10 Aralık 2011 Cumartesi

İMANI YOK OLAN HER BİREY, ONLAR İÇİN ÇARESİZ KENDİLERİNE KATILACAK OLAN YENİ BİR MİKRO EVREN DURUMUNDADIR

KABALA İNANÇLARININ YANSIMASI; VAHDET-İ VÜCUD, VARLIK BİR'liği.. MACROCOSMOS.. MİCROCOSMOS BU PLATFORMLARIN DAVİYETESİ OLAN DİNLER ARASI DİYALOG

İMANI YOK OLAN HER BİREY, ONLAR İÇİN ÇARESİZ KENDİLERİNE KATILACAK OLAN YENİ BİR MİKRO EVREN DURUMUNDADIR   DİYALOG'A ÇAĞIRMA, ESASINDA VAHDET-İ VÜCUDA (Varlık Birliği) ÇAĞIRMANIN FRENKÇESİDİR. MAKROKOSMOS (Macrocosmos) içinde MİKROKOSMOS (Mİcrocosmos) "BİR'liği" oluşturma HAYALLERİDİR. Kabullerinde ki VAHDET-İ MEVCUD'da, VAHDET-İ VÜCUD oluşturabilme SANILARIDIR. "TEK BİR" (bir sadece sayısal olarak değil aynı zamanda eşsiz, eşibenzeri olmayan anlamında düşünülmelidir) olanın karşısına "BİR'lik" olarak çıkabilme RÜYALARIDIR. Kabullerinde, temellerinde olan "TEK BİR" olanı TEK ve BİR" haline getirebilme İÇGÜDÜSEL SAPKINLIKLARIDIR. Onları, onlar yapan SAPKINLIKLARIDIR

DİNLERİN DİYALOĞU DİYE ÇAĞIRDIKLARI, HIİRTİYANLARIN ve YAHUDİLERİN BUGÜNKÜ KİTAPLARINDA, KAPAK İSİMLERİ ve GENEL KULLANIMLI tanımlar (Rab, Tanrı..vb) dışında, eğer BİR İFADELERİ "KUR'AN'ı KERİM'le" BAĞDAŞIYORSA SAPKINLIK KELİMESİNİ geri alır ve DİYALOGCU OLURUM.

Genel kullanımlı tanımlardan TANRI ve RAB kelimelerinin içlerini de boşaltıp, sırf SEMAVİ DİN görüntüsü verebilmek için kullanıyorlar. Ve bu kullanmalarını da ellerindeki kitaplarında defalarca belirtiyorlar.

Tanrı saygınlığını yok ederek, Tanrıyı yanılan, Tanrıyı bilmez ..vb.. ve Tanrıyı güçsüz göstererek, TANRIYI SIRADANLAŞTIRACAK her türlü ifadeye kitaplarında yer verenlerin TANRI inancını KAVRAMIŞ oldukları söylenebilir mi? Kitapları için HER HARFİ TANRIDAN'dır derlerken, söylemek istedikleri Tanrı adına atalarının kitapları yazdıkları, TANRININ esasında kendi zihniyetleri olduğudur. Hallacı Mansur'un, Enel Hak tezi için yola çıktığında, niyeti ne idi bilemem ama şimdiler de Enel Hak, fena-fillah, ışıklara gark olmak, Yaratan'da yok olmak bahane. Asıl amaç Tanrıyı oynamak, Tanrı gücüne sahip olabilmeyi zannetmek (aslında olabilceklerine zannediyorlar). Yani TEK olan Yaratan'ın Yanında gölgede olsalar (arzuları simetrik olamak) BİR olabilmek. O neden 1 vardır, 2 birin gölgesidir gibi tezler türetiyorlar En-el Hak'ı dile getirmeyi, onu hissetmeyi çok seviyorlar. Keza kozmik bilinç tezleride, metafizik görüşlerinin içinde yer alıyor. Evrende oluşan, ortak bilince sahip BİR'lik hayali. Bu oluşumla Vahdet-i Vücut'u tamamlamayı mı amaçlıyorlar. Öyle ya! Enel-Hak felsefesini kabul etmeden, Vahdet-i Vücut (Varlık Birliği) meydana getirilemez ki.

Enel-Hak kabulleri bunun için çok önemli.Evrende yaratılmış olan (ONLARA GÖRE VAR OLAN) Herşey (duyu ötemizde olanlarda dahil) Allah'ın parçası (ondan bir parça) olmalı ki, meydana getirilen birlik (BİR OLMA), Allah, karşısında onun kadar olmasa da sesi çıkabilir, gücü hissedilebilir olsun. Hayallerinde düşlerinde, şeyh uçuran hikayelerinde yaşattıkları, o kudretli yardımcılar olabilsinler.

Duyu ötemizde olan, onların rüyalarınndan hiç eksik olmayan, onlara yol gösteren, onlara kitaplar yazdıran, onlara makamlar ünvanlar veren alemlerde yer edinmiş, çeşitli isimler, unvanlar, maharetler verdikleri önderleri ile bu birlikteliği gerçekleştirebilsinler Hemde bu yolla bir taşla birkaç kuş vurmuş oluyorlar.Herşeyi Allah'ın parçası olarak görmek/ondan bir parça olarak görmek, ibadetlerinde yaptıkları her türlü sapkınlıkları da ortadan kaldırmış oluyor. İşaret olarak, kuvvet olarak gördükleri ve medet umdukları, biat ederek bağlandıkları herşeyi Allah'ın bir parçası olarak görmek iman yolundaki tüm kıstlamaları, kuralları MEKSİKA SINIRINA çeviriyor.

Unutmayın Meksika sınırını benimsemek/sahip olmak, güçlüye sığınmak yada zorunluluklardan kurtulmak istiyenler için vardır. Geçici meraklar, geziler için, tüm sınırlar aynıdır.Kuralları yerine getirirsin/Evraklarını tamamlarsın ve geçersin. Kısaca Meksika sınırı, kaçanlar, dönenler, sığınanlar için geçerlidir ve onlar için hep özlemdir.

Böylece, inaçlarında aracı olarak kabul ettikleri tüm hayali veya fiziki varlıklar ile peşlerinden gittikleri tüm varlıklarda Allah'ın bir parçası oluveriyor. Bakın nekadar güzel bir şeymiş Meksika sınırına sahip olabilmek. Kah orda, kah burda.

Diyalog'da, bir nevi inancın Meksika sınırı sayılır
. Amaç cennete gitmekse; Fethullah Gülen de zaten "bugünkü Tevrata ve İncile inananlar Cennete gider" diyerek fetva makamında izin ve veriyor, (OYSA bugün o kitapların kapak isimleri dışında hiç bir şeyin İlahi bir vahiy içermediğini biliyor) o halde, kolayına gelen kitabı ve inancı seç cennete git. Zanlarınca, Allah'a hiçbirşeyi ortak koşmuş olmadan, diledikleri gibi inanç sistemlerini oluşturmuş oluyorlar.

İyi hoş güzelde onu söyleyen hadi amaçları/ öğretileri doğrultusunda herşeyi göze almış söylüyor. Peki bu SAPKIN ÇAĞIRIŞLARI hiç düşünmeden kabul edenlere ne demeli? Hiç sorgulamadan onların peşine takılanları nereye koymalı. Söylenen sözlerin saçmalığına bakmadan, açık açık yapılan ateşe davetlere aldırmadan herşeye gözlerini kapamış, kulaklarını tıkamış olanları nasıl değerlendirmeli.

ŞEYTAN sarık takmış, ŞEYTAN efendi unvanı edinmiş, ŞEYTAN kitap yazmış, ŞEYTAN cübbe giymiş, ŞEYTAN kaftan içinde dolaşıyor, ŞEYTAN "RAB" ile görüştüm diyor, ŞEYTAN yazdıklarıma uyun yeter diyor ve birçok kişi "HURRA" diyerek peşlerine takılmış durumda. ŞEYTAN Adeta; "ALLAH'ın, yazdığını boş verin diyor. Şeytanın bu sözlerini kendisine rehber eden kimsede, "ALLAH'a" hesap vereceğini düşünmeden ATEŞ yolundaki ŞEYTAN KONVOYUNUN arkasına takılmış hayaller içinde yol alıyor.

"ALLAH", Cennet mükafatını ellerinde atalarının yazdığı kitap olanlara da verecekse, kafalarına göre edinilmiş Tanrılara tapanlara da lütfedecekse, "ALLAH'a OĞULLAR (oğul değil oğullar, SONS OF GOD) isnat edenlere ve bunu gelenekleştirenlere, oğul ilan ettiklerine TANRININ ta kendisidir diyenlere ve onu hesap gününden kurtaracak TANRI ilan edenlere, onlar öyle münasip gördü diye CENNETİN KAPILARINI açacaksa / CENNETİ tahsis edecekse; NEDEN KUR'AN'I KERİM'İ gönderdi?

Neden Hz. MUHAMMED'i RESÜL seçti? Eğer bugün ellerinde olan ATA YADİGARLARI kitaplarıyla Cennete gidilme imkanı varsa," ALLAH" neden, sapkın kitapları bırakın, onlar kitapları tahrif etti diye KUR'AN'ı KERİM'i göderdi? Eğer Cennete gitmenin öyle bir yolu olsaydı, "Kafanıza göre takılın, aklınıza eseni yazın, içinizden birilerini de BİLİCİ/KAHİN/ EFENDİ /ÖNDER seçin yeterli" diyebilirdi.

"Din İSLAMDIR" dediğine, "Dininizi kemale erdirdim" dediğine, "Hz. Muhammed son peygamberdir" dediğine, "sığınılacak, rehber olan kitap KUR'AN'I KERİM" dediğine, "hepiniz ondan sorumlu olacaksınız" dediğine, "o sizin için rehberdir, şereftir, onurdur" deddiğine, "Ayetlerimden yüz cevirenden bende yüz çeviririm" dediğine göre, "Ayetlerimi görmemezliğe gelenleri Ahiret günü KÖR olarak haşrederim" dediğine..vb.. göre; "ALLAH'ın" LÜTFU olan, mükafatı olan CENNETİNE gitmek isteyenlere başka bir seçenek vermemiş demektir.

Hal böyleken, Sapkın kitaplara uyanlar CENNETLİKTİR diyen çağırıcı, çağırısını ADL örgütü adına mı yapmıştır yoksa, İNANÇSIZLARA karşı İTTİFAKLAR kurduk dedikleri ve sözcüleri oldukları ŞEYTAN adına mı?

CENNET ASLA ve ASLA BİR KULUN HAK EDEBİLECEĞİ, KAZANABİLECEĞİ BİR AHİRET YAŞAMI değildir. CENNET ALLAH'ın DİLEDİĞİNE MÜKAFAT OLARAK LÜTFEDECEĞİ BİR MAKAMDIR. Cennete vize verenler, ALLAH'ın vereceği ödülü de yok sayıyorlar , yok etmiş oluyorlar. Kafalarındaki, göğüslerinde besledikleri, gönüllerinde yaşattıkları BUZAĞI'larını yetkili ilan etmeye, yetkili sandırmaya yani; KENDİLERİNİ ve elbette takipcilerini ikna etmeye çalışıyorlar.

Ama isteyen ve arzu edenler için ÇAĞIRICININ da dediği gibi, ATALARIN yazdığı ve yazmadığı inanılan herhangi birşeyle de vaad ettikleri SONSUZ yaşamlı, ölümün olmadığı bir ebedi hayata gitmek mümkün. Sıcağa dayananlar için, HARARETİNE katlanabilecek olanlar için, yemeklerden sıcak servis sevenler için, ÖLÜM defalarca istense bile hiç gerçekleşmeyecek bir yer arayanlar için, ŞEYTANIN CENNETİ sayılan CEHENNEME gitmek "DOĞRU SÖYLEYENLERDENİM" diye YEMİN EDENLERİN peşine takılmakla çok kolay hale getirilmiş durumda. Böyle bir seçeneği isteyenler için, elbette, YOLU gösteren, ATEŞ DOLU sınırsız sayıda kitaplar ve öğretiler mevcud. ALLAH KUR'AN'I KERİM'de ŞÖYLE BUYURUYOR..

34 - SEBE.......... 40.Allah'ın, onları hep birden toplayacağı, sonra da meleklere, “Bunlar mı size ibadet ediyorlardı?” diyeceği günü bir hatırla!
34 - SEBE.......... 41.(Melekler) derler ki: “Seni eksikliklerden uzak tutarız. Onlar değil, sen bizim dostumuzsun. Hayır, onlar cinlere ibadet ediyorlardı. Onların çoğu cinlere inanıyordu.” Sonuç olarak,Allah'tan bir şey isteme, ondan birşey umma zorunluluğu da böylece kalkmış oluyor. Efendi Hazretlerinden (ya! medet efendi demek), ruhlardan (serbestce dolaştıklarını, seslerini duyurduklarını varsaydıkları), renklerden, sayılardan, isimlerden, evrenden, olumlamalardan, kuantumculardan, kozmik bilinçten, simgelerden ve sembollerden direk olarak isteme imkanına da kavuşmuş oluyorlar.

Olmadı Havas'a müracaat ediyorlar, olmadı Vefk'ler yapıyorlar, daha da olmadı Kafaları değiştiremiyeceklerine göre, ya Anahtarı (inancı) değiştirip, kilidi açma yoluna gidiyorlar ya da; Kilidi (Rehberi/Hocayı) değiştirip anahtara uyduruyorlar. Oysa herşeyi Allah'ın, bir parçası olarak kabul etmek, imana en yakın yorumu ile (Vahdet-i vücut'un en yumuşatılmış tanımı ile) "Allah, herşeyi kendinden veriyor demek" Allah'ın sürekli Yaratıcı olduğunu red etmektir. Allah, "tüm evreni Yaratmamış kendinden vermiştir/veriyor" demek; "Allah, sürekli Yaratan değil, imal eden/yapandır" demektir.Bu da şirktir. Allah'ın Hallak/Halik sıfatını yok saymaktır. Dolayısı ile İman dışı bir inanç sistemidir. (Doğru ya günümüzde yaratma sıfatını genellikle sanatcılar kullanıyor. "yaptım/oluşturdum" demiyor, "yarattım diyor") Vahdet-i Vücut'un ve Kabalanın gerçek görüşüne göre; Evrende Tanrıdan başka hiç birşey yoktur.Yani herşey TEK'tir.Varolduğunu sandığımız herşey Tanrı'nın bir parçasıdır. Yani YARATAN ve YARATILAN yoktur. (onların anlayışına göre Yaratma yerine yapma, meydana getirme vardır.)

Sanılarını oluşturan düşünce İKLİMLERİNE göre; Mademki her şey Tanrının parçası o halde herşey, Tanrı ile birlikte VAR OLMUŞ olmalı. Daha sonradan Tanrı "OL" diyerek birşeyi yaratmış olmamalı.

Hep var olan Tanrı herşeyin BÜTÜNÜ / TAMI olmalı, BÜTÜNÜ bozacak hiçbirşey, TANRI tarafından "OL" diyerek yaratılmış olmamalı. Çünkü sonradan "OL" diyerek yaratılmalar olursa yada var kabul edilirse; bu durumda EVRENDEKİ HERŞEY TANRININ PARÇASI OLAMAKTAN ÇIKAR. YOKTAN VAR EDİLMİŞ SINIFINA GİRER.

Böyle bir kabulse, elbette Kabalacıların Vahdet'i Vücud'cuların, Varlık BİRlik'cilerinin, "TEK ve BİR" özlemcilerinin HAYALLERİNİ yıkar ve UYKULARINI kaçırır. Onlara göre Tanrı; Ancak birşey isterse sistemi ve akışı bozmadan ve en önemlisi hiçbirşeyi yok etmeden İNŞAA ETMİŞ / İMAL ETMİŞ / YAPMIŞ olmalı. Yok ederse Tanrı kendinden de birşeyleri tamamen yok etmiş olur. Böyle bir durum, hep var olan ve olacak olan yani EZEL ve EBEDİ TANRI kavramına aykırı bir durum sergiler.

Hatta, O herşeyi Tanrı'nın parçası görüp, Tapılmada kendilerine bol bol adresler temin (Tanrının oğulları, Cinler, İkonlar, Kurtarıcılar, Kutsal Ruh'lar, Rab'ler, Putlar..vb.) eden, kitap yazma selahiyetleri veren KABULLERİNE göre, Tanrı imal etme dışında HİÇBİR ŞEYİ YARATAMAZ (yaratamaz değil, Yaratamaz) konumunda. İSRAİL'in(Yakup'un) Tanrısı, İSRAİL Tanrısı RAB gibi tanımlarla, ÖZELLEŞTİĞİ vurgulanan  Bu inancı hayallerinin DİNAMOSU yapmış olanlara göre; Tanrı evrendeki herşeyi, kendinden bir parça olarak, belli görevler vererek serbest bırakmış. Tanrının İnsanı kendine benzer kıldığı kabul etmişler hatta tüm Tanrı nitelendirmelerini İNSAN SİLÜETİ formunda resmetmişler. Hem düşüncelerinde hem tablolarında ikonlarında.

Bu akımın İTTİFAK ortakları, Tanrının yer yüzünde YANSIMASININ İNSAN olduğunu HAYALLERİNİ güçlendirmek için görüşleri içine dahil etmişler. Elbette bu dahiyane kabullerinden de çok mutlu olmuşlar. Nasıl mutlu olmasınlar, nasıl BAL ve SÜT akan nehirleri VAAD etmesinler, hemde yanında SONSUZ YAŞAM promasyonuyla.

ATALARI Tanrı insanı kendine benzer kıldı diye kitaba yazmış, takipcileri ise; Tanrının kendine benzer kıldığı İNSAN yaratılmış değil, TANRIDAN BİR PARÇADIR saptamalarıyla bu kurtuluş hayallerini DORUK noktalarına taşıtmışlar. "Kendin pişir kendin ye" olayı söz konusu ama burada PİŞİRENLER PİŞİRENİ yiyecekler gibi gözüküyor. Oysa ortada pişen bir şey yok sadece yakılmış bir ateş var.

Neden mutlu oldukları ortada değil mi? Tanrı eğer Evren'i meydana getirense, yani EVRENİN TAMAMI ise yada Evren onun yansımasıysa o halde kendi silüetinde, kendine benzer ve kendinden bir parça olarak yarattığı İNSANDA, KÜÇÜK EVREN sayılır.

"Tanrıda var olan bütün unsurlar, yansıması olan İNSANDA DA olmak zorunda" çıkarımı, VAHDET-İ VUCUD'cuları, VAHDET-İ MEVCUD'un EVREN OLARAK VAR OLDUĞUNA ve insanlarında onun bir parçası durumunda olduğuna iyice inandırmış (VAHDET-İ MEVCUD: TANRI =EVREN özdeşliği çerçevesi içinde Meteryalist bir düşünce denilebilir. Evrenin tamamı için kullanılıyor). Tıpkı: MAKRO-KOSMOS'u (Macrocosmos) meydana getiren MİKRO-KOSMOS (Microcosmos) ilişkisi gibi. YARATILMA OLMADIĞI SÜRECE HER YENİ BİREY TANRIDAN GELDİĞİNE GÖRE TANRI SÜREKLİ KÜÇÜLMEKTE KARŞI TARAF İSE SÜREKLİ BÜYÜMEKTE. BU DURUMDA TANRI'DAN OLMAYANLARIN NE OLMASI GEREKİYOR. ELBETTE SAPKIN OLMASI GEREKİYOR.

İmanı olanların, İman ettiği kaynağa döneceği noktasından hareketle; İMANI YOK OLAN HER BİREY, ONLAR İÇİN ÇARESİZ KENDİLERİNE KATILACAK OLAN YENİ BİR MİKRO EVREN DURUMUNDADIR Tanrı içindeki, Tanrı'dan parça olan BİR'imlerin, BİR (birlik) olması sağlanabilirse, VAHDET-İ VÜCUT (Varlık Birliği) birliği de meydana gelmiş olacaktır. Böylece hayalleri olan, solagan hale getirdikleri TEK ve BİR'İ gerçekleştirmiş olacaklardır.

Önderleri ise, 'Vahdet-i Vücut'cu tüm varlıkların önderleri' tarafından kabul gören ATAMA MESİH olacaktır. BİR'temsil eden, BİR'liğin sözde/görünürdeki patronu, ittifakla karar verecekleri ATAMA MESİH olacaktır. Atama Mesih elbetteki Hıristiyan (Müslüman gruplar mesih onlara geleceğini zaten kabul etmiş durumda) olacaktır. Kutsal kitaplarında ki görünümlü anlatımlarından anlaşıldığı kadarı ile göklerde büyük bir iktidar savaşı var. Var kabul ettikleri TANRISAL güçler arasında, YOK OLMAMA savaşları yaşanıyor. Şeytanlarla toplantılar yapan TANRI inancı Kutsal Kitaplarında yer alınca elbett, bu tür İKİNCİL güçlerinde kabulü kaçınılmaz oluyor. Tıpkı dünyada yaptıkları gibi, bir takım savaşların orada da güçler arasında gerçekleştiğini sanarak kitaplarına bu tür ifadeleri yazmışlar. Orada da entrika, komplo, yalan ve iftira söz konusu olduğunu kendi başlarından pay biçerek anlatıyor olmalılar.

Örneğin Yahudilerin bu konudaki yorumu şöyle. Eski Ahit Ester kitabındaki AMALEK katliamını şöyle yorumluyorlar.
Yahudilikte Kabala inançlarına göre Dünya üzerindeki olayların gelişmesini şöyle izah ediyorlar. (Şalom gazetesi, --Maskeli.Balo@Purim.Bayrami.din-- yazısından)

"....Rabi Moşe Hayim Luzzato'nun İLAHİ İLHAMLA kaleme aldığı Dereh Aşem (Tanrı'nın Yolu) kitabında belirtildiği gibi, bu dünyada meydana gelen her olayın kökeni, Yukarı Alem denilen ve doğaüstü güçlerin bulunduğu Tanrı katıdır. Aşağı Alem diye adlandırılan bu dünya ile Yukarı Alem sürekli etkileşim halindedir. Bu âlemde meydana gelen ne varsa, tekrar Yukarı Alem'e yansır ve bir şekilde yeniden bu âlemi etkiler. Açıklaması zor gibi gelse de, gündelik yaşamda kullandığımız atasözleri bu ilkeyi çok sık dile getirir: Ne ekersen onu biçersin; İyilik eden iyilik bulur; Kötü söz sahibini bulur..."

"Ari ha-Kadoş'a felsefesine göre Ester hem bir peygamber, hem de Kabalist idi; bu âlemde meydana gelmesi İSTENEN HER DEĞİŞİKLİĞİN Yukarı Alem'den kaynaklanması gerektiğini biliyordu. Bir etkinin ‘ORADAN' HAREKETE GEÇMESİ için, ‘BURADA' bir şeylerin YAPILMASI ŞARTTI."

Bir sentezi temsil eden ”ARİ ha-Kadoş -SAFED'in KUTSAL ASLANI felsefesi (ARİ HA-KADOŞ: Aşkenazi Rabbi İshak, bu isimlerin baş harflerinden oluşmuş) YARATILIŞI; Tanrının bizzat kendi içinde VAR olan (onlara, V. Vucudculara, Enel-Hak'cılara ..vb..göre; TANRIYI oluşturan) karşıt faaliyetler süreci olarak tanımlarmış. Kötülüğü de, bir takım şeyleri içinde bulunduran bir VAZOLARA / KAPLARA benzetirmiş. ”KAPLARIN KIMILDAMASIYLA” (Şebirah etabı) düşen MANEVİ PARÇALARIN, evreni yozlaştıran aktif bir varlığa dönüştüğünü ileri sürebilmek için, derin derin düşünmüş ve bu felsefi denilen SANILARINI ortaya koymuş.

GÖRDÜĞÜNÜZ GİBİ TANRISAL (onlara göre) KATTA BİRŞEYLERİN OLABİLMESİ İÇİN YERYÜZÜNDEN UYARMAK GEREKİYOR / TETİKLEMEK GEREKİYOR. Onlarda Tanrıcılık oynamayı çok sevmiş olmalılar ki, bu zihniyet olarak benimsedikleri bu davranışlarını IRKSAL STANDARTLARI olarak gelecek nesillere aktarıyorlar.
Özetle; Tanrıya yol göstermek gerekiyor. AKIL VERMEK GEREKİYOR. Bu söylenenler garip gelebilir ama Yahudiler için hiçte öyle değil. Tanrı kavramının içini tamamen boşaltmak, insanları Hahamların, din önderlerinin ağzından çıkacaklara bağlayabilmek için Tanrı saygınlığını YOK EDECEK ifadeleri, anlatımları kitaplarından hiç eksik etmiyorlar.

Tanrı saygısı azalsınki, önderler akıl verir duruma gelsinki, Tanrı olarak işaretlenenin NİTELİKLERİ ortaya çıksın. Pazar yeri, Mahlle kavgalarında olduğu gibi bir hareket içine sokulmuş bir TANRI anlatımı var. Adeta "tutmayın beni" naraları attırılıp Tanrı olgusu sıradanlaştırılıyor. Güreşte yenilen Tanrıya ilaveten Güç yetirilebinen ve kontrol edilebilinen TANRI.
İsrail Tanrısı, Harun'un Put yapma olayından sonra çok sinirlenmiş. Ve daha da öfkelenmek için Musa'dan destek istiyor. Ama Musa İsrail Tanrısına nasihat ederek, sakıncaları bildirerek, öfkesinin dinmesini sağlıyor.

Mısırdan Çıkış.....32:10 ‹‹Şimdi BANA ENGEL OLMA, BIRAK ÖFKEM alevlensin, onları yok edeyim. Sonra seni büyük bir ulus yapacağım.››
Mısırdan Çıkış.....32:11 Musa Tanrısı RABbe yalvardı: ‹‹Ya RAB, niçin kendi halkına karşı öfken alevlensin? Onları Mısırdan büyük kudretinle, güçlü elinle çıkardın.
Mısırdan Çıkış.....32:12 Neden Mısırlılar, ‹Tanrı KÖTÜ AMAÇLA, dağlarda öldürmek, yeryüzünden silmek için onları Mısırdan çıkardı› desinler? ÖFKELENME, VAZGEÇ halkına yapacağın kötülükten.
Mısırdan Çıkış.....32:13 Kulların İbrahimi, İshakı, İsraili ANIMSA. Onlara KENDİ ÜZERİNE ANT İÇTİN, ‹Soyunuzu gökteki yıldızlar kadar çoğaltacağım. ....
Mısırdan Çıkış.....32:14 Böylece RAB halkına yapacağını söylediği KÖTÜLÜKTEN VAZGEÇTİ

KULUNDAN DERS ALAN TANRI İNANCI, İLAHİ HİÇBİR KORKU DUYMAYANLARA GEREKEN BİR DUYGU OLMALI. Ders alanın nesinden korkulur ki? Tapınmalarını yap, buhurunu sun, kıskandırma, senin tarafında olamasını sağla istediğini yap. Günah ve Sevap kavramı olamayan ilir..

KULUNDAN DERS ALAN TANRI İNANCI, İLAHİ HİÇBİR KORKU DUYMAYANLARA GEREKEN BİR DUYGU OLMALI. Ders alanın nesinden korkulur ki? Tapınmalarını yap, buhurunu sun, kıskandırma, senin tarafında olmasını sağla istediğini yap. KURTARICI MESİH BEKLEMELERİ DE İŞTE BU NOKTADA ÖNEM KAZANIYOR. İlahi bir değerle hiç bir bağlarının kalmadığını bilenler hatta, bu bağları yok etmek için gayretler sarfedenler, İMANİ değerlerden yoksun bir inanç sistemini kendilerine DİN olarak seçtikleri için, ASLA HESAP gününün onlara CEZA günü haline geleceğini (CEZASIZ çıkamayacaklarını) biliyorlar.

"ALLAH'ın" din gününden kurtulamayacaklarını, edinilmiş Tanrılarıyla birlikte CEZALANACAKLARINI isimleri gibi bilenler, bunun gibi TESELLİ babındaki FELSEFİ DÜŞÜNCE üretimleri ile en azından HAYALLERİNİN sürmesini istiyorlar. Sonu gelmez bir yaşam ve gücüne nihayet olmayan saltanat sürmeyi hayal ettikleri Bal ve Süt akan nehirli ülke hayallerinin bitmesini istemiyorlar. (Bal ve süt akan nehirleri, "bizde hemde bu Dünya üzerinde veririz" diye insanları peşlerine takanlar, elbette "hani vaadler nerede" tipindeki sorulardan kurtulabilmek, öne sürülen HAVUCUN tazeliğini kaybetmemesi için birtakım yeni şeyler türeterek ortaya koymak zorunda kalıyorlar)

İmani yollardan, yani "SECDE ET" emrine karşılık secde etmeyenle, "SECDE EDEREK GİRİN" emrine karşılık gösterilen KAPILARDAN girmeyenler, kurdukları İTTİFAKLARLA Bal ve Süt akan nehirli yaşama kavuşmayı HAYAL EDİYORLAR. Hayallerinin takıntısız sürebilmesi içinde KURTARICI / MESİH icad etmeyi uygun bulmuşlar  İmani hiçbir değerle ilşkileri kalmamış olanlar, "ALLAH'ın" kendilerini CEZADAN kurtarmayı bırakın, cezalandıracağını biliyorlar. DİN GÜNÜNDE yargılandıklarında CEZADAN kurtulamayacaklarını, üzerlerini ÖRTTÜKLERİ AYET'lerden bilenler, kendilerini DİN gününden kurtaracak bir KURTARICYII hayal etmelerinden daha normal birşey olabilir mi?

KURTARILMAYA çok ihtiyaçları olduğunu yani ACİTİTASYONLARINI gösterecekleri ORTAMLARIDA oluşturmak, DERİN DÜŞÜNCELER sonucunda meydana getirdikleri FELSEFELERİNDE (kullanım kılavuzu gibi) elbette var.
Bu felsefi kabul onlarda, HESAP GÜNÜNDEN kurtulmanın gerçekten olabileceği hayallerini kuvvetlendirir. Uygulamalarında ki pervasızlıklarını AZDIRIR. Topyekün KURTULUŞ düşüncesine sımsıkı sarılmaları bu felsefi görüşten sonra daha tutkulu hale gelir. Çaresizliklerine bir nebzede olsa züğürt tesellisi olur.

Luria Kabbalist öğretilerine göre.. Tanrı hiç bir şeyi yaratmadan önce, her yer ve ZAMAN ışık kütleleri ile doluymuş. Sonsuz Işıma yani, Tanrı sınırsızmış ve yalın halde imiş. Yaratmayı başlatmak için yani yaratılanlara yer açmak için içe çekilmiş. Luira sanılarına göre evren, Tanrı'nın güçlerinin iç-içe geçmesiyle oluşmuş ve maddesel boyuta bürünmüş Dünya, üç aşamalı olayların sonucunda meydana gelmiş. Bunlar;
1- Zimzum: Tanrı’nın bu evren için boşluk oluşturarak kendini sınırlaması
2- Şebirah: Kapların kırılması
3- Tikkun: Düzeltme ve inşa dönemi
(Her harfi Tanrıdan dedikleri kitaplarında, Tanrı "ilk insan Adem'i yarattım dediği tarihlerde Akad imparatorluğu kurulmak üzere, Urfa Göbeklitepe şehri kurulallı 5-6000 sene olmuş. Edindikleri Tanrılarının "Yarattım" dediği tarihlerdeki GARİBETLİKLERİ görmeden, "yarattım" diyen VARLIĞA güvenerek "bana göre Tanrı ışıktı, patladı, kırıldı herşey oluştu, vazo sarsıldı maddeye çarptı, ışık maddede kabuklaştı, Mesih gelecek tamir edecek herşey düzelecek" diyemeyeceğine göre, kitaplarında her fırsatta saygınlığını yok ettikleri TANRI unvanı verdikleri VARLIKLARINA, YOL HARİTASINI ÇİZİYORLAR. Tüm düşünceleri o noktaya odaklıyıp, önde tutulan HAVUCU TAZELİYORLAR)
Luria’ya göre evren, büyük bir enerji patlaması sonucunda oluşmuş. Bu patlama sonrası madde toplu olarak gelen ışığı kaldıramamış ve kırılmalarına neden olmuş. Patlama sonrası kaynağından çıkıp, tekrar kaynağına dönmesi gereken ışığın tamamı MADDENİN kırması nedeniyle, yansıma yönleri değiştirdiğinden IŞIĞIN bir kısmı geldiği kaynağa dönememiş. Madde ışığın bir kısmını tutmuş.

Dönemeyen bu ışın demetleri maddelere bulaşmış ve zaman içinde de, Luira'nın "KLİPA" ismini verdiği kabuklaşma sürecine girmiş. İşte Luria bu klipaları kaynağına geri döndürebilmek için mutlaka 3.aşama olan Tikkun (Düzeltme ve inşa dönemi) olayının meydana gelmesi gerektiğine söylemiş.

Ama herkez bu derin düşünce SANILARINI, KURTULUŞ simidi olarak aldığına göre, OLAYIN öyle olacağına "KARAR VERMİŞ" demek daha doğru. Elbette bunun yapabilecek tek güçte tek isimde KURTARICI MESİH fikrinin kabul edilmesiyle ortalığa salınacak olanmış. (Luria Kabbalacılığı 1600 yıllarında, tüm Yahudi otoritelerini görüşlerini sarar sarmayıp, Kafalarında düşüncelerinde şimşekler çaktırır olmuş)
Mesih'in onaracağı tamir edeceği, ışın kırılmalarının neden olduğu KLİPALARI kaynağına geri göndereceği SAFHANIN yaklaştığının İşaretleride elbette bu derin düşünce SANILARI içinde ayrıca saptanmış. Bu saptamalara göre; ZAMANIN geldiğinin Dünya üzerindeki maddesel yansıması / işaretleri ise şu şekilde olacakmış. Mesih gelmeden önce masum, mazlum, mahsun, madur Yahudilere karşı büyük bir soykırım yaşanacak ve düşmanlıklar had safhada olacakmış.

İşte bu ACİDİTASYON sahnelerinin sergilendiği zaman dilimi içinde, Tanrı, yalvaran Yahudi halkının dualarına icabet edecek ve Mesih'i, kurtarıcıyı gönderecemiş. Buradan da anlaşılacağı üzere mesih fikri, HESAP GÜNÜNDEN KURTULMAK İSTEYENLERİN, ilahi değerlerle ilişkisi kalmayanların, tüm Kabalistlerin öğretilerinde en can alıcı noktayı oluşturmuştur.

Elbette burada mesih İTTİFAK kararıyla atanmış olan bir şahsiyet olacak. Mesih atanmış olacağına göre onu seçip ortalığa salanlarda TANRI olmuş oluyor. Yani," Tanrı vakit geldiğinde, yalvarmaları duyduğunda MESİH'İ gönderecek" derlerken; "TANRIYI OYNAYAN bizler kuvvetlendiğimizde, KATLİAMLARIMIZA TANRI damgası vurabilmek için MESİH kod isimli birini, önder yapacağız" demek istiyorlar.

Yeni PURİM BAYRAMLARIMIZIN kaynağını oluşturacak MORDEKAY örgütlenmesini ayarladığımızda MASKELİ bir önderimiz olacak diyorlar.

Özetle, "ESTER KİTABINI OKUYUN, KATLİAM ALT YAPISI NASIL OLUŞTURULUR, KATLİAMI UYGULAYACAK OLAN NASIL ELE GEÇİRİLİR, NASIL MADUR MAHSUN TAVIRLAR TAKINILIR, KATLİAM NASIL TEZGAHLANIR, NASIL UYGULANIR ve NASIL PURİM BAYRAMLARI ilan edilir görün" diyorlar. İmanlı olan biri KURTARICIYI NEDEN sürekli yaşıyor olsun Bu durumda zaten İMANİ bağlarınınkuvvetli olmadığı ortaya çıkar. Kutulmayı, İmani emirleri yerine getirp "ALLAH'tan bekleme yerine, illaki KURTARICI bekleyenler aslında, "ALLAH'ın HİKMETİNDEN" ÜMİTLERİNİ tamamen kesmiş olanlar olmuyor mu? "ALLAH'ın" hikmetinden tamamen ümidini kesmiş oldukları için, kendilerini HESAP GÜNÜNÜN yargılanmasından kurtaracak bir KURTARICI bekledikleri muhakkak.

"ALLAH'ın" hikmetinden ümit kesmiş haller sergileyenlere, "ALLAH" NEDEN KURTARICI göndersin. Dünya'ya hükmedenlere, Dünyayı GASP ETMİŞ olanlara, Dünyanın her yerinde zulüm sergileyenlere, Dünyanın her yerine KARAKOL kurmuş olanlara, Filistinlileri sırf tarihsel intikam egolarını tatmin için duvarlar arasında tutanlara ve onları Argemeddon sürecinde yok etmeyi planlayanlara..vb.. MESİH/ MEHDİ / KURTARICI gibi adlar altında birini gönderir mi?

Onlara, masumların KÖKLERİNİ rahat rahat KURUTSUNLAR diye İLAHİ bir destek gelir mi? Elbetteki gelmez. Onlarda bunun bilincinde oldukları için kendi adamlarını kendileri ortaya süreceklerdir. Onların derdi HESAP GÜNÜNDEN KURTULABİLMEK iken daha doğrusu DİN GÜNÜNÜN SAHİBİ OLAN "ALLAH'tan kurtulabilmek iken; "ALLAH'tan" onlara "HADİ BENDEN KURTULUN" tarzında bir KURTARICI gönderilir mi?

Dünya'da kan döken kimler? onlar,
Dünya'da Terörist yetiştirenler kimler? onlar,
Dünya'da silah sanayini elinde tutan kimler? onlar,
Dünya'da siyasette egemenlik sürenler kimler? onlar,
Dünya'da barış oluşmasından rahatsız olanlar kimler? onlar,
Dünya'da fuhuş, alkol, kumar sektörlerini ellerinde tutanlar kimler? onlar,
Dünya'da ticareti ellerinde tutanlar kimler? onlar,
Dünya'da sermayeyi ellerinde tutanlar kimler? onlar,
Dünya'da her tarafa inançları ile yayılmış olanlar kimler? onlar,
Dünya'da her yerini işgal edilmedik yer bırakmayan kimler? onlar,
Dünya'da her yerini işgal ettikleri yerde ırkları yok edenler kimler? onlar,
Dünya'da herhangi bir zenginlik ortaya çıktığında el koyanlar kimler? onlar,
Dünya'da misyonerlik teşkilatı kurarak sapkın tanrı inancını yayan kimler? onlar,
Dünya'da iç karışıklık çıkarmaları için örgütler kurulmasına hamilik edenler kimler? onlar,
Dünya'da Ülkelerinde ayaklanma, iç karışıklık çıkartanları bağılarına basanlar kimler? onlar,
Dünya'da kafalarına göre sınırlar saptayan, cetvelle sınırlar çizip Ülkeler oluşturanlar kimler? onlar,
Dünya'da bir ulusu senaryolarınca (gog/mogog) yok etmek adına, duvarlar arasında yaşatanlar kimler? onlar,
O halde, kurtulmak istedikleri bunlarsa, YAPTIKLARINDAN VAZ GEÇSİNLER SORUNLARDA KÖKÜNDEN ÇÖZÜMLENİVERSİN.

ORTADA GARİP BİR DURUM YOK MU? Yukarıda sayılanların hepsini, yapanlar kendileri olduğu halde, hala "kurtulacağız, mutlaka KURTULMALIYIZ" diyorlarsa; O halde KURTULMAK İSTEDİKLERİ ne?

Toprak ve zafer Vaadlerini yapan kim? / Toprakları vaad eden kim?
Toprak vaad edilenler kim? / Vaad edilen topraklar kimin?

Kurtarıcı vaad eden kim? İsrail Tanrısı ve "ALLAH'a şirk koşarak " isnat edilen Yahve / Oğlu Tanrı
Kurtarıcı vaad edilenler kim? İsrail müstakil tanrısının halkı
Kurtarıcı gelecek olanlar kim? Dünyayı kendilerinden kurtarılmaya muhtaç hale getirenler
Kurtarıcı kimlerin ordusunun başında olacak? Dünyayı işgal etmiş ve Dünya insanlarını köleleştirmek isteyenlerin yani KILIÇ ordusunun başında olacak SEN, BEN, O ayrımı yapmadan, Bizden, Sizden, Onlardan sınıflamasına başvurmadan, VİCDANLARLA, İNSANI İNSAN yapan değerlerle bu yapılanlar cevaplanmak istense, yukarıda sayılan maddeleri gerçekleştirmiş olanlar, hiç kendilerini DESTEKLENİYORUZ MERTEBELERİNDE gezdirebilirler miydi? Hareketlerini yapacak destek bulupta hala KAN DÖKME hesapları yapabilirler miydi?

Dünyada yapmış olduklarının,"Herhangi bir TANRI" kavramı içinde bir yeri olabilir mi? "ALEMLERİN RABBİ OLAN ALLAH" böyle bir şeye razı gelir mi?

Yine, Bizden, Sizden, Onlardan ayrımcılığı yapmadan, Ülkeler bazında düşünmeden, haklı haksız tartişmalarına girmeden, Din ayrımı gözetmeden, DÜNYADA Kİ TÜM İNSANLARI gruplar halinde yada teker teker bir ortama alma olanağı olsa ve yukarıda yapılanlar Ahlaki midir, Vicdani midir, İnsani midir? diye sorma imkanı da olsa, hiç firesiz herkez, sayılan maddelerin, Gayri Ahlaki, Gayri Vicdani, Gayri İnsani bulacaktır.

Tek Tanrılı, çok Tanrılı, bizim Tanrı, Oğul Tanrı ayrımı yapmadan, yukarıdaki maddelerin "DİNİ" onay alıp alamayacağını, insanlara teker teker sorma olanağı olsa, hiç firesiz herkez, sayılan maddelerin, "DİNİ" onay almasının imkansız olduğunu söyleyecektir.

O HALDE YUKARIDAKİ MADDELERİ UYGULAYANLAR KİM?
O HALDE YUKARIDAKİ MADDELERİ TANRI EMRİ DİYE GERÇEKLEŞTİRMİŞ OLANLAR KİM?
O HALDE YUKARIDAKİ MADDELERİ EMREDEN HANGİ TANRI?
O HALDE YUKARIDAKİ MADDELERİ EMREDEN HANGİ KİTAP?

ORTADA GARİP BİR DURUM YOK MU? Yukarıda sayılan maddeleri,
(Hayalen başka Dünyalar var kabul ederek) başka Dünya'lar da gerçekleşti, bu konuda değerlendirmeniz nedir diye sorulduğunda, herkez fikirbirliği içinde, onaylanması mümkün olmayan eylemler olarak nitelendirecektir.

Oysa aynı olaylar, kendisinin ait olduğu, ülke tarafından, kendi din temsilcileri tarafından uygulandığında ve uygulamanın artıları eksileri değerlendirmeye alındığında olaylara yaklaşım birden bire değişmekte ve yukarıda sayılan maddelerin hemen hepsine onay verici tavırlar ortaya koyulmaktadır. Taraflarından biri olunmaktadır.

Artılar, Eksiler, Kazançlar, Elde edilecek İmkanlar, EGO TATMİNLERİ,..vb.. işin içine girdi mi gözler kapanıyor, VİCDANLARA kurulan hayallerle sus payı veriliyor ve NALINCI KESERİ çalışmaya başlıyor. Şu andaki Vicdanlarını rahatlattıkları, KURTARICI TANRIDAN, MÜSLÜMANLAR TERÖRİST, TANRI EMRİ AMALEKLERİ yok edin,..vb..

Esasında yukarıdaki maddelere haklılık veren içimizdeki, esiri olduğumuz BEN" dir. "BEN" bir tarafa bırakıldığında normal olan davranışlar, "BEN" ortaya çıkaran devreye girdiğinde altüst oluvermektedir. O HALDE HERKEZ KÖTÜYE ALET OLMAMAK İÇİN, İÇİNDEKİ İYİYE OYNAMASI GEREKMİYOR MU? Kıyasıya bir rekabet ve mücadele içinde taraflar kazanmak için, her numarayı deniyor senaryosu içinde; BABA TANRI onlara "şovalye türü düello yapın, kazanana ve taraftarlarına Ahiret yaşamını vereceğim" demediğine göre yargılama ve sonsuz hayat iznini NASIL etmeyi hayal ediyorlar?

Esinleme ....2:7 Kulağı olan, Ruh'un topluluklara ne dediğini işitsin. Galip gelene, Tanrı'nın cennetinde bulunan yaşam ağacından yeme hakkını vereceğim.'

Demek ki planladıklarının içinde başka amaçlar başka hedefler var. Açıktan açığa "TEK TANRI diniyiz" iddiasında bulunanlar, "biz BABA TANRI'YI da etkisiz hale getireceğiz" diyebilirler mi? Tek Tanrı inancı ile topladıkları taraftarları, bu güne kadar birşey yarattığına kendilerinin (Ör:Adem'i yarattım dediği tarihte İmparatorluklar şehirler var) bile İKNA OLMADIKLARI, yedek Tanrılarına sadakat gösterip kalır mı? Esinleme.....12:10 Bundan sonra gökte yüksek bir sesin şöyle dediğini duydum: «TANRIMIZIN KURTARIŞI, gücü, EGEMENLİĞİ ve MESİHinin yetkisi ŞİMDİ GERÇEKLEŞTİ. Çünkü kardeşlerimizin suçlayıcısı, onları TANRIMIZIN ÖNÜNDE gece gündüz SUÇLAYAN, AŞAĞI ATILDI.

Kutsal kitaplarında ki görünümlü anlatımlarından anlaşıldığı kadarı ile göklerde büyük bir İKTİDAR savaşı var. Var kabul ettikleri TANRISAL güçler arasında (CİNLER) YOK OLMAMA savaşları yaşanıyor. Şeytanlarla toplantılar yapan TANRI inancı Kutsal Kitaplarında yer alınca elbette, bu tür KUVVETLERİN, TANRILARIN, TANRININ OĞULLARININ kabulü de kaçınılmaz oluyor. Tıpkı dünyada yaptıkları gibi, orada da güçler arasında bir takım savaşların gerçekleştiğini sanarak, kitaplarına o yönde ifadeler yazmayı uygun görmüşler. Orada da entrika, komplo, yalan ve iftira söz konusu olduğunu kendi başlarından pay biçerek ZANNEDİYOR olmalılar. HAMAN PRAMİTİ Yahudi gerçek Furkan dedikleri ve kendilerinin yazacakları kitapla tekamüle ermiş gözüküyorlar. Yani onlar en üstteki yerlerini ASLANLAR olarak yer almışlar. Hıristitanlar ayani KUZU'lar ise kopuk parçanın / tekamül üçgeninin hemen altındalar ve Eski Ahit kitabına geçiş yapmış olarak Yahudilerin takip ettikleri yoldan Tekamüle ermeye çalışıyorlar.Ama her halükarda artık Tanrı olumuş Yahudilerin seviyesine Yahudiler izin vermeden giremeyeceklerr. Yani sonsuz yaşam içinde o seviyediki yerlerini koruyacaklar ve yahudilerin yazmış olduğu AShit kitabına bağlı kalarakyahudilerin tanrılığı altında sonsuz yaşam içinde yerlerini koruyacaklar. Yahudilerin yazdığı kitaplara bağlı olacak olanlarda elbette Yahudilerin kulları olur.

En altta başı secde pozisyonunda kalmış olan ve etrafında olup bitenden habersiz yaşayan ve tüm dinleri günah keçisi olarak tüm ağırlıklarını taşıyan Müslümanlarda PİRAMİTİN taşıyıcı temelini oluşturmakta ve Eski Ahite geçiş yapmanın ön şartı olan türevi Yeni ahit'e bağlı kalması ona biat etmesi gerekiyor. İSEVİ-MÜSLÜMANLIK gibi. Gelişimini tamamlayabilmesi için yani KUZU'nun seviyesine gelebilmesi için önündeki Yeni Ahit'e secde etmesi bağlanması gerekmekte. İsevi-Müslümanlıktan, Hıristiyanların anlayışındaki İSEVİLİĞİ geçmesi gerekiyor. İSA'nın çarmıhta TANRI olarak ölmesine tanıklık yapması gerekiyor.ÇARMIH TANIKLIĞI Ne zamanki Yeni Ahit'e bağlanır yani Müslüman kimliğinden, TEVHİD İMANIN'DAN sıyrılırsa o zaman yük taşımayan ama kendisini taşıttıracak olan Hıristiyanların olduğu katta elbette bir hıristiyan olarak yerini alır. Alnı YENİ AHİT kitabına çok yakın gösterildiğine göre, bu durumun gerçekleşmesi ramak kalmış. Hz. Muhammed'i Peygamber olarak tanımayan, Kur'an'ı Kerim'i "ALLAH'tan" geldiğini kabul etmeyen dolaysıyla MÜSLÜMANLIK diye bir DİNİN olduğunu red edenler, DİNLER ARASI DİYALOG organizasyonlarında; ASIL amaçları TEVHİD inancını YOK ETMEK olmasa MÜSLÜMANLARA yer verirler mi? Yok kabul ettikleri bir DİN ile DİYALOĞA girişirler mi?

Demek ki Müslümanlarında içinde olduğu DİYALOG platformları ortalıkta segilenen bir mizansensenden ibaret. Müslümanlığı yani TEVHİD inancını yok etmek isteyenlere, İMANI yok etme çalışmalrına katkıda bulunarak bu zorlu yolda hizmet etmek isteyenlerin katıldığı bir aldatmaca. Pek Muhterem Papa Cenaplari ... (10 Şubat 1998 Zaman Gazetesinde Yayınlanmıştır.)

Uc buyuk dinin dogum yeri olarak bilinen topraklarin dunyayi daha iyi yasanabilir bir mekan kilma yolundaki kutsal misyonumuzu tam manasiyla bilen halkindan size en icten selamlari getirdik. Yogun gundeminizde bize zaman ayirarak sizinle muserref olmayi bahsettiginiz icin zatialilerinize en derin kalbi tesekkurlerimizi sunariz.

Papa 6. Paul Cenaplari tarafindan baslatilan ve devam etmekte olan Dinlerarasi Diyalog Icin Papalik Konseyi (PCID) misyonunun bir parcasi olmak uzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edisini gormeyi arzu ediyoruz. En aciz bir sekilde hatta biraz curetle, bu pek kiymetli hizmetinizi icra etme yolunda en mutevazi yardimlarimizi sunmak icin size geldik.......

....diyerek başvuruda bulunanlar, o başvuruyu, yaptıkları makamın yüzyıllardır, Kuran'ı Kerim, Hz. Muhammed, İman ve Mümin'lik (hangi dinden olursa olsun), adına ne varsa yok etmeye çalıştıklarını, onları inkar edip, haçlı seferleri düzenlediklerini ve bu çalışmadan da asla vaz geçmeyeceklerini elbette biliyorlardı.

Kafir olarak gördükleri bizleri içlerine almayacaklarını elbette biliyorlardı. Endülüs'te kalan son müslümanları dinlerinden çevirmek için zorla domuz eti yedirenlerin, elbette müslümanlara yaşam hakkı vermeyeceklerini biliyorlardı.

Geride kalanlar (1492 de son müslümanlar Gırnata'dan ayrıldı), domuz eti yiyiyoruz, pazar günleri de kiliseye geliyoruz, artık Müslüman değiliz, dedikleri halde, İspanyolları inandıramadılar.Kurdukları özel polis ekipleri ile (Domuz polisi denmiştir) kontroller yapıp, zorla domuz eti yedirenlerin, şefkatli kollarına gidenler, elbette Afganistan'da, Irak'ta olanlara sessiz kalmak zorunda olduklarını biliyorlar
Yok kabul ettikleri, KİTABINI red ettikleri, Peygamberini kabul etmedikleri, din olarak saymadıkları ve asla ismini kendileri ile bağdaşlaştırmadıkaları bir dinin mensubunu yanlarına alıpta, gerçekte onlara göre olamyan bir dinle DİYALOG yaparlar mı? Elbette yapmazlar. Ancak kendilerinden olduğuna inanırlarsa VARLIK BİRLİĞİNİN amacı olan İMANI yok etmek TEVHİD İNANCINI silmek konusunda iş-birliği için adım atabilirler.
Tevhid inancını ancak; İMANIN SAHİPLERİ içinde yer edinmiş ama  AMAÇLARINA hizmet edenler vasıtasıyla yok edebileceklerini bilenler  elbette TURUVA atlarına sahip olmak isteyeceklerdir.

Bu nedenle onlardan olunmalı ki, İNANAÇSIZLARINA karşı kurmuş oldukları İTTİFAKLARINDA yer alınabilinsin. Eskiden mensubu olduğu, TEVHİD İNANCINDA olanları hit Kitaplarında tarih edilen kalıplar içinde TANRININ OĞLU unvanlı olana bağlayabilsin Yani AHİT-İSEVİSİ yapabilsin.
Onlara, "siz şimdi İSEVİ-MÜSLÜMAN oldunuzda" dense, onlar  kendilerine "İSEVİ-MÜSLÜMAN da" demişte olsa, OĞUL TANRI yada YAHVE inananlıları olmaları sağlanmış oluyorlar.  TEVHİD İMANINDAN, putperes çok TANRILI inanç sistemine DÜŞEY inişli bir geçiş için BIÇAK SIRTLARINA çıkarılmış oluyorlar.   Çalışmaların ürünleri ayrı bir isim altında kategorize edilmeli ki, VARLIK BİRLİĞİNE olan katkılar, VAADCİ tarafındanda takdir görsün.  Yoksa ne diye İnsanlar, İsevi-Müslüman adı altında etiketleniyor olsun.

Kitaplarında, "BABAM" dediği YAHVE'ye yakmalık KUMRU sunan İSA'yı, Hz. İSA olarak gösterek neden adresleri PUTPERES mahalalerine naklediliyor?
Elbette atanacak mesih unvanlı PUTPERES İSA'nın arkasına takılmalarını sağlamak için.
Şeytanın safhını oluşturan varlık birliğine yaşam izni verecek İMANSIZLIĞI artırabilmek için.
Varlık birliğini oluşturarak girmeyi planladıkları  GÖKSEL EGEMENLİK hayalleri adına,  gereken İMANSIZLAR ORDUSUNU oluşturabilmek için.  "ALEMLERİN RABBİ OLAN ALLAH'tan" İMANİ bağlarını koparıp, EDİNDİKLERİ ile yollarına devam edenler, ÖLÜM sonrası yaşamlarını HÜKÜMRAN olarak sürdürmeyi vaad edenle / edenlerle işbirliği yapmak durumunda kalmışlar. Kendilerini o hayalinin senaristleri, yönetmenleri, parçaları görmüş olmalılar ki, göksel egemenlik savaşlarının taraftarları  olarak yeryüzü tetikleme  misyonlarının sahibi olmuşlar.

'ALLAH'ın, "secde ederek girin" dediği kapılardan VAADCİLERİNİN peşine takılarak geçmeyi hayal edenler, sağlayacakları VARLIK BİRLİĞİNİN faaliyetlerini GÖKSEL EGEMENLİK olarak nitelendiriyorlar. 

"ALLAH'a", GÖKSEL EGEMENLİĞİN desteğiyle karşı durup yani, "TEK'in" karşına "BİR" olarak çıkmayı düşleyen ŞEYTAN ve  İTTİFAK ortakları, HESAP GÜNÜNDEN bu yolla KURTULARAK güç yetirilemez saltanata kavuşabileceklerini,  hayallerine eklemiş bulunuyorlar..

Göksel egemenlikten anladıkları kitaplarında nakledilmiş olanlar, kitaplarının (Atalarının) kendilerine verdiği ruhsatla, VARLIK BİRLİĞİ / İTTİFAKI  içinde kuvvetli konuma geçmek için, bir takım faaliyetlerde bulunmaları elbette kaçınılmazdır.

SAVAŞ, ENTRİKA, KOMPLO, İFTİRA ve söylenenlerin doğruluğunu anlayabilmek için OLAY YERİNE İNTİKAL etmesi gereken TANRI İNANCINI, kendisini önder kabul etmiş olanlara ÖĞRETEN DİN PATRONLARIDA ZORLU KİŞİLER olarak, GÖKSEL EGEMENLİKTEN pay almak isteyeceklerdir.

Edindikleri Tanrı'nın, bir avuç insan önünde aciz kalışını / aciziyetini resmederek, hem egolarını tatmin ediyorlar, hem Tanrı saygınlığını zayıflatıyorlar.  Söylentiler, komplolar, entrikalar, içinde GRUP olarak yaşan Tanrı inancı RESMEDİLMİŞ. Olay yerine intikal etmeden, dünyada olup bitenden haberi olmayan, görmeyen, duymayan, bilmeyen nitelendirmeleri ile hepten TANRI kavramı SIRADANLAŞTIRILMIŞ.

Acizlik o boyutta işlenmiş ki,  adeta TANRI onlardan korkar halde okuyuculara sunulmuş.  Başedememekten korkan Tanrı, güç yetirememkten korkan Tanrı, saltanatını tehlikede gören Tanrı, Egemenliğini koruyabilmek için insanlara müdahele eden Tanrı, iNSANLARIN göklere erişirlerse TANRILAŞACAKLARINDAN korkan Tanrı..vb vurgularla TANRI KAVRAMININ içi hepten boşaltılmış.

Göklere erişmek demek herşeye egemen olmak demek, Tanrıyı fethetmek demek, TANRILAŞMAK demek, TANRI olmak demek olduğu kendi ifadelerinden de anlaşılıyor. Firavun'nun da, Haman'a "bir kule yapta Musa'nın Tanrısına erişeyim" dediği unutulmamalı. Zaten erişmek istediklerinin Tanrı olduğu, 2023 (yaratılış yılıyla) yılında  Tanrıyı kuleleri görmek için yere indirmelerinden anlaşılıyor.

Yaratılış........11:4 Sonra, "Kendimize bir kent kuralım" dediler, "GÖKLERE ERİŞECEK bir KULE DİKİP ün salalım. Böylece yeryüzüne dağılmayız."
Yaratılış........11:5 RAB insanların yaptığı kentle KULEYİ GÖRMEK için AŞAĞIYA İNDİ.
Yaratılış........11:6 ve ŞÖYLE DEDİ: "Tek bir halk olup aynı dili konuşarak bunu yapmaya başladıklarına göre DÜŞÜNDÜKLERİNİ GERÇEKLEŞTİRECEK, hiçbir ENGEL TANIMAYACAKLAR.
Yaratılış........11:7 GELİN, AŞAĞI İNİP  dillerini KARIŞTIRALIM ki birbirlerini anlamasınlar."
Yaratılış.......18:21 Onun için İNİP BAKACAĞIM. DUYDUĞUM SUÇLAMALAR DOĞRU mu, değil mi GÖRECEĞİM. Bunları YAPIP YAPMADIKLARINI ANLAYACAĞIM.›

Bakın GÖKSEL EGEMENLİK ne kadar zor anlar yaşamış, OĞUL TANRI, BABASIYLA yaşadığı bu zorlu anları yani, İKTİDARLARINI kaybetme aşamalarını, "HER HARFİ BİZDEN" dediği kitaplarında  bizzat söylüyor. Savaşlara bizzat şahit olan KUTSAL RUH denetimide işin cabası. Matta............11:12 Vaftizci YAHYA'nın ORTAYA ÇIKTIĞI GÜNDEN bu yana GÖKLERİN EGEMENLİĞİ ZORLANIYOR, ZORLU KİŞİLER ONU ELE GEÇİRMEYE ÇALIŞIYOR.
Esinleme.......12:9 Büyük ejderha, İblis ya da ŞEYTAN diye adlandırılan ve tüm dünyayı saptıran o ESKİ YILAN, MELEKLERİYLE birlikte YERYÜZÜNE atıldı.

Esinleme.......12:10 Bundan sonra gökte yüksek bir sesin şöyle dediğini duydum: «TANRIMIZIN KURTARIŞI, gücü, EGEMENLİĞİ ve MESİHinin yetkisi ŞİMDİ GERÇEKLEŞTİ. Çünkü kardeşlerimizin suçlayıcısı, onları TANRIMIZIN ÖNÜNDE gece gündüz SUÇLAYAN, AŞAĞI ATILDI.

OĞUL TANRILARININ bile OĞUL TANRILIĞINI ancak bu yollardan geçerek elde edebildiğini, "Her harfi Tanrıdan" denilen kitaplarında İŞLENMİŞ bulanlar, elbette KİTAPLARININ TASDİK ettiği  GÖKSEL EGEMENLİĞİ ele geçirme yönünde hareket edeceklerdir.

Tanrı yazdığı kitapta GÖKLERDE savaş olduğunu söylerse, OĞUL TANRIDA mücadeleler sonucunda EGEMENLİĞİNİ sağlayabildiğini  görünümler eşliğinde ilan ederse, her harfi Tanrı sözü olan kitaplarına inanan birileri de  kendilerini ZORLU kişiler olarak (zorlu sayıp) göksel egemenlik projeleri geliştirirler

"TANRI" dediklerinin İKTİDARI için savaşlar verdiğini yazan kitaplara, "İNANIN" diye çağrılar yapıp önderliğe soyunanlarda, o kitaplarda kendilerine sunulmuş olan RUHSATLARA dört elle sarılması kadar doğal ne olabilir?

Herşeyin yaratılışında var denilen, Üçü-birliğin İKİNCİ büyük TANRISI, EGEMENLİĞİNİ BÜYÜK MÜCADELELERDEN SONRA ELDE EDEBİLMİŞSE, demek ki komplolar, tezgahlar, entrikalar, darbeler sonucunda TANRILIĞA da veda anlamına gelen aşağıya atılan olabilir yada SONS OF GOD / TANRILARIN OĞULLARINDAN biri olarak pasifize (Merkeze çekilme gibi) edilebilirdi.

Kutsal kitaplarındaki "TANRI" kavramındaki derinlik anlayışları gereği, Göklerin egemenliği zorlanıyor. Üstelik bu zorlama ZORLU tabir edilen KİŞİLER tarafından yapılıyor. Yani YARATILMIŞ olan YARATANA karşı MÜCADELEYE girişiyor ve kurduğu İTTİFAKLARLA, YARATANINI zorluyor yani kafa tutabiliyor. ZORLU İNSANLAR göklerin saltanatını zorladığına göre, TANRILARINA ecel terleri döktürüp KRİTİK ANLAR yaşatmış olmalılar.
Her şeye Egemen olan ve KURTULUŞ VAADLERİNİ ard arda sıralayıp SÖZLER veren OĞUL TANRININ anlatımıyla; TANRI, yarattığı İNSANLARA karşı karşıya kalmış.
GÖKSEL EGEMENLİK bir gelmiş bir gitmiş.
ZORLU İNSANLAR GÜREŞ olayındaki gibi, Tanrı olarak seçilmiş olanı YALVARTMA aşamalarında dolaştırıp, "HERŞEYE EGEMEN olan ve HERŞEYİ YARATTI" denilen TANRI'yı ÇOK ZORLAMIŞLAR.

Tüm bu yaşananları (başından geçen olaylar olarak) TANRI KENDİ KİTABINDA anlatıyor.
Hani başkasından duyulsa, "HADİ ya! OLUR mu ÖYLE ŞEY?" dersiniz. Ama bunu KURTARACAĞIM sözü vermiş olan TANRI, BİZZAT esinlendirerek YAZDIRDIĞI kitabında anlatıyor. Yuhanna'ya görüntüler eşliğinde olup biteni gösteriyor.
Göksel egemenliği ben böyle elde edebildim diye SUNUM yaparak tüm yaşanaları, tüm gerçekleri ile ortaya koyuyor..
OĞUL TANRI, BABASIYLA yaşadığı bu zorlu anları yani, İKTİDARLARINI kaybetme aşamalarını, "HER HARFİ BİZDEN" dediği kitaplarında bizzat söylüyor.
İnanmamak mümkün mü? söyleyen baba ile aynı özden olan oğul.
Oğul'un yada Yuhanna'nın yada esinlenenlerin yada Özel Meleklerin yada Kutsal Ruh'un bazı sözlerine İnanamamak mümükünse, o kitabın kurtuluş reçetesi içinde işi ne" diye sorarlar insana.
Gökten kurtarıcı olarak gelecek olduğuna inanılanın yine kitaplarına göre, heran darbeye maruz kalabileceğini de kabul etmeliler.

Bakın göksel egemenlik ne kadar zor anlar yaşamış,
Yaklaşık 2000 sene önce TANRI ve EGEMENLİĞİ, çok KRİTİK SAATLER geçirip, BÜYÜK TEHLİKELER altında YOK OLMA tehlikesi geçirmiş?
GÖKSEL EGEMENLİĞİ ele geçirmek isteyenler ZORLU KİŞİLERMİŞ. Yani yaratılmış olan bir takım ŞAHSİYETLERMİŞ.
Anlaşıldığı kadarıyla kendilerine etkide bulunabilecek, tesir edebilecek işlerle uğraşan MESLEK SAHİBİ olanlarıymış.
Atalarından miras kalan İmani esasları, İLAHİ vahiyleri, "ALLAH'a" olan imanını inançlarından atabilmek için, beyninde yer etmiş İLAHİ değerlerle / emirlerle mücadele edenler gibi değil yani "Tanrıyla güreş yapıp yendim" diyenler gibi değil,
Daha ziyade; CİN çıkaran, CİNLERLE ilişki kurmuş olan İTTİFAK sahibi olan MESLEKLERİNDE üstatlaşmış İNSANLARMIŞ.

Ortaya koyulan MANZARAYA göre; Göksel egemenlik ve onun sahibi olan TANRI, "YARATTIM" dediği KİŞİLERİN tehdidi altında İKTİDARINI korumaya çalışmış ve TÜM YAZILANLARA bakılırsada, halada KORUMAYA çalışıyor olmalı. Varlık birliğine yakıt sağlayacak kaynaklardan biride; İsevileştirme....

PUTPERES İSA'ya ve İSRAİL'İN TANRISINA göre yazılmış  kitaplara, TABİİ olmayı artırarak ÇOK TANRILI sistemin yaygınlaşmasını sağlayabilmek için.
Müslümanlar arasında dinlerin kardeşliğini gerçekleştirmiş, hoş görü sahipleri olarak barınabilmek için.
PUTPERES ve ÇOK TANRILI dini savunan, TANRILARIN OĞULLARI olduğunu kabul eden atalarının yazdığı kitapları Müslümanlara  İMAN KİTABI sandırabilmek için.
...Hızla sürmeliki; ellerini güçlendirdikleri kanaatini yaşayabilsinler... Esinleme / Vahiy.....17:14 Kuzu'ya karşı savaşacaklar, ama Kuzu onları yenecektir. Çünkü Kuzu, RABLERİN RABBİ, KRALLARIN KRALI 'dır. ....
Esinleme / Vahiy.....19:16 Kaftanı ve kalçası üzerinde şu ad yazılıydı: `KRALLARIN KRALI VE RABLERİN RABBİ'

KRALLARIN Kralı olarak tasvir edildiğinde; BİR ÇOK KRALIN içinde en üst olan, tüm diğer Kralların KRALI olan bir şahsiyet algılanıyorsa, RABLERİN Rabbi tanımından da, BİR ÇOK (işaret edilen) RAB içinde en üst olan, tüm diğer edinilen Rab'lerinde RAB'bı olan bir şahsiyet algılanır.

Yahudilerin ve Hıristiyanların TEMELİNİ OLUŞTURAN Eski Ahit kitabında da ÇOK TANRILI sistemi İNANÇLARININ olmazsa olmazı olarak sunuyor. Hıristiyanlarında her harfi Tanrıdan diye kabul ettikleri Eski Ahit kitabında,  TANRININ OĞULLARI kabulleri Tanrısal katın GEREĞİ olarak ifade edilmiş.

Aşağıdakine benzer ifadelerle, çok TANRI İNANCINA (TANRI ADINA) kitabında ruhsat veriyor. Yani; her  harfi kendisinden olan kitabında (edindikleri) Tanrıları "ORTAKLARIM var. Önemli olan sadece bana tapmanız dolaysıyla beni  KISKANDIRMAMANIZDIR" diyor. Kıskandığına göre BAŞKA TANRILARIN olduğunu da İFADELERİ içinde söylemiş oluyor. Tek olan ve Tek olduğunu bilen kıskanır mı? İnsani duygulara bürünüp, YARATILMIŞ olmanın zaaflarıyla "KISKANIRIM" der miydi? Gülme işlevine sahip olanın AĞLAMA modu da vardır. Gülen ve Ağlayan Tanrı

Mezburlar/Zebur...2:4 Göklerde OTURAN RAB GÜLÜYOR, Onlarla EĞLENİYOR.
Mezburlar/Zebur...2:5 Sonra ÖFKEYLE uyarıyor onları, Gazabıyla dehşete düşürüyor

Gülen, eğlenen, sinirlenen, pişman olan (Yaptığının sonuçlarını kestiremeyen yani;gayba hakim olamayan dolaysıyla hiç birşeye hükümran olamayan), unutan EDİNİLMİŞ TANRI unvanlı; putlardan bahsediyor olsaydı  yasaklardı. Kıskandığına göre, KISKANDIĞI HALDE güç yetirip yok edemediğine göre, kendisiyle eşdeğerde gördüğü bir takım varlıklardan bahsediyor demek ki...

Tanrılarının, kendi kitabında kendi sözü olarak kullandığı "Öfkeyle kalkma" tabiri bile; olayların sonucunu kestiremeyeceği, olayları kontrol edemeyeceği, kaos oluşturacağını ifade eder. Öfkeyle kalkan zararla oturur. Zararla oturan varsa olayların, sonucunu kestiremeyen, hiçbirşeye hükümran olamayan, gaybı bilmeyen var demektir. Gaybı bise zararla oturmazdı, öfkelenmezdi.

2 Tarihler.............2:5 "Yapacağım TAPINAK BÜYÜK olacak. Çünkü TANRIMIZ BÜTÜN TANRILARDAN BÜYÜKTÜR
Mısırdan Çıkış.....15:11 Var mı SENİN gibisi İLAHLAR ARASINDA, ya RAB? Senin gibi kutsallıkta görkemli, heybetiyle övgüye değer, Harikalar yaratan VAR MI?
Mısırdan Çıkış.....34:14 Başka ilahlara tapmayacaksınız. Çünkü BEN KISKANÇ bir RAB, KISKANÇ bir Tanrı'yım.

Çok Tanrı inançlarını gösterebilmek için, İNGİLİZCE AHİT kitaplarına bakmak yeterli. Müslüman ülkelerde üzerini örttükleri, yaldızladıkları, bu çok Tanrılı inancı ifade eden deyimler, kendi ülkelerinde yani ÇOK TANRI İNANÇLARININ hüküm sürdüğü yerlerde, Deccaliyet örneği göstererek değiştirdikleri deyimleri olduğu gibi kullanmışlar. TANRININ OĞULLARI tanımını Türkiye'de basılan, dağıtılan ESKİ AHİT kitaplarında, Melekleri çağrıştıran "İLAHİ VARLIKLAR" (DIVINE ASSETS) tanımlamasıyla değiştirmişler. Tek Tanrılı din taklidi yapmak kolay değil. Bu örnekler her konuda her ifadede oldukca çok olmalı.

İngilizce BASKILI Eski Ahit kitabında TANRININ OĞULLARI
Genesis/Yaratılış..6:2 that the SONS OF GOD saw the daughters of men that they were fair; and they took them wives, whomsoever they chose
Yaratılış/Genesis..6:2 TANRININ OĞULLARI, insan kızlarının güzelliğini görünce beğendikleriyle evlendiler.....
Türkçe yazılmış Eski Ahit kitabında İLAHİ VARLIKLAR
Yaratılış...............6:2 İLAHİ VARLIKLAR, insan kızlarının güzelliğini görünce beğendikleriyle evlendiler.

İngilizce BASKILI  Eski Ahit kitabında TANRININ OĞULLARI
Genesis/Yaratılış...6:4 The NEPHILIM were in the earth in those days, and also after that, when the SONS OF GOD came in unto the daughters of men, and they bore children to them; the same were the mighty men that were of old, the men of renown.
Yaratılış/Genesis...6:4 TANRININ OĞULLARI insan kızlarıyla evlenip çocuk sahibi oldukları günlerde ve daha sonra yeryüzünde NEFİLLER vardı. Bunlar eski çağ kahramanları..
Türkçe BASKILI  Eski Ahit kitabında İLAHİ VARLIKLAR
Yaratılış................6:4 İLAHİ VARLIKLARIN insan kızlarıyla evlenip çocuk sahibi oldukları günlerde ve daha sonra yeryüzünde NEFİLLER vardı.......

İngilizce BASKILI  Eski Ahit kitabında TANRININ OĞULLARI

Job / Eyüp...........1:6 Now it fell upon a day, that the SONS OF GOD came to present themselves before the LORD, and SATAN came also among them.
Eyüp / Job...........1:6  Bir gün TANRININ OĞULLARI RABbin HUZURUNA ÇIKMAK için geldiklerinde, ŞEYTAN da ONLARLA GELDİ.
Türkçe BASKILI  Eski Ahit kitabında İLAHİ VARLIKLAR
Eyüp...................1:6 Bir gün İLAHİ VARLIKLAR RABbin HUZURUNA ÇIKMAK için geldiklerinde, ŞEYTAN da ONLARLA GELDİ.

Müslüman mahallesinde Salyangoz satmayı bir kez kafaya koymuşlar. Ama ekmek içi protein deposu ama ekmek arası bol ketçaplı. Şifa niyetine ama şurup halinde ama draje halinde ama Dinlerin diyaloğuyla ama Amentü birlik çağrılarıyla, ama İsevi müslümanlık ilanlarıyla ama program önü-arası-arkası geçirilen jeneriklerde

Hiç yorum yok:

Siz, siz olun Yehova Şahitlerini evinizden, ailenizden ve hatta tanıdıklarınızdan ırak tutun.

Türk insanı üzerine bilinen ya da bilinmeyen birçok oyunlar oynanıyor.  Dünyanın neresinde olursa olsun Müslüman  Türk insani yoğun bir kı...