1 Aralık 2011 Perşembe

Toplumsal bütünlüğü tehdit eden ve onu tehlikeye sokan unsurlardan biri de misyonerliktir.

Toplumsal bütünlüğü tehdit eden ve onu tehlikeye sokan unsurlardan biri de misyonerliktir.


Ülkemiz, 21. asrın ya da üçüncü bin yılın başlarında çeşitli ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel ve dini sorunlarla karşı karşıya hatta iç içe bulunmaktadır. Bütün bu sorunlar biri diğerinin sebebi olmakta ya da biri diğerini tetiklemektedir.

Hastalıklı bir beden nasıl ki mikroplarla mücadelede başarısız olursa, toplumlar da onun varlık sebebi olan değerlerin zayıflaması sonucu dayanma gücünü kaybederler. Milletler arası yarışta öne çıkmak isteyen toplumlar, rakip olarak gördükleri toplumları çökertebilmek için çeşitli araçları kullanarak, onlarda bir değerler erozyonu meydana getirirler ve çoğunlukla dıştan müdahalelerin zor ve pahalı olduğu düşünülerek daha kolay ve ucuz olması sebebiyle içten çökertme yöntemi uygulanmakta ve bundan da önemli ölçüde verim alınmaktadır.

Soğuk savaş dönemlerinde, toplumların rehavete düşmeleri ve bazı direnç noktalarının kırılması, dış güçlerin başarısını artırmaktadır. Zira geleceğe ait hesapları ve projeleri olmayan toplumlar, bu tür soğuk savaş dönemlerinde hazırlıksız yakalanmakta ve çoğunlukla da sıcak savaş şartlarından daha büyük bedeller ödemektedirler.

Toplumsal direnci zayıflatan, değerler erozyonunu hızlandıran etkenlerin başında lüks, moda, içki ve uyuşturucu bağımlılığı, ahlaki ve dini çöküntüler gelmektedir. Bu yüzden toplumlar gelecek konusunda kendilerini güvende hissedebilmeleri için kimliğini oluşturan değerleri koruma konusunda duyarlı ve dikkatli olmak zorundadır.

Milli değerler tarih süzgecinden geçerek, örf adet ve geleneklerle bütünleşerek, her çağ ve coğrafyada milleti ayakta tutarlar. Bir ırmağın sürüklediği kum tanecikleri gibi biri birilerini törpülerler ve belli bir uyum sağlayarak ortak kaderi paylaşırlar. Bir arada olmaları onları güven içinde mutlu kılar. Bu insicam her zaman dış etkenlerin müdaheleleriyle bozulmaya açıktır ve her zaman da böyle bozulmuşlardır. İşte toplumlar belli ülkü ve değerler etrafında mutlu bir varlık sürerek güçlerini korurlarken başkaları bu mutluluğu kendileri için bir dezavantaj olarak görerek bozmaya yeltenebilirler.

İşte toplumsal bütünlüğü tehdit eden ve onu tehlikeye sokan unsurlardan biri de misyonerliktir.

Misyonerlik, bir dinin insanlara tebliğini görev kabul etmiş olan insanların yani misyonerlerin yaptığı iştir. Tarihi süreçte Hıristiyanlıkla özdeşleşmiştir ve misyonerler onun sembolü haline gelmiştir. Değişik bir ifade ile "misyonerlik" denince Hıristiyanlık, Hıristiyanlık denildiğinde de misyonerlik akla gelmektedir.

Her ne kadar misyonerlik belli bir dini diğer bir din mensubuna tebliğ gibi anlaşılsa da bu, bir dinin masumane tebliğinden farklı bir şeydir. En azından bu faaliyetlerin tarihi geçmişi bu görüntüyü vermiştir. Zira misyonerlikte en azından iyi niyet ve masumiyet bulunmamaktadır. İnsanların inanma duyguları istismar edilmekte, zaaf ve beklentilerinden yararlanılmakta ve bu süreçte bazı empozeler yapılmaktadır. Hatta buna dayalı olarak imkanlar ölçüsünde karşı inanç ve düşünceleri karalama, tahrif ve aşağılama vardır.

Hıristiyanlıkta misyonerlik faaliyetlerinin kaynağı olarak kabul edilen Matta İncili 4. Bap 19. cümlesinde yer alan ve Hz. İsa'nın Petrus ve Andreas'a söylediği ifade edilen şu söz misyonerliğin iç dinamikleri bakımından bazı ipuçları vermektedir.

"İsa onlara dedi; Ardımca gelin, sizi insan avcıları yapacağım".

Bu cümle, Hz. İsa'ya inananların kendi inanç değerlerini insanları avlamada bir yöntem olarak kullanabilecekleri iznini vermekte ve yıllarca bu yöntem sayesinde insanlar içine düştükleri, sosyal, kültürel ve ekonomik şartların zorlaması sonucu Hıristiyan misyonerler tarafından avlanmaktadırlar. Aynı şekilde Matta İncili'nin 28. Bap 18-20. cümleleri, misyonerliğin bir emir gibi anlaşılmasına ve her türlü yolun meşrulaştırılmasına sebep olarak kabul edilmiştir.

"İsa yanlarına geldi ve onlara söyleyip dedi: Gökte ve yerde bütün hakimiyet bana verildi. İmdi siz gidip bütün milletleri şakirt edin, onları Baba ve Oğul ve Kutsal Ruh ismiyle vaftiz eyleyin. Size emrettiğim her şeyi tutmalarını onlara öğretin ve işte ben bütün günler, dünyanın sonuna kadar sizinle beraberim."

Her iki cümle her ne kadar Matta İncili'nde yer alsa bile bunların Hz. İsa'ya aidiyeti, incillerin bütünü üzerindeki genel İslami kanı çerçevesinde tartışılabilir. Ancak tarihin bütün dönemlerinde bu söz Hıristiyan misyonerliğin özünü oluşturmuş ve Hıristiyan misyonerlere hareket imkanı sağlamıştır.

Hıristiyanlık üzerinde büyük bir etkisi olan Pavlus'un yazdıkları Hıristiyan Kutsal Kitabında yer almış ve kendisi Hıristiyanlığı yaymayı görev edinenlere en önemli örnek olmuştur. Hıristiyan misyonerler çeşitli yönlerden onu taklit etmiş ve sözlerini kutsal vahiy metni olarak uygulamaya özen göstermişlerdir. İşte Pavlus'un Korintoslulara yazdığı mektup misyonerlere örnek teşkil eden ve misyonerliğin iç yüzünü bütün açıklığıyla ortaya koyan cümlelerinden bazıları:

"İmdi benim ücretim nedir? İncil'de olan salahiyetim ifratla istimal etmemek için, İncili vazederken, İncili meccanen arz etmektir. Çünkü herkesten azatken, daha çok adam kazanayım diye, kendimi herkese kul ettim. Ve Yahudileri kazanayım diye Yahudilere Yahudi gibi davrandım; kendim şeriat altında olmadığım halde, şeriat altında olanları kazanayım diye şeriat altında olanlara şeriat altında gibi davrandım; Allah'a karşı şeriati olmayanlardan değil, ancak Mesih'in şeriati altında olarak şeriati olmayanlara şeriati olmayan gibi davrandım. Zayıfları kazanayım diye zayıflara zayıf oldum; her suretle bazılarını kurtarayım diye zayıflara herkese her şey oldum. Ve hepsini incil için yapıyorum, ta ki onda hissedar olayım." (I. Korintoslulara, 9/18-23).

Bu cümlelerden etkilenen Hıristiyan misyonerleri, Hristiyanlığı yaymak için her yola başvurmuşlar,her fırsatı değerlendirmişlerdir. İşin en ilginç olan yanı ise bunu din adına yapmışlardır.

Hiç yorum yok:

Siz, siz olun Yehova Şahitlerini evinizden, ailenizden ve hatta tanıdıklarınızdan ırak tutun.

Türk insanı üzerine bilinen ya da bilinmeyen birçok oyunlar oynanıyor.  Dünyanın neresinde olursa olsun Müslüman  Türk insani yoğun bir kı...