer bir akçeden başka bir şey yoksa, karşılığında bir şey alamıyacaktır. Ya, Allah'ın Elçisi de korkacak olursa, kötülük ve pislik dolu dinsizler ne yapacak?»

55.

«Allah'ın Elçisi tüm peygamberleri toplamaya çıkacak, onlarla konuşup, kendilerinden mü'minler için birlikte Allah'a yalvarmaya gitmelerini rica edecek. Ve, hepsi de korkuyla özür dileyecek; Allah sağ ve diridir ki, bildiğim şeyi bilerek ben de gitmeyeceğim. Sonra Allah bu durumu görüp, Elçisi'ne her şeyi nasıl O'nun sevgisi için yarattığını hatırlatacak ve böylece korkusu gidecek ve melekler, «Ey Allah, Allah'ımız, Senin kutsal adını tesbih ederiz» diye söyleşirken, sevgi ve saygıyla tahta yaklaşacak.»
«Ve, tahta yaklaştığında, Allah Elçisi'ne, uzun zamandır bir araya gelmemiş bir dostun bir dosta (açtığı) gibi açacak. İlk konuşan Allah'ın elçisi olacak ve diyecek ; «Ey Allah'ım, seni seviyor ve sana ibadet ediyorum; bütün kalbim ve ruhumla, beni kulun olarak yaratmak lûtfunda bulunduğun ve her şeyde, her şey için ve her şeyin üstünde seni seveyim diye her şeyi benim sevgim için yarattığından dolayı sana hamd ederim; bu bakımdan, bütün yaratıkların Sana sena etsinler, ey Allah'ım.» Sonra, Allah'ın yarattığı her şey diyecek: «Sana hamd ederiz ey Rabb ve kutsal adını tesbih ederiz.» Bakın, size diyorum ki, şeytan'Ia birlikte cinler ve tevbe etmeyenler o zaman öyle ağlayacaklar ki, her birinin gözlerinden akan su, Erden ırmağının suyundan daha çok olacak. Ve Allah'ı da görmeyecekler.
«Ve, Allah Elçisi'ne konuşarak, diyecek: «Hoş geldin, ey benim imanlı kulum; şimdi ne dilersen iste benden, çünkü her şeyi elde edeceksin.»
Allah'ın Elçisi cevap verecek; *Ey Rabb (ım), hatırlıyorum ki, beni yarattığın zaman, benim sevgim için, ben kulun aracılığıyla Seni yüceltsinler diye dünyayı ve cenneti, melekleri ve insanları yaratmak istediğini söylemiştin. Bu bakımdan rahîm ve adil olan Rabb (ım) Allah, sana, kuluna yapılan va'dı hatırlaman için yalvarıyorum.»
Ve Allah, dostuyla şakalaşan bir dost gibi cevap verecek ve diyecek: «Buna şahitlerin var mı dostum Muhammed?» Ve, o saygıyla diyecek: «Evet Rabb (im).» Sonra, Allah cevap verecek, «Git, çağır onları ey Cebrail.» Melek Cebrail Allah'ın Elçisi'ne gelip, diyecek : «Efendi, şahitlerin kimdir?» Allah'ın Elçisi cevap verecek: «Adem, ibrahim, İsmail, Musa, Davud ve Meryem oğlu İsa.»
Sonra, melek gidecek ve adı geçen şahitleri çağıracak, korkuyla oraya gidecekler. Ve, hazır olduklarında, Allah onlara diyecek; «Elçimin iddia ettiği şeyi hatırlıyor musunuz?» Cevap verecekler; «Hangi şeyi ey Rabb (ımız)?» Allah diyecek: «Bütün şeyler kendi aracılığıyla bana sena etsinler diye, her şeyi O'nun sevgisi için yarattığımı.» Sonra, onların hepsi cevap verecekler: «Bizimle birlikte, bizden daha iyi üç şahit daha var, Rabb (imiz).» Bunun üzerine, Allah cevaplayacak : «Kimlerdir bu üç şahit?» Sonra, Musa diyecek : «Bana verdiğin kitab ilkidir»; ve Davud diyecek: «Bana verdiğin kitab ikincisidir»; ve size konuşan diyecek : «Rabb (ım), şeytan tarafından aldatılan tüm dünya, benim senin oğlun ve yoldaşın olduğumu söyledi ve fakat, bana verdiğin kitab, gerçekte benim senin kulun olduğumu söylüyordu; ve bu kitab, «Bana verdiğin kitap da böyle der, ey Rabb (im).» Ve, Allah'ın Elçisi bunu söyleyince Allah konuşup, diyecek: «Şimdi yapmış olduğum şeylerin hepsini herkesin seni ne kadar çok sevdiğimi bilmesi için yaptım.» Ve, böyle konuştuktan sonra, Allah Elçisine, içinde bütün seçilmiş kul (ların) adı yazılan bir kitab verecek. Bunun üzerine, her yaratık Allah'a saygı gösterisinde bulunup, diyecek: «Yalnızca Sanadır, ey Allah (imiz) şan ve izzet. Çünkü bize Elçi'ni Sen gönderdin.»

56."Ey Rabb Allah, Bizi De Şu Toprağa İade Et!"

Allah,   Elçisi'nin elindeki kitabı açacak ve Elçisi oradan okuyup, tüm melekleri, peygamberleri ve seçilmiş (kul)ları çağıracak ve her birinin alnında Allah'ın Eİçisi'nin işareti yazılı olacak. Ve kitapta Cennet'in ihtişamı yazılacak.
Sonra, herkes Allah'ın sağına geçecek; (Allah'ın) yanına elçisi oturacak ve peygamberler O'nun yanına oturacaklar. Evliya peygamberlerin yanına oturacaklar. Asfiya velîlerin yanına (oturacak) ve melek sura üfürûp, şeytan'ı mahkemeye çağıracak.

57.

Sonra, bu zavallı (yaratık) gelecek ve en büyük küfür ve hakaretlerle her yaratık tarafından suçlanacak Bu nedenle, Allah melek Mikâil'i çağıracak, o da Allah'ın kılıcıyla (şeytan'a) yüz bin defa vuracak. Şeytan'a vuracak ve her vuruş on Cehennem ağırlığında olup, (şeytan) Cehennem çukuruna atılanların da ilki olacak. Melek, şeytan'ın yoldaşlarını çağıracak ve onlar da aynı şekilde suçlanıp, hakarete uğrayacaklar. Bunun üzerine, melek Mikâil, Allah'tan aldığı yetkiyle bir kısmına yüz defa, bir kısmına elli, bir kısmına yirmi, bir kısmına on, bir kısmına da beş (defa) vuracak. Ve, sonra hepsi çukura inecekler, çünkü, Allah onlara diyecek: «Cehennem sizin mekânınızdır, ey mel'unlar.»
Bundan sonra, mahkemeye tüm kâfirler ve fasıklar çağırılacak, bunlara karşı önce insanın altındaki yaratıklar çıkacak ve Allah'ın önünde, bu insanlara nasıl hizmet ettiklerini ve bunların Allah'a ve yaratıklarına nasıl rezilce davrandıklarını (anlatıp), tanıklık edecekler. Ve peygamberlerin hepsi kalkıp, aleyhlerinde tanıklık edecek. Bunun üzerine, Allah tarafından cehennemi alevlere mahkûm edilecekler. Bakın, size diyorum ki, bu korkunç günde hiç bir boş söz veya düşünce cezasız kalmayacak. Bakın, size söylüyorum ki, at kılından gömlek güneş gibi parlayacak ve kişinin Allah aşkıyla taşıdığı her bit inciye dönüşecek. Gerçek yoksulluk içinde Allah'a yürekten kulluk eden fakirler iki kat, üç kat daha çok kutsanır. Çünkü onlar bu dünyada dünyevî hazlardan yoksundurlar. Ve bu nedenle pek çok günahlardan da azadedirler; o günde de, dünyanın zenginliklerini nasıl harcadıklan konusunda hesap vermek zorunda kalmayacaklar, tersine, sabırları ve yoksuîlukları nedeniyle ödüllendirilecekler. Bakın, size diyorum ki, eğer dünya bunu bilse, kaftandan önce at kılından gömleği, altından önce bitleri (ve) ziyafetlerden önce oruçlan seçer.
Her şey incelendiğinde Allah, Elçisi'ne seslenerek: «Bak, ey dostum, kötülükleri ne kadar da büyük, halbuki, yaratıcıları olan Ben, tüm yaratılmış şeyleri hizmetlerine verdim ve onlar her şeyde şanımı kırmaya çalıştılar. Bu nedenle, en adaletli şey, onlara merhamet etmememdir.»

Ve o bu sözleri söyledikten sonra, tüm melekler ve peygamberler Allah'ın seçilmişleriyle birlikte —hayır, neden seçilmişler diyorum?— bakın, size söylüyorum ki, örümcekler ve sinekler, taşlar ve kumlar dinsizlere karşı haykıracak ve adalet isteyecekler.

Sonra, Allah insanın altındaki tüm canlı ruhlan yeniden toprak edecek ve dinsizleri de cehenneme gönderecek. Giderlerken, köpeklerin, atların ve diğer çirkin hayvanların katılacakları toprağı tekrar görecekler. Bunun üzerine, diyecekler: «Ey Rabb Allah, bizi de şu toprağa iade et.» Fakat bu istekleri kendilerine bahşedilmeyecek.»

58.

îsa konuşurken havariler acı acı ağlıyorlardı. Ve, Isa da pek çok gözyaşı döktü.
Yuhanna ağlamasını bitirip sordu: «Ey muallim» öğrenmek istediğimiz iki şey var. Biri, merhamet ve acıma dolu olan Allah'ın Elçisi'nin kendisi gibi aynı çamurdan olduklarını bildiği halde, o gün tevbesizlere acımaması nasıl mümkün oluyor? Diğeri, Mikâil'in kılıcının on cehennem ağırlığında olmasını nasıl anlayacağız; sonra, birden fazla cehennem var mıdır? îsa cevap verdi: «Davud Peygamber'in, günahkârların helakine adaletli olanların nasıl güleceği ve, «ümidini gücüne ve zenginliğine bağlayıp Allah'ı unutan insanı gördüm» diyerek alay edeceğiyle ilgili sözlerini duymadınız mı? Bu bakımdan, bakın size diyorum ki, İbrahim babasıyla ve Adem tüm tevbesiz günahkârlarla alay edecek; ve bu olacak, çünkü, seçilmişler yeniden öylesine tam ve Allah'a müttefik olarak doğacaklar ki, zihinlerinde Allah'ın adaletine karşı en ufak bir düşünce beslemeyecekler; bu nedenle, hepsi ve hepsinin üstünde Allah'ın Elçisi adalet isteyecek. Huzurunda durduğum Allah sağ ve diridir ki, ben şimdi insanlığa acıyarak ağlıyorum da, o gün, sözlerimi küçümseyenlere ve hepsinden çok kitabımı kirletenlere karşı acımadan adalet isteyeceğim.»

Metnin Devamı İçin Tıklayınız-->

19 Nisan 2011 Salı

Barnabas İncili-43-51.Bölümler

43. "Allah Herşeyden Önce Hz. Muhammedin Ruhunu Yarattı"

İsa, aşağıda kendisini bekleyen sekiz havarisinin yanlarına vardı ve dört tanesi bu sekiz taneye bütün gördüklerini anlattılar; o gün hepsinin kalbinden îsa ile ilgili tüm kuşkular silindi, yalnız hiç bir şeye inanmayan Yehuda îskariyot hariç. îsa, dağın eteğinde bir yere oturdu ve ekmekleri olmadığından, hepsi dağ meyveleri yediler.
Sonra Andreas dedi: «Bize Mesih hakkında çok şeyler söylediniz, bu nedenle, lütfen bize her şeyi açıkça anlatın.» Ve aynı şekilde diğer havariler de kendisine rica ettiler.
Bunun üzerine İsa dedi: «Çalışan herkes, tatmin olacağı bir gaye için çakşır. Bu bakımdan size söylüyorum ki, Allah, kendinde hiç bir noksanlık olmadığı için tatmin olma ihtiyacı duymaz. Zaten O'nun kendinde kemal vardır. Ve işte, çalışmak dileğiyle O, her şeyden önce, yaratıklar Allah'ta rıza ve doygunluk bulsunlar diye, kendisi için tüm (kâinatı) yaratmaya karar verdiği Elçisi'nin ruhunu yarattı; ki, kulları olarak tayin ettiği tüm yaratıklarından elçisi haz ve sevinç duysun. Ve bu nedenle işte her şey bilip gördüğünüz gibi oldu. Ama O neden böyle olmasını diledi?
«Bakın, size diyorum ki; her peygamber geldiği zaman, yalnızca bir kavme Allah'ın rahmetinin işaretini götürmüştür. Ve sözleri de gönderildikleri insanların ötesine uzanmamıştır. Fakat, Allah'ın Elçisi geleceği zaman, Allah O'na kudret ve rahmetinin sonuymuş gibi verecek, o kadar ki, akidesini alacak olan tüm dünya kavimlerine rahmet ve selâmet götürecektir. Dinsizler üzerine güçle gidecek ve putatapıcılığı ezecek, o kadar ki, şeytan'ı kahredecektir; çünkü, Allah İbrahim'e böyle va'd etmiştir: «Dikkat et, senin soyunla yeryüzünün tüm kabilelerini kutsayacağım. Ve sen, Ey İbrahim, nasıl putları parça parça etmişsen, senin soyun da böyle yapacaktır.»
Sonra şöyle soruldu: «Ey muallim, bu va'd kime verilmiştir, söyle bize; çünkü, Yahudiler «îshak'a» diyorlar, îsmaililer ise, «İsmail'e.»
îsa cevap verdi: «Davud kimin oğluydu ve hangi soydandı?»
Cevap verildi: «îshak'ın; çünkü, îshak Yakub'un babasıydı, Yakub da soyu Davud'a varan Yahuda'nın babasıydı.»
Sonra îsa dedi: «Öyleyse, Allah'ın elçisi geleceği zaman, hangi soydan olacaktır?»
Havariler cevap yerdiler: «Davud'un (soyundan).» Bunun üzerine Isa dedi: «Siz kendinizi aldatıyorsunuz; çünkü Davud, şöyle söyleyerek, ona ruhundan rab (efendi) der: Allah rabbına, «Ben düşmanlarına senin ayak taburen yapıncaya kadar sağ yanımda otur» dedi. Allah düşmanlarının ortasında rablık kazanacak olan asanı gönderecektir. «Eğer, sizin Mesih dediğiniz Allah 'in Elçisi Davud'un oğlu ise, Davud O'na nasıl «rab» der? Bana inanın, size söylüyorum ki, va'd İsmail'e yapılmıştır, İshak'a değil.»

44. "Allahın Elçisi Muhammed Yaratılan Hemen Her Şeye Mutluluk Getirecek Bir Nurdur"

Bunun üzerine havariler dediler: «Ey muallim, Musa'nın kitabında böyle, yani va'dın îshak'a yapılmış olduğu yazılıdır.»
îsa, ah ederek cevap verdi: «Öyledir, ama onu Musa yazmadı, Yuşa da yazmadı onu Allah'tan korkmayan hahamlarınız yazdı. Bakın, size söylüyorum ki; melek Cebrail'in sözlerine baktığınızda yazıcılarınızın ve fakihlerinizin mel'anetini anlayacaksınız. Çünkü, Cebrail demiştir ki: «İbrahim, tüm dünya Allah'ın seni ne kadar sevdiğini biliyor; fakat, senin Allah'a oîan sevgini dünya nasıl bilecek? Mutlaka Allah sevgisi için bir şey yapman gerekiyor.» ibrahim cevap verdi: «Bak, Allah'ın kulu Allah'ın dileyeceği her şeyi yapmaya hazırdır.»
«Sonra Allah İbrahim'e şöyle seslendi: «Oğlunu, ilk doğan (çocuğun) İsmail'i al ve dağa çıkıp onu kurban et.» Eğer, İshak doğduğu zaman İsmail yedi yaşında idiyse, o zaman İshak nasıl ilk doğan (çocuk) olmuş olur?»Ardından havariler dediler: «Bizim fakihlerimizin aldattığı ortada; bu bakımdan bize gerçeği anlat, çünkü, biz senin Allah tarafından gönderildiğini biliyoruz.»
îsa cevap verdi: «Bakın, size söylüyorum ki, şeytan Allah'ın kanunlarını hükümsüz kılmak için çalışır durur; ve bu nedenle, yoldaşları olan sahte imanlı münafıklar ve yaşantıları şehvet peşinde geçen günahkârlarla birlikte, bugün hemen hemen her şeyi kirletmiş bulunmaktadır ki, pek az gerçeğe rastlanılmaktadır. Yazıklar olsun münafıklara, çünkü bu dünyanın övgüleri, cehennemde onlar için azaba ve hakarete dönüşecektir.                                 
«Bu nedenle size diyorum ki, Allah'ın elçisi, Allah'ın yarattığı hemen her şeye mutluluk getirecek olan bir nurdur; çünkü o, anlayış ve müşavere ruhuyla, hikmet ve kudret ruhuyla, korku ve sevgi ruhuyla, akıl ve itidal ruhuyla donatılmıştır; rahmet ve merhamet ruhuyla, adalet ve takva ruhuyla, yumuşaklık ve sabır ruhuyla donatılmıştır ki, bunlan o Allah'­tan, bütün diğer yaratıklarına verdiğinden üç kat daha fazla almıştır. Ey, O'nun dünyaya geleceği kutlu zaman! İnanın bana, O'nun ruhunu görenlere Allah peygamberlik verdiğinden, her peygamber gibi ben de O'nu gördüm ve O'na saygı gösterdim. O'nu görünce, ruhum teselli ile doldu (ve) dedim: «Ey Muhammed, Allah seninle olsun ve beni ayakkabının bağlarını çözecek değerde kılsın. Buna ermekle ben de büyük bir peygamber ve Allah'ın kutsal bir (kul)'u olacağım.» Ve îsa böyle deyip, Allah'a şükretti.

45.

Sonra, melek Cebrail; Isa'ya geldi ve O'na, bizim sesini duyabileceğimiz bir şekilde seslendi: «Kalk ve Kudüs'e git!»
İsa, bu emre uyarak çıktı ve Kudüs'e gitti. Yedinci gün mabede girerek, halka öğretmeye başladı. Bunun üzerine insanlar akın akın mabede geldiler. İçlerinde bulunan başkâhin ve kâhinler Isa'ya yaklaşarak, dediler : «Ey muallim, hakkımızda kötü şeyler diyormuşsun; bu bakımdan dikkat et de, başına bir kötülük gelmesin.»
İsa cevap verdi: «Dikkat edin, size diyorum, ben münafıklar hakkında kötü konuşuyorum; eh, siz de münafıksanız, sizin aleyhinizde de konuşurum.»
Cevap verdiler: «Kim bir münafıktır? Bize açıkça anlat.»
İsa dedi: «Bakın, size diyorum ki, insanlar kendini görsün diye iyi bir şey yapan kişi münafıktır. Öyle ki» yaptığı iş insanların göremediği kalbe işlemez, orada ancak her türlü kötü düşünce ve her türlü kirli şehvet kalır. (Şimdi) bildiniz mi münafığın kim olduğunu? Diliyle Allah'a kulluk ederken, kalbiyle insanlara kulluk eden kişi münafıktır. Ey zavallı adam! Ölünce, bütün kazandıklarını yitirecek. Bu konuda Davud peygamber der: «Reislere güven bağlamayın. Kendileri için kurtuluş olmayan insan oğullarına da (güven bağlamayın). Çünkü ölürken düşündükleri yok olur. Heyhat, ölmeden önce kendilerini mükâfattan yoksun bulurlar, çünkü Allah'ın peygamberi Eyyub'-un dediği gibi: «İnsan gelici geçicidir, hiç bir zaman bir kalışta kalmaz.» Öyle ki, bugün seni övse, yarın kötüler, bugün seni ödüllendirmek istese, yarın malını elinden almak ister. Yazıklar olsun öyleyse münafıklara, çünkü onların kazandığı boşunadır. Huzurunda durduğum Allah vardır ve hayattadır ki, münafık soyguncudur ve saygısızdır, (sahtekârdır), o kadar ki, iyi görünmek için kanundan yararlanır ve hamd, sena ve şan ebediyyen yalnızca kendine ait olan Allah'ın şanını çalar.
«Size daha da söylüyorum ki, münafığın inancı yoktur, öyle ki, eğer Allah'ın her şeyi gördüğüne ve kötülüğü korkunç bir hükümle cezalandıracağına inanmış olsa, inanmadığı için kötülüklerle doldurduğu kalbini arıtır. Bakın, size diyorum ki, münafık, dıştan beyaz (görünen), fakat içi çürük, küf ve solucanlarla dolu bir mezardır. Size gelince ey kâhinler, Allah sizi yarattığı ve sizden istediği için Allah'a kulluğunu yerine getiriyorsanız, size lâfım yok, çünkü siz Allah'ın kullarısınız; fakat, her şeyi kazanç için yapıyor ve Allah'ın mabedinin soyguncular mağarasına çevirdiğiniz bir ticaret değil, ibadet evi olduğuna bakmadan pazarda olduğu gibi mabette de alış verişte bulunuyorsanız, her şeyi insanları memnun etmek için yapıyor ve Allah'ı aklınızdan çıkarıyorsanız, o zaman size haykırarak diyorum ki, siz Allah aşkı için babasının evini terkeden ve kendi oğlunu kesmek isteyen ibrahim'in değil, şeytan'ın çocuklarısınız. Eğer böyleyseniz, yazıklar olsun size ey kâhinler ve fakihler, çünkü Allah kâhinliği sizden alacaktır!»

46.

Isa konuşmasını şöyle sürdürdü: «Önünüze bir mesel koyuyorum. Bir aile reisi bir bağ dikmiş ve hayvanlar tarafından çiğnenip ezilmesin diye etrafını çevirmişti. Ve, orta yere de şarap çıkarmak için mengene koymuştu ve buradan çiftçilere şarap verecekti. Gel zaman, şarabın biriktirilme vakti gelince hizmetçilerini yolladı. Bunları gören çiftçiler bazılarını taşladı, bazılarını yaktı ve diğerlerini de bıçakla delik deşik ettiler. Ve bunu defalarca yaptılar. Söyleyin bana, bağın sahibi çiftçilere ne yapsın şimdi?»
Herkes cevap verdi: «En kötü biçimde hepsini yok eder ve bağını başka çiftçilere verir.»
Bunun üzerine îsa dedi: «Bağın İsrail ailesi ve çiftçilerin ise Yahudiye ve Kudüs halkı olduğunu bilmez misiniz? Yazıklar olsun size, Allah sîze gazap etmektedir, Allah'ın bu kadar peygamberinin karnını yardınız; öyle ki, Ahab zamanında Allah'ın kutsal (kul)larını gömecek tek bir kişi bulun(a)mıyordu.!»
Ve, Isa böyle deyince, kâhinler onu yakalamak istedilerse de, kendisini yücelten halktan korktular.
Sonra Isa, doğuştan başı öne doğru eğik bir kadın görüp, dedi: «Allah'ın adıyla başını kaldır ey kadın, ki şunlar, benim doğruyu söylediğimi ve benim O'nun dilediği şeyleri bildirdiğimi anlayabilsinler.»
Sonra kadın Allah'ı ta'zim ederek, başını tümüyle kaldırdı.
Başkâhin bağırdı: -Bu adam Allah'ın göndermesi değildir, bakın, Sebt'i tanımıyor, çünkü sakat bir kişiyi iyileştiriyor bugün.»
îsa cevap verdi: «Şimdi söyleyin bana, yedinci (Sebt) günde konuşmak ve başkalarının kurtulması için dua etmek meşru değil midir? Sebt günü eşeği ve öküzü bir hendeğe kaçtığında, onu Sebt günü- (kaçtığı yerden) çekip çıkarmayacak kim vardır içinizde? Emînim ki, hiç kimse. Ve ben, bir İsrail kızına sıhhat kazandırmakla yedinci günü bozmuş mu oluyorum? Evet işte, burada münafıklığınız kesinkes ortaya çıkıveriyor! Ah, kendi üzerinde başını kesmek için bir pala durup dururken, başkasının gözüne bir saman çöpü gelip de çarpacak diye korkan nice kişi vardır bugün. Ah, bir karıncadan korkarken bir fili önemsemeyen nice nice insan vardır!»
Ve İsa bunları söyleyip mabetten çıktı. Fakat, ele geçirip, babalarının Allah'ın kutsal (kul) larına yaptığı gibi, ona istediklerini yapamayan kâhinler kendi aralarında öfkeden kuduruyorlardı.

47.

îsa, peygamberlik görevinin ikinci yılında Kudüs'­ten çıkıp Nain'e gitti. Şehrin kapısına yaklaştığı sırada, ahali, herkesin ölümüne ağladığı dul bir annenin tek oğlunu mezara götürüyordu. Bu sırada îsa şehre gelmiş bulunuyordu. Ve halk, Galileli bir peygamber olan İsa'nın geldiğini anlayıp, ölüyü bir peygamber olduğundan kaldırabilir diyerek, kendisine yalvarmaya koyuldular. Isa çok korktu ve Allah'a yönelerek dedi: «Beni bu dünyadan al ey Rabb (im), çünkü dünya delirmiş, nerdeyse bana tanrı diyecekler!» Ve İsa böyle deyip ağladı.
Sonra melek Cebrail gelip dedi: «Ey İsa, korkma, çünkü Allah sana her sakat (ve noksanlık) üzerine güç vermiştir, o kadar ki, senin Allah adıyla bahşedeceğin her şey tümüyle yerine gelecektir.» Bunun üzerine îsa iç çekip, dedi: «Sen ne dilersen olur, Rabb Allah kadir ve rahimdir.» Böyle deyip ölünün annesine yaklaştı ve ona acıyarak dedi: «Kadın, ağlama.» Ve ölünün elini tutarak, dedi: «Sana diyorum genç, Allah'ın adıyla iyileşip kalk!»
Sonra, çocuk yeniden canlandı ve bunun üzerine herkes korkuya kapılıp, dediler: «Allah içimizden büyük bir peygamber seçip çıkardı ve halkını ziyaret etti.»

48.

Bu sırada Roma ordusu Yahudiye'de olup, memleketimiz atalarımızın günahları yüzünden onlara bağlıydı. Şimdi, Romalıların adetiydi ki, halka yararlı yeni bir şey yapan tanrıya seslenip ibadet ederlerdi. Ve, Nain'de bulunan bu askerlerin (bazıları) da bir ötekini, bir berikini paylıyor ve, «Tanrılarınızdan biri sizi ziyaret etti ve siz buna hiç önem vermediniz. Eğer, bizim tanrılarımızdan biri bizi ziyaret edecek olsa, biz ona elimizde olan her şeyimizi veririz. Bizim tanrılarımızdan ne kadar korktuğumuzu görüyorsunuz. Onların heykellerine (suretlerine) sahip olduğumuz şeylerin en iyisini veriyoruz.» diyorlardı. Nain halkı arasında en ufak bir fesat çıkaramayan şeytan, bu tür konuşmaları teşvik ediyordu. Ama îsa Nain'de hiç oyalanmayıp, Kefernahum'a döndü. Nain'de anlaşmazlıklar öyle bir kerteye gelmişti ki bazıları, «Bizi ziyaret eden Allah'ımız» derken, bazıları «Allah görünmez, öyle ki, O'nu kimse görmemiştir, kulu Musa bile; o halde o Allah değil, ama O'nun oğludur» diyordu. Bir diğerleri de, «O Allah değil, Allah'ın oğlu da değildir, çünkü Allah'ın baba olacak bedeni de yoktur ayrıca; O, sadece Allah'ın bir peygamberidir.» diyordu.
Ve, böyle kışkırtmalarda bulunuyordu İsa'nın peygamberliğinin üçüncü yılında şeytan; öyle ki, bu (kışkırtmalar) dan halkımızın başına büyük bir yıkım (gelecekti) .
İsa Kefernahum'a gitti; burada ahali, (kendisinin geldiğini) öğrenince tüm hastalarını toplayıp, İsa'nın havarileriyle birlikte kaldığı (evin) sundurmasının önüne koydu. Ve İsa'yı dışarı çağırıp, hastalara sıhhat için ricada bulundular. Sonra, îsa ellerini her birinin üzerine koyup, dedi: «Kutsal adınla İsrail'in Rabbı, bu hastaya sıhhat ver.» Böyle böyle hepsi iyileşti.
Sebt gün İsa havraya girdi ve tüm halk konuştuğunu duymak üzere buraya koşuştu.


49.

Yazıcı o gün Davud'un mezmurunu okudu, (şöyle) diyordu Davud orada: «Bir zaman bulduğumda dosdoğru hükmedeceğim.» Ardından, peygamberleri okuduktan sonra İsa kalktı ve elleriyle sus işareti yapıp, ağzını açarak şöyle konuştu: «Kardeşler, babamız Davud'un, bir zaman bulduğunda dosdoğru hükmedeceğini söyleyen sözlerini duydunuz. Size gerçekten diyorum ki, pek çok hakim hükmünde, kendileri için uygun düşmeyen hüküm vermek ve kendileri için uygun düşene de zamanından önce hükmetmekten başka bir nedenle (yanılgıya) düşmez. Bu bakımdan, babalarımızın Allah'ı peygamberi Davud aracılığıyla bize şöyle7 bağırır: «Adaletle hükmedin ey insanoğullan.» Bundan dolayı, cadde köşelerinde oturup da, gelen geçen için, «Şu güzeldir, şu çirkindir, şu iyidir, bu kötüdür» demekten başka bir şey yapmayanlar zavallılardır. Yazıklar olsun onlara, çünkü onlar, «Ben şahidim ve hakimim ve şanımı kimseye vermem» diyen Allah'ın elinden hükmünün asasını kapıp alırlar. Bakın, size söylüyorum ki, bunlar görmedikleri ve gerçekten duymadıkları (şeylere) şahitlik ederler ve kendilerine yetki verilmeden hükümde bulunurlar. Bu nedenle, yerde olanlar Allah'ın gözüne iğrençtirler ve (Allah) son günde kendileri için korkunç hükmünü verecektir. Yazıklar olsun size, yazıklar olsun hayır ve şerden söz edip, hayrın yazarı olan Allah'a suç isnad ederek, şerre hayr diyenlere ve tüm şerlerin kaynağı olan şeytan'ı haklı çıkaranlara! Ne ceza göreceğinizi düşünün ve kötüyü para için haklı çıkaran ve yetimlerle dulların davasına bakmayanlar üzerine gelecek olan Allah'ın hükmüne düşmek ne korkunçtur, (düşünün)! Size diyorum, size, öyle korkunç olacaktır ki bu,-tüm şeytanlar bu hüküm karşısında titreyecektir. Ey sen, hüküm makamında oturan insan, hiç bir şeye bakma, ne yakına, ne dosta, ne şerefe, ne kazanca sadece, Allah korkusuyla, en büyük dikkatle araştıracağın gerçeğe bak, çünkü, Allah'ın hükmünde seni kurtaracak olan budur. Ben seni uyarıyorum ki, merhametsiz hükmedene, (yine) merhametsizce hükmedilecektir.»


50.

«Söyle bana ey başkasını yargılayan adam, bütün insanların menşeinin aynı çamurdan olduğunu bilmez misin? Yalnızca Allah'tan başka hiç bir şeyin iyi olmadığını bilmez misin? Bu bakımdan, her insan, bir yalancı ve bir günahkârdır. înan bana ey adam, eğer sen bir hatadan dolayı başkalarını yargılıyorsan, kendi kalbinin de aynı nedenle yargılanması gerekir. Ah, ne tehlikeli bir şeydir yargılamak, ah, kaç kişi helak olmuştur yanlış yargılarından dolayı! şeytan, insanın kendinden daha değersiz olduğuna hükmetti de, yaratanı Allah'a karşı isyan etti ve kendisiyle konuşurken öğrendiğim gibi, bu davranışından dolayı da tevbekâr olmadı, ilk annebabamız şeytan'ın sözüne iyi hükmü verdiler ve bu nedenle Cennet'ten atılarak, tüm nesillerini de mahkûm ettiler. Bakın, size söylüyorum, huzurunda durduğum Allah sağ ve diridir ki, yanlış hüküm tüm günahların babasıdır. Öyle ki, kimse iradesi dışında günah işlemez ve kimse de bilmediği şeyi dilemez. Bu nedenle, günaha değerli ve sevaba değersiz hüjanü veren ve böylece sevabı reddedip günahı seçen hüküm sahibi günahkârlara yazıklar olsun! Emin olun ki, Allah'ın dünyayı yargılama zamanı geldiğinde katlanılmaz bir cezayı çekecektir o. Ah, kaç kişi helak olmuştur yanlış hüküm nedeniyle va kaç kişi daha helak olacaktır (aynı sebepten)! Firavun, Musa ve İsrail kavmine dinsizler hükmünü verdi; Saul Davud'un ölüme lâyık olduğuna hükmetti; Ahab îlya'-yı yargıladı, Buhtunnasır ise yalancı tanrılarına tapınmayan üç çocuğu (yargıladı). îki büyükler Susanna'-yı yargıladılar ve bütün putatapıcı reisler peygamberleri yargıladılar. Ah, Allah'ın azametli hükmü! Yargılayan helak olur, yargılanan kurtulur. Ve, ey insan, aceleyle değilse, neden suçsuz aleyhinde hükmederler? iyilerin yanlış hüküm vermeleri nedeniyle nasıl helake yaklaştıklarını, kendini Mısırlılara satan Yusuf'un kardeşleri ve kardeşlerini yargılayan Harun ve Musa'nın kız kardeşi Miriyam gösteriyor. Eyüb'ün üç arkadaşı, suçsuz arkadaşları Eyub'u yargıladılar. Davud Mefibeset ve Uriyah'ı yargıladı. Sirus Danyal'ın arslanlara et olmasını hükmetti ve daha pek çokları aynı sebepten helak olmaya yaklaştılar. Bu nedenle size diyorum, yargılamayın ki, yargılanmayasınız.» Ve sonra, îsa bu konuşmasını bitirince, pek çokları hemen tevbeye gelip, günahlarına ağladılar; ve onunla gelmek için her şeylerinden seve seve vaz geçeceklerdi. Fakat îsa dedi: «Evlerinizde kalın ve günahı bırakıp, korkarak Allah'a kulluk edin; böylece kurtulursunuz; çünkü ben kendime hizmet edilsin diye değil, aksine, hizmet etmek için geldim.»
Ve İsa bunu deyip, havradan ve şehirden çıkarak, ibadet .etmek için çöle çekildi, çünkü o yalnızlığı (ve tenhayı) çok seviyordu.

51.

Rabb'e ibadet ettiğinde havarileri gelip dediler: «Ey muallim, bilmek (istediğimiz) iki şey var: Biri, tevbekâr değildir dediğiniz şeytan'la nasıl konuştuğunuz; diğeri de, Hüküm Günü*nde Allah hükmetmek için nasıl gelecektir?»
İsa cevap verdi: «Bakın, söylüyorum size, düştüğünü bildiğimden şeytan'a karşı merhametim vardı ve günaha ittiği insan cinsine karşı da merhametim vardı. Bu nedenle, Allah'ımız için namaz kılıp oruç tuttum ve O bana meleği Cebrail aracılığıyla dedi, «Ne ararsın ey Isa, istediğin nedir?» Cevap verdim: «Rabb (ım)/şeytan'ın ne serlere neden olduğunu ve onun iğvalanyla pek çoklarının helâka sürüklendiğini bilirsin; o, Sen'in yarattığın bir yaratığındır Rabb (im), bu nedenle Rabb(ım) O'na merhamet et.»
Allah cevap verdi: «îsa, bak O'nu bağışlayacağım. Yalnızca O'na, «Rabb (im) Allah, ben günah işledim, bana merhamet et» dedirt, o zaman O'nu bağışlayacak ve ilk durumuna iade edeceğim.»
«Bu barışı çoktan gerçekleştirdiğime inanarak, çok sevindim» dedi îsa.
«Bu nedenle şeytan'ı çağırdım ve gelip dedi: Senin için ne yapmam gerek ey îsa?»
Cevap verdim: «Kendin için yapacaksın, ey şeytan, çünkü senin hizmetlerini sevmiyorum, ama seni iyiliğin için çağırdım.»
şeytan cevapladı: «Sen benim hizmetlerimi arzulamıyorsan, ben de seninkileri arzulamıyorum; çünkü ben senden daha soyluyum,» bu bakımdan, sen bana hizmet edecek değerde değilsin sen çamursun, halbuki ben ruhum.»
«Bunu bırakalım» dedim, «ve söyle bana, ilk güzelliğine ve ilk durumuna dönmen iyi olmaz mı? Melek Mikâil'in Hüküm Günü'nde sana Allah'ın kılıcıyla yüz bin defa vurması gerektiğini, (vuracağını) ve her vuruşun sana on cehennem azabı vereceğini bilmelisin.»
şeytan cevapladı: «O gün kimin daha çok şey yapabileceğini göreceğiz; ben kesinlikle yanıma pek çok melek ye Allah'ı ta'ciz edecek en güçlü putatapıcıları alacağım ve O, pis bir çamur (parçası) uğruna beni sürgün etmekle ne büyük bir hata işlemiş olduğunu bilecektir.»
Sonra dedim: «Ey şeytan, sen zihnen sakatsın ve ne dediğini bilmiyorsun.»
Sonra, şeytan alay eder biçimde başını sallayarak dedi: «Gel şimdi, benimle Allah arasında bu barışı yapalım; sen madem zihnen sağlamsın, ne yapılması gerekiyor söyle ey İsa.»
Cevap verdim: «Yalnızca iki sözün söylenmesi gerekli.»
şeytan cevapladı: «Hangi sözlerin?»
Cevap verdim: «Şunlar: Günah işledim; bana merhamet et.»
Sonra şeytan dedi: «Eğer Allah bu sözleri bana söyleyecek olursa, ben şimdi bu banşı seve seve yapacağım.»
«Şimdi defol buradan» dedim, «Ey mel'un, sen bütün zulüm ve günahların habis yazarısın, fakat Allah, adil ve günahsızdır.»
şeytan çığlık atarak ayrıldı ve dedi: «Öyle değil ey İsa, ama sen Allah'ı memnun etmek için yalan söylüyorsun.»
«Şimdi zihninizde tartın (bakalım)» dedi İsa havarilerine, «o nasıl merhamet görecek?»
Cevap verdiler: «Asla, Rab, çünkü o tevbekâr değildir. Şimdi de bize Allah'ın hükmünden söz edin.»

Siz, siz olun Yehova Şahitlerini evinizden, ailenizden ve hatta tanıdıklarınızdan ırak tutun.

Türk insanı üzerine bilinen ya da bilinmeyen birçok oyunlar oynanıyor.  Dünyanın neresinde olursa olsun Müslüman  Türk insani yoğun bir kı...