25 Aralık 2011 Pazar

MİTRA EFSANELERİNİN VE MUCİZELERİNİN HRİSTİYANLIK ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

MİTRA EFSANELERİNİN VE MUCİZELERİNİN
HRİSTİYANLIK ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
Dr. Kürşat Haldun AKALIN
Çukurova Üniversitesi
ABSTRACT
The Zardasht speaks to his pupils in these words : ‘ He who will not eat of my body
and drink of my blood , so that he will be made one with me and I with him , the same shall
not know salvation. Compare this with Christ’s words to his disciples : ‘He who eats my body
and drinks of my blood shall have eternal life.’ In this important persian text lies the source of
the conflict between the christians and their opponents.
The christians made Sunday holy day but which had always been sacred to the
Mithraists their holy day was Sunday. Before several centuries , they made the 25th of
December , which had always been celebrated as the birthday of Mithra , that was adopted to
the birthday of Christ also. The ancient Mazdeans had glorified December 25 as the day when
the sun-god was reborn.
So when the christians made December 25 the birthday of their savior god also , they
made as great a concession to the Mitraists as they had previously made to the Attis-Cybele
cult when they accepted March 22-25 as the date of Christ’s passion.
ÖZET
Zerdüşt , şu kelimelerle öğrencilerine seslenir , ‘benimle bir olmak için ve benim de
onunla olmam için , bedenimi yemeyen ve kanımdan içmeyen hiç kimse kurtuluşu bilemez.
Zerdüşt’ün bu sözleri , İsa’nın havarilerine söylediği kelimeleriyle kıyaslanır : ‘Bedenimden
yiyen ve kanımdan içen kimsenin sonsuz yaşamı olacaktır.’ Bu çok önemli İran metni ,
hristiyanlar ile karşıtlarının arasında çıkan çatışmanın kaynağını oluşturmuştur.
Hristiyanlar pazar gününü kutsal gün kıldıkları halde , bundan çok önceleri ,
Mitraistler kutsal gün olarak pazarı kutsamışlardır. Asırlar öncesinden , Mitraistler , 25 Aralık
gününü Mitra’nın doğum günü olarak kutladıkları halde , bu gün , İsa’nın doğum günü olarak
2
benimsenmiştir. Antik zerdüştler , 25 Aralık gününü , güneş ilahının doğum günü olarak şanlı
kılmışlardır.
Hristiyanlar 25 Aralık gününü kurtarıcı ilahın doğum günü olarak kutsadıkları gibi ,
Mitraistler kadar Attis-Cybele tapınmasının önceden kabul ettikleri 22-25 Mart günlerini de
İsa’nın çarmıhtaki ıstırabı olarak dinlerine uyarlamışlardır.
GİRİŞ
Roma İmparatorluğu 325 yılında Constantine’nin şahsi kararıyla hristiyanlığı resmi
din olarak kabul etmesinden sonra,hristiyanlar baltalarını ve kazmalarını alarak Mitra
tapınaklarına dalmışlar;ne kadar tablet ve tasvir varsa tamamını kırıp parçalamış,ezip yok
etmişlerdir. (Baker G.P. , 1930 ; 86)
“Bir zamanlar Mitra uğruna zulme uğrayan,diri diri yakılan ve aslanlara yedirilen
hristiyanlar;artık kendi saflarına kattıkları devlet gücüyle,tapınaklarını yıkmaya,mitraistleri
hristiyan olmaya zorlamaya başlamışlardır. Sayılarının sürekli olarak artmasıyla birlikte
hristiyanlar,mitraistler üzerinde muazzam bir tesirde bulunmuş,hemen hemen tüm mitraistleri
kendi tarafına çekmeyi başarabilmiştir.
Eski Roma’da iki ayrı güneş tanrısının ortak adı olan Sol,bir Roma tanrısı olmasına
rağmen,Yunan güneş tanrısı Helios’a eş tutulmuştur. Ay tanrıçası Luna ile ortak tapınağı
olduğu gibi,her yıl 9 Ağustos’da kurban törenlerinin düzenlenmesi için yapılmış Sol’e özgü
tapınmalar da bulunmaktaydı.” (Baker G.P. , 1930 ; 92-93)
Sol ile ilgili ileri sürülmüş görüşler,iki ana kısımda toplanabilir. Bunlardan ilkinde,
Sol,bir kuzgun sayesinde Ahura Mazda veya Zeus-Jupiter’den bilgi aktaran bir şefaatçidir.
(Cumont F.V.M. , 1960 ; 11) İkinci görüşte ise,Sol,derece itibarıyla Mitra’dan daha üstün bir
tanrı olmasına rağmen,daha sonra her ikisi güneş figürü altında tek bir kudrette
birleştirilmiştir. (Speidel M. , 1973 ; 28) Mitra ve Sol,bu kurban yemeğinden sonra,kendi
tekerlekli arabalarıyla göğe çıkmışlardır.
MİTRA YARATILIŞ EFSANESİ OLARAK
BOĞA KURBANI
Sol,bir kuş aracılığıyla Mitra’ya boğayı kendisine kurban etme emrini iletmiş
olmakla,zaten Mitra’dan daha yüce bir ilah olduğunu kanıtlamış durumdadır. (Speidel M. ,
3
1973 ; 36) Mitra,hiç de istemediği halde,verilen bu emri sorgulamadan yerine getiren gerçek
bir asker gibi uygulamış,ölümle biten yaşamın sonunda yeniden canlanması haberiyle
sevindirilmiştir.
“Çeşitli kabartmalarda,yedi ışık halesini tek bir ışık altında topladığı, Sol’un başı
doğmakta olan güneş gibi parlamakta,Mitra’ya doğru ışık saçmakta,böylece Mitra
kendisinden daha üstün olan başka bir tanrıyla bağlantı kurmaktadır. Her şeye rağmen
kabartmalarda çizilen manzaralar oldukça farklıdır. Güneş tanrısı,her bakımdan Mitra’nın
üzerinde olan bir ilah olmasına rağmen;Mitra da,her geçen gün gücünü arttırma ve
derecesini yükseltme eğilimini göstermektedir.
Tıpkı Sol gibi,Ay ilahesi Luna da,yaratıcılıkla sonuçlanan bu göğe yükseliş seyahatine
katılmakta, öküzlerin çektiği bir arabaya binmekte, güneşin arabasına yetişmek üzere
hızlanmaktadır. Mitraik öğretiye göre Ay,boğanın döl suyunun temizlenmesini sağlamakta,
bitkileri besleyerek gelişmelerine ortam hazırlamakta, şifalı bitkileri çıkartmaktadır.
Kurban edilen boğanın kuyruğundan tutup havada sallayabilmekte,kulaklarında filiz veren
tahıl tanelerinin yere dökülerek yetişmesi gaye edinilmektedir.
Hemen her mitra tapınağının (mithraeum) duvarında, mitra tapınması olarak
tanımlanan ve mitrasların yerine getirmekle yükümlü oldukları ayinsel yöneticileri olarak
zorunlu kılınan,boğanın vahşice öldürülmesini betimleyen tasvirlere veya kabartmalara
rastlamak çok olağandır. Persli ve Romalı mitraistler arasında çok ciddi farklılıklar ve
aykırılıklar bulunsa dahi,her iki kesim de,yükselen güneşin ilk ışıklarının çatıda açılan küçük
bir pencereden içeri girmesi gerektiği konusunda uyuşmuş gözükmektedirler.” (Speidel M. ,
1973 ; 35-37)
Mitraik ayin sırasında boğanın hançer darbeleriyle vahşice öldürülmesi
tablosu,tapınılan ilahın destanlara konu olan yiğitliklerini ve zaferlerini en sık biçimde tasvir
etmek gayesiyle yinelenmektedir. Boğanın bu şekilde öldürülmesi, her mitra mabedinin temel
kuralı haline gelmiştir. (McCormack J.T. , 1956 ; 108)Yine de bu temel ayinin çok çeşitli
betimlemelerine rastlanılmıştır.
“Kabartmalarda tanrı,tıpkı Herakles’in kendisi gibi çok genç ve çok güçlü olduğu
gibi,oldukça uysal bir kimsedir. Çok ağır ve bünyece iri bir hayvanı,kendi gücüyle dizlerinin
üzerine çöktürmüş;boynuzlarından veya burun deliklerinden hayvanın başını tutarak geriye
doğru çektikten sonra,elindeki uzun hançerle boğanın tam kalbine batırmıştır.
4
Boğanın hançer darbeleriyle öldürülmesi,mitra tapınanları bakımından çok yararlı ve
yaratıcı bir ayindir. Boğanın etrafa saçılan kanıyla bedensel yaşamın yeniden ortaya
çıkacağına inanılmakta,doğanın yıllık seyri içinde gözlenen ölüm ile yeniden doğum
olaylarının birbirini izleyeceğinden emin olunmaktadır. Çünkü mitra efsanesine göre,güneş
tanrı da Mitra’dan bir boğa kurban etmesini istemiş,beyaz bir boğayı aynı şekilde kalbinden
hançerlemiştir.
Ancak beyaz boğa tam öleceği sırada Ay’a dönüşmüş,Mitra’nın pelerini de ışık saçan
yıldızlarla dolu gökyüzü biçimini almıştır. Boğanın kuyruğundan ve kanından etrafa buğday
ve üzüm taneleri saçılmış, yumurtalığından akan döl suyuyla da yeryüzündeki bütün canlılar
oluşmuştur. Artık gün ile gece farklılaşmış,gece gündüzü izler olmuş, Ay belirli bir seyir takip
ederek ilerlemiş, böylece zaman ortaya çıkmıştır.” (McCormack J.T. , 1956 ; 109-110)
Işıkla uyanan karanlığın varlıkları ve amaçsız güçlerin yeryüzüne çıkmasıyla
birlikte,iyilik kötülükten, aydınlık karanlıktan tamamıyla ayrılmıştır. (McCormack J.T. , 1956
; 117) İyilik ile kötülük,aydınlık ile karanlık arasında hiç sonu gelmeyen bir savaş başlamıştır.
Bu kurbandan sonra güneş tanrısı ve Mitra birlikte kurban eti yerler,şarap içerler. Kutsal
yemekten sonra Mitra,güneş tanrısının arabasına biner,yeryüzünün en ücra köşesine geçer.
Mitra efsanesi Roma dünyasında kabul görünce, Plato ve Pythagorean felsefeyle uyum
kurması hiç gecikmemiştir. (Guthrie W.R.C. , 1952 ; 42) Mitra mitolojilerinin ana öyküsünü
oluşturan dünyanın ve canlıların yaratılışında,Mitra ilk yaratıcıyla özdeş kılınmıştır.
“Yaratılış efsanesinin,Mitra kültünün ruh öğretisiyle de uyum sağlamasıyla; insan
ruhunun gökten yere doğru iniş yaptığı,göğün yedi katından her birine tek tek
uğradığı,sonradan bedenin içine tutsak alındığı,insanın gökten yere indiği vs., gibi esatirler
hemen rağbet bulmuştur.
Artık insana düşen görev,ruhunu,bedensel arzu ve eğilimlerden kurtaracak;.ruhunun
göğün yedi katına geri çıkmasını sağlayacak erdemli bir yüceliğe bu dünyada ulaşmak
olmalıydı. Ancak dürüst,erdemli ve iyi ahlaklı insanlar, ruhunu,göğün yedi katından geçirerek
sonsuz yaşam diyarına geçebilmekteydi. İşte Mitra’nın güneş tanrısı arabasına binmesi ve
göğe uçması,bu ruhani yüceliği simgelemekteydi.” (Guthrie W.R.C. , 1952 ; 44-45)
Bu nedenle Mitra tapınanları,yedi aşamalı bir ayin terbiyesinden geçmekteydiler.
Kuzgun, damat, asker, aslan, persli ve son olarak da güneş ulağı aşamalarından geçtikten
sonra,Baba konumuna ulaşabilen kimselerin; ruhlarıyla göğün katlarına çıkabilecek erdemlere
sahip olduklarına inanılmaktaydı. (Campell L.A. , 1968 ; 84) Ayinlerde Baba konumuna
ulaşamayanların ruhlarının göğe alınmayacağı,ruhlarının yerin altındaki kabirlerinde
tutulacağı vs., gibi tehditlerde bulunulmaktaydı.
5
Mitra ayinlerinin temel karakteri;yaratıcının dünyaya yeni yaşamı sunmasını
sağlayan,evrensel saadet ve iyiliğe ulaştıran,kozmik ardıllığı ve yeniden dirilişi gerçekleştiren
boğanın kurban edilmesiyle yakından ilgiliydi. (Campell L.A. , 1968 ; 92)
“Boğanın kurban edilmesi hakkında,Persli metinlerde de bazı efsanevi bilgilere
rastlanılmıştır. İyiliğin en yüce ilahı Ahura Mazda, ilk doğaüstü insanı Gayomart’tan önce bir
boğa yaratmıştı. Kötülüğün güçleri,bu yaratılış işlerine fesat karıştırmak ve kötülüğe
dönüştürmek gayesiyle bu boğaya saldırmışlar, vahşice öldürmüşlerdi. Boğanın
omurgasından akan bir sudan,yeryüzünde binlerce türde canlı türemişti.
Bu kurban olayı,Bundahıshn metninde,elli beş türde bitki çıktığı,on iki türde şifalı ot
yetiştiği şeklinde geçmiştir. Artık Mitra’nın birinci hedefi, yeryüzüne kötülüğü getiren ve
karanlığın güçlerini iyilere karşı seferber eden Ahriman’a karşı açık bir savaşa girişmektir.
Ahriman’ın en büyük arzusu,kötülüğün önünde engel olarak gördüğü,giderek kurtarıcı
işlevine bürünen Mitra’nın yenilgiye uğratılması ve ortadan kaldırılmasıdır.” (Campell L.A. ,
1968 ; 94-95)
Bu emelle Ahriman yeniden boğaya saldırmak ve katletmek istemektedir. Mitraik
tasvirlerde Ahriman, elindeki kamçıyla boğayı durdurmak istemektedir. Bu kamçı,zehirli bir
yılan ya da kertenkeledir. (Jackson A.V. , 1975 ; 92) Burada kamçının oynadığı rol,verimli ve
bereketli tohumu yok etmek,canlı varlıkların üremelerine engel olmaktır. Kuraklığı ve kıtlığı
getirmek,Ahriman’ın emellerinde vardır. Diğer Pers metinlerinde,Ay’ın arınmak için
gittiğinden,doğanın biyolojik varlıklarına hayat vermesinden söz edilmektedir.
TAPINAK KABARTMALARINDA
MİTRA MUCİZELERİ
Mitra öğretileri içinde yıldız falcılığı,güneşin burçlar kuşağındaki yerinin belirlenmesi
üzerinde gösterilen büyük ilgiyle,daha da ileri boyut kazanmaktadır. Güneş,ilkbahar
mevsiminin başladığını belirtmek üzere boya işaretinde durduğunda, Cautes, elinde boğanın
başını tutuyor bir halde resmedilir. (Gordon R.L. , 1996 ; 21) Kamçısıyla birlikte görülen
Cautopates’den ise, sonbaharın başlamış olduğu ve güneşin bir başka eğilim içine girdiği
anlaşılır.
“Santa Prisca tapınaklarında rastlanılan birkaç örnekten,yaprak dökmeyen ve daima
yeşil kalan çam ağacının yanında Mitra yer alırken;Pettau’daki bir tapınakta,güneş tanrısı
için de kutsal olan çam ağacı üzerinde üçe ayrılmış dallara rastlanılmaktadır. Yine
Dieburg’daki bir başka Mitra tapınağında,üç kola ayrılmış çam ağacına Firikyalıların başına
giydiği takkelerle üç insan başı bulunmaktadır.
6
Dieburg ve Heddenheim’deki tapınmalarda bulunan bu tasvir kabartmaları içinde
Mitra diğerleriyle bağlantılı olarak tek başına ve ağaca çıkmış bir şekilde betimlenmiştir.
Yine Santa Prisca’da bulunan üç köşeli geniş mermer kabartmada aynı üçlü ima edilmektedir.
Tapınak kabartmalarında Mitra’nın mucizevi doğumuna çobanların tanık olması
betimlenmektedir. Mitra’nın doğumunun tasvirinde, Cautopates’in elindeki meşaleyi aşağı ve
yukarı doğru indirip kaldırılması yer almaktadır. Mitra efsanesinde doğan sabah güneşinin
sembolü olan Cautes ile akşam güneşinin anlatımı olan Cautopates de,bu mucizevi
doğumdaki rollerini almıştır.” (Gordon R.L. , 1996 ; 23-25)
Mitra tapınması,güneşin doğduğu ve battığı anlarda olduğu gibi;ayın ortasında,yani on
altıncı günde öğleden sonra başlamakta ve güneş batıncaya kadar devam etmektedir. (Jones
A.H.M. , 1948 ; 16) Böylece Mitra kültü,doğan güneşi olduğu kadar,güneşin tam tepedeki
zirve halini de kutsal bulmaktadır. Küre içindeki hareketi sonrasında güneşin doğmasından
batışına kadar geçen süre boyunca, Mitra’nın güç ile tesirinin her gün açığa çıktığına
inanılmıştır.
“İmparator Constantine,hiçbir kimseye danışmadan ve hiçbir tarihsel bulguya da
dayanmadan, İsa’nın doğum gününü 25 Aralık olarak belirlemiştir. İsa’nın doğum günüyle
ilgili hiçbir tarihsel bulgu mevcut değildir. Oysa 25 Aralık günü yaklaşık iki asırdan beri
Yunan-Roma dünyasında festivallerle kutlanılan, Mitra’nın doğum günü ve Mitra güneş
takviminin başlangıç günüdür.
İlahın doğum günüyle birlikte yeni bir ışık dalgası da dünyayı sarmıştır. Bu
doğum,doğası itibarıyla tamamıyla mucizevi bir içeriğe sahiptir. Hiç kimsenin anlamadığı
mucizevi bir güçle kayadan doğmuştur. Kafasında Firikyalılara has bir takke vardır,ışığın
kendisidir ve ışığın yolunda yürümektedir.
Bu aşamasında bile,oku ve yayıyla dayanmış bir haldedir. Semadan aldığı ışıkla
yeryüzünü aydınlattığına inanıldığı için,göğün kubbesel algılanışı ve mağara girişiyle
ilintisinin kurulması,kemer tarzındaki yapıların gelişmesine de katkı sağlamıştır. Dura-
Europos’daki Mitra tapınağında, ikiye yarılan bir kayanın yüzeyinden alevlerin çıktığı,göğün
yıldızlarla süslendiği,göğün kubbesini ve mağara girişini andırır özellikte kemerler içine
kabartmaların yapıldığı görülmüştür.” (Jones A.H.M. , 1948 ; 19-21)
Eski İran’ın kutsal kitabı Avesta’nın onuncu Yasna’sında, Mitra için ilahiler
bulunmaktadır. Burada Pers ilahı eline aldığı bir küreyle betimlenmekte, mitolojik bir dağın
zirvesinden Aryanların diyarına bakmaktadır. (Jackson A.V. , 1975 ; 139) Aktarılan esatire
göre, Mitra’nın soy kütüğü ana yeryüzü ve Ahura Mazda’nın birleşmesine dayanmaktadır. Bu
7
nedenle, gururla sözü edilen bu mucizevi doğumunda,kayanın içinden çıkarılmaktadır.
Mitra’yı doğuran bu kaya,ışık ve ateşten meydana gelmiştir.
Kayadan doğmuş olan Mitra da,bu yüzden,hararetli ateşiyle ışık saçan bir ilah olarak
anılmaya başlamıştır. Antik gelenek içinde tam bir uyum sağlayan,ışık ile ateşle betimlenen
bu mucizevi doğum,evrensel bir olguya dayandırılmak istenmiş;Mitra doğumuyla birlikte
eline ışık saçan alev topunu almış bir çocuk olarak betimlenmiştir. (Gordon R.L. , 1996 ; 41)
Tapınaklarda sol eline alev topunu ve sağ eline de burçlar kuşağını almış bir halde Mitra’nın
kabartmalarına rastlanılmıştır. (Hus A. , 1962 ; 87) Böylece,dört rüzgarın ve dört etmenin
ilahlarının Mitra’ya saygı duydukları, evrenin hakimi olarak onurlandırdıkları anlatılmak
istenmiştir.
“Tapınak kabartmalarının bir kısmı,çobanların bu mucizevi doğum sırasında kayanın
içinden su çıkmasına tanık olduklarını göstermektedir. Bir başka kabartmada, Cautes ile
Cautopates,Mitra’nın kollarında çok dikkatli bir şekilde kayadan çekerek çıkmasını
sağlamakta;iki kadınla birlikte Venus tarafından bu olay dikkatle seyredilmektedir.
Kabartmalardaki bu manzarada,Saturn boylu boyunca uzanmakta, sağ tarafında
bulunan hançeri Mitra’ya vermek üzere beklemektedir. Nersae’deki bir
kabartmada,Saturn,hançeri,boğayı kurban etmesi için Mitra’ya vererek,gelecekteki görevi
için onu hazırlıklı kılmaktadır. Heddernheim’deki bir Mitra tapınağında, göksel ilahların
yanında su ilahı Oceanus da bu mucizevi doğumda yer almaktadır.
Zira her iki ilah da,yaratıcı ilah Mitra’nın doğumuyla güçlerini Mitra’ya sunmakta,
sonraki işlerinde kendisine destek olacaklarını daha şimdiden bildirmektedir.
Mitra’da,boğanın kurban edilerek öldürülmesi yoluyla bereketi ve yaşamı sunmakta, okla
vurup ikiye ayırdığı bir kayanın içinden soğuk bir suyun akmasını sağlamaktadır.” (Hus A. ,
1962 ; 89-91)
Mitra rahipleri, mucizevi doğumun betimlenmesinde, Saturn’e, Nepenus-Oceanus
ilahlarından çok daha fazla yer vermişlerdir. Mitra’yı, zamanın genç ilahı olarak
betimlerken,güneş ilahını da burçlar kuşağı sayesinde güneşe hükmeden bir güç olarak
görmüşlerdir. (Cumont F.V.M. , 1960 ; 92) Diğer bir deyişle,Mitra,artık Saturn ve Ocenus’un
yerini alarak,hem verimliliğin ve hem de suyun yaratıcısı seviyesine çıkarılmaktadır. Bu
bile,her Mitra topluluğundaki bir tapınan için,Baba aşamasının yeryüzünde ne kadar büyük bir
önem taşıdığının bir açıklamasını da sunmaktadır.
Mitra,boğayı hançerleyerek güneş ilahına kurban olarak sunmakla, yeryüzündeki ve
gökyüzündeki varlıkların yaratılma işini başlatmaktadır. (Hus A. , 1962 ; 96) Ancak,bu
büyük mucizevi olayı başlatmak için hemen bir boğaya rastlayamaz,bulunduğu çevre içinde
boğayı aramaya koyulur. Bu görevini,boğayla girişeceği çok dehşetli bir mücadeleden sonra
başarabilecektir. Uzun gezinmeleri sonrasında,çayırda otlayan bir boğaya rastlar.
8
“Tıpkı Eurystheus’dan emir alan Herakles’in erkek bir domuzu omuzlarına alması
gibi,Mitra da,güneş tanrısının bu isteğini yerine getirmek için boğayı omuzlarına alır,bir
mağaraya bu şekilde taşır. Mitra,vahşi ve güçlü olduğu kadar oldukça da ağır olan bu boğayı
boynuzlarından yakalamış, omuzlarına alarak bir mağaraya kadar taşımış,yolculuğu
sırasında bazen arka ayaklarını omuzuna alarak iki ayağı üzerinde yürütmüş,son derece
zahmetli bir çaba sonrasında, boğayı mağaranın içine kadar getirmiştir.
Boğayı,kalbine indirdiği hançer darbeleriyle kurban ettikten sonra,boğanın tam öleceği
sırada Ay’a dönüşmesi,kuyruğundan ve kanından ilk buğday ve üzüm tohumlarının çevreye
yayılması, yumurtalığından akan döl suyu ile yeryüzündeki canlı varlıkların oluşması vs.,
gibi esatir algılamaları;boğayı bir yaratıcı,Mitra’yı da yaratılışın efendisi haline
getirmiştir.
Yunan metinlerinde kullanılan yaratıcı kavramıyla, boğanın hançerlenerek kurban
edilmesi yoluyla yeni yaşamın yaratıldığı anlatılmak istenir. Kabartmalardan çıkarılan
bazı astrolojik sonuçlara göre, boğa, Venüs-Aprodite gezegenlerinin bulunduğu, göksel
sahalara çıkmakta, Mitra’yı da sırtında taşımaktadır.” (Hus A. , 1962 ; 107-109)
Mitra efsanesi içinde, kayanın okla vurulması, kayanın ikiye yarılarak arasından soğuk
bir suyun akması mucizesi,pek çok tapınak kabartmasına konu olmuştur. (Grant F.C. , 1957 ;
82) Bu kabartmalarda, Mitra, elindeki oku ve yayı ile kayayı vurmak için hazır ayakta
beklerken,etrafındaki birkaç susamış kişi de,kayanın vurulup suyun akması için sabırsızlıkla
beklemektedir.
“Dublin’deki bir kabartmada Mitra,ikiye yarılarak sel gibi akıp gidecek bir kayaya
okunu fırlatmak için nişan almışken;diğer taraftan da,elindeki kamasıyla kurban edilerek
öldürdüğü boğanın yanında durmaktadır. Almanya’nın Besigheim’de bulunan bir
kabartmada, Mitra’nın yanındaki adamlardan biri diz çökmüş bir halde,kayadan akan suyu
elleriyle tutarak içerken;diğeri bu mucizevi olayı daha geniş bir kapsamda yaşamakta, akıp
gitmekte olan suyu elleriyle tutmaya çalışmaktadır.” (Grant F.C. , 1957 ; 84)
Mitra tapınaklarında çok sık olarak rastlanılan okla vurulan kayanın yarılarak arasından sel
gibi akan suyun betimlenmesinde;oku,yayı ve sodasıyla, Frikyalılara has kepi ve doğulu
elbiseleriyle Mitra,bu mucizevi olayın baş kahramanıdır ve su da gökten gelmiştir. (Walter
V.J. , 1968 ; 142) Böyle bir mucizevi neden olan etmen ise,çevresinde susuz kalmış
insanların kendisine yakarışlarıdır.*
* Benzeri bir sahneye,Eski Ahit’in çıkış hükmünde ‘Kavim,Musa ile çekişip dediler : Bize su
ver içelim. Musa,onlara dedi,niçin benimle çekişiyorsunuz,niçin Rabbi deniyorsunuz?
9
Tapınak kabartmalarında sıkça betimlenen bir diğer konu; Mitra’nın, bir ormanda atın
sırtına binmiş bir halde ava çıkması,elindeki oku ve yayıyla avını kovalaması hakkındadır.
Mitra’nın bu av takibine,hemen yanında bir aslan ve bir yılan da eşlik etmekte;ilahın,ata
binen ve ok atan bir insan olduğu imajı zihinlere yerleştirilmektedir. Yanındaki aslan ve
yılan,ateşi ve yeryüzünü sembolize etmekte;güneş ilahı olarak resmedilen Mitra’nın,aynı
zamanda da,evrenin hükümdarı olduğu vurgulanmaktadır.
“Eski İran’ın zerdüşt kitabı olan Avesta’da da, avcılık,çok önemli bir ilgi konusunu
oluşturmaktadır. Burada,tanrı Ahura Mazda’ya ve aydınlığın çocuklarına düşman olanların
öldürülmesi,ava çıkmakla betimlenmektedir. Bu av esnasında, Ahriman’a kurban olarak
sunulan erkek domuzun öldürülmesi sonucunda, kötülüklerin gücünün kırılması,öncelikli
hedefler arasında yer almaktadır. Herodotus, beş ile yirmi yaşları arasındaki Pers
erkeklerinin üç konu üzerinde yetiştirildiklerinden söz etmektedir. Bunlar ata binmek,ok
atmak, doğruyu konuşmaktadır.” (Walter V.J. , 1968 ; 145)
Genç Persliler,böylece gerçeğin ve adaletin yolunda yürüyen Mitra’yı kendilerine
örnek aldıklarına ; doğrulukları yüzünden hedefi hiç şaşmadıklarına inanmaktadırlar. (Jackson
A.V. , 1975 ; 103) Binici ve okçu olarak kötülüğün güçlerine karşı amansız bir savaş içine
girmekte,av esnasında özellikle Ahriman’a kurban edilen domuzu öldürerek kötülüğün
güçlerini kırmakta,domuz etinin yenilmesini böylece önleyerek karanlığın çocuklarına büyük
bir darbe indirmekte,doğru sözlü olmalarının sayesinde de asla hedeflerini
kaçırmamaktadırlar. (Rose H.J. , 1948 ; 72) Gerçeğin ve doğruluğun timsali Mitra;savaşçılığı
ve adaletiyle bu gençlere örnek olmakta,iyi ile kötü arasında geçen bu mücadelede kendilerine
zaferi sunmaktadır.
“Mitra tapınaklarında Sol ile Mitra’nın uyumlu birlikteliğini betimleyen
kabartmalarına rastlanılmıştır. Mitra,yenilmez güneş ilahı olarak Sol’a yakarmakta; Cautes
ve Cautopates ile birlikte,dua etmek için günü üç ayrı kısma ayırmaktadır. Sabah,öğleden
sonra ve akşam vakitlerinde, güneş ilahı Sol’a yakarmaktadır. Güneş ilahının aydınlık saçan
ve ışık yayan bu yorumunun yanında,Mitra,elindeki kamçısıyla semayı dolaşan dört atı
sürmektedir. Artık Apollon’a özgü bir güneştir,ışık getiren savaş arabasıyla Avesta’nın Mitra
esatirlerinden tamamıyla farklıdır.
Rab,Musa’ya dedi,Kavmin önüne geç,ırmağa vurduğun değneği eline al,işte Ben orada,
Horeb’de kaya üzerinde senin önünde duracağım,kayaya vuracaksın,kavmin içsin diye
kayadan su çıkacak. Musa,İsrail ihtiyarlarının gözü önünde böyle yaptı.’ ifadesiyle
rastlanılmaktadır.
10
Güneş tanrısı Sol’den gelen ışık halelerinden birinden parlayan bir anlık
etkileşimle,boğayı kurban etmesi gerektiğini betimleyen tasvirlere ulaşılmıştır. Yine de
Sol,kendi isteğini Mitra’ya açıkça bildirmesi için bir ulak kullanmış,boğayı hançerle kalbini
delerek öldürmesini söylettirmiştir.” (Vermaseren M.J. , 1963 ; 55)
Daha üst düzeydeki ilahın, kendinden aşağı seviyedeki başka bir ilaha,ulak kullanarak
isteğini bildirmesi;eski İran’daki iyilik diyarının en yüce gücü Ahura Mazda ile Mitra
arasında geçen irade bildiriminin, Roma dünyasına tipik bir uyarlamasından başka bir anlamı
taşımamaktadır. (Walter V.J. , 1968 ; 82) Burada da Mitra,boğayı kurban ederek,iyilik ve
aydınlık yolunda olan inananların, Ahura Mazda ile olan aracılığını üstlenmiştir.
Böylece,Sol-Helios-Apollo daha üst seviyedeki ilahlardan olması nedeniyle,
gönderdikleri ulakları vasıtasıyla, Mitra’nın bütün eylemlerini yönetmekte ve
yönlendirmektedir. Güneş ilahı Sol,Mitra’ya kıyasla çok daha üst düzeyde bir ilahtır,daha
büyük bir gücü kullanabilmektedir. (Vermaseren M.J. , 1963 ; 59)
Ancak,özellikle de Roma dışındaki Mitra tapınaklarında, güneş ilahı diz çökmüş bir
halde Mitra’nın önünde dururken betimlenmektedir. Balkanlarda bulunan
kabartmalarda,Mitra,sol elini Sol’un başına koyup,sağ eliyle de bir boğayı kaldırır halde
betimlemiştir. Bazı kabartmalarda Mitra,horn içip et yerken resmedilmiştir. (Rose H.J. , 1948
; 82)
“Yine de,boğayı kurban etme emri Sol tarafından verildiğinden, Mitra bunu yerine
getirmekle Sol’u onurlandırdığını betimleyen kabartmalar da bulunmuştur. İtalya’daki
Nersae’de bulunan kabartmalarda, Sol ve Mitra,aynı düzeyde iki tanrı olarak resmedilmiştir.
Sol ve Mitra ikisi birden ayakta durmakta,el sıkışarak uyum halinde olduklarını
bildirmektedir.
Kutsal yemek öncesi betimlenen bu gibi sahnelerde,Mitra ile Sol arasında biçimsel bir
anlaşmanın sağlandığı,güneş arabasında göğe yapılacak seyahat öncesi ezeli arkadaşlığın
temellerinin atıldığı resmedilmektedir. Mitra tapınanları da,dünyevi amellerinin ve
bağlılıklarının sonrasında başlayacak olan bu yolculuğuna hazırlıklı olmakta , en
sonunda,ezeli güneş ışığına dönüşecek olan bu yücelişine kendilerini adamaktadırlar.”
(Vermaseren M.J. , 1963 ; 63)
Mitra esatirinin sonraki dinsel kültürlere bıraktığı en önemli miraslarından birisi de,kutsal
yemek ayini sayesinde cennet semalarına yükseliş imanı olmuştur. Güneş ilahı ulak ile
iradesini bildirmiş,uzunca aramaların sonrasında erkek boğa bulunmuş,çetince
mücadelelerden sonra bu iri azgın boğa avlanarak yakalanmış, mağaraya kadar omuzda
taşınmış, başından tutup kalbine indirilen hançer darbeleriyle kurban edilmiştir. (Campell
L.A. , 1968 ; 108) Artık sıra,bir ziyaret düzenlenerek boğanın etinin yenilmesine gelmiştir.
11
Kutsal yemek ayinine Sol ile Mitra katılmakta, ilahlarla gizemli şekilde yarışıldıktan sonra
göğe yükselinmektedir.
“Kutsal yemek ayini,boğanın kurban edildiği sıradan bir mağarada gerçekleşmekte;
Perslilere özgü giysiler içinde betimlenen Mitra,masada Sol’un arkasında betimlenmektedir.
Her iki ilahla arasındaki ilişki, kesinlikle dostça ve arkadaşçadır. Bazen Mitra kolunu
arkadaşının omuzuna bile atmaktadır. Dinsel bir tema işlenmiş olsa dahi,yemek masasındaki
bu samimiyet ve içtenlik, kabartmalardan hemen fark edilebilir. Ancak,bu gibi arkadaşlık
halleri,kutsal yemek önceki boğanın öldürülmesine kıyasla,çok az betimlenmiştir.
Yemeğin kutsal olmasına neden olan,Sol ile Mitra gibi iki ilahın bu yemeğe katılmış
olmasıdır. Ancak Mitra inananları,ilahi düzeye çıkarılan bu yemek halini, kendi ayinleri
sırasında yineleyerek istemekte, ilahlarının benzerini yapmış olmakla, kendilerinin de aynı
seviyeye çıkacakları bilincini hissetmektedirler.
Bu nedenle kabartmalarda betimlenen sahneler,iki yönlü tesirde bulunmaktadır. Bir
yönüyle,ayine katılanlar ilahların hizmetine girerek yemekte hazır bulundukları gibi;diğer
taraftan da,ilahi yemek halinin birer üyesi olarak,tek bir tarz ve gaye sınırlarında bir araya
gelmekte,kendilerini ilahlara benzetme emelini taşımaktadırlar.” (Campell L.A. , 1968 ; 110-
112)
Kutsal yemek ayininin Mitra tapınakları için taşıdığı önemi değerlendirebilmek
için,Aventine Mitra tapınağında bulunmuş bir kabartmayı çok dikkatlice irdelemek gerekir.
(Campell L.A. , 1968 ; 117)
“Yaklaşık M.S. 220 yıllarında yapıldığı sanılan bu kabartmada,çok karanlık bir
mağara odacığında,Sol ile Mitra mum ışığı altında,bir masa önünde görülmektedir. Sol,sarı
bir kuşakla belini sardığı kırmızı uzun bir elbise giymiş,sol eline burçlar kuşağını almıştır.
Böylece, inananları üzerinde hararetli bir coşku yaratılmak istenmiştir.
Kırmızı pelerini ve Firikyalıların giydiği bir keple betimlenen Mitra ise,sağ elini
Sol’un omuzlarına atmış bir haldedir. Etrafındaki hizmetkarlar, her iki ilaha da hizmet
etmekte,ekmek ve şarap taşımaktadır. Hemen hemen hiçbir kabartma, mitraik kutsal yemek
ayinini bu denli ayrıntılı bir şekilde betimleyebilmiş değildir.” (Campell L.A. , 1968 ; 120-
122)
Yemeğin bir anında,gizemli bir şekilde bu iki ilah,dünyadaki izleyicilerinin
düzenledikleri ayine katılmakta;katılımcılar ilahlarının varlığını hissettikleri anda,çok büyük
bir saygı ve huşu ile eğilmekte,esas tapınma ayini bundan sonra başlamaktadır.
12
AŞAİ RABBANİ AYİNİNİN İLK ÖRNEĞİ OLARAK
MİTRA YEMEK EFSANELERİ
İlah adına kurban kesilmiş,kutsal yemek ayininde kurban eti ekmek ve şarapla
yenilmiş,gizemli bir şekilde her iki ilahın davarlığından haberdar olunmuştur. Yemek sonrası
gerçekleşen tapınma sırasında üyeler, anlaşılamayan bir gizemlilik içinde,ilahlarının huzuruna
çıktıkları hissi altında kalarak,tapınmaya başlamışlardır. (McCormack J.T. , 1956 ; 41) Ayin
sonrası bu gizemli karşılaşmaya tanık olanlar birbirlerini kutlamakta, ilahlar düzeyine
çıktıkları için ruhani bir mutluluğa erişmektedirler.
“Bir zamanlar Mitra ve Sol’un kurban ve kutsal yemek masasında buluştuğu bu
ortama;artık topluluğun Babaları,güneş ilahının ulakları ve bilgi taşıyıcıları da yer
almaktadır. Tam bir ciddiyet ve huşu içinde geçen kutsal yemek ayininde, katılımcılar,Mitra
ve Sol gibi giyinmekte,huzurlarına alındıkları hissine kapılarak aynı tarzda
davranmaktadırlar. Santa Prisca mitra tapınağında bulunan bir başka kabartmada,kuzgun
düzeyinden aşağıdaki üyelerin,masadakilere ekmek ve şarap getirme şeklindeki bir hizmetle
yükümlü kılındıkları,daha üst düzeydeki kişilerin ise oturarak yemek yedikleri betimlenmiştir.
Heddernheim’deki bir mitra tapınağında bulunan kabartmada,Mitra ve Sol,
hançerlenerek kurban edilen boğanın postuna sırtını dayamakta, büyüsel güçleriyle bu ayine
katılanları huzurlarına almaktadır. Mitra tapınağının bulunduğu hemen hemen her
yerde,kurban edilmiş boğanın postu,kutsal yemek ayininde kullanan masanın arkasındaki
duvarda yer almakta,ilahların ve inananların böyle bir ortamda karşılaştıkları telkin
edilmektedir. Konjic’de bulunan bir başka kabartmada, kunduz ve aslan düzeyindeki üyeler,
yüzlerine maske takmış bir halde,kutsal yemek ayininin ilahi düzeydeki katılımcılarına ekmek
ve içecek taşımaktadır.” (McCormack J.T. , 1956 ; 43-45)
Mitra ayinlerinde eğer boğa bulunamamış veya alınamamışsa,evde beslenilen başka
hayvanların da kurban edildiği veya balık yenildiği sanılmaktadır. Yoksunluktan dolayı etin
yerini tutmak üzere ekmeğin yendiği,boğanın kanı yerine içkinin içildiği ; ilk kilise
Babalarından Justin’in, ‘Mitra katılımcılarının gizemli ayinlerinde ekmeğin ve suyun
kullanmış olduklarını biliyoruz,bunu nasıl yaptıklarını bilmeliyiz.’ , (Jones A.H.M. , 1948 ;
46) ifadesinden anlaşılmaktadır. Burada şarap yerine su kullanılması; hristiyanlıkta
yayınlaştırılmak istenilen ekmek ile şarap ayininin farklı benzetmelerinin yapılmasını
engellemek içindir.
“Dördüncü asırdan itibaren giderek şiddetlenen hristiyanların Mitra tapınaklarına
karşı yürüttükleri saldırıların başlıca nedeninin,kutsal yemek ayinini betimleyen
kabartmaların olması,hiç de rastlantısal değildir. Tapınaklarda diğer duvarlara hiç
13
dokunulmaksızın, yalnızca kutsal yemek ayinini betimleyen duvarların yerle bir edilmiş
olması,hiç de şaşırtıcı gelmemektedir.” (Jones A.H.M. , 1948 ; 51)
Tertullian’ın anlattıklarına bakılırsa, ’Mitra tapınması, gerçekte, ekmek şarap ayininin
şeytani bir uyarlanmasından başka bir şey değildir.’ (Jones A.H.M. , 1948 ; 54) Ancak bu
ayinde de,Mitra tapınanları, ilahlarıyla yüz yüze gelmekte,gizemli bir şekilde aynı masada
oturduklarını hissetmekte, böylece ölümsüzlüğün anlaşmasını bağıtladıklarına
inanmaktadırlar.
Mitra ayinlerinde katılımcılarına telkin edilen bir başka konu,tıpkı Dionysiac
gizemliliklerinde olduğu gibi,boğa ayinlerinde de,kendisini kurban olarak sunan kimselerin
ilahi bir bedene sahip olabilecekleridir. (Baker G.P. , 1930 ; 121)
Tıpkı İsa’nın,”Gökten inmiş olan diri ekmek benim,bu ekmekten yiyen sonsuza kadar
yaşayacak,dünyanın yaşamı uğruna vereceğim ekmek de benim bedenimdir. İnsanoğlunun
bedenini yiyip kanını içmedikçe sizde sonsuz yaşam olmaz. Bedenimi yiyenin,kanımı içenin
sonsuz yaşamı vardır ve ben onu son günde dirilteceğim. Çünkü bedenim gerçek
yiyecek,kanım gerçek içecektir. Bedenimi yiyip kanımı içen bende yaşar,ben de onda.” (Kutsal
Kitap , 2004 ; 1226) sözleri gibi ; Perslilere ait metinlerde Zerdüşt de, öğrencilerine şöyle
demiştir, ‘benim bedenimden yemeyenin ve kanımdan içmeyenin,benimle bir arada
bulunmasına imkan yoktur ; böyle bir kimsenin kurtuluşu da yoktur.’ (Nietzsche F , 2004 ;
83)
“Kutsal yemek ayinini yerine getirerek,münzevi bir şekilde ilahileriyle aynı masada
bulunduklarına Mitra tapınanları,göğe yolculuklarıyla ölümsüzleşecekleri duygusuna
kapılmışlardır. Kutsal yemekten sonra Mitra’nın,Sol ile birlikte atların çektiği iki tekerlekli
bir arabaya binerek,göğün semalarına seyahat ettikleri, bazı Mitra tapınaklarındaki
kabartmalardan anlaşılmaktadır.
Bu kabartmalarda,dört atın çektiği bu arabaya binen Mitra ile birlikte,Helios-Sol de,atları
kamçılamakta ve dizginleri elinde tutmaktadır. Kural olarak Sol, başındaki ışık haleleriyle
betimlenmekte,kısa pelerini üzerinde çıplak bir halde rüzgara karşı koymaktadır. Böylece
cennetten geldiği izlenimi verilen soğuk rüzgarın esintisi altında,elindeki büyülü asasıyla
diğer ilahların da bu seyahate eşlik ettikleri izlenimi uyandırılmaktadır.” (Gordon R.L. ,
1996 ; 63)
Avesta’nın ilk ilahilerinde ve Zerdüşt’ün öğretilerini içeren Gathalarda astrolojiyle
ilgili pek derinlemesine bilgilere rastlanılmış değildi. (Cramer F.H. , 1952 ; 62)
“Avesta’nın Amesha-Spentas bölümlerinde,yedi gezegenle bağlantısı kurulan Ahura
Mazda’nın hizmetine girmiş güçlerden söz edilmektedir. Kıldani rahiplerinin etkisiyle burçlar
kavranmış,göğün yedi katı algılaması böylece zerdüştlüğe de girmiş ; yerin üzerinde ve yere
14
hakim olan ilahi bir alem,gökler diyarında düşlenmiştir. Kıldani ve zerdüştlüğe özgü sanılan
bu öğretiler,çeşitli nedenlerle Helenist dünyaya da girmiş,giderek bütün Mitra tapınmasının
yüceliş içeriğini oluşturmuştur.” (Cramer F.H. , 1952 ; 64)
Roma imparatorluğu bünyesinde astroloji,en yüksek derecelerdeki eğitimin konusu
haline gelmiş ;nüfusunun önemli bir kısmı,tapındıkları ilahları ve kendi geleceğinin
işaretlerini göklerde aramaya koyulmuştur. (Cumont F.V.M. , 1960 ; 97) Roma’da göze
çarpan en meşhur iki kitabe içinde dahi,astrolojinin tapınmadaki etkilerini çok çarpıcı bir
şekilde aksettirilmiştir.
“Mitraik bir kitabede,Babaların Babası olarak söz edilen Nonius Victor'’n kendisini
göklere adadığı,ilahlar mekanını ziyaret ettiği vurgulanmaktadır. Çünkü boğanın
hançerlenerek kurban edilmesi üzerine kurulan kutsal yemek ayini sırasında yaşanılacak
göklere mucizevi yolculuk, ile, Güneş ve Ay’la birlikte yedi gezegen arasında sıkı bir bağ
kurulmuştur. Saturn, Sol, Luna, Jupiter, Mars,Venus ve Mercury ismini taşıyan bu yedi
gezegen ; mitraik tapınmanın yedi derecesinin koruyucuları olarak bildirilmiştir.” (Cumont
F.V.M. , 1960 ; 104)
Göğün yedi gezegeni giderek göğün yedi katı algılamalarına neden olmuştur.
“Mitra tapınakları da, gökteki bu dereceleri simgelemek üzere yedi kapılı şekilde inşa
edilmeye başlanmıştır. Mitraik tapınma sırasında düzenlenen törenlerde geçilen bu yedi
kapı,her birine ayrı bir gezegenin hakim olduğuna inanılan ve dünyadaki yaşamın da yedi
aşamaya ayrılmasına neden olan dereceleri ifade etmektedir.
Danube bölgesindeki Mitra tapınaklarından elde edilen kabartmalarda, Mitra,sessizce
arabada çıkmakta, göğe doğru çıkmak yerine,Oceanus’a yönelmektedir. Oysa başka
kabartmalarda Oceanus’un çevresi bir yılan tarafından kuşatılmış görünmekte,atlara bu
şekilde bir tehdit oluşturmaktadır. Artık her şey,su ilahı ve gökler ilahının,zaman ilahıyla
uyum kurarak,bu seyahate olanak sağlamasına kalmıştır.” (Cramer F.H. , 1952 ; 69-72)
Eski Ahit’teki ‘Vaki oldu ki,Rab İlya’yı kasırga ile göklere çıkaracağı zaman,İlya
Elişa’ya ,rica ederim burada kal,çünkü Rab beni Beyt-ele kadar gönderdi. İlya cüppesini aldı
ve onu dürüp sulara vurdu,sular bu yana ve o yana ikiye büründü,ikisi de kuru yerden
geçtiler. Onlar yürüyüp konuşurlarken,işte ateşten araba ve ateşten atlar ve ikisini de
birbirinden ayırdılar. İlya kasırgada göklere çıktı.” (Kutsal Kitap , 2004 ; 659)
ifadeler,Mitra’nın güneş arabasıyla göğe yükseliş betimlemelerinden derinden etkilenerek
yazılmıştır.
15
“Mitra’daki Oceanus,Ürdün nehrinin kişiselleştirilmesiyle uyarlanmıştır. Hristiyan
sanatçılar da, lahitlerinin cennete yükselmesini betimlemek istediklerinde, araba ile göğe
çıkış temasını yeğlemişlerdir.” (Baker G.P. , 1930 ; 126)
KUTSAL KİTAPTAKİ ŞEYTANIN İLK TASARIMI
ZURVAN
Çeşitli Mitra tapınaklarında canavarı betimleyen tasvirlere rastlanılmıştır. Aslan başlı
ve insan vücutlu olan bu ilah tasvirlerinin sonsuz zamanın ilahı olduğu sanılmaktadır.
Bedenini uzunca bir yılanın sardığı sonsuz zaman ilahını kesin olarak betimleyen bir yazıta
veya tablete henüz ulaşılmış değildir. Yine de,bazı kitabelerde,kötülüğün ilahı Ahriman
figürlerine benzer portrelerine rastlanılmıştır.
“Roma,İngiltere ve Avusturya’daki kitabelerde Ahriman’a yapılan ithaflarda ismine
rastlanılan,kötülük ilahı için kesilen kurbanların sunak yerlerinde portresi kazınılan sonsuz
zaman ilahının ; Persian yazında Zurvan ve Yunan kültüründe de Aion diye anıldığı,gizli ve
simya bilgisine sahip bulunduğu sanılmaktadır.” (Speidel M. , 1073 ; 54)
Hakkında görüş birliğine ulaşılmamışsa da,kötülük ilahının öfkesini yatıştırmak ve
büyüsel gücünü başka tarafa çelmeyi dilemek maksadıyla,Mitra inananları tarafından sunak
yerinin Zurvan tasvirleriyle kazınmış olması da ihtimal dahilindedir. (Vermaseren M.J. ,
1963 ; 102) Kendi ilahlarına besledikleri güven ve ümitten tamamıyla vazgeçmiş olmasa
da,en azından kötülüğü başlarından savuşturmak maksadıyla,bu şekilde Ahriman’a ricada
bulunmak istemiş de olabilirler.
“Şeytanın hiddetine uğramaktan vehime kapılan bazı hristiyan kilise mensuplarının
dahi,şeytanı hiddetlendirmemek ve ayartmasına hedef olmamak için,bir yerini ismine
adadıklarına dahi rastlanılmıştır. Antik inanç eğilimi içinde hangi ilaha tapınılırsa
tapınılsın,özellikle kötülük ilahlarından çok derin endişelere kapılındığı,yatıştırıcı yaklaşımlar
içine girildiği,kanıksanmış bir yöneliştir. Aynı şekilde kötü niyetli ve fesat kalpli Ahriman’ı
yatıştırmak,başka yönlere çekmek ümidiyle erkek domuz kurban edildiği bilinmektedir.
Ancak Persian metinlerinde zaman ilahının üç farklı çehresinin olduğu ortaya
çıkmıştır. Zerdüşt’ün ortodoks öğretisine göre,iyilik ilahı Ahura Mazda’nın bir yaratığıdır.
Sassanid mezhebine göre ise,Zurvan,her türlü olayların hem nedeni ve hem de tek kaynağı
durumundadır. Böyle olunca, Ahura Mazda ve Ahriman doğrudan doğruya Zurvan’dan
çıkmışlar biri iyilik ve aydınlık işlerinde,diğeri de kötülük ve karanlık abartmalarında
Zurvan’a boyun eğmişlerdir.” (Vermaseren M.J. , 1963 ; 106-107)
Zurvan,iyilikle sınamayı murat ettiğinde Ahura Mazda’yı kullanmış, kötülükle
cezalandırmak istediğinde de Ahrimanı sevk etmiştir. (Vermaseren M.J. , 1963 ; 109)
Giderek kendilerini Zurvanistler olarak anan bu mezhebin taraftarlarına göre, Zurvan, Ahura
16
Mazda ve Ahriman’ın da üzerinde olan bir ilahtır,iyilik ve kötülük hükümlerini kendisinde
toplamıştır,zaman içinde gerçekleşecek olayların mutlak belirleyicisi güç ve konumundadır.
“Tüm dışsal güçleri kendi denetimi altına aldığına inanılan Zurvan’ın aslan başlı
insan betimlemesine Mitra tapınaklarında da sıkça rastlanılmıştır. Zurvan,Yunan metinlerine
kronos (zaman) olarak girmiş, Roma dünyasında ise Saturn ile denk tutulmuştur.
Tasvirlerinin hepsinde rastlanılan bedenini saran uzun ve kalın bir yılanla birlikte,elinde
burçlar kuşağını da tutmaktadır. Aslan başı ve ağzı açık haliyle dişleri dışarıya çıkmış bir
şekilde betimlenen Zurvan,elindeki alev saçan meşalesiyle ve nefesinden alev soluduğuna
inanılan dehşetiyle ; antik dönem insanının, korkulu düşlerinden birisi haline gelmiştir.
Yazarı halen meçhul olan bir kitapta,Saturn’ün aşırı derecede soğuk olan havalarda
bir yılan görünüşüyle betimlendiğinden ; diğer zamanlarda ise,geniş ağzından alevler
çıktığından söz edilmektedir. Yunanlıların tarım tanrısı Kronos ile özdeşleştirilerek ortaya
çıkmış olan Roma ekin ya da tohum tanrısı Saturn’un,Mısır dininden de etkilenilerek
Serapis’le bağlantısı dahi kurulmuştur. Mısırlıların ölüler diyarı ilahına,gerçekte bir Suriye
figürü olan kalın bir yılanın bedenini sarması tasviriyle sunulması ; antik dönemin insanları
üzerinde çok derinden bir tesir bırakmıştır.” (Vermaseren M.J. , 1963 ; 114-115)
Zaman ilahı Zurvan,burçlar kuşağının alametiyle donatılmış,boğanın kurban edildiği
mağarayı andıran kemer içine yerleştirilmiştir. Bedenini kalın ve uzun bir yılanın yedi kere
dolanması,kesin olarak gezegenlerle ilgili olduğu gibi,burçlar kuşağı yoluyla güneşin seyrini
göstermektedir. (Cumont F.V.M. , 1960 ; 117) Böylece güneş,ilahın önemli bir parçası haline
gelmekte, zamanı belirler bir konuma ulaşmaktadır. Güneş,burçlar kuşağına hakimdir.
Ancak,dört kanadıyla,dört rüzgara da hükmettiği betimlenmek istenmiştir. Mevsimler emri
altındadır, Sol’un ve zamanın işlevini tek başına üstlenmeye başlamıştır.
S O N U Ç
Mitraistler,boğanın etini yiyenin ve kanından içenin,kutsal yemek masasındaki
ilahlarıyla yüz yüze gelenin;öldükten sonra da,ilahlarının yanına alınarak ölümsüzlüğe
ulaşacaklarına inanmaktadır. Bu nedenle, ayinde yenilen yiyecek ve içilen içecek,her ne
olursa olsun,yalnızca,bu dünyada ilahların gücünü kendilerine kazandırmayacak;fakat aynı
zamanda da,ruhunun kurtuluşa ermesini sağlayarak,ölümden sonra yeniden doğuş mucizesini
gerçek kılacak,ezeli ışıkla ödüllendirilecektir.
Böylece hristiyanlığa özgü tapınma tarzının içeriğini oluşturan, tanrının bedeninden
yiyenin ve kanından içenin kurtuluşa erişeceği veya sonsuz yaşama kavuşacağı ayininin
tarihsel kökenleri ; gizemli Mitra tapınmalarına neden olan, Zerdüştün öğrencilerine söylediği
bu sözlerinde bulunmaktadır.
17
K A Y N A K L A R
Baker G.P. , Constantine and the Christian Revolution New York, 1930
Campell L.A. , Mitnraic Iconography and Ideology , Leiden 1968
Cramer F.H. , Astrology in Roman Law and Politics , Philadelphia , 1952
Cumont F.V.M. , Astrology and Religion Among the Greeks and Romans , New York ,
1960
Cumont F.V.M. , The Oriental Religions in Roman Paganism , New York , 1956
Gordon R.L. , Image and Value in the Greco Roman World : Studies in Mithraizm and
Religious Art , Hampshire , 1996
Grant F.C. , Ancient Roman Religion , New York , 1957
Guthrie W.R.C. , Orpheus and Greek Religion : A Study of the Orphic Movement , London
, 1952
Hus A. , Grek and Roman Religion , New York , 1962
Jackson A.V. , Zoroaster : The Prophet of Iran , London , 1975
Jones A.H.M. , Constantine and the Conversion of Europe , London , 1948
McCormack J.T. , The Mysteries of Mithra , New York , 1956
Nietzsche F , Böyle Dedi Zerdüşt , 2004 , İstanbul
Rose H.J. , Ancient Roman Religion , London , 1948
Speidel M. , Mithras Orion : Grek Hero and Roman Army God, Leidel , 1973
Vermaseren M.J. , Mithras : The Secret God , London , 1963
Walter V.J. , The Cult of Mithras in the Roman Provinces , Leiden , 1968

Hiç yorum yok:

Siz, siz olun Yehova Şahitlerini evinizden, ailenizden ve hatta tanıdıklarınızdan ırak tutun.

Türk insanı üzerine bilinen ya da bilinmeyen birçok oyunlar oynanıyor.  Dünyanın neresinde olursa olsun Müslüman  Türk insani yoğun bir kı...